Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Edebiyat / Dil Bilgisi

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bati, edebiyatlari, etkisinde, gelişen, türk

Bati Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatlari

Eski 10-09-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Bati Etkisinde Gelişen Türk Edebiyatlari



FECRİ ATİ EDEBİYATI

24 Temmuz 1908'de ilan edilen II Meşrutiyet'ten sonra ülkede canlı ve hareketli bir edebiyat hayatı başlamıştır Edebiyatta ki bu canlılık aslında ülkede IIMeşrutiyet'in getirdiği özgürlük ortamı içinde her türlü fikrin serbestçe tartışılabilir hale gelmiş olmasındandırIIMeşrutiyet'in ilanından sonraki devirde edebiyatımız biraz da Abdülhamid'in baskılı rejiminden kurtularak imparatorluğu çepeçevre saran siyasi olayların içine girmiştir
Bu yılların edebiyat ortamında edebiyata hevesli İstanbul gençlerinden bir grup 1909 da Fecri Ati adında bir topluluk kurarlar Ülküleri Servet-i Fünun topluluğuna benzeyen fakat onlardan daha ileri bir edebiyat topluluğu meydana getirmektir Bunlarda tıpkı Edebiyatı Cedideciler gibi Servet-i Fünun dergisini kendi eser ve görüşlerini yazacak bir organ saymışlar,edebiyatta yapmak istediklerini de bir bildiri ile açıklamışlardır
Bu bildiride yeni görüşün hangi prensiplere sahip olduğu ve çizilmiş bir hedefe benzer hususlar yoktur Edebi bir görüşün belirtilmesinden çok,genç edebiyatçıların birlikte hareket edecekleri ve topluca çalışıp yazacakları açıklanmıştırÖnemli bir prensip ortaya koyamayan ve Servet-i Fünuncular kadar etkili bir ekol olamayan Fecri Ati topluluğunun daha sonraları ortaya çıkan gaye ve prensibi şöyle özetlenebilir ?Sanat,şahsi ve muhteremdir?
Ne var ki topluluğun üyelerinin hem yaş olarak çok genç olmaları,hem kültür yönünden oldukça zayıf bulunmaları,hem de edebiyatımızda yeni bir çığır açacak önemli prensipler ortaya koyamamış bulunmaları yüzünden Milli Edebiyat Hareketi'ni savunanlarca çok kolay bertaraf edilmişlerdirZaten Fecri Ati topluluğu varlıklarını gösterebilmek için sık sık kendilerinden öncekileri hırpalayan eleştiriler kaleme almaktan, Edebiyatı Cedideciler'in dil anlayışlarını sürdürüp bazı batı örnekleri teklifinden başka önemli bir rol oynayamamışlardır
Ali Cenap Yöntem'in o zaman Selanik'te topluluğun muhabir azası olmasına rağmen, onların fikirlerini de eleştirmesi belli bir edebi görüş birliğinin Kurulmamış olduğunu gösterirBu yüzden Fecri Aticiler daha fazla dayanamayıp iki yıl sonra Balkan Savaşı içinde dağılmışlardır
Fecri Ati topluluğunun yazarları şunlardır: Celal Sahir,Ahmet Haşim,Emin Bülent,Mehmet Fuat,Tahsin Nahit,Mehmet Behçet,Faik Ali,Refik Halit,Yakup Kadri,Hamdullah Suphi,Fazıl Ahmet,Şahabettin Süleyman
Sonuç olarak bu topluluktan edebiyat tarihimize önemli bir ekol değil,bir kaç tane isim kalmıştırYakup Kadri,Refik Halit,Ahmet Haşim ve Fuat KöprülüBunlardan Ahmet Haşim dışında diğerleri Milli Edebiyat akımının önemli ölçüde etkisi altında kalarak,yazı hayatına devam etmişlerdir Bilhassa Fuat Köprülü,daha sonraları yaptığı ilmi araştırmalarla Milli Edebiyat hareketinin aydınlanıp yayılmasına önemli katkılarda bulunmuştur

Fecri Ati Edebiyatının Genel Özellikleri:

