Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Kültür-Sanat > Köşe Yazıları

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
fabrikatör, hali, hulusi, kentmenin, kızının, olacak

Fabrikatör Hulusi Kentmen'in Kızının Hali Ne Olacak?

Eski 08-18-2009   #1
GöKKuŞaĞı
Icon1361

Fabrikatör Hulusi Kentmen'in Kızının Hali Ne Olacak?




Türk filmlerinin unutulmaz karakteri fabrikatör Hulusi Kentmen'i bilmeyeniniz veya sevmeyeniniz var mı acaba? O pala bıyığı ve babacan tavırları ile hepimizin gönlünde taht kurmuştu Anadolu'dan gelip İstanbul'da büyük para kazanmış, şefkat ve merhamet sahibi bir patrondu Köklerini asla unutmamıştı

Belki de bu sebeple onu çok seviyorduk Bir de şımarık bir kızı vardı Genelde sarışın olurdu bu kız Tam bir "beyaz Türk'' Türkiye gerçeklerinden uzak yaşayan, gününü gün eden, deli dolu bir kızdı Yabancı okullarda eğitim görmüştü Filmin başlarında hemen bir Yeşilköy Havaalanı görüntüsü gelirdi ekranlara, Paris, Londra anonsu ile birlikte bizim kızımız tatilden döner kahkahalarla Havaalanından çıkarken doğudan gelmiş yakışıklı bir ayakkabı boyacısı ile rastlantı sonucu birkaç saniye göz göze gelir Kızımız beyaz eldivenli şoförünün kapısını açtığı Chevrolet arabasına biner ve gider O ayakkabı boyacısı Anadolu delikanlısının üzerine su sıçratarak hem de Araba, babişinin yani Hulusi Kentmen'in yalısına doğru hızla ilerler Bizim 'varoş delikanlısı' arkadan bakakalır

Sonra neler oluyor malumunuz; film bu ya, bizim beyaz Türk kızımız Anadolu'dan gelmiş gençle evlenir Babası bu sınıf ve kültür farkını hiç problem etmez Babacan adamdır çünkü o Damadını da pek sever Kızımız hayata yeniden geldiğini ve çok mutlu olduğunu düşünür Damadın başörtülü basma etekli ailesi ile sarılır, öpüşür Her şey çok güzeldir Kızımızı seven yan yalının zengin, şımarık delikanlısı uzaktan kıskanç bakışlarla bakar ama artık elinden bir şey gelmez Film bu şekilde mutlu sonla biterdi

Biz seyredenler de hep birlikte 'helal olsun şu Hulusi Kentmen'e, kendisi de kızı da delikanlıymış' der ve sevinç gözyaşları dökerek ekranın başından kalkardık Tabii film burada bitiyor ama evlilikleri nasıl yürüyordu, sınıf ve kültür farkından gelen çatışmalar oluyor muydu? Sahi evlilikleri nasıl devam etti acaba? Evlilik esnasında kızımız cumhuriyet mitinglerine gitmek istediğinde oğlumuz nasıl bir tepki vermişti? Kızımız Hürriyet, Cumhuriyet
veya Vatan okurken oğlumuz Zaman, Yeni Şafak, Vakit mi okuyordu? Hafta sonları birlikte Laila'ya mı yoksa belediyenin içkisiz köşklerine mi gidiyorlardı? Evlerini nereden tutmuşlardı acaba? Nişantaşı'nda mı yoksa
Fatih'te mi? Oğlumuz yoksa iç güveysi olmuştu da kültürel çatışma son mu bulmuştu? Yoksa kızımız başını örtüp namaza mı başlamıştı? Yoksa sen yoluna ben yoluma mı demişlerdi?
Ben size söyleyeyim; evet boşanmışlardı Kızımız ile oğlumuz farklılıkların düşman olarak görüldüğü, ötekinin dışlandığı bir Türkiye'de yaşamanın faturasını ödemişlerdi Kayınpeder Hulusi Kentmen bu süre içerisinde
TÜSİAD'a üye olmuş, sistemin çarkları içerisinde 'tarafını' yani 'mahallesini' belli etmiş, melez kimliğinden eser kalmamıştı Kızımız 'seviyeli birliktelik' tarzı bir yaşam kurmuş, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'ne üye olmuş, gençleri kendisi gibi 'çağdaş' yetiştirmek için kolları sıvamıştı Yaşadığı lüks sitede kapıcıya başörtüsü yasağı koymuş, kapıcının başörtülü akrabalarına bile siteye girme yasağı getirmişti

