Şengül Şirin
|
Büyü- Sekiz Türlü Büyü
Büyü- Sekiz Türlü Büyü
1 Doğada gizli güçler bulunduğu, iyiliği çekmek ya da kötülüğü kovmak için bunlarla ilişki kurulabileceği düşüncesine dayanan, somut bir amaca yönelik eylem ve inançların tümü; sihir, afsun (Bk ansikl böl Antropol )
-2 Güzelliğin yarattığı etkileme gücü, gizemli çekicilik; sihir: Sanatın, müziğin, şiirin büyüsü
-3 Büyü bozmak, bozulmak, yapılmış bir büyüyü etkisiz duruma getireceğine inanılan kimi önlemler almak, alınmak
--Bir kimseyi büyü ile bağlamak, onu büyü etkisiyle hiçbir şey yapamaz duruma düşürmek
--Birine büyü yapmak ya da yaptırmak, onu büyü yoluyla etki altına almaya ya da aldırmaya çalışmak
--Büyüsüne tavşan başı, yapılan büyünün kendisini etkilemeyeceğine inanan kimse tarafından söylenir
-Antropol Ak büyü, kötü ruhları kovmak, talihsizliği önlemek ve / ya da nazarın, kaderin, kötü ruhların kurbanı olanları kurtarmak amacını güden tören ve uygulamaların tümü
--Kara büyü, kötü ruhların, doğaüstü güçlerin dostluğunu kazanarak, bunların gücünü, zarar verilmek istenen birine karşı kullanmayı amaçlayan gizli uygulamaların tümü
-Giz bil Benzeşim kuramına dayanan gizli bilimler uygulaması; bu kuramın kendisi
--İnsanın, iyilik meleklerinden istenen yardımla gerçekleştirdiği eylem
--Büyü yapanın bilerek ya da bilinçsizce çağırdığı iblislerin yardımıyla gerçekleştirdiği eylem (Gabriel Naudet, büyü eylemlerinin, ya Yaratan’ın [kutsal büyü], ya iyi ruhların [ak büyü], ya kötü ruhların yardımıyla [kara büyü] ya da fizik dünyanın pek bilinmeyen yasalarına başvurularak [doğal büyü] gerçekleştirildiğini belirtir )
-Tar Eski Babil, sonra Asur, daha sonra Pers imparatorluğu rahiplerinin, özellikle de mezdekçilerin uyguladığı bilim ve teknik
-Tem parç Hadron ailelerinin ya da bunları oluşturan kuarklann ayırtedici özelliğini veren ve tamsayı ya da sıfır değerler alan yük (c) [Birleşik bakışımın gerektirdiği nedenlere ve zayıf nötr akımlar kuramına bağlı olarak, kimi süreçlerin yokluğunu açıklamak için benimsenen büyü, 1974’te, J ya da d; adı verilen yeni parçacıkların bulunması sonucunda deneysel olarak kanıtlandı Güçlü etkileşimler kuramında kullanılan diğer terimler (acaiplik, renk vb ) gibi, bu adın da, terimin kullanıla gelen anlamıyla hiçbir ilgisi yoktur ]
-ANSİKL Antropol Büyüde, katkı maddelerinin seçimi birçok koşula bağlıdır Başlıca nesneler zehir, uyuşturucu, dışkı, kadavra parçaları, kan ve cinsellikle ilgili nesnelerdir Bütün bu nesnelerin ortak Özelliği tuhaflığı, ama aynı zamanda toplumun yasakladığı ve pis kabul ettiği şeyler olmalarıdır Ayrıca, söylenen sözler, yapılan törenlerin tuhaflığını büsbütün artırır Bu sözler neredeyse duyulmayacak biçimde söylenir, çoğu kez anlaşılmaz ve bunların ruhların dilinden olduğu kabul edilir
J Frazer, birbirleriyle uyumsuz olan büyü uygulamalarına bir sıra, bir düzen vermeye çalışanların öncülerindendi; kendisi, büyülerin insan vücudunun çeşitli organları ve insanla evren arasında uyum sağlayan genel sempati (The Golden Bough [Altın dal], 1907-1915) yasalarına bağlı olduğunu göstermeye çalıştı Bunlar benzerlik yasası ve bulaşma yasalarına ayrılır Benzerlik yasası "homeopatik" ya da taklit büyüsünün temelini oluşturur Sempati yasaları, L Levy-Bruhl’un geliştirdiği "katılım" kavramını anımsatır Levy -Bruhl’a göre bu,"ilkel anlayışın" ayırtedici özelliğidir, ilk yasanın bir örneği, yağmur yağdırmak için havaya su serpmeye dayanan "yağmur büyüsü"dür Çok yaygın olan bu uygulama, Frazer’e göre büyünün ve tanrısal egemenliğin dolayısıyla bir din biçiminin kaynağıdır İkinci yasanın bir örneği de, kendisine büyü yapılacak kişi ya da nesnenin çeşitli parçalarının kullanılmasıdır (saç, tırnak, toprak, vb )
