Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kadını, milli, mücadelede, türk

Milli Mücadele'de Türk Kadını

Eski 10-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Milli Mücadele'de Türk Kadını



Türk milletinin var olma savaşı olan Millî Mücadele’de kadınlarımız da yerini almıştır Bu dönemdeki kadın faaliyetlerini miting, basın, dernek ve cephe faaliyetleri olmak üzere dört ana başlık altında inceleyebiliriz

1 Mitinglerde Türk Kadını

Türk topraklarının içine düştüğü acı durumdan kurtarılması için memleketin her tarafında yabancı işgaline karşı protesto mitingleri başlamıştı, ilk miting Redd-i ilhak Millî Heyeti’nin 14-15 Mayıs 1919 gecesi yaptığı çağrı üzerine İzmir’in Maşatlık semtinde düzenlenmiştir Bundan sonra hem İstanbul’da, hem de yurdun çeşitli yerlerinde bir çok miting yapılmıştır 1919 yılında 16 Mayıs’ında Denizli, Kastamonu, Tavas, Bayramiç ve Seydişehir’de; 17 Mayıs’ta Giresun, Trabzon, Zonguldak, Edremit ve Çal’da; 18 Mayıs’ta İstanbul Darülfünun konferans salonunda hocaların protesto konuşmalarından sonra hanımlar da konuştular Bu arada Bursa, Erzurum ve İzmit’te de mitingler düzenlendi

İstanbul’da ilk miting, 19 Mart 1919’da Inas Darülfünunu öğrencileriyle Asrî Kadınlar Cemiyeti üyeleri tarafından düzenlendi ve işgal kuvvetleri protesto edildi

İzmir’in işgalinden iki gün sonra Üsküdar Kız Koleji’nde bir toplantı yapılmıştı Burada toplanan kadınlar ve konuşmacı olarak katılan Halide Edip, bu işgali şiddetle kınadılar

18 Mayıs 1919’da İstanbul Dârülfünûn’unda yapılan toplantıda bir hanım:

“Kim demiş bir kadın küçük şeydir,

Bir kadın belki en büyük şeydir”

diyerek, Türk kadınının erkeği yanında mücadeleye hazır olduğunu haykırıyordu

19 Mayıs 1919’da yapılan Fatih Mitingi’nde ise kadınlardan Halide Edip, Meliha ve Naciye hanımlar konuşmuştur

Halide Edip konuşmasında şunları söylüyordu: “Müslümanlar, Türkler! Türk ve Müslüman bugün en kara gününü yaşıyor Gece, karanlık bir gece Fakat insanın hayatında sabahı olmayan gece yoktur Yarın bu korkunç geceyi yırtıp, parlak bir sabah yaratacağız

“Bugün elimizde top, tüfek denilen alet yok; fakat ondan büyük, ondan kuvvetli bir silahımız var; Hak var, Allah var Tüfek ve top düşer Hak ve Allah bakidir Topunun yüzüne tükürecek kadar, evlatlar, analar, kalbimizde aşk ve iman, milliyet duygusu var

Bu tesirli sözlerle halkı canevinden vuran Halide Edip padişaha da şöyle sesleniyordu: “Biz padişahımızdan bize babalık etmesini rica ederiz Biz erkeklerimizle beraber milletin kalbinden gelen en kuvvetli, en akıllı, en cesur, milleti en çok temsil edecek bir kabine isteriz

Aynı mitingde konuşan, Inas Darülfünunu mensubu Meliha Hanım, vatanın içinde bulunduğu durumdan kurtarılması için canların feda edilmesi gerektiğini belirterek, “Vatanımızı kurtarmak için yaşayacağız; kuvvetle iman ediyoruz ki, büyük Allah’ımıza sığınarak, cebr ile alınan bir hak elbette iade edilecektir” diyordu

Bu miting sonrasında Halide Edip ve iki öğrenci padişaha gitmek için görevlendirilir Ondan millete sahip çıkmasını isteyeceklerdir Ancak, padişah kabul etmeyince, dileklerini yaverleri vasıtasıyla iletirler Ayrıca, Amerika Cumhurbaşkanı Wilson’a işgali protesto eden telgraflar çekilir

