Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
coşkuyla, kalkın, namazına, sabah

Sabah Namazına Coşkuyla Kalkın

Eski 10-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sabah Namazına Coşkuyla Kalkın




Sabah namazına coşkuyla kalkın
Hakkında Sabah namazına coşkuyla kalkın




Sabah namazına coşkuyla kalkın

Sabah namazı uykunun en tatlı yerinde nefis ve şeytana karşı açılan bir isyan bayrağı ve kazanılan bir zaferdir
O saatte insanın bütün vücudunu tatlı bir uyuşukluk sarmıştır Hiç kimsenin nefsi, sımsıcak yatağı terk edip namaz kılmak istemez
Bunun için çoğu kimse istemeyerek, gönüllü gönülsüz, yarı uykulu bir vaziyette, son dakikalarda namaza kalkar Bir an önce abdest alıp, aceleyle namazını kılar ve henüz soğumadan yatağa kendini atmak ister
Oysa namaza büyük bir sevinç ve coşkuyla kalkmak gerekir Çünkü bizi huzuruna çağıran Rabbimizdir O her şeyin sahibi, sultanı, sevgilisidir Onun huzuruna istemeyerek değil, koşa koşa gitmek gerekir
Şöyle bir düşünün: Sabahın erken saatinde coşku ve sevinçle kalktığınız nice işiniz olmuştur Milyonlarca insan, çalışmak için çok erken kalkmak zorundadır Yine milyonlarca öğrenci, okuluna gidebilmek için güneş doğmadan yatağından fırlar Dinlenmiş ve zinde bir şekilde kalkabilmek için erkenden yatarlar
Acaba ebedî hayatımızın anahtarı olan sabah namazı, işten, okuldan önemsiz mi ki, istemeyerek ve uykulu gözlerle kalkacaksınız? Kesinlikle hayır!
Ezan sesini veya saat zilini duyduğunuzda sevinç ve heyecanla, bin can ile isteyerek yataktan kalkacaksınız Dışarının veya suyun soğuk olması sizi zerre kadar etkilemeyecek İnsan, varlığını ve hayatını borçlu olduğu sevgilisinin huzuruna giderken bunları düşünmez Yolunda ölüm bile olsa hiç tereddütsüz koşar
Uykunuzun kaçması ve canlı olmanız için soğuk suyla abdest alın Ama nefis ve şeytan sizi namazdan uzaklaştırmak için içerinin ve suyun soğuk olmasını bahane ediyorsa, onları hemen susturun İmkânınız varsa, odayı ve suyu ısıtın İçiniz öyle rahat ediyorsa, buna zaman ve para harcamaktan çekinmeyin Çünkü, namazdan daha önemli ibadet yok ve onu huzurlu kılmak kadar faziletli bir şey olamaz

