Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
aşık, olunası, şahadet

Âşık Olunası Şahadet

Eski 10-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Âşık Olunası Şahadet



Şahadet, imandan sonra en kıymetli değer, en ulvî makamdır Allah ve Resul sevgisinden beslenen şahadet, vatan ve millet sevgisi ile neşv-ü nema bularak, Cennet-i Âlâ’nın kapılarını sonuna kadar açmış, inanları kendisine tutku ile bağlamış, adeta âşık etmiştir Kâinatın Yaratıcısı, kendi rızası için şehit olan kulunu eşsiz ifadelerle övüp müjdeler verirken, o bu makama nasıl âşık olmasın! Ona değilse neye âşık olunur!

Şahadetin mânâsını çok iyi kavrayan Sahabe-i Kiram, ona ulaşmak için yarışmış, yerine göre bu uğurda baba-oğul kura çekmiş, bir an önce şehit olmayı dilemiş, ya da göğsünü Resul-ü Kibriya’ya (sallallahu aleyhi vesellem) siper etmiştir

Şehide sunulan eşsiz nimetler

Daha vurulur vurulmaz, kanları henüz akarken, şehide cennetteki makamı gösterilir O andan itibaren, Allah’ın (celle celaluh) onun için hazırladığı eşsiz ödüllerle taltif edilir Bu ödüllerin en güzeli, içinde hiçbir sıkıntı, üzüntü, kısıtlama olmayan bir hayattır

Şehitler ölmez, onlar yalnızca gözlerin görmediği, kulakların duymadığı akıllardan geçemeyecek kadar güzel bir hayata devam etmek üzere, bizden bir süre önce aramızdan ayrılırlar Bu hakikatleri bize bizzat kâinatın Yaratıcısı bildirmektedir:

“Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyin Bilakis onlar diridirler, lakin siz anlayamazsınız” (Bakara, 154)

“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın Bilakis onlar diridirler; Allah’ın lütuf ve kereminden verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar

“Onlar, arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar

“Onları, Allah’ın verdiği nimet ve keremle müjdeliyorlar Allah müminlerin ecrini asla zayi etmez” (Âli İmran, 169-171)

Şehitler, gördükleri bu eşsiz nimetler karşısında, adeta kendilerinden geçerek, bir daha, bir daha dünyaya gelip tekrar tekrar şehit olmak için Allah’a (cc) yalvarıp dururlar Onların bu halini Efendimiz şöyle anlatır:

“Allah katında hayra kavuşan hiçbir kişi, dünya ve içindekiler tamamen ona verilse bile, bir daha dünyaya dönmek istemez Yalnızca şehitler dünyaya dönmek isterler Şehit cennete gittiğinde, Rabbi ona sorar:

- Cennetteki yerini nasıl buldun?
- Çok iyi ey Rabbim! Rabbi buyurur:
- İste, vereyim! O şahadetin ne kadar çok faziletli olduğunu gördüğü için onu yeniden ister:

- Beni tekrar dünyaya göndermeni istiyorum Oraya gidip on kere şehit olayım” (Buhari, Cihad, c6, 21; Tirmizi, Cihad, 13; Nesai, Cihad, 34)

Bir başka hadiste, Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem) şehitlerin ödüllerini sayarak şöyle buyurur:
“Şehitler, Allah katında yedi haslete sahiptir: Kanları akmaya başladığı an günahları affedilir Cennetteki makamları gösterilir Kabir azabından korunurlar En büyük korkudan emin olurlar Tek yakutu bile dünya ve içindekilerden daha kıymetli olan vakar tacı giydirilir Cennet kızlarından yetmiş iki huri ile evlendirilir Akrabalarından yetmiş kişiye şefaatçi olurlar” (Tirmizi, Cihad, 25; Ebu Davud, Cihad, 26)

Ve Allah, inancı, vatanı, namusu uğruna şehit olan, Allah ve Resulü’nün (sallallahu aleyhi vesellem) rızasını kazanmaktan daha ulvî bir isteği bulunmayan şehide, hiçbir acı tattırmaz

Efendimiz (sav) şöyle buyurur: “Kişi şehit olurken, yalnızca sizden birinizin çimdiklendiğinde duyduğu acı kadar acı hisseder” (Tirmizi, Cihad, 25; Nesai, Cihad, 35)

Sahabeler şahadete nasıl koştular?