Antropoloji, Frazer’in sınıflandırmasını benimsememiştir C Levi-Strauss’un la PensĞe sauvage’da (Yaban düşünce) gösterdiği gibi, bu ayrımlar simgeci düşünceyi belirleyen eğretileme ve düzdeğişmecenin genel biçimlerinden çıkmıştır Frazer, büyüye ilişkin bir kuramı da ileri sürdü Buna göre büyü, doğanın bir düzenine dayanır ve büyücü bu düzene bazı özel tekniklerle karşı koyabilir Böylece büyü, yalnızca yanlış nedensellik taslaklarından oluşmasıyla bilime karşı gelir Bu kuram artık bırakılmıştır, çünkü simgeci taslakların bir kültürün bilgi alanlarının tümünde var olduğunu göz ardı etmektedir
M Mauss, Esquisse d’une thâorie gânâral de la magie’de (Genel bir büyü kuramı taslağı) [1902-03] adlı kitabında Frazer’in çalışmalarını ele aldı ve büyü ayinlerinin gizli ve özel olma özelliğinden dolayı, bir kültün resmi ve örgütlü sistemi olan dinle karşıtlık gösterdiğini ortaya koydu Mauss ve Hubert ayrıca, büyü ile dil arasındaki bağlantıya da dikkat çektiler: sempatiler sistemi aslında "kolektif tasarımlar sınıflandırması" sistemidir Büyü özelliklerinin tasarımları dil düzeyindeki olgularla benzeşmektedir Burada büyü düşüncesi, kültürel üretimlerin tümüne özgü ortak bir "simgesel işlevin" simgesel düşüncesinden özel bir görünümüdür "Okuyup üfleme" gibi ayrıcalıklı bir örnek konusunda Mauss, büyü maddelerinin ve formüllerinin kuraldışı görünümlerinin de bir okuyup üfleme biçimi, nesneler yardımıyla "gerçekleştirilen sözcükler" gibi ele alınabileceğini gösterdi Okuyup üfleme teması ve etkisinin çözümlemesi B Malinowski tarafından geliştirildi (Coral Gardens and Their Magic) [Emercan bahçeleri ve büyüleri], 1935
Büyü ile tıp arasındaki bağıntıya E E Evans-Pritchard (Witchcraft, Oracles and Magic among the Azande [Azande’lerde, cadılık kehanetler ve büyü], 1937) dikkati çekti Büyü, Zandeler’de (Azandeler) törensel "ilaçlarla" amacına ulaşan bir tekniktir Bu ilaçlar çoğunlukla bitkiseldir ve okuyup üfleme eylemleriyle birlikte mistik bir güçleri vardır Zandeler başka birçok toplum gibi, toplumun onayını almış iyileştirici büyüyle (ak büyü), yasak ve törelere aykırı kara büyü’ yü (anglosakson "sorcery"si) birbirinden ayırırlar
"Dindışı" büyü tekniğini, örneğin Malinowski’ nin incelediği tarımsal teknikleri, öteki büyü tekniklerinden ayırmanın güçlüğü, E Leach tarafından belirtilmiştir Leach’e göre büyü, belirli bir toplumun teknolojik olanaklarının ötesindeki sorunları çözmeyi sağlar
C Levi-Strauss’un İntroduction â l’oeuvre de M Mauss (M Mauss’un yapıtlarına giriş, 1950) adlı kitabındaki yapısalcı yaklaşım, Mauss’un yapıtıyla kuramsal bir bağ kurar Araştırmacı, bu kitabında mana kavramını, akılcı niteliğin paradigması biçiminde geliştirir
-İsi Cahiliye döneminde Araplar’da büyü (sihir), fal okları atmak, taşları dikerek bunlardan gizli anlamlar çıkartmak, yıldızlara bakarak geleceği kestirmek, yatay ve dikey çizgilerle büyülü olduğuna inanılan kareler çizip içine çeşitli sayı ya da harfler yazarak, bunlardan gene gizli anlamlar çıkartmak gibi büyücülük uygulamaları Museviler, İranlılar, Yunanlılar’dan alınmıştı, islam dini, melek, cin ve şeytan gibi soyut varlıklara inanmayı benimsemekle birlikte, en üstün ve yüce güç olarak Allah’ı tanıdığı ve Allah’ın iradesi dışında hiçbir kimsenin hiçbir yolla başka birine yarar ya da zarar veremeyeceğini temel ilke olarak benimsediği için, büyü ve büyücüde olağanüstü bir güç kabul etmeyi, Allah’ın birliği ve gücünün üstünlüğü inancına aykırı bulur
Bu nedenle Ku-ran’da Ta-Ha suresinin 69 ayetinde, "Onların sanat diye ortaya attıkları ancak bir büyücü tuzağıdır, büyücü ise, nerede olursa olsun iflah etmez" denilirken; Maide suresinin 90 ayetinde, içki ve kumarla birlikte fal okları atmak, taşlar (putlar) dikmek gibi o dönemin büyü uygulamaları, "şeytan işlerinden birer murdar" sayılıp yasaklanmıştır Kuran’da, özellikle Hz Musa dönemindeki büyücülerin, firavunun emri ile Hz Musa’yı başarısız kılma çabaları ve Allah’ın yardımıyla Musa’nın gösterdiği mucizeler karşısında yenilgiye uğrayarak büyüden vazgeçmeleri ve imana gelmeleri sık sık anlatılır
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|