Pir Sultan Abdal Hayatı |
10-09-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Pir Sultan Abdal Hayatıpir sultan abdal kimdir hayatı eserleri biyografisi - adını nereden almıştır Pir Sultan Abdal'ın hayatı A ) HAYATI : Yazılı kaynaklarda Pir Sultan Abdal'ın hayatı üzerine bilgi yoktur Onun hayatı ile ilgili bilgiler ya kendi şiirlerinden, ya başkalarının şiirlerinden, bir de halk arasında anlatılagelen menkıbelerden ve söylentilerden öğrenilebilmektedir 1 ) Doğduğu Yer : Gerek eldeki şiirlere gerekse halk arasındaki söylentilere göre, Pir Sultan Abdal, Sivas'ın Yıldızeli ilçesinin Çırçır bucağına bağlı olan Yıldız dağı eteklerinde bulunan Banaz köyündendir 2 ) Evi : Bugün, banaz köyünde, Pir Sultan'ın olduğu söylenen bir ev, evin önünde o zamanlardan kaldığına inanılan bir söğüt ağacı, ağacın altında da Pir Sultan'ın asasının ucuna takarak Horasan'dan getirdiğine inanılan büyük bir taş vardır Bunların her üçüde köylülerce ziyaret yeri sayılmaktdır 3 ) Asıl Adı ve Soyu Sopu : Asıl adı şiirlerden öğrendiğimize göre, Haydar'dır Şiirlerinde peygamberin soyundan geldiğini söylemektedir Alevi-Kızılbaş'lar arasındaki söylentiye göre Hz Ali torunlarından İmam Zeynel Abidin soyundan ve Can baba kolundandır Ancak o çağlarda, övünmek yada sözünü geçirmek isteyen bir çok kimse kendisinin seyyid olduğunu ileri sürmüştür Horasan'ın soyu olarak belirmesi hem manevi bir bağlantısı olabileceği gibi, soyunun sopunun oradan Anadolu'ya geldiği düşünülebilir 4 ) Tapşırması (mahlası) : Şiirlerinde Pir Sultan Abdal tapşırmasını kullanmaktadır Tarikatta ileri gelenler ''Pir'' denir Ayrıca tarikatın önde gelenlerine ''Sultan '' da denmektedir ''Abdal'' sözü ise bir tasavvuf terimidir Sofilerin inancına göre, insanları tanrı buyruklarına göre yöneten, fakat göze görünmeyen ve ''görünmeyen mevki sahipleri'' diye adlandırılan dört üyeli tanrısal örgütün kutsal üyelerinden birisinin adı ABDAL'dır Ortaçağ'da Abdallar adını alan bir dervişler topluluğu ortaya çıkmıştır Bazı sofi ve dervişler Abdal sanını almıştır 5 ) Vücut Yapısı : Kızının söylediği ağıtta geçen bir dizeye göre uzun boylu ve mütenasip (orantılı ve uygun) bir vücuda sahip olduğu anlaşılıyor 6 ) Öğrenimi : Pir Sultan Abdal okuma yazma bilmekle beraber tarikat kuralları, peygamber ve evliyaların menkibe ve hayatlarını iyi bildiği anlaşılmaktadır 7 ) Tarikatı : Pir Sultan Abdal ''Şiilik'' mezhebinin aşırı bir kolu olan Oniki İmam'a inanan, Türkiye'de ise ''alevi'' ve ''kızılbaş'' diye adlandırılan tarikata bağlıdır On iki İmam : Ali, Hasan, Hüseyin, Zeynel Abidin, Muhammed Bakir,Cafer-i sadık, Musa Kazım, Ali Rıza, Muhammed Taki, Ali Nahyi, Hasan Askeri, Muhammed Mehdi 8 ) Yaşadığı devir : İran tahtını ele geçiren Safeviler Alevi-kızılbaşlar tarafından meşru hükümdar olarak görülmeye başlandı tahtta bulunan Şah İsmail kendini ''seyyid'' olarak tanıttıŞah İsmailin oğlu olan Şah Masb Anadolu'da bazı yerleri ele geçirdi ve Şah Tasmasb'ın Mehdi olduğuna inanıldı Bir takım ayaklanmalar çıktı TAHMASB(1524-1576) Pir Sultan Abdal 'da bu ayaklanmalara katılmış hatta birine başkanlık etmiştir Sivas'ta bu ayaklanmayı Hızır Paşa bastırmış ve Şairi yakalatarak Sivas'ta astırmıştır Bu devirde bazı kaynaklara göre Kanuni Sultan Süleyman devrine rastlar(1520-1566) Bazı kaynaklar ise bunun 1 Sultan Ahmet devrine rastladığını söylemektedir 9 ) Asıldığı Yer : Söylentiye göre Sivasta ''Keçi-Bulan'' denen yerde asılmıştır Onun asılmasından sonra oraya ''dar-ağaç'' adı verilmiştir şimdi ''kepçeli'' denmektedir 10 ) Mezarı : Mezarı tam olarak bilinmez 4 rivayet vardır; - Asıldığı yer - Erdebil - Bektaşı geleneğine göre Merzifon - Kemaliye (eğin) ile Divriği arasında Çiçek yaylası 11 ) Çocukları : Anlaşıldığına göre Pir Sultan Abdal'ın üç oğlu birde kızı vardır Oğulları; Seyyid Ali, Pir Muhammed, Er Gayıb kızı ise Sanem'dir B ) SANATI : Pir Sultan Abdal'ın sanatı hakkında kesin birşey söylemek doğru olmaz Çünkü yüzyıllardan beri, yüzlerce şair, elbirliği ile Pir Sultan Abdal şiiri geleneği yaratmıştır Sözlü