10-13-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Çağlayan Kasrı
Çağlayan kasrı
Çağlayan Kasrı, İstanbul Kâğıthane deresi kıyısında Sâdâbâd'da XIX yüzyıla ait kasır
Sultan III Ahmed devrinde (1703-1730) Sadrazam Nevşehirli Damad İbrahim Paşa'nın Kâğıthane deresi kıyısında inşa ettirdiği Sâdâbâd Sarayı'nın yerinde kurulmuştur Ünlü şair Nedim'in şiirlerin*de güzelliğini Övdüğü dere, kıyılar ve bu*radaki saray 1730'da Patrona İsyanı sı*rasında tahribe uğramış, fakat yıktırıl*mam işti Ayaklanma bastırıldıktan son*ra Sâdâbâd Sarayı tamir edilerek daha bir yüzyıl kadar kullanılmıştır Sultan II Mahmud artık eskimiş olan, ayrıca zev*kine de uygun bulmadığı bu ahşap sa*rayı yıktırarak yerinde "yeni resim üze*rine" daha değişik bir saray yapılmasını istemişti Dere üzerinde kazıklara otu*ran çıkmalara sahip ikinci Sâdâbâd Sarayı'nın inşasına 1224'te (1809) başlan*mış, yapı 1229 Rebîülâhirinde tamamlanmıştır Bu sarayın mimarı Balyan ailesinden Kirkor Kalfa*dır Ancak Sultan Abdülmecid sarayı pek sevmemiş olacak ki buraya hemen he*men hiç gelmemiştir Bu sebeple bakım*sız kalan ikinci Sâdâbâd Sarayı da harap olmuştur

Tahta çıktıktan sonra Sultan Abdülaziz'in isteği üzerine Mimar Sarkis Bal*yan tarafından Sâdâbâd Sarayı'nın yerinde üçüncü bir saray inşa edilmiştir ki bu bina Çağlayan Kasrı olarak tanınır Abdülaziz tahta geçtiğinde baba Gara*bet Amira Balyan hassa miman bulun*duğuna göre sarayın yeniden inşası ba*basının nezâreti altında oğluna havale edilmiş olmalıdır Sarkis genellikle kar*deşi Agop ile birlikte çalışmıştır Padi*şahın tahta çıkışının hemen arkasından Sultan Mahmud Kasn yıktırılarak tama*men Batı Avrupa saraylarının mimari ba*kımdan benzeri olan Çağlayan Kasrı ya*pılmış 1279'dan (1862-63) 1282"ye (1865-66) kadar içinin döşenmesi sürmüştür
Yeni Çağlayan Kasrı yapılırken yine de*re kıyısında çayırda eski İmrahor (Mîrâhur) Kasrı'nın yenilenmesi uygun görülerek bu da Avrupa mimarisi üslûbunda yapılmıştır Kâğıthane mesiresinin son canlılık döneminde Abdülaziz in sık sık Çağlayan'a geldiği bilinmektedir II Abdülhamid de şehzadeliği yıllarında Mas*lak ve Çağlayan kasırlarında kalıyordu Padişah olduktan sonra Yıldız Sarayı'nda yaşamayı tercih etmişse de arada Çağ*layan'a gitmeyi ihmal etmemiş, salta*natının ilk yıllarında cuma selâmlığından çıkışında Kâğıthane'ye uğramaya özen göstermiştir Bu sebeple burada bazı köşkler yaptırdığı gibi orduya alınan ye*ni tip tüfekleri denemek için bir de atış poligonu kurdurarak bunun önüne pa*dişaha mahsus olmak üzere Poligon Kasrı'nı inşa ettirmiştir Poligon, Çağlayan Kasnnın biraz aşağısında derenin sol tarafında bulunuyordu
Tamamen Avrupa üslûbunda iki katlı bir yapı olan Çağlayan Kasn, bilindiğine göre yapıldıktan bir süre sonra kışın ta*şan derenin suları altında kaldığından 1 m kadar yükseltilmiştir Sonraları bu*raya Çağlayan Kasn denilmesine rağmen o devirde hâlâ Sâdâbâd Kasr-ı Hümâyu*nu olarak anılıyor ve padişahın sadece günü birlik gelip kaldığı "biniş kasn"n-dan çok "sayfiye sarayı" mahiyetinde bulunuyordu Zaten mimarisi de onun kasırdan ziyade bir saray olduğunu gös*termekteydi 14 Zilhicce 1279 tarihli bir masraf defteri, buranın bütün dairelerinin döşenmesinin hayli uzun sürdüğünü ve bunun için büyük para harcandığını gösterir Topkapı Sa*rayı Arşivi'ndeki çeşitli vesikalarda alı*nan eşyanın listesi ve ödenen paranın miktan kaydedilmiştir Nitekim 1281 (1864-65) tarihli bir yazıda "Sâdâbâd Kasn İle civarındaki Yeni Kasır ve Kâğıt*hane'de şehzadeler dairelerinin ve Kasr-ı Hümâyun'da valide sultan, başkadınefendi, Şehzade Burhâneddin Efendi, Şeh*zade Abdülhamid Efendi vesair dairele*rin tefrişi için" alınan eşya ve mefruşat ile bunun masrafı ayrıntılı olarak kay*dedilmiştir Masraf defterleri, döşenme işlerinin 1282 (1866) yılına kadar sürdü*ğünü gösterir Bu belgelerden, aynı za*manda sarayda valide sultan ve şehza*delerden başka padişah zevcelerinin, çe*şitli saray hademeleriyle harem müstah*deminin daire ve odaları bulunduğu da anlaşılmaktadır Sultan II Abdülhamid döneminde 1306'da (1888-89) kasır yeniden elden geçirilerek dışı boyanmış*tır Fakat II Meşrutiyet'ten sonra bina tekrar ihmal edilmiş Sultan Reşad an*cak bir defa buraya gelebilmiştir I Dünya Harbi'nİ takip eden mütareke yılla*rında Fransızlar 19 Kânunusâni 1335'te bir general ile 400 suba*yın oturması için bazı sarayları istediklerinde Beylerbeyi Sarayını kurtarmak için Validebağı Köşkü ile Çağlayan Kasrı teklif edilmiştir Fakat Fransızlar bu tek*lifi olumlu karşılamamışlardır Kasır iş*gal yıllarında yetim kız çocukları için yurt yapılmış ve 1923 yılına kadar bu iş için kullanılmıştır
