Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Kültür-Sanat > Makaleler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
korklayın

Korklayın... Korklayın...

Eski 10-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Korklayın... Korklayın...



Korklayın Korklayın

Bu toprakların "dindarlığı" öyle ezbere açıklanabilecek bir dindarlık değildir

Burası, "halifesinin" sarayında cariyeler olan bir geçmişe sahiptir Kimse bu ülkeye şeriat getiremez Belki bunu isteyenler vardır ama bu isteklerini gerçekleştiremezler

Yaşadığımız ülke "dindar" insanların ülkesidir Ama yeryüzünün belki de en "çocuksu, en masum, yaramazlığı en çok seven" dindarlarıdır onlar

Şu geleceğinden korktuğunuz "şeriat" var ya O zaten buradaydı

Daha doksan yıl önce bu topraklar şeriatla yönetiliyordu Üstelik yöneten de bizzat "halifenin" kendisiydi Hilafet vardı burada Şeriat da, hilafet de aniden pat diye kalktı Ne oldu peki? Şeriata çok meraklı olduğunu sandığınız halk ne yaptı? Ayaklandı mı?

İç savaş mı çıktı? Yooo

Osmanlı ordusunun siper savaşında çok iyi olduğu söylenir

Asker bir kere sipere yerleştikten sonra onu oradan çıkartıp atmak düşmanın kolayca becerebileceği bir iş değildir

Karşısında kimin olduğunu, ne olduğunu bildiği zaman asker korkmadan direnir

Ama bir belirsizlik olmaya görsün

O zaman olabilecekleri kimse kestiremez

Askerlik tarihinin en büyük facialarından biri olan Balkan Savaşı’nda Osmanlı ordusu siperlere yerleşmişti

Karşısındaki ordudan daha kalabalıktı

Düşman kuvvetlerinin onu oradan kımıldatması da pek mümkün görünmüyordu

Ama bir gece, Osmanlı kuvvetlerinin bir birliği kimseye haber vermeden hücuma geçmeye kalktı

Kasabaların içinde at nallarının ürkütücü sesleri duyuldu

Ve, Osmanlı ordusu aniden anlatılması çok güç bir korkuya kapıldı

"Düşman geliyor," naralarıyla birbirlerini çiğneyerek kaçmaya koyuldular

Ordu darmadağın oldu

Kimse onları durduramadı

İstanbul’a kadar trenleri devirerek kaçtılar

Düşman Çatalca’ya hiçbir direnişle karşılaşmadan geldi

Balkan ordularının komutanları, ortada Osmanlı ordusunun kaçmasını gerektiren bir şey olmadığını biliyorlardı ama Osmanlı ordusu çekiliyordu

Osmanlıların çekilmesine mantıklı bir neden bulamadıklarından bunun bir "tuzak" olduğunu düşünerek durdular

Bizimkiler, ortada korkmaları için "mantıklı" bir neden varken, düşman üstlerine gelirken korkmamışlardı ama ortada hiçbir neden yokken, sadece birisi "düşman geliyor" dediği ve düşmanın nereden geldiği de belli olmadığı için korkudan çılgına dönmüşlerdi

Biz o askerlerin çocuklarıyız

Ortada korkulması gereken "mantıklı" nedenler varken korkmayız

Ne her an gelmesi beklenen İstanbul depremi, ne susuzluk, ne kötü sağlık koşulları, ne patlayan gaz tüpleri, ne futbol sahalarına yayılan şiddet bizi korkutur

Ama aniden biri "şeriat geliyor" diye bağırır ve ödümüz patlar

"Malezya olacakmışız," "mahalle baskısı varmış" sayhalarıyla birbirimizi çiğneriz

Birisi de kalkıp "nereden geliyor bu şeriat" diye sormaz

Dünyanın en ilginç tarihlerinden birine sahip olmamıza rağmen tarihle hiç ilgilenmememiz sanırım korkaklığımızın ana nedenlerindendir

Şu geleceğinden korktuğunuz "şeriat" var ya

O zaten buradaydı

Daha doksan yıl önce bu topraklar şeriatla yönetiliyordu

Üstelik yöneten de bizzat "halifenin" kendisiydi

Hilafet vardı burada

Şeriat da, hilafet de aniden pat diye kalktı

Ne oldu peki?

