Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
tarihi, yunanistan

Yunanistan Tarihi!

Eski 10-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yunanistan Tarihi!



YUNANİSTAN

BAYRAĞI

ARMASI



HARİTASI



Resmi İsmi: Yunanistan Cumhuriyeti

İngilizce İsmi: Greece

Kendi Dilindeki İsmi: Elliniki Dhimokratia

Başkenti: Atina

Dili: Yunanca

Dini: Yunan Ortodoks Hristiyanlık

Para Birimi: 1 euro = 100 sent

Nüfusu: 11,147,000

Yüzölçümü: 131,990 km2

Tarihi

Tarihçiler Yunanistan tarihini üç büyük bölüme ayırırlar; Eski Yunan tarihi, Orta Devir-Bizans tarihi ve Yeni Yunanistan tarihi MÖ (2000-146) tarihleri arasında hayat süren Eski Yunanlıların bu devirleri de dört bölüme ayrılır; MÖ (2000-500) yıllarına kahramanlık seneleri ve ilk olimpiyat seneleri adı verilir MÖ (500-400) yıllarında meydana gelen İran savaşları, medeniyet seneleridir

MÖ (400-300) yılları eski Yunanlıların gerileme devridir İskenderin Makedonya, Tiva ve İsparta istilaları bu devre dahildir MÖ (300-146) tarihleri dördüncü ve son devirdir Bu son devre aynı zamanda Helenistik Dönem de denir MÖ 146 yılında Roma İmparatorluğunun idaresi başlar Romalılar MS 395´te ikiye ayrılınca Yunanlıların Orta Dönem ve Bizans tarihi başlar Bizans İmparatorluğunun ilk hükümdarı Konstantin´dir

Konstantin 330 yılında, Doğu Roma´nın Bizans şehrini alarak ismini "Constantinople" şeklinde değiştirdi Konstantin´in 378´de ölümüyle birlikte, imparatorluğun 1081´de başlayan gerileme dönemine kadar, sırasıyla Teodosiu, Lostianu, Iraklios, Isavroslar ve Mekadonya dönemleri geçti Gerileme devri, Fatih Sultan Mehmed Hanın 1453 yılında "Constantinople"u alarak "İstanbul" yapmasıyla son buldu Böylece yaklaşık 1000 yıllık Bizans İmparatorluğu tarihe gömüldü

Fatih´in İstanbul´u fethetmesi, dünya tarihinin olduğu gibi Yunan tarihinin de dönüm noktasıdır Artık Yunan Devleti kalmamış ve Yunanistan toprakları bir Osmanlı eyaleti olmuştu Atina 1458 sonbaharında Osmanlı topraklarına katıldı Fatih Sultan Mehmed Han hemen Atina´ya geldi ve dört gün kaldı Türk ve Yunan arşivlerine göre Atina´da Türk idaresi zamanında tekke, küçük kervansaray, çeşme ve sebillerin dışında 9 cami ve tam teşekküllü bir medrese yapılmıştı Bunlar; Mescidi İsmaili, Fethiye Camii, Yeni Cami, Aşağı Şadırvan veya Voyvoda Camii, Sofya veya Hüsnü Bey Camii, Sütunlu Cami, Akropol eteğindeki cami, Küçük Cami, Kafisiye Kazası Camii ve Ravaklı Medrese Osmanlıların 400 sene hakim olduğu bu yerlerdeki eserlerden bugün minaresi yıkılmış iki camiyle bir medrese kapısı kalmıştır Diğerlerinin ise izleri bile kalmamıştır

Yunanlılar 400 yıl kadar rahat ve huzur içinde Osmanlı tebeası olarak yaşadı 1821 yılında, Osmanlı Devletinin gerilemeye başladığı dönemlerde, Avrupalıların kışkırtmalarıyla Yunan isyanı çıktı İsyandan sekiz yıl sonra Yunanistan Krallığı kuruldu 1832-1913 yılına kadar Danimarka asıllı krallar tarafından idare edildi

Yunanistan, bundan sonra 1923 yılına kadar Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşı ve iç karışıklıklarla uğraştı Müttefiklerin yardımıyla Yunanlılar "Megalo İdea" hülyası ile, "Helen İmparatorluğu"nu yeniden kurmak üzere 15 Mayıs 1919´da İzmir´i Batı Anadolu topraklarını işgal ettiler Çok geçmeden, Türk Ordusu karşısında tutunamayarak 1922´de hayalleriyle birlikte denize döküldüler

Bu yenilgiyle birlikte Yunanistan´da iç karışıklıklar başgösterdi 1923 yılında yapılan halk oylamasıyla Yunanistan Cumhuriyeti ilan edildi Fakat 1926´da General Theodoros Pangalos diktatörlüğünü ilan etti 1935 yılında monarşik idare yeniden ortaya çıktı ve Helen Kralı, George II, tahta geçti İkinci Dünya Savaşı patlak verince, Yunanistan 1940 yılında İtalya´dan bir ültimatom aldıysa da bunu reddetti Fakat ardından Alman, İtalyan ve Bulgarlar ülkeyi işgal etti

1944 yılında işgal kuvvetleri ülkeden çekildi Ülkede tekrar iç karışıklıklar başgösterdi Ülkeye sızmış komünist güçler, Kralcılar ve İngiliz birlikleri tarafından mağlup edildi 1947´de yapılan yeni bir halkoylamasıyla George-II, idareyi eline aldı Daha sonra yerine kardeşi Paul-I geçti

Komünistler 1947-1949 yılları arasında tekrar karışıklıklar çıkardılarsa da, ABD´nin yardımıyla dağıtıldılar 1963 yılına kadar ülke, Karamanlis hükümetince yönetildi Bu tarihteki seçimleri Merkez Partisi kazandı Ülke içinde yeniden karışıklıklar çıktı 1967 yılında Albay Papadopoulos ihtilalle idareyi eline geçirdiyse de 1973 yılında General Demetrius´un yeni bir ihtilaliyle idareyi kaybetti 1974 yılında Kıbrıs problemi ortaya çıktı Türk ordusunun "Barış Harekatı" Yunanistan´da iktidar değişikliğine sebep oldu Yunan askeri cuntası dağıldı Yerine Karamanlis hükümeti geldi

