Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular > Sorularla İslamiyet

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
, arz, dabbetül

Dâbbetü'l – Arz Nedir?

Eski 10-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dâbbetü'l – Arz Nedir?




Dâbbetü'l – Arz nedir?
Hakkında Dâbbetü'l – Arz nedir?




Kiyamet alametlerinden biri "dâbbetü'l - arz"in çikisidir Peygamber efendimiz söyle bildirir:

"Onun alametlerinden biri, günesin battigi yerden dogmasi ve kusluk vakti insanlarin üzerine "dâbbe''nin çikmasidir Bu alametlerden hangisi önce belirirse, ötekisi onu kisa zamanda takip edecektir" (Müslim, Fiten, 118)

"Dâbbe, yaninda Hz Musa'nin asâsi ve Hz Süleyman'in mührü oldugu halde çikar Mü'minin yüzünü asa ile parlatacak, kâfirin burnunu da mühürle damgalayacak O zamanda yasayan insanlar bir araya geldiklerinde mü'min- kâfir belli olacaktir" (Ahmed b Hanbel, "Müsned", II, 491)

Dâbbe kelimesi “canli, hareket eden varlik” anlaminda kullanilir Kelime anlamindan hareketle tren, otomobil gibi seylere de “dâbbe” denebilir Mesela, bin yil önce yasamis birisini hayalen günümüze getirsek, yüz vagonlu treni görse “iste bu dâbbetü'l-arz" diyebilir Ama bu kelime daha çok hayvanlar için kullanilir

Burada “Dâbbetü'l- arz acaba tek bir fert midir? Yoksa bir tür müdür?” sorusu hatira gelebilir Tek bir ferdin o kadar insana muhatap olmasi düsünülemez Bu durumda onu bir tür olarak görmek daha uygun olacaktir

Dâbbenin ne oldugu hususunda degisik yorumlar yapilmaktadir Mesela Hz Alinin söyle dedigi nakledilir: “Bundan murat kuyruklu degil sakalli dâbbedir” Böyle bir bakista onun bazi serli insanlara isaret ettigi anlasilabilir

Dâbbeye “AIDS mikrobu” diyenler vardir “Televizyon” seklinde degerlendirenler vardir Hatta “robotlar olabilir” görüsünü ileri sürenler vardir Bu son görüse, zaman gelecek insan eliyle yapilan ve yapay bir zekâ verilen robotlar, “efendilerinin” sözünü dinlemeyecekler, insan medeniyetini alt üst edeceklerdir

Kur’anda Dâbbe

"Dâbbe" kelimesi Kur’anda ondört defa geçer Bu kelimenin çogulu olan “devâbb” ise dört defa kullanilir Örnek olarak bunlardan bazilarina bakalim:

"Yeryüzünde yasayan bütün canlilarin (her dâbbenin) rizki ancak Allah'a aittir" (Hûd, 6)

Her canlinin (dâbbenin) dizgini Allahin elindedir” (Hud, 56)

"Allah her canliyi (dâbbeyi) sudan yaratmistir Bunlardan kimi karni üzerinde sürünür, kimi iki ayakla yürür, kimi de dört ayakla yürür Allah diledigini yaratir Allah, süphesiz her seye kadirdir" (Nûr, 45)

Neml suresi 82 ayette geçen "dâbbetü'l- arz" ise, müfessirlerce genelde kiyamet alameti olarak açiklanir:

"Tehdit edildikleri sey baslarina geldigi zaman onlara yerden bir dâbbe çikaririz da, insanlarin âyetlerimize kesin olarak inanmadiklarini kendilerine söyler"

Ayetin zahirine göre, arzdan çikacak bu dâbbe insanlara konusacak, onlarin Ilahi ayetlere tam inanmadiklarini söyleyecektir Buradan hareketle bu dâbbenin radyo, televizyon, hatta internet olabilecegini söyleyenler vardir Çünkü bunlar yerden çikan hammaddelerle yapilir ve insanlarla konusurlar Hatta bazi rivayetlerde “Dâbbenin basi bulutlara degecek” denilir Bilindigi gibi, televizyonlar uydu baglantilidirlar ve uydularin da basi semadadir

Dinin helal – haram ölçülerine uyan insanlar bu aletlerden yararlanirlar Böyle ölçülerden mahrum olanlar ise, daha çok zarar görürler Çünkü bu aletler serde ve günahta da kullanilabilmektedir ve hatta bu tarz kullanimlari daha yaygindir

Kanaatimizce dâbbenin konusmasini dil ile konusmak seklinde anlama zorunlulugu yoktur Bu konusma “lisan-i hal” yani hal diliyle de olabilir Mesela trafik lambalari ve isaretlerinin dili yoktur ama insanlara çok seyler söylerler

Dâbbe neler söylüyor?

