Çanakkale Savaşından İbretlik Hikayeler |
10-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Çanakkale Savaşından İbretlik HikayelerKINALI HASAN Yüzbaşi Sirri Bey, ikindi vakti yeni gelen erati teftiş ederken, içlerinde bir tanesinin saçinin bir tarafi kinalanmiş oldugunu görür ve takilir: “Hiç erkek kinalanir mi? Mehmetçik: Buraya gelmeden evvel, anam kinalamişti komutanim” der ve sebebini bilmedigini ilave ederKomutanin istegi üzerine anasina haber salar, “Niye benim saçimi kinaladin?” Gelen cevabi mektupta şunlar yazar: “Ey gözümün nuru Hasan’ım, Köyümüzde rahat rahat oturalım mı? Vatan sevgisi içimizde alev alev yanıyorSen ecdadından, babandan aşağı kalamazsın Ben, senin anan isemBeni ve seni Allah yarattı, vatan büyüttüAllah, bu vatan için seni besledi Bu vatanın ekmeği iliklerinde duruyor Sen bu ailenin seçilmiş kurbanisin Hasan’ım, söyle zabit efendiye Bizim köyde kurbanlık ayrılan koyunlar kınalanır Ben de seni evlatlarımın arasından vatana kurban adadımOnun için saçını kınalamıştım El-hükmü billah Allah, seni İsmail Peygamber’in yolundan ayırmasın Seni melekler şimdiden rahmetle anacaktir Gözlerinden öperim Anan - Hatice” GAZİ MEHMET AŞKIN’IN ANLATTIKLARI: “İngiliz donanması Saroz’dan top atışları ile bize son derece ağır kayıplar verdiriyorduBöyle bir atıştan sonra, aynı, birlikte silah arkadaşım Recep Eniştemin iki ayağı kopmuş çalıların üzerinde gördüm, henüz sağ idiYanına kadar gidebildimOnu o vaziyette görünce ağlamaya başladım Henüz ruhunu teslim etmeyen Recep Eniştem: “Kardeşim niçin böyle ah edip aglarsin, benim cigerimi daglarsin! Allah’ in verdigine merhaba! Takbir- i Rabbani böyle imiş! Onun kazasi geri çevrilmez ve hükmüne mani yoktur Elimizden ne gelirArzuladigim savaş yolunda olduO saadet bana yeter! Sen sag kalirsan, anamin elini benim içinde öp! Emzirdigi sütleri helal etsin!” dedikten sonra: “Başimi kibleye dogru çevir!” diye bildi Ruhu çoktan uçmuştu “Halil, bölükte süngü hücumuna kalkmıştı, ağır bir yara alarak yanıma yıkıldıBir mütted sessiz kaldı ve sonra: “Ahiretlik ölümüm yaklaştı, öldükten sonra cesedimi geriye götürtme, buraya ellerinle göm! Üzerimde harbediniz! Ta ki Gazilerin ayak seslerini Allah! Allah! Nidalarını rahatlıkla duyayım!” dedi ve gülerek ruhunu teslim etmişti “Karayürek deresi’ne doğru iniyorduk: Bir akşam beni keşif kolu çıkardılar bu derenin yatağında geziniyordumÇok susamış idim Dere şırıldıyordu, mataramı doldurdum Birkaç yudum içtiğimde, içtiğim suyun tadı çok başka idi avucuma mataradan su aldığımda, matarama doğdurduğum suyun kan olduğunu anladım” EDİNCİKLİ MEHMET ER "Edincikli Mehmet Er'in bir top mermisinin parçaladığı konumdan kanlar içerisinde bir et parçası sarkmaktadırYalvarırcasına: "Komutanım ne olur şu kolumu kes!" Sağ eliyle yakaladığı ve tuttuğu sarkık kola bakan Teğmen donmuşturEdincikli Mehmet Er tek ve emin sesi ile tekrarlar: "Allah Aşkına, Allah Rızası için kes şu kolumu!!!" Bu ilahi cümleleri eimr gibi işiten Teğmen Saip, bıcağı kola kola vururGık bile dememiştir, Edincikli MehmetBir sağ elindeki kola, bir ileride Allah! Allah! nidaları arasında çarpışan erlere bakar ve kolu fırlatır: "Bu kol vatana feda olsun," derYerdeki et parçalrından başını kaldıran Teğmen'in karşısında kimse yokturÇünkü, Edincikli, Hakla alış verişe başlayınca herşeyi, acıyı, özlemleri unutuyor, rahmet deryalarında, tecelli dalgalarında yıkanıp arınırken, kolunun fani bedenden ayrılma işlemini duymuyorduO ateş, o yangın fakat getirilmez feryatlar içinde, edincikli bu cehennemi ateş altında kendinden geçtiBir avuç istek ve özlem halinde yandı, tüttü Edincikli Mehmet, çoktan kolunun öcünü almak için vatan için Allah için hücum saflarına katılmıştıAlayların içine karışır, teke tek vuruşurOnu durdurmak mümkün değil artık, yine harikalar gösterir, bire bir dövüşür, bire on dövüşür, bire yüz dövüşür Allah'ın ıyla haklamadığı kafir kalmazAma kaderden kaçılmaz ki! Kolunun kopmasıyla kaybettiği kan onu halsiz düşürmeye başlamış Edincikli'ye şimdi de şehitlik mertebesi ekleniyorduGüzel yüzü soldu, sarardı, canı teninden süzüldüGözü dünyaya kapandı" Teğmen SAİP Çanakkale Savaşlarından 12 Alay 1 Bölük Komutanı İNSANLIK DERSİ : Çanakkale Savaşlar'ında savaşıp, bir kolu ile bir ayağını kaybeden Fransız Generali Bridges, yurduna döndükten sonra anlattığı bir savaş hatırasında şöyle diyor: "Fransızlar, Türkler gibi mert bir milletle savaştıkları için daima iftihar edebilirsinizHiç unutmamSavaş sahasında döğüş bitmiştiYaralı ve ölülerin arasında dolaşıyorduk az evvel, Türk ve Fransız askerleri süngü süngüye gelip ağır zaliyat vermişlerdiBu sırada gördüğüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutamayacağımYerde bir Fransız askeri yatıyor, bir Türk askeride kendi göleğini yırtmış onun yaralarını sarıyor, kanlarını temizliyorduTercüman vasıtası ile şöyle bir konuşma yaptık: - Niçin öldürmek istediğin askere ediyorsun? Mecalsiz haldeki Türk askeri şu karşılığı verdi: "Bu Fransız yaralanınca cebinden yaşlı bir kadın resmi çıkardıBirşeyler söyledi, anlamadım ama herhalde annesi olacaktıBenim ise kimsem yokİstedim ki, o kurtulsun, anasının yanına dönsün" Bu asil ve alicenap duygu karşısında hüngür hüngür ağlamaya başladımBu sırada, emir subayım Türk askerinin yakasını açtıO anda gördüğüm manzaradan yanaklarımdan sızan yaşlarımı dondurduğunu hissettimÇünkü, Türk askerinin göğsünde bizim askerinkinden çok ağır bir süngü yarası vardı ve bu yaraya bir tutan ot tıkamıştıAz sonra ikisi de öldüler" Fransız Generali BRIDGES Çanakkale Savaşları komutanı |
Çanakkale Savaşından İbretlik Hikayeler |
10-10-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Çanakkale Savaşından İbretlik HikayelerSAKA HÜSEYİN "İkinci Anafartalar taarruzundan sonra, Türk birlikleri Anafarta Ovası'na ve tepelere yerleşmişti 35 Piyade Alayı 2Bölük erlerinden Hayrabolu'lu Hüseyin alayın su ihtiyacını gidermekle görevli idi sabahın alaca karanlığında katırı ile yola çıktıBigalı Köyüne gidip, kuyulardan tahta, damacanalara su doldurup geriye dönüşünü akşamın karanlığına denk getirmeye çalışırdı Katır önde, bizim Saka Hüseyin arkada