Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürk’Ün Askeri Yaşamında Suriye Günleri
7 Ordu ve Yıldırım Orduları Kumandanlığı
Halep toplantısında alınan kararlar çerçevesinde oluşturulan ve Grup Kumandanlığını Alman General Falkenhayn’ın üstlendiği, “Yıldırım Orduları Grubu” içindeki 7 Ordu Kumandanlığı’na Mustafa Kemal Paşa atanmıştı Bu tayinin öyküsü ise farklı kaynaklarda görülen küçük nüanslarla şöyle gelişmişti: Mustafa Kemal Paşa Halep toplantısından döndükten sonra, mutad işlerini yapmaktayken, bir gün, Diyarbakır Valisi Bedri Bey’in verdiği bir akşam yemeği sırasında, Başkumandan Vekili Enver imzasıyla gelen telgrafla bu göreve atandığı bildirilmiştir Telgrafı alan Mustafa Kemal Paşa yaverine, bu görevi Alman Generalin Bağdat’a yapacağı kanlı saldırıyı önlemek için kabul ettiğini beyan etmişti Gelen telgrafta, kurulması düşünülen 7 Ordu Komutanlığı’nı kayıtsız şartsız kabul edip etmeyeceği soruluyordu Mustafa Kemal Paşa de görevi kabul ettiğini bildirdi Çevresindekilere göre Mustafa Kemal Paşa, bu görevin kendisine verilmesinden epeyce memnun olmuştu Bu arada yolculuk hazırlıklarına da başlamıştı Tayin emrinin gecikmesi dolayısıyla da biraz endişelenmişti Ancak 5 Temmuz’da Başkomutanlık Vekâleti’nden atama emri gelmiş, 10 Temmuz’da da 7 Ordu Karargahı’nı oluşturmak üzere İstanbul’dan çağrılması üzerine, yaveriyle birlikte Diyarbakır’dan hareket etmişti 15 Temmuz’da da Başkomutan Vekili Enver Paşa’dan, Yıldırım Orduları Gurubu’nun kurulduğunu belirten emir birkaç gün daha sonra gelmişti
16 Temmuz’da İstanbul’a gelen Mustafa Kemal Paşa, Enver Paşa ve Falkenhayn ile görüşüp kısa sürede 7 Ordu karargâhını oluşturmuş, hareket için hazırlıkları tamamlamıştı 15 Ağustos’ta da İstanbul’dan Halep’e hareket etti 18-19 Ağustos’ta izinli olarak İstanbul’a gitmekte olan 4 Ordu Kumandanı Cemal Paşa ile Ulukışla istasyonunda bir süre görüştükten sonra, devam eden yolculuğun sonunda, 23 Ağustos’ta Halep’e geldi Bu yolculuğa çıkılırken bölgedeki Arap şeyhlerini bendetmek için de hazırlık yapıldığı, Yaver Şükrü’nün ifadelerinden anlaşılıyor
Üç günlük bir yolculuk sonrasında Halep’e gelen Mustafa Kemal Paşa, mahiyetini Aziziye mevkiindeki karargâha yerleştirmiş, kendisi de aynı mahalde ve Halep’in ileri gelenlerinden, tanınmış banker Jozef Esved (Humsi Ailesi)’in evinde kendisine ayrılan dairede kalmışlardı Bir süre sonra Yıldırım Orduları Grubu Komutanı Falkenhayn da karargâhı ile Halep’e gelmiş, yakın bir yere yerleşmişti İlk zamanlarda Ordu ile Grup ve Mustafa Kemal Paşa ile Falkenhayn arasındaki ilişkiler normal seyrinde gelişmişti Bir iki ay içinde Grup Kumandanının bazı icraatları Mustafa Kemal Paşa’nın tepkisini çekmiş, ilişkiler gerilmiştir Bu gerilimin ana sebebi Alman görevlilerin hâkim olduğu Grup Karargâhı Türk komutanları ve memurları pek dikkate alınmıyorlardı Mustafa Kemal Paşa’nın 24 Ağustos’ta Falkenhayn’a yazdığı telgraf da bu merkezdeydi Mustafa Kemal Paşa, Menzil Baş Müfettişi General Kresman’ın , Gazze’deki Fetan Aşireti Şeyhi Hacim ile bir sözleşme yaptığını, bu anlaşmanın amaç ve iç politika açısından uygun olmadığını bildirmiş, telgrafın bir suretini de Başkomutanlık vekâletine göndermişti Burada endişe edilen ve endişelere haklı gerekçe oluşturan konu, Almanlar kendi çıkarlarına uygun politikalara yönelirken, Osmanlı çıkarlarını pek düşünmedikleri, hatta ona zarar verdikleri kanaatiydi Mustafa Kemal Paşa, Falkenhayn’ın düşüncelerini ve işlerini, bilhassa aşiretlerle olan ilişkilerini beğenmiyordu Yapılması düşünülen hareketlerden de umutvar değildi
