Prof. Dr. Sinsi
|
Başörtüsünün Kadına Kazandırdıkları Nelerdir?
Başörtüsünün Kadına Kazandırdıkları Nelerdir?
Hakkında Başörtüsünün Kadına Kazandırdıkları Nelerdir?
Soru
1- Allahin emri olmasi disinda, basörtüsünün kadina kazandirdiklari nedir? Kuranda emirler kesin bir dille ifade edilmisken (namaz emri, oruç gibi) neden tesettür emri ile ilgili delil olarak gosterilen ayet kesin bir dil kullanmamistir ki hakkinda yorumlar yapilip bu ayette açikça basörtüsünden söz edilmedigine dayanarak bir çok modern din adami bas örtüsünün farz olmadigini savunuyor? Bir çok gayri müslim kadin sirf basörtüsü yüzünden islami ilkel bir din görüp arastirma yapma geregi bile duymuyor?
1- Islam Kaynaklarinda Örtünme
Giris
Müslümanlarin takvimine göre Medine'ye hicretten bu yana on dört asri geride biraktik Bu uzun zaman dilimi içinde Müslümanlar Kur'an'i okudular, Sünnet ve Sîret'in (Hz Peygamberin açiklamalari ve uygulamalarinin) da yardimiyla onu anladilar, hayatlarina uyguladilar; bir hidayet, bir rehber olarak gönderilen Kur'an bu vazifesini yerine getirdi Hicretten sonra uzunca bir süre (yedi, sekiz yil) içinde parça parça indirilen Nur sûresinde iki âyet örtünme ve iffeti koruma vazifesi ile ilgili idi Bu sûre iner inmez Islam kadinlari basörtülerini, boyun ve gerdanlarini da örtecek sekilde bagladilar, on dört asir hiçbir âlim örtünme emrini farkli anlamadi; yüz, eller ve ayaklar disinda bütün vücudun, uygun giysilerle örtülmesinin farz oldugu hükmünde ittifak edildi (icmâ meydana geldi) Son birkaç asirda oryantalizm, sömürgecilik ve kültür istilasi bazi Müslümanlarin kafalarini karistirdi; kendi degerlerinin evrensellik veya geçerliginden süphe etmeye basladilar; bunlari baska düsünce ve kültürlerin degerleriyle degistirmenin zorunlu olduguna inandilar; bunu yapabilmek için yine dine dayanmak gerektiginden usule uygun olmayan, zorlamalara ve saptirmalara dayanan içtihatlara(!) kalkistilar Bu yeni, zorlama ve uyarlama (kitabina uydurma) amacina yönelik içtihatlarin son yirmi, otuz yil içinde yöneldigi hedeflerden biri de örtünme oldu Yeni yorumcular on dört asirlik uygulamayi, Kur'an âyetlerini, hadisleri, fikih âlimlerinin icmâini bir yana birakarak önce "madem ki, uygar dünya örtünmüyor; güzel ve dogru olan budur, biz de böyle yapmaliyiz" fikrine geldiler, sonra bu fikri zorla uygulamaya koyanlarin isini kolaylastirmak için mûteber olmayan okuma ve yorumlama yollarina saptilar
Türkiye altmisli yillarin sonlarina dogru basörtüsünü üniversitelerde (önce Ankara Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi'nde) yasakladi, sonra bütün fakülteler yasak kapl----- alindi, derken sira Ilahiyat Fakültelerine ve Imam Hatip okullarina geldi Buralarda okuyan ve dini uygulamalar bakimindan daha hassas olan kizlarimiz yasaga karsi direnmeye baslayinca bir yandan ceza uyguladilar, ögrenim haklarini ellerinden aldilar, "ya kirk katir, ya kirk satir" dediler, insanlari en tabiî iki hak ve taleplerinden birini digeri için feda etmek (ya örtünmeyi, ya okumayi ve çalismayi seçmek) durumunda biraktilar, bir yandan da örtünmeyi dini bir gereklilik olmaktan çikarmak için ilahiyatçilardan yetkisiz, bilgisiz, duyarsiz, uyumlu olan bazi kimseleri devreye soktular Simdi onlar her gün yeni bir sey bulduklarini zannederek (veya iddia ederek) yirmi otuz yil önce söylenmis ve cevaplandirilmis "argümanlarini" tekrarliyorlar Biz bu yazida, sekiz on yil önce bana, Ezher Üniversitesi'ne ve Diyanet'e, (bir dergi adina Dr Fahri Demir tarafindan) sorulmus sorular ile bunlara tarafimdan verilmis cevaplari okuyacaksiniz Sonunda göreceksiniz ki, bugün söylenenler yeni degildir ve insafli olanlar için ikna edici açiklamalar yapilmis, cevaplar da verilmistir
Hollanda'da nesredilen Arayis ve Islâm Dergisi, T C Diyanet Isleri Baskanligi'na, Misir Müftülügü'ne ve sahsima 17 (on yedi) sorudan olusan bir yazi göndermis, bu yazida özellikle yurtdisinda bulunan Müslümanlarin örtünme anlayis ve uygulamalarindan kaynaklanan güçlükleri ve olumsuzluklari dile getirmis, örtünme emrinin dindeki yerinin incelenmesini, eger bu emir kesin, olmazsa olmaz kabilinden degil ise -ki, yazida bu hüküm, üstü kapali olarak benimsenmis gözükmektedir- bu hususun ilgililer tarafindan ortaya konulmasini istemistir
"Bölüm-I"de, Arayis ve Islâm Dergisi'nin ileri sürdügü görüslere yer verilecek ve bunlar hakkinda degerlendirmelerde bulunulacak, "Bölüm-II"de sorulara özlü cevaplar verilecek, görüsler tartisilacaktir
Bölüm-I:
