Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir] |
10-10-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir]Bir düşünün; insanlar her sabah değil de senede bir kez doğan bir güneşe sahip olsalardı! O günün doğuşunu görmek için kim bilir ne kadar para ve zaman harcarlardı Oysa, güneş her gün bizim için hiçbir karşılık beklemeden doğuyor ve bizler bu güzelliğin, bu nimetin değerini sahip olduğumuz pek çok şey gibi görmezden gelerek yaşıyoruz Kısacası, mutlu olmak için çok şeyimiz var Sadece baktığımız noktada bu değerleri görmemiz gerekiyor Değerlerin farkına varabilmek, mutlu olabilmek için birkaç tavsiyemiz var: < Her yeni güne yüzünüzde kocaman bir tebessümle başlayın < Sahip olduğunuz beden ve ruhun sağlıklı olmasının şükrünü yaşayın < Gün boyunca size tebessüm eden insanların farkına varın < Gülümseyenler olmasa bile siz o güzel tebessümünüzle onları şaşırtın < İnsanların çirkin ya da lüzumsuz davranışlarına karşılık vermek yerine onların verebileceği olumsuzluklardan uzak durun < Güzel bakmanın temelinin ‘bağışlamak’ olduğunu unutmayın < Sahip olmadıklarınıza yakınmak yerine, sahip olduklarınızla mutlu olmaya çalışın < Sevginizi ve saygınızı karşılık beklemeden sunun < Ve gününüzü yaşadığınız ya da yaşamayı umduğunuz güzellikleri hayal ederek noktalayın |
Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir] |
10-10-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir]Mutluluğa Açılan İlk Kapı: KENDİMİZİ TANIMAK ve SEVMEK Mutlu olmak için, önce kendinizi mutlu edin Kimseden sizi mutlu etmesini beklememelisiniz Çünkü bu; insanın yaradılış esasına terstir Hayatınızda sizi mutlu eden insanlar, sizi mutlu edecek olaylar vardır Ancak buna karar verecek olan yine SİZ siniz Sizin mutlu olmanızı sağlayacak her şey, aslında içinizden gelir Ve bunu değiştirebilecek tek güçte SİZ siniz Hiç kendinize nasıl davrandığınızı düşündünüz mü? Kendiniz hakkında neler düşünüyorsunuz? Hiç kendinize hediye verdiniz mi? Gündelik hayat içerisinde kendimizle ilgili yüzlerce düşünce geçer aklımızdan; bilinçli ya da bilinçsiz olarak Çoğu zaman; hem kendimize, hem de başkalarına karşı anlattığımızdan çok daha farklıdır aklımızdan geçenler Öncelikle; kendimiz hakkında neler düşünüyoruz, bununla yüzleşmemiz gerekir Ve tabii, hoşumuza gitmeyenleri de değiştirmemiz… Kendimizi tanımak ve sevmek, mutluluğa açılan ilk kapıdır Bu nedenledir ki; kendinden hoşnut olmayan bir insan, kimseyi gerçekten sevemez Geçmişimizde öğrendiklerimiz, yaşadıklarımız, kendimize öğrettiklerimiz; bugünkü kişiliğimizi oluşturur Kaygılarla yetiştirildiysek; korkuyu, güvenle yetiştirildiysek; kendimize ve başkalarına güvenmeyi öğreniriz Bunun gibi; yetiştirilirken aldığımız temel eğitimler, temel niteliklerimizi belirler Ancak, biz bu niteliklerle, kendimizi beğenmiyor ya da artık kişiliğimizde biraz değişiklik istiyor olabiliriz Buna hakkımız var Çünkü buna GÜCÜMÜZ var! |
Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir] |