Yunanistan, 1974 yılında referandumla yeniden Cumhuriyet oldu 1981´de Avrupa Ekonomik Topluluğuna katıldı 1981 ve 1985 seçimlerini PASOK (Panhelenik Sosyalist Hareket) partisi kazandı Haziran 1989´da yapılan seçimlerde PASOK ikinci parti durumuna düştü Seçim sonuçları hiçbir partiye hükümet kurma imkanı vermedi

Geçici hükümet altında Kasım 1989´da yapılan erken seçimlerde de hiçbir parti hükümet kuramayınca, Nisan 1990´da yeniden ikinci kez erken seçime gidildi Meclisteki sandalye sayısının bir fazlasını kazanan Yeni Demokrasi Partisi hükümet kurdu Hükümetin kurulmasından sonra yapılan seçim neticesinde Karamanlis ikinci kez cumhurbaşkanı oldu

Fiziki Yapı

Yunanistan, Balkan Yarımadasının güney ucunda yaklaşık olarak 131944 km2lik küçük bir ülkedir Üç kenarı denizle çevrilidir Doğu veGüneydoğusunda Ege Denizi, güneyinde Akdeniz ve batısında Yunan Denizi bulunur Küçük bir ülke olmasına rağmen kritik bir mevkidedir Avrupa ve Afrika kıtalarının en çok birbirine yaklaştığı yerlerden birinde bulunur ?Avrupa-Kıbrıs-Ortadoğu?, ?Avrupa-Süveyş-Hind Okyanusu? ve ?Rusya-Boğazlar-Ege Denizi-Akdeniz? su yollarını kontrol edebilecek coğrafi özelliğe sahiptir

Yunanistan genel olarak beş bölgeye ayrılır: Makedonya, Trakya, Epirus, Teselya ve Mora Yunanistan topraklarının hemen hemen beşte dördü dağlık, çok az bir bölümü de ovalıktır

Orta Yunanistan'da uzanan sıra dağlar Korintos Boğazında son bulur Bu dağlar, daha sonra Mora Yarımadasının içlerine kadar devam eder Mora Yarımadasındaki başlıca dağlar şunlardır: Panahayiko, Erimantos, Zirra, Helmos, Mealo, Tavyetos, Parnonas

Arnavutluk sınırından ülke içlerine doğru uzanan sıradağlara Pindos Dağları denir Yaklaşık olarak 200 adet tepe bu bölgede birbirine paralel olarak yer alır Pindos Dağlarının kuzeyine Grammos Dağları denir Güneydeki kısımda ise, Nafpaktros ve Lodorikiyu dağları bulunur Bu dağların ve ülkenin en yüksek noktası 2917 m'ye kadar yükselen Olimbos Dağıdır Yunanistan ovaları kıyılarda yer alır ve genellikle denize açılır Bir kısım ovalar ise iç kısımlarda bazı göllerin kurumasıyla ortaya çıkmışlardır Başlıca ovalar şunlardır: Selanik, Argolidas, Messinas, Lakonias, Kopayidas ve Karlos

Yunanistan kıyıları oldukça girintili çıkıntılı olup yaklaşık olarak 150-160 km kadar uzunluğundadır Kıyılar boyunca, Ege Denizinde ve Akdenizde yaklaşık 2000'e yakın ada Yunanistan'a aittir Bunlardan sadece 169 tanesi yerleşim yeridir Ege Denizinde İmroz ve Bozcaada Türkiye'ye aittir Başlıca büyük adalar şunlardır: Girit, Rodos, Milos, Korfu, Sakız, Midilli (Lesbos), Sisam, Eğriboz, Delos ve Mykonos





İklim

Yunanistan, genel olarak yazları sıcak, kışları ise ılık ve serin geçen, Akdeniz ikliminin tesiri altındadır Ülke toprakları küçük olmasına rağmen, denizlerin ayırdığı ve oyarak meydana getirdiği girintili çıkıntılı kıyı bölgelerinde adalarda ve iç kesimlerde, bu iklim yer yer değişen ve başkalaşan bir özellik gösterir Adalarda, kıyılarda ve Halkidiki Yarımadasında yumuşak Akdeniz iklimi hüküm sürer Dağlık bölgelerde ve iç kesimlerde ise Akdeniz'in dağ iklimi mevcuttur Kuzeye doğru gidildikçe kış ayları soğuk ve yaz ayları daha sıcak geçer Yağış miktarı genel olarak düşüktür Batı sahilleri daha çok yağış alır Bu bölgelerde esen güneyin nemli rüzgarları bol yağış getirir Fakat yükselen dağlar, bu rüzgarların doğuya geçmesine mani olur

Tabii Kaynakları

Yunanistan'ın batı bölgeleri, doğu bölgelerine nazaran daha yeşillik ve ovalıktır Doğu bölgelerde geniş ovalar ve ormanlar çok daha azdır Kıyı bölgeler ve adalarda bilhassa yabani zeytin, sakız ve çam gibi ağaç türlerine sık rastlanır

Kuzey bölgelerde ve genellikle dağlık kesimlerde büyük gövdeli ve çok yapraklı ağaç türleri daha çoktur Dağlık ve ormanlık olmasına rağmen büyük vahşi hayvanlar pek yoktur Ancak küçük ve çok çeşitli yabani hayvan türlerine ve sürüngenlere çok rastlanır