"Içinde yasadigimiz toplumda, "ISLAM" adi, "Serîat Devleti" ve "Basörtüsü" gibi bazi kavramlarla özdeslestiriliyor Ayrica, degisik kültür çevresinde yasayan ve millî ve manevî degerleri korumayi hayatî bir mesele olarak kabul eden vatandaslarimizdan önemli bir kismi da basörtüsünü, namazdan da zekâttan da önde bir namus meselesi olarak görüyor; çocugunun, büyüdükten sonra basörtüsünü takmayacagini, dolayisiyla temel dinî degerlerinden kopmus olacagini düsünerek, çocugunun okul çagindan, hattâ ilkokul siralarindan itibaren basini örtmek istiyor ve onu buna zorluyor Buna ilaveten, Hollanda'daki okullarda okuyan çocuklarimizin din dersine, burada görevli dinî ögrenim görmüs resmî din görevlilerinin ders verme istekleri, kismen kabul ediliyor ise de, ilkokul için gerekli pedagojik formasyon ve dil (Hollandaca) eksikligi sebebiyle çogunlukla reddediliyor Bu konularin, kuruluslarimiz çapinda müzakere edildigi bir toplantida söyle bir tecrübe intikal etti: Hollanda'nin Tilburg kentindeki kurulusumuz, resmî din görevlilerinin okuldaki din derslerine girebilmesi için gereken tesebbüslerde bulunmus Önlerine çikan engelleri astiktan sonra, istegi kabul durumuna gelen okul yönetimi demis ki; "peki madem öyle istiyorsunuz, hocaniz okulumuza din dersine gelsin; fakat bir sartla: Uzun görüsmeler sirasinda bizim edindigimiz intiba odur ki, çocuklariniz hocanizin din dersine gelmesini istemeyeceklerdir Çocuklariniza soralim Onlar arasinda bir anket yapalim Sayet çocuklariniz, hocanizin derse girmesini isterlerse, biz de yönetim olarak bunu kabul edecegiz " Buradaki kurulusumuz sekreterinin naklettigine göre, çocuklarimiz arasinda anket yapilmis, camideki hocalarinin kendilerine din dersine gelmesini isteyip istemediklerini sormuslar Alinan sonuç çok ilginç Çocuklarimiz demisler ki: "Hoca bizim kilik-kiyafetimize karismayacaksa, hoca bizim basörtümüze karismayacaksa, hoca bizim sporumuza karismayacaksa, hoca bizim bazi haklarimizi engellemeyecekse gelmesini isteriz Degilse gelmesin " Bir diger husus da, bu ülkede bir çocuk basini örter de okula giderse, okul arkadaslari ona "dilenci" gözü ile bakmakta, hattâ bazan ona "dilenci" dedikleri bile olmaktadir Bu tecrübe de, camiye Kur'an Kursu niteligindeki ögrenim için gelen çocuklara, hocalarinin basörtüsünün geregini anlatmalari sirasinda çocuklarin anlattiklari olaylardan elde edilmistir Isin diger yönü ise, Avrupa insaninca, örf ve âdetin tesiri ile olacak ki, basörtüsünün "dinin vazgeçilmez geregi (zarûrat-i dîniyyeden)" sayilmasinin sebep ve hikmeti anlasilmamakta, dolayisiyla Islâm'in, mânâsi anlasilmaz, pratigi olmayan bir din olarak degerlendirilmesine yol açmaktadir Eger basörtüsü, maslahat-i dünya geregi olarak emredilmemis de ahiret sevabina müteallik vazgeçilemez dinî bir emir (zarûrat-i dîniyyeden) ise, her seye ragmen, onu, bizzat dinimizi nasil savunuyorsak öylece savunmak boynumuzun borcudur Sayet, Kur'ân-i Kerîm'deki basörtüsü emri, örf ve âdet sartlarina bagli, maslahat-i dünya geregi bir irsad emri ise o zaman: a) Bir yandan, vatandaslarimizi, içinde yasadiklari degisik kültür muhitinde karsilastiklari zorluklardan kurtarmak, b) Öbür yandan gayr-i müslimlere mübîn olan Kur'an emirlerini "anlasilmaz" olarak göstermis olmamak için, konuyu dergimiz vasitasiyla herkese bildirmek istiyoruz Eger sonuç bu son siktaki gibi tecelli ederse, bu ülkemizde nerede ise içinden çikilmaz halini alan "basörtüsü" problemine de bir isik tutmus olur "
***
Soru-cevap kismina geçmeden önce yukarida ileri sürülen görüsler ve tesbitler konusunda bazi açiklamalar yapmayi faydali buluyoruz:
a) Islâm adinin, serîat devleti ve basörtüsü ile özdeslestirilmesinden maksat "Islâm esittir basörtüsü ve serîat devletidir " demek ise, baska bir ifade ile serîat devleti ve basörtüsü yoksa Islâm da yoktur denmek isteniyorsa, bu anlayis isabetli degildir Sünnî anlayisa, ehl-i Sünnet Müslümanligina göre, gerek basörtüsü ve gerekse serîat devleti "amel"e dahildir; bunlar dinin iman kismi degil de amel, uygulama kismi içinde yer alirlar Amel imandan cüz olmadigina göre, "Basini örtmeyen kimse, serîat devletini gerçeklestirmeyen toplum mü'min degildir, Müslüman degildir " denemez Nitekim, namaz kilmayan, oruç tutmayan, farz oldugu halde zekât vermeyen, hacca gitmeyen, haram oldugu halde faiz yiyen, alkollü içki kullanan kimselere de, eger imanlari varsa, bütün bunlarin dinî hükümlerine inaniyor, farzi farz, harami haram olarak biliyor ve kabul ediyorlarsa kâfir denemez Bunlarin vasfi "fâsik mü'min"dir; yani bunlar imani olan, fakat ameli olmayan, amel bakimindan kusurlu ve günahkâr sayilan Müslümanlardir Ancak yukarida sayilan hususlarin imanin bir parçasi, vazgeçilmez bir unsuru olmamasi, önemsiz olduklarini ifade etmez Amel bir yandan imanin güçlenmesini ve korunmasini saglamakta, diger yandan, iman edenlerin en yüce emelleri olan Allah rizasini kazanmaya vesile teskil etmektedir Bu iki yönüyle amel, Islâm'da vazgeçilmez bir unsur olarak ortaya çikmaktadir Bunlari korumak, bir bakima Islâm'i korumak, dinin hayatiyetini saglamak mânâsina gelmektedir Çünkü, uzun süre amelsiz olarak gayr-i müslim bir çevrede yasamak, önce imanin zayiflamasina, sonra da sönüp gitmesine sebep olabilmektedir