ama, yola çıkmadan evvel katırının kulağına eğilir, her defasında söylediği sözleri tekrarlardı: "Haydi, Büyük Anafarta Köyünün üstünden 35 Piyade alayının bulunduğu siperlere" katır gide-gele bu yollara alışmıştır Fakat yolda, Hüseyi'nin çenesi durur mu? Savaş var imiş! Yığınla yaralı taşırlar imiş, umurunda mı? O bir türkü tutturmuş gidiyordu: "Pınar baştan bulanır İner dağı dolanır Al başımdan sevdayı Buna can mı dayanır Rinna, rinna yarim Rinna, rinna" Saka Hüseyin damacanlarına suyu doldurarak "deh" deyip akşam karanlığında yola koyulurSiperlerde 2 Bölük su bekliyorYaralılar daha da çok su bekliyorlarBirden bire, yanı başında iki karaltı beliriyorGavurca haykırıyorlar! "Dur! kımıldama!" Hayrabolulu Hüseyin'in yapacak hiç birşeyi yok akıl almaz, gene de eşi görülmemiş büyük bir zeka kıvraklığı ile; düşman erlerine gevrek gevrek gülümsemeye başlar ve eliyle, koluyla katırının sırtında sallanan su damacanalarını gösterir, "Kumandan, kumandan?" diye geveleniyor ve büyük bir saygı ile anzak kumandanını selamlayarak "Emret gavur kumandan!" derDerhal bir tercüman bulunur Saka Hüseyin anlatmaya devam eder "Bu su damacanalarını kendi kumandanım gönderdi Sizin yaralılarınıza hediyemizdirDüşmanımız susamıştır, susuz kalmasınlar dedi Mülazım Efendi!" ve arkasından ilave ettiBu sudan verinde bir bardak ben içeyim der!" Anzak Teğmeni kıpkırmızı kesilir Gözleri dolarİlk iş Hüseyin'i kucaklayıp iki yanağından öpmekİkinci iş, Hüseyin'i tartaklayan devriyeleri bir güzel fırçalamak, üçüncü iş, Hüseyin'i siperin dibine oturtup soluklandırmak, o " comed bell" kutularından, Oxo et suyu özündeni sarma tütünden, cigara kağıtlarından, Topler çikolata paketlerinden bol bol yağdırmakBu aldıkları hediyeleri katırın sırtına vurur, kurnaz bir tilki gibi, siperden sipere zıplayıp kapağı ikinci bölük hattına atınca, bu sefer gözleri fal taşı gibi açılma sırası Mehmetçik' tedir" Baki Vandemir Paşa Çanakkale Savaşları Komutanlarından KAYBOLAN İNGİLİZ ALAYI "21 Ağustos 1915 günü savaşın en şiddetli ve son anlarında Anzak Suula Koyu 60 tepede gün ağrırken gök berraktıGörünürde altı veya sekiz tane, hepsi birbirinin eşi olan ekmek somunu biçimindeki bulut, 60 Tepe'nin üzerinde yayılmış duruyordu O sırada saatte 6 veya 8 kilometrelik bir hızla güneyden esen meltem olmasına rağmen, bu bulutların ne biçimleri ne de yerleri değişmiyordu Meltemin etkisiyle kayıp gitmediler Bunlar bulunduğumuz yere göre 60 derecelik bir yükseklikte asılı duruyorlardı Bulut kümesinin tam altına gelen yerde toprağın üstünde duran aynı biçimde bir bulut daha vardı Yaklaşık 250 metre uzunluğunda, 65 metre yüksekliğinde ve 60 metre genişliğindeydi Bu bulut oldukça yoğundu Yapısı katı maddeymiş gibiydi İngilizlerin bulunduğu bölge savaş yerine 1000 metre kadar uzaklıktaydı Bütün bunları Yeni Zeland kıtasının birinci sahra birliğine bağlı 3 bölükteki 22 asker öldü Aralarında biz de vardıkİçinde bulunduğumuz siperden güneybatı doğrultusunda yere inmiş bulut duruyordu Bulunduğumuz yer 60 Tepe'ye göre 90 metre daha yukarıda olduğundan