Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dışlanan, osmanlı, sultanı, türbeleriyle

Türbeleriyle De Dışlanan Üç Osmanlı Sultanı

Eski 10-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türbeleriyle De Dışlanan Üç Osmanlı Sultanı



Türbeleriyle de Dışlanan Üç Osmanlı Sultanı

Osmanlı sultanlarından ilk ondördünün kendi adlarına inşa edilmiş birer türbede medfun bulundukları malumdur Bunlardan Osman ve Orhan Gazi’ye ait Bizans yapısı türbeler, 1855 depreminde yıkılmış ve 1863 de Sultan Abdülaziz tarafından yenilenmiştir Yaygın rivayete göre, Osman Gazi, vefatından sonra Bursa’daki Gümüşlü Kubbeye defnedilmesini vasiyet etmiş ve oğlu Orhan Gazi, Bursa’yı fethederek bu arzuyu yerine getirmiştir Buradaki asıl isteğin ve ulaşılması gereken hedefin Bursa’yı fetih olduğu kolayca tahmin edilebilir

Bu ilk iki hükümdarın ölümlerinde, mevcut yapılardan yararlanma keyfiyeti, yukarıda açıklanan sebebe ve devletin henüz kuruluş yılları içinde bulunuşuna bağlanabilir Üçüncü hükümdar Murad Hüdavendigar’dan itibaren Sultan IAhmed’e kadar -bu sonuncu hükümdar dahil -bütün Osmanlı Sultanları için sekteye uğramaksızın birer türbe inşa edilmiştir Böylece her bir Osmanlı Sultanı için ayrı bir türbe yapma geleneği oluşmuş görünmektedir Sözkonusu bu türbelerde, çoğunlukla sultanlar, zevceleri, şehzadeleri ve kızları ile birlikte ebedi uykularını uyurlar Ancak IIMurad’ın, hem Arapça hem Türkçe vasiyetnamesinde ifadesini bulan ”benden sonra evladumdan ve ensabumdan filcümle soyumdan sopumdan herkim ki ölecek olursa benim yanımda komıyalar ve katıma getürmeyeler” şeklindeki arzusu, bu türbeden ayrı olarak müteakip üç Osmanlı sultan türbesinde de hükmünü yürütmüştür

Yukarıda sözünü ettiğimiz her Osmanlı sultanı için ayrı bir türbe yapma geleneği IMustafa ile inkıtaa uğrar Daha evvel ya bizzat kendileri veya aynı zamanda halefleri olan oğulları tarafından yaptırılmakta olan sultan türbelerindeki bu kesinti, IMustafa’nın, yeğeni Sultan IIOsman’ı babası IAhmet’in türbesine defnettirmekle başlar Ve bundan sonraki dönemde, esasen türbeye dönüştürülen Ayasofya Camii avlusundaki vaftizhane hariç, hiç bir Osmanlı sultanının defnedilmediği Nur-u Osmaniye Türbesi ile Hatice Turhan Valide Sultan adına yapılan ve içinde beş Osmanlı hükümdarının medfun bulunduğu türbe dahil, Osmanlı sultanları için sadece yedi türbe yapılmıştır Böylece, IAhmed Türbesinde başlayan, bir hükümdar adına yapılmış bir türbeye birden fazla sultan gömülmesi keyfiyeti, bir bakıma geriye dönüş yapılarak, Kanuni’nin türbesine kadar uzamış ve buraya IISüleyman ile IIAhmed defnedilmişlerdir Sözünü ettiğimiz son yedi türbeden ikisine, Sultan Abdülmecid Türbesi ile Sultan Reşad Türbesine banileri defnedilmiş ve bunlar yakınları ile birlikte tek Osmanlı Padişahının medfun bulunduğu türbeler arasına katılmıştır Buna göre IMustafa, Sultan İbrahim, VMurad ile Şam’ da defnedilmiş Sultan Vahidüddin dışındaki otuziki Osmanlı Sultanından ondördü, tek olarak, ikisi birer, üçü ikişer hükümdarla birlikte türbelerinde medfundurlar Yukarıda da işaret edildiği üzere, Hatice Turhan Valide Sultan Türbesi, bir hükümdar adına inşa edilmemekle beraber buraya beş Osmanlı Sultanı defnedilmiştir

Peki, yaklaşık üçyüz yıldan beri devam etmekte olan ve bir an’anenin teessüs etmiş olduğundan söz ettiğimiz her bir Osmanlı sultanı için ayrı ve müstakil bir türbe yapmak tutumundan niçin vazgeçilmiştir?

