Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bitlis, efsaneleri

Bitlis Efsaneleri ( Tüm Bitlis Efsaneleri )

Eski 10-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bitlis Efsaneleri ( Tüm Bitlis Efsaneleri )







BİTLİS EFSANELERİ



Nemrut Efsanesi

Zalim kral Nemrut yaşadığı dönemde Tatvan yakınında bulunan dağı

yayla olarak kullanmıştır, Nemrut dağı volkanik patlaması başlayınca

dağ eteklerine yerleşmiş durumda olan köylerin üzerine ateş parçaları

gelmeye başlar, bu arada halk Nemrutun İbrahim Peygambere yapmış

olduğu zulüm akıllarına gelir,yayla olarak kullandığı dağın verdiği zarar

karşısında sözler söylemeye başlanır, Nemrutun zulmü gibi oldu derler

ve dağın ismi Nemrut olarak kalır



El-Aman Efsanesi
Bitlis-Tatvan yol güzergahı üzerinde bulunan El-Aman hanı zamanla

gaddar bir hancının eline geçer kervan yolu üzerinde bulunan handa

kervancılar zorunlu olarak konaklamak durumunda kaldıklarında,

gaddar hancı kervancılara her türlü zorluklar çıkararak adeta

bıktırırdı Bu handa sağ salim kurtulanlar kaçıp uzaklaşırlardı, handan

söz ederlerken EL-AMAN derlerdi,bunun üzerine hanın ismi El-Aman

hanı olarak kalmıştır



Altun Kalbur Efsanesi

Bitlis in Mutki yolu üzerinde ihtiyar bir kadın, deve ve koyunlarını

otlatıyormuş O tarihte bu efsane söz konusu olmadığı gibi, sözü

edilen yerde herhangi bir pınar veya su bulunmamaktaymış

Kendisinin ve hayvanlarının çok susadığını gören bu ihtiyar kadın,

ellerini havaya kaldırarak Allah tan su istemiştir

Suyu verdiği takdirde kendisine bir kurban adayacağını söylemiştir

Yüce Allah, kadının dileğini kabul etmiş, şimdiki ismiyle Altun Kalbur

suyunu ortaya çıkarmıştır Bunu gören kadın; başta kendisi, develeri

ve koyunlarını kana, kana sulamış, daha sonra otlamaları için serbest

bırakmıştır Kendisi bir kenara çekilerek hamur yoğurmaya başlamıştır

Hamur yoğururken bir tarafının kaşındığını hisseder Orasını kaşıdığı

zaman eline irice bir bit gelirBiti iki elinin baş parmakları arasına alarak çıtlatmış ve

“işte; Allah yoluna kurban olsun” demiştir

Kadının iki eli hamurun içinde, develeri ve koyunlarıyla beraber taş

kesilmiştir Sözü edilen yerde bu gün bile insan ve deve şekillerini

andıran kayalar bulunmaktadır



Malhan Hazinesi Efsanesi

Bayındır Han zamanında Ahlat ta fakir bir aileye mensup bir ana ile oğlu

yaşarmış

Bu ailenin geçimini, çobanlık yapan oğul sağlarmış Bir gün Ahlat ın

meydanlık mezarlığı semtinde hayvanlarını yaydıktan sonra vakit de öğlen

olduğundan, yemeğe oturmuştur Yemeğini yedikten sonra eline aldığı bir

küçük ağaç parçasıyla vakit geçsin diye toprağı eşmeğe başlamıştır Toprağı

eşerken ufak bir delik açılır

Bunu merak eden çoban, deliği genişletmeye başlar Bir müddet sonra

genişleyen delik, kuyu halini alır Kuyudan aşağıya doğru bir merdivenin

indiğini gören çoban,

korku ve heyecan içinde merdivenden aşağıya iner Aşağıya inen çoban

kendisini bir salonun içinde bulur Salona açılan birçok odalar ve odaların

kapılarının üzerinde anahtarlar görür Anahtarları alıp odaların kapılarını

açan çoban, çeşitli süs eşyalarıyla altınla dolu bir hazine görür Hemen

dışarıya çıkarak deliğin ağzını kapatır, yeri belli olsun diye bir işaret bırakır