üstten görebiliyordukBu bulut daha sonra Kayaçık Dere denilen kuru bir derenin yatağına doğru ilerlediğinde onun daha önce durduğu zemine bütünüyle görebildik Bu bulut diğerleri gibi açık gri renkteydi Daha sonra 4 Norfolk Taburu'nun bu kuru dere yatağında harekete geçerek 60 Tepe'ye doğru uygun adım yürüyüşe geçtiğini fark ettik Buluta vardıklarında hiç çekinmeden dosdoğru içine girdiler Ama tekrar içinden çıkıp 60 Tepe'de savaşa katılan hiç bir kimse olmadı Bir süre sonra askerlerin sonuncusu da görünmez olunca , bulut sanki yükünü almışcasına yerden yükseldiHerhangi bir bulut gibi yukarıda duran diğerlerine ulaşıncaya kadar yavaş yavaş havalandıBu ana kadar yukarıdaki bulutlar yerlerinde duruyorlardı Yerdeki bulut yükselip aynı hizaya gelir gelmez birden kuzeye doğru uzaklaşmaya başladılarTrakya istikametine doğru gittiler Bir saat içinde de gözden kayboldular Savaş sonunda bu tabur kayıp veya yok edilmiş sayıldıAnzak çıkarmasının 50 Yılında geç de olsa aşağıda imzası olan bizler anlattığımız bu olayın kelimesi kelimesine doğru olduğunu beyan ederiz İstihkam eri 4/165 künyeli, F Reichardt Malata Bay Of Plenty İstihkam eri 13/416 künyeli , DNevnes 157 King Street Cambridge JL Newman, 75 Freyberg Street Octumoctai Tauranga 21081965 / AVUSTRALYA NOT : 1- İngiliz baş komutanı General Hamilton, bu olayın vuku bulduğu günü korkunç itirafı, yine bir gün sonra günlüğüne şöyle geçirir: "22 Ağustos 1915 günü Çalılık arazi içinde cereyan eden karşılıklı düello korkunç bir şekilde hükmünü sürdürdü Sis ve topçu ateşi yönünden, Allah dün Türklerden yana idi" der 2- Savaştan sonra 1918 yılında İngiltere hükümeti, Türkiye'ye resmi bir yazı gönderirv Ve kaybolan alayın akibetini sorarVe Türkiye şöyle bir cevap verir: "Türkiye ne onları esir etmiştir, ne de ölüm kayıtları vardırHiçbir şekilde, bu askerlerle ilgili bir bilgiye sahip değildir" 3- Bu olayın görgü tanıkları olan yukarıdaki üç Yeni Zelandalı asker savaştan tam 50 yıl sonra basın önünde bu itirafta bulunmuşlardır Fransız Savaş Gemisi Bouvet “ Denizlere hakim olan dünyaya hakim olur” düşüncesiyle hareket eden İngilizler, boğazları ele geçirmek için donanmanın yeterli olacağına inanıyorlardı Bahriye Nazırı Churchill’in planları Akdeniz filosu komutanı Amiral Carden tarafından da desteklenince, Lord Fisher’ın şüpheli gördüğü bu harekatın donanma ile yapılmasına karar verildi Tarihinde hiçbir yenilgi almamış olan İngiliz donanmasının silah, teknoloji ve başarı açısından kendine güveni tamdı Dünyanın yenilmez donanması, Fransa’nın da desteği ile dünyanın en büyük armadasını oluşturuyordu Bu donanmaya karşı gelebilecek hiçbir güç düşünülemezdi Hele ki yıpranmış, teknoloji açısından zayıf ve parçalanmak üzere olan Osmanlı, bu armada ile asla baş edemezdi İtilaf Devletleri’nin deniz harekatı 19 Şubat 1915’te başladı 13 Mart 1915’e kadar düşman gemileri tabyaları top ateşine tuttu, mayın tarama gemileri olabildiğince yol açtı Boğazları zorlayarak geçebileceklerine inanan düşman kuvvetlerinin, kararlı ve dirençli bir karşılık