10-10-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir]Gülümse Dostun yüzüne gülümsemek sadakadır Çünkü ; yüz, Kitabın kapağıdır Kalbin aynasıdır Aksiyonun ve hareketin öncüsüdür ! *** Fakat ! Aşırı gülmekten sakın ! Çünkü ; “Aşırı gülmek kalbi öldürür” *** Gülümse ; Sinirlerin gevşesin ! Dertlerin çözülsün, Üzüntülerin yok olsun ! Ruhun, aydınlansın ! Kalbin ferahlasın Fakat hiç düşündün mü ? Bir yanda kahkahalar, Diğer yanda asık suratlar Hoş mu ?! Şu halde; Ne kahkahalar arasında boğul ! Ne de asık suratlı ol ! İkisinin arasını bul ! Çünkü her şeyin ortası iyidir… *** Gülümse ! Çünkü gülümsemek; Huzurun habercisidir Mutluluğun görüntüsüdür İçtenliğin vazgeçilmez parçasıdır Gülümse ve bunda samimi ol ! Zira samimi olmayan gülümseme, Sahteciliktir… İki yüzlülüktür! *** Gülümse ! Çünkü asık surat; Değerliyi de, Makamı da, Malı da değersiz kılar Hayatı yaşanmaz hale getirir! Düşün ! Sıkıntılı bir hayatta, Malın ne değeri kalır ? Makamın ne değeri kalır ? Rütbenin, şöhretin ne değeri kalır ? Meselâ iyi düşün ! Evini, dünyanı, hayatını Cehenneme döndüren, Asık suratlı bir kadının, Güzelliği neye yarar ?! *** Gülümse ! Çünkü ;çevrendeki her şey gülümsüyor; Çiçekler gülümsüyor, Ağaçlar, ormanlar gülümsüyor, Denizler, nehirler gülümsüyor Gökyüzünde yıldızlar gülümsüyor Havada uçuşan kuşlar, kelebekler gülümsüyor Yerdeki böcekler gülümsüyor Ve ilkbaharıyla, sonbaharıyla, Yazıyla, kışıyla Bütün bir dünya gülümsüyor *** Gülümse ki ; Hayatın karmaşası içinde kaybolmayasın ! Gülümse ki ; Çevrendeki güzelliğin farkına varasın, Gülümse ki ; Asık suratlı olmaktan, Çirkin görünmekten, Karabasanlardan, Karanlık hayattan, Kirli kalpli olmaktan kurtulasın! *** Gülümse ! Çünkü insan, Gülümsemeye yatkın bir yaratıktır Fakat farkında değil ! Aç gözlülük olmasa, Bencillik olmasa, Kötülük yapma duygusu olmasa İçinde beslediği nefis ve şeytan olmasa İnsan Asık suratlı olabilir mi ? *** Gülümse ! Ve kendi yaşam tarzınla, Kendi özel gözlüğünle, Kendi özel düşüncenle Dünyaya bak ! Unutma ki ; Yaşam tarzın iyi, Düşüncen temiz olursa; Hem dünyayı gösteren gözlüğün, Hem de görünen dünyan temiz olur ! Dikkat et ! Gözlüğün buğulanmasın ! Gördüklerin bulanık olmasın Ve dünyan kararmasın ! *** Gülümse ! Ve İyi bil ki ; Asık suratın, Hırçınlığın, Kızgınlığın, Kimseye faydası yoktur Çünkü ; “Keskin sirke, Yalnız küpüne zarar verir” |
Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir] |
10-10-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir]Ben ne yapacağım şimdi! Adı üstünde "beklenmedik durum", herkes kendinden beklenilmeyen şeyler yapar Bu beklenilmeyen davranışlar bazen hayatımıza yön vereceği gibi, hayatımızı rayından çıkarabilirdeAma ben şuna inanıyorumki, beklenmedik durumlar insanların kafasında en parlak fikirlerin oluştuğu durumlardırCesaretimizin,aklımızın tavan yaptığı durumlardırBeklenmedik durumlarda asla sakin ve soğuk kanlı olunamaz |
Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir] |
10-10-2012 | #5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir]Algılanma yönetimi politikanız var mı? Nasıl biliniyorsanız, osunuz Başka insanların kafasındaki sizinle ilgili "imaj", sizin gerçeğinizdir Çünkü "algılanan gerçektir" Başka insanlar sizi nasıl tanımlar? 10 kişiye sizinle ilgili üç iyi, üç kötü şey yazmalarını isteseniz ne söylerler? Bir de duygusal tanımın gücünü küçümsemeyin İnsanlar sizinle birlikteyken ne hissediyorlarsa, sizin o kişiler üzerindeki duygusal tanımınız odur O insanın üzerindeki duygusal tanımınız, o insanın size nasıl davranacağını belirler İnsanlarla birlikteyken onlara neler hissettirdiğinizie dikkat edin |
Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir] |
10-10-2012 | #6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir]Bilme ve yapma şekline göre insan türleri! İnsanları bildiklerini uygulamaya geçirme şekillerine göre 4 gruba ayrılırlar 1Bilen ve yapanlar 2Bilen ama yapmayanlar 3Yapan ama bilmeyenler 4Yapmayan ve bilmeyenler Bilen ve yapanlara “bilinçli başarmış kişi” diyebiliriz Bilen ama yapmayanlar ise tipik “ataletli” insanlardır Yapan ama bilmeyenler ise harala gürele birşeyler başarmaya çalışan kesimdir Yapmayan ve bilmeyenlere ise başarısız insan sınıfını oluşturuyor |
Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir] |
10-10-2012 | #7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir]Eğer bir şey isteyeceksen, kendinden iste! Hayatta mutsuzluğun temel nedeni başka insanları kendisine karşı borçlandırmaktır Mesela "Hayat adil olmalı" diye inanmak, hayatı belli bir şekilde davranmaya borçlandırmaktırBunu yaparken hayatın fikrini aldınız mı? hayat sizin beklentilerinize göre değil, kendi varlık nedenine göre davranmak zorunda "Sevgili dediğin söyle yapar" diye düşünürken de başka birini kendinize karşı borçlandırdığınıza dikkat edin Bu "alacakları" kendi kafanıza göre siz yazıyorsunuz ve tahsil edemeyince de "hayat kırıklığı" yaşayıp mutsuz oluyorsunuz Beyninizi başkalarını size borçlandıran inançlardan temizlemelisiniz Mutlu mutlu başarmanın yolu, başkalarından beklentileri sıfırlayıp, kendinden beklediklerini artırmaktır |
Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir] |
10-10-2012 | #8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir]Vicdan kendi kendimizi suçlayabilme, sorgulayabilme ve gerektiğinde kendimize savaş açıp, tanıklık edip, ceza verebilme üstünlüğüdür Akıl ve vicdanımızın bize gösterdiği yol ile egomuzun ve dizginlenememiş duygularımızın istekleri arasında zaman zaman seçimler yapmak, çatışmalara göz yummak durumunda kalırız Çoğu zaman da egomuzu ve duygularımızı kayırmak gibi bir alışkanlık içinde olmaktan da geri kalmayız Oysa bedene ve akıla ne denli muhtaçsak, iç dünyamız ve huzurumuz için vicdana da o denli ihtiyacımız vardır Aslında tüm bunlar biraz bilgi, biraz sorumluluk ve biraz da deneyimle birleştirilirse kusursuz sonuçların alınması her zaman olanaklıdır Gerçekte insanın egosu, güzel duyguların düşmanı değildir Herşeye karşın küçük bir çaba göstererek, eğiterek onu dost yapabiliriz Vicdan, insanı hep doğruya ve güzele götüren acımasız bir yönetici ve yönlendiricidir Öyle ya da böyle, her gün gelişmekte olan sezgi ve duygularımızın etkisi altında daha anlaşılır ve berrak duruma gelen güncel olayların rengi ve tadı, vicdanımızı biraz daha geliştirir Vicdan kendisine karşı dürüst olan insanın tek efendisidir Elbette vicdan ve bilinci uyandırmak öyle kolay bir şey değildir Bu savaşta gün gelecek herkes cehennemi yaşayacaktır Ama bu savaş bilinçli bir biçimde devam ettirilebilirse o kapkara cehennemin, pespembe bir cennete çabucak dönüştüğünü görebiliriz İnsanın vicdan ve bilincinin, bilgisizlik ve sevgisizlik karşısında göstereceği dikkat, uyanıklık ve duyarlılık kendi içindeki kimliğini bulmasına yardımcı olacaktır Vicdan bilinç, hoşgörü ve tüm sevgi duygularının kaynağıdır Koşullandırılmış düşünce ve bilinç, insanın gelişmesini yavaşlatır Özgür düşünce, özgür bilinç, özgür vicdan ise, kişinin gelişmesinde, iyiyi, doğruyu, güzeli, gerçeği bulmasında öncülük yapar İnsanoğlu, vicdanın üstünlüğünü, şefkatin vazgeçilmezliğini, sevginin sonsuz gücünü öğrenmedikçe, dünya hep acılar ve düş kırıklıkları dünyası olarak sürecektir Kişinin yücelmesi anlayışa, vicdana ve bilgiye dayanır