edebiyatta hiçbir şiir ilk söylendiği gibi sürüp gitmez Ekleme ya da çıkarmalar olduğu göre Pir Sultan Abdal'ın da şiirlerinde ilk halini aramak boş bir çaba olur Onun kişiliğine ve düşüncesine uygun düşeni onun saymak en çıkar yoldur Eldeki örneklere göre, Pir Sultan Abdal'ın şiirlerinde, ölçek(vezin), uyak(kafiye), biçim, dil, söyleyiş, mecaz bakımlarından halk edebiyatı geleneklerinin bütün özellikleri yaşamaktadır 1) Ölçek, Uyak ve Biçim : Bütün şiirlerinde hece ölçeğinin 11'li ve 8'li kalıplarıyla söyleyen ve tasavvuf geleneği dışına çıkarak aruz ölçeğini hiç kullanmayan Pir Sultan Abdal, nazım biçimi ve uyak konularında da halk edebiyatı geleneğine bağlı kalmış, şiirlerinin hepsini dörtlüklerle söylemiştir Yarım uyak kullanmıştır 2) Konu : Konu bakımından, bir yandan tarikat inançlarını ve bu inançlar uğruna giriştiği savaşları anlatırken diğer yandan da aşk, doğa gibi konular üzerine din dışı şiirler söylemiştir Tarikatla ilgili şiirlerinde baştan aşağıya Ali'ye, Ali çocuklarına bağlılık temasını işleyerek, Aleviliğin tüm temalarını vurgulamıştır Bazı şiirlerinde ise inançları ve düşünceleri uğrunda hayatını feda etmekten çekinmeyen bir destan kahramanı olarak karşımıza çıkar Hümanist (insancı) düzen görüşü ile öne çıkar Şiirlerinin bazılarında diğer Anadolu saz şairleri ile aynı temayı işlemiştir Bazen köylü bir şair kimliği ile ortaya çıkmıştır 3) Dil ve Söyleyiş : Pir Sultan Abdal genel olarak kendi çağının konuşma dilini kullanmıştır İslam kültürünün etkisiyle dilimize giren bazı yabancı sözcüklerin halk ağzında bozularak Türkçeleşmiş biçimlerini yeğlemiştir Ancak tam anlamıyla İslam kültürünün baskısından kurtulamamıştır Kimi zaman aynı sözcüğün hem Türkçesini hem Arapçasını kullanmıştır Pir Sultan Abdal şiirlerini, halk edebiyatı söyleyiş düzeni içinde kurmuş ; bütün saz şairleri gibi, mecazlı söyleyişe geniş yer vermiştir Düşünce ve duygularını genel olarak rahat ve yapmacıksız olarak söylemiştir Pir Sultan Abdal, halk edebiyatının kalıplaşmış söylenişini bıraktığı zaman Yunus Emre ve Karacoğlan gibi büyük bir söyleyiş ustalığına yakın bir ustalık göstermiştir |
Pir Sultan Abdal Hayatı |
10-09-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Pir Sultan Abdal HayatıAlçakta yüksekte yatan erenler Yetişin imdada aldı dert beni Başımı alıp hangi yere gideyim Gittiğim yerlerde buldu dert beni Abdal Pir Sultan'ım gönlüm hastadır Kimseye diyemem gönlüm yastadır Bilmem deli oldu bilmem ustadır Şöyle bir sevdaya saldı dert beni Pir Sultan Abdal'ın yaşamı üzerine, yazılı kaynaklarda pek bilgi yoktur Doğum ölüm yılları bile bilinmiyor Yaşamı üzerine bilgiler, genellikle, kendi şiirlerinden, halk söylentilerinden, kuşaktan kuşağa anlatıla gelen menkıbelerden, bir de yakınlarının ya da başka ozanların onu anlatan şiirlerinden çıkarılır Gene de bu yollardan epeyce bilgi edinilmiştir, çünkü Pîr Sultan, bağlandığı tarikatın din anlayışını, dünya görüsünü yansıtmakta ya da derinleştirmek için soyut şiirler yazan bir sanatçı değildir, doğrudan doğruya başından geçenleri, kavgasını, özlemlerini, katlandığı acıları, yaşamının türlü yönlerini yansıtan somut şiirler yazmıştır Şiirlerden, halk söylentilerinden çıkarılan bilgilere göre, Pîr Sultan Sivas'ın Yıldızeli ilçesinin Çırçır Bucağına bağlı Banaz köyünde doğmuştur Yıldız dağı eteklerinde, Çırçır'a kırk sekiz kilometre uzaklıkta, denizden bin yedi yüz metre yüksekte, çoğu tek katli kerpiç evleri, soğuktan korunmak için yari yari yarıya toprağa gömülü bir köy Banaz'da bugün de Pîr Sultan'ın olduğu söylenen bir ev, önünde sairin yaşadığı dönemden kaldığına inanılan bir söğüt ağacı, ağacın altında, asâsının ucuna takip Horasan'dan getirildiğine inanılan bir değirmen taşı vardır Pîr Sultan yaz aylarının güzel havalarında bu taşın üstüne oturup karısıyla sohbet edermiş Köylüler bu evi, ağacı, taşı kutsal sayarlar Kızının yaktığı ağıtta uzun boyluluğuna, biçimliliğine değinilen sairin asil adi, şiirlerinde belirttiğine göre, Haydar'dir Bir yerde soyunun Yemen'li olduğunu, bir yerde