?Örnek olarak Fransız edebiyatını aldılar
?Eserlerinde aşk ve tabiat konusunu işler
?Duygulu ve romantik bir aşkı dile getirdiler
?Gerçekten uzak tabiat tasvirleri yaptılar
?Fransız sembolistlerinden etkilendiler
?Şiirlerinde aruz veznini kullandılar
?Serbest müstezatı geliştirerek kullanmaya devam ettiler
?Ağır bir dil kullandılardil Arapça,Farsça kelime ve tamlamalarla yüklüdür
?Herhangi bir yenilik getirememişlerdirServeti Fünun edebiyatının devamından öteye gidememişlerdir
?Fecr-i Ati topluluu:Refik Halit Karay ,Ali Canip Yöntem ,Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ahmet Haşim, Celal Sahir gibi sanatçılardan oluşur

TANZİMAT EDEBİYATI

Prof Ahmet Hamdi Tanpınar;Tanzimat ve ondan sonra gelişen edebi cereyanları inceleyebilmek için Türk toplumunu etkilemiş bir kaç realite üzerinde durmak gerektiğini belirtir Zira Tanzimat edebiyatı bir medeniyet değişmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır Bunu gözden uzak tutmamak gerekir
Tanzimat ve sonrası dönemlerde Türk toplumunu etkileyen sosyal ve kültürel olaylar aynı zamanda edebiyatımızın da değişmesi ve yenileşmesine ortam hazırlamıştır Bu önemli olaylar şunlardır:
1- 1839'da ilan edilen Tanzimat Fermanı
2- 1876 ve 1908 birinci ve ikinci meşrutiyet denemeleri
3- 1918 imparatorluğun dağılışı ile 1923'te Cumhuriyet ilanı ve Ankara'nın başkent oluşu
Bu önemli siyasi olaylar ve demokrasi denemelerinin her biri genellikle bir edebi hareketin başlangıcı ve gelişme ortamı olmuşlardır
19 asır Osmanlı İmparatorluğu'nun gerileme ve çöküş devridir Büyük fetihler artık gerilerde kalmıştır Ordular yenilgilerden kurtulamaz olmuşturIII Selim devrinde ilk kez orduda yapılan ıslahat hareketleri ile Avrupa'nın teknik ve kültürel üstünlüğü anlaşılmış ve imparatorluk yönünü batıya çevirmek zorunda kalmıştır
İşte Tanzimat edebiyatına verilen isimde 3 Kasım 1839'da Reşit Paşa tarafından ilan edilen ve Gülhane Hattı Hümayunu da denilen yenileşme beratının yürürlüğe konmuş olmasından doğmuştur Bu olay daha sonraları Tanzimat Fermanı olarak adlandırılacak,gerek siyasi alanda gerek edebi ve toplumsal hayatta batıya yönelmenin resmi bir belgesi sayılacaktır Edebiyat Tarihçilerimizde 1839 yılını Tanzimat edebiyatının başlangıcı olarak kabul edeceklerdir
Tanzimat dönemiyle yeni açılan mekteplerde öğretimin Türkçe'ye dönmesi, gazeteciliğin başlaması ve garp etkisiyle beraber gelişen milli şuur sonucunda yepyeni bir ortam doğmuştur Tanzimat edebiyatı dediğimiz edebi yenileşme ister istemez toplum bünyesinde ki bu değişmelere,uyanan yeni fikir akımlarına paralel olarak ortaya çıkmış,yeni bir medeniyet değişiminin sonucu olarak gelişmiştir Tanzimat dönemiyle birlikte edebiyatımızda sosyal ve siyasal konular günlük olaylar tartışma alanına çekilmiştir
Tanzimat edebiyatının ilk nesli olan Şinasi,Ziya Paşa,Namık Kemal'in amaç bakımından gayretleri aşağı yukarı aynıdır Bu ilk nesil birbiri ardından ve birbirlerini bütünleyen çalışmalarıyla Türkiye'de siyasi Tanzimat devriyle ölçülmeyecek kadar geniş bir aydınlar sınıfı yetiştirmişlerdir Asıl yaptıkları iş ise Türkçe'nin gelişmesine gösterdikleri çaba olmuştur Bilhassa Şinasi'nin (1826-1871) çıkarmış olduğu Tasvir-i Efkar gazetesi çevresinde uyandırdığı halkçı dil hareketi ve peşinden gelenlerin getirdiği yeni edebiyat anlayışı bunda önemli bir rol oynamıştır Aynı zamanda Tanzimat edebiyatının kurucusu sayılan Şinasi şiirde ilk defa eski şekiller içinde yeni kavramları kullanmıştır Namık Kemal ise daima geniş yankılar uyandıran eserler yazmış,neslinin en gür sesli şairi ve dava adamı olarak görülmüştürZiya Paşa divan şiiri geleneğini sürdürmesine rağmen,siyasi ve sosyal düşünceler,halk dilinin yazı dili olmasını savunan fikirleriyle arkadaşlarının ortak ülkülerine katılmıştır
Tüm bu yapılmak istenenlere rağmen Tanzimatçılar beş asır devam eden divan edebiyatı geleneğinden tam olarak kurtulamamışlardır Bu ilk neslin genel sanat felsefesi ?toplum için,vatan için,hürriyet ve halk için sanat? anlayışı olmuştur
Tanzimat edebiyatının birinciler kadar kavgacı olmayan ikinci nesli diyebileceğimiz Hamit,Ekrem ve Samipaşazade Sezai gibilere gelince;bunlar ustalarının izinde yürümekle beraber,siyasi ortamın ve devlet yönetimindeki baskının Tanzimat'ın ilk yıllarına oranla ağırlaşması sonucu ?Toplum için sanat? felsefesini bırakıp ?Sanat için sanat? görüşünü benimsemişlerdir
Tanzimat Edebiyatının bu iki nesli arasında Namık Kemal,Şinasi,Abdülhak Hamit gibi güçlü temsilcileri yetişmiş olmasına rağmen, o yıllarda son çırpınışlarını gösteren eski edebiyatla,tutunmaya çalışan yeni edebiyat boğuşma halindedirBu devirde okuyan ve yazan kitle arasında eski edebiyata bağlı olanlar hala kabarıktırBuna rağmen yeni neslin görüşleri bilhassa bizim için tamamen yeni olan gazete yazıları,roman,tiyatro,eleştiri gibi nesir çeşitlerinde daha kısa zamanda ve kolayca zafere erişir