Bunda en önemli eylem, kendimize egemen olmak, diğer tanımıyla egomuzu denetim altına almasını bilmektir İnsan bilinç ve vicdanı ile bilimi birleştirmek durumundadır Aynı zamanda; gelenekleri, dinsel görüşleri, teknolojinin gelişmeleri ile bağdaştırmak ve böylece yaratıcı düşünceyi madde ile barıştırmak çabasına girmek zorundadır İnsanca yaşamak, vicdanımızın sesini bastırmadan akıllıca, sorumlulukla ve olumlulukla hareket etmekle başlar İçgüdüsel olarak, her olayda sorununuz ya da şaşkınlığınız ne olursa olsun vicdanınız, sizin haklı olup olmadığınızı adeta bağırır Tabii duymak isterseniz ya da sesini boğmaya kalkmazsanız Vicdan rahatsızlığı, suçun işlendiği anda başlar ve devamlı insanı huzursuz eder Böyle bir durumda suçluluk duyan kişi; ne kendi yargıçlığından ne de kendine biçtiği hükümden kurtulamaz Her insan kendi vicdanı içinde en büyük özgürlüğünü yaşar Vicdan insanın; içinde tatlı tatlı duyumsadığı bir ilahi fısıldayıştır Bir kişiyi suçlarken, bir kişiyi yargılarken, terazinin öteki kefesine de mutlaka vicdanınızı koyunuz Göreceksiniz, varacağınız sonuçlar çok daha adil olacaktır Hep kargaşalardan, çıkar çatışmalarından yana, ya yok etmek ya da yalnızca kazanmak için koşullandırılmış bir dünya Çoğu zaman anlayışın, vicdanın, tertemiz duyguların, sezgilerin, sevginin, hoşgörünün bir ütopya olarak benimsendiği bir dünya Yanlış, eğri, kötü bir uygulamanın, bir sabit fikir peşinde gitmeyi, kör nefsine ve hatta zulme bayraktarlık etmeyi yaşamın sanki bir gereği ve hatta gerçeği olarak görmeye başladığımız bir dünya Dünyanın bu katılaşmış ve kalıplaşmış görünümünden sıyrılın Kendinizle, öz kimliğinizle buluşun Asla unutmayın ki; her işimizde, her tavrımızda, her uygulamamızda içimizdeki; en güçlü tanık, vicdanımızdır |
Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir] |
10-10-2012 | #9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir]İçimdeki Çocuğu Özledim Her insanın içinde bir çocuk vardır Bizler o çocuğun büyümesine asla izin vermeyiz Yılların alnımızda bıraktığı kırışıklıklara aldırış etmeden yaşlanmadığımızı onunla haykırırız tüm dünyaya Onunla yaşayamadıklarımızı yaşarız O çocuk bizimle aramızda hep bir sır kalmıştır Onu hep gizli yerlerde çıkarır gezdiririz oynatırız Gecenin bir yarısı çıkarız dışarı Karanlığa sığınınarak kuytu bir parkta onu kaydırırız salıncakta sallarız özgürlüğe uçururcasına Çıkarız yüksek dağların zirvesine nefesimiz çıktığı kadar haykırırız hayatı zaferi kazanmışçasına kötülüklere karşı Tek başımıza saklambaç oynatırız ona ağaçların duvarların arkasında Hiç bulunamamacısına Kendimizle baş başa kaldığımızda muziplikler yaparız gizli gizli Bazen kendimize güleriz Bu sen misin deriz Şaşırmış halde Aynaya bakarız ilk ve son masumluğumuzu görmek adınaKendimizi beğeniriz nanik yaparız yaramazca Hani derler ya " bana düşlerini kiralar mısın abi? Ayakkabılarını bedava boyarım" öyle güzel düşler aramak isteriz Bir su birikintisi gördüğümüzde üzerinde zıplamak isteriz dizginlenemeyen yaramazlığımızla İçimizdeki çocuk çok şey istemez bizden Sevgi ister güven ister özveri ister kendin olmak ister masumluk ister derinlik ister Daha doğrusu kendin olmak ister Başkaları ne diyecek Nasıl düşünecek diye düşünmek istemez İçinden geldiği gibi yaşamak ister Bırakalım artık içimizdeki çocuk hep mutlu olsun Kimsenin onu yok etmesine izin vermeyelim Onu içimizde hapsetmeyelim Çözelim kelepçelerini özgürlüğe salıverelim Dünyanın karanlıklarını onun gözlerindeki parıltıyla aydınlatalım Onun minicik kalbiyle atsın kalbimiz Onun masum gülüşleriyle gülelim sinsi gülüşlerden arınmış halde Ağlarken de onun gözyaşlarını akıtalım Yüreğimizden geldiği gibi yalansız gösterişsiz |
Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir] |
10-10-2012 | #10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir]Zor zamanlarda başarı için şarkılar dinlemeli insan Candan Erçetin'in Elbette şarkısının sözleri ne güzel değil mi? Güneş her akşam batıp hergün doğuyorsa Çiçekler solup solup tekrar açıyorsa En derin yaralar kapanıyorsa En büyük acılar unutuluyorsa Neden korkulur hayatta söyleyin bana Ben neden hep aynı kalayım söyleyin bana Elbette bazen çiçek açıp bazen solacağım Elbette daldan dala konup sonra uçacağım Elbette bazen hızla dönüp bazen duracağım Elbette bazen söyleyip bazen susacağım İnanmadım asla inanamam Herşeyin bir sonu olduğuna Elbette bugün ağlıyorsam yarın güleceğim Elbette önce çekip gidip sonra döneceğim |
Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir] |
10-10-2012 | #11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir]Bugün senin günün Nesi mi var bugünün? Hadi ama baksana yapraklar dökülüyor Yaprak yaprak dökülüyor hayat ayakuçlarına Bugün yaprak topladın Ayaklarının ucuna dökülmüş hayatı topladın ve masanın üzerine koydun Masanda duran hayattır Seyrediyorsun onu Çalışırken bakışların ona kayacak sık sık bugün Sana tebessüm etmeyenlerin yerine o tebessüm edecek Yaprakların hışırtılarıyla dolacak yüreğin O hışırtılar hayatın hışırtısı olacak Varsın desinler, varsın küçümsesinler seni "Bu yaprağın burada ne işi var!" desinler Bunu diyecek olanlar, yerden aldığın şeyin hayat olduğunu bilemeyecekler Bugün senin yaprak toplama günün Bugün senin günün Bugün önemli bir gün olsun Bugün özel bir gün olsun Ne özelliği var ki demeden Hayat nazarımıza göre şekil alır Bugün özel bir gün dersen özel bir gün olur Bugün sıradan bir gün dersen de sıradan Arkadaşın masana bir poğaça bırakıyor Mis gibi kokuyor Baksana ne güzel kızarmış Hâlâ bir mucize bekliyorsun Mucize poğaçanın yüzeyinde yansıyor işte Ateşte pişmiş Senin için Baksana, sonsuz rahmet tecelli ediyor Sonsuz bir mucize Daha ne istiyorsun? Her şey, her varlık bir yol kavşağıdır Bugün yapraktır önüne çıkan kavşak,yarın başka bir varlık Sen yeter ki elinden tut yaprağın,seni hayata götürecek Hadi, dalıp gitme vehimlerine Vehimlerle dolu hayallerine Bak, yaprak var masanda Gerçek ve somut Ona odaklanıyorsun Her ne vakit vehimlere dalıp gidersen yaprağı eline alacak, onu koklayacak, seyredeceksin Bunu neden istediğimi anladın değil mi? Biliyor musun, niçin bunca yıldız vardır gökyüzünde? Yıldızlar da başka bir yol kavşağı Her varlık bizi O'nun sonsuz rahmet âlemlerine götürür Bir gün de belki gökyüzünü konuşuruz Olur mu? Bu arada Rilke'nin şu dizeleri bugüne ışıltılar saçsın: "Düşer yapraklar, düşer sanki uzaklıklardan Ama var Biri, bu düşmeyi ellerinde/tutar, sonsuz yumuşak" Biliyor musun, istersen yarın da senin günün olabilir Yeter ki iste O'ndan Hey, dalıp gitme vehim ve vesveseli hayallerine Önündeki yaprağı küstürme |
Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir] |