Peygamber'in öz torunu olduğunu söyler, bir yerde de İmam Zeynel-Âbidin'den "Zeynel dedem" diye söz eder Uzmanlara göre, Pîr Sultan'in bu sözleri söylemesinin nedeni halk üzerindeki etkisini arttırmak içindir Muhammed peygamber soyundan geldiklerini, "seyyid"liklerini ileri sürmek tarikat uluları arasında bir gelenektir Genel kani, sairin İran'ın doğusundaki Türk yurdu Horasan'dan, önce Iran Azerbaycan'ında ki Hoy kasabasına, oradan da Anadolu'ya göçüp Sivas'a yerleşen bir Türkmen soyundan geldiği yolundadır Çocukluğu çobanlıkla geçen Pîr Sultan'ın okuma yazma bildiği anlaşılıyor, ama bilgin bir kişi olduğu söylenemez Tekke eğitimi çerçevesinde kalmıştır Halifeler tarihini, peygamber menkıbelerini, evliya menkıbelerini, tarikat kurallarını, Yunus Emre'yi, Hatâyî'yi bilir Bunlar dışında, çağının bilimleriyle ilgilenmediği gibi, divan edebiyatı ile de ilgilenmemiştir Şiirlerinde Yunan mitolojisinin, Iran mitolojisinin izleri pek yoktur Ayrıca, genel olarak bütün tarikatların kaynaklandığı Tasavvuf felsefesinin yüksek konularına da girmez Söylentiye göre, Pîr Sultan'ın üç oğlu, bir kızı varmış oğullarından Seyyit Ali Banaz köyünün üst yanındaki çam korusunda,Pîr Muhammed Tokat'in Daduk Köyünde, Er Gaib de Dersim'de gömülüymüşler Adi Sanem olan kızının Pîr Sultan asıldığı zaman söylediği ağıt çok ünlüdür Bazı uzmanlar bu ağıtı Sanem'in ağzından bir tarikat ozanının yazmış olabileceğini belirtirler Pîr Muhammed ise babası gibi sairdir Delikanlı iken attan düşerek öldüğü, Pîr Sultan'in "Allah verdiğini almaz dediler / Bana verdiğini aldı n'eyleyim" derken bu olaya değindiği söylenir Şiirlerinden uzun yasadığı, çok çocuğu bulunduğu açıkça anlaşılan sairin, sağlığında iki oğul acısı görmüş olduğunu ileri sürenler de vardır Pîr Sultan Alevî-Bektasî tarikatindandir Tarikata girme arkadasi, yani musaibi, Ali Baba'dir Baglandigi tekkenin pîri ise, Ahmet Yesevî'nin Anadolu'ya gönderdigi dervislerden Koyun Babanin tekkesinde, Bektasîligin kurucusu Haci Bektas Veli'nin tekkesinde posta oturmus, yani en üst makamlara getirilmis Seyh Hasan'dir Pîr Sultan, baglandigi tarikatça yalniz dinsel önder degil, devlet baskani olarak da görülen Iran Sahlari adina, Anadolu halkini Osmanlilar'a karsi kiskirttigi,ayaklanmaya çagirdigi, belki de bir ayaklanmaya öncülük ettigi için, Sivas Valisi Hizir Pasa'nin emriyle tutuklanmis, yolundan dönmeyecegi anlasilinca da asilmistir Söylentiye göre, asildigi yer Sivas'da eskiden Keçibulan adini tasiyan, sonra uzun süre Daragaci diye anilan, simdi ise Kepçeli denilen yerdir Bugün Sanayi Çarsisi'nin karsisinda Mal Pazari olarak kullanilan bu alanin Gazhane bitisiginde, sira sögütlerin bitiminde bulunan, boyu bes metre, eni bir metreden fazla, bakimsiz toprak yigini onun mezaridir Üstündeki moloz taslar, asilmasi sirasinda Hizir Pasa'nin emriyle halkin attigi taslardir Mezarinin, bir menkibeye göre Erdebil'de, Bektasî gelenegine göre de Merzifon'da oldugu söylenir Daha baska söylentiler de vardir, ama gerçege en yakin görünen söylenti asildigi yere gömüldügü, yakinlarinin, tarikat erlerinin, hükümet baskisi yüzünden ölüsünü alip köyüne bile götüremedikleridir Siirlerinden, halk söylentilerinden çikarilan bu daginik bilgileri degerlendirebilmek için, önce, Pîr Sultan'in ne zaman yasadigini saptamak gerekir NE ZAMAN YASADIGI Uzmanlar "Yürüyüs eyledi Urum üstüne" diye baslayan siirindeki sözlerine bakarak, Pîr Sultan Abdal'in Sah Tahmasb zamaninda yasadigini söylüyorlar Bu siirinde söyle sözler var: Aslini sorarsan Sah'in ogludur () Koca Haydar Sah-i cihan torunu Ali nesli güzel imam geliyor "Koca Haydar Sah-i cihan" diye anilan, Sah Ismail'in babasi Seyh Haydar'dir "Sah" diye anilan ise, Akkoyunlu Devleti'ni yikip Safevîogullari Devleti'ni kurarak Sîî mezhebi baskanligi ile devlet baskanligini birlestiren, Sah Ismail'in kendisidir Seyh Haydar'in torunu, Sah Ismail'in oglu da Sah Tahmasb'dir Sah Tahmasb'in saltanat döneminin (1524-1578) büyük bir bölümü, Kanunî Sultan Süleyman'in saltanat dönemine (1520-1566) rastlar