b) Bir kisim vatandasimizin basörtüsünü, namazdan ve zekâttan önde bir namus meselesi olarak görmesi tartisilabilir; ancak ilk nazarda yanlis görülmez Kisinin iman ve kimliginin korunmasinda bazen kilik-kiyafet, namaz ve zekâttan önemli olabilir Bu, "Namaz kilmayalim, zekât vermeyelim, yalnizca basimizi örtelim " demek degildir "Onlari da yapalim, ancak öncelikle basimizi örtelim" demektir Öncelik degerlendirmesi de içinde yasanan sartlarin zorlamasiyla olusabilir Basörtüsü ile namusun ilgisine gelince; süphesiz basini örtmeyen kadinlarimiza namussuz demek mümkün ve caiz degildir; ayrica her basini örten kadina da namuslu demek isabetli olmayabilir Cinsî hayatta namusu, "mesrû olmayan cinsî tatminden kalben ve bedenen uzak kalmak" mânâsinda alirsak; bunun, basörtüsü ile "birbirinden ayrilmaz" bir iliskisi yoktur Basini örten ve örtmeyen kadinlar arasinda namuslu ve iffetli olanlar bulundugu gibi, namus ve iffetten yoksun olanlar da bulunabilir Ancak meseleye Islâm ahlâki ve ahkâmi açisindan bakarsak, hüküm bir ölçüde degismektedir Islâm, ileride isbat edilecegi üzere, kadin ve erkegin vücudunda bazi yerlerin avret oldugunu, bunlarin yabancilara (nâmahrem olanlara) gösterilmemesi gerektigini bildirmis, insanlarin gözleri ve elleri ile de zina yapabileceklerine isaret etmistir (Buhârî, Istîzân, 12; Müslim, Kader, 20) Gözün zinasi kadina ve erkege sehvetle, cinsî arzu ile bakmaktir; elin zinasi da cinsî arzu ile dokunmaktir Toplum içinde kadinin ve erkegin avret yerlerine sehvetle bakacak insanlar her zaman ve her yerde bulunabilecegine göre, bunu bilen bir Müslümanin avret yerlerini açarak disari çikmasi, Islâmî namus ve iffet kavramini zedeleyen bir davranis olmaktadir Çocugunun ileride örtünmesi gerektigine inanan bir Müslümanin, küçük yasinda onu örtünmeye alistirmasi, örtünme egitimi vermesi de yadirganacak bir husus degildir
Burada yanlis olan zorlamadir Henüz örtünme ve ibadet ile yükümlü olmamis çocuklari, ibadet ve örtünmeye zorlamak, egitim kaidelerine aykiridir ve caiz degildir Ileride çocuklarin, örtünme ve ibadetten nefret etmelerine sebep olabilecegi için bu davranistan mutlaka uzak durulmali, zorlama yerine tesvik ve sevdirme çarelerine basvurulmalidir
c) Hollanda'da anilan okulda yapilan anket sonucu çocuklarin, cami hocasini ancak "kilik kiyafetlerine ve sporlarina karismamasi" sartiyla din derslerine kabul ettikleri anlasilmaktadir Bu sonuca bakarak hemen basörtüsünü suçlamak, bu gelismeye basörtüsünün sebep oldugunu îmâ etmek uygun olmasa gerektir Burada bir kusur vardir; ancak bu kusur basörtüsü emrine degil, taraflardan birine aittir; ya cami hocasi iyi niyetli olmasina ragmen ehliyetsizdir, ögretmenlik formasyonu ek------, kas yapayim derken göz çikarmistir, çocuklarin nefretini kazanmistir; yahut da çocuklar Islâmî egitim açisindan uygun olmayan bir çevrede olumsuz yönde sartlandirilmislardir, pesin olarak Islâmî hayat onlara itici gelmeye baslamistir Ayrica, çocuklarin ileri sürdükleri sartlar içinde ilgi çekenleri, üzerinde durulmasi gerekenleri var Hiçbir hoca çocuklarin normal, Islâmî âdâb ve ahkâm ile çalismayan sporlarina karismaz, kimsenin mesrû haklarini da engellemez Fakat, Bati'da, bazi ülkelerde ve okullarda spor dersi içinde yüzme de vardir Okullardaki veya okul disinda bulunan spor salonlarindaki yüzme havuzlarina çocuklar ve gençler, kizli erkekli mayolar giyerek girmekte, yari çiplak bir vaziyette yüzmektedirler Bunu hangi Müslüman caiz görür ki, cami imami, yahut din bilgisi ögretmeni caiz görsün! Gençlerin mahrum edildiklerini söyledikleri haklari, kizlarla düsüp kalkmak, Islâm'in haram kildigi bazi davranislarda bulunmaksa, din bilgisi hocasinin bu konuda onlari uyarmasi, bunlarin günah oldugunu söylemesi hâtâ midir? Haklari engellemek midir? Hür ve demokrat ülkelerde kanunlari, nizamlari çigneyen kimseler uyarilmiyor mu, bu davranislarinda israr edenler engellenmiyor mu? Bir Müslüman'a göre ilâhî emir ve yasaklar kanun kuvvetinde oldugundan, bunlara riâyet etmek, bunlari korumaya çalismak niçin hak engellemek seklinde degerlendirilmekte ve kinanmaktadir?