10-10-2012 | #12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir]Dünya evrenin sonsuzluğunda minicik bir gezegen Bir top misali dönüp duruyor; ona yaklaşan yıldızlar olduğunda hep telaşlanıyor, gök taşlarının çarpmasından korkuyoruz Ama teğet geçip gidenleri hiç fark etmiyor hatta önemsemiyoruz Evrendeki dünya misali hepimiz yeryüzünde varlığımızla bir yer edinmiş durumdayız ve belli belirsiz yörüngemizde dönüp duruyoruz Bu arada tıpkı kelebek olmaya hazırlanan bir tırtıl gibi kendi rengarenk kozamızı örüyoruz Kimimizde ince ve geçirgen olan bu renkli koza, kimimizde kalın bir zırha dönüşmüş durumda Ama her ne şekilde olursa olsun bizler o rengarenk kozanın en orta yerinde sevgi dolu kalbimizle yaşamı kucaklıyoruz Zamanla yarışırcasına, hızla oradan oraya yuvarlanırken dünyamıza teğet geçip gidenler oluyor, hızla çarpıp bizi derinden yaralayanlar da Teğet geçenlerin bir süre sonra izleri bile kalmıyor etrafımızda, hatta hatırlanmıyorlar Ama bir şekilde kozamızı delip bize ve kalbimize değenler kolay kolay unutulmuyorlar Sanki yüreğimizden bir parçayı esir alıyorlar Öyle ki yıllar geçse, zaman acımasızca anıları törpülese de nafile unutulmuyor Eksikliğini her zaman nemli gözlerle hatırlıyor, yaşadıklarımız bazen çok anlamlı ve elle tutulur şeyler olmasa bile kalıcılığına ve bizde bıraktığı izlere bakıp şaşırıyoruz Bir anlamda yaşananlar, hayatın içinde bıraktıkları izlerle kalıcılığını koruyor, öyle değil mi? Keşke o insanları şeçme şansımız olsaydı ama yok Kimi yerde kimi zamanda hayatımıza kattıkları zehrin izlerini yıllar sonra bile yok edemediğimiz acı bir gerçek Onlardan korunmak için tek yol kozamızı çok sağlam örmek gibi görünse de nafile Önemli olan dışta değil, içte sağlam durabilmek Böylece tüm çevresel etkilenmelerden en az hasarla kurtulmamız mümkün Dileyelim ki bize çarpıp kozamızı delerek kalbimize ulaşanlar bizim sevgi dolu dünyamızın kıymetini bilsinler Çünkü o rengarenk kozalar kolay örülmüyor ve bir yaşam kolay dile gelmiyor Belgin Eryavuz |
Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir] |
10-10-2012 | #13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir]İyi Kalmak İyi Olmaktan Zordur Herkes kendi hikayesini yaşar tüm şehirlerde… Aslında bu kalabalıkta birazda kendi yalnızlığında kürek çeker o büyük sırra doğru… Ve bu hayat yolculuğunun bilmem kaçıncı durağında şöyle bir durup düşününce hep olmayı istediğimiz şu “iyi insan olmak” kavramına takıldım… İyi insan olmak? Doğru, dürüst, samimi, içten ve güler yüzlü olmak… Mutlu ve umutlu olmak… Huzurlu ve sağlıklı olmak… Karşılık beklemeden, sonuç istemeden, zarar vermeden yaşamaya çalışmak…Neşeli, coşkulu, sadece kendi iyiliğini değil herkesin iyiliğini düşünerek çabalamak… Kimseyi ırk, dil, din, milliyet ayrımı yapmadan sadece toplumsal sıfatlarına değil insanlığına değer vermeye çalışmak… Yani onun toplumdaki sonradan edindiği o pek alingirli(!) sıfatlarına değil insanlığına saygı duymak Ve iyi insan olmak için bütün bunların yanında aynı zamanda… Meraklı olmak… Çalışkan olmak Sabırlı olmak gerek… Dayanıklı olmak gerek… Bu arada kabul ediyorum hayat yolculuğunda anlamlı bir yaşam için sadece iyi insan olmak yetmez İşinizde de iyi olmak gerek… Yani iyi esnaf, iyi işçi, iyi öğretmen, iyi memur… Sonra iyi baba, iyi anne, iyi eş olmak ta gerek… Sonra iyi bakmak, görmek, bilmek ve iyi sevmek… Ne çok şey varmış iyi olmamız gereken… Peki iyi olmak yetiyor mu? Valla ister kabul edin ister etmeyin bence yetmez, iyi kalmak da gerek Yani sadece bir zamanda olmak yetmez, her zaman iyi olmak ve her zaman doğru, dürüst ve samimi olmak vsgerek Eğer bugün de iyi değilseniz, geçmişteki iyilikleriniz bir işe yaramaz ve kaybetmeye başlarsınız İyi kalabilmenizi sağlayacak en önemli unsurlardan birisi ise kabul görmektir Çevrenizde kabul görüyorsanız yani bu iyilikleriniz görülüyor, anlaşılıyor, takdir ediliyor ve destekleniyorsa o zaman sizde kendi iyiliğinizden keyif almaya başlar yeni iyilikler edinirsiniz ve iyi kalmak için de çabalarsınız |
Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir] |
10-10-2012 | #14 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir]BAŞARILI BİR İLETİŞİMİN TEMEL KOŞULLARI İnsanlararası iletişim;kişilerin birbirlerine bilinçli veye bilinçsiz olarak iletmek istedikleri duygu ve düşüncelerini aktardıkları bir süreçtirBu sürecin başarısı bireyin yaşamındaki mutluluğun temelini oluşturur 1*Karşımızdaki kişilere saygı duymakonların varlığını kabul etmek önemli ve değerli olduklarını hissttirmek olduğu gibi benimsemek anlamını taşır 2*Gerçekçi ve doğal davranmak abartıdan uzak olduğu gibi davranmaktır 3*İletişimin belki de en önemli ögesi empatidirEmpati bir anlamda dış dünyayı karşımızdaki kişinin penceresinden görmeye çalışmaktırKurulan bu duygu ortaklığı iletişimi güçlü kılar İLETİŞİM SADECE KONUŞMA DEĞİLDİR İletişim aynı zamanda; *Ne söyleyeceğimizi bilmek *Bunu ne zaman söylemenin daha uygun olacağına *Nerede söylemenin doğru olduğuna karar vermek *En iyi nasıl söyleneceği hususunda fikir yürütmek *Olayları basite indirgeyerek sunabilmek *Akıcı bir dille ve karşınızdaki kişiyle göz kontağı kurarak konuşabilmek *Dikkati yoğunlaştırabilmek ve karşınızdaki kişinin verilen mesajı anlayıp anlamadığını kontrol edebilmektir İletişimdeki temel ilke kabul etme'dirBaşkalarını olduğu gibi kabul etmek ilişkileri kuvvetlendirmede önemli bir etkendirBirey karşısındaki kişiye gerekli anlayışı gösterip kabulkar hoşgörülü bir ortam sağlarsa onun kendini güven içinde hissedip kendi özüne uygun davranışlar içine girmesine fırsat verirBöylece bir ilişkide diğer kişi olumlu yönde değişebilir sorunları çözmeyi öğrenebilir daha üretici daha yaratıcı olabilir İletişimde kişiyi etkili kılan insanlarla yapıcı olarak konuşmasını öğrenmesidirUsta danışmanlar başarılarının temel nedenini kişiyi konuşmaya başlatmak ve onu dinleyerek''yolundan çekilmek'' olduğunu söylerler |
Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir] |
10-10-2012 | #15 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Günün Başarı Taktiği [Güncellenecektir]İyilik yapmak, insanın kendine verdiği en güzel hediyedir İyilik yapmak, dışarıdan bakınca başkasına yönelik yüce bir davranış örneği gibi görünse de, aslında, kişinin kendi mutluluğu, insanlara güven duyması ve kendisini işe yarar hissetmesi için büyük bir fırsattır Sivil toplum kuruluşlarında hizmet eden, yardım faaliyetlerine katılan, maddi manevi elinde ne varsa daha çok ihtiyacı olana vermeye çalışan gönüllüler, karşılık beklemeden iyilik yapmanın hazzını yaşıyor "Bana 'hakkını helal et, çok yoruldun' diyorlar Bunu kabul etmiyorum Çünkü ben buraya kendi mutluluğum için geliyorum O yorgunluk bana dokunmuyor; bilakis zevk veriyor İyilik, birine lütfedilen bir şey değil Kimseye iyilik yaptığımı düşünmüyorum Kendi ruhumu tatmin ediyorum Karşımdakinin bunu iyilik olarak görmesi benim için önemli değil" Bahçelievler Aile Destek Merkezi'nin (BADE) gönüllülerinden Raziye Değirmenci, vaktini başkalarına hizmetle