10-13-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
İskender Lahdinin Tarihçesi
İskender lahdinin tarihçesi
İskender Lahdi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri'nde bulunan en önemli eser kabul edilmektedir 1887 yılında Sidon kentinin krallar mezarlığında bulunmuştur
Her ne kadar İskender Lahdi olarak anılsa da aslında İskender'e ait değildir Sidon Kralı Abdalonymos'a ait olduğu düşünülmektedir
Lahdin ön yüzünde solda atının üzerinde İskender gösterilmiştir İskender, Herakles soyundan geldiğine inandığı için, başında Nemea aslanının postu ile tasvir edilmiştir Buna ek olarak, kulağının yanında, Mısır tanrılarından Ammon'un simgesi olan koç boynuzu görülmektedir Lahdin üzerindeki bu tasvirden dolayı lahdin ismi İskender ile bütünleşmiştir Aslında İskender Babil'de ölmüş ve cenazesi İskenderiye'ye gönderilmiştir Lahdinin de antropoid yani insan biçimli bir lahit olduğu bilinmektedir

Lahdin gövdesinin uzun yüzlerinden birinde Persler ve Yunanlılar arasındaki bir savaş sahnesi yer almaktadır Yunanlılar ile Pers askerleri kıyafetlerinden kolaylıkla ayırt edilebilir Yunanlılar kısa tunik veya pelerin giyerken, Pers askerlerinin geleneklerine göre erkeklerinin yüz ve parmak uçları dışında bedenlerini açıkta bırakmaları yasak olduğundan, pantolonlar birkaç kattan oluşan uzun kollu gömlekler ve başlarını saran tiaralar giydikleri göze çarpmaktadır Savaş sahnesinin İskender'in MÖ333 yılında kazandığı, ona Fenike ve Suriye kapısını açan Issus savaşını temsil ettiği düşünülür Bu savaşın sonuçlarından biri de, lahdin sahibi olduğu sanılan Abdalonymos'un yazgısının değişmesi ve bir süre sonra Sidon kralı olmasıdır
Lahdin ikinci uzun yüzünde iki av sahnesi canlandırılmıştır At ve arabalarla avlanmanın Yakındoğu uygarlıklarına ait bir özellik olduğu, İskender'in de Fenike'de bu tür avlara katıldığı bilinmektedir
İskender'in İran'ı aldıktan sonra Doğu ve Helenistik kültürlerini bir araya getirerek bir Yunan-Pers İmparatorluğu kurmayı amaçladığı kabul edilmektedir Hayatının sonuna doğru bir Pers prensesiyle evlenmiş, Pers giysileri kullanmaya başlamış ve Pers saray adetlerini benimsemiştir
Lahdin bir yüzünde dost olarak bir arada avlanan Persler ve Yunanlıları bu anlayışın ışığında görmek gerekir İskender'in III Darius'u Issus'ta yendikten sonra Amanos dağlarını aşıp Akdeniz kıyısını izleyerek Suriye'ye girdiği bilinmektedir Pers yönetiminden hoşnut olmayan Sidon halkı, zengin kentlerinin kapısını Makedonya ordusuna açmış ve İskender'den kendilerine bir kral seçmesini istemişlerdir İskender, Sidon'a kral seçecek zamanı olmadığından, bu işi Hephaestion'a vermiştir Onun bulduğu Abdalonymos ise Sidon krallık ailesiyle ancak uzaktan akraba olup, kral seçilinceye kadar kentin dışında sakin hayat süren bir kişidir Adı, Farsça 'tanrıların hizmetçisi' anlamına gelen Abdalonymos'un, daha sonra kendi için hazırlattığı lahdin süslemelerinin arasına İskender'in ve Hephaestion'un tasvirlerinin konulmasının nedeni budur
Bezemelerin incelenmesi Lahdi yapanların doğu süsleme sanatını çok iyi bildiğini göstermektedir Akroterin üst sırası yer yer sadece kanat parçaları kalmış kartallarla dönüşümlü olarak yerleştirilmiş kadın başlarından oluşmuştur Eski Suriye'de kartalların ölülerin ruhlarını cennete taşıyan kuşlar olduğuna inanılırdı İki yanda en altta sıralanan daha küçük dokuzar kadın başı da Anadolu ve Mezopotamya kültürlerinde tarih öncesi dönemlerden beri tapınılan ana tanrıçayı akla getirmektedir Her iki alınlığın tepe akroterleri Pers grifonları ve bitkisel bezemelerle süslüdür Alınlığın köşelerine lahit koruyucusu olarak birer aslan oturtulmuştur İnce boyunlu, gövdeleri zayıf birer köpeği hatırlatan bu aslanlar Ion sanatına özgü bir motiftir
Lahdin kapağı da gövdesiyle aynı cins mermerden yapılmıştır Lahdin işlemelerinin inceliği böyle bir eseri Yunanistan'dan Lübnan'a götürmek çok tehlikeli olduğu için eserin Sidon'da yapılmış olması gerektiğini akla getirmektedir Heykeltıraşı hakkında herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır Lahdi boyayan ressamların da yontucu kadar usta oldukları sanılmaktadır Lahit bitirildiğinde gözler, kirpikler, dudaklar ve giysilerin mor, sarı, mavi, kırmızı ve menekşe rengiyle boyandığı, figürlerin tenine hafif vernik sürüldüğü anlaşılmaktadır
|
|
|