Lise 2 Dil Ve Anlatım Konuları |
10-09-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Lise 2 Dil Ve Anlatım KonularıIÜNİTE 1SUNUM 2TARTIŞMA 3PANEL IIÜNİTE ANLATIM VE ÖZELLİKLERİ 1ANLATIMA HAZIRLIK 2 ANLATIMDA TEMA VE KONU 3 ANLATIMDA SINIFLANDIRMA 4 ANLATIMIN VE ANLATICININ AMACI 5 ANLATIMDA ANLATICININ TAVRI 6 ANLATIMIN ÖZELLİKLERİ 7 ANLATIMIN OLUŞUMU 8 ANLATIM TÜRLERİNİN SINIFLANDIRILMASI III ÜNİTE ANLATIM TÜRLERİ 1BETİMLEYİCİ ANLATIM 2ÖYKÜLEYİCİ ANLATIM 3COŞKU VE HEYECANA BAĞLI (LİRİK) ANLATIM 4DESTANSI(EPİK)ANLATIM 5EMREDİCİ ANLATIM 6ÖĞRETİCİ ANLATIM 7AÇIKLAYICI ANLATIM 8TARTIŞMACI ANLATIM 9KANITLAYICI ANLATIM 10DÜŞSEL (FANTASTİK) ANLATIM 11GELECEKTEN SÖZ EDEN ANLATIM 12SÖYLEŞMEYE BAĞLI ANLATIM (DİYALOG) 13MİZAHİ ANLATIM IÜNİTE 1SUNUM İnsan hayatı, bir toplumun içinde mevcuttur Bu toplumda her an insanlarla iletişim içindeyiz Konuşurken, yazarken,bakarken,ve hasılı her zaman bir iletişimle ,bir sunumla karşı karşıyayız Lokantayı seçerken bile garsonların servisine dikkat ederiz Garsonun dış görünüşü, işteki ustalığı, müşteriye karşı tavrı o lokantayı seçmemizde birinci derecede etkilidir Yemekler çok güzel ve kaliteli olabilir; ancak onu sunan bunu gerektiği gibi sunmuyorsa yani kendisi bal; yüzü sirke satıyorsa, yemekler ne kadar kaliteli olsa da asla bir daha orayı tercih etmeyiz Öğretmenlerimiz derslerde cd, vcd, tepegöz, slayt, internet, bilgisayar gibi teknolojilerden yararlanırlarsa; dersi daha iyi sunmak için gayret ederlerse bizim dersi daha iyi anlamamızı sağlarlar Sonuç olarak hayatımızın her köşesinde karşılaştığımız sunum konusunu bilmek ve en etkili biçimde kullanmamız gerekir Bilgileri yenileyen, pekiştiren, hatırlatan, önemli nokta/an öne çıkaran; bir çalışma sonucunu açıklayan; laboratuvar araştırmalarını sunan, anket sonuçlarını ifade eden; önemli olay ve olguları dile getirmek üzere yapılan konuşmalara sunum adı verilir Sunumda amaç; bilgileri yenileme, araştırma ve anket sonuçlarını değerlendirme, bilime katkıda bulunmadır Sunumlarda dinleyici kitlesinin, konuya ilgi duyan kişilerden oluşur ve sunumda eldeki teknik imkânlardan yararlanmaya özen gösterilir Sunumdan önce yapılması gerekenler Sunumu yapan kişinin sunumdan önce bazı noktalara dikkat etmesi gerekir Öncelikle bir konu seçilmelidir Bu konu güncel olmalıdır Sunumun hazırlığında bol ve değişik kaynaktan yararlanmak faydalıdır Sunum yerinin daha önceden görülmesi gerekir Prova yapma, kullanacağı malzemelerin kontrolü sunumu yapan kişinin amacına ulaşmasında yararlı olacaktır Sunum sırasında yapılması gerekenler Sunum esnasında ciddi, ağırbaşlı, temiz ve derli toplu görünüm önemlidir Sunum yapacak kişi konuşma anında ses tonuna, jest ve mimiklerine, sahneyi veya kürsüyü rahat kullanmaya özen göstermelidir Konuşmacının dinleyicilerle, başta bakışlar olmak üzere, vücut diliyle iletişim kurması daha etkili olur Konuşmacı ses ve kelimelerin doğru telaffuza özen göstermesi gerekir Sunumda, bilgisayar, cd, disket, projeksiyon cihazı, slayt makineleri, mikrofon gibi teknolojik araçlardan faydalanabiliriz Görsel malzemenin en az espri kadar konuşmanıza ilgi ve tat katacağını unutmamalıyız Görsel malzemenin kullanılış amacı: Dinleyicilerin verilen bilgileri iyi algılamaları için Fikirleri, kavramları vb anlatırken zaman kazanmak için Yanlış anlamalardan kaçınmak için Fikirleri sağlamlaştırmak için Tat ve espri katmak için İyi hazırlanmış görsel malzemeyi, konuşmacı konuyla güzel ve uyumlu bir şekilde kullandığı zaman başarılı olur Aksi durumlarda görsel araçlar dinleyicinin dikkatini dağıtabilir Başka konuşmacı görsel malzeme kullanıyor diye değil, sizin konuşmanız görsel malzeme gerektiriyorsa kullanmalısınız Rakamlar, söylendiklerinde anlaşılmaları güç şeylerdir Görsel olarak sergilendiklerinde daha kolay anlaşılır Konuşmada; %55 görüntü, %38 ses, %7 sözler etkili olduğuna göre buradan slaytın önemi daha iyi ortaya çıkarBu yüzden sunum esnasında, slaytlarda, konunun önemli yönlerini belirten özlü, açık ve etkili ifadeler yer almalıdırSlayt metinlerini dinleyiciler dikkatle okurlarSlaytlarla konuşma eş zamanlı olarak verilmelidir Sunumda, gerektiğinde daha önce hazırlanmış bazı belgeler, grafikler ve şekiller kullanılabilir Malzemeleri bir başkası kullanacak ise konuşmacı ile malzemeleri kullanan kişi arasında uyum kaçınılmazdır Sunumda gereksiz ayrıntılara girilmemesi gerekir Sunum sonrasında yapılması gerekenler Sunum yapan konuşmacı sunumdan sonra dinleyicilerin soru sormalarına müsaade etmelidir Konuşmacı sorulan sorulara tartışmaya girmeden doyurucu,açık ve net cevaplar vermelidir 2TARTIŞMA Bilgi, paylaşarak çoğalır Eğer ilk insandan bu yana insanlar düşüncelerini birbirleriyle paylaşmasalardı doğru, iyi ve güzeli bulamazlardı Bilimin ve teknolojinin gelişmesini de bu bilgi paylaşımına borçluyuz Bütün bunlar da tartışmayla olur Tartışma, bir nevi paylaşmadır Her şeyin zıttıyla var olduğunu düşünürsek, tartışmada her düşüncenin karşıtını alarak zenginleşir Tartışmayla analiz ve sentez yeteneğimizi geliştiririz Kısaca tartışma olmasaydı insanlık gelişmez, hayat tekdüze, renksiz ve tatsız olurdu Bir sorunun tartışılarak çözülebileceğine inanıyoruz Bir konu enine boyuna tartışılarak artıları, eksileri ortaya konur Böylece bir uzlaşma sağlanabilir"Doğrular, düşüncelerin çarpışmasıyla ortaya çıkar" sözü, tartışmanın önemini ortaya koyan bir sözdür İnsanlar, farklı farklı düşüncelere sahiptir "Akıl akıldan üstündür" derler atalarımız Buradan hareketle farklı fikirlerin