Doğu Yunanistan maden kaynakları bakımından çok zengindir Daha çok Eviya, Argolido, Halkidiki, Kozani ve Ege adaları maden bakımından bolluk içinde olan bölgelerdir Madenlerin bir kısmı toprak üstünden ve bir kısmı da toprak altından elde edilir Darnasso, Grona, Elikona ve Kiteronada bölgelerinde boksit, Halkidiki, Eviya, Domoko ve Kozani çevresinde krom ve beyaztaş, Aliveride,Ptolemagida ve Megalopolide yörelerinde linyit ve Taşoz Adasının kuzeybatısında da petrol yatakları mevcuttur Diğer önemli madenler şunlardır: Demir, nikel, amyant ve magnezyum filizi

Nüfus ve Sosyal Hayat

Yunanistan nüfusu yaklaşık olarak 10096000 kadardır Nüfus yoğunluğu 77'dir Nüfusun % 985'i Yunanlı olup, bunun % 60'ı şehirlerde yaşar Bugünkü Yunanlıların eski Yunanlılarla alakaları kalmamıştır Yıllarca çeşitli egemenlikler altında çeşitli milletlerle karışmış ve başka bir topluluk haline gelmişlerdir

Nüfusun üçte birine yakın bir bölümü başşehir Atina ve çevresinde yaşar Bu bölgedeki nüfus yoğunluğu 100 kişinin üzerindedir Bundan başka diğer önemli bölgeler şunlardır: Selanik, Pire, Patras, Kandiye, Tirhala, Serez, Yanya, Kırkira, Levkadas, Ahayas, Attiki, Iraklia ve Kavala'dır Ülkede en kalabalık azınlık grup Türklerdir Nüfusun yaklaşık % 2'sini meydana getirirler Ayrıca bir miktar Bulgar, Rum ve Ermeni de yaşar

Ülkenin resmi dili Yunancadır Yunanistan'da yaşayan Türkler, her türlü baskılara rağmen Türkçe konuşurlar ve Yunanca da bilirler Yunan hükümetleri Türklere çeşitli konularda zorluklar çıkarmaktadır Halkın % 97'si Ortodokstur Geri kalanların çoğunluğu Müslümandır Çok az da olsa Katolik, Protestan ve Yahudi de vardır Yunanlılar küçük yaşlardan itibaren ?Türk düşmanlığı? ile yetişirler Alfabelerinde küçücük çocuklara bu düşmanlığı öğretirler Gayeleri eski Bizansa kavuşmaktır Kendilerini halen Helen Medeniyetinin devamı sayarlar

Yunanistan 1830'da Osmanlı Devletinden Hıristiyan batı ülkelerince koparılıp bağımsız olduğunda Mora Yarımadasında yaşayan 700000 kişi kendisinin hangi ırk ve millet olduğunu bilmiyordu Çoğunluğu çobanlık yapan muhtelif millet ve ırkların karışımından olan, Rumca konuşan bu topluluğu Avrupalı ülkeler Osmanlı Devleti aleyhine kullanarak, sizler eski Yunanlıların nesillerisiniz dediler Nitekim AJ Toynbee, 13 ciltlik İngilizce A Study of History isimli eserinde eski Yunan fikrinin Akdeniz'i ele geçirmek isteyen sömürgeci emperyalist Avrupalı devletlerin, devlet adamlarının ortaya attığı bir yalan oduğunu açıkça ifade eder

Charles Seignobos'un Medeniyet Tarihi isimli eserinin 441'inci sayfasında; ?Ortaçağda tamamen yok olan Grek milleti siyasi maksatlarla Osmanlılara karşı yeniden ortaya çıkartıldı? der

Bulgar, İskit, Hunlar, Avarlar, Kumanlar, Peçenekler, Hazerler, Sırplar, Slavlar, Arnavut, Türkmen, Tatar ve İlliryalılar karışımı olan bu topluluğa Batılı tarihçi ve siyasetçiler tarafından eski Yunan şuuru verilerek Osmanlı Devletinin Akdeniz hakimiyetine son verilmesi ve Mora Yarımadasının elinden alınarak, yıkılışı hızlandırılmıştır Böylece Batı emperyalizmi hem İslam ülkeleri, hem de diğer dünya devletlerinde kendine daha rahat ve kolay yerleşme yolu bulmuştur

Çok eski lügatlarda Larousse dahil; Grek kelimesi ?hilekar, dolandırıcı? manasına gelir On dokuzuncu asırda Avrupa ülkelerinde Grek şenlikleri yapılırken, Alman tarihçi Profesör Fall Merayere, Mora Yarımadası'nın Ortaçağlardaki Tarihi isimli eserinde; ?Avrupa'da Hellen ırkı tamamen yok olmuştur Bu günkü Hıristiyan Yunanlıların damarlarında bir damla Hellen kanı yoktur? demiştir Konstantin Porfirogeret ise 8 asırda İtalya'dan gelen veba ile Hellenlerin son kalıntılarının da kaybolduğunu ifade eder

1830'dan bu yana Türkiye aleyhine propaganda üç misli artmıştır Yunanistan ilkokullarında Yunan çocuklarına; ?Bir tek Türk kalmayıncaya kadar Türklerle savaşacağına? dair yemin metnini ezbere okutmaktadır

Siyasi Hayat

Yunanistan, başkanlık sistemine dayalı bir parlamenter cumhuriyettir Devlet başkanı ve hükümet başkanı birbirinden ayrıdır Kanun yapma yetkisi dört yılda bir seçilen meclise aittir Yargı gücü bağımsız mahkemelere aittir Yunanistan idari olarak 10 bölgeye ve 51 ile ayrılır