2 Hızlı kılmayın

Hiçbir namazı hızlı kılmamak gerekir Hele sabah namazı kılıyorsanız, daha bir dikkat ve gayret içinde olmalısınız Hızlı namaz özellikle teravih kılarken gündeme gelir
Hani teravih kılan birisi namaz bittikten sonra imama yaklaşmış
“Hocam” demiş, “o kadar sür’atli kıldırıyorsunuz ki, rükû ve secdede üç tesbihten ancak birisini söyleyebiliyorum
İmam gülmüş:
“Sen ona şükret” demiş “Ben onu da diyemiyorum
Meğer kendisi hiç söylemiyormuş Böyle bir hadise yaşanmış mıdır, bilmiyoruz Ama, her Ramazan bizzat yaşadığımız “jet imamlar” hadisesi var
Bir Ramazan ayında teravih kıldığım bir câmide, cemaat henüz “Sübhaneke”yi okumadan, imam “Fâtiha”ya başlıyordu
Ramazan’da “bir aylıklar” çok olur “Bir aylık” diye, sadece Ramazan’da namaza başlayıp daha sonra bırakanlara denir Bunların bir kısmı teravihin kaç dakika sürdüğüne çok dikkat ederler Hattâ aralarında konuşurlar
“Ben dün bir câmiye gittim, 23 dakikada yatsı da, teravih de bitti” der birisi
Öbürü cevap verir:
“O da bir şey mi? Bizim gittiğimiz câmideki imam 19 dakikada işi bitiriyor
Ne hikmetse, fâni ömrü için her gün saatlerini harcayan, hattâ bazen ne dinine, ne dünyasına faydası olmayan lüzumsuz ve boş şeyler için günlerini tüketen insanlar, namazı 3-5 dakika daha önce bitirmek için çırpınırlar
Kısa zamanda ibâdeti bitirebilmek için, neredeyse sûreleri, mânâsı anlaşılmayacak derecede hızlı okurlar
Bir defasında camide öğle namazı kılıyordum Birisi gelerek, ben ilk sünneti kılıncaya kadar on rekâtı kılıp, çıktı gitti Aman Allah’ım dedim Bu az çok tanıdığım bir insandı 5 vakit namazını kılar, dindarlığa ehemmiyet verirdi Namazını kıldığını, borcunu edâ ettiğini sanıyordu Oysa hiç de öyle değildi Çünkü, namazın asgarî şartlarını bile yerine getirmemişti
Bir gün böyle birine rastlayan Bedîüzzaman’ın talebelerinden Tahirî Mutlu, “Kardeşim, sen yarın âhirette göreceksin ki, namaz kıldığına dair bir kayıt yok amel defterinde Çünkü bu namaz olmaz ki Namazı yavaş yavaş, tâdil-i erkânına uyarak kıl” diye şiddetli ikaz etmiş 30 yıl boyunca üç ay orucu tutan bu büyük evliyanın, sabah namazının farzında Yâsin ve Tebâreke’nin tamamını okuduğunu işitmiştim
Farklı birkaç hadiste, “namazın tavuğun tane devşirdiği gibi hızlı kılınmaması gerektiği” anlatılmıştır Hatta Peygamberimiz (asm) bir kimseye, hızlı kıldığı için namazı üç defa tekrar ettirmiş, böyle namazın olmadığını söylemiş ve başka türlüsünü bilmediğini söyleyen o adama nasıl kılması gerektiğini güzelce anlatmıştır
Bir kimse namaz kılarken çok hızlı ve neredeyse anlaşılmayacak bir şekilde uzun bir sûre okuyacağına, normal bir şekilde Fâtiha’dan sonra bir âyet okusa daha hayırlıdır Yine kabul olmayacak derecede sür’atli olarak bir vakit namazının tamamını kılmaktansa, âdâbına uyarak sadece farzını kılmak evlâdır
Çünkü namaz, kulun Allah’ın dergâhına yöneldiği ve Peygamberimizin (asm) ifâdesiyle, “kulun Allah’a en yakın olduğu secde ânı”nı içinde bulunduran bir ibâdettir Allah’ın huzurunda olan birisi, Onun azametinin gerektirdiği edeb ve hürmeti göstermelidir Bizler, basit bir müdürün, bir bakan veya başbakanın huzurunda elimizi bağlıyoruz Hiçbir yaratıkla kıyas edilemeyen Kâinâtın Sultanı karşısında ne olduğu anlaşılmayacak şekilde Kur’ân ve duâ okumak, edebe uygun olamaz
Acaba bir kumandan, kendisinden bilgi isteyen padişaha karşı, makina gibi konuşarak bilgi verse, tıpkı teybin hızlandırılmış şekli gibi konuşsa, hal ve hareketlerini de yine video filmlerinin hızlandırılmış tarzı gibi yapsa, o padişah onu cezalandırmaz mı? Bırakın cezâyı, böyle bir hareket, izzet-i nefis sahibi bir insana yakışır mı?
Bizler de aşırı hızlı okuduğumuz sûrelerde nasıl büyük hatalar yaptığımızı anlamak istersek, onların meallerini hızlı bir şekilde okuyalım Meselâ, Fâtiha’nın mânâsını çok hızlı okuyalım İşte Âlemlerin Halikına yaptığımız hitap, o okuduğumuz mânâlardır Böylece yaptığımız hatânın ne derece büyük, aşırı sür’atin ne kadar azîm bir günah olduğunu görürüz
Oysa ki, insanın en mutlu, en tatlı, en mes’uliyetsiz, en rahat, en huzurlu, en kârlı zamanı, Allah için kıldığı namaza harcadığı dakikalardır Kişi nasıl ki, insanlar tarafından çok sevilen bir mâneviyat büyüğünün veya âdil bir idarecinin huzurundan ayrılmak istemez Biraz daha fazla onunla sohbet etmek için can atar Öyle de, Allah huzurundan bir an önce kaçmayı değil, daha fazla kalmayı düşünmemiz gerekir
Eğer bu hususa dikkat etmezsek, borcunu ödemiş olduğunu zanneden ve rezil olan insan durumuna düşeriz