Şeriata çok meraklı olduğunu sandığınız halk ne yaptı?

Ayaklandı mı?

İç savaş mı çıktı?

Yooo

Halife, ailesini de alıp gitti

Peki nasıl oldu bu?

Şeriat yanlısı olduğu sanılan bir halk nasıl bu kadar sessiz kaldı?

Cumhuriyet ordusundan korktu deseniz, ordu o zaman o kadar da güçlü değildi

Niye bu "şeriatçı" halk ülkeyi alt üst edecek büyük bir tepki göstermedi?

Eğer bu ülkeyi, burada yaşayan insanları iyi tanımaz da sadece uydurursanız, bu sorunun cevabını bulamazsınız Bunu anlamak için biraz tarihe bakmak

Şeriat döneminde insanların nasıl yaşadığıyla biraz ilgilenmek gerekir

Hilafetin başkenti İstanbul’un göbeğindeki Beyoğlu, balozlarla, koltuklarla, meyhanelerle, tiyatrolarla, kerhanelerle dolu bir yerdi

Diyelim ki Beyoğlu "gavuru" bol bir yerdi, onun için şeriatla yönetilen bir memlekette orası eğlence bölgesiydi

Peki ya sadece Müslümanların yaşadığı bölgeler nasıldı?

Orada meyhane yok muydu?

İçki yok muydu?

Bakalım, tarihi devlet ekseninden değerlendiren, görüşleri asla devleti rahatsız etmeyen tarihçilerimizden İlber Ortaylı ne diyor

"Gerçi Galata meyhaneleri ünlü bir yerdi, ama İstanbul tarafı da meyhaneyi ve meyhane kültürünü tanımayan bir yer değildi İstanbul’un zabıta görevlileri eskiden beri meyhaneye ’miğde’ derlerdi ve defterlere; sayıları, içindeki çalışanların isimleriyle kaydederlerdi 18 yüzyılın ortalarında İstanbul’da 19 koltuk, yani meyhanenin bulunduğu kaydedilmiş böyle bir vesikada; inanmayın, gerçek sayı bunun çok daha fazlasıydı mutlaka"

"İstanbul tarafında", yani başkentin sadece Müslümanların yaşadığı bölümünde, daha 18 yüzyılda meyhaneler varmış

Şeriat düzenindeki bir ülkenin başkentindeki bu meyhaneler bir de resmi kayıtlara geçermiş

Biraz daha okuyalım

"Ramazanda bir ay kapatılan İstanbul meyhanelerinin ünü ve zarafeti Beyoğlu’ndakilerden aşağı kalmazdı Ramazanın bitiminde, yani arife günü meyhaneciler gedikli müşterilerine özel bir davetiye gönderirdi Midye yahut uskumru dolmalarından oluşan bu davetiyeye ’unutma bizi dolması’ deniyormuş İstanbullu alkolik değildi ama töreniyle ve mezesiyle, özgün sohbetleriyle içkiyi ve meyhaneyi severdi"

Ortaylı’nın yazısında İstanbul denilen bölüm Haliç’in, yalnızca Müslümanların yaşadığı Aksaray tarafıydı

Ramazanda içmezler, bayramda içmeye başlarlardı

Üstelik bunu şeriat düzeninde yaparlardı

Halife de buna ses çıkarmazdı

Arada bir meyhaneleri kapatırlardı ama bu "dini nedenlerden" olmazdı Ortaylı’nın anlattıklarına göre, içkiyi içtikten sonra birden özgürleşip padişahı eleştirdikleri için "sarhoşlar" tehlikeli görülür ve meyhaneler kapatılırdı

Bu toprakların "dindarlığı" öyle ezbere açıklanabilecek bir dindarlık değildir

Burası, "halifesinin" sarayında cariyeler olan bir geçmişe sahiptir

Kimse bu ülkeye şeriat getiremez Belki bunu isteyenler vardır ama bu isteklerini gerçekleştiremezler

Yaşadığımız ülke "dindar" insanların ülkesidir

Ama yeryüzünün belki de en "çocuksu, en masum, yaramazlığı en çok seven" dindarlarıdır onlar

Allah’a inançları tamdır

Köküne "tasavvufun" suyu karışmış bir dindarlıktan geldiklerinden kendilerini "Allah’ın evlatları" olarak görmeye yatkındırlar, çocukken büyük bir yakınlıkla "Allah baba" derler, bir "babadan" korkar gibi korkarlar Allah’tan ama bir "babaya" şımarır gibi de şımarırlar, O’nun kendilerini affedeceğine inanırlar

