10-14-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Kıbrıs Adası - Konaklama Otel Tanıtımı
İdari bölünüş: KKTC, 3 ille 199 yerleşim biriminden meydana gelir
Tarihi: İslâm orduları tarafından Kıbrıs adasına ilk önce Hz Osman (r a )’ın halifeliği döneminde 649 yılında bir sefer düzenlendi Bu seferde adanın bir bölümü ele geçirildi 653 yılında ikinci bir sefer düzenlendi ve İslâm devletinin bu ada üzerindeki hâkimiyeti güçlendirildi Ancak adanın bir bölümü yine Bizanslıların hâkimiyetinde kalmıştır 653 yılındaki ikinci seferden sonra Kıbrıs’a Müslümanlar yerleşmeye başladılar Ancak Müslüman olmayan yerliler de varlıklarını sürdürmüşler ve ada tam olarak İslâmlâştırılamamıştır 964 yılında Kıbrıs adası yeniden Bizans hâkimiyetine geçti Bundan sonra Kıbrıs’a 1191′e kadar Bizanslılar, 1191 - 1192 arasında İngilizler, 1192′de kısa bir süre Templer şövalyeleri, 1192 - 1489 arasında Lüzinyanlar, 1489 - 1571 arasında da Venedikliler hükmetmişlerdir Kıbrıs’ın ikinci fethi 1571 yılında Osmanlılar tarafından gerçekleştirilmiştir Bu ikinci fetihten sonra Kıbrıs’ın imarı, adadaki ekonomik hayatın canlandırılması vb amaçlarla bazı Müslüman Türkler adaya nakledildi Böylece adada yeniden Müslüman bir kitle oluşmaya başladı Osmanlılar Venediklilerin kapattığı ortodoks kiliselerini açarak bir din özgürlüğü sağladıklarından yerli halkın tasvibini kazanmışlardır Ancak Rumlar arasında 18 yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkan Megali İdea (Büyük Hedef) diğer adıyla ENOSİS akımının etkisinde kalan bazı kitleler zaman zaman Müslüman kitlelere saldırarak onları rahatsız etmeye başlamışlardır Osmanlıların Kıbrıs üzerindeki hâkimiyetleri 1878′e kadar sürdü ve bu tarihte ada İngilizler tarafından işgal edildi İngiliz işgali altında Enosis akımının etkisindeki Rumların faaliyetleri ve Müslüman Türklere yönelik saldırıları daha da artmıştır Rumlar 1 Nisan 1955′te Enosis idealini gerçekleştirmek amacıyla EOKA adlı gizli bir örgüt kurdular İngiliz işgali 1960′a kadar devam etti 1960′da bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu Bu cumhuriyet Türk ve Rum halkların hâkimiyeti eşitlik ilkesine göre paylaşmaları esasına dayalı olarak kurulmuştu Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin de garantör devletler olması kararlaştırıldı Ancak Enosis akımını benimsemiş olan Rumlar, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş günlerinden itibaren adanın tümü üzerinde Rumların hâkim olması için faaliyetlere ve bu amaçla Türkleri rahatsız etmeye başladılar Yasaların Enosis’i yasaklamasına rağmen başta cumhurbaşkanı Makarios olmak üzere devlet yönetiminde görev alan Rumlar, Enosisi destekleyenlerin kışkırtıcı faaliyetlerine göz yumdular, hatta bu faaliyetleri yürütenleri cesaretlendirdiler Tahrikçi eylemler 21 Aralık 1963′te silahlı saldırılara dönüştü Öte yandan devlet yönetimindeki Rumlar Türk ortaklarını tamamen etkisiz hale getirerek bütün devlet kademelerini ele geçirdiler Bu durum üzerine Türkiye 13 Aralık 1964′te BM Güvenlik Konseyi’ne başvurarak Kıbrıs’taki durumun düzelmesi için gerekli girişimlerde bulunulması talebinde bulundu Ancak BM Güvenlik Konseyi bazı tavsiye kararları almanın ötesinde bir şey yapmadı Üstelik muhatap olarak tamamen Rumların işgaline geçen hükümeti kabul etmeyi kararlaştırdı BM’nin bu tutumundan cesaret alan Rum yönetim Türklere yönelik saldırı ve eylemleri bizzat organize etmeye başladı BM, 27 Mart 1964′te adaya bir “barış gücü” gönderdi Ancak “barış gücü” Türklere yönelik saldırıların durmasını sağlayamadı Hatta Rum yönetimini destekleyici bir tavır içine girdi Bunun yanı sıra Yunanistan hükümeti de Kıbrıs’taki Rum yönetimine askeri destek sağlamaya başladı Bütün bu gelişmeler karşısında Türkler çok sayıda yerleşim merkezini terk ederek daha güvenli bölgelere sığınmak zorunda kaldılar Kıbrıs konusunda garantör devlet sıfatı taşıyan Türkiye ise bu yıllarda BM nezdinde bazı girişimlerde bulunmak dışında hiçbir şey yapmadı Rumlar adada Türklere karşı vahşice eylemlere giriştiler Çok sayıda köyü yakıp yıktılar Bazı köylerde insanları da yaktılar Birçok Türkü de başka şekillerde öldürdüler Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşunda adanın yaklaşık % 33′ne sahip olan Türkler saldırılar sonucunda % 3′üne sıkıştırıldılar Türkler üzerindeki bu zulüm 1974′e kadar devam etti Türkiye, 20 Temmuz 1974′te garanti