Bu iki hükümdar geçmisteki aci olaylar yüzünden, uzun süre ülkeleri arasinda barisi saglayamamislar, Iranlilar ile Osmanlilar, 1534'den 1554'e kadar, tam yirmi yili anlasmazliklar, çatismalar, savaslarla geçirmislerdir Kanunî Sultan Süleyman 1534'de yaptigi dogu seferinde, Iranlilar'in elinde bulunan Bagdat'i Osmanli topraklarina katmis, Sah Tahmasb 1548'de Anadolu'ya girerek Kemah'a kadar ilerlemis, 1552'de Ercis, Ahlat kalelerini geri almistir Pîr Sultan'in siirlerindeki olaylarin Sah Tahmasb dönemindeki olaylara uymasi, daha sonraki Iran sahlarinin Anadolu üzerine "yürüyüs eylemis" olmalari, bazi uzmanlarin kesin konusmalarina, sairin bu dönemde yasadigindan süphe edilemeyecegini söylemelerine yol açar Oysa bu dönemde Sivas'da valilik etmis bir Hizir Pasa yok, ama 1552'de Köstendil, 1554'de Sam, 1560'da Bagdat beylerbeyliklerinde bulunmus bir Hizir Pasa var Uzmanlar 1567'de ölen bu Hizir Pasa'nin, Bagdat'a giderken, Sivas'a ugrayip oradaki ayaklanmayi bastirmis olabilecegini söylüyor Bu görüs dogruysa, Pîr Sultan 1560'da asilmis demektir Pîr Sultan'in dili on altinci yüzyilin ikinci yarisinin dilidir, diyen bazi uzmanlar ise sairin 1560'da asilmis olabilecegini kabul etmiyorlar Onlar halk söylentisini degerlendirerek baska bir yoldan gidiyor, Sivas'da valilik etmis Hizir Pasa'yi ariyorlar Sofi Aziz Mahmut Hüdâyi Efendi'nin I Ahmed'e yazdigi bir mektupta, Alevîler ile Seyh Bedreddin'e bagli olanlari iyi taniyan, onlarla ugrasmasinin bilen bir Hizir Pasa'dan söz ediliyor Belgenin ilgili bulundugu dönemde ise iki Hizir Pasa yasamis Birinin özellikleri söyle: Deli Hizir Pasa, Van Beylerbeyi (1582), Kars Beylerbeyi olarak Iran seferine katilma (1587), Erzurum Beylerbeyi (1588), Sivas Valisi (1588), Diyarbakir Valisi (1589), gene Sivas Valisi (1590), Tuna Muhafizi (1602), Budin Muhafizi (1605), ölümü (1607) Deli diye anilmasi gözü pek, acimasiz bir kimse oldugunu gösteriyor Ayrica Iran seferine katilmis, yani Safevîlere karsi savasmis Safevî yanlisi Alevîlere düsmanlik besleyebilir Iki kere Sivas'a vali gönderilmis, ikincisinde oldukça uzun kalmis Alevîleri iyi tanidigi, onlarla ugrasmasini bildigi anlasiliyor Pîr Sultan'i astiranin Sivas Valisi Deli Hizir Pasa oldugunu söyleyen uzmanlarin görüsü dogruysa, sairin ölümü 1588'de, ya da 1590'dan sonradir Gene uzmanlara göre, Pîr Sultan 1534'de Bagdat'in Osmanlilar'a geçisi üzerine, Iran Sahina, Güzel Sah'im çok yerlerden görünür Asli nedir niye verdin Bagdat'i diye siir yazmistir 1534 ile 1590 arasinda 56 yil var Pîr Sultan bu siiri yazdiginda, diyelim 20 yasindaysa, 76 yasinda ölmüs olur Böyle uzun bir ömür sürdügü kabul edilirse, uzmanlar arasindaki görüs ayriliklari da sona erebilir Çünkü bu uzun ömre hem Pîr Sultan'in siirlerindeki olaylara uygun düsen Sah Tahmasb dönemi, hem de Deli Hizir Pasa sigdirilabiliyor Gene de bazi durumlarin açiklanmasi kolay degil Örnekse, Pîr Sultan'in siirlerinde bir Alevî ayaklanmasindan söz ediliyor, oysa Deli Hizir Pasa döneminde Sivas'da böyle bir ayaklanma olmamis Uzmanlar arasindaki görüs ayriliklarinin ötesinde, kesin olan sudur: Pîr Sultan abdal on altinci yüzyilda Anadolu'da, Sivas yöresinde yasadi KITAPLAR Pîr Sultan abdal üzerine ilk önemli çalismayi 1929'da Sadettin Nüzhet ERGUN yapmis, 105 siir yayimlayarak, sair üzerine bilgiler verilmistir: XVII Asir Saz Sairlerinden Pîr Sultan Abdal Konuya ikinci önemli yaklasim Pertev Naili BORATAV ile Abdülbâki GÖLPINARLI'nin birlikte hazirladiklari, 1943'de yayimlanan Pîr Sultan Abdal adli kitaplar olmustur Diger yayinlar: Pîr Sultan Abdal,Abdülbâki Gölpinarli, Varlik Yayinevi Pîr Sultan Abdal, Cevdet Kudret, Yeditepe Yayinevi Pîr Sultan Abdal, Cahit Öztelli, Milliyet Yayinevi Sabahattin Eyüboglu'nun, ölümünden önce hazirlayip bitiremeden biraktigi bir seçmeler kitabi, dostlarinca tamamlanip Cem Yayinlari arasinda basildi SANATI Halkin benimsedigi, destan kahramani durumuna getirdigi sairlerin alinyazisini Pîr Sultan da paylasmistir Uzmanlar yazmalarda gördükleri ya da agizdan agiza sürüp gelen