3 Namazı resmî ve üstünkörü kılmayın

Nasıl ki, büyük bir insan olan kâinatta Allah’ın isimleri çok değişik ve en ince ayrıntılara varıncaya kadar tecelli ediyor; insanda da çok renkli ve detaylı bir esma tecellisi görüyoruz
Bu tecellilerin bir neticesi olarak sayısız iyilik yolları olduğu gibi, hesaba gelmeyecek kadar kötülük sebepleri var İmtihan yolları, şık ve şekilleri insanlar adedince, belki insanların her bir eylemi sayısınca çok
Kimileri “namaz imtihanı”nı “hiç kılmayarak” kaybederken, kimileri “ihlâssız kılarak” Kur’an’ın “Yazıklar olsun o kimselere” hitabına müstehak oluyorlar
Kimimiz “tam vaktinde kılmamakla” bu imtihandan kayıpla çıkıyoruz, kimimiz “cemaati kaçırarak” yara alıyoruz
İmtihan bitmiyor “Tâdil-i erkânı ihmal”, “huşû içinde olamamak”, “namazı aceleye getirmek” gibi kusurlar her an bizim peşimizde Namazı bir defa kılmakla kurtulamıyoruz ki, hac gibi bütün gücümüzü kullanıp bir noktada odaklaşıp görevimizi tam yerine getirelim İmtihan her gün, hatta günde beş vakit, üstelik namaz vakti girdikten başlayıp kılıp bitirinceye kadar her saat, her saniye devam ediyor
Namazını muntazam kılan, hatta başkalarının da namaz kılması için çırpınan, dinî hizmetlerde bulunan kimselerin de namazla imtihanları vardır
Böyle kimselerin namazla ilgili imtihanlarından birisi, “namazı resmî, üstünkörü ve acele kılıp dinî hizmetlerine koşma” tehlikesidir
Çoğumuz defalarca kendi dünyamızda veya çevremizde rastlamışızdır Bir ibâdetini üstünkörü yapan, meselâ namazı kılarken acele eden bir kişinin gerekçesi bellidir Ya önemli bir işi vardır, ya zarurî bir dinî hizmeti gerçekleştirecektir
Aslında bırakalım başkasını, kendi nefsimizi düşünelim Benzer durumlarla karşılaşmıyor muyuz? Dinî bir faaliyeti, îmânî bir hizmeti gerekçe göstererek, farzlarımızı aceleye getirdiğimiz veya sünnetleri ihmal ettiğimiz olmuyor mu? Oluyor Hem de defalarca karşılaşıyoruz
Böyle bir davranışın doğru olmadığını düşünürken, karşımıza Bediüzzaman’ın konuyla ilgili bir tesbiti çıkıyor Tasavvufla ilgili olan 29 Mektup’ta, tarîkatın özelliklerini, hizmetlerini ve faydalarını anlatırken, bazı kimselerin düşebileceği tehlikelere de işâret ediyor Bu Mektub’un 7 Telvih’inde önemli bir gerçeğe temas ederek, şöyle îkazda bulunuyor:
“Tarîkat ve hakîkat vesilelikten çıkmamak gerektir Eğer maksud-u bizzat hükmüne geçseler; o vakit şeriatın muhkemâtı ve ameliyâtı ve sünnet-i seniyyeye ittibâ, resmî hükmünde kalır, kalp öteki tarafa müteveccih olur Yâni, namazdan ziyade halka-i zikri düşünür; ferâizden ziyâde, evrâdına müncezib olur; kebâirden kaçmaktan ziyâde; âdâb-ı tarîkatın muhâlefetinden kaçar Halbuki, muhkemât-ı şeriat olan farzlardan bir tanesine evrâd-ı tarîkat mukabil gelemez; yerini dolduramaz Âdâb-ı tarîkat ve evrâd-ı tasavvuf, o ferâizin içindeki hakikî zevke medâr-ı teselli olmalı, menşe’ olmamalı Yâni tekyesi, câmideki namazın zevkine ve tâdil-i erkânına vesile olmalı; yoksa câmideki namazı çabuk resmî kılıp, hakikî zevkini ve kemâlini tekyede bulmayı düşünen, hakîkattan uzaklaşıyor” (Mektûbât, s 423)
Yukarıda işâret edilen yanlışa, hemen her hizmet ehlinin düşmesi mümkündür Nitekim yukarıda verilen “namazı resmî kılmak” örneği çok çarpıcıdır Çünkü namaz, en büyük, en mühim, en yüce ve en geniş bir ibâdettir Bunda zikir, fikir, şükür ve duânın her çeşidi mevcuttur Namaza bir başka ibâdeti veya hizmeti tercih etmenin, hiç bir şekilde mantığı yoktur
Her türlü dinî hizmetin hedefi, Allah rızâsını netice veren ve Kur’ân’da emredilen ibâdetlerdir Hiçbir “vesile”, asıl “hedef”in yerini tutamayacağı için, “hedef”, “vesile”ye fedâ edilmez
Namazı resmî üstünkörü kılmak; hiçbir zikir ve evradla, hiçbir hizmet ve faaliyetle telâfi edilemeyecek kadar büyük bir kusurdur Hiçbir ibâdet onun yerini tutamaz