Şahadetin önemini ve şehitlere yapılan ikramı bildiren ayet ve hadisleri okuyup duyan sahabelerin, şehit olmak için birbirleri ile yarışırcasına savaş meydanlarına koştuklarını görmekteyiz

İşte Hanzala (radıyallahu anh), evlendiği gecenin sabahında cihada çağırıldığını duyunca, gusletmeye bile vakit kaybı sayarak, şehit olmak için Uhud meydanına koşar Müşriklerle göğüs göğse çarpışarak şehit olan Hanzala Efendimiz, ödülünü o andan itibaren alır ve gökyüzünden inen melekler tarafından yıkanır Bunun için kendine “Gaslü’l Melâike” (meleklerin yıkadığı şehit) denilir

İşte Abdullah b Cahş (radıyallahu anh), “Yarın savaş başladığında kâfirler tarafından şehit edilsem Sonra karnımı yarsalar, ciğerimi çıkarsalar, burnumu ve kulaklarımı kesseler, Rabbimin huzuruna çıktığımda bana,

- Bunları sana niçin yaptılar? Diye sorsa, ben de,
- Ya Rabbi! Senin için, desem! Böyle olması benim için her şeyden daha güzeldir” diyerek Allah’a yalvarır

İşte, günlerdir aç olduğu halde avucundaki birkaç hurmayı yemek için geçecek vakti bekleyemeyen şehit Cennet kokusunu alan sahabenin, yemek için geçecek birkaç dakikayı beklemeye bile tahammülü yoktu Çünkü her dakika onun cennete girmesini biraz daha geciktirecekti Buna tahammülü olmayan sahabe avucundaki hurmaları yemeden atarak, kılıcını çekip müşriklerin arasına daldı Bu Hz Umeyr’den (radıyallahu anh) başkası değildi O büyük bir aşkla savaşarak Rabbine ulaştı

İşte, yaşlı ve ayağı sakat olduğu için şahadet olarak, o sakat ayağıyla cennette gezmesine mani olan oğullarını şikâyet eden yaşlı baba Ağlayarak Resulullah’a (sallallahu aleyhi vesellem) gelen ve O’ndan savaşa katılmak için izni aldıktan sonra, Uhud vadisinde şehit olan Amr b Cemuh (radıyallahu anh)

Hâlid bin Velid ise yaklaşık yüz savaşa katılmış ve savaşlarda kahramanlıklar göstermişti Bu savaşlarda vücudunun çeşitli yerlerinden yaklaşık yüz yara almış, daha sonra ölümcül bir hastalığa yakalanmıştı O bu hastalığına aldırmadı, cihat meydanlarında değil de yatağında öleceği için ağladı

Şehitlerin efendisi Hz Hamza (radıyallahu anh)… O, büyük bir aşkla yeğeni Hz Muhammed’e (sallallahu aleyhi vesellem) bağlıydı O’nun cesareti dillere destandı Cesareti şiirlere konu olmuş, şairlere:

Ey Hamza! Gördüğün hiçbir şeyden korkmazsın
Bu doğru, ama heybetini gizli tut!
Yürüyüşün ölümü korkutuyor!

dizelerini yazdıracak kadar kahramandı Yalnızca bu kahramanların hali değil, yenilgiye uğrayan şehidin hali bile Rabbimizin çok hoşuna gitmektedir Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurur:

“Rabbimiz, Allah yolunda savaşıp da yenilgiye uğrayan kişiye şaşar Yenildikten sonra kanının döküleceğini bile bile, savaş meydanına atılır O zaman Allah meleklerine der ki: ‘Kuluma bakın, katımdaki ödüle olan rağbetinden dolayı geri döndü Kanı akıp şehit oluncaya kadar savaştı”(Ebu Davud, Cihad, 36)