ortaya konduğu tartışmalarda bizim bilmediğimiz veya farklı açıdan bakmadığımız fikirleri görme imkânı bulabiliriz Böylece paylaşılan bu fikirler bizleri doğruya ulaştırır Tartışma, bir konu çevresinde lehte ve aleyhte karşılıklı düşünceleri ortaya koyma, problemlere cevap ve çözüm bulma; gerçek, doğru, iyi ve güzel olanı birlikte aramaktır (Doğru, iyi ve güzelin zamana bağlı olduğunu unutmamak gerekir) Tartışmada; karşılıklı saygı ve hoşgörü, nazik, toleranslı, sabırlı olma; konuşma kurallarına, verilen zamana ve sıraya uyma amaca ulaşmada yararlıdır Tartışmada bir konuda edinilmiş peşin hükümlerin, önceden alınmış kesin kararların, bilineni farklı cümlelerle devamlı tekrar etmenin, konu dışına çıkmanın tartışmaya yarar sağlamayacağı açıktır Tartışmayı yöneten bir başkana ihtiyaç vardır Başkanın; konuyu ortaya koyup sınırlaması; konuşmacıların konu dışına çıkmalarını, konuyla ilgisiz ve gereksiz konuşmalarını engellemesi, konuşmacıların birbirini suçlamaya yönelik konuşmalarına izin vermemesi, tartışmanın kurallarına uygun yürütülmesini ve bir sonuca ulaştırılmasını, bu sonucun da bir rapor haline getirilmesini sağlaması gerekir Bazı tartışmaların sonuçları yalnızca basın aracılığıyla duyurulur; bazıları ise basına ve halka açık olur Dinleyicilerin huzurunda, dinleyiciler için gerçekleştirilen bu tartışmalarda konuşmacılar tartışma konusundaki bilgi, birikim, görgü, düşünce ve kanaatlerini halka iletirler; onları bilgilendirmeyi, yönlendirmeyi amaçlarlar Bu tip tartışmalarda kamuoyu yaratma endişesi konuşmacı-dinleyici ilişkisini belirleyen önemli faktördür Tartışmalar düzenleniş amaçlarına, hedef dinleyici kitlesinin zevk, kültür ve anlayışına göre değişik nitelikler kazanır Tartışmalarda dil, gönderme ve anlatım işleviyle kullanılır Burada dilin çift işlevliliğinden söz edebiliriz Mesela “Açık oturum, bal rengi, ipek böceği, karış karış, ruh bilimi, un helvası, yaban gülü Bunların her biri birer birleşik kelimedir Birleşik kelime, çünkü iki söz bir araya geliyor ve tek bir kavrama karşılık olu¬yor Ama bu tek kavramı oluşturan sözlerden her biri kendi anlamını koruyor Bunlar ayrı yazmakla bir ke¬lime olma özelliğini yitirmez" cümleleri dilin gönderme işlevi olan cümlelerdir “Teşekkür ederim Sayın Başkan Burada oturan hocalarımızın hepsi bizden oldukça büyük ve bazıları şahsen hocam oldular Bu yüzden incitici veya kıncı şeyler söylemem tabi ki beklenemez" Cümlelerinde ise dil, anlatım işleviyle kullanılmıştır 3 PANEL Panel tartışma türlerinden bir tanesidirToplumu ilgilendiren bir konunun dinleyiciler önünde, sohbet havası içinde, uzmanları tarafından tartışıldığı konuşmalara panel denir Açık oturum ile panel özellikleri yönüyle birbirlerine çok benzerler Hatta bazı kitaplarda panel ile açık oturum aynı konuşma türü olarak verilir Arada sadece üslup farkı vardır Panelde amaç, bir konuda karara varmaktan ziyade sorunu çeşitli yönleriyle aydınlatmak, farklı görüşlerle farklı anlayışları ortaya koymaktır Panelde de bir başkan bulunur Konuşmacı sayısı 3 ile 6 arasında değişebilir Konuşmacılar, uzmanı oldukları konunun ayrı birer yönünü ele alırlar Konuşmalar, açık oturumda olduğu gibi başkanın verdiği sıraya ve süreye göre yapılır Panelin sonunda, dinleyiciler panel üyelerine soru sorabilirler Tartışma dinleyicilere de geçerse o zaman tartışma, forum şekline dönüşür DİĞER TARTIŞMA ÇEŞİTLERİ MÜNAZARA Birer cümle halinde ifade edilen bir tezle antitezin, iki grup arasında bir hakem heyeti (jüri) huzurunda tartışıldığı konuşmalara münazara denir Tartışmalarda yarışma kaygısı olmadığı halde, münazaralar birer fikir ve söz yarışmasıdır Tartışmalar için geçerli olan kurallar, münazaralar için de geçerlidir Bir başkan yönetiminde, jüri önünde yapılan münazarada gruplardaki konuşmacı sayısı bir ile dört arasında değişebilir Her grup kendi grup sözcüsünü (veya başkanını) önceden belirler Münazaranın uygulanış şekilleri arasında küçük farklılıklar olmakla birlikte grup sözcüleri sırasıyla gruptaki arkadaşları tanıtırlar ve konuyu hangi yönlerden ele alacaklarını belirtirler Daha sonra grup üyeleri konuşmalarını yapar Son olarak sözcüler savunmalarını yaparak münazarayı bitirirler Jüri, konuşmacıların hazırlıklarını, savunmalarını ve konuşmadaki başarılarını göz önünde bulundurarak bir değerlendirme yapar ve galip tarafı belirler Münazaralar genellikle sınıf ortamında yapılan tartışmalardır BİLGİ ŞÖLENİ ( SEMPOZYUM) Bir konunun çeşitli yönleri üzerinde, aynı oturumda, konunun uzmanı değişik kimseler tarafından (çoğunlukla akademik konularda) yapılan seri konuşmalara bilgi şöleni (sempozyum) denir Bilgi şöleni, diğer konuşma türlerine göre daha ilmi ve ciddi bir sohbet havası içinde geçer Konuşmacılar, konuyu kendi ilgi alanları açısından ele alırlar Mesela, Yunus Emre konulu bir bilgi şöleninde konuşmacılardan biri onun yaşadığı dönemdeki siyasi gelişmeleri ele alırken; bir başkası Yunus Emre'nin şiirlerindeki insan sevgisinden bahsedebilir Bilgi şöleninde amaç, konuyu tartışmak değil, uzmanları tarafından olumlu ve olumsuz yönleriyle değerlendirilerek konuya bir çözüm üretmektir Konuşmaların sonunda oturum başkanı, konuyu özetler ve çıkan sonucu dinleyicilere aktarır Bilgi şölenini, oturum başkanı yönetir Konuşmacı üyelerin sayısı üç ile altı arasında değişebilir Üyelerin konuşma süreleri genellikle beş dakikadan az, yirmi dakikadan çok olmaz Bilgi şöleni, konunun önemine ve uzunluğuna göre oturumlar halinde, ayrı salonlarda birkaç gün boyunca da sürebilir Bu