Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
anadolu, cadı, tunç

Anadolu Tunç Çağı

Eski 09-28-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Anadolu Tunç Çağı



Anadolu Tunç Çağı





Anadolu, İ Ö IV binin sonu, III binin başlarında, Eski Tunç Çağına girmiştir Anadolu’da yaşayan insanlar, bakıra kalay katarak tunç elde etmeyi ve bu alaşımdan silah, kap – kacak, süs eşyası üretmeyi başarmışlardır Tunçun yanı sıra bakır, altın, gümüş ve doğal altın – gümüş alaşımı olan elekturumdan gereksinimlerine cevap veren her türlü eşyayı üretmişlerdir

Kazılarla ortaya çıkarılan küçüklü büyüklü yerleşim yerleri, bu çağ insanlarının, etrafı surlarla çevrili şehirlerde oturduğunu göstermiştir Bu müstahkem şehirlerin sıkışık yapılardan oluştuğu görülmektedir Geleneksel Anadolu mimarisini temsil eden taş temelli, kerpiç duvarlı evler, dörtgen veya düzgün olmayan dikdörtgen odalı olup bu odalarda ocak, fırın ve sedir vardır
Yukarı Menderes vadisinde Beycesultan’daki megaronlar (tek odalı uzun ev tipi), bu özgün yapı tipinin uzun devirler boyunca kullanıldığını ve Orta Anadolu’ya ne şekilde bağlandığını öğreten önemli mimari öğelerdendir


Geç Kalkolitik’ten Eski Tunç’a geçiş kesintisiz olmuştur Aradaki kasaba ve köylerde mimarlık eserleri, damga mühürler, idoller, yerli geleneğe bağlı kalarak gelişmesine devam etmiştir Kalkolitik Çağda olduğu gibi, ziraatçi ve hayvan yetiştirici olan bu devir insanları, bundan başka iki önemli uğraşı da iyi öğrenmişler ve geliştirmişlerdir Bunlardan biri ticaret, öteki maden işçiliğidir Ticareti, çeşitli bölgelere yayılmış olan eserler kanıtlamaktadır Her türlü madenin işlenmesi çok iyi öğrenilmiştir (Altın, gümüş, bakır, tunç, elekturum ve hatta demir) Madencilikte döküm ve döğme teknikleri kullanılmıştır


Anadolu’nun değişik yörelerinde ve çoğunluğu mezarlara ölü hediyesi olarak bırakılmış durumda, ele geçen zengin maden buluntuları ile yerleşim alanlarında açığa çıkarılan maden döküm kapları, bu alanda erişilen ileri düzeye tanıklık etmektedir Eserlerin nicelik ve nitelikleri bu çağ insanının yalnız besin üretme uğraşı içinde olmadığını, sanat ve madencilikle uğraşanların da azımsanmıyacak bir düzeye eriştiğini ortaya koymaktadır Alacahöyük, Horoztepe, Eskiyapar, Kültepe, Mahmatlar, Kayapınar, hatta Polatlı’da bulunan eserler bunu çok iyi göstermektedir Bu devirde Orta ve Kuzeydoğu Anadolu’da maden işçiliğini ziraat kadar önemli olduğu görülmektedir Maden işleme sanatı, özellikle ticareti, bu çağda önem kazanmış ve bu sanatın geliştiği büyük atölyeler doğu ve kuzeydoğuda yer almıştır Anadolu’da madencilikte bu gelişme olmasaydı, Asur Ticaret Kolonileri Çağındaki ticareti yorumlamak çok daha zor olurdu Madeni heykellerin üslupları düşünce ürünü ve şematikse de, maden sanatının gelişimini ve Anadolu halkının sanat yeteneğini göstermesi açısından önemlidir Böylece sanatı madenci – demirci olan bir sınıfın varlığı düşünülebilir


Eski Tunç Çağındaki Anadolu uygarlığının eriştiği üst düzeye tanıklık eden bir merkez Alacahöyük’tür Burada keşfedilen zengin mezarlar, taş duvarlarla çevrili birer dikdörtgen oda biçimindedir Ölü, dizlerini karnına çekmiş durumda (hoker) armağanlarıyla mezarın ortasında yerleştirilmiş, üzeri ağaç hatıllarla örtülmüştür Onun da üzerine toprak serilerek düz dam şeklinde sıvanmış ve bir ölü evi oluşturulmuştur Gömü töreninde kurban edilen boğa başları ve bacakları damın üzerine bırakılmıştır Koyun ve keçi de kurbanlar arasındadır