Yıldırım Orduları Grubu Halep’te hazırlıklarına devam ederken, Sina cephesindeki İngiliz ordusunun Filistin ve Suriye’yi tehdit etmeye başlaması üzerine; Falkenhayn 7 Ordu’nun Sina cephesinde kullanılmasını teklif etmiş, 5 Eylül’de bu konuda karar çıkmıştı 4 Ordu Komutanı Cemal Paşa ve 7 Ordu Kumandanı Mustafa Kemal Paşa Paşa, Sina cephesinin pekiştirilmesini, bunun için 7 Ordu’nun bir an evvel güneye kaydırılmasını önerdiler Çünkü, 7 Ordu Filistin bölgesine ikmalini ancak iki ayda sağlayabilirdi Bu durumda Yıldırım Harekâtı’ndan vazgeçildi Irak’taki 6 Ordu Gurup’tan ayrıldı Sina cephesindeki birlikler yeniden düzenlenerek 8 Ordu oluşturuldu ve Falkenhayn’ın kumandasına verildi 4 Ordu’nun kumandası da Von Kress’e verilmişti Bu düzenleme de bazı meseleleri beraberinde getirmişti Almanlar sadece askeri konularda emirlerine uyulmasını yeterli bulmuyorlar, iç politika konularında görüşlerinin kabulünü istiyorlardı Verilen emirlere körü körüne itaat isteyen Prusya Karakteri, Türklerinkiyle, hele Mustafa Kemal Paşanınkiyle hiç uyuşmuyordu Mustafa Kemal Paşa Falkenhayn’ın siyasî ve askerî kişiliğini beğenmiyor, Türkleri aşağılayıcı tavırlarından dolayı da kızıyordu Yaptığı öneriler Falkenhayn tarafından dikkate alınmayınca Başkomutanlık Vekâleti ile yazışarak, aksaklıklar ve yanlışlıkları düzeltmeye çalıştı
Bu gelişmelerden çıkan sonuç; Mustafa Kemal Paşa kendi görev ve sorumluluk duygusu içinde memleketine hizmet etmek, yabancıların tutkularına alet olmamak istiyordu Osmanlının dağılmakta olduğunu, askerî durumun zafer getirmeyeceğini görüyor, Devletin özü olan Türklüğün daha fazla zarar görmemesi gerektiğine inanıyordu Bu konularda karar mercilerinde bulunanları da uyarıyordu Bu çerçevede daha önceleri de Cemal Paşa, Enver Paşa ve Falkenhayn ile birtakım yazışmalar yapmış olmasına rağmen, 20 Eylül 1917’de yazdığı rapor daha bir yankı uyandırmıştı Herhalde ilk defa, bu kadar yüksek sesle “kral çıplak” sedası yükselmişti Askeri yönden en vurucu noktası Türk ordusuna Türk komutanların kumanda etmesinin istenmesiydi Bu rapor Osmanlı İdaresinin en yüksek makamlarına gönderilmişti Sadrazam Talat Paşa ve Başkumandan Vekili Enver Paşaya zata mahsus işaretiyle şifreli olarak gönderilmişti Rapora Cemal Paşanın tepkisi olumlu olmuştu Bunu yeterli görmeyen Mustafa Kemal Paşa, rapor konusundan kendisine güvenen zevatın haberdar olmasını da sağlamıştı Bu amaçla raporun nüshalarını Cevad Abbas’la İstanbul’a göndermişlerdi Bu nüshalar İttihat ve Terakki Cemiyeti Genel Katibi Mithat Şükrü ve yönetimden Dr Nazım ve Bahattin Şakir Beylerle diğer bazı kişilere dağıtılmıştı Cevat Abbas raporları teslim edip dönmüş, geçen zamana rağmen yetkililerden bir cevap