Pîr Sultan siirlerinden hangilerinin gerçekten onun oldugunu, hangilerinin onun adina baskalarinca söylendigini ayirmakta güçlük çekiyor, çaresiz kaliyorlar Görünüse bakilirsa, halkimiz Pîr Sultan'in siirlerini çogaltma çabasini günümüzde bile sürdürüyor On altinci yüzyilda yazildigi bilinen bir yazmadaki, genellikle eski yazmalardaki Pîr Sultan siirleriyle sonradan bulunanlar arasinda, gerek dil, gerek söyleyis yönünden büyük ayriliklar oldugu gerçektir Bu durumu gözönünde tutan uzmanlar, Pîr Sultan'in sanati üzerine konusurken, özellikle eski yazmalardaki siirlerinden, onun söyledigine kesin diye bakilan siirlerden yola çikiyorlar Görüsleri söyle özetlenebilir: Pîr Sultan Halk edebiyati geleneklerinden hiç ayrilmamis, ölçü, uyak, biçim, dil, söyleyis özellikleriyle, bir halk ozani görünümünü hep sürdürmüstür Siirleriin genellikle hece ölçüsünün 11'li (4+4+3 ve 6+5) ya da 8'li (4+4 ve 5+3) kaliplariyla yazmis, arada 7'li kalibi da kullanmistir Aruz ölçüsüyle siiri yoktur Yalniz, gene heceyle yazdigi bir siirinde gazel düzenini denemistir Bunun disinda siirleri hep dörtlikler biçimindedir, kosma ya da semaî biçiminde Çogu zaman yarim uyak kullanmis, ses azligini rediflerle giderme yoluna da sik sik basvurmustur Siirlerinden Pîr Sultan'in saza bagliligi açikça anlasiliyor Iyi bir çalgi ustasi oldugu da düsünülebilir Konularini yalnizca dinsel inançlardan, mezhep ya da tarikat inançlarindan almamis, yasamin çesitli yönleri üzerine kesinlikle din disi siirler de söylemistir Tarikat siirlerinde ise, Ali, On Iki Imam gibi genel konularin yani sira, kendi kavgasini, yasadigi günlerdeki çatismalari, ayrintilariyla yansitmis olmasi çok ilginçtir Kurumsal konulara, örnekse Tasavvufun derin sorunlarina girmemis, yasam karsisinda hep sonut, hep disa dönük kalmistir Inançlarinin,kavgasinin yilmak bilmez, sözünü sakinmaz bir propagandacisidir Onun siirlerini okurken Anadolu'nun toplumsal tarihi üzerine bilgiler ediniriz devlet düzenini bozuklugunu, mezhep ayriligindan dogan iç kavgalari, bu yüzden Alevîlere yapilan zulümleri, kadilarin haram yedigini, müftülerin yalan yanlis fetva verdigini, Siilerin karsilastigi güçlüklerin Sünnî halktan degil, Sünnî Osmanli Devleti'nden geldigini ögreniriz Alevî Türkmenlerin, yönetimi durmadan bozulan, dinsel hosgörüden uzaklasan Osmanlilar'dan nasil kopup, Mehdî diye, kurtarici diye Iran Sahlarina sarildiklarini, siyasal kaygilara nasil araç edildiklerini görürüz Bu baglanisin altindaki çaresizlikleri, giderek bu baglanisin yarattigi umut kirikliklarini sezeriz Pîr Sultan din disi konular islerken halk ozanlarinin kaliplasmis sözlerini kullandigi gibi, zaman zaman bunlardan bütünüyle uzaklasmis köy yasamini tertemiz, katkisiz bir gözlem gücüyle yansiyan siirler de söylemistir Insan, hayvan, doga sevgisiyle örülmüs siirler Kullandigi dil çaginin konusma dilidir Yabanci sözcükler, din, mezhep, tasavvuf, tarikat araciligiyla yasadigi günlerin konusma diline girdigi oranda onun siirlerine de girmistir KAYNAK: MEMET FUAT Pîr Sultan Abdal-Yasami Sanatçi Kisiligi Yapitlari-DE Yayinevi 1977 |
Pir Sultan Abdal Hayatı |
10-09-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Pir Sultan Abdal HayatıEserleri: Alçakta Yüksekte Alçakta yüksekte yatan erenler Yetisin imdada aldi dert beni Basimi alip hangi yere gideyim Gittigim yerlerde buldu dert beni Oturup benimle ibadet kildi Yalan söyledi de yüzüme güldü Yalin kiliç olup üstüme geldi Çaldi bölük bölük böldü dert beni Üstümüzden gelen boran kis gibi Yavru sahin pençesinde kus gibi Seher çagi bir korkulu düs gibi Çagirta çagirta aldi dert beni Abdal Pîr Sultan'im gönlüm hastadir Kimseye diyemem gönlüm yastadir Bilmem deli oldu bilmem ustadir Söyle bir sevdaya saldi dert beni Sultan Suyu Gibi Çağlayıp Akma Sultan Suyu Gibi Çağlayıp Akma Erilir Gam Yeme Divane Gönül Er Başımda Duman, Dağ Başında Kış Erilir Gam Yeme Divane Gönül Yıkılır Mı Hakk’ın Yaptığı Havuz Şah-ı Merdani' nin, Biz De Kılavuz Üç Günlük Dünyada, şu Yahşi Yavuz Erilir Gam Yeme Divane Gönül