delishhhh
|
Balondan Görünen Dünya
KAPADOKYA’da bir bayram sabahı Gün ağarmak üzere Uzaklardan gelen yabani ot ve çiçek kokuları, rüzgârın serin nefesine karışıyor Havada bir iyimserlik, bir beklenti, bir macera heyecanı Vadide yüzlerce insan toplanmış Her milletten, her yaştan, her dili konuşan  Yerde, göz alabildiğine sağlı sollu uzanacak şekilde balonlar yatıyor Uzaktan bakıldığında rengârenk kumaş toplarını andırıyorlar Sanki çılgın bir kumaşçı uğramış vadiye Çılgın ve cömert Dükkânındaki bütün kumaş toplarını taşımış buraya, saça saça açmış Rüzgârda her şey renkli, her şey sürreal, her şey ve her yer yarı rüya yarı gerçek
Bizler bir kenarda beklerken, devasa tüplerle balonların içlerine hava dolduruluyor Aynı anda elliden fazla balonun şişmesine, şekillenmesine, büyümesine ve derken yükselişine tanık oluyoruz Her şey tamam olduğunda yolcular onar yirmişer sepetlere doluşuyor Az sonra gökyüzü benek benek balonlarla kaplandığında, o sepetlerden birinin içinde bizler de varız Bakıyoruz aşağıya, oradan bakınca bambaşka görünen dünyaya
Kapadokya’da bir bayram sabahı Yerden metrelerce yükseklikte bir balonun içindeyiz yakın dostlarla beraber Sadece daha yukarı çıkabiliyor ya da alçalabiliyoruz, hareket kabiliyetimiz bundan ibaret Tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi Direksiyon yok Vites yok Ne sağa dönebiliriz ne sola Rotamız, bizden daha kudretli bir etmene, rüzgârın iradesine kalmış Biz ne yaparsak yapalım gidişata yön veremiyoruz Esen yelle beraber hareket etmek, diğer balonlar arasında kendimize barışçıl bir yer açarak, kimseye çarpmadan ve çatmadan özgün bir yol izlemek durumundayız Tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi Bundan ibaret balonun çabası  Mücadelesiz, rekabetsiz, gerilimsiz bir varoluş
Aramızdaki arkadaşlardan en titiz, en mükemmeliyetçi ve her şeyi kontrol etmeye en meraklı olanlarımız bile bu durumdan rahatsız olmuyor Balonun yönünü bizim değil, rüzgârın tayin ettiğini kabul etmekte, ne tuhaftır ki, kimse zorlanmıyor Halbuki İstanbul’da halimiz ne kadar farklı Şehir hayatında her şeyi planlamaya veya planladığımızı sanmaya, kendimizi “Düşünen ve Kotaran Özne” olarak algılamaya o kadar alışkınız ki Halbuki balonun içindeyken, normal şartlar altında unuttuğumuz bir teslimiyet ve hafiflik hissi geliyor üstümüze Biraz da çocuksu bir merakla dikiliyoruz sepette O an herkes kendi kendisiyle baş başa kalıyor Kendi içine bir göz atıyor Bir an için de olsa herkes kendi bildiği dilde ve şekilde selam veriyor özüne, derununa
¡¡¡
Şafak söküyor Kapadokya’da Gökyüzü eflatun ve pembe tonlarda Aşağıda dünya yepyeni bir güne hazırlanıyor Olanca telaş, heves ve hayhuyuyla Arabalar, telefonlar, randevular, konuşmalar, vaatler, kırgınlıklar, yanlış anlamalar  Balondaki bizler ise tüyden hafif, Sağır Sultan’dan sağır olmuşuz Dünyanın ürettiği hiçbir gürültüyü işitmeden, hiçbir yükü sırtlanmadan öylesine duruyoruz semada Seyrediyoruz âlemi Seyrediyoruz âlemdeki kendimizi
Elbette bu, yüzyıllardır mutasavvıfların, öyle balonlara veya tayyarelere binmeye gerek görmeden gayet yakından tecrübe ettikleri bir halin kıyısı “Kâh çıkarım gökyüzüne seyrederim âlemi, kâh inerim yeryüzüne seyreyler âlem beni” dememişler boşuna Balondan bakınca dünyanın orantıları değişiveriyor Küçülüyor sıkıntılar Aşağıdayken devasa görünen şeyler buradan bakınca karınca boyutunda kalıyor Düz mantık, yerçekimine yenik düşüyor Tasalar, hırslar, gayeler, didinmeler hepten önemini yitiriyor Zaman uzun, ince, ilerlemeci bir çizgi olmaktan çıkıyor; ufacık ve rengârenk sarmallara dönüşüyor Her şey geçici Aslolan şu an ve şimdi
Ara sıra yapmak lazım bunu Balondan bakmak lazım dünyaya Bilhassa şu anda depresyonda olanlara ya da monotonluktan sıkılanlara, Aşk’tan ve muhabbetten uzak kalanlara ufacık bir tavsiye bu Gidin Kapadokya’ya Gün ağarmadan çıkın bir balona Açıları değiştirin Bir de o yükseklikten ve dinginlikten bakın hem içinize hem cümle kâinata Beklemediğiniz kadar iyi gelebilir
ELİF ŞAFAK
|