Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
anh, mugiretebni, putunu, radıyallahu, sahabe, taif’in, yıkan, şu’be

Taif’in Putunu Yıkan Sahabe Mugire-tebni Şu’be (Radıyallahu Anh)

Eski 09-23-2009   #1
GöKKuŞaĞı
Varsayılan

Taif’in Putunu Yıkan Sahabe Mugire-tebni Şu’be (Radıyallahu Anh)




Ey Tâifliler! Bir de Arapların en akıllısıyız diye övünürsünüz, vah size! Lât dediğiniz nedir ki? Altı üstü taş Görmez, duymaz, yararı da, zararı da dokunmaz Bakın un ufak edeceğim onu, kıpırdayamayacak!

Hazreti Mugire’nin valilik yaptığı Kufe

Hicri 5 Yer Taif!
Yörenin güçlü kabilelerinden Mâlikoğulları Mısır meliki Mukavkıs’a bir heyet çıkarırlar Sakîflilerden Mugire-tebni Şu’be’yi de yanlarına alırlar
Mugire’nin amcası Urve bin Mes’ûd tecrübeli bir insandır Malikoğulları’nın nasıl mızıkçı olduklarını bilir, yeğenini engellemeye çabalar Ancak Mugire görmeye öğrenmeye o kadar meraklıdır ki dayanamaz
Kafile sağ salim İskenderiye’ye varır Mukavkıs, onları bir kilisede ağırlar Bir süre dinlenir yorgunluk atar, akabinde saraya çağrılırlar
Kısa bir tanışma faslı Melik, Taif ve Mâlikoğulları hakkında usulen bir şeyler sorar, dikkatini daha ziyade Hicaz bölgesindeki gelişmelere teksif eder, “Medine’den nasıl geçebildiniz?”der, “Nasıl oldu da sizi saldılar?”
- Deniz yolunu tercih ettik, doğrusu çekiniyoruz onlardan!
- Şüphesiz sizi de İslamiyet’e davet etmiş olmalılar?
- Bizden kimse katılmaz onlara!
- Peki ya kendi kavminden?
- Uyan da oluyor, uymayan da Kureyş ile iki defa savaştılar, birinde yendiler, diğeri ortada

ZEKAT NAMAZ
- Onun insanlardan ne istediğini söyler misiniz bana?
- Bir şey istemiyor Sadece bir Allah’a inanmaya çağırıyor Namaz kılın, zekât verin diyor Günde beş kere saf tutar ibadete dururlar Nisaba malik olanlar kırkta birini fukaraya ayırırlar
- Başka?
- Muhammed hısım ve akrabâyı gözetmeyi, sözünde durmayı emrediyor Riba, zinâ yasak İçki içmiyor, hayvanları Allah’ın adıyla kesiyorlar
- Peki, O asil biri midir?
- Evet kavminin nesep yönünden en seçkinidir
- Yalan söyler mi?
- Asla Kureyşliler “Emîn” der ona
- Daha ziyade kimler inanıyor?
- Gençler!
- Daha önceki Peygamberlere de ilk tâbi olan gençlerdi! Peki Medîne Yahûdîleri?
- Ondan hiç hoşlanmadılar, arkadan vurdular ama yenildiler, dört bir yana dağıldılar

MUHASEBE ISTIRAP
Bütün bunlar Mukavkıs’ın bilmediği şeyler değildir aslında Bu davet Hatib bin Ebi Beltea (radıyallahu anh) tarafından ona da yapılmıştır zamanında Kavminin tepkisinden korktuğu için kabul etmemiş, bile bile saplanmıştır batıla
Buna rağmen misafirlerine fikrini söylemekten korkmaz “Bilin ki Muhammed Peygamberdir” der, “Onu bizzat Îsâ bin Meryem müjdeliyor!”
-Eğer bütün Arabistan da Müslüman olsa biz uymayacağız ona!
Mukavkıs bu cüreti sevmez, yüzü ekşir, boşuna mı konuştuk gibilerinden bakar “Eğer o, Kıptilere ya da Rumlara gelseydi, şüphesiz tabi olurlardı” der o kadar
Mâlikoğulları getirdikleri hediyeleri Mukavkıs’a sunarlar Melik de misli misli mukabelede bulunur, zengin olurlar bir anda
Arkadaşları kazandıkları malın keyfini sürerlerken Mugîre’yi bir düşüncedir alır Medine’ye gitmek o Serveri görmek için dayanılmaz bir arzu duyar İskenderiye’de bulunduğu süre zarfında manastırları aşındırır, rahiplere son peygamberin vasıflarını sorar