geçirme sebebini bu sözlerle anlatıyor Çok genç yaşta başladığı çalışma hayatından ideallerini gerçekleştirme niyetiyle ayrılan Raziye Hanım (47), bütün vaktini hayır işlerinde harcıyor İki çocuğu artık büyüdüğü için evde yolunu gözleyen birinin olmaması ve eşinin desteği ona böyle bir imkan veriyor Öteden beri ailece çevrelerine duyarlı yaşadıklarını belirten Raziye Hanım, eşiyle birlikte işlettikleri iç giyim mağazasından ayrılma kararını şöyle anlatıyor: "18 yıl birlikte çalıştık Çocuklarımızı büyüttük Emekli olmama daha üç sene vardı ama çalışma hayatından bezmiştim Bu dünyaya yiyip, içip, yatıp kalkmak için gelmedik Artık kendime daha çok vakit ayırmaya karar verdim Eşime 'Benim başka hayallerim var Sen kendine göre başka bir iş yapabilirsin' dedim Dükkanı kapattık O yeni bir iş kurdu, ben de en büyük hayalimi gerçekleştirmek için Çocuk Esirgeme Kurumu'na gittim" Yeni taşındıkları Bahçelievler'de evinin çocuk yuvasına çok yakın olması Raziye Hanım için iyi bir fırsat olur Kurumun yöneticileriyle konuşup gönüllü anneliğe başlar ve yıllardır her hafta bir gününü kimsesiz çocuklarla ilgilenerek geçirir Başka bir günü ise hizmet hastanesinde diyalize giren böbrek hastalarına ayırır Haftanın üç günü 4'er saat makineye bağlı, hareketsiz yatmak zorunda kalan hastalarla sohbet etmek, bakıcılarına yardımcı olmak en büyük zevki haline gelir Hatta, onun geldiği günlerde hastaların tansiyonunun düşmediğini söyler hemşireler Şahit olduğu acı durumlara üzüldüğünü ama orada takılıp kalmadığını ifade eden Raziye Hanım şöyle konuşuyor: "Şifayı verecek olan Allah, her şeyi bilir Bir kişinin diyaliz hastası olup olmamasını da O bilir Ama bir insan olarak ben duyarsız kalamam O hastanın acılarını dindirmek için elimden geleni yapmalıyım Doktor değilim ama moral açısından çok şey katabileceğimi düşündüm Yalnız olmadıklarını görmelerini istiyorum" Bir yetimin başını okşamanın bedeli hiçbir şeyle ölçülemez Kimse Yok mu Derneği gönüllü koordinasyon sorumlusu Dr Figen Es, yardımlaşmanın sosyal bir hekimlik olduğunu söylüyor: "İyilik ve yardımlaşma, hayatımızda fazladan bir güzellik değil insan olmamızın ruhi bir gereğidir O olmadığı zaman zaten benim bir tarafım eksik kalıyor Lütfetmiyoruz kimseye Bu, bizim için yemek, giyinmek gibi rutin bir ihtiyaçtır Diğer insanlarla birlikte hareket etme ihtiyacımız var Bu asrın en büyük hastalığı bencillik Yardımlaşma, insanın kendisini tedavi etmesi, insan olma yönünüzü açığa çıkarmasıdır Vücudumuzda kullanılmayan organın kendini iptal etmesi gibi, insan ve toplum olarak belli görüntülerimiz var Ama kişisel sorunlar, mali imkansızlıklar ve medyanın ben-merkezci propagandaları ile felç edilmiş durumdayız Normalde zaten yapmamız gereken duyarlılıkları gösteremiyoruz Gönüllülük, insanın sosyal varlık yapısının özünde olan bu kabiliyeti kullanmasıyla ilgilidir Benim gönüllü olmamdaki en büyük saik ölüm düşüncesidir Bir gün öleceğim ve bu hayatı en güzel şekilde, dolu dolu yaşamam gerekiyor Bu hayat, ebedi alem için kendi adıma bir şeyler yapmak için verilmiş bir fırsat Ne sağı ne solu dinlerim, kimse gelip benimle kabirde yatmayacak Bir yetimin başını okşamak, gözyaşını silmek, hiçbir altınla dolarla ölçülemeyecek bir yatırım Gönül insanı olmak bizim hayatımızın ana sermayesi Üzerimizdeki nimetlerin hepsi emanet ve birer imtihan sorusu olarak verilmiştir Yardım, parayla değil gönülle olur" Şemsinur Özdemir |
|