Kanaatimizce, bunda en önde gelen amil, Osmanlı saltanat geleneğinde, bütün unsurlarıyla uygulanıp sürdürülmese dahi, ekberiyet usulünün benimsenmesidir Söz konusu üç yüz yıllık dönemde, yukarıda da işaret edildiği üzere, türbelerini, sultanlar ya kendi adlarına yaptırmışlar veya çoğunluğunda olduğu gibi bunlar oğulları tarafından inşa ettirilmiştir IMustafa’ dan itibaren sultanlar adına yaptırılan altı türbeden Nur-u Osmaniye de dahil tamamı yine bu tarzda gerçekleştirilmiştir IIIMustafa, IAbdülhamid ve Sultan Reşad türbelerini kendileri hayatta iken yaptırmışlardır IIMahmud’un Türbesini, babası adına Sultan Abdülmecid yaptırmış, ayrıca bu sultana oğulları için yaptırdığı bir diğer türbe medfun olmuştur Nur-u Osmaniye Türbesi ise IMahmud tarafından başlatılmış yarım kalan türbeyi yerine geçen kardeşi IIIOsman tamamlatmıştır Ancak belki de kendine tahsis amacıyla IMahmud’un defnine izin vermediği bu türbe, kendisine de kısmet olmamıştır

Böylece görülüyor ki, zikredilen dönüm noktasından sonra, Osmanlı sultanları için türbe yapımı, bir bakıma eski geleneğe bağlı kalınarak gerçekleşmiş fakat babadan oğula intikal tarzındaki veraset usulü değişince, bu dönemden sonra toplam yirmi bir sultan için sadece altı türbe yapılmıştır

Şimdi bunun başlangıcını teşkil eden IIOsman’ın defin kararına kısaca temas edebiliriz Bilindiği gibi IAhmed’in 1617 yılında vuku bulan ölümü üzerine ilk defa, oğlu değil kardeşi IMustafa tahta oturmuştur Ancak, ileri de değineceğimiz, cinnetinden dolayı ehliyetsizliği sebebiyle IMustafa dört ay sonra hal’ edilince yerine IAhmed’in oğlu IIOsman geçmiş ve dört yıl sonra IIOsman da hal’ edilerek feci bir şekilde katledilmiştir İkinci defa tahta oturtulan IMustafa, yeğeni için yeni bir türbe yaptırmamış ve IIOsman babasının yanına defnedilmiştir İşte bu, değişikliğin ilk uygulamasıdır

Bu uygulamayı başlatan IMustafa, gizlenemeyen cinneti nedeniyle ikinci defa hal’ edilmiş ve kubbesi delinmek suretiyle çıkarıldığı hücresine tekrar konulmuştur Burada yaklaşık 15 yıl kapalı yaşayan IMustafa 1639 yılında vefat etmiştir

Evliya Çelebi’nin verdiği bilgiye göre Sultan I Mustafa, ”vefat ettiğinde cümle padişahların merkadleri, müluk-i selef ve selatin ve şehzadegan ile memlu (dolu) olduğundan, Mustafa Han’a yer bulunmadığından na’şı on yedi saat meydan-ı musallada meks ettirildi (bekletildi)”
Verilen bu haber çerçevesinde bir kaç soru sorulabilir 1 Gerçekten IMustafa’nın vefat ettiği sırada, eski sultanlara ait türbeler tamamen dolu mu idi? 2 Sultan’ın na’şı, hem de cenaze namazı kılınmak üzere çıkarıldıktan sonra niçin uzun bir süre bekletilmiş ve karar verilememiştir?