Bu kurbanlar ölü yemeği ile ilgili görülmektedir Sahibinin bekçisi olarak düşünülen köpek mezarın başına bırakılmıştır Mezarların kısa ömürlü olmadığı, iki üç kuşak Anadolu’nun bu bölgelerine hakim olmuş prensler tarafından kullanıldığı anlaşılmaktadır Bu mezarlar değişik yapı katlarına aittir Ölü hediyelerinin çoğunluğunu altın, gümüş, elektron ve tunç eşyalar oluşturur Kehribar, akik, kaya kristali, demir ve pişmiş toprak olanlar da görülür Mezarlara bırakılan hediyeler, diadem, gerdanlık, iğne, bilezik, toka, küpe gibi süs eşyaları ile kaplar yanında tunçtan ve altından silahlar, dinsel amaçla kullanılan güneş kursları, geyik ve boğa heykelleri, tanrıça heykelcikleri, sistrumlar eşsiz sanat eserleridir Tokat yakınlarındaki Horoztepe’de bulunan eserler Alacahöyük’tekiler gibi bu devirdeki beylerin zenginliğini, kuzey bölgelerinin madencilikte eriştiği seviyenin yüksekliğini kanıtlamaktadır Eskiyapar, Kayapınar, Mahmatlar buluntuları hem yapıldıkları malzeme, hem türleri, hem anlamları bakımından bu düşünceyi doğrulamaktadır Madeni kapların, idollerin, silahlardan bazılarının topraktan, taştan ve daha değersiz madenlerden yapılmış olan benzerleri hemen hemen her yerleşme yerinde bulunabilmektedir




Eskiyapar kazıları, Eski Tunç Çağında bu tür zengin eserlerin Orta Anadolu’da yalnız mezarlara ölü hediyesi olarak bırakılmadığını, evlerde de gömü olarak bulunduğunu göstermiştir

Orta ve Kuzey Anadolu’da tunçtan mızrak uçları ilk defa bu devirde görülmektedir Baltaların bazı tipleri ile birlikte, bu silahların Mezopotamya ve Suriye silah tiplerine benzerlik göstermesi dikkati çekmektedir Alacahöyük, Alişar, Mahmatlar, Horoztepe ve Dündartepe’ye kadar bunu izlemek mümkündür Samsun yakınlarındaki İkiztepe kazılarından ele geçen silah tipleri de bu çağın maden sanatına ışık tutan örnekler vermektedir


Alacahöyük ve Horoztepe mezarları Hatti krallarına, oradaki medeniyet ve sanat eserleri de Hatti’lere (o zamanki yerli halka) aittir Buralarda bulunmuş olan bronz veya bronz üstüne kaplama elekturum süslü boğa veya geyik heykelleri, güneş ve ışınlarının birarada görüldüğü güneş kursları, güneş kursunun ortasında görülen boğa ve geyik heykelcikleri ile güneşin alt kenarından iki tarafa yükselen boğa boynuzları ile süslü güneş kursları, kadını, bereketin sembolü olan anatanrıçayı temsil eden kadın heykelcikleri, çocuğunu emziren tunçtan Horoztepe heykelciği, elekturumdan yapılmış başı altın kaplamalı Hasanoğlan heykelciği ve sistrumların dini anlamları olduğu kesindir Bazı tanrı tipleri ve tanrı sembolleri bu çağda belirmeye başlamış olduğu gibi, sistrumların üzerine tüneyen kartal, sonraları çok sevilen bir motif olacaktır Bunlar Asur Ticaret Kolonileri ve Hitit Çağında görülen güneş, geyik ve boğa kültünün, anatanrıçanın ilk örnekleridir

Eski Tunç Çağındaki çanak – çömlek elde yapılmış, tek renkli ve pek azı da boya ile süslenmiştir Boyalı kaplar daha çok kırmızı ve açık zemin üzerine koyu renklerle süslüdür Gerek kazıma ve gerekse boya ile süslü kaplarda motifler daima geometriktir Çanak – çömleğin ana tipleri gaga ağızlı testiler, emzikli çaydanlıklar, siyah perdahlı üzeri yiv ve kabartmalarla geometrik süslü, geniş karınlı çömlekler, tek kulplu kase ve fincanlar, çift kulplu vazolar, insan yüzlü testilerdir Eski Tunç Çağında pişmiş topraktan kap şekillerinin basit olmasının nedeni, bu devirde madeni kapların çok artmış olmasındandır Devrin son evresinde madeni örnekleri taklit ederek yapılan gaga ağızlı testilerin, sepet kulplu çaydanlıkların, keskin köşeli fincanların ve vazoların sayıları çok artmıştır Bu kap şekillerinin bir çoğu daha sonraki çağlarda görülen Hitit kap şekillerinin ilk örnekleridir


Eski Tunç Çağında Batı Anadolu medeniyetleri, Anadolu’nun her yöresinde olduğu gibi yerel özelliklerine göre alt kültür bölgelerine ayrılmaktadır Bölgenin coğrafi özellikleri de buna çok uygundur Müzemizde, İç Batı Anadolu Kültürünü, Beycesultan eserleriyle Yortan çevresinden getirilen eserler temsil eder