almaları bu işin o kadar da kolay olmadığını gösteriyordu Bir ay boyunca yapılan binlerce mermi atışının ardından çok da büyük bir gelişme elde edilememişti 18 Mart’a kadar geçen bu dönemde boğazın girişinde bulunan Rumeli yakasındaki Seddülbahir ve Ertuğrul tabyaları ile, Anadolu yakasındaki Kumkale ve Orhaniye tabyaları tahrip edilmişti Boğaza giriş kapıları aralanmış ama hala ilerde olacaklar belirsizdi Ve 18 Mart 1915 sabahı geldiğinde kimse günün sonunda neyle karşılaşacağını bilmiyordu 17 Mart 1915’te Amiral Carden’in yerine Amiral De Robeck’in atanmasıyla 18 Mart da gerçekleşecek plan uygulamaya konuluyordu Plana göre; 18 Mart sabahı 3 deniz tümeninden oluşan düşman filosu boğazda belirdi Filonun en güçlü gemilerinden oluşan 1 Tümen bizzat Amiral de Robeck tarafından kumanda ediliyordu Queen Elizabeth, Agamemnon, Lord Nelson muharebe gemileri ve Inflexible muharebe kruvazöründe oluşan 1 Tümen, saat 10:30’da boğazdan içeri girdi Filonun önündeki muhripler savaş alanını tanıyorlardı Planlanan noktaya ulaşıldığında Queen Elizabeth’in hedefi Rumeli Mecidiye Tabyası, Lord Nelson’un hedefi Namazgah Tabyası, İnflexible hedefi ise Rumeli Hamidiye Tabyası idi “A Savaş Hattı” olarak adlandırılan bu plan 1130’da uygulanmaya başlandı ve 1130’da merkez tabyalarına ateş başladı Bu arada düşman gemileri Kumkale’den gelen tedirgin edici ateş hattına da girmişlerdi Obüslerden üstlerine ateş yağıyordu Yine de mesafe uzak olduğundan Türk bataryaları savaş gemilerine karşılık veremiyordu Saat 1200 sularında Çimenlik, Rumeli Hamidiye ve Anadolu Hamidiye ateş almıştı B Hattı diye adlandırılan Amiral Guepratte komutasındaki 3 Tümen Suffren, Bouvet, Goulois, Charlemagne adlı dört Fransız gemisiyle Triumph ve Prince George adlı iki İngiliz muharebe gemisinden oluşuyordu Plana göre bu tümen 1 Tümenin arkasından hareket geçti ve B hattı önündeki yerini aldı Yavaş yavaş yaklaşan gemiler bu cesurane ilerleyişlerinde Türk bataryalarından düşen mermi ateşi altında B hattına vardılar Şiddetli yapılan karşılıklı çatışmalarda aradaki bataryalar sustuysa da merkez bataryalar ateşe devam ediyorlardı 900 yarda kadar içeri sokulduklarından şiddetli ateş bu gemilerin üzerine yağıyordu 3 Tümene ait olan iki İngiliz gemisi Triumph ve Prince George A hattının kıç omuzluklarında yerlerini almış Rumeli Mesudiye ve Yıldız Tabyalarını hedeflemişlerdi Rumeli merkez bataryaları çok yoğun bir ateş altındaydı Mermilerin çoğu tabyalar içine düşmüş, telefon hatlarını bozmuş, yangınlar çıkarmıştı Rumeli Mecidiye tabyası topçuların şehit olması ile devre dışı kalmıştı Planın ikinci aşamasında Türk bataryaları üzerinde yeteri kadar üstünlük sağlanabilirse Albay Hayes Sadler komutasındaki 2 Tümen devreye girecekti Ocean, İrresistible, Albion, Vengeance, Swiftsun ve Majestic’ten oluşan 2 Tümen, 3 Tümenin yerini alacak ve B Hattından son olarak yakın muharebe yapılarak Tabyalar içinde olmayıp mayın hatlarını savunan toplar tahrip edilerek bombardımandan hemen sonra mayın tarama işlemlerine başlanacaktı Fakat 3 Tümenin