nitelikteki konuşmalar genellikle akademik konularda olur AÇIK OTURUM Geniş halk kitlelerini ilgilendiren bir konunun, uzmanlarınca bir başkan yönetiminde dinleyici grubu önünde tartışıldığı konuşmalara açık oturum denir Açık oturum, büyük bir salonda dinleyiciler önünde yapılabileceği gibi stüdyoya davet edilen dinleyiciler önünde veya dinleyici grubu olmadan da radyoda ya da televizyonda yapılabilir Konuşmacı sayısının üç veya beş kişi olarak tespit edildiği açık oturumlarda başkan önce konuyu açıklar, sonra konuşmacıları tanıtır ve sırayla söz verir Başkanın konu hakkında bilgi sahibi olması gerekir Başkan, sırasıyla ve dönüşümlü olarak konuşmacılara sorular yöneltir, gerektiğinde kısa bir değerlendirme yapar Tartışma boyunca tarafsız olmak, konuşmacılara verilen süreyi dengeli bir şekilde ayarlamak, tartışma kurallarının dışına çıkılmasını engellemek başkanın görevleri arasındadır Açık oturumun süresi konuya göre ayarlanmalıdır FORUM Bir başkanın yönetiminde, toplumu ilgilendiren bir konuda, farklı gruplardan oluşan dinleyicilerin söz sı¬rası alarak konuşma kuralları içerisinde yaptıkları tartışmalara forum denir Forum, panelin devamında yapılacaksa başkan, panelin süresini bir saat; forumun süresini de yarım sa¬at olarak sınırlayabilir Bu durumda, panelden sonra forum yapılacağı konuşmalara başlanmadan duyurul¬malıdır Forum, toplu tartışmaların başlı başına bir çeşidi sayılmamakla birlikte, dinleyicilerin konu üzerinde da¬ha aktif ve farklı bakış açılarıyla düşünmelerini sağlar Foruma davet edilen uzmanların görüşlerine de müracaat edilerek ortaya çıkabilecek yanlış anlayışların önüne geçilir Esasen forumda amaç belli kararlara varmak değil, konuyu değişik anlayışlarla, farklı boyutlarıyla ortaya koymaktır Forumda söz alan dinleyiciler, konuyla ilgisi olmayan özel sorunlarına değinmemelidir Sorular kısa, açık ve net olmalı, tartışma saygı kuralları içerisinde, kıncılıktan uzak, samimi bir hava içerisinde yapılmalı, tartışmadan beklenen amaca yardımcı olunmalıdır 1ÜNİTEDEKİ KONULARLA ALAKALI ÖZET BİLGİLER Münazara birer cümle halinde ifade edilen bir tezle antitezin, iki grup arasında bir hakem heyeti (jüri), huzurunda tartışıldığı konuşmalarken; bilgi şöleni (sempozyum) bir konunun çeşitli yönleri üzerinde, aynı oturumda, konunun uzmanı değişik kimseler tarafından (çoğunlukla akademik konularda) yapılan seri konuşmalardır Açık oturum geniş halk kitlelerini ilgilendiren bir konunun, uzmanlarınca bir başkan yönetiminde dinleyici grubu önünde tartışıldığı konuşmalardır Forum ise bir başkanın yönetiminde, toplumu ilgilendiren bir konuda, farklı gruplardan oluşan dinleyicilerin söz sırası alarak konuşma kuralları içerisinde yaptıkları tartışmalardır Görülüyor ki münazara bir fikir yarışmasıdır Diğer tartışmalarda böyle bir durum söz konusu değildir Tartışmalar dinleyici önünde yapılırken dinleyicilerin de aynı zamanda tartışanların aynı kimseler olduğu tartışma olan forumlar bu yönüyle diğer tartışmalardan ayrılırlar Tartışmanın hiçbir adabına uymadan yapılan ağız kavgasına, çekişmeye münakaşa denir Tartışma ise bir grubu (veya çoğunluğu) ilgilendiren, daha önceden belirlenen bir konu hakkında farklı düşünceleri olan kişilerin konuyla ilgili görüşlerini açıklamak, konuyu (veya sorunu) çözmek, muhatabın zayıf yönlerini aramak amacıyla bir araya gelerek yaptıkları karşılıklı konuşmaya denir Louis D Brandeis, "Her münakaşanın temelinde birisinin cahilliği yatar"demiştir Hemen bütün tartışmalarda oturum başkanı ve üyeler vardır Bilgi şöleni, diğer konuşma türlerine göre daha ilmi ve ciddi bir sohbet havası içinde geçer Bilgi şöleninden amaç, konuyu tartışmak değil, uzmanları tarafından olumlu ve olumsuz yönleriyle değerlendirilen konuya bir çözüm üretmektir Bu yönüyle bilgi şöleni, diğer tartışma türlerinden ayrılır Açık oturum ile panel, toplumu ilgilendiren bir konunun dinleyiciler önünde, sohbet havası içinde, uzmanları tarafından tartışıldığı konuşmalar olduğundan birbirlerine çok benzerler Panelin sonun¬da, dinleyicilerin panel üyelerine soru sorması ve dinleyicilerin de tartışmaya katılması tartışmanın forum şekline dönüşmesine neden olur Bu nedenle panellerin forumla iç içeliği söz konusudur Açık oturum, panel, bilgi şöleni, forum gibi tartışmalar dinleyicilerin huzurunda dinleyiciler için gerçekleştirilmektedir Bu tartışmalarda konuşmacıların tartışma konusundaki bilgi, birikim, görgü, düşünce ve kanaatlerini halka iletip onları bilgilendirmeleri ve yönlendirmeleri amaçlanır Bu tip tartışmalarda kamuoyu yaratma endişesi konuşmacı-dinleyici ilişkisini belirleyen en önemli faktördür |
Lise 2 Dil Ve Anlatım Konuları |
10-09-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Lise 2 Dil Ve Anlatım KonularıÜNİTE II ANLATIM VE ÖZELLİKLERİ 1ANLATIMA HAZIRLIK Tarih yazıyla başlar Tarih, geçmişte toplumların yaşayışlarını uygarlıklarını incelerÖyleyse uygarlığın dayandığı temel, işaretlerdir Harflerdir Sözcüklerdir Kısaca yazıdır, anlatımdır Bir toplumun kültürel birikimini, değerler sistemini geride bıraktığı yazılı belgelerde buluruz Bu yüzden insanoğlunun en şaşırtıcı buluşlarının başında yazı gelir Yazı bulunmasaydı insanlığın binlerce yıl içinde yaşadıkları, günümüze kadar gelmeyecekti İnsanoğlu yazıyı bularak düşünmeyi duygu ve düşüncelerini başkalarına ulaşamaya¬caktı Kendinden sonrakilere iletmenin yoluna da bulmuş oldu Bütün zamanlarda insanların yazılı kültür etrafında toplanmaları her geçen gün kendilerini geliştirmeleri de yazı ile