Ekonomi

Yunanistan ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayanır Topraklarının % 29'una yakın bir bölümü tarıma elverişlidir Çoğu bölgeler dağlık olduğundan tarım için müsait geniş ve verimli ovalar ve sulama ihtiyacı için gerekli akarsu miktarı azdır Buna rağmen nüfusun % 30'una yakını tarım ve hayvancılıkla uğraşır En önemli tarım ürünleri; tahıl, tütün, pamuk, pirinç, zeytin, üzüm, meyve ve sebzedir Son yıllarda meyveciliğe ve sebzeciliğe çok önem verilmiştir Özellikle kuru üzüm, limon ve portakal yetiştirilir Hayvancılık gerektiği kadar gelişmemiştir Kendisinin et ihtiyacını karşılayamamaktadır Bu sebeple et dış pazarlardan satın alınmaktadır Hayvancılığın geri olmasının başlıca sebebi yetersiz sayıdaki geniş otlak arazidir Daha çok koyun, inek ve kümes hayvanları beslenir

Yunanistan balıkçılık bakımından çok gelişmiş bir ülkedir Çok çeşitli türde balık avlanır ve yetiştirilir İçinde soğutucuları bulunan özel balıkçı tekneleri yapılmıştır Açık denizlerde avlanan balıkçı filosu, ülkeye dondurulmuş balık temin etmektedir

Yunanistan yeraltı madenleri bakımından çok zengin bir ülkedir Başlıca madenleri; boksit, krom, beyaztaş, mermer, demir, nikel, amyant, magnezyum, bakır, kurşun, linyit, zımpara, sülfür, alüminyum ve petroldür Yunanistan madencilik bakımından zengin olmasına rağmen bu alanın ekonomiye katkısı çok düşüktür Ülkenin % 30'una yakın bir bölümü imalat sanayii ve endüstri alanında çalışır En önemli endüstri kolları tekstil, kimyevi maddeler, gıda, çimento ve metal endüstrisidir

Yunanistan daha çok Federal Almanya, İtalya, Fransa, Benelüks devletleri, Japonya, Libya, ABD, İngiltere ve BDT ile ticari münasebetlerde bulunur Avrupa ekonomik topluluğunun bir üyesidir İhracatının % 50'sine yakın bir bölümünü sanayi ürünleri özellikle kimyevi maddeler teşkil eder Diğer ihraç ürünleri şunlardır: İşlenmemiş veya yarı yarıya işlenmiş maden cevherleri, tütün, zeytinyağı, kuş üzümü, pamuk, narenciye ürünleri, tekstil ürünleri, kuru üzüm ve balık Ülkenin ambalaj sanayii oldukca gelişmiş durumdadır Çeşitli Türk mallarını, özellikle incir, üzüm gibi maddeleri ambalajlayarak kendi malı olarak Avrupa ülkelerine satmaktadır

Turizm, ülkenin çok önemli bir gelir kaynağıdır Marathon, Mycenae, Olympia, Sparta, Thermopylae ve Tiryus gibi eski Yunan şehir devletleri turistlerin bir hayli ilgisini çekmektedir

Ülkenin ana asfalt yolları ve demiryolları genellikle tabii tarihi yolları takip eder Esas demiryolu sistemi İkinci Dünya Harbinden sonra inşa edilmiştir Karayolları çok gelişmiş durumdadır Biri yatay, diğeri dikey olarak ülkeyi kesen iki eski ana yol Atina'da kesişir Deniz ulaştırması ve gemicilik oldukça gelişmiştir Pire, Akdeniz'in en önemli limanlarından biridir Atina'da milletlerarası bir havaalanı vardır Bazı uçak şirketleri özel kuruluştur

Alıntı Yaparak Cevapla

Yunanistan Tarihi!

Eski 10-11-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yunanistan Tarihi!



[*]Antik Yunanistan'da mutfak kültürü [*]Vikipedi, özgür ansiklopedi [*]Kiliks, Antik Yunan kültüründe şarap içmek için kullanılan en yaygın kap, MÖ 500, British Museum [*]Antik Yunanistan'da mutfak kültürü, yalınlığı ve dönemin tarımsal[1] Bu dönemde beslenme alışkanlıkları, Akdeniz mutfağının üç ana ögesi olan buğday, zeytin yağı ve şarap üzerine kuruludur [*]Günlük beslenme


[*]Antik Yunanistan'da MÖ 5 yüzyıldan kalma bir tuzluk, Louvre [*]Antik Yunanistan'da insanlar günde genelde 3 öğün yemek yerlerdi [*](ἀκρατισμός / akratismós) Kahvaltı; Şarap içine bandırılrak yenen arpa ekmeği, (ἄκρατος / ákratos), bunun bazen incir ya da zeytinle tamamlanan türü; [*](ἄριστον / ariston)[2] Gün ortasında ya da biraz sonrasında yenen öğle yemeği; [*](δεῖπνον / deĩpnon) günün en önemli öğünü; akşam yemeği, genelde hava kararmaya başlayınca yenirdi [*]Bu ana öğünlerin yanı sıra kimi zaman ikindi vakitlerinde (ἑσπέρισμα / espérisma) adı verilen atıştırma da yapılırdı [*]Yunanlar genelde masalarda oturarak yemeklerini yerlerdi Masalar günlük yemekler içinse yüksek, ziyafetler içinse alçak olurdu İlk görülen masalar dikdörtgen biçimliydi Daha sonra, MÖ 4 yüzyılda masalar yuvarlak biçimli olarak yapılmaya ve ayaklarına hayvan ayağı görüntüleri verilmeye başladı Bunun en çok görülen örneklerinden biri de aslan pençesi biçiminde olanlardı Yunanlar, ölen çocukların mezarlarına, sahip oldukları ev eşyalarının pişmiş topraktan yapılmış minyatürlerini koyarlardı, bu da bugün Antik Yunan [*]Yemekler ekmek arasında ya da kalın ekmekler içine tabağa koyar gibi yenilerek tüketilse de pişmiş topraktan ya da ****lden yapılan kase ve tabaklar çok daha yaygın olarak kullanılmıştır Tabaklar zamanla daha ince işlenmeye başlamış ve Roma döneminde paha biçilemez ****l ve camlardan tabaklar yapılmaya başlanmıştır Çatal kullanımından haberdar olunmamış, katı yiyecekler elle yanmiştir Bıçaklara sadece et kesmek için başvurulmuş, kaşık bugünkü işlevinde olduğu gibi çorba ve diğer sıvı yiyeceklerin tüketilmesinde kullanılmıştır [*]Ekmek