4 Huşû ve tâdil-i erkân ile kılın

Nefis ve şeytan, kişinin, sabah namazını bir an önce kılıp yatmasını ister Aceleyle namazı kılıp tesbih ve duayı bile yapmadan uykuya koşan insan, büyük bir hazineyi kaybetmiş olur
Sabah namazına ayırdığımız zaman, yaşımıza, işimize, meşguliyetlerimize ve olgunluk seviyemize göre değişir Ama, mutlaka belirli bir seviyenin altına düşmemek gerekir
Namazı huşû ile, Allah’tan korkarak, acele etmeden, sure ve duaları yavaş yavaş okuyarak, her hareketin hakkını vererek kılmalısınız Şu âyet meâli, bize namazda huşûu anlatır:
“Gerçekten mü’minler kurtuluşa ermiştir Onlar ki, namazda huşû içindedirler” (Mü’minûn:1-2)
Bu hususta en başta Peygamberimiz (asm) olmak üzere İslâm büyüklerinin namaz kılışlarını öğrenmek ve ibret almak şarttır
Peygamberimizin (asm) her hâli gibi namaz kılışı da harikadır ve bize örnektir O her namazında “ihsan” hâlindedir Peygamberimiz (asm), “İhsan nedir?” sorusuna şu cevabı vermiştir:
“İhsan, Rabbini görür gibi namaz kılmaktır Her ne kadar sen Onu görmüyorsan da, O seni görüyor” (Müslim, c1, s157)
Bir sahabe, Resulüllahın namaz kılışını şöyle anlatır:
“Hazret-i Peygamber namaza başladığı zaman, çevresinde bulunanlar onun göğsünden, kaynayan buhar kazanının fokurtularına benzeyen bir fokurtu işitirlerdi
O öyle bir namaz kılardı ki, görenler şaşırırdı Namazda iken ayakta, rükûda ve secdede o kadar uzun dururdu ki, sanki vefat etti sanırlar, heyecanlanırlardı
Peygamberimiz (asm), sabah namazlarında diğer vakitlere göre çok uzun sureler okurdu Hadislerde, sabah namazının farzında Resulüllahın, “Kaf, Tekvir, İnsan” sûrelerini okuduğu belirtilmektedir Bu surelerin uzunluğu bir sayfayla üç sayfa arasında değişmektedir Sünnetini ise çok kısa tutardı Sabahın iki rekat sünnetinde en çok okuduğu sureler, Kâfirûn ve İhlâs sureleri idi
Yüce Efendimizi (asm) rehber edinen ashabının ve İslâm büyüklerinin namaz kılışı da çok muhteşemdir Yine rivayetlerden öğreniyoruz ki, sabah namazlarında Hz Osman (ra), 13 sayfa olan Yusuf Suresini, Hz Ömer (ra) ise Yusuf Suresini ve 10 sayfa olan Hac Suresini okurmuş
İbn-i Mes’ud (ra) namaza kalktığında Allah korkusundan iki büklüm olur, namaz kılarken evdekilerin konuşmalarını bile duymazmış
Hz Ali (ra) Efendimizin namaz vakti girdiğinde hâli değişir, rengi atar ve titrermiş Sebebi sorulduğunda şöyle dermiş:
“Bilmez misiniz ki, bu vakit, Allah’ın yerlere ve göklere teklif edip de onların yüklenmekten kaçındığı bir emanetin eda vaktidir Ben bu emaneti yüklenmiş bulunuyorum Yüklendiğim bu İlâhî emaneti en güzel bir şekilde eda edip edemeyeceğimi de bilmiyorum
Yine o muhteşem sahabenin ayağına ok battığında, namazda iken çıkarılmasını istediği anlatılır Çünkü, namazda iken bütün zerreleriyle Allah’a yönelip maddî hiçbir şeyi hissetmediği için bu yola başvurduğu belirtilir Demek namaza öylesine kendini kaptırmıştı ki, namaz tıpkı ameliyatlardaki anestezi gibi onu kendinden geçiriyor, dünya ile bağlantısını kesiyordu
Aynı şekilde namazda iken maddî bir acı hissetmeyenlerden birisi de, evliya hanımlardan Rabia el- Adeviyye idi Bir gün namaz kılarken gözüne bir kamış ucu girmiş, namazını kılıp selâm verinceye kadar hiçbir haberi olmamıştı Selâm verince, “Bir bakın gözüme saplanan nedir?” diye bağırmış, saplanan kamışı güçlükle çıkarmışlardı
Hz Ali’yi (ra) üstad kabul eden ve “ondan âlem-i mânâda ders aldığını” belirten Bedîüzzaman Hazretlerinin namaz kılması da çok enteresandı O, namazı vakit girer girmez, bütün zerreleriyle, duygularıyla Allah’a teveccüh ederek kılardı
Onun bütün hayatında diline vird edindiği iki kelime vardı: İman ve namaz Sanki çöllere düşen Mecnun’un “Leylâ Leylâ” diye gezdiği gibi, bütün hayatında “İman iman, namaz namaz” deyip durmuştu
Onun imandan anladığı, klâsik kalıpların dışında “canlı, hareketli, aksiyoner bir iman” olduğu gibi, namazdan anladığı da, alışılmış dua ve hareketleri ruhsuz tekrar etmek değildir Onun dünyasında namaz, bir tevhid sembolü, bir var oluş gerekçesi, bir vazgeçilmezlik ülkesi, bütün zerrelerle Allah’a yönelişin bir ifadesi, Ona bütün vechesiyle boyun büküştür Sanki bütün çabalar, Onun yüce huzurunda bir düğün ve bayramdan farksız olan o kudsî ve lezzetli ânı yaşamak içindir
Onun eserlerinde işlediği iman âdeta ötelerden soluklar taşıyan bambaşka bir iman olduğu gibi, anlattığı namaz da toplumun geleneksel algıladığı anlamdan çok farklı bir namazdır
O, hem anlattığı imanı yaşamış, hem de kast ettiği namazı kılmıştır Onun hizmetkârlarından olan Bayram Yüksel’in şu anlattıkları, onun sanki bambaşka bir âleme girmiş gibi namaz kıldığını gösteriyor:
“Namazı çok huşû içinde kılardı Sûreleri okurken tane tane okurdu Namaza dururken, tam huzura vardığında, niyet ederken, Allahü ekber dediği zaman, bizler arkasında korkardık Mübalâğa olmasın, ahşap binâ sarsılırdı
Yine onun ilk talebelerinden olan Molla Hamid Ekinci’nin anlattıkları da, onun kıldığı namazın bizim bildiğimiz namazın dışında bir namaz olduğunu gösteriyor:
“Arkasında kıldığım namazdan çok zevk alırdım Namaza duruşu bir mehâbet ve haşyet verirdi insana Namazdan sonra tesbihat hakkında şu dersi vermişti bize: ‘Namazın sonundaki tesbîhat,namazın tohumu, çekirdekleri hükmündedir
“Hazin bir sadâ ile bizden çok ağır tesbîhat yapardı ‘Sübhanellah’ derken, çok içten ve yavaş bir şekilde duyardık sesini Çok namaz kılan hocaları görmüşümdür Fakat böyle hazin ve huşû içinde kılana rastlamadım ‘Lâ ilâhe illâllah’ diye tesbîhata başladığı zaman, eğer yanında bir tarîkat ehli olsa cezbeye gelirdi Sesi top güllesi gibi tok çıkıyordu
Yine onu Denizli’de iken ziyâret eden Hilmi Arıcı ismindeki bir zat, onun namaz kılışını şöyle anlatıyor:
“Akşam namazı olunca beni çağırdı Akşam namazını beraber kıldık Namaza başlamasını tarif etmek zordur Duyarak, yaşayarak namaz kılıyordu Ben cemaat oldum, sonra duâ etti
“Yatsıyı yine arkasında kıldım Sabah namazına yine çağırdı Bu namazlarda bambaşka bir heyecan duyuyordum Namaza başlarken sanki kemikleri çatırdıyordu
Onun eserlerinde bütün haşmetiyle anlattığı namaz, kendisinin kıldığı kemâl mânâdaki namazdır Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, o nasıl namaz kılmışsa öylece yazmış; nasıl yazmışsa o şekilde kılmıştır