Onun için ramazanda meyhaneleri kapatıp oruç tutarlar, onun için bayramda içerler

Şeriatla yönetildiğinde bile bu ülkede tam bir "şeriatın" olmaması o yüzdendir

Bugün, dine, dindarlığa, dindarlığın şekil şartlarına fazla abanan, insanları dinle korkutmaya çalışan partilerin hiçbir zaman fazla oy alamamalarının sebebinin ne olduğunu sanıyorsunuz?

Bu halkın Allah’la ilişkilerine fazla karışırsanız kızar

Ama onun dindarlığını sorgulamaya, onu Arap ülkelerinde görülen tarzda bir dindarlığa zorlamaya kalkarsanız, ona da kızar

Üstelik bu sadece İstanbul’da böyle değildir, "taşrada" da böyledir

Bakın Ortaylı ne diyor:

"Bizim toplumumuz ezelden beri içkiyi sevmiş ve pek de gizlememiştir Domuz haram, salyangoz Müslüman mahallesine girmeyecek bir nesne sayılmış ama domuz kadar haram olan içkinin keyfinden vazgeçilmemiş Yüksekçe bir vergiyle içkinin alası satılmış, taşralarda da kaçak içki üretimi ustalık derecesine ulaşmış, hálá da öyledir"

Şimdi, ramazanda Anadolu’da kapatılan lokantalar herkes tarafından "şeriat" işareti olarak algılanıyor

Belki de on bir ay içki satan bir Müslüman, bir ay da Allah’ının gözüne girmek, kendi gönlünde arınabilmek için lokantasını kapatıyordur

Bunun "şeriat özlemiyle" bir alakası yok

Bu, eskiden de böyleydi, şimdi de böyle

Biz dinimizle, Allah’ımızla böyle ilişki kuruyoruz, biz "günah işlemiyoruz" sadece biraz "yaramazlık" yapıyoruz ve "Allah baba" çok kızmasın diye de ramazanda meyhaneyi kapatıp oruç tutuyoruz

Gizliden gizliye bu toplum "Allah’ın evlatları" olduğuna inanıyor işte

Bu çocuksu masumiyetten rahatsız olacak ne var?

Bizim topraklarımıza bizzat halifenin kendisi şeriatı getiremedi

Dahası, halifenin kendisi şeriata uymadı

Şimdi mi gelecek şeriat?

Gelmez

Getirmek isteyenler ümitlenmesin

Gelecek diye korkanlar korkmasın

Tarihimize, geçmişimize bakın

İçinde yaşadığınız, parçası olduğunuz toplumu biraz merak edin

Hangi ülkede "gavur imam" diye bir laf var, hangi ülkede "Bektaşi fıkraları" bu kadar seviliyor, hangi ülkede Bekri Mustafa halk kahramanı oluyor?

Siz, meyhaneye güzellemeler yazmış şeyhülislamların yaşamış olduğu bir toplumun çocuklarısınız

İnanan insanları huzursuz etmeyin

Onlar hepimizin vicdanını rahatlatıyor

Emin olun, korkulacak şeyler değil bunlar

Hiç kimse bu ülkedeki kadınların başını kapatamaz

Kimse bu ülkeyi şeriatın hükümleriyle yönetemez

Burası "yaramaz çocuklardan" oluşan bir toplum

Allah’ı seviyoruz, bu sevgiden vazgeçmeyiz

Hayatın zevklerini de seviyoruz, bu zevklerden de vazgeçmeyiz

Geleneğimiz, geçmişimiz, yapımız böyle

Korkacaksınız, korkmanız gerekenlerden korkun

Ama Balkan Savaşı’ndaki Osmanlı ordusu gibi davranır

Biri "Malezya’ya benzeyeceğiz" diye bağırdığı için

Birbirinizi çiğneyerek kaçmaya başlarsanız

Hep beraber yeniliriz

Siz, her bağırtıya inanmayın

Burada biz yaşıyoruz

Allah’ın yaramaz ve biraz şımarık çocukları

Bizi kimse dinimizden de, hayatımızdan da vazgeçiremez

Girdiğimiz siperden milim kımıldamayız

Yeter ki aramızdan biri durduk yerde "düşman geliyor" diye bağırıp bizi korkulara salmasın