[*]Ekmek yapan bir kadın heykeli, MÖ 500 - 475, Atina Ulusal Arkeoloji Müzesi [*]Tahıllar, (σῖτος / sĩtos) beslenme kültürünün başlıca ögeleriydi Tahıllardan en önemli ikisi buğday ve arpaydı Bunlar suya yatırılarak yumuşatılır, daha sonra ya yulaf lapası yapılır ya da öğütülerek un (ἀλείατα / aleíata) hâline getirilirdi Un daha sonra suyla yoğurularak somun (ἄρτος / ártos) ya da düz ekmek yapılırde ve peynir ya da balla karıştırılarak pişirilirdi Hamur mayalandırma yöntemleri bilinirdi ancak taştan yapılma fırın türlerinden Roma dönemine dek haberdar olunmadı Atinalı devlet adamı Solon'un çıkardığı yasalara göre mayalanmış hamurla yapılan ekmek festival günlerinde satılıp tüketilmeye başlandı Ancak fiyatı çok yüksek olmasına rağmen, klasik çağlara gelindiğinde bu tür ekmekler fırın dükkânlarında satılıyordu [*]Arpanın üretimi kolay olan bir besindi ama arpadan ekmek yapmak oldukça güç bir işti Besleyici değeri vardı ama arpadan yapılan ekmek çok ağır olurdu Bu nedenle arpalar öğütülerek un (ἄλφιτα / álfita) hâline getirilmeden önce kızartılırdı Bu un, Antik Yunanistan'da geleneksel bir yemek olan μᾶζα / mãza'yı yapmada kullanılırdı Tahıllar günlük yaşamda da büyük yer edinmişti Aristofanes, (Εἰρήνη /İreneyalnızca arpa yemek gibi bir deyim kullanmıştır Maza'nın tarifini veren pek çok kaynak vardır Bunlara göre maza hem pişmiş hem de çiğ olarak servis edilebilirdi Küçük parçalar hâline getirilebilir, yufka gibi açılabilir, buğday ekmeği gibi içine peynir vb dolgular koyularak tatlandırılabilirdi adlı komedyasında [*]Meyve ve sebzeler [*]Tahıllar genel olarak ὄψον / ópson adı verilen şeylerle birlikte sunulurdu Bu sözcük ilk olarak ateş üzerinde pişirilmiş her türlü yiyeceği anlatmak için kullanırdı ancak zamanla ekmekle birlikte tüketilen besinleri anlatmak için kullanılmaya başlandı Ópson terimi İlyada'da sadece et anlamında kullanılmış, Odysseia'da balık eti de buna dâhil edilmiştir Klasik dönemde lahana, fasulye, soğan, mercimek gibi çorbalar içinde kullanılan tüm sebzeleri de kapsamaya başladı Genel olarak ἔτνος (étnos, "fasulye çorbası") adı verilen bu çorbalara zeytin yağı, sirke ve γάρον/gáron (bir balık türü) da ilave edilerek yenirdi Aristofanes'in belirtiğine göre bu fasulye çorbası Yunan komedyalarında bir obur olarak canlandırılan Herakles'in en sevdiği yiyeceklerden biriydi Çiğ ya da salamura edilmiş zeytinler yaygın bir biçimde garnitür olarak tüketilirdi [*]Şehirlerde, taze meyveler çok pahalıydı ve nadiren tüketilirlerdi Yoksul şehir sakinleri kurutulmuş meyvelerle idare etmek zorundalardı Soğanlar ise askerî açıdan sembolik bir öneme sahiplerdi Gerek kurutulmuş gerek ise taze meyveler ve kabuklu yemişler yemek sonlarında tatlı yerine yenirdi En önemli meyveler, incir, nar ve kuru üzümdü Kuru incirler ayrıca aperitif olarak da yenir ya da şarabın yanına katık edilirdi Daha sonraki zamanlarda incirler kızartılmış kestane, nohut ve kayın ağacı meyvesi ile tüketilmeye başlandı [*]Et ve balıklar


[*]Kurban; kişilerin et yeme fırsatı buldukları başlıca etkinlik MÖ 350'lerde kalma bir Kratiras üzerinde resmedilmiş, Louvre [*]Balık ve et tüketimi, ailenin ülkenin hangi bölgesinde yaşadığına ve ne ölçüde varlıklı olduğuyla bağlantılı olarak değişiklik gösterirdi Avcılık, (genelde genç erkeklerce tuzaklar kurulması) kuş ve yabani tavşanların büyük ölçüde tüketilmesine olanak verirdi Köylüler ayrıca çiftliklerinde geçimlerini sağlayacak kadar kaz ve tavuk da yetiştirirlerdi Daha varlıklı kişilerin bunların yanı sıra koyun, keçi ve domuz da yetiştirdiği görülebilirdi Şehir merkezlerinde domuz eti dışındaki et türlerinin fiyatları oldukça yüksekti Aristofanes'in İrene adlı eserinde (374 dize) bir domuz yavrusunun o dönemin parasıyla 3 drahma tuttuğu belirtilmiştir Bu da normal bir işçinin üç günlük çalışma sonucu kazanabileceği paraya eşitti [*]İlk şiir örnekleri ile karşılaştırıldığında, MÖ 5 yüzyıldan sonraki eser ve yazılarda etten çok daha az söz edilmektedir Ancak bu azalmanın et tüketiminin azalmasından değil, daha çok şiir ve yazındaki tür değişiminden kaynaklandığı sanılmaktadır Taze et yeme işlemleri çoğu zaman tanrılara kurbanların verildiği dinî törenlerde gerçekleşirdi Buna karşın tuzlanmış vb gibi din adına bir ibadet gerektirmeden tüketilenilen tuzlanmış ve saklanmış etin büyük bir pazar payı vardı [*]Bulundukları bölge nedeniyle Spartalıların yediği başlıca (μέλας ζωμός / mélas zômós), yemek domuz yahnisiydi Antik Yunanistanlı filozof Dikearhos'un Ἀθήναιος Nαυκράτιος / Ãtineos Nauktrios adlı eserinde belirttiklerine göre bu yemeğin içindekiler, domuz eti, tuz ve sirkeydi ve yemek incir ya da peynir ile birlikte tüketilirdi 2 ve 3 yüzyıllarda pek çok Yunanca eser vermiş olan Romalı yazar Claudius Aelianus'un söylediklerine göre bu dönemde Sparta'daki aşçıların et dışında yemek yapmaları yasaktı Sardunya ve ançuez Atinalılar için günlük bir yiyecek durumundaydı Bazen taze olarak satıldıkları görülse de çoğu zaman tuzlanmış olanlar satılırdı [*]Yunan Adaları'nda ve kıyı illerinde, taze balıklar ve diğer deniz ürünleri (kalamar, ahtapot ve kabuklu deniz canlıları gibi) yaygın bir biçimde tüketilirdi Yerel olarak tüketildikleri gibi iç bölgelere, deniz olmayan yerlere de pazarlanırlardı Ton balığı ve yılan balığı gibi pahalı ve saygın yiyecekler soylular tarafından satın alınır ve yenirdi Bu balıklar Boeotia ve Kopaida [*]İçecekler