Tanzimat Edebiyatının Genel Özellikleri:

a Tanzimat edebiyatı sanatçıları, Divan edebiyatında bulunan şiir, tarih, mektup, vb gibi edebiyat türlerini Batı anlayışına göre yenileştirmişler; ayrıca, Divan edebiyatında hiç bulunmayan makale, tiyatro, roman, hikaye, anı, eleştirme, vb gibi yeni edebiyat türleri getirmişlerdir
b Tanzimat edebiyatının özellikle ilk devirlerinde yetişen sanatçıların çoğu (Ziya Paşa, Namık Kemal, vb) Montesquieu, Rousseau, Voltaire, vb gibi Fransız devrimci yazarlarının etkisi altında kalarak, makale ve şiirlerinde zulme, haksızlığa, hırsızlığa geriliğe karşı şiddetli bir dille mücadeleye girişmişler; vatan, millet, hürriyet hak, adalet, kanun, meşrutiyet vb gibi kavramları memlekete yaymaya çalışmışlar, ?toplum için sanat? anlayışını benimsemişlerdir Tanzimat edebiyatının ikinci devrinde yetişen sanatçılar ise (Recai-zâde Mahmut Ekrem, Abdülhak Hâmit, Sami Paşa-zâde Sezai vb) toplum işlerine daha az karışmışlar, ?sanat için sanat? anlayışını benimser görünmüşlerdir
c Çoğu Fransız edebiyatını örnek olarak alan bu sanatçıların bir kısmı Klasisizm (Şinasi, Ahmet Vefik Paşa, Ali Bey, vb)bir kısmı da Realizm (Recai-zâde Mahmut Ekrem, Sami Paşa¬zâde Sezai, Nabi-zâde Nâzım, vb) akımlarının etkisi altında eserler vermişlerdir
ç Tanzimat edebiyatı, Divan edebiyatının tersine olarak, seçkin kişiler için değil, halk için meydana getirilen bir edebiyat olmak iddiasıyla ortaya çıkmıştır Bu görüşü benimseyen sanatçılar (Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet Mithat, Ali Bey, vb) özellikle makale, tiyatro, anı, kısmen de roman türlerinde bu yolda eserler vermişlerdir Tanzimat edebiyatının ikinci devrinde yetişen bazı sanatçılar ise (Recai-zâde Mahmut Ekrem, Abdülhak Hamit, vb) bu amaçtan uzaklaşmış görünmektedirler
d Bu görüşün bir sonucu olarak, dilin sadeleşmesi, konuşma dilinin yazı dili haline gelmesi düşüncesi savunulmuştur Tanzimat edebiyatının başlıca sanatçıları (Şinasi, Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet Mithat, Ahmet Cevdet Paşa, Şemseddin Sami, vb) dil konusunda böyle düşünmekle birlikte, hiçbiri eski alışkanlıklarından kurtulup da büsbütün konuşma diliyle yazmış değildir Sade dil, daha çok, tiyatro; anı, mektup, bir dereceye kadar da makale ve romanlarda kullanılmıştır Tanzimat edebiyatının ikinci devrinde yetişen sanatçıların bir kısmı ise ( Recai-zâde Mahmut Ekrem, Sami Paşa-zâde Sezai, özellikle Abdülhak Hamit) konuşma dilinden epey uzaklaşmışlardır
e Tanzimat edebiyatında en önemli yenilik, nesirde, anlatımın kuruluşunda görülmüştür Bu edebiyatta söz hüneri göstermek değil, birtakım düşünceleri halka yaymak amacı güdüldüğünden, ?seci? ler atılmış, asıl düşünce ile ilgisi bulunmayan doldurma sözlere yer verilmemiş, düşünceler sayfalarca süren uzun cümleler yerine kısa cümlelerle anlatılmaya çalışılmıştır