20 Mayıs 1919’da Üsküdar Doğancılar’da yapılan mitingde Asri Kadınlar Cemiyeti adına Sabahat Hanım bir konuşma yapar Konuşmasında, milletin ve özellikle kadınların millî hislerini harekete geçirerek mücadele arzusu uyandıran şu sözlere yer verir:

“İşte, hayatı, ruhu Türk olan İzmir’i bugün Yunanlılar aldılar Belki yarın sinemizden bir şey, kalbimizden bir hayat koparır gibi birer birer Konya’mızı, Bursa’mızı, hatta evvet bütün güzellikleri ile çok sevgili İstanbul’umuzu isteyecekler O zaman, bu hayatımıza zehirli tırnaklarını takıp her fırsatta bizi biraz daha ölüme yaklaştıran bu kahredici kuvvetler karşısında, yine bu sükût ve tevekkülle mi yaşayacağız? Ben buna hayır diyorum, biz kadınlar bu hak cihadında en önde olacağız ve medeniyete riyalar söyleyen varlıklara her zaman lanetleri, lanetleri

Bu mitingdeki konuşmacılar arasında Asrî Kadınlar Cemiyeti üyesi Naciye Hanım ve Üsküdar Sanayi Mektebi Fransızca öğretmeni Zeliha Hanım da vardı

Bu miting sonunda, Türklerle meskûn yerlerin taksim edilemeyeceğinin basın yoluyla bütün dünyaya duyurulması kararlaştırılmıştır

22 Mayıs 1919’da yapılan Kadıköy mitinginde yaklaşık 20 bin kişi toplanmıştı Konuşmacılar arasında Halide Edip ve Münevver Saime bulunmaktaydı

Münevver Saime, işgal kuvvetleri tarafından tutuklanmasına sebep olacak olan konuşmasında şöyle haykırıyordu:

“Her Türk’ün söylemek istediği, fakat niçin bilmem yüksek sesle söylemekten çekindiği bir kaç sözü ben açıkça söylemek isterim Evet, açık söylüyorum kardeşlerim Aldatıcı kaynakların yazdıkları haberlere inanmayın Bizim tamamiyet-i mülkiyemizi muhafaza edecekler Fakat, hangi hudut dahilinde? Bu tasrih edilmedikçe Türkiye’de sulh mümkün olmayacaktır Ben bu kanaatteyim İsyan etmeyecek bir Türk kalbi de tanımıyorum

“Biz yalnız ağlıyoruz Ağlamakla kazanılacak hıçkırıklarımızı işitecek kalb yok Teşkilâtı nihayet fiiliyata bağlamak lâzımdır diyen Münevver Saime, evladını Türklük şuuru ile yetiştirip, vatanın kurtuluşuna yardım edeceğini belirtiyordu

Bu sözler açıkça “isyan” mahiyetinde idi Bunun üzerine işgal kuvvetlerince tutuklandı Ancak, Münevver Saime, daha sonra bir yolunu bularak Anadolu’ya kaçtı ve orada Millî Mücadele’ye katıldı

Bu hadiseden sonra İstanbul’da miting yapmak yasaklanır Ancak, buna rağmen, 23 Mayıs 1919 Cuma günü bir miting yapılır, işgal kuvvetleri havadan takip ederler

Bu mitingde şair Mehmet Emin (Yurdakul), İstanbul basını adına Fahrettin Hayri Bey, Halide Edip Hanım, Selim Sırrı (Tarcan) ve Dr Sabit Beyler konuşmuştur Bunların içinde Halide Edip şöyle diyordu:

“Dâvamızı ilân ediyorum Bu dâvamız da Türkiye’nin hak ve istiklâlidir Türkler, Türkiye’nin ebedî hakkına asla dokundurmayacaklar, yarın Hakk’ın mahkeme-i kübrâsı önünde zâlimlerin hepsi mahkemeye çekilecek, onlara bizim kanlarımızı döktürdünüz diyecekler İşte kardeşlerim, işte evlâtlarım, dâvanızdan kaçmayınız O gün size hak verecekler, bugün iki dostunuz vardır Birisi, kalbi mabetleri bizimle bir olan Müslüman dünyası, birisi zâlimleri yakasından sürükleyecek hak sahibi büyük milletlerdir