d) Eger bir çevrede dilenciler baslarini örtüyorlarsa ve bu sebeple baslarini örten çocuklara, gençlere dilenci gözü ile bakiliyorsa bunun, örtünme karsisinda bir zorluk, hattâ bir engel olusturacagi düsünülebilir Ancak buna karsi alinacak tedbir, basörtüsünden vazgeçmek degil, basini inanci geregi örtenleri, dilenmek için örtenlerden ayiran modalar, sekiller, renkler, kiyafetler bulmaktir Ben, Bati'da gördügüm yerlerde dilenci kizlarin baslarini örttüklerine sahit olmadim Bunun çok yaygin bir âdet oldugunu sanmiyorum Bu sebeple "basörtüsü-dilencilik" iliskisinde bir hile, bir propaganda seziyorum Hepimiz biliyoruz ki, günümüzde, Islâm'i içlerine sindirememis çevreler, dinini yasayan Müslüman'a gerici, helal-haram konusunda titiz davranana mutaassip ve bagnaz, faiz yemeyene, rüsvet kabul etmeyene ahmak, kadin-erkek iliskilerinde Islâm'in koydugu sinirlara riayet edene hasta  diyorlar Onlar böyle diyorlar diye Müslümanlarin da kendilerini öyle sanmalari, yahut asagilik duygusuna kapilmalari beklenemez; Müslümanlara yakisan davranis ve tavir alis, makul, dengeli ve faydali davranislari ile aksini isbat etmek, baskalarini kendilerine imrendirmektir
e) Avrupa insaninin, basörtüsünü dinin vazgeçilmez bir geregi olarak anlamakta güçlük çekmeleri tabiîdir Çünkü, onlarin modern gelenekleri, âdetleri, felsefeleri ve hayat görüsleri içinde "dinî bir emir olarak basörtüsünün" yeri yoktur Eger, Avrupa insanina basörtüsünün dindeki yerini anlatmak gerekiyorsa, ise, bir bütün olarak Islâm'i anlatmakla baslamalidir Bati, Islâm'i, Islâm'da kadin-erkek iliskilerinin sinirlarini, bu sinirlarin dayandigi gerçekleri anlayinca basörtüsünün dindeki yerini de anlamakta, makul karsilamakta, Islâm bütünü içinde tutarli bulmaktadir Meseleye bizim problemimiz açisindan bakildiginda, Avrupa insaninin basörtüsü emrini anlamasi gerekmemektedir Onlara göre önemli olan, bu konuda Müslümanlarin neye inandigi, nasil davrandiklaridir Laik, hür ve demokrat Avrupali, bir insanin belli bir davranisi, inanci geregi yaptigini bilirse, bunu anlarsa ona saygi duyar, imkân ve hürriyet tanir; bu davranisin kendi inanç ve kafasina sigip sigmadigina bakmaz Eger meseleye teblig açisindan bakiliyor ve basörtüsünün bu bakimdan Avrupali için itici, caydirici oldugu düsünülüyorsa, bu "itici ve caydirici davranislar" listesine daha birçok vazgeçilmez dinî davranisi eklemek gerekecektir Avrupali muhtemelen domuz, içki, resitlerin rizalariyla yaptiklari zina, faiz, usulüne göre öldürülmemis hayvan etini yeme yasaklarinin da hikmetini anlamayacak, bunlarin dinin vazgeçilmez talimati olmasini kafasina sigdiramayacaktir Onlarin Müslüman olmalarini saglamak için bunlardan vazgeçilemeyecegine göre, Müslümanlarin yapacagi, dinlerini bir bütün halinde yasamak, Islâm'in âlemlere rahmet oldugunu davranislari ile ispat etmek, gayr-i müslimlere sevgi, merhamet, anlayis ve iyilikle yaklasmak, sahislarinda Islâm'in sevilmesini saglamaktir Anlasilan sayisiz kural ve talîmati ile Islâm benimsendikçe, anlasilmaz sanilan kisimlar da anlasilir olacaktir
f) Bize göre, Islam'in örtünme emri ve bu arada basi örtmek, "maslahat-i dünya geregi bir irsat emri" degildir; örf, âdet ve fayda-zarar (maslahat) anlayisi degisti diye degistirilemez bir dinî emirdir Basini, kol ve bacaklarini, boyun ve gerdanini örtmeyen kadinlar Müslüman olsalar dahi bu davranislari ile günah islemis olurlar, süphesiz günah ve kusur sahibi Müslümanlar da Allah'in kullaridir; Allah dilerse onlarin günahlarini bagislar, dilerse cezalandirir Islâm âliminin vazifesi insanlari Cennet veya Cehenneme göndermek degildir; onun görevi Islâm gerçeklerini insanlara ulastirmak, anlatmak, yani teblig etmektir Biz de karinca kararinca bunu yapmaya çalisacagiz
Bölüm-II:
— Gazzâlî'ye ait ifadeden (el-Mustasfâ, c I, s 434-435) delile, emrin tavsiye için oldugunu degil, vücûb için oldugunu söyleyenin muhtaç oldugu anlasilmiyor mu? Gazzâlî'nin koydugu bu ölçüde ilmî bir tereddüt var mi? Gazzâlî'nin koydugu bu ölçüde mutabik isek, basörtüsü emrinin vücûb ifade ettiginin delili nedir?