5 Cemaatle kılın

Diğer farz namazlarını olduğu gibi, sabah namazını da cemaatle kılın Nerede olursanız olun, iki kişi dahi olsanız cemaati ihmal etmeyin Evde, yurtta, camide cemaatle kılarak, bu büyük sevap ve fazileti kaçırmayın
Ne yazık ki, namazın kıymet ve ehemmiyetini bilmediğimiz gibi, cemaatle kılmanın muhteşem sevap ve feyzinden de gafiliz Namazı cemaatle kılmayı sadece yaşlılara, emeklilere veya çok rahat bir işte çalışanlara özgü bir alışkanlık sanırız Oysa bu, üzerine namaz kılmak farz olan herkes için, hangi şartlarda ve ortamda bulunursa bulunsun yapması gereken bir vazifedir
Cemaatle namaz için ortaya konan sözde mazeretlerin tümü de birer bahaneden ibarettir Onların doğru olduğu yönünde bizi aldatan yaygın biçimdeki ihmaller, duyarsızlıklar, ilgisizliklerdir
Eğer cemaatle namaz kılmak sadece “eli boş gönlü hoş” olanların ara sıra yaptığı bir fiil olsaydı, Peygamberimiz (asm) ve güzide sahabeleri Bedir Savaşının en çetin anında cemaatle namaz kılarlar mıydı? Müşrik ordusu kendilerinden üç kattan daha fazlaydı Tam bir ölüm kalım mücadelesi veriliyordu Ama Allah Resulü ve ashabı canlarını kurtarmayı değil, Allah’ın huzurunda yan yana, omuz omuza olmayı seçmişlerdi
Yarısı namaz kılarken diğerleri savaşmış, namaz kılanlar savaşırken diğerleri namazlarını cemaatle eda etmişlerdir Bu husus Nisa Suresinin 102 ayetinde şöyle geçmektedir:
“Savaşta mü’minler arasında bulunup da onlara namaz kıldırdığın zaman, onlardan bir kısmı seninle birlikte namaza dursunlar ve silâhlarını da yanlarına alsınlar Onlar secde ettikten sonra geri çekilip düşmana karşı dursunlar ve yerlerine henüz namaza durmamış olan diğer topluluk gelsin Onlar da tedbirli şekilde ve silâhlarını yanlarına alarak seninle beraber namaz kılsınlar
Dünyanın en büyük meselesi olan savaş esnasında bile cemaatle namaz terk edilmezse, hangi mazeret onu engelleyebilir?
İlginçtir Bediüzzaman Hazretleri, savaş meydanında bile Kur’an tefsiri yazmayı ihmal etmediğini anlatırken, iki noktadan ders aldığını söyler
Bunlardan birisi, yukarıda bahsettiğimiz Bedir Savaşında cemaatle namaz kılınmasıdır
İkincisi ise, İslâm kahramanı olan Hazret-i Ali Efendimiz, Celcelûtiye isimli kasidesinin çok yerlerinde ve sonunda namaz için bir koruyucu istemiş ki, namazda huzuruna gaflet gelmesin Çünkü onun düşmanları çok olduğundan, onların hücumunu düşünerek namazdaki huzuru ve huşuu bozulabilir diye Allah’tan bir muhafız ifrit istemiş
Cemaatle namaz o kadar önemlidir ki, konuyla ilgili şu hadis, bizi ürpertmelidir:
Ebu Hüreyre (ra)’ın rivayetine göre, Peygamber Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur:
“Vallahi içimden öyle geliyor ki, bir adama cemaate namaz kıldırmasını emredeyim, sonra da o cemaate gelmeyen birtakım adamlara gideyim, onlar hakkında emir vereyim de, odun demetleri ile evlerini, üzerlerine cayır cayır yaksınlar Bunlardan biri yağlı bir kemik bulacağını bilse, ona (namaza) mutlaka gelirdi” (Müslim, Mesacid: 251)
Elbette Peygamberimiz (asm) hiç kimsenin evini yaktırmamıştır Ancak onun içinden böyle geçmesi, cemaatle namaza ne kadar çok önem verdiğini göstermesi bakımından ilginçtir Çünkü, cemaat terk edildiğinde öyle büyük ebedî kayıplar olmaktadır ki, gelip geçici can ve mal onun yanında hiç hükmündedir Efendimizin dediği gibi, basit bir dünya menfaati için kesinlikle ihmal etmez, dağıtılan yere gideriz Oysa bilsek ki, her bir vakit namazın cemaat sevabı, trilyonlara değer Çünkü, neticesi sonsuzdur
Ebudderda’nın (ra) rivayet ettiği şu hadis ise, çok az kişi de olunsa cemaatten vazgeçilmemesi gerektiğini anlatır:
“Köyde ve çölde oturanlardan üç kişi arasında cemaatle namaz kılınmazsa, ancak şeytan onlara üstün gelmiştir Cemaate devam et, kurt ancak sürüden ayrılmış koyunu yer” (Ebu Davud, Salât: 47)
Hepimiz cemaatle namaza birçok mazeret gösterebiliriz Oysa İbni Abbas’ın (ra) rivayet ettiği şu hadis, bu husustaki mazeretleri reddetmek için ne kadar ısrarcı olmamız gerektiğini ifade ediyor:
“Kim müezzinin ezanını işitir de, o kimseyi müezzinin davetine uymaktan alıkoyan bir engel yoksa, onun tek başına kıldığı namaz kabul olmaz