Siz, meyhaneye güzellemeler yazmış şeyhülislamların yaşamış olduğu bir toplumun çocuklarısınız

İnanan insanları huzursuz etmeyin Onlar hepimizin vicdanını rahatlatıyor Emin olun, korkulacak şeyler değil bunlar Hiç kimse bu ülkedeki kadınların başını kapatamaz Kimse bu ülkeyi şeriatın hükümleriyle yönetemez Burası "yaramaz çocuklardan" oluşan bir toplum

Osmanlı ordusunun siper savaşında çok iyi olduğu söylenir

Asker bir kere sipere yerleştikten sonra onu oradan çıkartıp atmak düşmanın kolayca becerebileceği bir iş değildir

Karşısında kimin olduğunu, ne olduğunu bildiği zaman asker korkmadan direnir

Ama bir belirsizlik olmaya görsün

O zaman olabilecekleri kimse kestiremez

Askerlik tarihinin en büyük facialarından biri olan Balkan Savaşı’nda Osmanlı ordusu siperlere yerleşmişti

Karşısındaki ordudan daha kalabalıktı

Düşman kuvvetlerinin onu oradan kımıldatması da pek mümkün görünmüyordu

Ama bir gece, Osmanlı kuvvetlerinin bir birliği kimseye haber vermeden hücuma geçmeye kalktı

Kasabaların içinde at nallarının ürkütücü sesleri duyuldu

Ve, Osmanlı ordusu aniden anlatılması çok güç bir korkuya kapıldı

"Düşman geliyor," naralarıyla birbirlerini çiğneyerek kaçmaya koyuldular

Ordu darmadağın oldu

Kimse onları durduramadı

İstanbul’a kadar trenleri devirerek kaçtılar

Düşman Çatalca’ya hiçbir direnişle karşılaşmadan geldi

Balkan ordularının komutanları, ortada Osmanlı ordusunun kaçmasını gerektiren bir şey olmadığını biliyorlardı ama Osmanlı ordusu çekiliyordu

Osmanlıların çekilmesine mantıklı bir neden bulamadıklarından bunun bir "tuzak" olduğunu düşünerek durdular

Bizimkiler, ortada korkmaları için "mantıklı" bir neden varken, düşman üstlerine gelirken korkmamışlardı ama ortada hiçbir neden yokken, sadece birisi "düşman geliyor" dediği ve düşmanın nereden geldiği de belli olmadığı için korkudan çılgına dönmüşlerdi

Biz o askerlerin çocuklarıyız

Ortada korkulması gereken "mantıklı" nedenler varken korkmayız

Ne her an gelmesi beklenen İstanbul depremi, ne susuzluk, ne kötü sağlık koşulları, ne patlayan gaz tüpleri, ne futbol sahalarına yayılan şiddet bizi korkutur

Ama aniden biri "şeriat geliyor" diye bağırır ve ödümüz patlar

"Malezya olacakmışız," "mahalle baskısı varmış" sayhalarıyla birbirimizi çiğneriz

Birisi de kalkıp "nereden geliyor bu şeriat" diye sormaz

Dünyanın en ilginç tarihlerinden birine sahip olmamıza rağmen tarihle hiç ilgilenmememiz sanırım korkaklığımızın ana nedenlerindendir

Şu geleceğinden korktuğunuz "şeriat" var ya

O zaten buradaydı

Daha doksan yıl önce bu topraklar şeriatla yönetiliyordu

Üstelik yöneten de bizzat "halifenin" kendisiydi

Hilafet vardı burada

Şeriat da, hilafet de aniden pat diye kalktı

Ne oldu peki?

Şeriata çok meraklı olduğunu sandığınız halk ne yaptı?

Ayaklandı mı?

İç savaş mı çıktı?

Yooo

Halife, ailesini de alıp gitti

Peki nasıl oldu bu?

Şeriat yanlısı olduğu sanılan bir halk nasıl bu kadar sessiz kaldı?

Cumhuriyet ordusundan korktu deseniz, ordu o zaman o kadar da güçlü değildi

Niye bu "şeriatçı" halk ülkeyi alt üst edecek büyük bir tepki göstermedi?