alınamamıştı Halbuki Mustafa Kemal Paşa sabırsızlıkla bu raporun yankılanmasını ve yönetimin üst kademelerinin tepkilerini, hatta gereği konusunda icraatlarını bekliyordu Gerçi 23 Eylül’de Cemal Paşa görüşlerine katıldığını bildirmişti ancak, Cemal Paşa da nihayetinde Mustafa Kemal Paşa gibi bu karmaşanın içinde kalmış, merkezi yönlendirmekten uzaktı Mustafa Kemal Paşa Sina cephesinin ikiye ayrılmasını bir hata olarak görmüş, Halep’ten Cemal Paşa’ya 24 Eylül’de bu konuda bir tel çekmiş, cephenin kendi komutasına verilmesini, Falkenhayn göreve devam edecekse 7 Ordu Komutanlığı’ndan affolunmasını istemişti Cemal Paşa da 27 Eylül’de kendisinin cepheye geleceğini, yüz yüze görüşmeden bir şey yapmamasını istemişti
Belki de Mustafa Kemal Paşanın istifa tehdidinin etkisiyle, Enver Paşa da 29 Eylül’de Mustafa Kemal Paşaya raporla ilgili görüşlerini bildirmişti O’nu, yaptıkların yapacaklarına referanstır Bu görevi de layıkıyla, Von Kress Paşa ile birlikte başaracakları, Padişah’tan bu güvenle bu göreve tayini için izin aldığı, şeklinde taltif ettikten sonra, ayrıntıların Cemal Paşaya bildirileceğini belirtmişti Mustafa Kemal Paşa de 30 Eylül’de, Her iki Paşaya, Cemal Paşanın dönüşünü bekleyeceğini bildirmiş, Enver Paşa’ya Sina cephesinin durumuyla ilgili görüşünün dikkate alınmasını bir kere daha belirtmişti Bu durumda meselenin Cemal Paşa Halep’e dönüşüyle çözüleceği ümidi ağırlık kazanmaya başlamıştı Enver Paşanın telgrafı da bu havayı güçlendirmişti
Bu çerçevede, cephenin harekât ve komuta meseleleri üzerine Cemal Paşa, Enver Paşa, Falkenhayn ile bir dizi yazışmalar devam ederken, 2 Ekim’de Enver Paşanın Mareşal Falkenhayn’ın görüşlerini benimseyen, Mustafa Kemal Paşanın endişelerinin gereksiz olduğu, Falkenhayn’a güvenmesi mealindeki cevabi telgrafı da gelmişti Mustafa Kemal Paşa bu noktadan itibaren ipleri atmak, Falkenhayn komutasında yürütülen bu olumsuz ve yanlış politikalara ortak olmamak, başarabilirse bunu engellemek adına istifa etme konusunda kesin kararını vermişti Ama bu konuda hemfikir olduğu, hatta kısmen dayanışma içinde bulunduğu Cemal Paşanın gelişini bekleme kararını da ertelemedi Nihayet 6 Ekim’de Cemal Paşa Halep’e gelmiş, görüşmeler Mustafa Kemal Paşayı kararından döndürecek bir gelişme sağlayamamıştı Cemal Paşa daha sonra 7 Ordu karargahına gelmiş, Mustafa Kemal Paşa ile görüşmelerinde durumda bir değişiklik olamayacağı kararına varıldığını belirtince, Mustafa Kemal Paşa da istifasını Cemal Paşaya vermiş, Cemal Paşa Şam’a gitmek üzere ayrılmıştı Mustafa Kemal Paşa bu gelişmenin öyküsünü şöyle anlatmaktadır: “  Ben fazla önem verdiğim düşüncelerimle ilgilenmediğini görünce susamadım Her türlü sonucu önceden göze alarak usul ve gelenek dışı, denilebilir ki, biraz isyancı şekilde, kendi kendini ordu komutanlığından af ve hatta vekilimi de kendim atayarak (Kolordu Komutanlarından Ali Rıza Paşa’yı) görevime son verdim ve bu olup bittiyi büyük makamlara bildirdim Beni bu hareketten caydırmak için, General Falkenhayn özel bir mektupla, ayrıca Başkomutanlık Vekaleti ve durumla ilgili 4 Ordu Komutanı dostça aracılıkta bulundular Bu hal gerçeğin bu kişilerce hala anlaşılmadığını ve saklandığını gösterdiğinden beni, üzüntülerimi daha sert belirtmek zorunda bıraktı  ”
