Şengül Şirin
|
Konfüçyüs ve Konfüçyüsçülük- Çin'in En Büyük Düşünürü
Konfüçyüs ve Konfüçyüsçülük- Çin'in en büyük Düşünürü
Çin'in en büyük düşünürü olan Konfüçyüs'ün (İÖ 551479) Öğretisi Çin'in yanı sıra bütün Doğu Asya uygarlıklarını da etkilemiştir Çin halkının yaşam biçimi, davranış kuralları ve inançları 2 000 yıldan uzun bir süre Konfüçyüsçülük olarak anılan bu öğretiye göre biçimlendi
Çince adı Üstat Kong anlamında Kongfuzi olan Konfüçyüs, o dönemde küçük feodal devletlere bölünmüş olan Kuzey Çin'de Lu'da (bugün Shandong) doğdu Soylu bir aileden geldiği sanılmaktadır Küçük yaşta babasını yitirdi ve daha çok kendi kendini yetiştirdi Gençliğinde bir süre tahıl ambarlarında bekçilik yaparak geçimini sağladı 19 yaşında evlendi; bir oğlu ve iki kızı oldu Çocukluğundan beri okumaya düşkün olan Konfüçyüs, daha sonra bir okul kurarak, yaşamının büyük bölümünü öğrencilerine eski Çin felsefesine dayalı ahlak ve yönetim anlayışını öğretmekle geçirdi 50 yaşın üzerindeyken önemli bir devlet görevine getirildi, ama ilkelerini uygulama alanı bulamayacağını anlayınca bu görevden ayrıldı 13 yıl boyunca, öğretisini uygulayacak bir yönetici bulmak için Çin'in çeşitli bölgelerinde dolaştı Umduğunu bulamayan Konfüçyüs sonunda, bazı öğrencilerinin çağrısına uyarak Lu'ya geri döndü ve ömrünün kalan günlerinde öğretmenlik yaptı
Konfüçyüs derslerini kalabalık sınıflar yerine, küçük gruplarla ya da öğrencileriyle teker teker konuşarak sürdürürdü Onlara sorular sorar, yanıtları kendilerinin bulmasını isterdi Kişiliklerini geliştirmeleri, yetkin ve güçlü bir insan olmaları için çalışırdı Ayrıca, onları insan ilişkileri ve nasıl davranmaları gerektiği konusunda da eğitirdi 3 000 kadar öğrencisi olan Konfüçyüs'ün öğrencilerinin bazıları önemli devlet görevlerine getirildi Bunlar, onun öğretisinin devlet yönetiminde etkin olması için çaba harcadılar
Konfüçyüs'ün öğretisi bir din olmaktan çok, ahlaka dayalı bir yaşam biçiminin ilkeleridir İnsanlara bilgili, erdemli, saygılı, insancıl, dürüst ve içten olmalarını öğütleyen Konfüçyüs, devlet yönetiminde de aynı ilkelerin
geçerli olması gerektiğini savundu Yöneticiler, bilge ve hak tanır kişiler olmalı, halkla ilişkileri karşılıklı saygı ve sevgi üzerine kurulmalıydı Yöneticilerin görevi yalnız yasa koymak değil, insan olarak iyi bir örnek oluşturmaktı
Yazılı hiçbir şey bırakmayan Konfüçyüs'ün öğretisi, öğrencilerinin ders, konuşma ve söyleşilerinden derlediği Lun yu ("Söyleşiler") adlı kitapta bir araya toplanmıştır Bu öğretinin temelini, "insanları sevmek" anlamına gelebilecek ren ilkesi oluşturur Ren, bütün insanlarda doğuştan vardır ve insanın görevi ren'ini geliştirmek, erdemli ve bilge bir kişiliğe ulaşmaktır İnsanın sevgi duygusuyla karşılaştığı ilk yer ailesidir Anne baba sevgisi, Çin geleneğinin çok önemli bir parçası olagelmiştir Karı koca, anne baba ile çocuklar ve kardeşler arasındaki sevgi toplumun temelini oluşturur Ayrıca dostlar ve yöneticilerle yönetilenler arasındaki sevgi bağı da toplumun düzeni ve birliği için gereklidir
Konfüçyüs'ün ikinci önemli ilkesi de Li'dir Li, dinsel tören ve saray kurallarından, davranış ve görgü kurallarına kadar uzanan çok çeşitli anlamlar içerir Ren ve Li'nin birleşmesiyle toplum ahlaklı ve incelikli bir düzene ulaşacaktır Çin toplumunun ince davranışlarında Konfüçyüs öğretisinin payı büyüktür
Bu öğretinin insan için ulaşılabilecek son aşaması junzi dir Üstün insan anlamına gelen junzi olabilmek, soylu davranmayı, erdemli, dürüst, sevgi dolu, cesaretli ve güvenilir olma gibi üstün ahlak ilkelerine bağlılığı gerektirir Bunun için çalışmak, öğrenmek, düşünmek ve ahlak kurallarına uygun davranmak yeterlidir Doğuştan soylu olmak gerekmez Sıradan insanlar da yeterince çalışarak kendilerini yetiştirince üstün insan düzeyine çıkabilirler
Konfüçyüs, bu öngörüsüne uygun olarak, yetenekli ve kararlı öğrencileri, soylu olup olmadıklarına bakmaksızın, okuluna kabul etti Böylece, daha sonraki yüzyıllarda, Çin yönetiminde soylu olmayan ama yetenek ve zekâsıyla kendini kanıtlamış birçok kişinin yer alabilmesini sağladı
Konfüçyüs, yeni bir din yaratmak yerine unutulmuş eski gelenek ve değerleri yeniden canlandırmayı amaçladı Çin'in altın çağı olarak düşünülen çok eskiçağlardan bu yana Çinliler evrensel bir güç olarak Tian'a (Gök, Cennet) bağlıydı Ama tapınma ve törenlerin yozlaştığını düşünen Konfüçyüs, dinsel alanda bir reformun gerekliliğini de savundu
Konfüçyüs'ün öğrencilerinin ve izleyicilerinin derlemiş olduğu "Konfüçyüs klasikleri" olarak bilinen kitaplar, Çin'de yüzyıllarca eğitim ve öğretimin temel kitapları oldu ve devlet görevlileri bu öğretiyle yetişti Konfüçyüsçülük İÖ 206'da kurulan Han hanedanı döneminde Çin'de devlet dini olarak onaylandı İÖ 124'te Konfüçyüsçü düşünceleri öğretmek amacıyla bir üniversite kuruldu 20 yüzyılın başlarına kadar devlet görevlisi olmak isteyenler Konfüçyüsçü öğretiden sınava girmek zorundaydılar
Konfüçyüsçülük 19 yüzyılda batı kültürüne ve düşüncelerine açılan Çin'de, yaşam biçimi ve düşünce sistemi olarak eski önemini yavaş yavaş yitirdi Ama Çin kültür ve geleneklerinin temelinde hâlâ varlığını korumaktadır
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|