Pir Sultan Abdal’ım, Sırdan Sırada Bu İş Böyle Oldu, Kalsın Burada Cümlemiz Niyetlendiği Murada Erilir Gam Yeme Divane Gönül Bugün Yardan Haber Geldi Bugün Yardan Haber Geldi Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan Eğildim Bir Buse Aldım Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan Güzel Olanı Severler Yanağından Gül Dererler Kulakta Mengiç Küpeler Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan Baş Koydum Yarin Dizine Uykular Girmez Gözüme Ağ Ellerin Sür Yüzüme Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan Şekerden Şerbet Ezerler İnce Tülbentten Süzerler Dört Yanım Almış Güzeller Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan Pir Sultanım Gel Yanıma Seni Sarayım Canıma Dola Kolların Boynuma Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan Bilene Danış Bilirim Bilirim Dersin Bilene Danış Danışan Dağları(Hey Dost) Aşar Mı Aşar Danışmadan Yola Çıksa Bir Kişi Akıbet Yolundan(Hey Dost) Şaşar Mı Şaşar Cahile Irak Ol Kamile Yakın Bir Mana Söyleyim(Hey Dost) Darılma Sakın Hasmın Karıncaysa Merdane Takın Ummadık Taş Başa (Hey Dost) Düşer Mi Düşer Pir Sultan Abdalım Böyle Mi Olur Kişi Ettiğini(Hey Dost) Elbette Bulur Yırtıcı Kuşların Ömrü Tez Olur Zararsız Akbaba(Hey Dost) Yaşar Mı Yaşar Bu Yıl Bu Dağların Karı Erimez Bu Yıl Bu Dağların Karı Erimez Eser Bâd-ı Sabâ Yel Bozuk Bozuk Türkmen Kalkıp Yaylasına Yürümez Yıkılmış Aşiret İl Bozuk Bozuk Kızılırmak Gibi Çağladım Aktım El Vurdum Göğsümün Bendini Yıktım Gül Yüzlü Cerenin Bağına Çıktım Girdim Bahçesine Gül Bozuk Bozuk Elim Tutmaz Güllerini Dermeye Dilim Tutmaz Hasta Hâlin Sormaya Dört Cevabin Mânasını Vermeye Sazım Düzen Tutmaz Tel Bozuk Bozuk Pir Sultan'ım Yaratıldım Kul Diye Zalim Paşa Elinden Mi Öl Diye Dostum Beni Ismarlamış Gel Diye Gideceğim Amma Yol Bozuk Bozuk Gurbet Elde Gurbet elde bir hal geldi başıma, Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir Derman arar iken derde düş oldum, Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir Hüma kuşu suya düştü ölmedi, Dünya Sultan Süleyman'a kalmadı Dedim yâre gidem nasip olmadı, Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir Kağıda yazarlar ufak yazılar, Anasız olur mu körpe kuzular Yürek yaralıdır, ciğer sızılar, Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir Pir Sultan Abdal'ım böyle buyurdu, Ayrılık donları biçti giydirdi Ben ayrılmaz idim felek ayırdı Ağlama gözlerim Mevlâ kerimdir Kul Olayım Kalem Tutan Ellere Kul Olayım Kalem Tutan Ellere, Kâtip Arzuhalim Yaz Yare Böyle Sekerler Ezeyim Şirin Dillere, Kâtip Arzuhalim Yaz Yare Böyle Güzelim Ey Güzelim Ey Güzelim Ey Ey Sivas Ellerinde Sazım Çalınır, Çamlı Beller Bölük Bölük Bölünür Yardan Ayrılmışam Bağrım Delinir, Kâtip Arzuhalim Yaz Yare Böyle Güzelim Ey Güzelim Ey Güzelim Ey Ey Pir Sultan Abdal’ım Ey Hızır Paşa, Gör Ki Neler Gelir Sağ Olan Basa Beni Hasret Koydun Kavim Kardaşa, Kâtip Arzuhalim Yaz Yare Böyle Güzelim Ey Güzelim Ey Güzelim Ey Ey Dostun Bahçesine Bir Hoyrat Girmiş Dostun Bahçesine Bir Hoyrat Girmiş Korudur Da Benli Dilber Korudur Gülünü Dererken Dalını Kırmış Kurudur Da Benli Dilber Kurudur Neredesin De Dudu Dillim Nerede Neredesinde Kömür Gözlüm Nerede Bu Meydanda Serilir Postumuz Çok Şükür Mevlaya Gördük Dostumuz Bir Gün Kara Toprak Örter Üstümüz Çürüdür De Benli Dilber Çürüdür Neredesin De Dudu Dillim Nerede Neredesinde Kömür Gözlüm Nerede Pir Sultan Abdal’ım Başımdan Başlar İyisini Korda Kemini Taşlar Bin Çiçekten Bir Kovana Bal İşler Arıdır Da Benli Dilber Arıdır Neredesin De Dudu Dillim Nerede Neredesinde Kömür Gözlüm Nerede Gelmiş İken Bir Habercik Sorayım Gelmiş İken Bir Habercik Sorayım Niçin Gitmez Yıldız Dağı Dumanın Gerçek Erenlere Yüzler Süreyim Niçin Gitmez Yıldız Dağı Dumanın Alçağında Al Kırmızı Taşın Var Yükseğinde Turnaların Sesi Var Ben De Bilmem Ne Talihsiz Başın Var Niçin Gitmez Yıldız Dağı Dumanın Benim Şah'ım Al Kırmızı Bürünür Dost Yüzün Görmeyen Düşman Bilinir Yücesinden Şah'ın İli Görünür Niçin Gitmez Yıldızdağı Dumanın El Ettiler Turnalar Bazlara Dağlar