[*]Attika'da bulunmuş bir Riton, MÖ 450'lerden, Atina Ulusal Arkeoloji Müzesi [*]Antik Yunan toplumlarında en çok tüketilen içecek suydu Umuma açık meydan çeşmelerinden su alıp getirmek köleler ve bazen kadınlar için günlük işlerden biriydi Kuyular yaygın olmasına karşın kaynak suları en çok tercih edilenlerdi Bu suların besleyici olduğu sanılıyordu ve bitkilerin çabuk büyümesine de yardım ettiği sanılıyordu Pindar kaynak suyunu bal kadar tatlı olarak nitelendirmiştir (bölüm 198 B4) [*]Yunanlar içme suyunu ağır, kuru, ekşi, asitli ve şarap gibi vb terimlerle sınıflandırılırdı Yunan komedya yazarlarından biri olan Antifanes'in yarattığı karakterlerden biri oyunda Attika'nın neresinden olursa olsun her tür suyunu ayırt edebileceğini söyler (Blm 179 Kock) Athenaeus (II, 44), bu dönemde bazı filozofların vejeteryanlıkla birlikte uygulanan sudan başka içecek içmeme hakkında da bir tartışma yaptığını belirtmiştir Suyun yanında genelde evcil keçilerden sağlanan süt de sık tüketilen bir içecek olmuştur [*]****lden, pişmiş toprakta ya da tahtadan yapılan skifos adındaki kaplar yaygın olarak kullanılan içecek kaplarından biriydi İçki içmede en çok kullanılan kap türü kilikslerdi (sığ, ayaklı bir kap türü) Ziyafetlerde kantarosriton adı verilen insan ya da hayvan başı biçimi verilmiş, ayaksız kaplar kullanılırdı [*]Şarap


[*]Kişi elindeki kiliksi doldurmak için inohi adı verilen sürahi ile kratere yaklaşırken Mö 480'lerden,Louvre [*]Yunanların pembe şarap ve beyaz şarabın yanı sıra kırmızı şarap yapmayı da bildikleri düşünülmektedir Bugün de olduğu gibi şarap üreticiliğinde pek çok kriter ve özelliğin olduğu bilinmektedir Normal sofra şarapları ile yüksek kalitedeki şaraplar birbirlerinden farkılı olarak hazırlanırdı Genel bir kanıya göre, en iyi şaraplar Taşöz, Limni ve Sakız adalarında yapılırdı Bunların yanında, daha sonraki dönemlerde Girit şarabı da öne çıktı Şarap yapmak için ezilmiş üzümlerin posasının suyla karıştırılması ile elde edilen ikinci kalite şaraplar, içlerine mayalandırıcı atlıarak köylü kesim tarafından kendileri tüketmek amacıyla yapılırdı Yunanlar bazen şaraplarını bal ile tatlandırırlardı (bu işlem için şeker kullanılmazdı) Bunların içine kekik, yarpuz ya da başka baharatlar eklenerek tıp alanında iyileştirici olarak kullanılırdı Milattan sonraki ilk yüzyılda şarapların tatlandırılmasında çam reçinesi de kullanılmaya başlandı [*]Şarap genelde sulandırılarak içilirdi Akraton (karıştırılmamış) adı verilen sek şarap kuzeydeki barbarlarca yenirdi ve böyle şaraplar içmenin deliliğe ve erken ölüme neden olacağı düşünülürdü [3] Şaraplar krater adı verilen büyük kaplarda saklanırdı ve köleler sahiplerinin kilikslerini buradan doldurdukları onihilerle doldurulardı Şarap genel olarak hastalıkların tedavi edilmesinde de kullanılırdı Arkadia'da yapılan şarapların erkekleri sersemlettiğine, kadınları ise daha doğurgan yaptığına inanılırdı Aksine, Ahaia şarabının ise kadınlarda düşük yapmaya neden olduğu düşünülürdü Tedavi amaçlı tüketim dışında Antik Yunanistan'da kadınların şarap içmesi hoş karşılanmazdı Aelian'a (II, 38) göre Marsilya'da yasalar kadınların şarap içmesini yasaklıyor ve onları içecek olarak yalnızca su ile sınırlandırıyordu [*]Satış amacıyla üretilmiş şaraplar πίθοι / píthoi, (büyük toprak kaplar) içine boşaltılırdı ve bunlar içinde saklanırdı Daha sonra buradaki şaraplar dağıtıma gidecekleri zaman dikkatle amforalar içine dökülür ve perakende satışa sunulurdu Yüksek kalite seçkin şaraplar üreticilerinin ya da şehir meclisinin bir damgasına sahip olurdu ve bu da ürün için bir garanti niteliği taşırdı Bu bir ürünün coğrafi ya da üretimsel kaynağının belirtilmesinin tarihteki ilk örneğidir [*]Kikeon [*]Yunanlar ayrıca kikeon (κυκεών, κυκάω / kykáô, "karıştırmak" sözcğünden) adı verilen içeceği de sıkça türketilirdi Ancak bu tam bir içecek olmadığı gibi, yiyecek ile içecek arasında bir besindi Arpadan yapılan bir lapa içine su ve çeşitli otların eklenmesi ile elde edilirdi İlyada destanında belirtildiğine göre (XV, 638-641) bazen içine rendelenmiş keçi peyniri de koyulurdu Odysseia'ya göre (X, 234) büyücü nemf Kirki kikeonun içine bal ve büyülü iksir de eklerdi Yunan mitolojisinde bereket tanrıçası olarak nitelenen Demeter, kırmızı şarabı reddeder, ancak su, un ve yarpuz ile yapılmış kikeonu kabul ederdi Bazen dinî törenlerde tüketilse de günlük yaşamda kırsal kesimde de oldukça yaygındı Theophrastus'un Kişiler adlı eserinde (IV, 2-3) çok fazla kikeon içerek meclise gelen ve kokan soluğuyla herkesi rahatsız eden kaba bir kişiyi de kaleme almıştır [*]Toplu yemekler