“Sordular: ‘Kişiyi cemaatten hangi özür alıkoyabilir
“Resulüllah (asm) şöyle buyurdu: ‘Korku ve hastalıktır’” (Ebu Davud, Salât: 47)
Aynı manada İbni Ümmi Mektum (ra) ile Peygamberimiz (asm) arasında geçen konuşma bize ders olmalıdır
İbni Ümmi Mektum (ra), Resulüllaha (asm) sordu: “Ya Resulallah, ben gözü görmeyen, evi uzakta olan birisiyim Bir kılavuzum var, bana yumuşak davranmıyor Bu şartlar içinde benim namazı evde kılmama izin var mı?” diye sordu
Resulüllah, “Ezanı duyuyor musun?” diye sordu “Evet” dedi Peygamberimiz, “Namazı evinde kılman için izin veremem” buyurdu
Konuyla ilgili farklı ayet ve hadisleri göz önünde bulunduran âlimler, cemaatle namazın çok kuvvetli bir sünnet olduğunu belirtmişlerdir Ancak “Nasıl olsa sünnet” deyip geçmemek gerekir Çünkü, cemaatle namazın tek başına kılınan namazdan 27 kat fazla sevabı vardır Günahların böylesine hücum ettiği bir asırda sevaba ne kadar çok ihtiyacımız olduğu apaçık bir gerçek değil mi?
Cemaatle namazın nasıl bir meziyeti ve hikmeti vardır ki, savaşta bile terk edilmemiş? Hangi üstünlükleri vardır ki, Peygamber Efendimiz onu müekked sünnet olarak uygulamış ve emretmiş? Bu ne vazgeçilmez bir ibadet ki, onun haşmetine uygun özel câmiler yapılmış?
Cemaatle namaz kılmanın sayısız hikmeti vardır Her şeyden önce cemaatle câmide kılınan namazda müthiş bir huzur, huşû ve sükûnet vardır Çünkü mekân sadece namaz için hazırlanmış, her şey ona göre dizayn edilmiştir Namaz içinde huzuru bozucu, gönlü ve zihni dağıtıcı, insanı başka şeylerle meşgul edici bir unsur yoktur Câmi veya mescid, sakin, temiz, ahenkli bir ortamdır
Tek başına bu bile cemaatin önemini ortaya koymuyor mu?
Câmi, mescid veya evde cemaatle kılınan namazın dışında yalnız başına kılınan namazları düşünün! Çevreden gelen insan konuşmaları, radyo ve televizyon sesleri, yemek kokuları gibi insanın huzurunu bozan, namazdaki huşûa engel olan nice unsur yok mu? Bir de câmide mü’minlerle omuz omuza kılınan namazdaki lezzeti ve huzuru hayal edin!
Çok önemli bir başka hikmet, cemaatle namaz kılmada sorumluluğun imamda olmasıdır Böylece namaz için çok önemli olan Kur’an’ı ve duaları doğru okuma, fıkıh kurallarını iyi bilme gibi konularda çok rahat hareket etmiş oluruz
İmamlar bu konuda özel eğitim almış kimseler olduğu için elbette Kur’an’ı cemaatten daha düzgün okumakta, namazın hangi rüknünde nasıl hareket edeceğini daha iyi bilmektedirler Ayrıca tâdil-i erkâna çok dikkat etmekte olduklarından huzurlu ve ihtimamlı bir namaz kılmış oluruz Namazın en büyük afetlerinden olan hızlı ve baştan savma namaz kılmaktan kurtuluruz
Cemaate devam edersek aynı zamanda namazı tam vaktinde kılmış oluruz Böylece “en hayırlı amelin vaktinde kılınan namaz olduğunu” belirten Peygamberimizin takdirine kavuşuruz
Ayrıca mekân değişikliği olduğu için çok etkili bir zihinsel yenilenmeye de neden olur Aynı mekânda durdukça insan bilinci körelir Mekânımızı namaz için terk edip sonra geri geldiğimizde sıfırdan başlamış gibi hissederiz kendimizi Ama çalıştığımız yerde kıldığımızda sadece zaman ve uğraş değişiminin yararını görürüz, ama mekân değişiminin faydasını görmeyiz Hem aynı mekânda kılan kimse, yine işini ve o andaki mesaisini düşünerek, namazdan tam istifade edemez
Nihayet namazı cemaatle kılmakla mü’minler arasında bir dostluk, bir dayanışma ve yardımlaşma meydana gelir İnsanlar birbirini çok iyi tanır, dertleriyle dertlenir, sıkıntılarını paylaşırlar Bu da birliği savunan ve sosyal bir din olan İslâmiyetin çok önem verdiği bir faydadır
Rabbimiz, cemaatle istenen dilekleri, yapılan duaları daha fazla kabul eder Çünkü herkes birbirinin duasına âmin der, birbirinin isteğine kuvvet verir Hem birbirinden feyiz alır
İşte bunlar ve daha bilemediğimiz nice hikmet, namazı tek başına kılınan namazdan 27 kat daha kıymetli yapmıştır Tüm bunları bilerek cemaatle namazı nasıl ihmal edebiliriz?
Cemaatle namazın feyiz ve bereketinden hiçbir zaman mahrum olmayın Şayet camiye herhangi bir sebeple gidememiş olsanız bile, eşiniz ve çocuklarınızla bir cemaat oluşturun Eğer bir arkadaş grubuyla kalıyorsanız, yine bir cemaat meydana getirin ve bu sevabı kaçırmayın