Şimdi bu hususları irdelemeye çalışalım: IMustafa’nın vefat ettiği 1639 yılında, yakın geçmişte inşa edilmiş biri babası IIIMehmed adına 1608-1609 yılında, diğeri kardeşi IAhmed’e 1619 yılında yapılmış iki türbe mevcuttu Bunlardan IIIMehmed’e ait olanda 14, IAhmed’e ait türbede ise 36 sanduka vardır Şehzadelerin genellikle babalarının türbelerine defnedildikleri ayrıca kısa bir süre evvel IIOsman’ın babasının yanına gömülmesi hususu dikkate alınırsa, IMustafa’nın, babası III Mehmed’in türbesinde gömülmesi beklenirdi Oraya gömülmemiştir IIIMehmed’e ait Ayasofya Camii haziresindeki türbe, aynı haziredeki IIIMurad türbesi ile hemen hemen aynı büyüklükte olup bu sonuncuda 50 sanduka mevcuttur IIIMehmed’in türbesinde sadece 14 sandukanın mevcudiyeti göz önünde tutulduğunda, bu türbenin dolmuş olduğu düşünülemez Diğer taraftan kardeşi IAhmed’in türbesine, 1640 yılında, yani IMustafa’dan yaklaşık bir yıl sonra vefat eden IV Murad defnedilmiştir Eğer Evliya Çelebi’nin dediği gibi bu türbeler, selatin ve şehzadegan ile memlu olsaydı, IVMurad’ın, buradaki diğer hanedan mensuplarının bu türbeye defnedilememeleri icap ederdi Kaldı ki, yukarıda da işaret edildiği üzere, Kanuni’ den yaklaşık 130-135 yıl, IMustafa’ dan yine yaklaşık 50-55 yıl sonra vefat eden IISüleyman ile IIAhmed, Kanuni’nin türbesine defnedilmişlerdir Binaenaleyh türbelerin dolmuş olmasından bahs edilemeyeceği gibi definlerde baba-oğul tarzında çok yakın bir akrabalığın aranmadığı da görülmektedir Böylece IMustafa’nın mevcut türbelerden birine gömülmesi istenmemiştir

İkinci hususa gelince; kanaatimizce cinneti nedeniyle daha evvelki türbelerden herhangi birine defni uygun görülmeyen IMustafa’nın cenazesi kararsızlık ve arayış içinde on yedi saat bekletilmiştir Verdiği habere göre imdada Evliya Çelebi’nin babası yetişmiş ve Ayasofya Camii yanındaki Bizans dönemine ait kargir yapıya defnini önermiş ve bu uygulanmıştır Evliya Çelebi ayrıca, yapının içinde toprak olmadığı için has bahçeden toprak getirilerek cesedin üzerinin örtüldüğünü ilave eder

Bu yapı Bizanslılar döneminde baptister yani vaftizhane, Osmanlı döneminde ise yağhane olarak kullanılan bina idi Vaftizhane batıdaki üç bölümlü narteksi ile birlikte dıştan dikdörtgen planlı bir yapı olup, içte, köşelerinde yarım daire kavisli nişlerin yer aldığı absidli sekizgen bir plan şemasına sahiptir Üstü kasnaksız ve basık bir kubbeyle örtülmüştür Türbeye dönüştürülmeden evvel batıda nartekse açılan bir esas ve kuzeyde revaka açılan bir yan kapı mevcuttu Bunlardan ilki pencereye dönüştürülmüş ikincisi ise örülüp kapatılmıştır Türbeye kuzey-doğu nişinde açılmış bir kapı ile girilmektedir Köşelerdeki nişlerden ayrı olarak üç yönde aralarda da birer kemerle son bulan sathi nişler mevcuttur Dördüncü kenarda ise yani doğuda ise bir absidin yer aldığına işaret edilmişti Alt sıradaki pencereler Osmanlı döneminde açılmıştır; üsttekilerin ilk yapıdan olduğu kabul edilir Yapının içte, duvarlarının mermerle, kubbesinin mozaiklerle süslü olduğu bazı kayıtlara dayanılarak ileri sürülür Fakat bunlar 1204 den sonra Haçlılarca sökülmüştür