Akşam eve gelen çoban, annesine Bayındır Han’ın kızını istemesini söyler

Hayrete düşen anne oğluna, böyle bir şeye nasıl cesaret ettiğini söylerse de

çoban isteğinde diretir Sonunda ısrarlar karşısında mecbur kalan anne,

Bayındır Han’a giderek kızını oğluna ister Bu isteğe gülen Bayındır Han işi

şakaya dökerek; “benim sarayım gibi

bir saray yapar, bir altın mutfak takımı, bir altın kahve takımı, bir altın

beşik ve çeşitli altından süs eşyalarını getirir, bütün ülkenin davet edildiği,

kırk davul ve kırk zurnanın çalındığı, kırk gün kırk gece süren bir düğün

yapılırsa kızımı oğluna veririm” der Kadın Bayındır Han’ın bu şartlarını

oğluna iletir Oğlu da şartsız olarak Bayındır Han’ın isteklerini kabul eder

Kadın oğlunun, ileri sürülen şartları kabul ettiğini Bayındır Han’a bildirir

Daha evvel şaka yoluyla da olsa söz veren Bayındır Han’da istemeyerek

kabul eder Çoban Bayındır Han’ın bütün isteklerini yerine getirir, düğün

yapılır Bayındır Han bu çobanın büyük bir hazine bulduğuna inandığından,

kızından hazinenin yerini öğrenmesini ister Evlendikten sonra kadın kocasına

bu kadar altını nereden bulduğunu sorduğunda kocası; büyük bir hazine

buldum söyler Kadın hazineyi merak ettiğini, mutlaka görmek isteğini

söyleyince; kocası kadının gözlerini bağlayarak hazinenin olduğu yere götürür

Gözleri açılan kadın hayretler içinde hazineyi seyretmeye başlar Bu arada

dışarıdan bazı seslerin geldiğini duyan kadın, kocasına bu seslerin nereden

geldiğini sorar Kocası da; “ bu sesler su içmeye giden babanın atlarının

sesidir” der Çoban karısının gözlerini tekrar bağlayarak evegetirir

Kadın da olup bitenleri babasına anlatır

Sonunda Bayındır Han damadını saraya davet ederek hazinenin bulunduğu

yeri söylemesini ister Damat gelmeden önce cellat başını çağırarak; damadı

korkutmasını, başını taşa bırakarak keser gibi yapmasını bildirir Bayındır

Han’ın bütün ısrarlarına rağmen damat hazinenin yerini söylemez Sonunda

sinirlenen Han, daha önce cellat başıyla anlaştığı gibi damadın kafasını

kesmesini ister Emri yanlış anlayan cellat başı, gerçekten damadın kafasını

keser Olaya çok üzülen Bayındır Han, cellat başının kafasını kestirir

Gerek atların su içmeye gittiği yön ve gerekse kızının anlattıklarından

hazinenin Mal Han isimli hanın yakınlarında olduğu tahmin edilir Bütün

aramalara rağmen hazinenin yeri bulunamaz O günden sonra Malhan hazinesi

dilden dile dolaşılır Halen Ahlat’ta bu hazinenin varlığına inanılmaktadır



Avcı Kasım Masalı

Bir tarihte Bitlis’te Avcı Kasım isminde bir adam yaşarmış İsminden de

anlaşıldığı gibi, adam avcı olup her gün bütün işi dağlara gidip avlanmakmış

Günlerden bir gün ava giderken çok güzel bir yılan görmüş Yılan uzun,

kırmızı, güzel bir yılanmış Bir yerde kümelenip duran yılanı, avcı Kasım

hayretler içinde seyretmeye başlamıştır

Ömründe bu kadar güzel bir yılan görmemişti

Yılanı seyrederken birden çok çirkin, hantal, ihtiyar bir yılanın gelerek

bu güzel yılanla seviştiği görür Bu olayı gören Kasım, bu kadar güzel