Bu gelişmeler sonrasında Mustafa Kemal Paşa yeniden 2 Ordu Komutanlığına tayin edilmiş, kabul etmeyince 2 Ordu Kumandanı sıfatıyla bir ay izin verilmiştir İzinli olduğu sürede de İstanbul’da genel karargâhta görevlendirilmiştir Mustafa Kemal Paşa ile Falkenhayn arasındaki anlaşmazlık konularında Mustafa Kemal Paşanın haklı olması, savaşın gidişatının da İttifak aleyhine gelişmesi, Mustafa Kemal Paşanın kendi deyimiyle “biraz isyancı” denilebilecek davranışlarının görmezden gelinmesinde önemli bir etkendi Haklılığı Mustafa Kemal Paşayı daha da güçlendiriyordu Yoksa bir ordu kumandanının, savaş içinde ve cephedeki bu davranışları, harp disiplini ve temayüller ve hatta kanunen kusur sayılabilecek yaklaşımlardı Mustafa Kemal Paşa de bu istifa kararını asilik olsun diye yapmamıştı Bu tarz hareketiyle, söz konusu edilen risklerin tümünü milletine ve memleketine hizmet için almıştı 7 Ordu Kumandanı olarak bunu yapabilecek olsaydı, istifayı değil hizmeti seçeceği kesindi Bunun üzüntüsünü en yoğun şekilde yaşayanların en başında da yine O geliyordu Kaldı ki, bu O’nun son Suriye serüveni de olmadı
İstanbul’a gitmesi için verilen bir ay izin, belki merkezde atılacak bazı adımlar ve kurulacak diyaloglar için bir şans olabilirdi 11 Ekim’de Halep’ten İstanbul’a hareket etmiş 15 Ekim’de İstanbul’a gelmişti İzin süresi bitince genel karargâh hizmetine alınmış, daha sonra da Veliaht Vahdettin ile yolları kesişmişti Sultan Reşat hasta olduğu için, Alman İmparatoru II Wilhelm’in davetine katılmak üzere Almanya’ya Vahdettin gidecekti Yaygın kanaat olarak ileri sürülen gerekçesiyle; Enver Paşa, Mustafa Kemal Paşayı İstanbul’dan uzaklaştırmak için bu görevi kendisine teklif edince, O’da kabul etmişti 4 Ocak’ta biten bu seyahatten sonra, Vahdettin Sultan Reşad’ın ölümü üzerine, 4 Temmuz’da tahta çıktı Mustafa Kemal Paşa de Mayıs ayı sonlarında tedavi için Karslbad’a gitmiş, Temmuz sonlarında İstanbul’a dönüşünde Ahmet İzzet Paşa ve Vahdettin ile görüştükten sonra, 7 Ağustos’ta yeniden 7 Ordu Kumandanlığına atanmıştı Falkenhayn Suriye ve Filistin cephelerinde yaşadığı bozgundan sonra komutanlıktan ayrılmış, yerine Mustafa Kemal Paşa’nın Çanakkale’den tanıdığı Liman Von Sanders Yıldırım Orduları Grubu Kumandanlığı’na getirilmişti Mustafa Kemal Paşanın bu görevi kabul etmesinde Liman Paşanın komutanlığı da etkili olmuştu
Mustafa Kemal Paşa üçüncü Suriye yolculuğuna 22 Ağustos’ta trenle çıkmıştı 27 Ağustos’ta Halep’e ulaşmış, önceki görevi sırasında kaldığı ve ordu karargâhının da bulunduğu Aziziye semtindeki olduğu Josef Esved (Humsi) Ailesinin evinde kalmıştı 27 Ağustos’ta Halep’ten hareketle, kendisinin görevden ayrılmasından sonra 7 Ordu karargâhının taşındığı Nablus’a gitmişti Grubun konuşlanması değişmişti Yıldırım Orduları Grubu, 4, 7 ve 8 kurulmuş olarak Nablus güneyi ile Şeria nehri arasına konuşlanmıştı 7 Ordu Karargahı da Nablus’taydı 1 Eylül 1918’de Nablus’a gelen Mustafa Kemal Paşa, yolculuğu sırasındaki gözlemleri ve cephe durumundan