Kardeşlerim! Evlatlarım! Osmanlı toprağında böyle muazzam, böyle tarihî bir gün belki bir daha idrak etmeyeceğiz Evlatlarım, öyle bir gün olur da bir daha toplanamazsak, içimizde ölenler olursa, Türkün istiklâl bayrağı ile mezarı üzerine geliniz

Halide Edip, konuşmasının sonunda orada bulunanlara iki konuda yemin ettirir:

1- insanlık ve adalet esaslarına bağlı kalmak,

2- Hangi şartlar altında olursa olsun hiç bir kuvvete boyun eğmemek

Halide Edib’in bu konuşması açıkça fiilî mücadeleye davet idi Zaten bunun üzerine hakkında tutuklama kararı çıkmış, O da Anadolu’ya geçerek Millî Mücadele’ye katılmıştır

30 Mayıs 1919 tarihli ikinci Sultanahmet Mitingi’nde konuşan Şükûfe Nihâi de vatanını çok sevdiğini belirterek, “Aziz vatan, beşiğimiz sendin, mezarımız yine sen olacaksın” sözleriyle dinleyenleri galeyana getiriyordu

13 Ocak 1920 Sah günü Sultanahmet Meydanı’nda “İstanbul Türktür ve Türk Kalacaktır” isimli üçüncü bir miting düzenlenmiştir 150 bin kişinin katıldığı bu mitingde, kadınlardan, Muallimler Cemiyeti Başkanı Nakiye (Elgün) Hanım bir konuşma yapar

Nakiye Hanım bu konuşmasıyla kadınların erkeklerin yanında mücadeleye hazır olduğunu ifade ederken, bu durumda Türk milletinin ne yapması gerektiğini de söylemiş oluyordu

“Önümüzde açık iki yol var: Biri, tarihimize şanımızla devam etmek, diğeri gözlerimizle beraber tarihimizi de kapayıp ebediyete götürmektir

İstanbul mitingleri önce İzmir, sonra da İstanbul ve diğer bölgelerin işgalini protesto maksadıyla yapılmıştı Böylece hem padişaha, hem de İtilâf devletleri ve dünya devletlerine seslenilmek isteniyordu Gaye vatanın kurtarılması idi Bu maksatla, Türk milletine cesaret ve heyecan verilerek, bu kötü kaderine karşı mücadeleye çağrılıyordu

Bu faaliyetlerde Halide Edip, Şükûfe Nihâi, Nakiye (Elgün), Münevver Saime, Meliha, Sebahat ve Naciye gibi hanımlar da yerlerini aldılar Bunlar, öylesine bir cesaret ve vatan sevgisiyle konuştular ki, basında çoğu sansür edildi, haklarında tutuklama emri verildi Bunlardan Halide Edip ve Münevver Saime Anadolu’ya kaçarak fiilen Millî Mücadele’ye katılmışlardır Bu devrede Münevver Saime “Asker Saime” adıyla anılacaktır

2 Basında Türk Kadını

Bu dönem basınında hanım yazarlarımızın en çok dikkat çekenleri Halide Edip ve Müfide Ferit’tir Bu ikisi, özellikle Hâkimiyet-i Milliye ve Irade-i Milliye gazetelerinde yazmışlardır

Halide Edip, Millî Mücadeleyi tanıtarak, halkı cesaretlendiren eserler kaleme almıştır Dağa Çıkan Kurt (1922), Ateşten Gömlek (1922), İzmir’den Bursa’ya (1922) bunlar arasındadır

Halide Edip, “İstanbul Gençlerine” başlıklı yazısında onlara vazifelerini şöyle hatırlatır:

“Hani siz miydiniz, bir gün Sultanahmed’in ebedî minarelerinden sarkan siyah bayraklar altında Allah’ı şahit tutarak benimle yemin ettiniz! Değil bir fırka olacak kadar, beş bin, on bin kişi, belki yüz bin kişi birden, semâdânî bir gök gürültüsü gibi, bayrağınızı yere getirmeyeceğinize, aziz Türkiye’yi topraklara geçmiş bir tarih harabesi gibi gömdürmeyeceğinize ağlayarak yemin ettiniz!

