Prof. Dr. Sinsi
|
Kıblenin (İstikbal-İ Kıblenin), Kâbe’Ye Yönelmenin Anlamı, Sırları, Faziletleri
Kâbe’ye dönmek namazın bir şartıdır Yani bir parçasıdır Çoğu zaman parça bütünün yerine geçebilir Niyet, amelin kendisi gibi sevap kazandırabilir Yani Allah (c c ) fazl u ikramıyla bir hayırlı işin bir kısmını yapana hepsini yapmış gibi sevap verebilir Miraç hadisesinden biliyoruz ki, namaz başlangıçta elli vakitti Elli vakit demek, insanın tüm zamanını namaza hasretmesidir Peygamberimiz (s a s), gök katında bu konuda Hz Musa Aleyhisselam’ın görüşünü aldı O, ümmetin bunu yapamayacaklardır, onlara ağır gelecektir dedi Bunun üzerine peygamberimiz (s a s) Rabb’in karşısına birkaç kez çıkma ile nihayet namaz beş vakte kadar indirildi Elbette yüce Allah Hz Musa Aleyhisselam’ın bildiği şeyi de, peygamberimizin (s a s) Allah’ın (c c ) huzuruna tekrar be tekrar gelip namazın vakitlerinin indirimi için istekte bulunacağını da, O’nun da bu isteği kabul edeceğini de ezeli ilmi ile biliyordu Peki öyle ise miraçtaki bu namaz vakitlerinin indirimi olayı niçin yaşatılmıştı? Çünkü Allah bununla kullarına rızasının daimi namaz halinde olduğunu vurgulamıştı Elbette dünya işleri bizleri daimi namaz halinden alıkoymaktadır Buna kimsenin de gücü yetmez Ama dünya işlerini yaparken abdestli bulunma, kıbleye karşı dönme, Kuran-ı Kerim’den sureler okuma… gibi namazın rükünlerinden birisini ve bir kaçını daimi olarak ayakta tutabiliriz Bu zor bir durum değildir Bu sayede Allah’ın rızasının gizli olduğu daimi namaz hali de yakalanmış olabilir Bu açıdan kıbleye dönme, namaz kılmak gibi büyük bir ibadetin parçası olması yanında insana sürekli namaz hali gibi büyük sevaplar da Allah’ın rızasını da kazandırabilir Allah hepimize bu büyük nimeti nasip eylesin Âmin
Daima Kâbe’ye yönelen bir kişinin namazlarının da huşulu olacağı kesindir Namazda huşu ise büyük bir devlettir ‘Muhakkak ki namazlarında huşua eren müminler, kurtuluşa ermişlerdir (Mü’minun suresi, ayet 1,2)’
Kâbe’yi ziyaret etme, İslam’ın beş şartından birisi olan haccın bir rüknüdür Hadis-i şerifte kabul edilmiş bir haccın karşılığının cennet olduğu ifade edilmiştir Hac gibi büyük bir ibadetin gerek insana nasip olması gerekse kabul edilen bir derecede gerçekleşmesi, büyük bir bahtlıktır Devlettir Hacca gitmeden önce her zaman Kâbe’ye büyük bir iştiyakla yönelmenin bunların gerçekleşmesinde kalbi ve fiili dua hükmüne geçeceği muhakkaktır Her zaman Kâbe’ye büyük bir iştiyakla yönelme, haccını yerine getiren kişilerin de aziz hatıralarını canlandıran bir işlev görecektir Bu da o kişiye manevi olarak haccını tazeleme imkânı vermiş olur Peygamberimiz (s a s) güzel bir niyetin, amelini yapmış gibi kişiye sevap kazandıracağını pek çok hadis-i şerifle farklı ifadelerle dile getirmiştir
Bir yere yönelmek, orayı manevi olarak ziyaret etmek demektir İnsanın yapacağı en hayırlı manevi ziyaret ise Kâbe’dir Daima abdestli halde bulunmak gibi oturacağımız yerlerin kıble istikametinde olması da insanın manevi açıdan böyle büyük hazinelere sahip olmasını sağlayıcıdır Bunların kazandıracağı şeyler, şimdilik dünya imtihanı gereği gözlerden saklanmıştır Ahrette bu nimete sahip olanları sevindirecek, hatta onların akıllarını başlarından alacak nice mükâfatları kazandıracağı muhakkaktır Kaldı ki Allah (c c ) ilgili ayet-i kerimede ‘yola çıktığımızda’ önce yüzümüzü Kâbe’nin olduğu tarafa dönmemizi, Kâbe’nin nerede olduğu bilincinden sonra yolumuzun tarafına dönüp gitmemizi istediği gibi ‘nerede olursak olalım’ Kâbe tarafından gelecek esintiyi dikkate almamızı da emir buyurmuşlardır Dikkat edilirse ayet-i kerimelerde namaz ifadesi geçmediği gibi mekân kısıtlaması da yapılmamış, ayet-i kerimeler yürürken de otururken de Kâbe’ye yönelmeyi, onu dikkate almayı ihmal etmememizi açıkça istemiştir: ‘Her nereden yola çıkarsan yüzünü Mescid-i Haram’a doğru çevir ve her nerede olursanız olun yüzünüzü ona doğru çevirin ki insanlar için aleyhinizde bir delil olmasın… (Bakara suresi, 150)’ Bu ayet ve diğerleri bizim tavsiye ettiğimiz şeyleri adeta emretmektedir