bir yılanın bu kadar çirkin ve ihtiyar bir yılanla nasıl sevişeceğini

hazmedememiştir İhtiyar yılanı öldürmek için tüfeğini doğrultmuş ve

tetiğe basmıştır Ancak saçmalar çirkin yılanın yerine güzel yılana değmiş

ve yılanı yaralamıştır Meğerse bu güzel yılan, yılanların başı olan

Şahmarah’ın karısıymış Karısının yaralandığı gören Şahmaran, bu olayın

nasıl olduğunu ve kim tarafından yapıldığını sorar Karısı; hava almak için

dışarıya çıktığını bu esnada oradan geçmekte olan bir avcı tarafından

vurulduğunu anlatır Olaya sinirlenen Şahmaran; yılanları toplayarak

avcının bulunup getirilmesini

ister Muhafızlar uzun aramadan sonra bu işi avcı Kasım’ın yaptığını anlar ve

yakalayarak Şahmaran’ın huzuruna getirirler

Avcı Kasım, bu güzel yılanın Şahmaran’ın karısı olduğunu, yanlışlıkla onu

vurduğunu anlar Şahmaran Kasım’a; “bu olayı neden yaptığını, karısını

niçin vurduğunu” sorduğunda; avcı Kasım gördüklerini, yaşadıklarını

Şahmaran’a anlatır Yaşlı ve çirkin bir yılanın gelerek bu güzel yılanla

seviştiğini, kendisinin buna tahammül etmeyerek yaşlı yılanı öldürmek

istediğini ve kurşunun yanlışlıkla güzel yılana değdiğini söyler

Şahmaran; bu adamın doğru söyleyip söylemediğini anlamak için

muhafızlarına haber vererek dünyadaki bütün yılanların sarayında

toplanmasını emreder Dünyadaki bütün yılanlar saraya gelerek toplanır

Şahmaran, avcı Kasım’a hangi yılanın bu suçu işlediğini göstermesini ister

Bütün yılanları gözden geçiren avcı Kasım, bu yılanın gelmediği söyler

Şahmaran da başka yılanın kalıp kalmadığını adamlarına sorduğunda

muhafızlar birisi; “yılanın biri çok yaşlıydı, hastaydı gelemedi

Size selamını iletmemi söyledi” Şahmaran da derhal o yılanın

getirilmesini emretmiştir Ancak o yaşlı, çirkin, hasta yılan suçunu

bildiği için gelmek istememiş, çeşitli bahaneler ileri sürmüştür

Sonunda muhafızla bu yılanı zorla Şahmaran’ın huzuruna getirmişlerdir

Bu yılanı gören avcı Kasım heyecanla; “işte bu yılandı” demiştir Suçunu

kabul eden yaşlı yılan, Şahmaran’ın emriyle öldürülür Şimdi sıra avcı

Kasım’a gelmiştir Şahmaran avcı Kasım’a bu olayları kimseye anlatmamasını,

hatta kendi hanımına bile söylememesini, söylediği takdirde üç gün içinde

öleceğini bildirmiştir Daha sonra dünyadaki bütün hayvanların konuşmalarını

anlaması için avcının ağzına tükürür Avcı Kasım üzgün, bitkin bir halde

evine döner Meraklı karısı; yılanların neden gelip kendisini götürdüklerini,

Şahmaran’ın kendisinden ne istediğini öğrenmek ister Şahmaran’ın; her

kime söylersen üç gün içinde öleceğini söylediğini hatırlayan avcı Kasım,

olayı söylemez Kadının içindeki merak bir kurt gibi içini kemirmektedir

Günlerce kocasına ısrar eder

Günler böyle geçerken bir gün avcı Kasım bir horozla tavuğun kavga

ettiğini görür Aralarındaki konuşmaları dinler Horoz tavuğa der ki: “Sen de

avcı Kasım’ın karısı oldun Karısı avcı Kasım’dan rahat durmuyor, yakasını

bırakmıyor, onu ateşler üzerine koymuş Avcı Kasım vurup da karısının bir

