Prof. Dr. Sinsi
|
Tîmûrlular(Büyük Timur Hanedanligi)
Tîmûrlular
Orta Asya ve İran’da büyük bir İslâm devleti kuran hânedânlık Dünyânın en büyük hükümdarlarından Tîmûr Han tarafından 1370’te kuruldu Mâverâünnehr ve İran dâhil Çin ve Delhi’ye kadar bütün Asya’ya Irak, Suriye ve İzmir’e kadar Anadolu’ya hâkim oldular Moskova ve Astırhan’a kadar ilerlediler
Tîmûr Han, askerî fetihler yanında İslâm âlimlerine ve mübârek makamlarına hürmet ederek, hâkimiyetini çok genişletti Çok harp edip, hep gâlip geldi Hânedanın kurucusu Tîmûr Hanın Çin’e giderken vefât etmesiyle, ülke oğulları ve torunları arasında bölüşüldü
Tîmûr Hanın torunu şehzâde Halil Sultan bin Mîrânşah, 1409 yılına kadar merkezde hâkimiyet kurdu Tîmûr Hanın oğlu Şahruh önce Horasan’a, 1409’dan sonra da Semerkand’a Büyük Tîmûrlu hükümdarı oldu Mîrânşah Batı İran ve Irak’ı ele geçirdi Fakat Şahruh 1420’de bütün Tîmûrlu ülkesinin hâkimi olup, Hindistan ve Çin’de ismen hükümdardı Şahruh’un 1447’de vefâtıyla taht mücâdelesini Semerkand hâkimi oğlu Uluğ Bey kazandı
Uluğ Bey, hükümdarlığı yanında ilme ve fenne çok hizmet etti Uluğ Bey, oğlu Abdüllatîf tarafından 1449’da öldürüldü Abdüllatîf, Tîmûrlu ülkesine hâkim olup, 1450 yılına kadar hükümdarlık yaptı Abdüllatîf, otoriter idâresine rağmen tasavvuf ehline iyi davrandı 1450’de suikastla öldürülmesiyle yerine, Şahruh’un torunu Abdullah bin İbrâhim hükümdar oldu Abdullah Mirza 1451’de tahtından indirilip, yerine Ebû Said bin Muhammed Tîmûrlu hükümdarı oldu Ebû Said’in hükümdarlığı uzun sürüp, ülkede istikrar sağlandı
Ebû Said, Osmanlı pâdişâhı Fâtih Sultan Mehmed Handan sonra devrin en güçlü hükümdarıydı Sofiyye-i âliyyenin büyüklerinden Ubeydullah-ı Ahrâr’ın sohbetinde bulunup, duâsını alırdı Ebû Said, Akkoyunlu Uzun Hasan’a karşı, Karakoyunlu Hasan Ali’ye yardım seferine çıktı İâşe ve levazımının ele geçirilmesiyle zor duruma düştü İkmâlin olmaması ve orduda kaçakların bulunması sebebiyle zayıflayıp, 1469’da Türkmenlere esir düştü
Tîmûrluların sonuncu uzun ömürlü hükümdarı Hüseyin Baykara’dır Herat ve bütün Horasan üzerinde hüküm süren Hüseyin Baykara (1470-1505) zamânında Tîmûrlu kültürü en parlak devrini yaşadı Ülkenin Özbekler de denilen Şeybânîlerin hâkimiyetine geçmesiyle, Tîmûrlu hânedanı sona erdi
Tîmûrlu Devleti, teşkilât îtibâriyle Moğol-Türk-Fars ve İslâm müesseselerinin sentezleşmesinden meydana geliyordu Baştaki han kültür îtibâriyle olmasa da Moğol soyundandı İdârî ve askerî teşkilâtı Türkleşmiş Moğol vasıflarını taşıyordu Fars’a hâkim olduklarından devletin mâliyesinde İranlı kâtipler çoğunluktaydı
Ehli Sünnet’in Hamisiydiler
Tîmûrlular, Orta Asya ve İran’da Ehl-i sünnetin hâmisiydiler Zamanlarında büyük İslâm âlim ve tasavvuf ehli yetişip, Tîmûrlu ülkesinde yaşadı Tîmûrlular, bozkır karakteri de taşıyan son büyük Müslüman hânedandır Devletin başında Tîmûr Han neslinden bir han bulunurdu Tîmûrlu şehzâdeleri, yarı müstakil veya müstakil eyâletlerde vazife yapardı Eyâletlerdeki şehzâdeler çok büyük kuvvetlere sâhiptiler Bu durum taht mücâdelelerine de sebep oluyordu
Geniş yetkileri bulunan bu emirler, askeri topluyor, ordunun nizam ve inzibatıyla uğraşıyor, ganîmeti paylaştırıyor, hükümdar önünde resmî geçit yaptırıyordu Tîmûrlu ordusu; hükümdarlarından hassa alayından başka kendilerine suyurgallar (bir nevi iktâ) verilen askerlerden meydana geliyordu Tavacılara askeri toplama emri verilince, askerin tespit edilen yer ve zamanda bulunmaları mecbûriydi Savaşlarda fillerden de istifâde ediliyordu
Başarılarının Sırrı, Ordunun Disiplin ve Düzeni