anlaşmasının 4 maddesinin verdiği hakka dayanarak Kıbrıs’a bir askeri hârekât düzenledi Bu harekât 3 gün sürdü Ardından barış görüşmeleri başlatıldı Ancak Yunan yönetiminin ve Rum tarafının bütün önerileri reddetmesi üzerine 15 Ağustos 1974′te ikinci bir harekât başlatıldı 2 gün süren bu ikinci harekâtla bugünkü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin topraklarını oluşturan bölge Rumların elinden alınmış ve böylece askeri harekâta son verilmiştir Bu harekâttan sonra adada iki toplumlu federal bir yönetim oluşturulması istendi ve bu amaçla federasyonun Türk kanadını oluşturması üzere 13 Şubat 1975′te Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu Rumların federasyona yanaşmaması üzerine 15 Kasım 1983′te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu KKTC’nin kuruluşunun ilan edilmesinden sonra 9 Haziran 1985′te gerçekleştirilen ilk cumhurbaşkanlığı seçimlerinde cumhurbaşkanlığına hâlen bu görevi yürütmekte olan Rauf Denktaş seçildi
Uluslararası güçlerin, Rumlara ve onlara uluslararası platformda en büyük desteği sağlayan ülke durumundaki Yunanistan’a arka çıkması, buna karşılık garantör devlet sıfatı taşıyan Türkiye’nin Kıbrıs davasını savunmada zayıf kalması problemi daha da derinleştirmektedir Bütün bu sebeplerden dolayı dünya ülkelerinin geneli KKTC’ni resmen tanımamıştır BM’in Rum yanlısı tutum izlemesi de bu konuda etkili olmaktadır
İslami Hareket: Gerek İngiliz işgali, gerekse onu izleyen Rum yönetimi dönemlerinde İslâmi eğitimin engellenmesi ve Müslüman halkın dinini öğrenmesine ve yaşamasına engel olunması Kıbrıs’ta İslâmi hayatın zayıflamasına sebep olmuştur İngilizler ve Rumlar adadaki Müslümanlara da kendi kültürlerini ve yaşayış tarzlarını kabul ettirmeye çalışmışlardır Bunun etkisi bugün hâlâ gayet bariz bir şekilde görülmektedir Bugün Kıbrıs halkının yeniden İslâmi yönden bilgilendirilmesi ve şuurlandırılması için çeşitli faaliyetler başlatılmıştır KKTC’nde 191 cami bulunuyor Ancak bunların çoğunda fahri imamlar görev yapıyor Bunda yönetimin ihmali görülmektedir Yönetim İslâmi hayatın yeniden canlanması ve yetişen neslin İslâmi yönden bilgilendirilmesi yönünde gereken gayreti göstermemektedir Yapılan İslâmi çalışmalar genellikle fahri çalışmalardır Bu fahri çalışmaları yürütenlerin başında da Kıbrıs Türk-İslâm Kültür Derneği’yle, Kıbrıs’ın ünlü mutasavvıflarından Şeyh Nazım ve müridleri gelmektedir
Ekonomi: Ekonomisi tarım, ticaret ve imalat sanayisine dayanır Topraklarının % 57’si tarıma elverişlidir Tarım ürünlerinin gayri safi yurtiçi hasıladaki payı % 10′dur Çalışan nüfusun yaklaşık % 25 5′i tarım alanında iş görmektedir Üretilen tarım ürünlerinin başında tahıl, turunçgiller ve çeşitli meyve ve sebzeler gelmektedir 1992 yılında 64 bin ton tahıl, 260 bin ton meyve, 5 bin ton da sebze üretilmiştir Hayvancılık da nüfusa oranla iyi durumdadır 1992′de toplam olarak 13 bin sığır, 204 bin koyun bulunuyordu
Para birimi: Türk Lirası
Gayri safi milli hasılası: 532 milyon dolar (Yıllık safi artış: % 6 9)
Kişi başına düşen milli gelir: 3 089 dolar
Bunlardan birçoğunun üretimi değil sadece ticareti yapılmaktadır İthal ettiği malların başında gıda maddeleri, motorlu araçlar, makineler, sanayi ürünleri, ilaç, elektrikli ve elektronik aletler gelir Dış ticaretinde birinci sırayı Türkiye almaktadır Bunun yanı sıra Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere daha başka ülkelerle de ticareti vardır Türkiye’nin ithalattaki payı % 45, ihracattaki payı ise % 15′tir Avrupa Birliği ülkelerinin ihracattaki payları % 78, ithalattaki payları ise % 34′tür 1990′daki dış ticaret açığı 316 milyon dolar, 1992′de uluslararası cari işlemlerindeki açık ise 16 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir
Sanayi: 1974 harekâtından sonra Kıbrıs’ın Türk kesiminde sanayi sektörü ciddi bir gelişme kaydetmiştir Mevcut sanayi kuruluşları genellikle imalata yönelik küçük sanayi kuruluşlarıdır Gıda sanayisi de iyi durumdadır Sanayi gelirlerinin gayri safi yurtiçi hasıladaki payı % 12′dir Çalışan nüfusun % 11 2’si sanayi sektöründe iş görmektedir
Enerji: Enerji üretimi ve tüketimi de 1974 askeri harekâtından sonra artmıştır 1991′de 65 milyon kw/saat elektrik üretilmiştir Ancak mevcut enerji üretimi iç ihtiyacı karşılamamaktadır Yılda yaklaşık 350 milyon kw/saat elektrik ithal edilmektedir Kişi başına yıllık elektrik tüketimi 2370 kw/saattir
|
|
|