etkilenmiş, gerçekte her şeyin bittiğini düşünmüştü Kendisi Suriye’den ayrılırken Sina Çölü kıyısında olan ordu gerilemiş, cephe Şeria Vadisi’nin kuzeyine çekilmiştir Şam Ordu merkezidir Mustafa Kemal Paşa kumandasındaki 7 Ordu’da İsmet Bey ile Ali Fuat Paşa kolordu kumandanıdırlar Bunlar ve diğerleri ellerinden geleni yapmaktadırlar Ancak kuvvetler dengesi 1/3 tür Grup Kumandanı Liman Von Sanders da cephenin bitmiş olduğu kanaatindedir Sesini duyacak birileri varsa, O’da şöyle feveran ediyordu; Bölgedeki Arap halk silahlanmış, saldırıyor, yağmalıyor, telgraf tellerini kesiyor Yolsuzluk, araçsızlık, yoksulluk her şeyi olduğundan birkaç kat daha zorlaştırıyordu Rusların Doğu Anadolu’dan çekilmesi üzerine Kafkasya’da yeni bir cephe açılmış, Filistin Cephesi’nden buraya asker ve teçhizat kaydırılmıştı Bu cephenin daha da zayıflaması sonucunu doğurmuştu Alayların çoğu mevcudunun yüzde onuna sahipti Askerler tümüyle ihmal edilmiş, giysileri perişan, susuzluk, açlık, sıcak ve hastalıktan ölen binlercesi
Nablus’ta karargahını ve ordusunu teslim alan Mustafa Kemal Paşa, bu korkunç keşmekeşi bir tür örgütlenmeye dönüştürebilmek için işe koyulmuştu Tüm cephe durumunu değerlendirmiş, muharebe hatlarını gezmiş, ordu içinde yapılabilecekler yapılmış, Hücum Kıtaları kurulmuş, Nablus’taki 109 Alay kıtalarıyla 3 Kolordu Hücum Taburu sürekli gözetim ve denetim altında donatılıp eğitilmişti O, hala Suriye cephesinin özelliklerini biliyor ve bölgeyi tanıyordu Mustafa Kemal Paşa mazeretlerin arkasına sığınacak birisi değildi O, en kötü şartlardan iyi sonuçlar çıkarmak için mücadele etmeye çalışıyordu Bu sıralarda hastalığı da nüksetmişti Faaliyetleri bir süre hasta yatağından idare etti
Mustafa Kemal Paşanın gelişinden tam 18 gün sonra Allenby komutasındaki İngiliz birlikleri saldırıya geçmişti Bu saldırı, durumun ciddiyetini ve perişanlığı kısa sürede ortaya koymuştu Cephe itibariyle adı kalan Osmanlı Ordusu tam bir bozgun yaşıyordu Mustafa Kemal Paşa yaklaşık bir yıl önce bölgede taarruzu değil, savunmayı, hatta çekilmeyi teklif ettiğinde dikkate alınmamıştı Şimdi 19 Eylül’de başlayan bu taarruz karşısında bir bozgunu önleyebilmenin çareleri aranıyordu Gerçi taarruzdan kısa süre önce de Mustafa Kemal Paşa bu saldırıyla ilgili olarak Liman Paşayı da uyarmış olmasına rağmen, görüşleri ciddiye alınmamıştı Mustafa Kemal Paşa kendi birliklerinde bu ihtimale göre tedbirlerini almıştı Haklı çıkması gecikmedi Liman Paşanın pek ihtimal vermediği bu plan doğrultusunda, 8 Ordu merkezine başlayan taarruz İngiliz karargâhının istediği gibi gelişti, düşman taarruzundan ilk darbeyi yiyen 8 Ordu çökmüştü 8 Ordu cephesinin 30 km genişliğindeki kısmı yarılmış, birlikler dağılmış, buradan ilerleyen İngiliz süvarisi Sanders’in Nasıra’daki karargâhını basmış, Sanders ve karargâhı esir düşme tehlikesi yaşamıştı