Su gördügümüz âlem Ilahi ayetlerle doludur Ama insanlarin çogu bu ayetleri anlamaz, günlük olaylarin akisina kapilir, gafletle günlerini geçirir Cenab- Hak, insanlari uyarmak için zaman zaman felaketler gönderir Bu, bir deprem, bir kasirga, bir sel olabildigi gibi, bazen da bir hayvan olabilir

Kur’ana baktigimizda bazi kavimlere bazi hayvanlarin ceza olarak gönderildiklerini görürüz Mesela Firavun ve kavmine bit, çekirge ve kurbaga gönderilmis, bunlar her tarafi istila ederek o inatçi insanlari cezalandirmislardir Bunlarin benzerlerini günümüzde de görmek mümkündür “Rüzgârin disleri” denilen çekirgeler kara bir bulut halinde gelip ekin tarlasina inmekte ve tekrar havalandiklarinda geride ise yarar bir sey birakmamaktadirlar

Keza, Ka’beyi yikmak için gelen Ebrehe ve ordusuna sürüler halinde kuslar gönderilmis, bunlar gaga ve ayaklarinda tasidiklari özel taslari bu zalimlere yagdirmislar, onlari darmadagin etmislerdir Bu olay Kur’anda müstakil bir sureyle anlatilir Fil suresinde anlatilan bu olay, peygamber efendimizin dünyaya tesriflerinden kisa bir süre önce meydana gelmistir Surede geçen “ebabil” kelimesi kuslarin sürüler halinde geldiklerini ifade eder Tasvir edilen tablo, tam bir “semavi bombalama” olayidir Filolar halinde gelen bombardiman uçaklarinin hedefe bomba yagdirmalari gibi, bu kuslar grup grup gelerek o insanlari “kendisinden çekirge sürüsünün geçtigi bir ekin tarlasina” çevirmislerdir

Kur’an, göklerin ve yerin askerlerinin Allahin emrinde olduklarini bildirir (Müddessir 31) Allah diledigi zaman bu askerlerini inatçi kimseleri cezalandirmada kullanir Mesela su rahmettir Ama Allah dilerse, Nuhun kavmini helak eden bir tufana dönüsür Gökten bardaktan bosanircasina yagmur indirilir, yerden sular fiskirtilir Bunun sonunda, asi ve inatçi bir kavim sulara gark olur, tarih sahnesinden silinir

Bazilari bu tür olaylari tesadüfle açiklamaya çalisabilir Ama âlemde tesadüfe asla yer yoktur Einsteinin ifadesiyle “Allah zar atmaz” Yani isini ihtimale birakmaz Hamdi Yazir'in da dikkat çektigi gibi, “bizim tesadüf olarak gördügümüz seyler, gerçekte Ilâhî birer tasarruftur” (Yazir, IV, 2802)

Kur'anin bildirdigine göre, Cenab-i Hak her an tasarruftadir (Rahman, 29) Su âlem yoktan var edilmesiyle Yüce Yaraticiyi gösterdigi gibi, atomdan galaksilere varincaya kadar her seyde meydana gelen faaliyetlerle O'nun tasarruflarindan haber verir Cenab-i Hak, kâinati yaratip, sonra onu kurulmus saat gibi kendi halinde islemeye terk etmis degildir Bir zerre bile Onun izni olmadan hareket etmez "Bir yaprak bile Onun ilmi disinda yere düsmez" (En'am, 59) "Hiçbir disi O'nun bilgisi disinda hamile kalmaz ve dogurmaz" (Fatir, 11) Deli dolu esiyor görülen rüzgâr, rastgele degil, Onun emrettigi sekilde eser Bazan meltem olur yüzümüzü oksar, bazan firtina olur, bir "azap kamçisi" olarak görev yapar

Dâbbe ile ilgili rivayetler incelendiginde bu dâbbenin ahirzamanda insanlarin büsbütün yoldan çikmalariyla onlara ceza olarak çikacagi anlasilir Mü’minler imanin bereketiyle ondan zarar görmezler, ama isyankâr kimseler bununla cezalandirilirlar

AIDS Dâbbe mi?

Bu noktada hatira AIDS mikrobu gelebilir Çünkü bu mikrop daha çok gayr-i mesru beraberliklerin neticesinde bulasmaktadir Tarih boyunca gayr-i mesru beraberlikte bulunanlar daima olmustur ama hiçbir zaman bu beraberlikler günümüzdeki çilginlik boyutlarina varmamistir Bu açidan AIDS mikrobunu Ilahi bir ceza olarak degerlendirmek gayet makul görülmektedir

Hatta Hz Süleymanla alakali Kur’anda anlatilan su olay, dâbbenin bu cihetine bir isaret olarak görülebilir:

Hz Süleyman'in, cinleri büyük binalar, heykeller vb yapiminda çalistirmasi anlatildiktan sonra, söyle denilmektedir