MÜJDELENEN NEBİ
Ebû Guseym kilisesi reisi dünya kaygılarından sıyrılmış bir ihtiyardır Kıptîler onun rızâsını, duâsını almak için yarışır, hastalarını okuturlar Ünlü rahip, Mugire’nin sorusunu büyük bir samimiyetle cevaplar: “Evet, o hatem-ül enbiyadır Hazret-i İsa’nın haber verdiği Nebidir İsmi Ahmed’dir Arap’tır, ümmîdir Ne uzun, ne de kısadır, ne esmer, ne de çok beyazdır Gözlerinde hafif bir kırmızılık vardır Saçını uzatır, kalınca kumaştan libas giyer, yemek seçmez Kılıcını omzunda taşır ama sataşmayana çekmez
- Başka?
- O, selem ağaçlarının yetiştiği yerden çıkar ve hurmalık bir yere hicret eder Kendisinden önceki nebilerde bulunmayan hasletlerle donanmıştır Diğerleri yalnız kendi kavimlerine tebliğ yaptığı hâlde, O, bütün insanlara gönderilmiştir! Diğer ümmetler mabetlerde ibadet eder ama onlar yeryüzünü mescit bilirler Vakit nerede girerse, dönerler kıbleye
Dönüş yoluna geçerler Aldıkları hediyeler heyettekilerin tavrını değiştirir, fazlaca sevinir, içer sızar taşkınlık yaparlar
Amcasının dedikleri çıkmaktadır, aralarında bir soğukluk başlar Böyle giderse kılıçlar konuşacaktır ihtimal İlk vuran Mugire olur ve rotayı Medine’ye çevirir ani bir kararla
Müslümanlar Hendek savaşına hazırlanmaktadır o sıralar
Münevver beldeye girer girmez Ebû Bekir (radıyallahu anh) ile karşılaşırlar Hazret-i Sıddık’ın muhteşem bir hafızası vardır: “Siz Urve bin Mesud’un yeğeni değil misiniz?” diye sorar, alır onu evine götürür, nezaketle ağırlar Mugire, “Benim yerim bu temiz ve nurlu insanların yanı olmalı” der ve başından geçenleri anlatır Resul-i Ekrem de dinlemek ister ve çok memnun kalırlar

EFENDİMİZİN YANINDA
Hazret-i Mugire o günden sonra Efendimizden ayrılmaz Hudeybiye Antlaşmasında Fahr-i alemin yanı başındadır Kureyşli müşrikler, Benî Sakîf reîsi Urve bin Mesûd’u elçi olarak yollarlar Ki biliyorsunuz Hazret-i Mugire’nin amcası olur bizzat
Urve, Resulullah ile konuşurken bir ara mübârek sakalını okşar Bu eski bir Arap âdetidir, samimiyetini gösterir güya Mugire kılıcının tersiyle amcasının bileğine vurur, “Çek o elini, koparmayayım!” diye fısıldar Gözleri ateş saçmaktadır adeta
Urve donup kalır Yeğeni ne kadar değişmiştir böyle Belli ki Müslümanlar Muhammed uğruna can vermekten kaçmazlar
Nitekim Kureyş ileri gelenlerine “Ben ne Kisralar, ne Kayserler, ne Necaşîler tanıdım” der, “Fakat böyle bir bağlılık görmedim Gelin beni dinleyin, uğraşmayın onlarla!”
Urve bin Mes’ud sözünün eridir, ilerleyen günlerde kendiliğinden gelecek ve hulûsu kalp ile kelimeyi şehadet getirecektir Dahası kavmini davet için izin ister Efendimiz Taiflileri iyi tanır, ‘Seni öldürmelerinden korkarım!’ buyururlar