Orta Anadolu, Eski Tunç Çağı’nın son evresinde Batı Anadolu ile ticaret ilişkileri kurmuştur Bu çağda Troia bölgesine özgü kap şekilleri, kıymetli madenlerden yapılmış süs eşyaları, İç Anadolu üzerinden Güneydoğu Anadolu’ya uzanan bölgedeki önemli merkezlere (Beycesultan, Polatlı, Karaoğlan, Bozhöyük, Alişar, Kültepe, Gözlükule, Gedikli) erişmiştir Bunlar II Troia kültürünün etki alanını göstermesi bakımından ilginçtir Stilize insan yüzü bezekli kaplarla, Yortan tipindeki siyah renkli el yapısı kaplar, bu çağdaki Batı Anadolu’nun yaygın seramiğinin Ankara çevresine kadar eriştiğini gösterir Eski Tunç Çağının son evresinde İç Anadolu’da elde yapılmış tek renkli seramiğin yanında çarkta yapılmış kaplar da görülmeye başlamıştır Ayrıca, arkeoloji edebiyatında geçiş dönemi “Intermediate” ve “Alişar III” olarak anılan, boya bezekli, el yapısı seramik türü ortaya çıkmıştır Bu kültürün temsilcileri, İç Anadolu’nun güney yöresinde yoğun olarak izlenmektedir

Keman biçimli, pişmiş topraktan, bronz, gümüş ve çeşitli taşlardan yapılan heykelcikler (idoller), Cilalı Taş Çağı ve Maden – Taş Çağı anatanrıça heykelciklerinin yeni şekilleridir Güney – İç Anadolu Bölgesinde Eski Tunç Çağının son evresinde, boyalı çanak – çömlekle bir arada bulunan ve bugüne kadar yalnız Kültepe’de ele geçen eser grubu da, çoğunlukla kutsal yerlere ve mezarlara bırakılan, su mermerinden (alabaster) yapılmış, yuvarlak gövdeli, bir – dört boyunlu, başları olan heykelciklerdir Gövdeleri tek merkezli dairelerle ve geometrik motiflerle süslü olup, çoğunun çıplak olarak işlendiği görülmektedir Bazılarının gövdeleri üstünde daha küçük kabartmalara ve özellikle aslan, insan tasvirlerine rastlanmaktadır Çapları 5 – 30 cm arasında değişen bu eserler bereket tanrıçasını betimlemektedir Kurs vücutlu olan bu idollerni yanında, tahtlarında oturan, göğüslerini tutan ve doğal bir biçimde betimlenen çıplak kadın heykelcikleri de bulunmuş olup, bunlar daima alabasterden yapılmışlardır Bunların arasında çok doğal bir şekilde ifade edilenleri ve kısa zamanda büyük gelişme gösterenleri de vardır Kültepe’ye özgü olan bu eserlerin Anadolu üslubunun oluşmasında ve din tarihinin belli bir evresinin aydınlatılmasında yardımı olmaktadır Eski Tunç Çağı çanak – çömleği ile, özellikle boyalı çanak – çömlekle bir arada ve İ Ö III binin son iki yüzyılında yapılmışlardır


Eski Tunç Çağında da, Neolitik Çağdan beri Anadolu’nun geleneksel mühür biçimi olan damga mühürler kullanılmıştır Pişmiş topraktan yapılanların yanında taş malzeme de görülür Maden kullanılmış olmasına karşın çok fazla değildir Damga mühürlerin bu çağda boyları ve motifleri küçülmüştür Mühür yüzleri dışbükey olup üzerlerine geometrik desenler çizilerek yapılmıştır Yatay ip delikli, ilmek kulplar devam etmektedir Bu dönemde mühürler, mezarlara ölü hediyesi olarak bırakılmaya başlanmış ve dönemin başından itibaren baskıları da ortaya çıkmıştır Ahlatlıbel, Karaoğlan, Karayavşan mühürleri birbirinin aynıdır Anadolu’nun güneyinde ele geçen mühürler de Mezopotamya etkilerine açık kalmıştır


Bu dönemde Anadolu’da eğirme ve dokumacılığın çok ilerlediğini gösteren ve elimizde bol örnekleri olan buluntular ise, genellikle süslü olan ağırşaklar, tezgah ağırlıkları ve kirmenlerdir


Doğu, Orta ve Batı Anadolu kültürleri yerel özellikleri çinde gelişmiş Anadolu’lu medeniyetlerdir Dış etkiler, birbirleriyle olan ilişkiler ve göçler, bu medeniyetlerin yerel özelliklerini değiştirmemiştir Anadolu’nun en önemli özelliği de tarihi boyunca yerli özelliğini korumuş olmasındadır Bu çağda da Anadolu’nun her yönü bir yerleşme haline gelmiş, yarımada eski yakındoğunun parlak bir kültür ve sanat alanı olarak karşımıza çıkmıştır Bu çağ en zengin örnekleriyle müzemizde temsil edilmektedir

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.