Gözyaşı
|
Bu da Geçer... Neler Neler Geçmedi Ki...
Gece sessiz, yürüyorum  Aslında yanaklarıma vuran sadece yağmur değil Korkuyorum bir yandan, etrafım en az benim kadar ıssız Belki bu ürperti sırf bu yüzden Sahi nereye gidiyorum ben  Yağmur dedim ya; öyle sert vuruyorki, herşeyi yüzüme çarpıyor sanki, gözyaşlarımla beraber Beni esir alan herşeye bir küfür savuruyorum, alabildiğince bağırarak Sessizliğin içinde kaybolup gidiyor, duymuyor kimse  Beni zaten kimse duymuyor Bir de buna küfretsem mi diye geçiyor içimden  Susuyorum  Zaten pek konuşmuyorum kendimden başka kimseyle  Adım deliye çıktı bu ara, belki de bu yüzdendi kimbilir  Tedaviyi öneren çok da, derman olayım diyen yok  Ya da sebebini üzerine alınan  Böyle değildim elbette eskiden, böyle parçalamazdım kendimi olur olmadık sebeplerden, hele ki bir aşk yüzünden  Ya büyüyorum, ya da küçülüyorum  Ya kazandıkça kaybediyorum, ya da yükseldikçe alçalıyorum  
Hangi resimde mutluydu, hangi tarihte delirdi?
Tedavi mi?
Hıh!
Ben bu sızıyı,
birkaç kelimede anlatamam ki 
Gece uzun ve epey merak etmişlerdir sanırım beni Belki de henüz kimse farketmedi, odadaki hayal kırıklıklarımı  Eve gitmek istemiyorum, bu karanlıklarda kaybolup bitesim var 
Ne kadar yürüdüm, şu anda neredeyim diye sayıklarken yine kendi kendime  Bir ses  Bir melodi  Hayır hayır bir müzik çalar değil, bir insan sesi bu  Biri bir şarkı söylüyor, tok bir ses, bir erkek sesi  "Haykırsam dünyaya ettiklerini, yine anlatamam çektiklerimi, tanrım zalim yapmış sevdiklerimi  " Şarkının neden bahsettiğini biliyorum, bu acıyı tanıyorum diyorum  Şarkıyı hatırlıyorum ama hala sesin nerden geldiğini göremiyorum  Durduğum yerde , aptal aptal etrafıma bakınırken buluyorum kendimi Neyseki, biraz uzak da olsa, havadaki sis gözlerimi oldukça etkilese de, sonunda farkediyorum  Bu arada, söylenen şarkı ne zaman değişti bilmeden, sesin geldiği yere, o köprünün altına doğru ilerliyorum Üzerini naylon bir örtüyle örtmüş, elinde şarap şişesiyle görüyorum şimdi o yaşlı adamı "Neden şarap? Isınmak mı amaç, yoksa unutmak mı?" Diye sormak istedim aslında  Soramadım  Erkek olsam hem sorar, hem de gider şarabına eşlik ederdim diye geçirdim içimden Kimbilir ne derdi vardı, herkesin öyküsü kendine keder  Çocukken, mahallemizde, ilerki yaşlarında aklını yitirmiş olduğu söylenen bir kadın vardı Yoldan geçenlere küfürler savurur, arabaların camlarına tükürür, çöp kutularındaki yiyecekleri toplardı Hem korkardık ondan, hem de çocuk aklımızla dalga geçer eğlenirdik  Bir gün yine biz mahallenin çocuklarıyla, ona taş atıp, bizi kovalamasına, küfürler yağdırmasına alabildiğince gülerken, dedem camiden geliyordu ve sokağın başında durup bana baktı Ben gülüyordum  Duvara oturdu, beni uzaktan bir "gel" işaretiyle yanına çağırdı O an, yüzündeki ifadeyi görünce hastalandığını düşünmüştüm, oysa sadece bana kızdığı için yüzünü asmıştı  Yanına gittiğimde uzun uzun cümeleler kurdu bana, yaptığımın ayıp olduğunu, benim gibi bir kıza yakışmadığını, bilmem kaç cümleyle anlatmaya çalıştı  Pek umursamıyordum, aklım arkadaşlarımdaydı ve yanlarına gidip oyuna devam etmek istiyordum Bunu anlamış olmalı ki, "herkesin bir öyküsü vardır biliyor musun" dedi Anlamamıştım ne demek istediğini  Sonra açıkladı elbet Kimsenin durduk yerde bu hale gelmeyeceğini, kimbilir hayatında neler olup bittiğini ve bunun her an bizlerinde başına gelebileceğinden bahsetti  Başımı öne eğdiğimi ve deli gibi ağlamaya başladığımı hatırlıyorum Çok utanmıştım kendimden  Hala hatırlarım, hala aynı utancı yaşarım içimde  O günden sonra, ne anneme yaptırıp o kadının kapısına bıraktığım yemekler, ne de arkadaşlarımı bu durumdan tamamen vazgeçirmem, o utancımı hiç değiştirmedi ve eskitmedi yüzümde O gün öğrendiğim şey, ondan sonraki yıllarımda hep bir pusula oldu bana Şimdi onu düşündüm, eskiden olsa şu köprünün altındaki adamla dalga geçer, arkadaşlarımı çağırıp eğlenmeye başlardık Dedem büyük adamdı vesselam, toprağı bol olsun  