SAKİF, TAİF
Hazret-i Urve “Beni çok sever, uyandırmaya dahi kıyamazlar” dese de Efendimizin endişeleri yerinde çıkar Hemşehrileri bu bilge insanı gözlerini kırpmadan şehit eder
Resul-i zişan çok müteessir olur, müminler cenge hazırlanıyorlardır ki haram aylar girer Sakiflileri korku basar Öyle ya bütün Arabistan, Müslüman olmuştur Bu sele daha ne kadar dayanırlar?
Sakifliler, Kinane bin Abdiyaleyl başkanlığında bir heyet teşkil eder Medine’ye yollarlar Hazret-i Mugire onları gelişlerinden tanır ve çok sıcak karşılar Efendimiz Sakiflileri bizzat Mescid-i Nebiye açılan odalardan birinde ağırlar
Heyet iman ile şereflenip döner ama Taifliler kibirli ve azgındırlar, fuhşu ve faizi bırakmaya yanaşmazlar Zekatı masraflı, namazı zahmetli bulurlar Arabistan’ın en verimli bağları onlardadır, şarapsız yapamazlar Falcılık ayrı hastalıktır sonra
Heyet İslam’ı anlatsa da itibar etmez, ünlü putları Lat’a dönerler inadına
Çok büyük bir puttur bu, apartman gibi kat kat “Rabbe” der, secdeye kapanırlar Evet o orada durdukça Taif’de yeni bir devir başlamaz!
Nitekim Efendimiz Ebû Süfyân ile Mugîre’yi (radıyallahu anhüm) Lat putunu yıkmaya yollar
Ebû Süfyân çok ihtiyatlı ve pek zekidir Kendisi Zilherem’de kalır, Mugîre ve ondokuz genci Tâif’e sokar Hazret-i Mugire akşamdan kabilesiyle (Muattiboğulları) buluşur, tedbirini alır Sabah çarşının en kalabalık olduğu saatte elinde baltayla Lat’ın kapısını parçalar Akrabaları silahlanmış köşe başlarını tutmuşturlar
Müşrik kadınları başlarını açar, saçlarını yolar, lanetler beddualar yağdırırlar Oraya buraya koşar erkeklerini çarpışmaya çağırırlar Taifli müşrikler hazırlıksız yakalanmış, bu ani gelişme karşısında tutulup kalmışlardır Lakin şehirde ciddi bir güçleri vardır, kılıç kuşanmaları zaman almaz
Ebu Süfyan işte tam o kritik eşikte şehre girer, küfür cephesinin adeta kolunu kanadını kırar
Putu yıkmak mesele değildir, iş ki gönüllerdeki putlar yıkıla Hazret-i Mugîre bunu yapacak, putperesliğin nasıl boş bir şey olduğunu gösterecektir halkına

ÇIĞLIKLAR ZILGITLAR
Nitekim elindeki balta ile ilk darbeyi vurur ve kendini sırt üstü yere atar Sanki ıstırap çekiyormuş gibi titremeye başlar
Müşrikler çok sevinir, kadınlar zılgıt atar, “Rabbe, onu öldürdü” diye çığlıklanırlar
Mugire uğultunun kesilmesini bekler ve sıçrayıp ayağa kalkar “Ey Tâifliler” der, “Bir de Arapların en akıllısıyız diye övünürsünüz Bu ne ahmaklıktır, vah size, vah ki vah! Lât dediğiniz nedir ki? Altı üstü taş Görmez, duymaz, yararı da, zararı da dokunmaz Bakın şimdi un ufak edeceğim onu, kıpırdayamayacak
Nitekim balyozlarla baltalarla girişir kısa bir süre içinde bir moloz yığını bırakırlar
Lât’ın kapıcısı Aclân bin Attâb’a göre ünlü put sabretmektedir ama temele inince çok kızacak(!)
Sırf bu söz üzerine temellerini de söker sağa sola savururlar Bakın şu işe ki altından hayli altın ve gümüş çıkar Bunlarla bir süre evvel şehid edilen Urve bin Mes’ud’un borçlarını kapatırlar
Putla birlikte tabular da yıkılır, Taifliler fevç fevç İslama koşar, şehirden Kur’an sesleri yükselmeye başlar
Hidayet Allah’tan! (Celle Celalüh)
Hazret-i Mugire, Bî’at-i Rıdvân’da da bulunur Mekke’nin fethinde, Huneyn Gazvesinde, Tebük Seferinde mühim işler yapar
Derken Vedâ haccına katılır
Resûlullahın âhirete teşriflerinde techiz ve tekfininde vazife alır Allah’ın habibi defnedilirken yüzüğünü düşürür Hazreti Ali’nin izni ile nurlu kabre iner ve Server-i alem’in ayaklarını sıvazlar İki cihan serverine son dokunan o olur bu dünyada


HAZRETİ MUGİRE ANLATIYOR
Resulullah bir gece ayakları şişinceye kadar namaz kıldı Sordum: Allahü tela sizin geçmiş - gelecek bütün “zelle”lerinizi afvetmedi mi? Cevap muhteşemdi: “Şükreden kul da mı olmayayım?”