Tîmûr Hanın başarılarının sırrı, son derece disiplinli ve düzenli bir orduya sâhip olmasından kaynaklanır Savaşlarda başarı gösterenlere “suyurgallar” ihsan etti Bir nevi iktâ sistemi olan “Suyurgal” teşkilâtı, Tîmûrlu ordusuna asker hazırlıyordu Tîmûrlularda büyük devlet dîvânı karakterinde “dîvân-ı buzurg-ı emâret, dîvân-ı emâret-i tavâciyân” denilen Tavacı Dîvânı vardı Bu dîvân Türkleşmiş Moğollardan meydana gelen ordunun işlerine baktığı için “Türk dîvânı” denilmesi dikkat çekicidir Türk dîvânı, genelkurmay başkanlığı mâhiyetindeydi Üyelerine “emir-i tavacı” veya “dîvân beyi” denirdi
Mâlî meselelere “dîvân-ı mâl” bakardı Başkanına “Amîr-i dîvân-ı mâl” denirdi Burada İranlı kâtipler vazife yapar, bunlara “Nuvisandagân-ı Tacik” denirdi Moğol vergi usûlünde toplanan “tamga” çiftçilerden, ticâret ve zanaat sâhipleriyle kısmen gümrükten alınırdı
Tîmûrlu ülkelerinden Mâverâünnehr, Horasan ve İsfehan’da ziraat yapılırdı Osmanlılar, Memlûkler ve Bizanslılarla ticâret yaparlardı Semerkand, Herat önemli ticâret merkezlerindendi Urtak adında ticârî teşkilâtları vardı Semerkand, Şiraz, Herat en önemli Tîmûrlu şehirleri olup, hükümdarlar buralarda otururlardı
Timurlu Rönasansı
Tîmûrlular kültür, sanat ve mîmarlık alanında muhteşem eserler verdiler Bu eserlerin ihtişamına batılılar da hayran olup, buna Tîmûrlu rönesansı demişlerdir Eserleri hâlâ okunup faydalanılan âlimler yetişti Müslümanların gözbebeği, sofiyye-i âliyyeden Behâeddîn-i Buhârî, Alâüddîn-i Attâr, Hâce Ubeydullah-ı Ahrâr, Seyyid Şerîf Cürcânî, Yâkûb-i Çerhî, Muhammed Pârisâ, Mevlânâ Sâdüddîn-i Kaşgârî, Nizâmeddîn-i Hâmûş, Ali bin Hüseyin, Abdullah-ı İlâhî, Abdullah-ı Semerkandî dâhil daha pekçok âlim ve tasavvuf ehli Tîmûrlular devrinde yaşayıp, yetişti Tîmûrlu hanlarından iltifat ve himâye gördü
Molla Câmî’nin Şevâhid-ün-Nübüvve ve Nefehât isimli eserleri Türkçe’ye de tercüme edildi Daha pekçok eseri olan Molla Câmî aynı zamanda şeyhülislâm, âlim ve veliyyi kâmildi
Uluğ Bey, Tîmûrlu hükümdârı ve hey’et (astronomi) âlimiydi Zîc-i Uluğî pek kıymetli olup, hâlâ faydalanılmaktadır Semerkand’da kurduğu rasathânenin araştırmaları ve âlimleri pek meşhurdu
Doğu Türkçesi olan Çağataycada meşhur eserler veren Ali Şîr Nevâî, Tîmûrlulardan çok îtibâr görüp, devlet hizmetinde vazife aldı Nevâî’nin Türkçe, Farsça mukâyeseli Muhâkemet-ül-Lügâteyn kitabı meşhur olup, büyük âlim Molla Câmî’nin Nefehât, Ferîdüddîn-i Attar’ın da Mantık-üt-Tayr eserlerini Türkçeye çevirdi Ali Şîr Nevâî’nin daha pekçok eseri vardır
Şah Nimetullah-i Velî, Kâsım-ı Envâr, Hâfız-ı Şîrâzî, Kemâleddîn-i Binâî, Nişâpûrlu Kâtibî, Sekkâkî, Heratlı Lütfî, Abdullah Hâtifî şâir olup, Tîmûrlular devrinde tasavvufî ve lirik şiirler söyleyip, yazdılar
Tîmûrlu târihçilerinden Hâfız-ı Ebrû, Abdürrezzak Semerkandî meşhur olup, eserleri devrin kaynaklarındandır Hâfız-ı Ebrû, dört bölüm hâlinde on iki eserden meydana gelen Mecmuât-üt-Tevârih ve Abdürrezzak’ın umûmî târih mahiyetindeki Matla-üs-Sa’deyn adlı eseri vardır
Tabiat manzarası ressamı ve minyatürcü Kemaleddîn Behzâd, Tîmûrlular devrinde yetişen meşhur sanatkârdır Behzâd, tabiat resimleriyle an’anevî minyatür unsurlarını birleştirerek, kitap süslemesine yeni bir çehre getirdi Mîmârî eserlerde yüksekliğe, süsleme ve renk zenginliğine önem verdiler
Tîmûrlu hanları zaptettikleri beldelerin meşhur mîmar, usta, sanatkâr ve âlimlerini başşehre getirtip, güzide eser vermelerini temin ederlerdi Tîmûrlu sarayları, câmi, medrese, türbe ve dergâhları muhteşem olup, yeni üslûpla çok zengin olarak inşâ edilmişti
Semerkand’da Bibi Hanım Câmii, Gûr-i Mîr, Şâh-ı Zinde Türbesi, Şirin Bike Ağa, Hasan Bike ve Çocuk Bike, Olcay ve Bibi Zeynep kabirleri, Meşhed’de Gevher Şad Câmii, Mescid-i Şah, Anov’da Bâbür Câmii, Herat’ta Medrese, Yesi’de Ahmed Yesevî Türbesi, Tîmûrluların meşhur mîmarlık ve sanat eserlerindendir
|