[*]Davetli ve müzisyen, kızıl-figürlü kaplar üzerine resmedilmiş MÖ 5 yüzyıl, Louvre [*]Antik Yunan kültüründe erkeklerin topluca buluşup yemek yemeleri, içki içmeleri, konuşmalar yapmaları çok sık bir durumdu Genelde bir ev sahibi olur ve tanıdıklarını evine davet ederdi Sadece erkeklerin katıldığı bu yemeklerin pek çok çeşidi olmasına karşın, içlerinde en yaygınları eğlence ve oyun amaçlı yapılan (συμπόσιον / symposion) ve herkesin katılmasının zorunlu olduğu, şehirle ilgili vb kararların alındığı resmî (τὰ συσσίτια / ta sussitia) idi [*]Sempozyum [*]Sempozyumlar (συμπόσιον / symposion) bugünkü kaynaklarda ziyafet olarak çevirilir ve "içenlerin toplantısı" anlamına gelir Bugünkü anlamda sempozyumların adının ve yapılış amacının kaynağıdır Bugün önemli kararların alındığı resmî toplantılara verilen sempozyum terimi, geçmişte Yunan erkekleri arasında sık sık düzenlenir ve genel de yalnızca eğlenme amacıyla yapılan iki bölümden oluşurdu Birinci bölümde hafif bir yemek yenir ya da hızlıca birşeyler atıştırılırdı, ikinci bölümse bütünüyle içki içmeye ayrılırdı Hemen hemen her zaman şarabın içildiği toplantıların bu, ikinci bölümlerinde de eğlenceyi uzun tutabilmek amacıyla (τραγήματα / tragếmata) adı verilen, kestane, kızartılmış buğday ya da ballı keklerden oluşan çerezler yenirdi [*]Sempozyumun ikinci bölümü, genelde Dionysus olmak üzere, tanrıların şerefine kadeh kaldırmak suretiyle başlatılırdı Bunu topluca yapılan tartışmalar ya da kotavos gibi masa oyunları izlerdi Konuklar, yakınlarında sunulan yiyeceklerin ya da oyun tahtalarının koyulduğu alçak boylu sehpalar bulunan (κλίναι / klínai) adı verilen taş oturaklar üzerine uzanırlardı Dansçıların, akrobatların ve müzisyenlerin de bu tür toplantılara katılarak, kişileri eğlendirmeye çalıştığı görülebilirdi Kura ile seçilen yemek başkanı köleleri şarapları sunmada yönlendirme görevini yürütürdü [*]Dansçılar ve geceye özel kiralanmış ******ler dışında bü ziyafetler yalnızca erkeklerin katıldığı toplantılar olur ve Antik Yunanistan'da sosyal yaşamın en önemli ögelerinden biri olma özelliğini taşırdı Büyük festival ve kutlamalar varlıklı kişilerce yapılırken, daha gösterişsiz aile kutlamaları ya da dinî kutlamalar hemen her evde yapılırdı [*]Sempozyumlar dönemin edebiyatında da oldukça önemli yer tutardı Platon'un ve Ksenofon'un aynı adlı Sempozyum eserlerinin yanı sıra Plutarhos ve Athenaeus da bu sempozyumlarda konuşulan knularda yola çıkarak bir çok eser vermişlerdir [*]Sisitya [*]Sisitya, (τὰ συσσίτια / ta sissitia) özellikle Sparta ve Girit'te yetişkin ve genç erkekler arasında, sosyal ya da dinsel amaçlarla toplanan kişilerin yediği resmî bir yemekti Hetairia, pheiditia ya da andreia gibi adlarla da anılırdı ve "erkeklere ait" anlamına gelirdi Kentlerde sosyal yaşamın bir parçasıydı Yalnızca soyluların katılabildiği seçkin bir yemekti, ve önemli kararların alındığı toplantılardı Sempozyum gibi bu yemekler de yalnızca erkeklere özgüydü Sadece kadınların katıldığı sisityalar olduğuna ilişin kayıtlar olsa da bu yemekler de baskınlık erkeklerdeydi Sempozyumlardaki eğlence ve oyunların aksine sisityalar ağırbaşlı, yalın yemekler olarak ayrılmıştır [*]Yunan mutfağının genel özellikleri