Eserin ortasındaki vaftiz havuzu, yapı türbeye dönüştürüldükten sonra, kuzeydeki revaka çekilmiştir Duvarların Osmanlı döneminde sıvanarak kalem işleri ile bezendiği anlaşılıyor

Görüldüğü üzere, yapı küçük değişikliklerle türbeye dönüştürülmüş ve IMustafa’nın medfeni olmuştur

Ancak buraya sadece IMustafa gömülmemiştir Bugün bu türbede 18 sanduka vardır ki bunlardan biri de Sultan İbrahim’ e aittir

Sultan İbrahim’in IMustafa gibi mecnun olmadığı, fakat yıllarca süren ölüm korkusunun sinirlerini bozduğu ileri sürülür Tahta oturduğu sırada Osmanlı neslinin yegane temsilcisi olması sebebiyle ve neslin idamesini sağlaması arzusuyla adeta sefahate teşvik edilmiş ve Sultan İbrahim’in dönemi, eğlence, kadın, güzel koku ve kürk dönemi olarak temayüz etmiştir Bu tarzda dokuz yıl tahtta oturan Sultan İbrahim 1649 yılında, önce hal’, on gün sonra da idam edilmiştir Sultan İbrahim’in de babasının yanına değil amcası IMustafa’nın yanında defnedilmesi yeğlenmiştir Babası IAhmed’in türbesinin dolmuş olmadığını, Sultan İbrahim’den iki yıl sonra 1651′de vefat eden Mahpeyker Sultan’ın buraya defnedilmesinden biliyoruz Binaen aleyh bu kadar zevke ve sefahate düşkün, hazinenin paralarını hesapsızca bu amaçla harcayan Padişaha IMustafa’nın yanı uygun görülmüştür denilebilir

Benzer akıbete maruz kalmış bir üçüncü Osmanlı hükümdarı Sultan VMurad’tır Sultan Abdülaziz’in hal’i üzerine Osmanlı tahtına oturan VMurad’ın saltanatı sadece 93 gün sürmüştür Esasen akli bir rahatsızlığı bulunan VMurad’ın Sultan Abdülaziz’in feci ölümü üzerine muvazenesinin tamamen bozulduğu ileri sürülür Doktorların bütün ihtimamına rağmen hastalığının hafiflememesi üzerine VMurad hal’ edilmiş ve Çırağan sarayında bir daireye yerleştirilmiştir Burada ailesiyle birlikte 27 yıl daha yaşayan VMurad 1904 yılında vefat etmiştir Beşiktaş’ta Yahya Efendi Dergahı’nın haziresine gömülmek arzusu dikkate alınmadan, hatta cenaze merasimi yapılmadan VMurad’ın naşı sekiz kişilik bir saray cemaati ile Hatice Turhan Valide Sultan Türbesinin bitişiğindeki Cedid Havatin Türbesinde annesinin yanına defnedilmiştir

Bu türbe, sözü edilen Valide Sultan Türbesine yapılan iki ilaveden ikincisini teşkil eder İlk aşamada Hatice Turhan Valide Sultan Türbesinin batı duvarından yararlanılmak ve ona dayandırılmak suretiyle tek kubbeli bir mekan ilave edilmiş daha sonra her iki yapıya güney ve doğu kenarlarına dayandırılan bu türbe eklenmiştir İlk ilave Havatin Türbesi ikincisi ise Cedid Havatin Türbesi diye anılır Güneyde bir girişi bulunan Havatin Türbesi, ayrıca, Valide Sultan Türbesinin batı taraftaki çıkıntılı bölümünün büyük iki penceresinin parmaklıkları kaldırılarak bu yapıyla irtibatlandırılmıştır Başlangıçta hangi amaçla yapıldığını tam olarak bilemediğimiz bu ilavede bugün on yedi sanduka mevcuttur Bunlardan en erken tarihli olanının 1845 yılına ait olması buraya daha evvel defin yapılmadığını ve başka bir maksatla kullanıldığını düşündürmektedir Zira bu ilave inşa özellikleri itibariyle daha önceye ait bir yapı olmalıdır Türbe olarak kullanılmaya başlanıp kısa sürede dolunca ikinci bir ilaveye ihtiyaç duyulmuştur