6 Büyük camilerde sabah namazı kılın

Sabah namazı, coşku, sevinç, duygu yüklü bir namazdır Eğer ondaki manevî zevk ve hazzı bütün haşmetiyle hissetmek isterseniz, büyük ve manevî havası yoğun olan camilerde namaz kılın
İstanbul Eyüp Sultan’da, Süleymaniye’de, Sultanahmed’de, Edirne Selimiye’de, Ankara Kocatepe’de, Bursa Ulucami’de, Adana Sabancı Camisinde, Şanlıurfa Halilürrahman’da, Konya’da Mevlânâ’nın yanındaki Selimiye Camisinde ya da bunlara benzer muhteşem câmilerde sabah namazını kılın ve sanki Cennetten gelen manevî havayı doyasıya soluyun
Eğer kısmet olursa Kâbe’de Mescid-i Haram’da, Medine’de Mescid-i Nebevî’de, Kudüs’te Mescid-i Aksa’da sabahı ve diğer vakit namazlarını kılın ve kendinizi âdeta Asr-ı Saadet’te farzedin Hayalen 14 asır öncesine gidin Sanki Resulüllah ve güzide sahabeleri hayatta Sanki Bilâl-i Habeşî, Kâbe’nin damına çıkmış, okuduğu ezan yeri göğü çınlatıyor Sanki canımız, cananımız, biricik sevgilimiz, güzeller güzeli Peygamber Efendimiz (asm) mihrapta imam olmuş, bize namaz kıldırıyor Sanki insanlığın yıldızları olan sahabelerle omuz omuza saf tutmuş, namaz kılıyorsunuz
Allah’ım, bundan daha büyük bir saadet, bundan daha büyük bir zevk ve haz olabilir mi?
Eğer bu mana denizinden bir damla zevk etmek, Asr-ı Saadet’teki huzur atmosferinden bir kokucuk almak isterseniz, bir seher vaktinde yatağınızdan kalkıp Eyüp Sultan’ın yolunu tutun Hele Cuma veya Pazar sabahı ise, binlerce insanla sabah namazı kılmanın hazzını yaşayın Evliyseniz eşinizi, varsa çocuklarınızı da götürün Huzur ve huşu içinde namazınızı kılıp, gönlünüzden geldiği gibi dualar edin
Her zaman olmasa da, fırsat buldukça büyük ve özel nitelikli camilerde sabah namazı kılın Bambaşka âlemlere girdiğinizi görecek, huzur ve mutlulukla dolacaksınız