Şimdi neredesiniz?

Sultan Ahmet’le ve Fatih’le birlikte yemin ettik Hissediyorum ki, bu güzel ve ebedî aşkı size anlatamazsam, ben de o günkü yeminime sâdık kalmamış olacağım Kalbimin gözleri İstanbul’da, Fatih’ten gelecek arkadaş fırkanın ayak seslerini dinliyorum

Halide Edip, mitinglerde yaptığı ateşli konuşmalardan sonra şimdi de kalemiyle İstanbul gençleriyle birlikte bütün Türk milletine hitap etmekteydi Bu yazıların korkak ve mütereddit gençleri İstanbul’dan Anadolu’ya çekmek yolunda büyük etkisi olduğu gibi, mücadele içindeki gençlerin de azmini kuvvetlendiriyordu

Halide Edib’in “Duatepe” isimli yazısı burada kazanılan zaferi;

“Aziz’in Karısı” ve “Uzeyir’in Karısı” başlıklı yazıları da Yunan zulmü altındaki köylülerin perişan hâlini dile getirmektedir “Kırmızı Tepe” adlı makalesi, Polatlı savaş meydanını tasvir ederek, şehitliğin faziletlerinden bahisle milleti mücadeleye teşvik etmektedir

Yazılarıyla milletin mücadele azmini ayakta tutmaya çalışan Müfide Ferit ise genellikle Hâkimiyet-i Millîye’de yazmakta idi “Türk Askeri” isimli yazısında, müttefikleri, yenildiği için mağlûp sayılan Türk askerinin I Dünya Savaşı’ndaki başarılarından bahsettikten sonra, Anadolu hareketini takdirle karşıladığını belirten satırlara yer veriyordu:

Yalnız sen ey mübarek, ey asil asker, yalnız sen arslan başını kaldırdın Günler karardıkça sen parladın Yalnız sen bey alnını onlara gösterdin Ve bir ilâhî istiklâl heykeli gibi, elinden mekanizması çalınmış tüfeğin, vatan kapısına koştun, buraya girilmez dedin

Dünya sana karşı idi, fakat sen şecaatinle, ulüvv-i cenabınla, hakkınla dünyadan kavî oldun Yaşa Türk Askeri!

Müfide Ferid’in bu dönemde yazdığı yazılar arasında “Gaziantep” başlıklı yazısının ayrı bir yeri vardır Anteplilerin müdâfaalarından gururla bahseden yazar, bu vesileyle diğer halkın da azim ve şevkini kuvvetlendirmeye çalışır

Müfide Ferit, “Kara Haber” başlıklı yazısında, İzmir’in işgalini ve yaralıların ümitsizlik içinde bekleyişlerini anlatır Kara haberi bir kandil günü aldığını, İstanbul’da kandillerin yandığı sırada, İzmir’in alevler içinde yanarak aydınlandığını söyleyerek insanların hissiyatına hitap eder “Hayret” başlıklı yazısında, Sultanahmet Mitingi’nde milletin hislerini, heyecanını, üzüntüsünü dile getirir “Zafer” isimli yazısı, İnönü Zaferi’nden bahseden ümitvar bir yazıdır

3 Cemiyetlerde Türk Kadını

Millî Mücadele dönemindeki kadın cemiyetlerinin asıl amacı, vatanın kurtarılması için hizmet etmektir Bu maksatla yardım toplama, geniş kitleleri yardıma çağırma faaliyetlerinde bulunurlar Asrı Kadınlar Cemiyeti ile Hilâl—i Ahmer Kadın Kolları, özellikle askere giyecek temini ve ordunun sağlık hizmetlerinde çalışmışlardır Türk Ocakları ve Muallimler Cemiyeti’nde çalışan hanımlar da mücadeleye büyük katkılarda bulunmuşlardır 25Fakat, bu dönemin en önemli cemiyeti, Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti’dir Önce Sivas’ta kurulan bu cemiyetin, daha sonra diğer illerde de şubeleri açılmıştır Biz burada sadece iki dernekten bahsedeceğiz

Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti

Cemiyet, 5 Kasım 1919 Cuma günü, Sivas’ta Numune Kız Mektebi’nde toplanan hanımlar tarafından, memleketin bütünlüğü ve istiklâli için çalışmak üzere kurulmuştur Sonra İstanbul hükümetine ve itilaf devletleri temsilcilerine, işgali protesto eden telgraflar çekmişlerdir

Cemiyetin ilk toplantısında Vali Reşit Paşa’nın hanımı Melek Reşit Hanım, memleketin içinde bulunduğu vahim durumu anlatan ve hayırlı bir sulh imzalanıncaya kadar faaliyetlerinin devam edeceğini belirten bir konuşma yapmıştır

Yönetmeliğin 1 maddesi uygulamaya konularak, diğer şehirlerde de cemiyet’e bağlı şubeler açılmıştır Meselâ: Amasya (başkan Asiye Remzi), Kayseri (başkan Seyyide), Niğde (başkan Feride), Erzincan (başkan Ayşe), Bolu, Burdur (başkan Fıtnat), Pınarhisar (başkan Refia), Kangal (başkan Ulviye), Erzurum gibi Bunlar Sivas’taki merkezle daimi bir ilişki içinde idiler26

Cemiyette görev alan hanımlar genellikle bölgenin ileri gelen ailelerine mensuptur Bu da cemiyet üyelerinin yakınlarından maddî-mânevî yardım aldıklarını gösteriyor

Cemiyet, aynı zamanda İstanbul’daki gazetelerde yayınlanan zararlı yazılara son verilmesi için Osmanlı Matbuat Cemiyeti’ne de bir telgraf çekmiştir Telgrafta, İstanbul gazetelerinin ülkenin istiklali için yeterli mücadele vermedikleri için üzüldüklerini ve kınadıklarını belirtiyorlardı, İstanbul gazeteleri şu ittihatçıdır, şu İtilâfçıdır diye birbirlerini suçlamak yerine, ülkenin problemlerine çare bulmaya çalışsınlar Her ne olursa olsun, önemli olan vatanını unutmayan, seven bir vatan evlâdı olmasıdır Bir kaç lekeli ittihatçı yüzünden bütün ittihatçılar suçlanamaz Biz Anadolu’da kadın-erkek kurtuluş için savaşıyoruz Fırka lâfından bile nefret ediyoruz Biz erkeklerimizle birlikte mücadele ederken, İstanbul gazeteleri vatan yolunda yayın yapmak yerine, ahlâksızca yayınlara devam ederlerse onları boykot edeceğiz, okumayacağız ve memlekete sokmayacağız, diyorlardı

Cemiyetin faaliyetleri, başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere, Millî Mücadele’nin ileri gelen kadrosu tarafından takdir ve şükranla karşılanmış teşvik edilmiştir

Müdafaa-i Hukuk Kadınlar Şubesi

Millî Mücadele döneminde Kastamonu’da 10 Aralık 1919’da kurulan cemiyetin başkanı: Mevlevî şeyhi Amil Çelebi’nin eşi Zekiye Hanım

Cemiyetin sekreterliğini yapan Saime (Ayoğlu) Hanım, faaliyetleri hakkında bilgi vermektedir Buna göre, mahalle mahalle gezilerek, konferanslar, müsamereler, mevlitler, mitingler düzenlenerek millî dâvanın önemi anlatılıyordu Toplanan yardımlar cepheye ulaştırılıyordu Yabancı devlet

başkanlarının eşlerine protesto telgrafları gönderilerek, Türk milleti hakkında reva görülen haksızlıkları anlatıyorlardı Ayrıca şehit ailelerine yardım yapılıyor, çocuklarına sünnet düğünleri tertip ediliyordu