"Eceli gelip de Süleyman’in ölümüne hükmettigimizde asasini kemirmekte olan bir agaç kurdu (dâbbetü'l- arz) ölümünü onlara fark ettirdi Süleyman yere düsünce, cinler anladilar ki, eger kendileri gaybi bilselerdi, o mesakkatli ise devam edip durmazlardi" (Sebe, 14)

Rivayete göre Hz Süleyman onlari bu iste çalistirirken bastonuna yaslanir, bu sekilde onlari kontrol ederdi Ama bu haldeyken Azrail (as) gelip ruhunu kabzetti Cinler Onun vefat ettigini anlamadilar, çalismaya devam ettiler Bir agaç kurdu Onun bastonunu kemirince, bastonu kirildi, Hz Süleyman yere düstü Cinler Onun vefatini ancak o zaman anladilar Sayet gaybi bilselerdi bu sekilde bir azap içinde çalismaya devam etmezlerdi

(Not: Burada nazara verilen Hz Süleymanin bastonu, Onun kurdugu devlet sistemine ve agaç kurdunun bunu kemirmesi, içten içe bu sistemi yikmaya çalisan komitelere bir isaret olarak da degerlendirilmistir Dogrusunu Allah bilir)

Iste bu dâbbe Hz Süleymanin bastonunu kemirdigi gibi, dâbbetü'l- arz dahi AIDS mikrobu seklinde veya baska bir sekilde haddini asan bazi insanlari kemirip onlari maglup etmesi mümkündür

Ama “dâbbe AIDS midir?” denilirse “evet” demek bir takim sikintilari beraberinde getirir Çünkü AIDS dâbbe hakikatinin bir parçasi olabilir, ama onu tümüyle ifade etmeyebilir

Meseleye su açilardan bakmakta yarar görüyoruz:
-Ayette geçen "dabbe" kelimesinin elif lamsiz, yani belirsiz bir sekilde kullanilmis olmasi, bunun bilinmeyen, taninmayan bir varlik oldugunu ifade eder (Ingilizcede kullanilan “the” takisi gibi Arapçada “el” takisi vardir Dâbbe kelimesinde bu takinin kullanilmamasi onun tam bilinmedigine, hatta tam bilinemeyecegine bir isaret gibidir)

-Delalet etmek ayri, tazammun etmek ayridir Dâbbe kelimesi AIDS veya kötüye kullanilan televizyonu içine alabilir, ama onlara kesin bir delaleti yoktur

-Din bir imtihandir Imtihanda ise “akla kapi açilir, irade elinden alinmaz” Böyle olunca, kiyamet alametlerinin herkesin görüp anlayacagi sekilde çikmalarini beklemek yanlis olur Mesela alninda “bu kâfir” yazan bir deccal beklemek, elinde sihirli bir degnekle birden ortaligi düzeltecek bir mehdinin zuhurunu gözlemek, gibi rivayetleri tam anlamamak anl----- gelir Ashab-i Kehfin tekrar magaralarindan çikmalarini beklemek de böyledir Bazi kitaplarda “Mehdi zamaninda magaradaki Ashab-i Kehf uykudan uyanirlar” rivayeti geçer Demek ki Mehdi, üçyüz yildir uykuda olan gençligi uyandirir Onun mühim bir kuvveti gençlerden meydana gelir Çünkü Kehf suresinde Ashab-i Kehfin bir takim gençler oldugu açikça ifade edilmektedir

Bastan buraya kadar yaptigimiz nakiller ve degerlendirmelerde herkesin tam kanaat getirecegi bir sonuca varmadigimiz, konuyu bir derece askida biraktigimiz görülür

Insanin ilmi sinirlidir Mesela “zaman nedir, ruh nedir” gibi sorulara çok net cevap veremeyiz Hatta bazi kevni gerçeklerde de bir derece bilinmezlik söz konusudur Sözgelimi atomun ne oldugunu tam bilmiyoruz, hayatin muammasini tam çözmüs degiliz Demek ki bazi meseleler gül goncasi gibidir, bir yapragi araladigimizda aralanmayi bekleyen baska yapraklar karsimiza çikar Bize düsen, bilinmezleri bilme yolunda ugrasi vermek, gayret göstermektir Insanin bu tür sirli meseleleri arastirmasi sisli bir denizde yapilan seyahate benzer Insan böyle bir seyahatte önünü çok net göremez Ama bu gizemlilik, bu seyahate ayri bir güzellik katar

Kanaatimizce meselenin bu tarzda ele alinmasi daha isabetlidir “Bundan murat sudur” diyenler yarin öyle olmadigini gördüklerinde mahcup olabilirler Kesin hüküm vermek yerine “Bundan murat su olabilir” demek daha yerindedir ve ihtiyata daha uygundur Çünkü,

De ki: Gerçek ilim Allahin katindadir” (Mülk, 26)

Göklerde ve yerde Allahtan baskasi gaybi bilemez” (Neml, 65)


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.