sağlandı Düşündüklerini, yaşadıklarını, gördüklerini yazıya döken insan öldükten sonra da dünyada bir iz bırakabiliyordu Yazı artık insanoğlunun ortak aklı, belleğiydi Niçin yazı yazdığımızı düşündünüz mü? İnsan düşüncesini yazarak geliştirebilir Yazmanın bütün çağlarda vazgeçilmezliği, eşsizliği nereden kaynaklanmaktadır Horatius’a göre, “Bilgi, iyi yazmanın kaynağıdır” İlya Ehrenburg, “ Başkalarının duyduklarını kendimde duyabilmek için yazıyorum ” d e r Öyleyse başka insanların acılarını sevinçlerini, kederlerini, kaygılarını, içimizde duymak için yazarız Fareler ve İnsanlar , romanıyla tanıdığımız John Steinbeck’in deyişiyle yazmak en büyük gereksinimdir Selahattin Batu, “Ancak yazmaya başlayınca bir gerçek oluyorum Kişiliğim ancak o zaman ışığa dönüyor Bir devirden belirsizden şekillere doğru kurtuluyorum” diyerek insanı kişiliğini bulmanın altını çizmektedir Kısaca; Haldun Ta n e r’in de dediği gibi, “ Yaşamak yazmaktır” Hepimiz biliyoruz ki iyi metin oluşturarak söyleyeceklerimizi düzgün anlaşılır bir biçimde anlatmak zorundayız Hayatımızın hemen her döneminde karşımıza çıkan yazılı anlatımda bulunması gereken bazı özellikler vardır Bu nitelikler sözcüklerin doğru seçilmesi, cümlelerin gereği gibi kurulması ve birbirlerine mantıksal bir ilgiyle bağlanması, konuda birliğin sağlanması, bilgilerin doğruluğu, duyguların içtenliğidir Bu saydıklarımın yanısıra anlatıma uygun bir iletişim biçimi seçilmesi,yazım kurallarına uyulması, noktalama işaretlerinin yerinde kullanılması, yazılı bir metinde bulunması gerekenlerin başında gelir Sözcükler anlatımın başlıca öğesidir Anlatımda sözcüklerin doğru seçilmesine her zaman özen gösterilmelidir Ünitenin başında modern Türk hikayesinin öncülerinden Sait Faik Abasıyanık'ın “Haritada Bir Nokta” adlı hikâyesini okuduk Yazar, tanık olduğu kendisini çok üzen bir olaydan yola çıkarak, yazdığı ünlü hikâyesinin sonunda şöyle der, “Söz vermiştim kendi kendime yazı bile yazmayacaktım Yazı yazmak da bir hırstan başka neydi? Burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim Hırs, hiddet, neme gerekti Yapamadım koştum tütüncüye Kalem kâğıt aldım oturdum Adanın tenha yollarında geçerken canım sıkılırsa, küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım Kalemi yonttum Yonttuktan sonra tuttum öptümYazmasam deli olacaktım” Bu finalden yazının, anlatımın insan için ne kadar anlamlı, önemli, vazgeçilmez olduğunu anlıyoruzAncak yazmaya başlamadan önce ve sonra dikkat edeceğimiz nok¬taları hiç aklımızdan çıkarmadan Duygularımızı, düşüncelerimizi, zaman zaman çeşitli zorunluklarla, dışa vurmak zorunda kalırız Bu bazen bir mektupla ya da bir hikâyeyle dile getirdiğimiz duygu ve d üşü n d ü k l e r i m i z d i r Bütün yazılı anlatımların çıkış noktası budur Yazan kendini ifade eden herkes başkalarıyla iletişim kurmak ister Ceyhun Atuf Kansu, yazma isteğini aşağıda okuyacağınız bir yazısında kendisini yazmaya itenin ne olduğunu sorgular Kendi kendine “ Beni yazı yazmaya iten nedir?” Yazma bir çeşit eylemdir Acıyı yok edebilir miyim? Karanlığı , tutsaklığı, yok edebilir miyim? Burada şiir düz yazı eylem gücü kazanır En sonu bir bireyim ben Bir tek insanım Benim eylemimdir yazı Bireysel eylemimdir Bir de deyimleme içgüdüsü varBir içgüdüdür yazı yazmak Şiir, müzik, resim, deyimleme içgüdüsü Kendini, doğayı, toplumu, insanları ve sonsuz çıkmazı, ölümü deyimleme ama insan en çok neyi deyimleyebilir, kendisini Yazmak dünyayı tanımaya çalışmak, kendisiyle ve başkasıyla iletişim kurmaktır Böylece yazı yazan insanın taşıdığı bir sorumluluk oluşurBu bir bakıma toplumsal sorumluluğu da beraberinde getirir İşimiz ne olursa olsun bir şekilde yazışmayı gerektirir Eninde sonunda ancak yazmaya ait, temel bilgi ve beceriler elde edilmeden, bu konuda başarı kazanmak oldukça zordur Mektup, rapor, dilekçe, araştırma ve inceleme gibi yazmaya dayanan türler, özel bir yetenek ve yaratıcılık gerektirmez Yazmaya ilgili bilgi ve beceriler kazanan herkes bu tür yazıları yazabilir Herkesten bir roman, bir oyun yazması beklenemez Buna karşılık herkesten duygularını, düşüncelerini , hayallerini başından geçenleri karşısındakilere anlatabilmesi beklenen bir davranıştır Hangi türde olursa olsun yazı yazma süreci masa başına oturmaktan önce başlar YAZMADAN ÖNCE Yazmaya başlamadan önce yapacağımız hazırlıklar yazımızın sağlam bir yapısı olmasını sağlayacaktır Aklımızdan geçenleri tasarladıklarımızı başlıklar hâlinde küçük notlar hâlinde belirlersek hepimiz için çok kıymetli olan zamanımızı yitirmemiş oluruz Bunların başında gözlem yapmak gelir Ünlü Fransız yazar Jean Paul Sartre, Söz Okları adlı eserinde yazarlığa yöneliş döneminde dedesinin kendisine “ Yalnız gözleri olmak yetmez, onlardan yararlanmayı da öğrenmeli insan” dediğini anlatır Hangi konu olursa olsun söyleyebileceklerimin olabilmesi o konudaki gözlem ve yaşantılarımın bulunmasıdır Bir eşyaya uzun bir süre bakmak, onu ayrıntılarını görmemize imkân sağlar Bir zaman sonra o eşya neredeyse bizim hayatımızın bir parçası hâline gelir Bir yazıda anlatacaklarımızı bulmamızda gözlemin etkisi büyüktür Yazı yazmak gözlemlerimizi aktarmak değil midir? Gözlemden yararlanmanın ilk aşaması bakmasını bilmektir Bunu Mustafa Nihat Özön şöyle dile getirir: NOT ALMAK Hatırlanması için, yazılan kısa yazıya “ not”, onun için yapılan çalışmaya da not tutmak denir Hatırlanması gereken şey kısaca bir yere yazılır Bu not unutmanın önüne geçer Not alma her şeyi kâğıda, bilgisayara geçirmek anlamına gelmezRastgele