dişini kırmıyor ki Dur ben seni öldüreyim de rahat olayım” Bu konuşmaları

duyan avcı Kasım gülmeye başlamıştır Kocasının neye güldüğünü merak

eden karısı, olup bitenleri anlatmasını ister

Sonunda karısının ısrarlı sorularına tahammül edemeyen Kasım, olup

bitenleri anlatacağını, ancak anlattıktan üç gün sonra öleceğini söyler Buna

inanmayan karısı, her şeyi baştan sona kadar anlatmasını ister Avcı kasım

çaresiz, başına geleceklerden haberi olduğu halde olan bitenleri başından

itibaren bütün detaylarıyla anlatır Çaresiz bir şekilde kara, kara düşünen

Kasım, ölümü bekler

Kapının eşiğine oturmuş, çaresiz bir şekilde ölümü beklerken, bir kedi

ile köpeğin konuşmalarına kulak misafiri olur Kedi köpeğe yalvarmalı bir

şekilde şunları demektedir: “Ey köpek! Ne olur beni bırak içeri gireyim

İki gün sonra nasıl olsa avcı Kasım ölecek Onun hayrını, helvasını

verecekler Ben de bir parça et kapıp geleyim Eti getirince sana da

veririm” Ve üç gün tamamlanınca avcı Kasım ölmüştür



*Ahlat'ın adının menşei hakkında halk arasında hala süregelen bir

efsane vardır Bu efsane şöyledir;

“ Van Gölü'nün bu müstesna kıyısında hüküm süren Urartu Kıralı “Lat” Med'lerin saldırısına dayanamayınca şehir düşe ve hükümdar da ağır yaralar alır Babasının başını dizine koyan hükümdarın kızı “Ah!” çekerek ince

ince göz yaşları dökmektedirKızın “Ah! Lat , Ah! Lat” diye yükselen feryadı, Med'lerin şehre girmesine kadar devam eder Urartu Kıralı hayata gözlerini yummuş ancak bilmeyerek çok sevdiği bu şehre ismini vermiştir” Şüphesi bir efsane ama doğrusu hoş yakıştırılmış Bunun yanı sıra ilçenin ismi islami literatürde “Hilat” olarak geçer

* Milattan önce 3 bin yıllarında Hilatos adlı bir kumandan tarafından kurulan Ahlat şehri ,adını kumandanın isminden almış ve dilde evilerek Ahlat'a dönüşmüştür

* Ahlat'ın adı hakkındaki dördüncü bir görüş ise tarihte ahlat'ta çeşitli milletlerin bir arada yaşadığı ve farklı dillerin konuşulduğundan dolayı bu ismim verilmişolmasıdır Ahlat tarihi hakkında Bizans kaynakları şehrin adını Khlat; Ermeniler Hlat; Süryaniler Khalat, Kelath, Khılat; Araplar Halat ve Hılat ; İranlılar ve Türkler ise Ahlat şeklinde telaffuz etmişlerdirGerek Ahlat ve gerekse Hılat veya Halat kelimeleri Araplar tarafından karışık manasında kullanılmıştırArapların kullandığı bu deyimden de anlaşılıyor ki ,menşei etimolojik olarak "H L T" kökünden gelmekte ve etnik yapısından dolayı bu adın verildiği tahmin edilmektedirHalat Hilat veya bugünkü

adıyla Ahlat isimlerinin kullanılmış olması en doğal ve en doğrusu olsa gerekDiğer anlatılanlar ise birer hikayedir

*Ahlat'ın Lat adındaki Rum Kralının Daryona adlı kızı Müslümanların Ahlat'ı fethetmesi sırasında Müslümanlığı kabul etmiş ve babasınıda ikna ya çalıştığı halde razı edememiş Bu yüzden de Daryona babasını öldürmüş Sonra babasına çok üzülerek ahLat, ahLat demişBöylece Ahlat ahLat hecelerinin birleşiminden meydana gelmişitir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.