Eğer bu ülkeyi, burada yaşayan insanları iyi tanımaz da sadece uydurursanız, bu sorunun cevabını bulamazsınız Bunu anlamak için biraz tarihe bakmak

Şeriat döneminde insanların nasıl yaşadığıyla biraz ilgilenmek gerekir

Hilafetin başkenti İstanbul’un göbeğindeki Beyoğlu, balozlarla, koltuklarla, meyhanelerle, tiyatrolarla, kerhanelerle dolu bir yerdi

Diyelim ki Beyoğlu "gavuru" bol bir yerdi, onun için şeriatla yönetilen bir memlekette orası eğlence bölgesiydi

Peki ya sadece Müslümanların yaşadığı bölgeler nasıldı?

Orada meyhane yok muydu?

İçki yok muydu?

Bakalım, tarihi devlet ekseninden değerlendiren, görüşleri asla devleti rahatsız etmeyen tarihçilerimizden İlber Ortaylı ne diyor

"Gerçi Galata meyhaneleri ünlü bir yerdi, ama İstanbul tarafı da meyhaneyi ve meyhane kültürünü tanımayan bir yer değildi İstanbul’un zabıta görevlileri eskiden beri meyhaneye ’miğde’ derlerdi ve defterlere; sayıları, içindeki çalışanların isimleriyle kaydederlerdi 18 yüzyılın ortalarında İstanbul’da 19 koltuk, yani meyhanenin bulunduğu kaydedilmiş böyle bir vesikada; inanmayın, gerçek sayı bunun çok daha fazlasıydı mutlaka"

"İstanbul tarafında", yani başkentin sadece Müslümanların yaşadığı bölümünde, daha 18 yüzyılda meyhaneler varmış

Şeriat düzenindeki bir ülkenin başkentindeki bu meyhaneler bir de resmi kayıtlara geçermiş

Biraz daha okuyalım

"Ramazanda bir ay kapatılan İstanbul meyhanelerinin ünü ve zarafeti Beyoğlu’ndakilerden aşağı kalmazdı Ramazanın bitiminde, yani arife günü meyhaneciler gedikli müşterilerine özel bir davetiye gönderirdi Midye yahut uskumru dolmalarından oluşan bu davetiyeye ’unutma bizi dolması’ deniyormuş İstanbullu alkolik değildi ama töreniyle ve mezesiyle, özgün sohbetleriyle içkiyi ve meyhaneyi severdi"

Ortaylı’nın yazısında İstanbul denilen bölüm Haliç’in, yalnızca Müslümanların yaşadığı Aksaray tarafıydı

Ramazanda içmezler, bayramda içmeye başlarlardı

Üstelik bunu şeriat düzeninde yaparlardı

Halife de buna ses çıkarmazdı

Arada bir meyhaneleri kapatırlardı ama bu "dini nedenlerden" olmazdı Ortaylı’nın anlattıklarına göre, içkiyi içtikten sonra birden özgürleşip padişahı eleştirdikleri için "sarhoşlar" tehlikeli görülür ve meyhaneler kapatılırdı

Bu toprakların "dindarlığı" öyle ezbere açıklanabilecek bir dindarlık değildir

Burası, "halifesinin" sarayında cariyeler olan bir geçmişe sahiptir

Kimse bu ülkeye şeriat getiremez Belki bunu isteyenler vardır ama bu isteklerini gerçekleştiremezler

Yaşadığımız ülke "dindar" insanların ülkesidir

Ama yeryüzünün belki de en "çocuksu, en masum, yaramazlığı en çok seven" dindarlarıdır onlar

Allah’a inançları tamdır

Köküne "tasavvufun" suyu karışmış bir dindarlıktan geldiklerinden kendilerini "Allah’ın evlatları" olarak görmeye yatkındırlar, çocukken büyük bir yakınlıkla "Allah baba" derler, bir "babadan" korkar gibi korkarlar Allah’tan ama bir "babaya" şımarır gibi de şımarırlar, O’nun kendilerini affedeceğine inanırlar

Onun için ramazanda meyhaneleri kapatıp oruç tutarlar, onun için bayramda içerler

Şeriatla yönetildiğinde bile bu ülkede tam bir "şeriatın" olmaması o yüzdendir

Bugün, dine, dindarlığa, dindarlığın şekil şartlarına fazla abanan, insanları dinle korkutmaya çalışan partilerin hiçbir zaman fazla oy alamamalarının sebebinin ne olduğunu sanıyorsunuz?