[*]Yunanların en değer verdikleri yiyeceklerden tazze balık, kızıl-figürlü tabaklar üzerine işlenmiş MÖ 350 - 325, Louvre [*]MÖ 3 yüzyıla dek Antik Yunan mutfağında iklimin ve fiziksel şartların doğurmuş olduğu sadelik göze çarpıyordu ve bu sadelik bir erdem olarak kabul görüyordu Toplum yemek zevklerini ve damat tatlarını umursamazlık etmiyorsa da yalınlığa ve gösterişsizliğe büyük önem veriyorlardı İran İmparatorluğu'nun gösterişli yemek kültürünü yadırgıyorlarsa da bu dönemde Fars kültürünün Yunan mutfağı üzerindeki etkisi açıkça görülmüştür Bunun yanında dönemin yazarları İran krallarının sofralarını sık sık kaleme almışlardır Aksine kendi mutfaklarındaki sadeliği ve basitliği ise her zaman az göstermeye çalışmışlardır Plutarhos'un Likurgus'un Yaşamı adlı kitabında belirttiğine göre ünü çok büyük olan ve bütün Yunanistan'da yayılan Sparta'nın yulaf lapasını (maza) denemek isteyen Pontus Kralı Lakonya'dan bir aşçı getirtir ve bu yemeği yaptırır İlk kez bunu tadan kral bu gösterişsiz yemeği tadar ve beğenmez Yemeklerine laf söyletmek istemeyen ve ona bakan aşçı hemen söze karışarak "Efendim, bu yemeğin tadını, Evrotas Nehri'nde bir kez yıkanmadan varamazsınız" diyerek durumu kurtarmaya çalışır [4] Polyaenus'un belirttiklerine göre İranlıların kraliyetteki yemek salonlarını keşfetmeye çalışan Büyük İskender onların damak tadıyla ve aldıkları yenilgiyle alay etmiştir [*]Bu kalıplaşmış yalınlık düşüncesi ve pek değer verilmeyen mutfak olgusu nedeniyle mutfaklar uzun bir dönem -köle ya da özgür- yalnızca kadınların tekelinde kaldı Klasik çağlara gelindiğinde mutfakla ilgili yavaş yavaş yazılı kayıtlar vermeye başladılar [*]Beslenme biçimleri


[*]Triptolemus, bereket tanrıçası Demeter'den buğday tomarlarını alırken MÖ 5 yüzyıl Atina Ulusal Arkeoloji Müzesi [*]Vejetaryenlik [*]Antik Yunanistan'da bir din olarak ele alınabilecek iki büyük olgu olan Orfecilik ve Pisagorculuk kişiler için değişik bir yaşam biçimi teklif ediyordu Bu sadelik ve basitlik üzerine kuruluydu Orfecilik felsefesinde etyemezlik baş ögeydi Pisagorculuğun da pek çok yerinde adı geçerdi [*]Empedocles, (MÖ 5 yüzyıl) vejetaryenliği ruh göçleriyle bağdaştırmıştır Kesilmek üzere olan bir hayvanın ruhunun bir insanın bedenini de mesken edinebileceği inancına hak vermiştir [5] Orfecilikte vejetaryenliğin nedeni başka canlıların yaşamlarına son vermeme erdemidir [6] [*]Atletlerin rejimleri [*]Antik Yunanistan'da olimpiyat oyunlarına katılmak ve iyi dereceler yapmak için her zaman antrenma yapan ve beslenmelerine çok dikkat eden atletler içinde kendini ilk kez bütünüyle grçek bir diyet içine sokan atley Torontolu İkkus olmuştur Platon'un anlattıklarına göre çok sıkı bir rejim içine giren atlet eğitim süreci boyunca pek çok şeye yaklaşmamıştır Bütünüyle cinsel yaşamdan uzaklaşan atlet, yalnızca kuru incir, ekmek ve peynir yemiş, beceriler kazanabilmek için pek çok ilkel inanç doğrultusunda hareket etmiştir Keçi gibi sıçramak için keçi etine baş vurmuş, "öküz" gibi güçlü olmak içinse sığıt eti yemiştir [*]Notlar [*]^ Bu madde ilk olarak 26 Mayıs 2006 tarihinde Wikipedia'nın Fransızcafr:Alimentation en Grèce antique adlı maddeden İngilizceye çevrilmiş, oradan Türkçeye uyarlanmıştır sürümündeki [*]^ Bir çelişki olarak bu öğün adı Homeros'un zamanında ve erken Yunan tragedyalarında günün ilk öğünü olarak geçmektedir [*]^ Eg Menander, Samia 394 [*]^ Plutarch, Life of Lycurgus XII, 13 trans John Dryden accessed 26 May 2006 [*]^ E R Dodds, "The Greek Shamans and the Origins of Puritanism ", in The Greek and the Irrational (Sather Classical Lectures), University of California Press, 1962 (1st edn 1959), p 154-155 [*]^ Aristophanes Frogs trans Matthew Dillon accessed 2 June 2006 [*]Kaynaklar [*](Fransızca) Marie-Claire Amouretti, Le Pain et l'huile dans la Grèce antique De l'araire au moulin, Belles Lettres, Paris, 1989 [*]Andrew Dalby, Siren Feasts: A History of Food and Gastronomy in Greece, Routledge, 1996 ISBN 0-415-15657-2 [*](Fransızca) Armand Delatte, Le Cycéon, breuvage rituel des mystères d'Éleusis, Belles Lettres, Paris, 1955 [*](Fransızca) Marcel Détienne et Jean-Louis Vernant, La Cuisine du sacrifice en pays grec, Gallimard, "Bibliothèque des histoires" collection, Paris, 1979 [*]Robert Flacelière, Daily Life in Greece at the Time of Pericles, Phoenix Press, 2002 (İlk baskı 1959) ISBN 1-84212-507-9 [*](Fransızca) Léopold Migeotte, L'Économie des cités greques, Ellipses, "Antiquité : une histoire" collection, 2002 ISBN 2-7298-0849-3, p 62–63

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.