Cedid Havatin Türbesi, hem iki yapıya dayandırıldığı için hem de mekanın bir bölümünün kubbeyle örtülmesi isteğinin ortaya çıkardığı zaruretlerden dolayı bütünlük intibaının zedelendiği bir plana sahiptir Buraya da iki kapı ile ulaşılır Dışarıya açılan kapı batıda açılmıştır Havatin Türbesinin kuzeydeki pencerelerinden biri iptal edilerek kapıya dönüştürülmüş, böylece yeni ilaveye Havatin Türbesinden de geçmek imkanı sağlanmıştır Gayr-i mütecanis dikdörtgen planlı türbenin batı bölümü, pandantifli bir kubbe ile örtülmüş buna dayanak teşkil etmek üzere yapılmış destekler ve kemerler mekanı büyük ölçüde parçalamıştır Duvarlar, kubbe ve pandantifler siyah, gri renklerle yapılmış kalem işi bezemelere sahiptir

VMurad’ın sandukası, girinti ve çıkıntıların yoğunlaştığı güney-doğu köşesindedir Burası, iki yönde uzanan mermer korkulukların üzerinde yükselen demir şebekelerle çevrelenmiştir Hafifçe yüksek bir platform üzerindeki bu özel bölüme geçişi sağlayacak bir de kapı yapılmıştır Demir şebeke, altıgenler, üçgenler ve eşkenar dörtgenlerle oluşturulmuş bunların içleri ayrıca altı kollu yıldızlar ve rumilerle doldurulmuştur

Yeşil kadifeden bir puşideye sahip V Murad’ın sandukasında, Hafız Tahsin’in yazdığı simli şu kitabe okunur :

1 Hüve’l-Hallaku’l-Baki

2 Cennetmekan Sultan Mehmed Murad Han-ı Hamis

3 İbni es-Sultanüi’l-Gazi Abdü’I-Mecid Han

4 Eskenehü’llahü Teala fi feradisi’l-cinan Hazretleri

Veladet-i Hümayunları Cülüs-ü Hümayunları

fi 25 Receb fi 17 Cemaziye’l-ula

Sene 1256 Sene 1292

Müddet-i saltanatları İrtihalleri

Mah 3 Eyyam 3 fi 17 Cemaziye’l-ahir

Sene 1322

Harrarahu’l-müznib EI-Hafız Tahsin

VMurad’ın sandukasının hemen yanında annesi Şevk-Efza Valide Sultan’ın sandukası uzanır Bunlardan ayrı olarak türbede on dokuz sanduka daha mevcut olup bunların bir bölümü örtülerinde kitabe ihtiva ederler

Bilindiği üzere IIAbdülhamid, VMurad’dan 14 yıl sonra vefat etmiş ve Sultan IIMahmud Türbesine defnedilmiştir Böylece, en azından sözkonusu türbede VMurad’ın gömülebileceği bir yerin varlığı anlaşılmaktadır Öte yandan, istenseydi, babası Abdülmecid’in türbesine diğer üç kardeşinin yanına defnedilebilirdi Oysa, IIAbdülhamid’in iradesiyle, daha çok saray kadınlarının defnedildiği ve bu bakımdan Havatin ve Cedid Havatin diye anılan türbelerden ikincisine defnedilmiştir

Sonuç olarak, Osmanlı kaynaklarında ve belgelerinde cinnetleri açıkça belirtilmiş IMustafa ile VMurad ve yakın tarihin ”deli” lakabını verdiği Sultan İbrahim, sadece bu rahatsızlıklarından dolayı tahtlarından indirilmekle yetinilmemiş bunun yanısıra ölümlerinden sonra da dışlanarak bilinçli bir tutumla herhangi bir sultan türbesine kabul edilmemişlerdir

Prof Dr Hakkı ÖNKAL

Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Tarihi ve sanatlar Bölümü

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.