Allah (celle celaluhu) şahadete apayrı bir anlam ve değer yükler ve onun karşılığını ancak kendinin verebileceğini ifade ederek şöyle buyurur: “O halde, dünya hayatını ahiret hayatı karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar Kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük bir mükâfat vereceğiz” (Nisa,74)

Allah Resulü (sav) ise onlara şu müjdeyi verir: “Kıyamet günü şehitlerin ruhları yeşil kuş şeklindedir Onlar kandiller içerisinde Arş-ı Âzâm’da asılı olacaklardır Oradan da dilediği cennete gideceklerdir” (Darimi, Cihad, 19; Tirmizi, Cihad, 13)
Bu büyük ödül kim için?

Şehitlik makamı için insanı tatlı canını feda ederek sevdiklerini geride bırakıp Rabbine ulaştıran bu ulvî hal, elbette samimiyetsiz, doğru ve halis niyetsiz elde edilemez Bu durum pek çok ayet ve hadiste açıkça ifade buyrulmuştur

“Bir gün Allah Resulü’ne (sallallahu aleyhi vesellem) soruldu: ‘Bir adam sırf yiğitlik veya ırk taassubu ya da gösteriş için savaşırsa bunlardan hangisi Allah için savaşmış olur?’ Efendimiz, ‘Kim Allah’ın kelimesinin (İslâm’ın) en üstün olması için savaşırsa işte o Allah yolundadır, buyurdu” (Tirmizi, Cihad, 16; İbn Mace, Cihad, 13)

Bir başka hadis-i şerifte şöyle buyrulur: “Savaş iki şekilde olur: Kişi ya Allah rızası için savaşır, devlet başkanına itaat eder, arkadaşına yardımcı olur, fesat çıkarmaktan sakınır Bu kişinin uyku ve uyanık anının tamamı için sevap yazılır İkincisi ise övünmek, itibar görmek ve riya için savaşır Devlet reisine isyan eder, yeryüzünde fesat çıkarır Bu kişiler asla hedefe ulaşamaz” (Darimi, Cihad, 25)

Vatanını, malını, namusunu, dinini savunmak uğruna öldürülen kişi de Allah için şehit olur Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem) bir hadislerinde bu hususta şöyle buyurur:

“Malı uğrunda öldürülen şehittir Dinini savunurken öldürülen şehittir Ailesi uğruna öldürülen şehittir Nefsini savunmak için öldürülen şehittir” (Nesai, Tahrim, 22, 24)

Şehit mertebesinde olanlar

Yüce Allah (celle celaluhu) büyük sıkıntı çeken müslümanları şehit gibi kabul ederek, onlara da şehit sevabı vermiştir Bu, Allah’ın Ümmet-i Muhammed’e bir lütfudur

Ebu Hureyre şöyle anlatır: “Bir gün Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem) sahabeleri ile yürürken onlara sordu:

- İçinizden kimleri şehit olarak görüyorsunuz?
- Allah yolunda öldürülenler şehittir
- O zaman ümmetimin şehitleri çok az olur, buyurdu
- Peki, kimler şehittir Yâ Resulallah!
- Allah yolunda öldürülen şehittir Allah yolunda iken ölen şehittir Veba hastalığından ölen şehittir Karın hastalığından ölen şehittir Boğularak ölen şehittir Yangında ölen şehittir Doğum sırasında ölen şehittir” (Müslim, İmaret; 164-165; İbn Mace, Cihad, 37; Nesai, Cihad, 37)

Bir başka hadis-i şerifte ise Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurur: “Kim Allah’tan samimî bir şekilde şehit olmayı isterse yatağında ölse de Allah onu şehitler derecesine yükseltir” (Nesai, Cihad, 36) n

ABDULLAH KARA - DR HİLAL KARA

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.