Yeşillendi Döndü Yazlara Çiğdemler Taşınsın Söylen Kızlara Niçin Gitmez Yıldız Dağı Dumanın Şah'ın Bahçesinde Gonca Gül Biter Anda Garip Garip Bülbüller Öter Bunda Ayrılık Var Ölümden Beter Niçin Gitmez Yıldız Dağı Dumanın Ben De Bildim Su Dağların Sahisin Gerçek Erenlerin Nazargâhısın Abdal Pir Sultan’ın Seyrangâhısın Niçin Gitmez Yıldız Dağı Dumanın Ilgıt Ilgıt Esen Seher Yelleri Ilgıt Ilgıt Esen Seher Yelleri Doğru Gelir Doğru Gider Mi Hakkın Emri İle Çürüyen Canlar Bin Yıl Yerde Yatsa Çürür Mü Pazarlık Mı Olur Adil Dükkanda Mevl-i Muhabbetim De Kaldı Yar Sende Bu Divan Olmazsa Ulu Divanda Dost Benim Sualim Verir Mi Bahçede Açılmış Yar Gonca Güller Gülün Figanından Sefil Bülbüller Aşuktan Maşuğa Da Sarılan Kollar Bin Yıl Yerde Yatsa Çürür Mü Abdal Pir Sultan'ım Da Kalbi Zar Olan Döner Mi Sözünden Gerçek Yar Olan Senin Gibi Aht-ı Sadık Yar Olan Verdiği İkrardan Döner Mi Bugün Yardan Haber Geldi Bugün Yardan Haber Geldi Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan Eğildim Bir Buse Aldım Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan Güzel Olanı Severler Yanağından Gül Dererler Kulakta Mengiç Küpeler Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan Baş Koydum Yarin Dizine Uykular Girmez Gözüme Ağ Ellerin Sür Yüzüme Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan Şekerden Şerbet Ezerler İnce Tülbentten Süzerler Dört Yanım Almış Güzeller Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan Pir Sultanım Gel Yanıma Seni Sarayım Canıma Dola Kolların Boynuma Bir Bir Yandan Bir Bir Yandan Derdim Çoktur Hangisine Yanayım Derdim Çoktur Kangısına Yanayım Yine Tazelendi Yürek Yaresi Ben Bu Dertten Kande Derman Bulayım Meğer Şah Elinden Ola Çaresi Dürlü Donlar Giyer Gülden Naziktir Bülbül Cevreyleme Güle Yazıktır Çok Hasretlik Çektim Bağrım Eziktir Güle Güle Gelir Gelir Canlar Paresi Benim Uzun Boylu Serv-i Çınarım Yüreğime Bir Od Düştü Yanarım Kıblem Sensin Yüzüm Sana Dönerim Mihrabımdır Kaşlarının Aresi Dizar İle Muhabbete Doyulmaz Mehabbetten Kaçan İnsan Sayılmaz Münkir Bin Kere Püf Dise Sönmez Tutusunca Yanar Aşkın Çırası Pir Sultan'ım Kati Yüksek Uçarsın Selamsız Sabahsız Gelir Geçersin Aşkı Mehabbetten Niçün Kaçarsın Böyle Midir Elinizin Türesi Ötme Bülbül Ötme Ötme Bülbül Ötme, Sen Değil Bağım Dost Senin Derdinden Ben Yana Yana Tükendi Fitilim Eridi Yağım Dost Senin Derdinden Ben Yana Yana Deryadan Bölünmüş Sellere Döndüm Ateşi Kararmış Küllere Döndüm Vakitsiz Açılmış Güllere Döndüm Dost Senin Derdinden Ben Yana Yana Haberin Duyarsın Peyikler İle Yaramı Sarsınlar Şeyikler İle Kırk Yıl Dağda Gezdim Geyikler İle Dost Senin Derdinden Ben Yana Yana Abdal Pir Sultan'ım, Doldum Eksildim Yemeden İçmeden Sudan Kesildim Zülfün Kemendine Kondum Asıldım Dost Senin Derdinden Ben Yana Yana Yürüyüş eyledi Urum üstüne Yürüyüş eyledi Urum üstüne Ali nesli güzel İmam geliyor İnip temenna ettim güzel destine Ali nesli güzel İmam geliyor Doluları adım adım dağıdır Tavlasında küheylanlar bağlıdır Aslını sorarsan şahın oğludur Ali nesli güzel İmam geliyor Tarlaları adım adım çizili Rakibin elinden ciğer sızılı Al yeşil geyinmiş gerçek gazili Ali nesli güzel İmam geliyor Magripten çıkar görünü görünü Kimse bilmez evliyanın sırrını Koca Haydar şah-ı cihan torunu Ali nesli güzel İmam geliyor Pir Sultan Abdal' ım görsem şunları Yüzüm sürsem boyun eğip yalvarı Evvel baştan On'kiler serveri Ali nesli güzel İmam geliyor Çıkardılar kisvesini başından Çıkardılar kisvesini başından Soyuyorlar Şahı Merdan Ali'yi İndirdiler teneşirin üstüne Koyuyorlar Şah'ı Merdan Ali'yi Fatma Ana ağlar şol yaşın yaşın Şundan gördüm Düldül'ün kişneyişin Ol Şahı Merdan'ın kıbleye başın Çevirdiler Şahı Merdan Ali'yi Mürekkebi Zemzem ile ezdiler Üst başına Mim duasın yazdılar Kubunın da Ak Deve'ye kazdılar Gönderdiler Şahı Merdan Ali'yi Kasdettiler İmamlann soyuna Zehirler kattılar Hasan payına Kefenini Ab-ı Zemzem suyuna Batırdılar Şahı Merdan Ali'yi Pir Sultan Abdal'ım hoş hava ile Arşa direk dikti bir dua ile Kanber'in yedtiği Ak Deve ile