f Tanzimat edebiyatı nazmında şiirin konusu genişletilmiş, günlük hayatla ilgili her türlü olay, duygu ve düşünce şiir konusu olarak seçilmiştir;
İlk zamanlarda Divan edebiyatı nazım biçimlerinin dışına pek çıkılmamış, yeni düşünceler eski biçimler içinde söylenmiş (Ziya Paşa, Namık Kemal vb) ise de sonraları eski biçimler büsbütün bırakılarak yeni biçimler kullanılmaya başlanmıştır (Recai-zâde Mahmut Ekrem, özellikle Abdülhak Hamit, v,b) ; yeni nazım biçimleri ilkin Fransızca'dan yapılan manzum çevirilerde görülmüş, telif şiirlerde çok sonra kullanılmıştır; beyitlerin başlı başına birer bütün olmasıyla yetinilmeyip, bütün mısralar aralarında bir anlam bağı bulunmasına, Divan şiirindeki ?parça güzelliği? anlayışı yer yine şiirin baştan sona kadar belli bir düşünce etrafında gelişmesine; yani ?konu birliği? ne ve ?bütün güzelliği? ne önem verilmiştir: genel olarak aruz vezni kullanılmakla birlikte, Türk'lerin tabiî ve ulusal vezninin hece vezni olduğu anlaşılmış, bu vezinle yazmaya tarafçılık edilmiş (Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet Cevdet Paşa vb), fakat bu istek geniş bir akım halini alamamış, sadece birkaç sanatçı (Ethem Pertev Paşa, Ziya Paşa, Namık Kemal, Ahmet Vefik Paşa, Abdülhak Hâmit, Recai-zâde Mahmut Ekrem vb) tarafından girişilen birkaç deneme ile yetinilmiştir

EDEBİYAT-I CEDİDE (SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI)

Edebiyat-ı Cedide, IIAbdülhamit (hük 1878-1909) devrinde, Servet-i Fünun dergisi çevresinde toplanan sanatçıların Batı edebiyatı yolunda meydana getirdikleri bir edebiyat hareketidir
Bu edebiyat, 1896'dan 1901'e kadar sürmüştür Recai-zâde Mahmut Ekrem, 1895 sonunda, Malûmat adlı bir dergide yazan Muallim Naci izleyicileriyle kafiyenin göz için mi, kulak için mi olduğu tartışmasına girişmiş ve bu gazeteye karşı cevaplarının bir kısmım Ser¬vet-i Fünun dergisinde yayınlamıştır Servet-i Fünun, Recai-zâde'nin Mekteb-i Mülkiye'den öğrencisi olan Ahmet İhsan Tokgöz tarafından 1891 yılından beri çıkarılmakta idi Recai-zâde, bunu bir edebiyat dergisi hâline getirmek için Ahmet İhsan?la anlaşmış ve kendisinin Mekteb-i Sultanî (Galatasaray Lisesi) den öğrencisi olan Tevfik Fikret'i derginin ?kısm-ıedebî ser-muharrirliği? ne getirmiştir O sırada Mektep ve başka dergilerde yazan ve Recai-zâde tarafını tutan başka gençlerin de 1896'da bu dergi çevresinde toplanmasıyla ?Edebiyat-ı Cedide? topluluğu meydana gelmiştir
Edebiyat-ı Cedide'nin başlıca özellikleri şu noktalar üzerinde toplanabilir:

a Edebiyat-i Cedide sanatçıları Batı uygarlığına, özellikle Fransa'ya hayranlık göstermişler, Türkiye'nin Avrupalaşma yoluyla yükseleceğine inanmışlar, orada sanat, bilim, ne buldularsa Türkiye'ye aktarmaya çalışmışlar; laik bir zihniyeti benimsemişler ve daima dindışı şiirler yazmışlardır
b Devlet ve siyaset konularına dokunmak, vatan, hürriyet, istikIâl, inkılap vb gibi, sözcük ve kavramları kullanmak yasak olduğu için, açıkça toplumsal yazılar yazmak olanağı bulunamamış, ancak aşk, merhamet vb gibi suya, sabuna dokunmayan temalar üzerinde dolaşılmıştır (Edebiyat-ı Cedide sanatçıları bu yüzden, daha sonraki devirlerde, memleketi yansıtmamak ve ulusal olmamakla suçlandırılmışlardır)
c Çağdaş Fransız edebiyatı örnek tutulmuş, hikâye ve romanda Realizm ve Naturalizm, şiirde Parnasizm ve Sembolizm akımlarının etkisi altında kalmıştır; Parnasyenlerin etkisiyle, ?sanat
sanat içindir? görüşü benimsenmiştir (Fikret, ?toplum için sanat? anlayışıyla de eserler vermiştir)
ç Tanzimat sanatçılarının tersine olarak, halka seslenmek düşünülmemiş, havasa mahsus bir edebiyat meydana getirilmiştir ; kendilerinin de söylediği gibi ; ?Servet-i Fünun edebiyatı umuma avâma mahsus değildir?
dBu düşünüşün bir sonucu olarak, dil konusunda da Tanzimat sanatçılarından daha geri bir anlayışla, konuşma dilinden büsbütün uzaklaşılmış yazı dilinde o zamana kadar kullanılanlardan başka, Arap ve Farsça sözcükleri karıştırarak Türkçe'de kullanılmayan birtakım yeni sözcükler (nahcir [av], şegaf [çılgınca sevgi], tirâje [alâimisema, gökkuşağı] v,b) bulunup çıkarılmış; Batı ede¬biyatından alınan yeni kavramlar Fars dilinin kurallarıyla kurulmuş birtakım yeni isim ve sıfat tamlamaları (sâât-ı semen-fâm [yasemin renkli saatler], lerziş-i bârid [soğuk titreme], vb) ve yeni bileşik sıfatlar (tehi-baht [boş talihli], şikeste-reng [kırık renkli], vb) ile karşılanmış: aynen Fransızca'da görü¬len birtakım yeni deyim ve söyleyişler de (el sıkmak, dest-i izdivacını talep etmek vb) Türkçe'ye aktarılmış, nesirde Fransızca'nın sözdizimi Türk diline uydurulmaya çalışılmıştır
e Benzetmelerle yüklü olan süslü bir dille yazmak, yerli yersiz ah!, oh! gibi ünlemlere fazla yer vermek, ve bağlacını sık sık kullanmak, bir düşünceyi kuvvet¬lendirmek veya ondan dönmek maksadıyla söz arasına evet evt!, hayır hayır! gibi sözcükler sıkıştırmak, ikide bir güzelim!, meleğim! gibi hitaplarda bulunmak Edebiyat-ı Cedide üslubunun başlıca zayıf, yapmacıklı yanıdır
f Hikâye ve roman türünde teknik kuvvetlenmiş (mesela, süs için yazılan gereksiz tasvirler ve konu dışı bilgi vermeleri vak'anın yürüyüşü durdurulmamış, serde yazarın kişiliği gizlenmiştir) ; Fransız realist ve natüralist yazarlarının eserleri örnek tutulmuş; bunun sonucu olarak, hep hayatta görülen ya da görülmesi olanağı bulunan olay ve kişiler anlatılmıştır; vak'alar çok defa İstanbul'da geçirilmiştir (Abdülhamit devrinde memlekette gezi özgürlüğü olmadığı için, yazarlar memleketin İstanbul dışındaki yerlerini tanımıyorlardı)