Cemiyet, 10 Aralık 1919’da Kız Muallim Mektebi bahçesinde büyük bir toplantı düzenleyerek, işgal karşısında halkın tepkisini dile getirir İnsan haklarından bahisle yurdun düşmanlardan temizlenmesi istenir, padişaha, sadrazama ve yabancı devletlere protesto telgrafları çekilir

15 Ocak 1920’de Loyd George’un İstanbul ve Boğazlar ile ilgili sözlerine tepki olarak bir toplantı düzenlenir Burada başkan Zekiye Hanım, bütün halkı mücadeleye çağırır Toplantı sonunda, İtilâf devletlerinin ileri gelen yöneticilerinin hanımlarına telgraf çekilerek şöyle denir:

“Türk Milletinin kadınlı erkekli savaşlarda can vermeyi asla düşünmeyeceğini, eğer silah ve cephanemizin bulunmadığına ümit bağlanıyorsa, düşmanları tırnaklarımızla boğacağımızı ve gerekirse toprağın üstünde şerefsiz yatmaktansa, toprağın altında kahramanca yatmayı tercih edeceğimizi bildiririz

4 Cephede Türk Kadını

Millî Mücadele, Türk milleti için bir ölüm-kalım savaşı idi Bunun farkında olan Türk kadınları da fiilî olarak cepheye katılmakta gecikmedi

Gerçi tarihimizde cephede bizzat savaşmış kadın kahramanlara rastlanmaktadır Meselâ 93 harbinde Aziziye tabyalarında kadınları peşine takarak kahramanca mücadele veren Kara Fatma ve Nene Hatun, efsaneleşmiş iki isimdir

Millî Mücadele’ye katılan Türk kadınları da bu zincirin halkalarını meydana getirmektedirler Şimdi bu hanımlardan ismini bilebildiklerimizi gözden geçirelim

Asker Saime

İstiklâl Harbi başladığında Darülfünun öğrencisi olan Münever Saime, Kadıköy mitinginde yaptığı konuşmadan sonra tutuklama emri çıkınca, Anadolu’ya geçerek Millî Mücadele’ye katıldı Garp cephesinde görev aldı ve özellikle cephe gerisinde ve istihbarat işlerinde önemli başarılar gösterdi, İzmit’te bir görevi yerine getirirken yaralandıysa da belli etmeden vazifesini yapıp tamamladı Asker Saime diye anıldı

Kuvvetli bir fikir edebiyatçısı olan Saime, savaş sonrasında öğretmenlik yapmıştır

Kılavuz Hatice

Pozantı’da mücadele etmiştir 8 Mayıs 1920’de gece Fransız kuvvetlerine Kumcu Veli ile birlikte kılavuzluk ederek, onları Türklerin ateş hattına sokmuştur Fransızlara, en kritik nokta olan Karboğazı’na sıkıştıklarını ancak gün ışıyınca anlayacaklardır Bu arada Hatice kaçarak Türk tarafına geçer Bu şekilde Fransız askerleri esir edilir Bu hadisedeki rolünden dolayı Kılavuz Hatice olarak anılan bu Türk kadını hakkında fazla bir bilgimiz yoktur

Tayyar Rahmiye

Güney cephesinde 9 Tümende gönüllü olarak bir müfrezenin komutanlığını yapmıştır Osmaniye’de Fransız karargâhına saldırı için görevlendirilen müfreze 1Temmuz 1920’de harekete geçer Fakat, bu arada askerlerde bir duraklama meydana gelir Bunun üzerine, “Ben kadın olduğum halde ayakta duruyorum da, siz erkek olduğunuz halde yerlerde sürünmekten utanmıyor musunuz?” diyerek erkekleri tahrik eden Tayyar Rahmiye karargâhın alındığını göremeden şehit düşer Bu harekât sonrası 80 tüfek, 2 makinalı tüfek ele geçirilmiştir

Fatma Seher Hanım (Kara Fatma)