Duyumlara göre Ergenekon kapsamında iddianamede bile adı geçiyormuş Peki, oğlumuz bu süre içerisinde neler yapmış? Önce sakal bırakmış, biraz dinî gruplara takılmış Cami çıkışları mitinglerde tekbir diye diye bir ara sesi
bile kısılmış Memleketinden başörtülü bir eş bulmuş ve evlenmiş Derken siyaset olayına girmiş Yürü ya kulum bağlamında zaman içinde bol para kazanmış Gelsin ihaleler gitsin ihaleler derken sekreteri ile gönül
ilişkisine girmiş Karısı ve dört çocuğunu öylece bırakıp sekreteri ile birlikte yaşamaya başlamış En son oğlumuzu eski adı ile Yeşilköy Havaalanı'nda görenler olmuş Beyaz Türk eşi ile ilk göz göze geldiği yerde hem de Sekreteri ile el ele tutuşup Seyşel adalarına tatile gidiyorlarmış

Senaryo daha uzayıp gidiyor, daha sonra kafamda oğlumuzun ilk eşi ile ikinci eşinin karşılaşmaları ve diyalogları var ama bu uydurduğum senaryo bitmez Onun için ben burada keseyim 'Yoğun istek olursa' yazarım diyeceğim ama
çevrenize baksanız filmin devamını gö rürsünüz