— Kur'ân-i Kerîm'de ve hadîslerde geçen emirlerin baglayici olup olmadiklari (vücûb ifade edip etmedikleri) hükmünü Gazzâlî'nin açiklama ve anlayisina dayandirmak istiyorsak, "bu hüküm, açik ve kesin olarak tevakkuftur; yani emrin gereklerinden birini belirlemek için baska delil ve isaret (karîneler) aramaktir; bunlari bulmadikça da durmak, bir hükme varmamaktir " Buna göre "emrin tavsiye için oldugunu" söyleyen de buna delil bulacak, "baglayici oldugunu" söyleyen de buna delil bulacaktir Gazzâlî'nin görüsü tevakkuf olduguna göre, bunu tek tarafli alip "emrin baglayici oldugunu söyleyenin, Gazzâlî'ye göre, delil bulmasi gerekir" demek yanilgidir; bu yanilginin sebebi de pesin hükümdür; önce bir seyi hissî veya gayr-i dinî sebeplerle benimsemek, sonra da buna akil ve nakil yönlerinden delil aramaya kalkismaktir Eger, Gazzâlî taklit olunacaksa onun kitaplarina bakarak, dogrudan bu konuda (basi örtme, basörtüsü kullanma konusunda) ne dedigini arastirmak gerekmez mi? Biz Gazzâlî'nin bu konuda ümmetin icmâindan ayrilmadigini, hür kadinlarin baslarinin ve saçlarinin avret oldugu görüsünde oldugunu biliyoruz ve bu sebeple de kadinlarin baslarini örtmeleri gerektigini savunuyoruz Bunu gereksiz bulanlarin, örtünme emrinin (bu emir bir bütündür, basi diger yerlerden ayirmamistir) tavsiye için oldugunu ileri sürenlerin buna delil bulmalari gerekecektir Örtünme emrinin baglayici oldugunu gösteren delilleri ise biz asagida diger sorulara cevap verirken sunmus olacagiz
— Basörtüsü emrinin (mutlak tesettür baska), vücûb için oldugunu Cumhûr nerede söylüyor? Cumhûrun bu görüsü nerede naklediliyor? 20'nci asirdan önce, herhangi bir devirde bu emrin vücûb mu nedb mi ifade ettigi tartisilmis midir? Kim ne demistir?