Türk Edebiyatı'nın bu devrine Servet-i Fünun Devri denilmesi bu edebi hareketin Servet-i Fünun Dergisinde gerçekleşmesi ile ilgilidirDivan edebiyatına karşı kurulmasına karşı çalışılan Avrupai Türk edebiyatını ifade için kullanılmasına Tanzimat devrinde başlanmış olan Edebiyat-ı Cedide teriminin de bu harekete ad olması ise hareketin bu terimi tamamiyle benimseyip kendi hakkında da pek sık kullanmasındadır
Edebiyat-ı Cedide'yi meydana getirenler:Şair olarak,Tevfik Fikret,Cenap Şahabettin,Hüseyin Suat,Ali Ekrem,Ahmet Reşit,Süleyman Nazif,Celal Sahir Hikayeci ve romancı olarak:Halit Ziya,Mehmet Rauf,Hüseyin Cahit,Ahmet Hikmet
17 Mart 1891'de İstanbul'da Ahmet İhsan tarafından çıkarılmasına başlanılan Servet-i Fünun, isminden de anlaşılacağı gibi başlangıçta daha çok fenni yazılara yer veren bir dergiydi Tevfik Fikret'in yazı işleri müdürlüğüne gelmesinden sonra tam bir edebiyat ve sanat dergisi olmaya başladı Bu dönemde her türlü yayın büyük bir kontrol,basın sıkı bir sansür altında idi
Dergi kısa zamanda gerek şekilce ve gerekse duyuş ve hayaller bakımından tamamıyla Avrupai şiirler,hikayeler,romanlarla dolmaya başladıTürk şiirine Fransız şiirinden birçok yeni hayaller getirildiBunları ifade için yeni tamlamalar kullanıldıSözlüklerden yeni yeni Farsça ve Arapça kelimeler çıkarıldıBöylece konuşma dilinden iyice uzaklaşıldı1898 Yılının sonlarında Servet-i Fünuncular eski edebiyatı tutanlara karşı mücadeleyi kazanmıştır
Yazarların kendi aralarında bazı anlaşmazlıklar ortaya çıktıZaten sanat anlayışında esaslar bakımından birleşmekle beraber bunların uygulanmasında öteden beri aralarında bazı görüş ayrılıkları vardı1901 Yılının başlarında idari bir mesele yüzünden Ahmet İhsan ile Tevfik Fikret'in arasıda anlaşmazlıklar çıktıTevfik Fikret'in dergiden ayrılması üzerine Servet-i Fünun ciddi bir bulanımın içine düştüDergi II Abdülhamit tarafından kapatıldı ve sorumluları mahkemeye verildiMahkeme tarafından şuçsuz bulundan Servet-i Fünun 5 Aralık 1901'de tekrar yayınlanmaya başladıAma kısa bir süre sonra tekrar dağıldıServet-i Fünuncular IIMeşrutiyet'e kadar pek az şey yayınladılar Bu tarihten sonra tekrar ortaya çıktılarsa da şartlar değişmiş ve yeni bir nesil yetişmişti Servet-i Fünuncular çalışmalarına ayrı ayrı dergilerde ve dağınık bir şekilde sürdürdüler ise de hiçbir zaman tekrar bir araya gelemediler
Edebiyat-ı Cedide'nin başlıca sanatçıları şunlardır:
Şairler: Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin, Hüseyin Siret Özsever, Hüseyin Suat Yalçın, A Nadir (Ali Ekrem Bolayir), Süleyman Nesip (Süleyman Paşa-zâ¬de Sami), İbrahim Cehdi (Süleyman Nazif), HNâzım (Ahmet Reşit Rey), Faik Ali Ozansoy, Celâl Sahir Erozan, vb
Nesirciler: Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Cahit Yalçın, Müftüoğlu Ahmet Hikmet, Safve¬t Ziya vb

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.