HALİFELERİN HİZMETİNDE
Mugire (radıyallahu anh) Yemâme harbinde mürtedlere, Şam ve Yermük’de de Rumlara karşı savaşır, bu arada gözünden yaralanır
Hazreti Ömer’in hilâfetinde Irak’ın fethine katılır Kadisiye Meydan Muharebesi öncesi Müslümanların sefirliğini yapar O günlerde yeryüzünde üç imparatorluk vardır, Habeş, Sasani, Bizans!
İran şahı Zü’l-Hâcibin takmış takıştırmış kurulmuştur tahtına Muhafızları ipekli elbiseler, küpe ve bileziklerle dizilmiştir ardına Mugire silahlarını vermeye yanaşmaz, bu yüzden iki güçlü muhafız koluna girer, alırlar araya Kabul salonunda dağ gibi ilerler, harbesini yere vura vura! Metal sesi tak taak kubbede çınlar Kıyafeti sadedir ama bir heybet, bir vakar!
Şah: “Siz aç ve perişan bir kavimsiniz Biraz yiyecek vereyim de dönün” der, alaya alır aklı sıra
Mugire bin Şube konuşmasına Allah’a hamd ve sena ile başlar; “Evet” der “Biz İslâm’dan önce dediğiniz gibiydik Ancak Allahü Teâlâ aramızdan en asil, en şerefli, en eminini elçi gönderdi O bize bu toprakların fethedileceğini müjdeledi Resulü Zişan ne söylediyse çıktı İnanın bu da çıkacak! Arkadaşlarım bu debdebeyi bitirecek, şu zenginliği elinizden alacak!”

ÖPÜLECEK KILIÇ
Ekabir takımının beklemediği sözlerdir bunlar Şaşırır telaşlanırlar Yenilgi tanımayan komutan Rüstem hiddetle öne çıkar Mücevherlerle süslü kılıcını, Hazret-i Mugîre’ye gösterir ve “Sefir hazretleri” der, “Ben bu kılıcı çok öptürttüm, haberin ola!”
-Kılıcını değil, kınını öpmüşlerdir Alkışçılara aldırma!
Sonra kendi kılıcını sıyırır “Bence bu daha keskin, kendi elimle bileyledim İnanmazsan gel de bak!”
Temaslardan bir netice çıkmaz ama İranlıların yüreklerine korku salar Nitekim Kadısiye’de Sasani kurmayları akıl almaz hatalar yapar ve mağlup olurlar
Nihâvend ve Hemedan savaşları da zaferle neticelenir, binlerce yıllık mazisi olan imparatorluğu gömerler tarihin tozlu yapraklarına
Hazret-i Ömer (radıyallahu anh), Mugire’yi önce Basra (638), sonra Kûfe Vâliliğine tâyin eder Vâliliği esnâsında gelir ve gider hesâbı tutar, faaliyetleri, tayinleri, vakaları yazıya döker, arşivleyip saklar Halife bu usulü pek beğenir, diğerlerinin de tatbik etmesini arzular
Osman-ı zinnureyn devrinde Medîne’ye çağrılır, başkente güç katar Sonra tekrar Kûfe Vâliliğine tâyin edilir Bu arada hâricî isyânını bastırır, sükuneti sağlar Hazret-i Muâviye de onu çok takdir eder, bilgi ve tecrübesinden istifadeye bakar
Vefâtına kadar Kûfe Vâlisi olarak kalır 670 senesi Şaban-ı şerif ayında taundan vefât ettiğinde yetmiş yaşındadır
Mugîre radıyallahü anh, Arap dahilerinden biridir İhtiyatlıdır, teşkilâtçıdır Karışık meseleleri kolayca hâlleder, sıkıntılı durumlarda bir çıkış yolu bulur mutlaka


Hazreti Mugîre’den:
>> Mugire radıyallahu anh hayli talebe yetiştirir, rivâyet ettiği yüz otuz üç hadis-i şerif geçer kitaplara
“Evlenmeden evvel, Server-i alem’e danışmıştım” der Sordular: “Zikrolunan hanımı gördün mü?”
- Hayır yâ Resûlallah
- Onu gör! Birbirinizi görmeniz, muhabbetinizi artırır zîrâ
>> Bir kimse evine girdiği zaman selâm verirse, şeytan, “Artık, benim burada duracak yerim kalmadı” der Sofraya oturup yemeye başladığı zaman, Allahü teâlânın adını anarsa, “Benim burada ne duracak yerim, ne de yiyecek bir şeyim kaldı” der ve eli boş çıkar
>> Arkasından saç baş dağıtarak ağlanılan ölü, feryâd ve figân sebebiyle düçar olur azâba
>> Ölülere kötü söylemeyiniz, zîrâ bu sebeple hayâttaki yakınlarını incitmiş olursunuz



İrfan Özfatura

__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK





GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali
GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.