Prof. Dr. Sinsi
|
24 Saati Nasıl Geçerdi
24 saati Nasıl Geçerdi
Hakkında 24 saati Nasıl Geçerdi
24 saati Nasıl Geçerdi
Hiç merak ettik mi acaba, canımızdan çok sevdiğimiz Hz Peygamber (sav) Efendimiz bir gününü nasıl geçiriyordu? Ne zaman yatıyor, nasıl kalkıyor ve bütün gün boyunca neler yapıyordu?
Peki O'nu niçin sevmemiz gerektiğini de biliyor muyuz? Güçlü bir iman ve derin duygularla bağlı olduğumuz peygamberimizi, ilim ve şuur yönüyle de tanımak ve bilmek, bizi gerçek kulluğa götürecek en büyük vesile olacaktır
Sevmek Benzemeyi Gerektirir
Hz Peygamber (sav)´i sevmek, herkese farzdır Zaten, Cenab-ı Hakkı sevmek de buna bağlıdır Allah-u Teâla'nın sevgili Peygamberini sevmedikçe, ona uymadıkça, Allah-u Teâla'yı sevmek saadeti ele geçmez
Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:
"De ki: Eğer Allah´ı seviyorsanız, bana tabi olunuz ki Allah da sizi sevsin " (Al-i İmran; 31) Allah-u Teâla, Habib'ine böyle demesini emir buyurmaktadır
Saadete kavuşmak isteyen kimse, bütün adetlerini, ibadetlerini ve alış-verişlerini, kısaca tüm yaşamını O'na benzetmeye çalışmalıdır
Bir kimsenin sevdiğine benzemeye çalışanlar, benzemeye çalıştığı kimseyi sevene, sevimli ve güzel görünürler Bunun gibi, Hz Peygamberi (sav) sevenleri de Allah-u Zülcelal sever Bundan dolayı, görünen ve görünmeyen bütün iyilikler, bütün üstünlükler, ancak Hz Peygamber (sav)´i sevmekle ele geçer
Allah-u Teâla, sevgili Peygamberini, insanların en güzeli, en iyisi, en sevimlisi olarak yarattı Her iyiliği, her güzelliği, her üstünlüğü O’nda topladı
Ashab-ı Kiramın hepsi, O’na âşık idiler Hepsinin kalbi, O’nun sevgisi ile yanıyordu O’nun ay yüzünü, nur saçan cemalini görmeleri, lezzetlerin en tatlısı idi O’nun sevgisi uğruna canlarını, mallarını feda ettiler Evet, Allah’ı seviyorum diyenlerin, Ashab-ı Kiram gibi olmaları lazım…
Hz Peygamber (sav)´e tam ve kusursuz tabi olabilmek için, O’nu tam ve kusursuz sevmek lazımdır Tam ve olgun sevginin alameti de O’na tam olarak mutabaat etmektir Yani, her söz ve davranışını O’na benzetmek, kısaca O’na uymaktır
Kur´an-ı Kerim ve hadis kitaplarında, Hz Peygamber (sav)´e mutabaat etmenin, dinin vazgeçilmez bir esası olduğunu kesin olarak ifade eden ayet ve hadisler pek çoktur
Oysa Efendimizin şerefli yaşamı hakkında bilgisi olmayan birisinin O’na mutabaat etmesi düşünülemez Çünkü bilmeden uyulamaz
Peygamber Efendimiz (sav)’in Gündelik Hayatı
Hz Hüseyin (ra), babası Hz Ali´ye (kv), Hz Peygamber (sav)´in bazı hallerini sormuş, Hz Ali de şu şekilde anlatmıştır:
“Evine izin isteyerek girerdi Evindeki zamanını üç kısma bölerdi Bir kısmını Allah ´a (ibadet), bir kısmını ailesine ve kendisine Sonra da insanlara ayırırdı ”
Hz Peygamber (sav)´in günlük olarak her zaman yaptığı gibi, sabah namazının farzından önce mutlaka iki rekat sünnet kılardı Nitekim bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
