10-10-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Bahçemizdeki Otları Görmeden Diğerinin Bahçesine Dil Uzatmak
Bahçemizdeki Otları görmeden diğerinin bahçesine dil uzatmak
İnsanları tanımanın en etkili yollarından biri söylediklerine değil davranışlarına bakmaktır Dil yalanı kolay söyler ancak beden yalan da mutlaka tekler
Davranışlar yalanı sürdürmede dil kadar usta değillerdir Çünkü zihniyetle örtüşürler ve zihniyetler de en güç değişen yanlarımızdır
Beden dili söylenen şeyin söyleniş biçimiyle ilgili ipuçları verdiğinden bireyi ?daha iyi? tanımada başvuracağımız önemli kaynaklardan biridir Ancak ?beden dilini? çok iyi bilsek de profesyonel yalancılarla kısa süreli iletişimler de çaresiz kalmamız olasıdır Örneğin, konuşurken gözlerini sizden kaçıranların samimiyetlerinden şüphe duyun ancak gözünüzün içine bakarak söylenmiş her şeye de inanmayın Karşısındakini etkilemeyi hedefleyenler ?beden dili? konusunda iyi bir eğitim almış olabilirler
Davranışlar ile söylemler arasındaki tutarsızlıkların en yoğun olduğu dönemler kriz dönemleridir Bireylerin psikolojik durumlarından kaynaklanan krizler olduğu gibi yönetimlerin veya sistemin de var oluşlarıyla çelişen söylemlerinden kaynaklanan krizler de vardır Ve bizler bu krizleri yaşayarak tanırız Bireyin yaşadığı krizin etki alanı dar olurken toplumların yönetim hatalarından dolayı yaşadığı krizlerin etki alanları ve yıkıcılıkları daha büyük olur
Üç dört kişi bir araya gelerek yapılan haksızlıklardan hararetle bahsederler Sistem bozuktur, insanlar bozulmuştur Ancak bu sistemin bir parçası olarak kimse kendi yaptıklarını sorgulamak gereği duymaz Dolayısıyla kendi bahçemizdeki otları görmeden diğerinin bahçesine dil uzatmak baskın bir zihniyetimizdir Kimse de bizi kendi gerçeklerimizle yüzleştirmediği için, ?onlar suçlu ? ben suçsuzum? zihniyeti sürer gider Konuşan ve suçlayan ?ak kaşık? kalır
Çağdaş bir toplum olmanın ön koşulu, hamasi ve suçlayıcı zihniyetlerimizle yüzleşmek, öz eleştiri yapabilmek ve davranışlarımızın sorumluluğunu almaktır
Psikoterapi bile davranışının sorumluluğunu almaktan kaçınan ?deli? ye (!) çare değildir
Görünen o ki, değişmek istemiyoruz ?Yaptım- oldu? , ?Ben yaparım- sen yapamazsın? , ?Sen benim kim olduğumu biliyor musun?? , ?Ben doğruyum - sen yanlış? zihniyetleri değişmiyor Oturduğumuz koltuklarla bütünleşip diğerini küçümsemekten vazgeçmiyoruz Bilimin, tevazu ve kendini bilmek demek olduğunu görmezden geliyoruz
Sanıyoruz ki, kişileri, kurumları değiştirerek krizleri aşacağız Oysaki değişmesi gereken zihniyetler, yüzleşmemiz gereken gerçekler var Ve biz iki binli yıllarda bile kendimizle barışık olmayı başaramadık Çünkü korkuyoruz Maskeleri indirdiğimizde kendimizle baş başa kalmaktan korkuyoruz
Korkarım ki, daha büyük yalanlara sarılıp gerçekleri çarpıtmaya, güvensizlikleri bilemeye devam ettikçe ahlaki erozyonumuz artarak devam edecek!
|
|
|