***

Hemen kızmayın, aslında kızımız da oğlumuz da laik ve dindar diye kutuplaşan iki kesimden uç örnekler Elbette toplumumuz bu uç örneklerden ibaret değil Nereden çıktı şimdi Yeşilçam filmi muhabbeti, söyleyeyim; Açık Toplum Vakfı tarafından yaptırılan geçtiğimiz aylarda kamuoyu ile paylaşılan Seçkinler ve Sosyal Mesafe Raporu bana bu Yeşilçam filmini ve sonraki uydurduğum kurgusunu yazdırdı
Bu araştırma, filmdeki kızımız gibi yaşam tarzına sahip beyaz Türk denekler ile yapılmış Topu topu kırk denek ama bir şey ifade ediyor Araştırma sonuçları çok çarpıcı ama şaşırtıcı değil Çünkü Yeşilçam filmlerinden antrenmanlıyız Deneklerin ifadelerinden anladığım kadarı ile ortak yönleri şöyle:
Kendini seçkin hissetme
Kendisi gibi olmayana karşı tahammülsüzlük
Genelde oy verdikleri parti CHP
Okudukları gazete sırası ile Hürriyet, Cumhuriyet, Vatan
Kürtlere karşı önyargılı ve tepkili İçlerinden birisi ilk Kürt'ü 20 yaşındayken görmüş
Başörtüsüne karşı çok tepkililer
"Devlet İslamcılar tarafından kemiriliyor"; "İstanbul'u köylüler işgal etmiş durumda"; "seçkin ve kariyer sahibi insanlar bir tarafta dururken", ülkenin kaderi, "geri kalmış İslamcı köylüler" tarafından belirleniyor
Azınlıklar eğer daha fazla hak istiyorsa, ya Ermenistan'a ya İsrail'e veya Yunanistan'a gitmelidirler "Darbe kötüdür ama rejimi ve devleti kurtarmak için başka çare yoksa" başvurulabilir
İşte böyle düşünüyorlar bizim beyaz Türklerin bir kısmı Tamamı böyledir demek haksızlık olur ama ortada böyle bir gerçek var Evet, böyle bir gerçek var ama bununla birlikte Türkiye'nin bütün renkleri ile birlikte yaşamak zorunda olduğu başka bir gerçek de var Ne Demirel gibi 'başını örtmek isteyenler Suudi Arabistan'a gitsin' diyebiliriz ne de 'bu beyaz Türkler Paris'e gitsin' Ne Rum vatandaşlarımızı Yunanistan'a, ne Ermeni vatandaşlarımızı Ermenistan'a Bu topraklarda birlikte yaşayacağız Ama didişerek ama birbirimizi anlayarak Faturayı hep beraber ödemek kaydı ile
'Beyaz Türklerin' rahatsızlıklarını, bugüne kadar korudukları sosyal ve ekonomik statülerinin ayaklarının altından kayması şeklinde yorumlamak mümkün Bu rahatsızlığı başörtülü birisi ile karşılaştıklarında 'ayol Nişantaşı'na bile geldi bunlar' ifadesi çok iyi özetliyor Hayatı paylaşmak istemiyorlar Bu rahatsızlığın dışında bir de korkular var Evet, gerçekten korkuyorlar Bir gün gelip bizi kesecekler diyenlerin hepsi sahtekâr değil İki sebepten böyle bir korku mevcut Birincisi; birileri sürekli bu korkuları pompalıyor Psikolojik harekât yürütüyor Okudukları gazetelerin sırası ile Hürriyet, Cumhuriyet ve Vatan olduğunu düşündüğünüzde böyle bir illüzyonun içine rahatlıkla girilebileceğini anlayabiliriz İkincisi ise 'bazı' dindar kesimin, dindarlıkla alakası olmayan kaba, görgüsüz ve agresif davranışları Bir rövanş söylemi içine girmeleri Okudukları gazetelerin de ötekini sürekli düşman gösterme çabası Öbür mahallenin medya izdüşümünü bu mahallede de bulmak mümkün Böyle bir Türkiye'de yaşıyoruz maalesef Mahallelere ayrılmış bu ülkede medya üzerinden her gün karşı mahalleye top atışı var Bir de içeriden daha iyi bilgi alıp daha iyi bombalamak için medya transferleri var ki sormayın gitsin 'Bu yaz şenlikli geçecek' diyor transferi yapan yayın yönetmeni Medyaya istediği gibi bu toplum ile oynama gücünü veren de mahallelerin birbiri ile temas noktalarının son derece az olması ve içine kapanık yaşamaları Ben buna site hastalığı diyorum
Hayatı yüksek duvarlar ile bir sitede geçen birini düşünün Site güvenliği kendisini site dışından gelecek kötülüklere karşı korur Zaman içerisinde sitenin dışı kötülüklerin kaynağı olarak görülmeye başlar Hayatı, okuluna sitenin içinden servisle dış dünyaya karışmadan, kendisi gibi seçkinlerin okuduğu özel okuluna giderek, Akmerkezlerde alışveriş yaparak, yazlığında kendisi gibiler ile tatilini geçirerek sürmektedir Hayat site içindekiler ve dışındakiler olarak yani bizim gibiler ve ötekiler olarak bölünmüştür

Hayatı kendi seküler veya dinî cemaati içinde veya kışlada tel örgüler içerisinde geçmiş bu kişilerin ötekiyi düşman algılamasına ben site hastalığı diyorum Böylelikle birileri istediği gibi korkuları toplumun içine enjekte imkânı bulabiliyor Sonuçta ne oluyor? Toplum gerildikçe geriliyor Birilerinin istediği gibi manipüle edilebiliyor Milletçe kızlarımız ve oğullarımız farklılıkların düşman olarak görüldüğü ötekinin dışlandığı bir Türkiye'de yaşamanın faturasını çatışarak ödüyorlar 2009 yılı Türkiye'sinde bir Türk filmi böyle bitiyor maalesef

Erkam Tufan Aytav - Haber 7

__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK





GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali
GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.