alınan not¬ların bir değeri yoktur Notla birlikte not çıkarma, küpür birleştirme, alınan notları değerlendirip zenginleştirme, bölümleme yollarından da faydalanmak gerekir Not tutmak; okurken her zaman aklımızı, anlayış ve yeteneğimizi uyanık tutar; dikkat etmeyi , karar vermeyi öğretir Notlar amaca göre çıkartılır veya tutulur Not alma alışkanlığını kazanan insan yapacağı işi önceden tespit eder Maddeler hâlinde bir yerlere yazarİhtiyacına göre not¬larını düzenler Örneğin markete giderken evinin günlük eksiklerini not etmeyenler çoğu zaman alınacak şeylerin bazılarını unuturlar Üç türlü not alınır 1 Duyduklarınızdan not almak Duyduklarınızdan not alabilmek için “ zaman” çok kısadır Bu kısa zamanda duyduğunuzu aynı şekilde yazmak isteseniz siz bir cümleyi yazıncaya kadar konuşan çok şeyler söylemiş olacaktır Notu aynen yazarak değil, konunun özünü, temel öğeleri¬ni hatırlatıcı, noktalarını kısaltarak anlamı sizce bilinen işaretlerden, simgelerden yarar¬lanarak almalısınız Ayrıca elinizi çabuk tutmalı, konunun özünü kaçırmamaya çalışmalısınız Unutmayınız ki, not almak tam ve net anlamak öğrenmenizi kolaylaştıracak , dersleriniz öğrenmekteki güçlüklerinizi giderecek, zaman kaybetmenizi önleyecektir 2 Okuduklarınızdan not almak Derste, çalışırken, ansiklopedi veya İnternet gibi kaynaklardan, gazetelerden, dergilerden yararlanırken yaptığınız çalışmaya okuduklarınızdan not almak denirOkurken not almadan konunun özünü, temel noktalarını sonradan kolayca hatırlayabilecek kadar kısa bir şekilde yazmalısınız Alıntıyla not almayı karıştırma¬man Ayrıca olduğu gibi yazmak yanlışını da yapmamalısınızAynen yazacaklarınız kaynağın kendisi varken onu yazmanın hiçbir yararı olmaz Üzerinde çalıştiğınız konunun ana noktalarını eksik bırakmadan sonradan kolayca hatırlayabilecek şekilde ne kadar kısa ve öz yazarsanız hatırlamanız da bu doğrultu da olacaktır Okuduklarınızdan not almak, ders hazırlamada , bir kaynaktan yararlanmada , kendinizi yetiştirmede, gelecek için bilgi ve belgeleri toplamada çok yararlı olur 3 Gördüklerinizden not almak Bir gezi yaparken , televizyonda bir film seyrederken ilginizi çeken hoşuna giden genel şeyleri unutmak istemiyorsanız not almanız gerekirUnutmamanız gereken şey zaman yeterli olsa da not almanın kuralının değişmeyeceğidir NOTLARI DEĞERLENDİRMEK Örneğin bir seyahat sırasında aldığımız notlar, bir konuşma sırasında duyduğumuz sözler, bir anı gibi özelliği olan bilgiler için tuttuğumuz notlar bir gereç değeri taşır Bu tür notlar zaman içinde değerlenirBir düşünce, bir olay yazısı gerektiğinde bu notlardan bir gereç olarak yararlanabilirsiniz Böylece çok önceden aldığınız notlar geleceğinizin en değerli birikimlerinden olur Not tutmayı hiçbir zaman ertelememeli, titizlikle sürdürmelisiniz Notları değerlendirmenin en iyi yolu not defteri, anı defteri, gezi defteri, günce defteri gibi çalışmalardır Bu notlardan çok zevkli , ilginç yanları olan yazı konuları çıkarabilirsiniz Böylece tuttuğunuz notlar gerçek anlamda değerlendirilmiş olur ÖZET ÇIKARMA NASIL YAPILIR “Öz” ad kökünden “-et” ekiyle türetilmiş bir ad olan özet bir söz ya da yazının özünü veren kısaltılmış biçimi diye tanımlanır Yapılan işe de özetlemek, özet çıkarmak denir Özet için bir başka tanımlama ise “ ayrıntısız anlatım”dır Bütün konuşma ve yazı türleri birer anlatım yoludur Özet ise bunun karşıtıdır Öğrenci için özet çıkarmak , özet çıkararak çalışmak ve bunun yöntemini öğrenmek başarı için atılmış en önemli adımlardan biridir Öğrencilerin uygulamada titiz olmaları gereken konulardan biri özet çalışması yapmaktır Yaparak öğrenmek öğrenmenin temel kurallarındandır Özet çıkarma; anlatılanların, konuşulanların, ana sınırlarını belirtme, bir hikâyenin bütünü veya bir parçasını kısaltma bir paragrafın, bir gazete veya fikir yazısının ana fikrini çıkarmadır Bir eser, bir yazı özetlenirken; yazar hakkında kısa bir bilgi, eserin bölümleri, eserdeki kişilerin önem derecelerine göre sıralanmaları, hayatları, beden ve karakter yapıları, eserin tümünden çıkan yardımcı fikirlerle ana fikir belirtilmelidir Özet çıkarma sadece bir metnin uzunluğunu kısaltmak anlamına gelmez Bunun için önümüzdeki metnin içeriğini kavramak önemli olanla olmayanı kavramak, fikirlerle olayın ana fikirle olan ilgi derecesini bulmak gerekir Bir sözün, bir yazının özetini çıkarabilmek için; o sözün, o yazının planını yapmak o planın ana çizgilerini iyi yakalamak gerekir Böylece o sözü, o yazıyı daha iyi daha öz biçimde anlayıp anlatabiliriz Şimdi birkaç örnekle özet konusunu biraz daha pekiştirelim BOŞ ZAMAN Nedir bu boş zaman dediğimiz şey? İşte olmadığımız zamanları boş mu geçiririz biz? Hiç de değil Bir tanıdığım Gümrük Müdürlüğünden çok bahçesinde yoruluyor Başka biri bütün hafta pazar günü harcayacağı gücü toplar durur; daha gün ışımadan sırtladığı gibi av tüfeğini soğuk ve puslu bayırları gezmeye başlar İş dediğimiz ne öyleyse? Tam bilemeyeceğim Hukukçular bir türlü tanımlıyorlar işi, hekimler başka türlü İktisatçıların gözünde şurası özüyse işin , politikacılara göre başka bir şey öz Günlük dilin iş kavramı bilgece bir tanım çerçevesi gibi geliyor bana Geçimini sağlamak için insanın gerçekleştirmek zorunda olduğu eylemlerle bu eylemlerin sonucunda başarılan şeye iş deriz genellikle"İşten geliyorum” ,“ Onu işten çıkardılar” “ Bu iş geçindirmiyor evi”, “ Gitmezlik edemem, işimden olurum sonra” çeşidinden sık sık işitilen konuşmalarda da belirtildiği gibi yaşamak için gerekli bir zaman kullanmanın