Çağlayan Kasrı bundan sonra kendi haline terkedilmiş, bu arada büyük pa*ralar harcanarak yapılan döşeme ve eş*yası tamamen boşaltılmıştır Bir bekçi*nin nezaretinde kalan Çağlayan Kasrı bu bakımsızlık yıllarında tabiat şartların*dan zarar görmeye başlamıştır İstanbul Eski Eserleri Koruma Encümeni 1930-lardan itibaren, çok az bir harcama ile kurtarılması mümkün olan Çağlayan Kasrı'nın ele alınması için bir lâyiha ile bir*likte proje ve keşif hazırlatarak ilgili ma*kamlara göndermiş, 31 Mart 1934 ta*rihli yazıyla binanın korunmasını iste*miştir İstanbul Belediyesinin bu konu ile ilgilenmemesi üzerine encümen, "bu tarihî mamureden bir eser kalmayaca*ğı" düşüncesiyle kurtarılması için son bir gayret göstermiştir Bunun netice*sinde Maarif Vekâleti'nin 15 Mart 1940 tarihli yazı ile yapılmasını istediği yeni inceleme sürerken aynı bakanlığın 5 Mart 1940 tarihli yazısı ile Maliye Vekâleti tarafından kasır, çocukları koruma yurdu yapılmak üzere İstanbul Belediyesi'ne devredilmiştir Halbuki kasnn kurtarıl*ması için Millî Emlâk Müdürlüğü 25 Ha*ziran 1941'de bir keşif yaptırmış ve bi*nanın 35 000 liraya esaslı bir tamirinin mümkün olduğu anlaşılmıştı Maarif Vekâleti'nin 23 Ağustos 1941 tarihli yazı*sından öğrenildiğine göre bu para Mali*ye Vekâleti"nden sağlanmış, fakat İhale tasdik edilmediğinden işe başlanama*mıştı Bu arada ihaleyi alan müteahhidin tahsisatı arttırmak istemesi ve harca*manın yan işler de katılarak 300 000 li*raya yükseltilmesi üzerine Maarif Vekâ*leti kasrın kurtarılmasından vazgeçerek sadece bazı parçaların sökülüp başka saraylara taşınmasını, Çadır Köşkü'nün ihyası ile derenin, çağlayanların düzene sokulmasını yeterli görmüştür Fakat ertesi yıl İstanbul kumandanı Orgeneral Fahrettin Altayın emriyle çatısı çökmüş olan kasır tamamen yıktırılmış, hatta başka sarayların tamirlerinde kullanıl*mak üzere sökülen işlenmiş parçaların Topkapı Sarayı Müdürlüğüne teslimi hu*susundaki karara rağmen her şey yok edilmiştir Arsası bir süre boş durmuş ve 1950'li yılların başında aynı yerde İs*tihkâm Okulu'nun inşasına başlanarak yapı 1953'te tamamlanmıştır Ayrıca za*man zaman buradaki bazı unsurların korunup yaşatılması düşünülmüşse de bunların hiçbiri gerçekleşmemiştir Kas*nn Sütlüce yolu tarafındaki bahçe du*varları da kaldırılmış, 1956 kışından iti*baren, derenin akışını kolaylaştırmak için mermer çağlayanlar bile sökülmüş*tür İstihkâm Okulu da yakın yıllarda burayı boşaltınca binası göçmen misafir*hanesi olmuş, böylece Çağlayan Kasrı İs*tanbul tarihinden bütünüyle silinmiştir
Eski Sâdâbâd'ın "cedvel-i sîm" adı ve*rilen, iki taraftan taştan rıhtım içine alı*nan Kâğıthane deresi kenarında olan bi*nasının önünde, suyun birinden diğeri*ne akmak suretiyle süzüldüğü mermer çanakları Çağlayan Kasrı yapılırken ko*runmuştu Ayrıca bu çağlayanların başın*da olan bir çıkma set (veya sofa) üstün*de kurulan ve eski Sâdâbâd'dan bazı de*ğişikliklerle Abdülaziz devrine kadar ge*len etrafı açık kameriye biçimindeki köşk de muhafaza edilmişti Kasr-ı Nişâd adı verilen bu zarif yapı, ince mermer sü*tunların taşıdığı geniş saçaklı bir çatıya sahipti ve ortasında fıskiyeli bir havuz bulunuyordu İçeriden ahşap kubbesi ve saçak altları zengin kalem işi nakışlarla bezenmişti Sütun aralarında güneş, rüzgâr ve yağmurdan içeriyi korumak üze*re kumaş perdeler bulunuyordu Suyun çanaklardan akışını görmek ve sesini din*lemek için yapılan bu köşkün içinde çe*peçevre sedirlere oturuluyordu Kasr-ı Nişâd sarayın bakımsız kaldığı yıllarda U940'a doğru) üzerine ağaçların devrilmesi sonunda tamamen yıkılmış, İstih*kâm Okulu yapılırken de diğer parçalan ortadan kaldırılmıştır
|
|
|