yerini alacak 2 Tümen gelmeden önce beklenmedik bir şey oldu Saat 14:00’e doğru Suffren büyük bir hızla boğazı terk etmekte ve Bouvet’de onu izlemekteydi A hattını geçmek üzereyken Fransız gemisi Bouvet’de bir iki patlama oldu ve Anadolu Hamidiye tabyasınca ateş altındayken 3 dakikada suların altına gömüldü Derin bir şaşkınlık yaşanıyordu Queen Elzabeth ve Agamemnon dışındaki bütün gemiler ateşi kestiler Muhripler ve istimbotlar personeli kurtarmaya gittiklerinde 20 kişi kurtarılabilmiş, 603 kişi sulara gömülmüştü Bu arada 1230 sularında Goulois isabet almış ve ağır yaralarla boğazı terk ediyordu 1530 sularında mayına çarpan Inflexible’ın durumu kötüydü ama yoğun çabayla Bozcaada’ya ulaştı 2 Tümen İngiliz gemileri, 3 Tümenin yerini aldığında bu manzara ile karşılaşmıştı Saat 1430’da ateşe başlayarak 10 yardaya kadar yaklaştılar Namazgah tabyasını bombardıman ediyordu Saat 1500’te Rumeli Hamidiye daha sonra da Namazgah aldığı isabetle savaş dışına kalmıştı Anadolu Hamidiye tabyası hasar görmemişti ve İrrisistible’a ateş ediyordu Saat 1514’de İrrisistible’ın yanında korkunç bir patlama duyuldu Saat 1615’te tabyalarda uzaklaşmak isterken bir mayına çarptı Bu bölgede bir gece önce Nusret’in döktüğü mayınlar hiç hesapta yokken can alıyordu Bölgenin mayınlı olduğunu anlayan Amiral de Robeck 2 Tümenin geri çekilmesi için emir verdi 1805’te geri çekilirken Ocean da mayına çarpmıştı Güçlü top ateşine rağmen Ocean’ın personeli muhripler tarafından boşaltıldı 18 Mart’ta yaşananlar şaşkınlık yaratmıştı Lord Fisher gibi ordusuz bir donanmanın başarıya ulaşamayacağını söylayenler haklı çıkıyor, de Robeck ve Churchill gibi hala donanma ile boğazları zorlayıp İstanbul’a çıkılabileceği düşüncesi yeni hareket planları doğuruyordu Doğal ve kültürel değerleri yanısıra dünya savaş tarihi açısından büyük önem taşıyan ve Mustafa Kemal komutasındaki Türk ordu birliklerinin dünyayı şaşırtan cesaret ve kahramanlıklarının sergilendiği Çanakkale Savaşlarının izlerini ve anılarını korumak amacıyla 1973 yılında Milli Park ilan edilmiştir Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı, ilimizin en önemli gezi yerlerinden birisidir Parkın kara sınırlarını Gelibolu Yarımadası'nın Saroz Körfezindeki Ece Limanı ile Çanakkale Boğazında yer alan Akbaş İskelesi arasında çizelecek bir hat oluşturur Seddülhabir Köyü çevresindeki Tekke ve Hisarlık Burunları, Ertuğrul, Morto, İkiz koyları, Alçıtepe, Kerevizdere, Zığındere ile kuzeydoğuda yer alan Arıburnu, Conkbayırı, Kocaçimen, Kanlısırt, Anafartalar ve Suvla koyları, savaşın cereyan ettiği başlıca alanlardır Çanakkale Savaşları sırasında büyük cesaret göstererek şehit olan birlikler ve şahıslar adına bugün Gelibolu Yarımadasında çok sayıda şehitlik vardır Herbiri ayrı bir kahramanlık örneği olan bu şehitliklerin en önemlisi Morto Koyu'nda, Hisarlık tepe üzerinde tüm şehitlerimizin anısına dikilen ÇANAKKALE ŞEHİTLER ABİDESİ'dir Gelibolu Yarımadası üzerinde, Çanakkale Savaşlarında hayatlarını kaybeden yabancı askerler için de anıt ve mezarlıklar vardır |
|