adıdır iş Bu zamanın karşısında kendimiz beslenir, giyinir, yakınlarımızı besler, giydirir, oturma durumlarımıza çeki düzen veririz Buna göre, “ boş zaman” deyince ekmek parası kaygılarının dışındaki zaman anlaşılmalıdır Nermi Uygur, Güneşte Bir yazının özetini yazarken “Kim , hangi yazıda, hangi konuda, hangi düşünceyi açıklamıştır?” sorularının karşılığı verilmelidir Bu genel kuralı şimdi yukarıdaki yazıya uygulayalım “Boş Zaman” Yazısının Özeti Yazar Nermi Uygur, “Boş Zaman” yazısında boş zaman örneğini konu alarak “Boş zaman deyince, ekmek parası kaygılarının dışındaki zaman anlaşılmalıdır” ana düşüncesini açıklamıştır “ Geçinmek için tuttuğumuz belli bir işin; kimi hoşlanarak, bazen de istemeye istemeye o işin gereksinmelere ayırdığımız iş zamanının dışında kalan zaman boş zamandır” görüşleriyle konu ve ana düşünce geliştirilmiştir Yukarıdaki özete baktığımızda içinde atılabilecek tek sözcük yoktur “ Konu, ana düşünce, görüşler” belirtilmiştir Ayrıntıya girilmemiştir İki cümle ile özet bitirilmiştir Düşünce yazısında özetin nasıl yapılabileceğini genel özellikleriyle aktarmaya çalışılır Olay yazılarında olayın özeti yapılır: Olay yazılarında (roman, hikâye, masal, destan, anı ) özet olayı, oluşturan “olay, kahramanlar, zaman, yer, dekor, ana düşünce, görüşler, duygular” in bulunup çıkarılmasıdır Sizlere örnek olması amacıyla bir roman özeti sunuyoruz: FAHİM BEY VE BİZ Abdülhâk Şinasi Hisar’ın romanı Fahim Bey, Bursa eşrafından birinin oğludur İstanbul’da Galatasaray Lisesi’nde okumuş, Londra’da elçilik üçüncü katipliği yapmıştır Ufak tefek yapılı küçük ve yumuk gözlü kendi hâlinde ve saat meraklısı Saffet Hanım’la evlidir Fahim Bey 1908 Meşrutiyeti’nden sonra Hariciye’den ayrılır Bursa’da pamukçuluk yapmak ister Tanınmış bir aileden geldiği için, bazı kimseler bu işe para yatırmaya niyetlenirler, fakat Fahim Bey’in bir “hayal düşkünü” olduğunu anlayınca vazgeçerler Fahim Bey bir şey yapamaz Ama bu tasarısının bir gün mutlaka gerçekleşeceği umudu içinde İstanbul’da Galata’da büyük bir işhanında bir yazıhane tutar, dosyalara, defterlere gömülür, hayali yazışmalar düzenler Ömrü bir kenar mahalledki evde yıl yıl sona ererken , tanıyanların kaçık gözüyle bakageldikleri Fahim Bey, kendi masalsı dünyasında mutludur, bir gün sessizce ölür” Yazı yazma ve konuşmada toplanan bilgilerin ve kişisel deneyimlerin, hazırlanacak metnin yazılış amacı ve hedef kitlesine göre düzenlenmesi gerekir Başarılı bir düzenleme için deneyim ve araştırmalardan elde edileceklerin kısaca not edilmesi ve konuların alt alta yazılması gerekir Daha sonra bunların gruplandırılması birbirleriyle ilişkili olmaları bir araya getirilmesi gerekir Ana düşünce etrafında birleşen düşünce, bilgi, deneyim ve örneklerin sebep-sonuç ilişkisi ışığında düzenlenebilir Metnin öyküleme ise öykünün anlatılmasında nereden , niçin ve nasıl başlanması gerektiği üzerinde durulmalıdır 2ANLATIMDA TEMA VE KONU Tema soyut bir kavramdır Belli bir bağlamda kişi, yer, zaman ve durum bildiren dil birlikleriyle sınırlandırılması, somutlaştırılması, anlatılması sonucu konu hâline getirilir Hayatımız boyunca okur, gerektiğinde de yazarız Dinler ve konuşuruz Okuduklarımızın, yazdıklarımızın, dinlediklerimizin konuştuklarımızın mutlaka bir konusu vardır Üzerine söz söylenen, yazı yazılan her şey konudur Bu tanımlamaya göre atasözü, özdeyiş gibi bir düşünce; bayrak, insanlık, çalışmak, sorumluluk gibi bir kavram; sevgi, sabır, hoşgörü, bağlılık, korku gibi bir duygu; yaşanan, görünen, okunan, tasarlanan bir olay; “bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi” diye tanımlanan bir durum konu olabilir İsteğimizi anlatmak için üzerinde durduğumuz problem veya içinde hareket ettiğimiz çerçeve de konudur Konuyu geniş ve dar kapsamlı olmak üzere iki ayrı görüşle ele almakta yarar vardır Geniş kapsamlı konulara genel konular, dar kapsamlı konulara da sınırlı konular diyebiliriz Her konunun başlıca dört öğesi vardır 1 Konunun Dayanağı / Düşüncenin Özü 2 Görüş / Yardımcı Düşünceler 3 Görüş Açısı / Yardımcı Düşünceler 4 Yazı Türü 1 Konunun Dayanağı / Düşüncenin Özü: Bir konunun dayanağı; onu özü ana fikridir Yanındaki öteki düşüncelerin tümü bu ana düşünce etrafında toplanmaktadır 2Görüş / Yardımcı Düşünceler: Dayanağı yani ana maddesi belirlenen konunun anlatım yönünden tespiti görüş noktasını ortaya koyar Ev 3 Görüş Açısı / Yardımcı Düşünceler: Anlatımın kapsadığı alana görüş açısı denir Anlatımın açı derecesi sınırlandırılmazsa konu bütünlüğünü yitirir Görüş açısının gereğinden çok geniş tutulması anlatımı dağıtır ve gereksiz ayrıntıların yazıya girmesine neden olur Bu yönüyle görüş açısının iyi tespit edilmesi gerekir 4Yazı Türü: Konunun işlenmesine uygun düşecek yazı türünün seçimi de çok önem taşır Konu, taşıdığı fikir, duygu ve düşünce yönünden makale, söyleşi, anı vb yazı türlerine göre de yazılmayı gerektirebilir Bir yazının hangi türde yazılacağı, o konunun dayanağı ile görüş noktasının niteliğinden anlaşılır TEMA / ANA FİKİR Her eserin üç öğesi vardır: Konu, ana fikir, tema Hangi tür yazı olursa olsun ana fikir yazının özü demektir Bu yazıdaki yardımcı fikirlerin tümü, bu ana fikir yani öz çevresinde toplanır Tema, konudan ayrı bir şeydir Çokları konu ile temayı birbirine karıştırırlar Bazı kez temaya konu, bazı kez de konuya tema derler Tema, bir yazıda işlenen ve geliştirilen görüş, düşünüş ya da duyuştur Bir olayı konu alan yazımızda olayla ilgili kendimize özgü görüş ve düşüncemizi geliştirirsek