Bu halkın Allah’la ilişkilerine fazla karışırsanız kızar

Ama onun dindarlığını sorgulamaya, onu Arap ülkelerinde görülen tarzda bir dindarlığa zorlamaya kalkarsanız, ona da kızar

Üstelik bu sadece İstanbul’da böyle değildir, "taşrada" da böyledir

Bakın Ortaylı ne diyor:

"Bizim toplumumuz ezelden beri içkiyi sevmiş ve pek de gizlememiştir Domuz haram, salyangoz Müslüman mahallesine girmeyecek bir nesne sayılmış ama domuz kadar haram olan içkinin keyfinden vazgeçilmemiş Yüksekçe bir vergiyle içkinin alası satılmış, taşralarda da kaçak içki üretimi ustalık derecesine ulaşmış, hálá da öyledir"

Şimdi, ramazanda Anadolu’da kapatılan lokantalar herkes tarafından "şeriat" işareti olarak algılanıyor

Belki de on bir ay içki satan bir Müslüman, bir ay da Allah’ının gözüne girmek, kendi gönlünde arınabilmek için lokantasını kapatıyordur

Bunun "şeriat özlemiyle" bir alakası yok

Bu, eskiden de böyleydi, şimdi de böyle

Biz dinimizle, Allah’ımızla böyle ilişki kuruyoruz, biz "günah işlemiyoruz" sadece biraz "yaramazlık" yapıyoruz ve "Allah baba" çok kızmasın diye de ramazanda meyhaneyi kapatıp oruç tutuyoruz

Gizliden gizliye bu toplum "Allah’ın evlatları" olduğuna inanıyor işte

Bu çocuksu masumiyetten rahatsız olacak ne var?

Bizim topraklarımıza bizzat halifenin kendisi şeriatı getiremedi

Dahası, halifenin kendisi şeriata uymadı

Şimdi mi gelecek şeriat?

Gelmez

Getirmek isteyenler ümitlenmesin

Gelecek diye korkanlar korkmasın

Tarihimize, geçmişimize bakın

İçinde yaşadığınız, parçası olduğunuz toplumu biraz merak edin

Hangi ülkede "gavur imam" diye bir laf var, hangi ülkede "Bektaşi fıkraları" bu kadar seviliyor, hangi ülkede Bekri Mustafa halk kahramanı oluyor?

Siz, meyhaneye güzellemeler yazmış şeyhülislamların yaşamış olduğu bir toplumun çocuklarısınız

İnanan insanları huzursuz etmeyin

Onlar hepimizin vicdanını rahatlatıyor

Emin olun, korkulacak şeyler değil bunlar

Hiç kimse bu ülkedeki kadınların başını kapatamaz

Kimse bu ülkeyi şeriatın hükümleriyle yönetemez

Burası "yaramaz çocuklardan" oluşan bir toplum

Allah’ı seviyoruz, bu sevgiden vazgeçmeyiz

Hayatın zevklerini de seviyoruz, bu zevklerden de vazgeçmeyiz

Geleneğimiz, geçmişimiz, yapımız böyle

Korkacaksınız, korkmanız gerekenlerden korkun

Ama Balkan Savaşı’ndaki Osmanlı ordusu gibi davranır

Biri "Malezya’ya benzeyeceğiz" diye bağırdığı için

Birbirinizi çiğneyerek kaçmaya başlarsanız

Hep beraber yeniliriz

Siz, her bağırtıya inanmayın

Burada biz yaşıyoruz

Allah’ın yaramaz ve biraz şımarık çocukları

Bizi kimse dinimizden de, hayatımızdan da vazgeçiremez

Girdiğimiz siperden milim kımıldamayız

Yeter ki aramızdan biri durduk yerde "düşman geliyor" diye bağırıp bizi korkulara salmasın

Bu halkın Allah’la ilişkilerine fazla karışırsanız kızar

Ama onun dindarlığını sorgulamaya, onu Arap ülkelerinde görülen tarzda bir dindarlığa zorlamaya kalkarsanız, ona da kızar Üstelik bu sadece İstanbul’da böyle değildir, "taşrada" da böyledir

Ahmet ALTAN /Hürriyet

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.