Prof. Dr. Sinsi
|
Fanilikte Kuşatılan Ruhlar
Fanilikte Kuşatılan Ruhlar
Hakkında Fanilikte Kuşatılan Ruhlar
Fânîliklerle Kusatilan Ruhlar" Dünyayi sadece fânî yüzü ve kendi darligi içinde duyanlar, vicdanin onca genisligine ragmen hayatlarini zindanda geçiriyor gibi onu karartmis sayilirlar Bunlardan pek çogu, böyle bir darligi her hissedisinde, ya daha parlak ve muhtesem kabul ettigi maziye vurgun yasar, ya da hayâllerinde sekillendirdigi tül pembe bir gelecek rüyasiyla teselli olmaya çalisir
Içinde bulundugu en esref gün ve saatlere sözünü dinletip onlara gönlünün boyasini çalarak kalb ve ruhun ferah-fezâ iklimlerine yükselecegine, ya "teselli" deyip hâli ve istikbali görmezlikten gelerek geçmise siginir; ya da köksüz, temelsiz bir yalanci âtî tasavvuruyla avunur durur Bütün bunlarin teselli adina bir sey ifade etmedigi/etmeyecegi açiktir; ama gel gör ki, o bir türlü bunu anlamamaktadir
Evet, gelecek asla unutulmamali, o her zaman millî ruh desenimize göre degisik ihyâ ve insâ projelerine esas kabul edilmeli ve ona saygi duyulmali; sanli geçmisimiz de hep hayirla yâd edilmeli, ruh ve mânâ köklerimiz hatirina da her zaman müracaat edilecek bir kaynak sayilmalidir Bütün bunlarin yaninda, daha çok da içinde bulundugumuz zaman üzerinde durulmali ve evrile-çevrile degerlendirilmelidir ki, bence bazilarini sikan ve bunaltan darliktan kurtulmanin yolu da bu olsa gerek yoksa, ne "her yer karanlik" deyip geçmis adina bir kisim ustûrelere siginmakla ne de esyânin tabiatini görmezlikten gelerek âtî hesabina tutarsiz hülyâlara dalmakla kat'iyen bir yere varilamaz Simdiye kadar bu tür hülyâlar hasret, hicran ve inkisarlarimizi artirmaktan baska bir seye yaramamistir
Ama ne acidir ki, bazi kimseler, bulunduklari durumun darlik ve sikiciligini iman ve Hak'la münasebetlerini güçlendirerek asacaklarina, sürekli gel-gitler yasayarak bos kuruntularla ömür tüketmektedirler
Böyleleri için hayat çok kisa ve sinirlidir; onun ne insanin emellerine cevap verecek bir vüs'at ve derinligi ne de hislerinin enginligi açisindan ümit vaadeden bir yani vardir O fevkalâde vefasizdir; ne yemeye doyar, ne de yedirmeye "eyvallah" eder Senin olup olmadigi belli degildir; bir ömür boyu sirtinda tasirsin da bilinmedik bir dönemeçte "Allah'a ismarladik" demeden çeker gider Evet, kimsenin elinde mîâdini gösteren bir senet yoktur Yas ortalamasi denen sinir kime vefa yüzü gösterir, o da belli degildir Mukadder gibi görülen ömrü son damlasina kadar yasayanlarin sayisi belli sart ve belli ortamlara göre farkli farklidir: Insan herhangi bir sabah veya aksam, ya da günün belirsiz bir saatinde, kendi hâlinde, her seyden gafil, karsisina çikacak sürprizlerden habersiz, bir yolda yürürken, su veya bu sekilde bir is görürken derlenip toparlanma firsatini dahi bulamadan tutustururlar eline tezkeresini ve Yunusça ifadesiyle "Bindirirler cansiz ata/Indirirler zulmete/Ne ana var ne ata/Örtüp pinhân ederler " Biter onun için her sey; kopmustur arkada biraktiklarindan; maldan-menâlden, evlâd u iyalden Bir hiçle karsilasirlar ömür çerçevesinde aglayip sizlayanlar veya cenazesine kosanlar