Mustafa Kemal Paşa, ordusuyla Nablus’un Kuzeydoğusunda Ferha vadisinde tutunmak istemiş, ancak düşman süvarisi daha evvel bu hattın arkasına gelip yolu kesmiştir O, ne pahasına olursa olsun birliklerini kurtarmak düşüncesindeydi 23 Eylül’de Şeria’yı geçip ordusunu Aclun dağlarına vurmuş ve 25-26 Eylül’de Der’a (Deraa) demiryolu kavşağına ulaşmıştı Burada yapılan toplantıda, 4 ve 8 Orduların artıklarının da kendisine bağlanmasını istemiş, önerisi kabul edilmemişti 27 Eylül’de karargâhıyla birlikte Deraa’dan ayrılan Mustafa Kemal Paşa, 28 Eylül’de, Liman Paşa tarafından Riyak bölgesi komutanlığına kaydırıldı 28 Eylül’de Şam-Riyak hattı tutularak 4 ve 7 Ordu birlikleri burada konuşlandırılmış, 29 Eylül’de Mustafa Kemal Paşa Grup Kumandanlığı’nın emriyle, 7 Ordu birliklerini Şam’ın savunması için Mersinli Cemal Paşaya bırakarak, Riyak bölgesindeki dağınık kuvvetleri emrine almak üzere harekete geçmişti Bu hatta, Mustafa Kemal Paşa ile birlikte Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa da vardır ve ciddi mücadeleler vermişlerdir Ancak bu çarpışmalar kanlı çaresizlik savaşlarıdır Bu arada Mustafa Kemal Paşa Başkomutanlığa, Riyak’ın kuzeyine çekilmek gerektiği, Şam’ın uzun süre savunulamayacağı, kuzeyden kaydırılacak kuvvetlerle Riyak’ın kuzeyinde ciddi bir savunma hattı oluşturulması hakkında bir rapor yazmış, Şam’da 3 Kolordu Komutanı Albay İsmet (İnönü) Bey ile Baalbek bölgesindeki 20 Kolordu Kumandanı Ali Fuat Paşa komutasındaki kuvvetlerin kuzeye kaydırılması emrini vermişti Bilgi için Liman Paşa’ya da emrin suretini göndermişti Liman Paşa Şam’ı savunmayı düşündüğü için bu görüşe katılmamıştı 30 Eylül’de Riyak’a gelip askeri derleyip toparlayan Mustafa Kemal Paşa, Riyak’ın kuzeyine çekilme kararının uygulanması, yoksa orduya bundan sonra şekil vermek imkânı bile kalmayacağını Sanders’a bildirdikten sonra Baalbek’e, Ali Fuat Paşa’nın yanına gitmişti O, bu kuvvetle ciddi bir savunma yapılamayacağını görmüştü Yıldırım Orduları Grubu’ndan kalanları düşmana ezdirmeden Halep’e kadar çekilmeyi, savunma hattının burada kurulmasını düşünüyordu Liman Paşa bu yaklaşımın aksine birliklerin yerlerinde kalarak çarpışmalarını istiyordu 1 Ekim günü Şam düşüp, iki tümenin de esir olması sonrasında Humus’a, Liman Paşanın karargâhına gelen Mustafa Kemal Paşa, Liman Paşayı ikna etmişti Nihayet 4 Ordu’nun Humus’a, 7 Ordu’nun da Halep’e çekilmesi emri verilmişti Mustafa Kemal Paşa 5 Ekim’de Halep’e gelerek Baron Oteli’ne yerleşmiş, dağınık ve düzensiz bir şekilde çekilen birliklere çekidüzen vererek önce Halep’te, sonra da Halep kuzeyinde, savunma hattını oluşturmuştu 13 Ekim’de karargâhı lağvedilen 4 Ordu da Mustafa Kemal Paşa’ya bağlanmış, 16 Ekim’de gelen 15 Ekim tarihli Başkomutanlık emriyle, 4 Ordu’nun lağvedildiği, karargâhının 7 Ordu karargâhını takviye edeceği bildirilmişti Bu arada Halep’te bazı isyancı Arapların arasına düşen Mustafa Kemal Paşa, soğukkanlı davranışıyla esir düşmekten, ya da ölümden kurtulmuştu Bu sıralarda yeniden rahatsızlanmış, Ermeni hastanesine yatırılmış fakat cephe ile bağlantısını devam ettirmişti