Şu geçirdiğim birkaç saat önceyi düşünüyorum şimdi Bir telefon konuşması, hayal kırıklığı ve ceketimi aldığım gibi sokağa fırlamam Aslında o an, bende seni üzmek istedim, bütün eski yaralarını kanatmak, içimdeki bütün öfkeyi sana kusmak ve camları kırmak  Evet çok istedim  Ne yapmaya çalıştığımı bilmiyorum Ruhumdaki serseriyi bazen dizginleyemiyorum sanırım Biraz serüvenci bir yapım da var farkındayım Hem yeni şeylerin peşinden koşmak, hem de istediğim zaman güvenli bir limana sığınmak  Kaç kişi birden yaşadığımı sayamıyorum bazen  Bazen böyle kırılgan, sevgi dolu, sevilmeye muhtaç  Bazen istediği herşeyi yapabileceğini sanan masum bir çocuk  Bazen mutsuz, ne yaparsa yapsın dünyanın hep kötülüklerle dolu olduğunu ve bunun hiç değişmeyeceğini bilen biri Bazen çok güçlü, aklına ve tecrübelerine güvenen, kimseye kendini ezdirmeyen ve kalabalıkta duruşuyla, kıyafetiyle, cümleleriyle, kişiliğiyle hep göz dolduran biri  Bazen serseri, hoşuna gitmeyen bir şey olduğunda, alıp ceketini başka serüvenler aramaya hazır, başka insanlarla her seferinde yeniden doğmayı seven, umarsız biri  Bazen bunları taşımaktan yoruluyorum 
Kendime itiraf edemediğimi,
sana yakıştırırken senden gizli,
yahut gizsiz,
aklımdan uydurduğum
yanlış şifrelere gömerken kötü niyetlerimi,
kendimi sende göremediğime
sevinsem mi üzülsem mi bilmezken;
sen bana aşıksın aslında,
ben kendimi kandırıyorum  
Gece uzun ve sessiz, artık geri dönmeliyim Zaten yağmur da dindi, gözyaşlarımı saklayamıyorum kendimden Bütün bunları ve daha bir yığın çekmeceyi boşaltamamışken aklımdan, çare bulamamışken yine hiç bir şeye, hala arayanım soranım, "seni seviyorum" diyenim yokken, mutsuzluğumu benden alacak insanlar hala çok meşgulken; yürüyorum, evime doğru  Yürümek hiç bir şeyi çözmüyormuş gerçekten, bazı Aralık akşamlarında  Yılmaz abiyi düşünüyorum  "Hiç bir yara, hiçbir zaman tam olarak iyileşmez" derken de ne çok haklıydı Bak bende beceremedim sevmeyi, belki de sevilmeyi  Cesurum ama ölmek istemiyorum, aslında bu hayatı da istemiyorum Geçmiş, gelecek, o, ben, herşey birbirine karıştı Neden bütün planlarım vazgeçmek üzerine benim? Hep "bir gün vazgeçeceğim" derken, kendimi mi avutuyorum, yoksa sabrımı mı deniyorum bilmiyorum Çok vazgeçtiğim için biliyorum o ince çizgiyi ama direniyorum Şimdilik 
Biraz sevgi belki istenen, biraz önemsenmek, bunları hissetmek  Belki azıcık şımartılmak  Öyle uzun oldu ki  Öyle yalnızım ki  Bütün bunlara dayanamamaktan korkuyorum, vazgeçmekten korkuyorum 
Evime varmak üzereyim, dönüş yolu sanki daha kısa gibiydi Hep öyle olmaz mı zaten? Gitmek istenilmeyen yerlere hep çabuk varılır, geçmesin diye beklenen saatler, hep çok çabuk akar Asansöre de binmeyeceğim, ne kadar geç varırsam o kadar iyi  Şimdi bir sürü hesap  Nerdeydin, ne oldu vs vs 
Hiç bir soruya cevap vermeden direk odamda buluyorum kendimi Herşey bıraktığım gibi  Tam da şurda oturuyordum, o an aynada kendime bakmıştım, yüzümün ifadesi çok acıklıydı Telefonu kapadım, çeketimi aldım ve gittim 
Şimdi arasam  Avazım çıktığı kadar bağırsam  Ben bunları haketmiyorum, kendine gel desem  
Neyse; saat epey geç olmuş, kimseyi rahatsız etmeye hakkım yok(tu)  Ben yine burada, yine kendi kendime, kafamı duvarlara çarpa çarpa  Nasılsa kendim yaratıyorum hepsini, hatta deliyim unuttun mu  
Sustum bugün yine,
bağırmak için kurmuşken saatimi üstelik  
Kaç resimli paklar bilmeden,
yine erteliyorum
bu yersiz(!) tripleri  
Kriz geçiriyor cümleler kendi kendine,
susmak erdemdir diyorlar ya,
yalan!
Susmak aptallık sahsen  
Bu da geçer  Neler neler geçmedi ki 
Kırıldım ben  Kelimelere dökemesem de, hiç haberin olmayacaksa da  
Bir paket sigara ve bir kaç şişe bira En azından sabaha kadar avutur beni  
Ya sabah?  
Onu da başka sefer yazarım 
İyi geceler 
__________________
|