“Sabah namazının iki rekat sünneti dünya ve içindekilerden hayırlıdır ” (Müslim, Tirmizi)
Hz Peygamber (sav) bütün namazlarını huşu ve huzur içerisinde korku ve ümit arasında kılardı Nitekim, Mutarrıf (ra), babasından şöyle nakletmiştir:
“Hz Peygamber (sav)’i namaz kılarken gördüm, göğsünden değirmen sesi gibi inilti çıkıyordu ” Başka bir rivayette ise; “Göğsünden kaynayan tencerenin sesi gibi ses çıkıyordu ” (Ebu Davud, Nesai)
Hz Peygamber (sav) ümmetine de, bu şekilde namaz kılmalarını emretmiştir Nitekim Ammar bin Yasir´den (ra) rivayetle diğer bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
“Bir kişi namazını kılınca, kendisine namazdaki dikkatine göre; namazın onda biri, dokuzda biri, sekizde biri, yedide biri altıda biri, beşte biri, dörtte biri, üçte biri ve yarısı kadar sevap yazılır ” (Ebu Davud, Nesai, İbn Hıbban)
Diğer bir hadis-i şerifte ise şöyle buyurmuştur: “Farz namazlar teraziye benzer Eksiksiz yapan çok kazanır ” (Taberani, İbn Hıbban)
Bu sebeple Hz Peygamber (sav) namazlara çok büyük bir önem verirdi Hz Peygamber (sav) sabah namazının farzını, cemaate kıldırdıktan sonra, namazını kıldığı seccadenin üzerine, güneş iyice doğuncaya kadar otururdu (Müslim)
Güneş Doğuncaya Kadar Zikir
Nitekim Enes bin Malik´den (ra) rivayet edilen bir hadis-i şerifte Hz Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
“Kim sabah namazını cemaatle kılar, sonra güneş doğuncaya kadar oturarak Allah´ı zikreder, sonra iki rekat namaz (işrak namazı) kılarsa, ona makbul tam bir hac ve bir umre sevabı verilir ” Enes (ra) der ki: “Tam bir hac ve umre sevabı” buyurdu Bu sözü üç defa tekrar etti (Tîrmizi)
Hz Peygamber (sav) daha sonra uzaktan yakından kendisini görmeye gelenleri kabul etmeye başlardı Gelenler halka şeklinde etrafında toplanırlardı O, çevresindekilere vaaz eder, öğütler verir, sorularını cevaplandırır, hattâ gördükleri rüyaları tabir ederdi Bazen sahabelere kendi rüyalarını anlatırdı
Tavır ve Konuşması
Hz Peygamber (sav)´in konuşması son derece tatlı ve gönül okşayıcı idi Tane tane konuşur, her cümlesi, dinleyenler tarafından iyice anlaşılması için ayrı ayrı olurdu Kahkaha ile gülmez, tebessüm halinde bulunurdu O, insanların en halîmi, en yumuşak huylusuydu
Hz Peygamber (sav) şahsına yapılan, nefsine karşı işlenen hataları, yumuşaklıkla karşılardı; Allah´a ve imana yapılan, bir hücum olunca asla susmaz, gereken cevabı verirdi
Hz Peygamber (sav) insanların kusurlarını görmez, bazen görmezden gelir, çok zaman gözünü çevirir, kusurunu görse de yüzüne vurmaz, o kişiyle arasındaki saygı ve sevgi perdesini yırtmazdı
Hz Peygamber (sav)´in tevazusu, bilhassa insanlarla olan münasebetlerinde daha açık bir şekilde ortaya çıkmıştır Meclisinde kim olursa olsun, konuşan kimseyi, sabırla dinler, haktan uzaklaşmadığı müddetçe sözünü kesmezdi