23 Ekim’den itibaren başlayan düşman taarruzuna karşı, Halep ve güneyinde bulunan kuvvetler 5 km kadar kuzeye kaydırılarak burada bir savunma hattı oluşturulduktan sonra Halep’te çetin muharebeler yaşanmıştı Bu mücadele üç gün kadar sürmüştü Durum öyle gösteriyordu ki, Halep’ten çıkmak ve kuzeydeki dağlık bölgede Anadolu’nun yolunu kapamak lazımdı 25-26 Ekim’de Halep bırakılarak, daha önce kuzeyde oluşturulan hatta çekilmiş olan 7 Ordu, karargahını da Katma’ya taşımıştı Yıldırım Orduları Grubu karargâhı da Adana’ya taşınmıştı Mustafa Kemal Paşa komutasındaki 7 Ordu’nun tutuğu hat, İskenderun, Beylan, Dir Cemal, Telülrifat ve doğuya uzanıyordu Antakya da 28 Ekim’de bu hatta dahil edildi Bu hatta düşman durduruldu ve Türk ordusu daha geriye çekilmemek konusunda sonuna kadar mücadele etti Bu hat Türkiye’nin millî sınırlarını oluşturuyordu Mustafa Kemal Paşaya göre bu hat, Türk ordularının en başta korumayı ve kurtarmayı düşünmesi gereken hattı Türk ordusu şimdi Arap topraklarını değil, kendi vatan topraklarını savunuyorlardı Burası Türkiye’nin doğal sınırıydı Daha Yıldırım Orduları oluşturulurken, Mustafa Kemal Paşa ile Enver Paşa ve Falkenhayn’ın anlaşmazlık konularında, şimdi Mustafa Kemal Paşa’nın haklılığı binlerce can pahasına, bir kere daha görülüyordu Mustafa Kemal Paşa her şeye rağmen birliklerini kurtarmıştı Bir bakıma bu dört yıllık savaştan yenilmeden çıkmıştı
Bu sıralarda İstanbul’da da önemli gelişmeler oluyordu 8 Ekim’de Talat Paşa sadrazamlıktan istifa etmiş, Tevfik Paşa’ya hükümet kurma görevi verilmişti Ancak Tevfik Paşa görevi kabul etmeyince, Ahmet İzzet Paşa hükümeti kurmakla görevlendirilmişti Mustafa Kemal Paşa içinde bulunduğu cehennemi ortamda, bir yandan da bu gelişmeleri takip ediyordu 11 Ekim’de Padişah Vahdettin’e bir telgraf çekerek, kurulacak hükûmetle ilgili bazı görüşlerini iletiyordu Ahmet İzzet Paşaya da ayrıca telgraf çeken Mustafa Kemal Paşa, Harbiye Nazırlığını istemişti Ahmet İzzet Paşa kabineyi kurduktan sonra Mustafa Kemal Paşa’ya cevap vermiş, barıştan sonra birlikte çalışacaklarını söylemişti Mustafa Kemal Paşa da, barışın zaman alacağını, bu arada çok sıkıntılar yaşanacağını, bu buhranlı dönemlerde vatana hizmet için Harbiye Nazırlığını istediğini, barış zamanında bu görevi kendisinden daha iyi yapacak kişiler bulunabileceği şeklinde bir cevap yazmıştı 30 Ekim’de imzalanan ateşkes, kastedilen barış olmalıydı Buna göre de, Mustafa Kemal Paşa ve Yıldırım Ordularının tuttuğu hat açılıyordu Mütareke’nin 16 maddesi bu hattı kaldırıyor, dolayısıyla Anadolu’yu işgalcilere açıyordu
30 Ekim’de ateşkes imzalanırken bir taraftan da Yıldırım Orduları ile ilgili gelişmeler devam ediyordu Yıldırım Orduları Grubu artık yıpranmış, yorulmuş olan 2 ve 7 Ordulardan oluşuyordu Cephede sadece 7 Ordu vardı Mütarekenin imzalanmasıyla birlikte, Sadrazam Ahmet İzzet Paşa, Liman Von Sanders’a Yıldırım Orduları Grubu Kumandanlığını Mustafa Kemal Paşaya devrederek İstanbul’a gelmesini bildirmişti Mustafa Kemal Paşa de görevi devralmak için Katma’dan hareketle Adana’ya gelmişti 31 Ekim’de Liman Paşa bir bildiriyle bu değişikliği Guruba duyurmuş ve görevi Mustafa Kemal Paşa üstlenmişti Mustafa Kemal Paşa her şeye rağmen şimdi biraz daha ümitliydi Yeni görevinin hükümetle doğrudan irtibatında yardımcı olacağını düşünmüştü Bir zamanlar kabul görmeyen fikirlerinde haklı çıkması, yen gelişmelerde görüşlerine itibar edilmesinde yararlı olabilirdi Fakat heyhaaaat!!