Tabii edep gereği büyük ve küçük tuvaletler yapılırken kıbleye yüzümüzü çevirmek doğru değildir Hadis-i şerifler de bu hususta bizleri sakındırmaktadır Elden geldiğince buna dikkat etmek gerekir
Kâbe’ye yönelme nimetinden yararlanmamız için illa abdestli bulunma şartı yoktur
Kâbe’ye yönelme ayetleri indiğinde peygamberimiz ve sahabeler çok sevinmişlerdi O kadar ki Allahu Zülcelâl, ayet-i kerimede peygamberimizin (s a s) bu sevincini şöyle ifade etmişti: : ‘ Yüzünün semada aranıp durduğunu görüyoruz Artık için rahat olsun Seni hoşnut olacağın bir kıbleye yönelteceğiz Haydi yüzünü Mescid-i Haram’a (Kabe’ye) çevir Siz de ey müminler nerede olursanız yüzünüzü ona doğru çeviriniz… (Bakara suresi, 144)’ Çünkü daha önce namazda Yahudilerle aynı kıbleyi, yani Kudüs’teki Mescid-i Aksa yönünü kullanıyorlardı Bu durum Müslümanların biraz da olsa onurlarına dokunuyordu Oysa Kâbe’nin önemi de biliniyordu Peygamberimiz (s a s) ve büyük kısım Müslümanlar bir zaman sonra kıblenin yönünün değiştirilip Kâbe olacağını seziyorlardı Ayet-i kerime onlara bu müjdeyi verdiğinde onlar sadece namazda değil tüm vakitlerinde elden geldiğince Kâbe tarafına yöneldiler Bu işte çok ileri gittiler Daha da ileri gidecekleri kesindi Bu da bu dini pasif bir yapıya sahip kılabileceği gibi daha önemli bazı şeylerin de farkına varılmasını engelleyebilirdi Onun için aşağıdaki ayet-i kerime bir dengeyi karşılamakta ve Müslümanları bazı konularda aktifliğe teşvik etmektedir Bu din insanlara yararlı olmak için gelmiştir Dinin de ruhu budur İyilik başkalarına yönelmekle gerçekleşir Kâbe kendisine yönelene feyz, sevap kazandırabilir ama iyilik ancak bir insana yapılınca olur Kâbe’den elde edilecek feyzle manevi terakkisini sağlayan kişinin iyilikler yapmak için insanlara ve topluma yönelmesi gerekir Batarya sadece şarj olmak için değil bir işlevi gerçekleştirmek için vardır Bir de insanı iyiliğe (:bire yani hayra) yönlendiren iman esaslarına da dikkat edilmelidir Kâbe’ye yönelme kadar bunlara da yönelmek gerekir Ayette iman esasları da bu yüzden hatırlatılmıştır Tabii bu ayet-i kerime kesinlikle kıbleye dönmekle elde edilecek faziletleri, nimetleri küçük göstermemekte, sadece Müslümanların bakışını başka mecralara da çekmekte, onların dini bir bütün olarak değerlendirmelerini sağlamaktadır Kısacası taşları yerine oturtmaktadır: ‘Yüzlerinizi bir doğuya bir batıya çevirmeniz hayra ermek demek değildir… Hayra eren o kimsedir ki Allah’a, ahret gününe, meleklere, Kitab’a ve bütün peygamberlere iman edip akrabalara, öksüzlere, biçarelere, yolda kalmışlara, dilenenlere ve esirlere seve seve mal verenler, namazı kılanlar ve zekâtı verenlerdir… Bir de antlaştıkları vakit (ahitlerini) sözlerini yerine getirenler ile sıkıntı ve hastalık hallerinde ve savaşın şiddetli zamanlarında sabredenlerdir İşte bunlardır o sadıklar ve işte bunlardır o korunan muttakiler!’
Bize yöneleceğimiz bir kıble verdiği için Allah’a (c c ) kelimeleri adedince şükürler, hamd u senalar olsun Allahu Zülcelâl, bizleri her zaman Kâbe-yi mükerremeye yöneltsin Bizlere rızasını nasip eylesin Âmin
Muhsin İyi
|