Bir gün adamın biri, Hz Peygamber (sav)´i görmeye geldi Fakat Peygamberliğin haşmetinden o kadar etkilendi ki, titremeye başladı Bunun üzerine Hz Peygamber (sav): “Korkma! Ben hükümdar değilim Kuru et pişirerek karnını doyuran, Kureyşli bir kadının oğluyum ” buyurdu (Hakim)
Hz Peygamber (sav) kendi yakınlarına ve sahabelerine devamlı hoşgörülü olduğu gibi, düşmanlarını da, özellikle onlar güçsüz bulundukları ve teslim oldukları zaman bağışlamış, suçlarını affetmiş, sonunda da pek çoğunun iman etmesine vesile olmuştur
Peygamberimizden bir şey istenildi mi, asla “Yok!” demezdi O, insanların en cömerdi idi…
Nitekim İbn-i Abbas şöyle demiştir:
“Hz Peygamber (sav) insanların, en cömerdi idi Özellikle Ramazan aylarında daha fazla cömert olurdu ” (Buhari)
Duha Namazı
İnsanlarla sohbet etmesi, onların dertlerini dinlemesi genellikle, kuşluk vaktinin girmesine kadar sürerdi
Kuşluk vakti gelince Hz Peygamber (sav) bazen dört, bazen da sekiz rekat olmak üzere Duha namazı kılardı Bu namazın fazileti hakkında şöyle buyurmuştur:
“Cennette, ‘duha kapısı’ denilen bir kapı vardır Kıyamet günü bir münadi şöyle seslenir: ‘Ey Duha namazı kılanlar nerdesiniz? İşte gireceğiniz kapı burasıdır, Allah-u Teâla´nın rahmetiyle buradan içeri giriniz ” (Taberani)
Hz Peygamber (sav) Duha namazını kıldıktan sonra evine gelir, ev işleriyle meşgul olur, elbise ve ayakkabıları tamir eder, hayvanlarını sağardı (Ahmed bin Hanbel)
Öğlen Namazı
Hz Peygamber (sav) daha sonra Öğle namazı için hazırlık yapardı Öğle vakti girince camiye gider, öğle namazının farzından önce ve sonra kılınan müekked sünnetleri kılmayı ihmal etmezdi
Efendimiz öğleden sonra istirahat ederlerdi…
Hz Peygamber (sallallahu aleyhi vessellem) öğle namazını kıldıktan sonra, bir miktar uyur, ‘kaylule’ yapardı Nitekim bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: “Öğleyin kaylule yapınız Muhakkak şeytanlar öğle vaktinde kaylule yapmazlar ” (Müslim)
Kaylûle, öğle namazından sonra yapılan kısa istirahat ve uykuya verilen isimdir Kaylûle yapan insan, bir sünneti ihya ettiği gibi aynı zamanda dinç olur, gece namazlarını, teheccüdü kılacak gücü kendine bulur Fırsatı olan bu sünneti yerine getirirse iyi olur
İkindi Namazı
Hz Peygamber (sallallahu aleyhi ve selem) kaylûle yaptıktan sonra İkindi namazına hazırlanırdı İkindi vakti girince, farzından önceki sünnet namazı bazı zaman kılar, bazen de terk ederdi Hz Peygamber (sav) bu sünnet hakkında hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: “Kim ikindinin farzından önce dört rek’at sünnet kılarsa, Allah-u Teala onun vücudunu cehenneme haram eder ” (Taberani) Hz Peygamber (sav) ikindi namazını eda ettikten sonra, bir müddet oturduğu yerde kalır zikirle meşgul olurdu Nitekim Enes bin Malik´den (ra) rivayetle Hz Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “İkindi namazından güneş batıncaya kadar, Allah´ı zikreden bir cemaatle oturmayı, İsmailoğullarından her birinin bedeli onikibin dirhem olan, dört köle azat etmeye tercih ederim ” (Ebu Davud, Ebu Ya´la, İbn-i Ebi´d-Dünya)
|