Devir teslim töreni hüzünlü geçmişti Yıldırım Orduları ve 7 Ordu Karargâhlarının yerleştiği otelde, Alman General Ekselans, dedi, “siz savaş cephelerinde Arıburnu’nda ve Anafartalar’da çok yakından tanıdığım komutansınız  Kalben dost olduğumuzu sanırım Türkiye’den ayrılmak zorunda kaldığım şu anda emrim altındaki orduları, Türkiye’ye geldiğimden beri değer verdiğim bir komutana bırakıyorum Bu genel felâket içinde komutayı size bırakmakla teselli buluyorum  şu andan itibaren ben sizin konuğunuzum ” İkisi oturup sigara ve kahvelerini içerken, hafızalarında Anafartalar’dan berisinin hatıraları canlanıyor olmalıydı Von Sanders ve diğer Alman subaylar o gün şehri terk ederken, Mustafa Kemal Paşa da onları merasimle uğurladı
Mütareke’nin imzalanması ve Mustafa Kemal Paşanın Yıldırım Orduları Kumandanlığı’nı devralışından sonraki bir hafta; Mütareke’nin uygulanması ile ilgili olarak İstanbul ile yazışmalarla geçmişti Daha bu yazışmalarda, Mustafa Kemal Paşanın oldubittiyi kabullenmeyeceğine, kabullenilmemesinin de gerekliliği görüşünde olduğuna delalet eden bir tavır vardı İtilaf Devletlerinin iyi niyetlerine güven üzerine kurulan İstanbul politikaların aksine, Mütareke şartlarının Türkiye aleyhine kullanılacağı fikrindeydi Nitekim bunun işaretleri de hemen görülmeye başlamış, İngiliz Komutan Irak sınırının Siirt’ten geçtiği, İskenderun limanının işgali gibi konuları gündeme getirmişti Bu ve benzeri gelişmeler karşısında Mustafa Kemal Paşa, 3 Kasım’da Sadrazam Ahmet İzzet Paşaya çektiği telde; Mütareke şartlarının açıklanması gereğinden bahsetmiş, ne gibi tedbirler alınacağını sormuştu 4 Kasım’da aldığı cevapta, Toros tünellerinin koruma niyetiyle işgal edileceği, kuvvetlerin miktarını onların bileceği bildirilmişti Bu gelişmeler içinde Mustafa Kemal Paşa, Katma’dan Adana’ya çağırdığı Ali Fuat Paşa ile görüşmüş, bu görüşmede iki Komutan şu görüşe varmışlardı: Artık millet kendi haklarını kendi araması ve koruması, bizim de mümkün olduğu kadar bu yolu göstermemiz ve ordu ile beraber yardım etmemiz lazım Yine aynı tarihte Sadrazam’a çekilen telle, Mütareke şartlarının uygulanmasında yanlış yorum ve uygulamalara karşı tedbir alınması, İngilizlerin her dediklerine boyun eğilmemesi, yoksa isteklerin ve ihtirasların bitmeyeceği konusunda uyarılıyordu Mustafa Kemal Paşa, İskenderun’a asker çıkarmaya kalkışmaları durumunda İngilizlere silahla karşı koyacağını da yazmıştı Ahmet İzzet Paşa da, İngilizlerin şehir ve limandan yararlanmalarında bir sakınca görülmediğini bildirmiş, 6-7 Kasım’daki telinde de; İngilizlere silahla karşılık verilmesinin ülke menfaatlerine zarar vereceğini, bu emrin düzeltilmesi gereğini bildirmişti Mustafa Kemal Paşa, ne kadar zayıf olunursa olunsun, kabul edilecek fedakârlıkların bir sınırı olduğuna inanıyordu ve bu inancını Sadrazam’a da bildirdi Bu yazışmalardan sonra, 7 Kasım’da Yıldırım Orduları Grubu Karargâhı ile, 7 Ordu Karargâhının Padişah iradesiyle kaldırıldığı ve Mustafa Kemal Paşa’nın de Harbiye Nezareti emrine verildiği haberi gelmişti Bu gelişmelerden sonra Mustafa Kemal Paşa 11 Kasım’da Adana’dan ayrılmış, 13 Kasım’da da İstanbul’a ulaşmıştı Mustafa Kemal Paşanın Ortadoğu’daki üçüncü serüveni de böylece tamamlanmış oluyordu
Bütün bu yazışmalardan çıkan sonuç, İstanbul’dan verilen gayet net emirlere rağmen, Mustafa Kemal Paşa İskenderun’un işgaline engel olmak istemiş, buraya girecek işgalcilerin bir daha çıkmayacağını söylemişti İkinci bir husus da, daha önce zikrettiği gibi, bizim için yeni bir mücadelenin kaçınılmaz olduğu gerçeğine uygun olarak, eldeki orduları, silah ve mühimmatı, bu mücadelenin alt yapısını oluşturacak şekilde sevk ve idare etmekti Bu da kısmen yapılmış sayılırdı
Birinci Dünya Savaşı’na giren Osmanlı Devleti savaştan yenilerek çıkmıştı Arap topraklarındaki ordularımız yenildiği gibi, İngiliz ve Fransızlarla birlik olan Araplar bizi adeta yaka paça kovdular
|