yazımızın temasını ortaya koymuş oluruz 3ANLATIMDA SINIRLANDIRMA Seçilen konunun çeşitli gereksinimlere cevap verecek şekilde olmasına dikkat edilmelidir Neyi ele alacağımızı, neyi anlatacağımızı belirlemeliyiz Konuyu seçme ve sınırlandırma yapmadan önce atacağımız ilk adım olacaktır Konular şu başlık altında toplanabilir - Kişisel konular - Toplumsal konular - Bilimsel konular - Sanat ve kültürle ilgili konular Seçilecek konunun ilgi çekici bir yazıya dönüşebilmesi için konu hakkında belli bir birikime sahip olmak gerekir Genel konular yerine özel konulara ağırlık vermemiz yazımızı daha etkili hâle getirecektir Yazılı anlatımda yapılan en büyük yanlışlardan biri, belki de birincisi konuyu sınırlandırmadan yazıya başlanmasıdır Kısacası konunun sınırlandırılmasında sayısız yarar vardır Örneğin kültür tarihi konusunda 300 sözcükten oluşacak bir yazı yazacağımızdan yola çıkalım Oldukça geniş kapsamlı bir konu olan kültür tarihini bu kadar az sözcükle ifade etmemiz imkânsızdır O zaman genelden özele doğru bir yol izleyerek konuyu sınırlandırmamız gerekmektedir Konuyu sınırlandırmak için bazı ölçüleri göz önüne almak zorundayız: - Sesleneceğimiz okuyucu kitlesinin sosyal ve kültürel yapısı, özellikleri nel¬erdir? - Konunun hangi yönüne daha çok ağırlık vermeliyiz? - Konu ile ilgili yeterli birikime sahip miyiz? - Yazabilmek için gerekli kaynaklara ulaşabilecek miyiz? - Yazımızın uzunluğu, kısalığı ne kadar olacaktır? - Yazımızı belli bir zaman süresinde yazabilecek miyiz? - Yazımızın türü ne olacaktır? Konuyu sınırlama, yazmada başarıyı sağlayan temel öğedir Konu sınırlandırılmazsa ortaya koymayı amaçladığımız düşünceler netlik, açıklık kazanmaz, söyleyeceklerimiz açıklıkla belirlenmez Söyleyeceklerimiz genellemeler olmaktan öteye gitmez Konudan sapmalar olur Kısaca yazımız yoğunlaşmaz EÖzdemir, ABinyazar Şimdi birkaç tane genel nitelikli konu yazalım: - Sinema - Tiyatro - Roman - Spor - İletişim - Dede Korkut Hikâyeleri Bunlardan herhangi birini seçip üzerinde yazı yazabiliriz Diyelim ki, roman konusu işlenecek Romanın günümüzdeki durumu mu? Türk romanı mı, dünya romanı mı? Roman konuları mı? Milli Mücadele dönemi romanı mı? Batılılaşmayı konu edinen romanlar mı? Bu konularda bir yazı yazmak mümkündür Ama unutmamamız gereken şey konuyu kesinlikle sınırlandırmaktır Genel bir konunun sınırlandırma aşamalarını bir örnekle şöyle gösterebiliriz: Konuyu anlama gerçekte onu sınırlandırmadır Konu öncelikle kendimiz ve okuyucu için ilginç olmalı Güçlü bir yazar olmada konu için sayılanların etkisi çok büyüktür 4ANLATIMIN VE ANLATICININ AMACI Niçin yazdığımızı, amacımızı kesinlikle belirlemeliyiz Amacımız yazımızda bir haberi, bir bilgiyi okuyanlara iletme, onların sorularını cevaplama olabilir Kimi zaman da bizi yazmaya götüren amaç onların davranışlarını değiştirmektir Kısacası yazma amacımızın yazma öncesinde belleğimizde netleşmesidir Bunlar; bilgilendirme, öğretme, kanıları değiştirme ve izlenim kazandırma olabilir Yazıyı hazırlayış amacıyla anlatım biçimleri arasında sıkı bir ilişki ve etkileşim vardır Bilgilendirme amacıyla yazdığımız yazılarda amacımızı içeren cümleye amaç cümlesi diyoruz Amacımızı ve cümlemizi belirleme yazmaya başlamadan önce atacağımız ikinci adımdır Seçeceğiniz bir metnin amaç cümlesini yazabilir misiniz? Söyleyeceklerimizi Tespit Etme: Bir konu üzerinde yazı yazabilmek için seçtiğimiz konuda mutlaka söyleyecek sözümüzün, bilgimizin bulunması gerekir Bunun için de konumuzla ilgili kaynakları araştırıp nelerden yararlanabileceğimizi tespit etmemiz gerekir Bütün başvuru eserleri (ansiklopediler, sözlükler, kataloglar, dizinler, kitaplar, gazeteler, incelemeler) birer kaynaktır Ayrıca seçtiğimiz konuya göre bitkilerin, hayvanların, eşyaların, kalıntıların çalışmamıza katkıları olacaktır Bilgi ve veri toplarken belleğimize çok güvenmemeli, not alma yöntemini benimsemeliyiz Bu amaçla not alma kartları ya da fişlerini rahatlıkla kullanabiliriz Yazının İskeletini Oluşturma: Yazılar genellikle üç bölümden oluşurlar Bunlar giriş, gelişme ve sonuç bölümleridir Giriş, konunun sergilendiği bölüm olup bir ya da daha çok paragraf olabilir Gelişme bölümü girişte öne sürülen, ortaya konan sorunun, düşüncenin açımlanarak geliştirildiği bölümdür Bu yönüyle yazdığımız yazının gövdesini oluşturur Sonuç bölümü ise yazının bir sonuca bağlandığı paragraf ya da paragraflara verilen addır Yazıya başlamadan önce plan yapmamız gerekir Planlama; giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinde neleri nasıl bir sırayla vereceğimizi kararlaştırmaktır Bu aşamada aşağıdaki sorulardan yararlanabilirsiniz: Yazıya nasıl bir girişle başlamalıyım? Yapacağım giriş ilgi çekici ve konuyu yeterince sergileyici bir özellik taşıyor mu? Girişte söylediklerimi açmak ve geliştirmek için düşüncelerimi nasıl bir sıralama içinde anlatacağım? Yazımın sonuç bölümü nasıl olacak? Yazımı sonuçlandırırken bir özet yapacak mıyım? Bu soruları göz önünde tutarak yapacağınız planı kâğıt üzerinde yazılı olarak da şekillendirebilirsiniz Yazmaya Başlama: Konumuzu seçtik, sınırlandırdık, amacımızı belirledik, neler söyleyeceğimizi bulduk ve bunların hepsini nasıl bir düzenleme içinde vereceğimizi kararlaştırdık Sıra bütün bunları yazıya dönüştürmeye geldi Güç bir iş olan yazma işinin kesinlikle bilincinde olarak hareket etmeliyiz Acele etmemeli, sabırlı ve dikkatli olmalıyız Yazıya girişimiz nasıl olmalı ya da düşündüğümüzden çok farklı bir girişle mi yazıya başlamalıyız? Soruyla