— "Mutlak tesettür (örtünme)" ile basörtüsü ayni âyetlerde ve ayni üslûb içinde hükme baglanmistir Örtünme emrinin kadinin basini da içine alip almadigi bütün devirlerde konusulmus ve hür Müslüman kadinin bas ve saçlarinin avret oldugunda, örtülmesi gerekli bulundugunda, örtünme emrinin bu uzuvlari da içine aldiginda ittifak edilmistir Bu hüküm, bütün fikih kitaplarinin namaz bahsi ile helal-haram konularina ayrilan "kerâhiye, hazr ve ibâha" bahislerinde yazilmistir Kur'ân-i Kerîm'de ve hadîslerde bas dahil olmak üzere avret yerlerinin örtülmesi ile ilgili emir ve talîmatin baglayici (vücûb için) oldugunda ittifak edildigini, "özellikle ittifakli meseleleri toplayan" icmâ kitaplarinda da görmek mümkündür Burada birkaç icmâ kitabindan nakiller yapmakta fayda görüyoruz: "Ergenlik çagina gelmis hür ve Müslüman bir kadinin namaz kilarken basini örtmesi gerektiginde ve basi tamamen açik olarak namazini kilmis olmasi halinde namazi iade etmesinin gerekli bulundugunda müçtehitler ittifak etmislerdir " (Ibnu'l-Munzir, el-Icmâ', s 41) Bu ifadede "namaz kilarken" kaydi vardir, bu kayit bizi yanilgiya düsürmemelidir; çünkü meselemiz, kadinin avret yerlerinin tesbitidir, namazda örtülen yerler avret yerleridir ve yukaridaki ifade basin avret oldugunu açiklar ve kesin olarak ortaya koymaktadir (Ayrica bak Cessâs, Ahkâmu'l-Kur'ân, c III, s 316) "Kadinin eli ve yüzü müstesna olmak üzere bedeni ve saçinin avret (kapatilmasi gerekli uzuv) oldugunda fikih âlimleri ittifak etmislerdir Kadinin yüzü, elleri, hattâ tirnaklarinin avret olup olmadigi konusunda ise görüs farklari (ihtilâf) vardir " (Ibn Hazm, Merâtibu'l-icmâ, s 29) "Ilim sahipleri, namaz kilarken kadinin basini örtmesi gerektigi, basi tamamen açik olarak kildigi namazi yeniden kilmasi icabettigi hususunda ittifak etmislerdir " (Ibn Kudâme, el-Mugnî, c I, s 633) "Alimler, avret yerlerinin mutlak olarak (namaz disinda ve içinde) örtülmesinin farz oldugunda ittifak etmislerdir Ancak bu örtünmenin namazin sihhat sarti olup olmadigi konusu ile avret yerlerinin sinirlandirilmasi konusunda farkli görüsler ileri sürmüslerdir   Kadinin el ve yüzü hariç bütün vücudunun avret oldugu ulemâ çogunlugunun görüsüdür (Geriye kalan müçtehitlerden) Ebû Hanîfe'ye göre ayaklari da avret degildir, Ebû Bekr b Abdurrahman ve Ahmed b Hanbel'e göre kadinin bütün vücudu avrettir " (Ibn Rüsd, Bidâye, c I, s 98-90) Bu nakillerde, kadinin saçlari avret degildir diyen bir âlimin bulunmadigi, baska bir deyisle kadinin basinin örtülmesi gerektiginde ittifak ve icmâ bulundugu açikça görülmektedir Bu icmâ ve ittifakin dayanagi âyet olsun, hadîs olsun fark etmemektedir; icmâ bu naslarin delâlet ve hükmüne kesinlik kazandirmaktadir Hicrî üçüncü asrin ikinci yarisinda yasayan Taberî (v 33210/992), dördüncü asirda yasayan Ebû Bekri'r-Râzî el-Cessâs (v 370/980), besinci asirda yasayan Sâfiî mezhebinden el-Keyâ el-Herrâsî (v 504/1110), çagdasi, Mâlikî mezhebinden Ibnu'l-Arabî (v 543/1148) gibi birinci veya ikinci dereceden müçtehit veya mezhebe bagli âlimlerin, ahkâm âyetleri ile ilgili tefsirleri elimizdedir Bu tefsirlerde örtünme ile ilgili âyetlerin mânâ ve hükümleri incelenmis, üzerinde birlesilen noktalar ile ihtilâf edilen hususlar açikça kaydedilmistir Bunlara dayanarak, konunun ne zamandan beri tartisildigini ve kimin ne dedigini tesbit etmek kolaylikla mümkün bulunmaktadir Bizim tesbitlerimize göre Sahâbe müfessirlerinden günümüze kadar her asirda yapilan ve kismen yazilan tefsirlerde "hür, Müslüman kadinlarin, el, yüz ve ayaklari hariç, bütün vücutlarinin avret oldugu, örtülmesi gerektigi" konusunda sözbirligi ve görüs beraberligi vardir Nûr ve Ahzâb sûrelerinde yer alan âyetleri ile bunlari açiklayan hadîslerin, "yüz, el ve ayaklar" disinda kalan yerlerin örtülmesi gerektigini kesin ve baglayici olarak ifade ettiginde birlesilmistir Hiçbir fakîh "Basin veya örtülmesi gereken diger yerlerin, dünya hayatinda faydasi bulundugu için ve âdete dayali olarak örtülmesi tavsiye edilmistir, fayda ve âdet degisirse örtülmeyebilir " seklinde bir görüs ileri sürmemis, müçtehitler bu konudaki talîmatin devamli ve baglayici oldugunda birlesmislerdir (Örnek olarak bak : Taberî, Câmi'u'l-beyân, c XVIII, s 82 vd; Cessâs, Ahkâmu'l-Kur'ân, c III, s 314 vd ) Kadinin saçi ve basi dahil olmak üzere örtünmesinin gerekli ve bu konudaki emir ve talîmatin baglayici oldugunu müfessir ve fikihçilar nereden çikarmislardir? Bir kere "Emir vücûb içindir, baglayicidir; aksine bir isaret bulunmadikça böyle yorumlanir " diyen usulcülere göre ortada bir problem yoktur; Allah ve Rasûlü kadin ve erkegin belli yerlerinin örtülmesini emretmis ve istemislerdir; bas ve saç da örtülmesi gereken yerler içindedir, bu emirler de baglayici olduguna göre örtünmek (basörtüsü, türban  kullanmak) gereklidir, farzdir, dinin vazgeçilmez bir istegidir Imam Gazzâlî gibi "Emrin baglayici olup olmadigi belli degildir, bunun için ayrica bir delil, karîne ve isarete ihtiyaç vardir, meselâ oruç emri baglayicidir; çünkü seferde ve hastalik yüzünden tutamayanlarin nasil tutacaklari anlatilmis, böylece baglayici olduguna isaret edilmistir  " diyenlere göre de bu konuda bir kapalilik ve problem yoktur Çünkü, Allah Teâlâ örtünme ile ilgili âyetlerde söyle bir seyir takip etmis ve arka arkaya açiklamalar getirmistir:
a) Erkeklerin gözlerini haramdan korumalarini, iffetlerine sahip olmalarini istemis, ancak bu davranisin onlari ruhen temiz kilacagini bildirmistir
b) Kadinlarin da gözlerini haramdan (cinsî arzuyu uyandiracak yerlere bakmaktan) sakinmalarini, iffetlerini korumalarini emretmis, hemen bunun arkasindan zarûrî olarak açikta kalanlar (eller, ayaklar ve yüz) müstesnâ bütün vücudu kapatmalarini, güzel ve çekici yerlerini (zînet) nâmahreme açip göstermemelerini istemistir
c) Basörtülerini boyun ve gögüslerini örtecek sekilde baglamalarini emretmistir
d) Örtülecek ve açikta birakilacak yerleri sinirladigi gibi vücudunu kimlere karsi örtecegini ve kimlere karsi açabilecegini ayrintili olarak açiklamistir
e) Son âyetin sonunu "Ey mü'minler! Hep birden Allah'a tövbe ediniz ki, kurtulusa eresiniz!" seklinde getirmistir; bu ifade, gerek daha önceki davranislar ve gerekse bu âyet geldikten sonra ona uymayan hareketlerin günah olduguna, bunlardan kurtulmak için Allah'a tövbe edilmesi gerektigine isaret etmektedir (Nûr: 24/29-31)
f) Bu âyetler nâzil olunca Müslüman kadinlar, bulunduklari yerden ayrilmadan, etekliklerinin uygun yerlerini yirtarak basörtülerini bununla baglamislar ve bundan sonra hiç aksatmadan bu emri yerine getirmisler, Hz Peygamber (s a ) de bu âyetin uygulanmasini titizlikle takip etmistir Bütün bu karîne, delil ve isaretler, konumuz olan örtünme emrinin baglayici oldugunu kesin olarak ortaya koymaktadir Bu emir âdete de bagli degildir; çünkü o zaman cârî olan âdeti oldugu gibi birakmak için degil, degistirmek ve islâh etmek için gelmistir, basörtülerini omuzlarindan arkaya atarak boyun ve gögüslerini açikta birakan cahiliye kadinlarina yeni bir örtünme sekli ögretmis, Islâmî örtüyü tarif etmistir
— Bir âyette ayni sîgalarla ifade edilen her konunun hükmü, ayni mertebede mi kabul edilmek icab eder? Böyle bir prensip hangi usul ve kavaidde mevcuttur? Usul ve kavâidde olmasi sart degil, âlim olmak da sart degil, akil var yakîn var diyecek isek, o takdirde, Bakara, 177 âyetinde, birr-ü takva'ya ermenin sartlari olarak iman, ibadet ve infak konulari ayni sîgalarla yan yana zikredilmektedir Bu durumda iman konularinin hükmü ile ibadet konularinin hükmü; iman ve ibadet konularinin hükmü ile infak konularinin hükmü ayni mertebede mi kabul edilecektir? Meselâ, zekât'in dinî hükmü ile akraba, yetim ve yoksula infakin dini hükmü ayni mertebede mi kabul edilecektir?
— Bir âyette, ayni sekil ve üslûb içinde arka arkaya siralanmis emir ve talimatin ayni hükümde olmasi sart degildir Bakara sûresinin 177 âyetinde oldugu gibi iman, ibadet, infak arka arkaya siralaninca, ibadet ve infakin da iman derecesinde önemli ve gerekli oldugu mânâsi çikarilmaz Ancak bu hususlarin bizim konumuzla alâkasi yoktur Örtünme ile ilgili âyetlerde namus ve iffetin korunmasi ile belli yerlerin örtülmesi arka arkaya zikredilmistir Fukahâ örtünme gereklidir derken bu hükmü, âyetlerin siralanisindan çikarmamislar, hüküm çikarmanin açik ve kesin kaidelerinden faydalanmislardir Buna göre, zina etmek de haramdir, çiplak yerlere sehvetli (hattâ bazi yerlere sehvetsiz) bakmak da haramdir Simdi, zinanin haramligi ile avret yerlerini açmanin ve buralara bakmanin haramligi ayni derecede olmayabilir; fakat ayni derecede olmamak, birinin çignenebilecegini, buna uyulmasa da olabilecegini ifade etmez, baglayici olma, riayet gerekli bulunma, çignenmesi caiz olmama bakimindan haramlar arasinda fark yoktur
— Endonezya ve Malezya çok eski birer Islâm ülkesidir Bu ülkelerdeki Müslümanlar tesettür emrini Hicaz veya Anadolu Müslümanlari ile ayni sekilde mi algilamis ve tatbik etmistir? Uygulamanin farkli oldugu, Endonezyali Müslümanin, degil sadece basini açmak, gögsü açik dolastigi tarihen bilindigine göre, tesettür emrini tatbik etmekte örf ve âdete bagli maslahat-i dünya mülahazasinin rolü olmak icab etmez mi? Daha dün, 60'li yillara kadar sehirlerimizde erkeklerin bile baslari açik gezmeleri, dinî tepki ile karsilanmaktaydi Hâlâ bugün bile dünyanin pek çok yerinde, hattâ Anadolu'nun bazi yörelerinde tepki ile karsilanmaktadir Bu tepkiyi, dinî kaynakli degil de örfî kaynakli kabul etmek mecburiyetinde oldugumuza göre, kadinlarin baslarini örtmelerindeki uygulamayi da bu açidan degerlendirmek icab etmez mi?
