Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
anlamı, zekâtın

Zekâtın İç Anlamı

Eski 10-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Zekâtın İç Anlamı




Zekâtın İç Anlamı
Hakkında Zekâtın İç Anlamı




Zekâtın İç Anlamı
Bilindiği gibi İslâm’ın şartlarından biri de zekâttır Belli ölçüde maddî varlığa sahip olan Müslüman'ın, malının ve parasının kırkta birini ( yüzde iki buçuğunu ) her yıl zekât olarak vermesi gerekir Bu zorunlu olan ibadettir Onun dışında, her seviyeden insanın kendisinde bulunanı başkasıyla paylaşması, hep verici durumda olması daima tavsiye edilmiştir

Sözlükte zekâtın bir anlamı da “temizlik” demektir Kişinin kazandığı ve sahip olduğu malın belli bir miktarını ihtiyaçlı olanlara vermesi, insanı maddeten ve manen temizler Kur’ân’da zekât namazla birlikte anılır Mal canın yongası olduğundan, namazla canını temizleyen, zekâtla da malını arındırmış, böylece ruhunu temizlemiş olur

Şüphesiz mal, madde, servet, çeşitli dünya nimetleri çok cazip ve tatlıdır Âdeta mıknatıs gibi insanı kendine çeker Yani insan paraya tutkun ve düşkündür Onun için çoğunlukla Allah’a değil paraya kul olma eğilimindedir Maddenin aşağıya çekip kendine bağladığı insan yukarıya çıkamaz, manevî âlemlere yükselemez Mal hırsı ile kirlenen ruh, kararan kalb ve zihin manevî ve ahlâkî gerçekleri göremez İlâhî sırları ve hikmetleri kavrayamaz Bunun için bir zihin temizliği, ruh arınması ve kalb tasfiyesi işlemine tâbi tutulması gerekir

Her hastalık kendi cinsinden bir şeyle iyileştirilir Madde ve mal düşkünlüğünden gelen hastalık, yine aynı yolla tadavi edilir İşte bu sebeple elde bulunan malın veya paranın belli bir kısmının ihtiyaçlı olanlara verilmesi emredilmiştir

Zekât, kulun, serveti veren Allah’a karşı bir şükran borcudur Bu kulluk bilincine ulaşmamış kimse için “vermek” ne kadar zordur! Öyle ya, niçin versin? Kendi çabasıyla biriktirdiği parasının veya babasından kalan servetinin az bir kısmını da olsa başkasına yahut da kamu hizmeti gören yerlere neden bağışlasın?

Zekât insandaki pintilik ve cimrilik gibi kötü huyları gidererek, onların yerine cömertlik, iyilik ve yardımseverlik gibi güzel huyları getirir Eli sıkı kişiyi eli açık, tamahkâr insanı cömert yapar İnsanı vermeye ve iyilik yapmaya alıştırır Bunlar manevî zenginliklerdir, kişiye en az maddî varlık kadar mutluluk verirler

Karşılıksız vermek ve cömert olmak Allah’ın sıfatı, karşılık beklemek ve cimrilik ise insan nefsinin özelliğidir Zekât veren veya yardımda bulunan kimse nefsin özelliğinden uzaklaşıp, Allah’ın sıfatına yaklaşır Böylece “Allah’ın ahlâkıyla ahlâklanarak” yüksek erdem sahibi olur Sonuçta mal ve paraya mahkum olmaz, tersine onlara hakim olur Servetin hizmetkârı, malın kölesi ve dünyalığın esiri olmaktan kurtulur Manevî ve ruhî özgürlük ve bağımsızlığa kavuşur

Her şeyin bir zekâtı vardır Enes b Malik’e göre evin zekâtı, içinde misafir için bir oda bulundurmaktır Âriflere göre kalbin ve düşüncenin zekâtı, rikkat ve ulvî anlamda hüzün sahibi olmaktır

Zekâtın aslı ve hakikati, nimetin cinsinden olmak üzere nimetin şükrünü edâ etmektir Sağlık büyük nimettir Her organın zekâtı vardır Bu da bütün organların hayırlı, faydalı ve meşru zeminlerde hizmete sokulması ve ibadetle meşgul hâlde bulundurulmasıyla eda edilir

Batındaki, yani derûnî ve manevî hayatımızdaki nimetlerin de zekâtı olmak gerekir Sayıları çok olduğundan bunların birer birer sayılması zordur Ölçü şudur: Öncelikle bu nimetler iyi bilinmeli, tanınmalı; zekât olarak da bunlar için hadsiz hesapsız şükür duygusu içinde bulunmalıdır

Mesela “ilmin zekâtı onu ehline ve talibine vermektir Evin zekâtı gelen misafiri ağırlamak ve itibar etmektir Sohbetin zekâtı dedikodudan uzak olmaktır Evlâdın zekâtı yetimlere ihsandır Kuvvetlinin zekâtı zayıflara yardımdır Aşkın zekâtı vermek, hep vermektir

Zekât ve yardımlaşma insandaki şefkat ve iyilik duygusunu geliştirir Gönül zenginliği kazandırır İnsanı inceltir ve yumuşatır Sert ve katı mizaçlı olmayı önler Hadiste “Mal mülk çokluğu zenginlik değildir, asıl zenginlik gönül zenginliğidir” buyrulur

“Gönül zenginliği”nin hatırlattığı bir başka hadis şöyledir: “Mal sevimli ve tatlıdır Onu her kim gönül zenginliği ile elinde tutarsa o mal kendisi için bereketli olur Ona hırsla sahip olan ise malın bereketini göremez ve öylesi yiyip de doymayan kimse gibi olur Yüksek el ( veren el ) alçak elden ( alan elden ) hayırlıdır