Ne gariptir ki, bir ömür boyu böyle bir sonun hesabi hiç mi hiç yapilmamistir Bu itibarla, o güne kadar devam edegelen ve bir yekûna varmasi hayâl edilen o bin bir hesaba bagli kombinezonun bir daha meydana gelmesi de asla mümkün degildir Ona ait hesaplar defteri kapanmis ve bütün o dar hesaplari alt-üst edecek yeni bir muhasebe fasli baslamistir Buna her seye "elvedâ" fasli da diyebiliriz; hayata elvedâ, güzelliklere elvedâ, tadip doyamadiklarimiza elvedâ, gidip gurûba kapanan bütün ümit ve beklentilere elvedâ fasli  Bütün arzularin sönüp kül oldugu, bütün hülyâlarin serâba döndügü, bütün emellerin dibe vurdugu, bütün hüzünlerin daha bir koyulastigi ve bütün ideallerin yikik bir rüyaya dönüstügü böyle bir durumda, kim olursa olsun, o kendini iyiden iyiye sallantida hisseder; belki de yikilir dize gelir; ama, artik yapacak fazla bir sey de kalmamistir
Devrilip topragin bagrina gömülecegini tahayyül ettikçe kara kara düsünmeye durur; her sey gibi fânîligin onun hakkindan da gelecegi mülâhazasiyla ecel terleri döker, çaresizlikle inler; inler sirça saraylarinin yikilip gitmesi, hülyalarinin alt-üst olmasi, gülüp eglenmenin, sevip sevilmenin ve hayattan kâm almanin sona ermesi karsisinda Artik ruh dünyasinda hazan ugultulariyla esmektedir esen her rüzgâr ve hayat bosalma sesleri vermektedir ona göre her yanda Böyle bir bosluk hissiyle onun nazarinda, milyonlarca-milyarlarca insanin müsterek duygu, düsünce ve tecrübesinden örülmüs nizam ve intizam da diyebilecegimiz kültürler, medeniyetler, felsefeler de gidip ayni müphem ve belirsiz bosluklara akmaktadir Gelenler tipki gölgeler gibi gelmekte, gidenlerse hayâllere karisip yok olmakta ve böylece bir zamanlar toz pembe görünen her seyin ve bütün hayatî aktivitelerin yerlerini bombos çerçeveler, silik çizgiler ve sopsoguk yokluklar almaktadir
Artik, ne o her zaman renklerle tüllenen güzelliklerden bir parilti, ne o piril piril simalardan bir eser, ne de o bas döndüren cazibelerden bir iz kalmistir  Görünmüstür gayri o yalanci rüyanin dibi ve en sevimli çehreler yoklugun ezip geçtigi yollarda hazan yemis yapraklar gibidir
Evet, kimilerince, ölümle insan ruhunda açilan oyuklar öyle derindir ki, böyle bir bosluga açilan her ruh orada kendi yokluguyla ürperdigi gibi, diger insanlarin, milletlerin, hatta bütün varlik ve kâinatlarin gidip hiçlige dökülmesiyle de irkilir ve dehsetler yasar Böylelerinin mizraplarindan sürekli hasret ve hicran nagmeleri yükselir hep âh u vahlar duyulur çevrelerinde ve "Su vahsetzâra geldim ama bin pesîmânim " sikâyetleriyle inler o karanlik iklim
Genç olsun ihtiyar olsun, hayatini beden ve cismâniyetin darliginda yasayanlar için böyle bir hicran ve inkisar kaçinilmazdir Içki, kumar, eglence ve çakirkeyf yasama iptal-i his nevinden belki bazilarini avutabilir, ama mutluluk adina onlarin da kat'iyen bir sey ifade ettigi söylenemez; aksine onlara müptelâ olanlarin her zamanki hâlleri stres, çilginlik, hafakan ve cinnettir Kivranirlar iç içe izdiraplarla her an; kapkaranlik duygularla soluklanirlar muttarid ve hezeyan yasarlar sürekli 
Imandir, ümittir, vicdan genisligidir insani kendi darligindan kurtarip kalb ve ruhun ferah-fezâ iklimlerinde dolastiran ilhad, inkâr, sek ve tereddüdün sisini-dumanini silip herkese rahat bir nefes aldiran zindanlari saraylara çevirip insana Firdevs esintileri yasatan ve bu küçücük insanoglunu kâinatlara denk, hatta onlari da askin vüs'ate ulastiran  Bilmem ki, cismâniyetteki darliga takilip ruhundaki genisligi göremeyen günümüzün görme özürlülerine bunlari anlatmak mümkün olacak mi ?
|