— Endonezya veya Malezya Müslüman kadinlarinin bas ve gögüslerinin açik bulunmasini, bunun caiz olduguna delil sayabilmek için, Allah Rasûlü'nün (s a ) bunlari görmesi ve sesini çikarmamasi, yahut oralarda yasayan âlimlerin, bas ve gögüsleri açmanin caiz olduguna dair, delile dayali fetvâ vermis olmalari gerekir Bunlar bulunmadigina göre, surada veya burada Islâm'in yasaklarini çigneyen erkek ve kadinlarin bu davranislarini delil kilmaya, bunlari Kitap ve Sünnete göre degerlendirmek gerekirken, Kitap ve Sünneti bunlara göre yoruma tabi tutmaya kimsenin hakki ve salahiyeti yoktur
Erkeklerin baslarini örtmeleri gerektigine dair hiçbir dinî talimat yoktur Bu sebeple Islâm ulemâsi, bastan beri bunun caiz oldugunu söyleyegelmislerdir Mübah olan bir sâhada örf ve âdete, benimsenen âdâba uyulmasi tabiîdir Bu sebepledir ki, fukahâ, erkeklerin baslarini açmalarinin saygisizlik olarak kabul edildigi bölgelerde, namaz kilarken basin örtülmesi gerektigini, böyle bir telakkinin bulunmadigi bölgelerde, namazin açik bas ile kilinabilecegini ifade etmislerdir Kadinlara gelince, Kaynak: Köprü dergisi, sayi 84, 2003
da siralanan delillere dayanilarak bastan beri kadinin basini örtmesinin baglayici bir dinî emir olduguna hükmedilmis ve bu hüküm uygulanmistir Bu bir inkilâb hükmüdür, örfü, âdeti devam ettirmeye degil, degistirmeye yöneliktir, degisebilecegine dair hiçbir delil ve görüs mevcut degildir
Kaynak: Köprü dergisi, sayi 84, 2003 - Prof Dr Hayreddin Karaman
2- Cahiliye devrinde basörtüsü vardi Ancak enselerine baglar ve arkaya birakirlardi Yakalari önden açilir, gerdanlari ve boyunlari görünürdü Iste bu durumu düzeltmek için ayeti kerime “Basörtülerini yakalarinin üzerine vursunlar ” buyurmustur Bu örtünün sekli ve biçimi ise önce açik yer kalmayacak sekilde basi, boyun ve gerdanligi örtmektir Sonra da ince ve çekici olmayan bir örtüyü kullanmaktir Mutlaka su ölçüde ve söyle olmalidir demek dogru degildir Bkz Hamdi YAZIR Hak Dini, Nur Suresi 31 Ayetin Tefsiri
Kur'andaki dis örtüden maksat tarif edilen tesettür ölçüleridir Câhiliyette insanlarin birçoklari terbiye ve edebden yoksundu Ahlâk, iffet ve namus meselesi lafta idi Bugün oldugu gibi kadin açilip saçiliyordu, vücudunu, na mahrem yerlerini göstermekle böbürleniyordu Ilahî rahmet olarak gelen Islâm dini, tefessüh etmis bu insanligi islah etmek için birtakim emir ve prensipler getirdi Bunlardan birisi de kadinin cilbab ile örtünmesini emreder
"Ey Peygamber, hanimlarina, kizlarina ve mü'minlerin hanimlarina söyle! Bas ve boyunlarini örtmek için cilbablarini (dis örtü) üzerlerine alsinlar"(1)
Cilbab'in mâhiyeti hakkinda birkaç görüs vardir:
l- Cilbab bütün vücudu örten uzun gömlek veya entaridir
2-Entari üzerine giyilen genis elbisedir
3- Basi boynu ve çevresini örten atkidir
4- Üst tarafi göbege kadar örten ve ridâ denilen örtüdür
Sibeveyhrnin üstadi olan Halil; "Bu mânâlardan hangisi kasdedilirse caizdir" diyor(2) Müslüman kadin, el ve yüzü müstesna bütün vücudunu örtmek mecburiyetindedir Bir kimse buna inanir fakat uygulamazsa günahkâr olur Amma inkâr ederse dinden çikar, mürted olur Islâm'in kabul etmedigi tevillere bas vurup halkin inancini bozmak sapikliktir Tesettürün dinen makbul olabilmesi için birkaç sarti vardir, onlara ri'âyet etmek gerekir:
1- Elbisenin vücudu gösterecek tarzda ince,
2- Nazar-i dikkati çekecek kadar süslü ve renkli,
3- Vücudun hatlarini gösterecek sekilde dar olmamasi gerekir
Bir memlekette manto giymek adet ise, dar olmamak sartiyla onu giymekte beis yoktur Çünkü Islâm dini, ne erkek ne kadin için belli bir kiyafet getirmemistir Her memleketin kendisine has bir giysisi vardir Hatta buranin çarsafi, Suriye, Irak ve Hicaz'da giyilen çarsafa benzemiyor Illa su veya bu kiyafet lazimdir demek dogru degildir
1' Ahzab: 59
2 el-Sîracel-Münir c 3 s 271
Halil Gönenç, Günümüz Meselelerine Fetvalar
|