7 Tesbihat ve duayı hiç ihmal etmeyin

Bazı kimseler, namaz kıldıktan sonra tesbih ve duâyı terk ederek, Allah’ın huzurundan ayrılıyor Oysa tesbihat ve dua, özellikle sabah namazından sonra çok daha önemli ve faziletlidir
Yine böyle birisinin namazdan sona duâ etmeden sohbete daldığını görünce dedim ki: “Sen bir yerde ücretli olarak çalışsan, akşama kadar birçok işi görüp yorulduktan sonra, işveren ücretini vereceği zaman almadan gider misin?”
Böyle bir şeyi kesinlikle yapmayacağını söyledi “Ama, sen namazını kıldın Vazifeni yerine getirdin Resûlullah, tesbih çekenin bütün günahlarının affolacağını söylüyor (Tirmizi, Dua: 3695) Allah da her zaman ve her an af ve mağfiret, lütuf ve ihsan kapısını açmış, adetâ ‘Dile Benden ne dilersen’ diyor Sen de davranışınla, ‘Hayır, ben hiçbir şey istemiyorum’ diyorsun Bu doğru mu?” dedim, hak verdi
Evet, namazını kılıp hazır Allah’ın huzurundayken birşey istemeden çekilip gidenleri, ücretini almayan işçiye benzetiyorum Aslında tesbih ve duâ karşılığında Allah’ın bizlere verdiği ücret değil Çünkü biz ücretimizi peşin olarak almışız Dünyaya gelişimiz, insan ve Müslüman oluşumuz, nâil olduğumuz vücut, sağlık nimetleri hiçbir ibâdetle karşılığı verilemeyecek kadar büyük ücretler Tesbih ve duâmız karşısında nâil olacağımız nimetler ise, tamamen bir ikram, bir ihsan, bir lütuftur
Tesbih ve duayı terk ederek, bu ikram ve ihsan denizinden mahrum olmamak gerekir

Kaynak : islam ve insan
Fatih KORKMAZ



Alıntı Yaparak Cevapla

Sabah Namazına Coşkuyla Kalkın

Eski 10-11-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Sabah Namazına Coşkuyla Kalkın






abah namazına coşkuyla kalkın
Sabah namazı uykunun en tatlı yerinde nefis ve şeytana karşı açılan bir isyan bayrağı ve kazanılan bir zaferdir

O saatte insanın bütün vücudunu tatlı bir uyuşukluk sarmıştır Hiç kimsenin nefsi, sımsıcak yatağı terk edip namaz kılmak istemez

Bunun için çoğu kimse istemeyerek, gönüllü gönülsüz, yarı uykulu bir vaziyette, son dakikalarda namaza kalkar Bir an önce abdest alıp, aceleyle namazını kılar ve henüz soğumadan yatağa kendini atmak ister

Oysa namaza büyük bir sevinç ve coşkuyla kalkmak gerekir Çünkü bizi huzuruna çağıran Rabbimizdir

O her şeyin sahibi, sultanı, sevgilisidir Onun huzuruna istemeyerek değil, koşa koşa gitmek gerekir

Şöyle bir düşünün: Sabahın erken saatinde coşku ve sevinçle kalktığınız nice işiniz olmuştur Milyonlarca insan, çalışmak için çok erken kalkmak zorundadır Yine milyonlarca öğrenci, okuluna gidebilmek için güneş doğmadan yatağından fırlar

Dinlenmiş ve zinde bir şekilde kalkabilmek için erkenden yatarlar

Acaba ebedî hayatımızın anahtarı olan sabah namazı, işten, okuldan önemsiz mi ki, istemeyerek ve uykulu gözlerle kalkacaksınız? Kesinlikle hayır!

Ezan sesini veya saat zilini duyduğunuzda sevinç ve heyecanla, bin can ile isteyerek yataktan kalkacaksınız Dışarının veya suyun soğuk olması sizi zerre kadar etkilemeyecek İnsan, varlığını ve hayatını borçlu olduğu sevgilisinin huzuruna giderken bunları düşünmez Yolunda ölüm bile olsa hiç tereddütsüz koşar

Uykunuzun kaçması ve canlı olmanız için soğuk suyla abdest alın Ama nefis ve şeytan sizi namazdan uzaklaştırmak için içerinin ve suyun soğuk olmasını bahane ediyorsa, onları hemen susturun İmkânınız varsa, odayı ve suyu ısıtın İçiniz öyle rahat ediyorsa, buna zaman ve para harcamaktan çekinmeyin Çünkü, namazdan daha önemli ibadet yok ve onu huzurlu kılmak kadar faziletli bir şey olamaz


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.