Erzurumlu Yusuf Ağa’nın kızı olan Fatma Seher Hanım, aynı zamanda merhum bir binbaşının da eşidir Millî Mücadele’de oğlu ile birlikte çarpışmış, İzmit’te görev yapmıştırKendinin söylediğine göre, I Dünya Savaşı’nda Edirne’de Yanıkkışla’da çarpışmıştır Mütareke’den sonra Erzurum’a dönmüştür Millî Mücadele’de Adana, Dinar, Afyon Karahisar, Nazilli, Sarayköy ve Tire’de asker olarak çalışmıştır Bunu, gösterdiği evraklar ispatlamaktadır Hatta, bir savaş sırasında göğsünden yaralanmıştır Harp tarihi ile ilgili vesikalarda başarılarından söz edilmektedir

Fatma Seher Hanım, “Kara Fatma” adıyla da anılmaktadır Bundan dolayı bazı kaynaklarda ikisinin ayrı şahıslar gibi değerlendirildiği görülür Yazılanları değerlendirdikten sonra bu ikisinin aynı şahıs olduğu kanaatine vardık 36

Cumhuriyet sonrasında madalya ile ödüllendirilmiştir

Binbaşı Ayşe

Selânikli olan Binbaşı Ayşe, büyük harpte Kafkas cephesinde yaralanarak ölen kocasının intikamını almak için yemin etmiştir 15 Mayıs 1919’da İzmir işgal edilince, ilk karşı koyma hareketine o da silahla katılmıştır Yunanlılar İzmir’e hâkim olunca Aydın’a geçmiş, çete kurmuş, sonra da çetesiyle birlikte Köpekçi Nuri çetesine katılmıştır Aydın muharebesinden sonra Koçarlı’ya çekilmişler ve bundan sonra devamlı Millî Mücadele’de görev almışlardır

Türk kadınının rütbeli olarak orduya ilk girişi bu dönemde olmuştur Kadınlarımızın bu fedakârca faaliyetleri ve gösterdikleri kahramanlıklar, Millî Mücadele’nin lideri Mustafa Kemal Paşa’nın büyük takdirini kazanmıştır

Kadının önemini çok iyi bilen Atatürk, Millî Mücadele döneminde devamlı olarak kadın cemiyetleriyle münasebet halinde olmuş, onları takdir ve teşvik etmiştir Konuşmamızı, onun 21 Mart 1923 tarihinde yaptığı konuşmada, Türk kadınının Millî Mücadele’deki hizmetlerini anlatan şu sözleriyle bitirmek istiyoruz:

“Dünyanın hiç bir yerinde hiç bir milletinde Anadolu köylü kadınının fevkinde kadın mesâisi zikretmek imkânı yoktur ve dünyada hiç bir milletin kadını ‘Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım Milletimi halâsa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar hizmet gördüm’ diyemez Belki erkeklerimiz memleketi istilâ eden düşmana karşı süngüleriyle düşmanın süngülerine göğüslerini germekle düşman karşısında isbât-ı vücut ettiler Fakat erkeklerimizin teşkil ettiği ordunun hayat menba’larını kadınlarımız işletmiştir Çift süren, tarlayı eken, ormandan odunu, keresteyi getiren, mahsulâtı pazara götürerek paraya kaideden, aile ocaklarının dumanını tüttüren, bütün bunlarla beraber sırtıyla, kağnısıyla, kucağındaki yavrusuyla, yağmur demeyip, kış demeyip, sıcak demeyip cephenin harp malzemesini taşıyan hep onlar, hep o ulvî, o fedakâr, o ilâhî Anadolu kadınları olmuştur Binaenaleyh hepimiz bu büyük ruhlu ve duygulu kadınlarımızı şükran ve minnetle ebediyyen ta ‘z/z ve takdis edelim
M Kemal ATATÜRK

Dr Şefika Kurnaz

KAYNAK: ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 34, Cilt: XII, Mart 1996

NOT:Yukaridaki yazida Cephede Türk Kadını adli kisimda isimlari gecen Kahraman Türk Kadinlari ve HEdip ADIVAR hakkinda daha genis bilgiyi bu konununda acilmis oldugu Kurtuluş Savaşımız ve Kahramanları bölümünde bulabilirsiniz

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.