Götürdüler Şahı Merdan Ali'yi Sabahtan Cemalin Sabahtan Cemalin Seyran Eyledim Gönüller Perişan Elinden Güzel Nice Bir Gezeyim Gurbet Elleri Hiç Mi Bilir Yoktur Halımdan Güzel Seher Bülbülüsün Gider Gelmezsin Gelirsen De Güzel Baki Kalmazsın Seni Uçuranlar Murat Almasın Seni Kim Uçurdu Yuvandan Güzel Pir Sultan Abdal'ım Dervişler Gezer Aradım Bulmadım Derdimi Yazar Şimdi Benim Dostum Cennette Gezer Kalma Benim İçin Yolundan Güzel Çeke Çeke Çeke Çeke Ben Bu Dertten Ölürüm Seversen Ali’yi Değme Yarama Ali’nin Yoluna Serim Veririm Seversen Ali’yi Değme Yarama Bu Yurt Senin Değil Konar Göçersin Körpe Kuzulardan Nasıl Geçersin Ali’nin Dolusun Bir Gün İçersin Seversen Ali’yi Değme Yarama Ilgıt Ilgıt Oldu Akıyor Kanım Pir Yoluna Kurban Verilir Serim Benim Derdim Bana Yeter Efendim Seversen Ali’yi Değme Yarama Abdal Pir Sultanım Deftere Yazar Hilebaz Yar ile Olur Mu Pazar Pir Melhem Çalmazsa Yaralar Azar Seversen Ali’yi Değme Yarama Dönen Dönsün Ben Dönmezem Yolumdan Koyun Beni Hak Aşkına Yanayım Dönen Dönsün Ben Dönmezem Yolumdan Yolumdan Dönüp Mahrum Mu Kalayım Dönen Dönsün Ben Dönmezem Yolumdan Benim Pirim Gayet Ulu Kişidir Yediler Ulusu, Kırklar Esidir On İki İmamın Server Başıdır Dönen Dönsün Ben Dönmezem Yolumdan Kadılar Müftüler Fetva Yazarsa İşte Kemend, İste Boynum Asarsa İşte Hançer, İste Kellem Keserse Dönen Dönsün Ben Dönmezem Yolumdan Ulu Mahşer Günü Olur Divan Kurulur Suçlu, Suçsuz Gelir Anda Derilir Piri Olmayanlar Anda Bilinir Dönen Dönsün Ben Dönmezem Yolumdan Pir Sultan'ım Arsa Çıkar Ünümüz O Da Bizim Ulumuzdur Pirimiz Hakka Teslim Olsun Garip Canımız Dönen Dönsün Ben Dönmezem Yolumdan Dünyanın Üstünde Kurulu Direk Dünyanın Üzerinde Kurulu Direk Emek Sayılmadan, Sızlar Bu Yürek Bu Düzeni Kim Kurmuş Bizler De Bilek Söyle Canım Söyle Dinlesin Canlar Ocağa Koymuşlar Köşe Taşını Hak Kollasın Gerçeklerin İsini Bir Gün Ağrıdırlar Senin Başını Söyle Canım Söyle Dinlesin Canlar Pir Sultan Abdal’ım Farz Eylesinler Yola Gelmeyenden Edilmez Minnet Cümlenin Muradı Dünyada Cennet Söyle Canım Söyle Dinlesin Canlar Mürşide varmaya talip olursan Mürşide varmaya talip olursan İptida insandan rehber isterler Verdiğin ikrara doğru gelirsen Ahd ile peymandan rehber isterler Rehberin var ise olursun insan Rehberin yok ise kalırsın hayvan Arasat gününde açılır meydan Açılan meydanda rehber isterler Mürşidin nazarı müşkülü seçer Kamil olan talip sıratı geçer Can kuşu kafesten akıbet uçar Tenden uçan candan rehber isterler Şah-ı Merdan bir yol kurdu kuluna Bu yola giden rehberden biline Girmek ister isen İmam yoluna On İki İmamdan rehber isterler Tarikat babına girmek dilersen Hakikat güllerin dermek dilersen Erenler sırrına ermek dilersen Sır ile pinhandan rehber isterler Pir Sultan'ım söyler bu hikayeti Yirmi sekiz harfle yedi ayeti Nefsini bilmektir sözün gayeti Bilmeğe irfandan rehber isterler Gam elinden benim zülfü siyahım Gam elinden benim zülfü siyahım Peykan değdi sinem yaralandı gel Suna başın için ağlatma beni Bugün sevda candan aralandı gel Gamdan hisar oldu mekanım yurdum İşitmez avazım dinlemez virdim Bir değil beş değil on değil derdim Düğümler baş verdi sıralandı gel Hasretine vasıl olam mı böyle Mecnun'a da bili kalır mı Leyla Ölümlü dünyadır gel helaı eyle Yüklendi barhanam kiralandı gel Ne çekerse dertli sinem dağ olmaz Gürler gelir geçer ömür çağ olmaz Teşevvüştür yaralarım sağ olmaz Göğerdi çevresi karalandı gel Pir Sultan Abdal'ım haftada ayda Günler gelir geçer bulunmaz fayda Gönül Hak arzular canım hayhayda Toprağım üstüme kürelendi gel Yürü bire yalan dünya Yürü bire yalan dünya Yalan dünya değil misin Hasan ile Hüseyini Alan dünya değil misin Ali bindi Düldül ata Can dayanmaz bu firkata Boz kurt ile kıyamete Kalan dünya değil misin Tanrı'nın Aslan'ın alan Düldül'ü dağlara salan Yedi kere ıssız kalan Kalan dünya değil misin Bak şu kışa bak şu güze Ciğer kebab döndü köze Muhammed'i bir top beze Saran dünya değil misin Pir Sultan'ım ne yatarsın Kurmuş çarhını dönersin Ne konarsın ne göçersin Kalan dünya değil misin |
|