Hadiste geçen “bereket” kavramını maddî ölçülerle açıklamak imkânsızdır O öyle bir manevî değerdir ki bulunduğu yeri, parayı mânen zenginleştirir, beraberinde mutluluk ve gönül huzuru getirir “Bereketli para” en iyi ve en yararlı şekilde harcanan paradır Zekât parayı bereketlendirir

Kefenin cebi yoktur Hiç kimse ölürken malını birlikte götürmemektedir Allah ihtiyaç içinde kıvranan, kırık kalbli kimselerle birliktedir, onların gönüllerine yakındır Gönlü yanan birinin ihtiyacını karşılayacak bir tasarrufta bulunmak gök kapılarını açar Oradan yağacak rahmet damlaları, buna vasıta olan kişinin ruh ikliminde bahar çiçekleri tomurcuklandırır

Her şeyin sahibi ve mâliki Yüce Allah’tır Veren de O’dur, alan da O’dur İnsanlar mallarının başında birer emanetçiden ibarettirler Hadiselerin gelişmesinde, olayların cereyanında, dıştan göremediğimiz bir takım iç sebepler âmil olabilmektedir Toplum düzenini sağlamanın ilâhî üslûplarından bir de budur Meselâ, bir inanışa göre Hak Teâlâ muzdarip, kırık gönüllü, çaresiz kalmış kimselerin samimî yalvarışlarını karşılıksız bırakmaz, onlara el uzatır, inayet kapılarını açar Bunu da kulları aracılığı ile yapar Böyle bir ilâhî inayete vasıta kılınarak çaresiz birinin derdine derman olmak ne büyük mazhariyettir Gösterişsiz ve hâlis niyetle yapılan bu türlü iyilik ve yardımların ömrü uzatacağına, ilâhî gazabı söndüreceğine, belâyı defedeceğine dair de müjdeli haberler vardır Neden olmasın, Yüce Rabbin hesabı bilinmez ki! Olgun insana düşen “Her geceyi Kadir bil, her gördüğünü Hızır bil!” düşüncesiyle hareket etmek olmalıdır

Zekâtla sıkıntıda olan kimselerin zorunlu ihtiyaçları karşılanacağından, zengin-fakir arasında bir kaynaşma doğar Yoksullar varlıklılara düşman olmaz Aksi hâlde, gelir dağılımı arasındaki uçurum büyüdükçe sosyal patlamalar ve sınıf mücadelesi baş gösterir Zekât bu olumsuzlukların emniyet supabıdır Onun için hadiste “Mallarınızı zekâtla koruyun” buyrulmuştur

Zekât görünüşte zenginin servetini azaltırsa da, gerçekte böyle değildir İmkânı kısıtlı olanlara satın alma gücü kazandırdığı için ekonominin canlanmasına katkıda bulunur Böylece zekât olarak verilen miktar fazlasıyla geri döner

Zekât ve yardımlaşma ile helâl şekilde ihtiyaçlarını gideren muhtaç kişiler bu sebeple hırsızlık, dolandırıcılık, gasp gibi kötü yollara başvurmaya gerek duymayacaklardır Zekât ibadetinin iyi uygulandığı devirlerde sosyal denge öylesine düzgün sağlanmıştır ki, bazan zekât verecek kimse bulmakta güçlük çekilmiştir

Zekât bir çeşit sosyal sigorta sayılır Yoksul ve düşkün durumda bulunanlar bu sigortadan tabiî olarak faydalanırlar Zekât, Allah’ın, zenginlerin malından fakirlere ayırdığı bir haktır Bu yüzden fakire zekât veren, bir bakıma onun hakkını vermiş olmaktadır

Zekâtı almaktan çok vermek makbuldür Yukarıdaki (52 numaralı dipnot) hadisten anlaşılacağı üzere, İslâm inanışında “veren el alan elden hayırlıdır” Bu sebeple, daha hayırlı durumda bulunmak isteyen kimseler çalışıp kazanacaklar, “veren el” derecesine yükseleceklerdir Zekât verecek seviyeye gelmek bir müslümana mutluluk veren bir şükran vesilesidir Bu duygu ve inanç insanları daha çok çalışmaya ve kazanmaya teşvik eder

Zekât verecek kimsede fazilet olarak şu özellikler aranır: 1 Malını helâlinden kazanmaya dikkat etmelidir 2 Böbürlenmek, çalım satmak ve kendinden aşağı seviyedekilere üstünlük taslamak gibi basitliklerden uzak durmalıdır 3 Önce kendi yakınlarını gözetmelidir 4 Zekât verdiği veya yardım ettiği kimseleri minnet altında bırakmamalı, onların izzet-i nefislerini incitmemeye azamî derecede dikkat etmelidir En makbul yardım “sağ elin verdiğini sol el dahi bilmeyecek kadar” gizlice ve reklâmsız yapılanıdır

Başkasına yardım sadece zekâtla veya maddî imkânla olmaz Dînimizde çok geniş bir “sadaka” kavramı vardır Bu kelime yanlış anlaşılıyor ve dilenciye verilen üç beş kuruştan ibaret sanılıyor Bakınız Peygamberimiz ne buyuruyor: “İnsanlarla iyi geçinmen sadakadır Kardeşine yardımcı olman sadakadır Birisiyle karşılaştığın zaman güler yüzlü davranman sadakadır Tatlı söz sadakadır Senin kabında bulunandan kardeşinin kabına bir şeyler aktarman sadakadır


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.