10-11-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Kulun Halkı Ve Nefsi Bırakması - Futuhul Gayb
Kulun Halkı ve Nefsi Bırakması - Futuhul Gayb
Hakkında Kulun Halkı ve Nefsi Bırakması - Futuhul Gayb
Kulun Halkı ve Nefsi Bırakması
Kul şahsi hevesi, nefsi, iradeyi, dünya ve ahiret ümitlerini bırakmalıdır Bunları bırakıp kalbine yalnız Allah (CC) sevgisi girdiği an doğruyu bulmuş sayılır Artık kalbinde yalnız Allah (CC) sevgisi vardır
Her şeyi Allah tan (CC) ister; başka bir şey arzu etmez Çünkü Allah (CC) onu kullar arasından seçmiştir Onların içinden saf olarak almış; hem kullara sevdirmiş hem de kendisi sevmiştir
İnsanların kalbi, o sevilmiş, seçilmiş insanın sevgisiyle doludur Bu yapılanlar, onun için bir nimet sayılır Sonra sonsuzluk ifade eden hoşluklardır Bunların içinde ebedi kalma saadeti vardır Kul, bu halinde elinde olmayan ilahi bir irade ile düşünür ve ilahi tecelliler arasında kendisini yok olmuş bulur
Hakk ın (CC) tedbiriyle hareket eder O nun (CC) dilediği gibi olur, O nun (CC) rızasına göre razı olur O nun (CC) emrine uyar, başkasını bilmez O ndan (CC) başka kimsede varlık göremez Bu durumda bilir ki fiil, söz ve hareket hepsi Hakk a (CC) tabidir
Bu durumda ilahi vaadler alır; hayal dahi edemediği şeyleri bulur ve alır Burada da ilave yapmak gerekirse deriz ki, kulun iradesi yok olmuştur Yalnız ilahi irade kendini gösterir
Bu mevzuyu biraz açmak isteriz Kastımız, kulun iradesi yok olduktan sonra bazı değişiklikleri bildirmektir Kul bir iş diler, fakat kendi iradesi ile değil Hakk ın (CC) iradesi dahilinde Az zaman sonra o değişir, başka bir şekil alır Bu değişik iş, belki o kulu üzer; ama üzülmemek gerek Çünkü Allah-u Teala (CC) Hz leri şöyle buyuruyor:
-Biz bir iş değiştirdiğimiz zaman ancak yerine ondan daha iyisini, daha güzelini veya aynısını getiririz Allah ın (CC) her şeye kadir olduğunu bilmez misin
Burada sözle söylenmesi gerekmeyen işler vardır ki onu yalnız tasavvuf ehli bilir
Yukarıda zikredilen Ayet-i Kerimenin bir nüzul sebebi vardır Ama biz bunun üzerine duracak değiliz Yalnız bazı hususları belirtmek için anlatmakta fayda vardır
Hz Peygamber (SAV) irade bakımından Hakk ın (CC) emir ve tecellisine bağlıydı Şu kadar var ki bazı ilahi irade yönünden iyi, fakat zuhur eden hadiseler cihetinden zahirde hatalı görülen şeyler sezerdi; ama kalben
Bunu bilen ancak Allah tı (CC) Değiştirmek de Allah a (CC) ait idi Hal böyle iken değişen bazı ayetler Peygamberi (SAV) üzerdi Bunun üzerine bu ayet nazir oldu Peygambere (SAV) ihtar edildi
Tasavvufi ve öz manası ele alınırsa şu ayet-i kerime de kastımız olan inceliği belirtmeye yeter:
- Dünyanın geçici nimetlerini istiyorsunuz Halbuki Allah (CC), öbür alemin güzelliğini sever Eğer geçmiş bir hüküm Allah (CC) tarafından verilmiş olmasaydı sizi büyük bir azap tutardı; bu yaptığınız işin cezası olurdu
İşte burada sözü edilen geçmiş hüküm , ilahi iradedir Buna Hakk ın (CC) arzusu denir Bu irade hiçbir an değişiksiz olmaz, daima değişir Makamı buraya varan kul, iradesi ile bir iş yapmaya kalkarsa ceza görür Hakk ın (CC) iradesine göre hareket edip fakat kalbine bir şey gelirse yalnız bir histen ötürü olur Aksi halde: Bu neden oluyor gibi sözler sarfedilirse Allah (CC) kulunu azarlar, kaderin daima değişmesi gerektiğini söyler, sonunda şöyle buyurur:
- Allah ın her şeye kadir olduğunu bilmiyor musunuz
Bunu biraz tefsir etmek gerekirse şöyle:
- Sen kader denizindesin Onun dalgaları seni çevirmektedir; kah bu yana kah öte yana
diyebiliriz Şunu da burada ilave etmeliyiz ki her veli son makama erdiğini sandığı derece, bir nebinin ilk adımı olsa gerektir Velilik ve ilahi iradeye geçtikten sonra yalnız nebilik, yani peygamberlik makamı vardır Ve her veli, peygamberin makamına ermesine imkan olmadığını da bilmelidir
En iyisini Allah (CC) bilir
|
|
|