Giriş Yapma: Okuyucuyu yazının içine çekmek, düşündürmek, yönlendirmek amacıyla sıradan, bilinen bir giriş yerine sorulara dayalı bir giriş yapabiliriz Aşağıdaki sorulara dayalı giriş metnine bir göz atalım: “-Neymiş hümanizma? -Hümanizma, insanın kendine örnek seçtiği bir insanda bütün insanlığı görerek, bularak, severek, insanlığı insanlık yolunda daha ileri götürecek işler yapmasıdır -A dostum, gene çok kesin, keskin bir tanımlama yaptın Haydi insanlığı insanlık yolunda daha ileri götürmeye peki diyelim, ama bir insanda bütün insanlığı görmek, bulmak, sevmek ne demek? İlle de bir insanı mı seveceksin insancıl olmak için? Belli bir insanı değil de bütün insanlığı sevsen daha doğru olmaz mı? -Olmaz; bulanık, dağınık, esnek bir sevgi olur, bulutlarda kalır İnsanı bir ahlak disiplinine götürmez, insana kendi kendini aşıp yapıcı olmak fırsatını vermez” Azra Erhat, Dost Örnek, sorulara dayalı bir giriş türüdür Yazar sorularıyla bizi yazdığı konunun içine çekip düşündürüyor, yönlendiriyor Sorulara dayalı bu tür bir giriş yazımıza ilgiyi daha çok çekecektir Betimlemelerden (Tasvirlerden) Yararlanma: Etkili yollardan bir tanesi de yazıların girişine betimlemelerden yararlanarak başlamaktır Bir bakıma sözcüklerle resim yapma sayılan betimleme okurun gözünde bir görüntü, bir fotoğraf oluşturur Aşağıdaki betimleme örneğini bu açıdan değerlendirebiliriz: “Ayaklarım ağırlaştı birden Toprak yola girmiştim Sarıkum’un killi toprağı gene tabanımın altında birikiyor, boynumu uzatıyor, beni sallana sendeleye, sancılı sancılı yürütüyordu Fenere giden yoldaydım şimdi; az kalmıştı köyden çıkmama Aklımdan, köy diye geçirmeme güldüm sonra Köy değil, insan bucak bile derken düşünürdü artık herhâlde Fener uzaktan göründü O zaman, otelden çıkalıberi ilk olarak başımı kaldırıp bakmış olduğumun farkına vardım Deniz turuncu bir ışıltı içinde akıyordu Yumuşamış gibi duran fener, göğün yarısı turuncu, yarısı belirsiz bir maviyle kurşuninin arasında gidip gelen yumuşaklığına, bir başparmağın hafif bir bastırmasıyla gömülmüştü Dolaylarında her zamanki gibi sarı uğultulu buğdaylar eğilip bükülüyordu Daracık yoldan buğday tarlalarının arkasındaki çayırlara doğru yürüdüm Feneri değil evimizi görmek istiyordum Gene de dolaşa dolaşa gidecektim amaÇayırlar sapsarı, kuru, sap sap sırıtan arpalarla, pisipisilerle kaplıydı her z a m a n k i gibiTren yoluna kadar uzanacak, oradan gidecektim evimize; eskiden de gittiğim yoldan Güneşte pişen çayırların önündeki beyaz yağlı boyalı, serin evi görecektim” Bilge Karasu Bir Alıntıyla Girme: Giriş paragrafında okuyucunun dikkatini çekmenin bir yolu da yazıya bir alıntıyla başlamaktır Yapacağımız alıntı üzerinde duracağımız konuyla ilgili bir özdeyiş, atasözü, yazacağımız konuda tanınmış bir kişinin sözü ile paragrafa başlamaktır Örneğin yazımızda bir yolculuğu, gurbeti anlatacaksak Faruk Nafiz Çamlıbel’in ünlü Han Duvarları şiirinin giriş bölümüyle başlayabiliriz: “Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç sakladı, Bir dakika araba yerinde durakladı Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar, Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar Bir Hikâyeden Yararlanma: Giriş paragraflarında ilgi çekmenin yollarından biri de bir hikâyeden yararlanma yöntemidir: “Sınavların yapıldığı okul karşı yöne düşüyordu Yeniden geçtiler caddeyi, ürke ürke Arka sokaktan yürüdüler Yüksek bir duvarın yanındaki kapıda durdular Okulun öğrenci giriş kapısıydı bu İçeriden uğultular geliyordu Yağmur taş duvarların arasından çıkan aykırı yeşillikleri parlatmıştı Parasız Yatılı -Bizden de erken gelenler olmuş Geç meç kalmış olmayalım? Hademe giyimli bir kadın onlara doğru yürüdü, taşlı yoldan Bezgin, alışık bakışlarıyla anne, kızın üstünden dışarıda bir şeye bakıyordu Anne saygılı sordu: -Geciktik mi acaba? Çocukların çoğu gelmiş Hademe kadın ilgisiz -Parasız yatılı imtihanının çocukları hep erken gelir Hiç gecikmezler Çocuk annesinden ayrıldı Kıyısı duvarlı taş yolda yürümeye başladı Hademe kadın, görmedikleri bir iskemleyi, görmedikleri bir çatının oraya çekip oturmuş, yün örmeye başlamıştı Çocuk dönemeçte arkasına baktı Dış kapıdan annesi yağmurun altında gülümseyerek duruyordu Füruzan Paragraf Yapma: Paragraf yapma ve her türlü düşünceyi bir paragrafta işleyip geliştirme oldukça önemlidir Birçok düşünceyi tek bir paragrafa yerleştirme, tek düşünceyi birden çok paragrafta anlatma yanlışından uzak durmalıyız Çünkü paragraf bir düşünce biriminin simgesidir “Vatanseverlik özverisiyle titizlik bir arda toplanmıştı 8 Mayıs 1912’de Ayn Mansur’dan Selanik’teki arkadaşı Salih’e (Bozok) gönderdiği mektupta Mustafa Kemal şöyle yazmıştı ‘Bu gece Derne kuvvetlerimizin bütün kumandanları, zabitleri ile bir müsamere yapılmıştır Bu güzel kalpli, kahraman bakışlı arkadaşlarımın, bu küçük rütbeli fakat düşmanı titreten büyük kumandanların samimi nazarlarında vatan için ölmek iştiyakını (arzusunu) okuyordum Bu tetebbu dimağımda sizin, bütün Makedonya muhitinde tanıdığım arkadaşların, bütün ordumuzun kahraman evlatlarının hatırasını canlandırdı Ve arkadaşlarıma dedim: Vatan mutlaka selamet bulacak Millet mutlaka mesut olacaktır Çünkü kendi selametini, kendi saadetini memleketin ve milletin selamet ve saadeti için feda edebilen vatan evlatları çoktur” Andrew Mango, Atatürk Tanık Gösterme: Öne sürülen bir düşünce ya da sav, o alanda tanınmış bir kimsenin tanıklığına başvurularak geliştirilebilir Alıntıladığımız cümleleri tırnak içinde gösterebiliriz Bunu yazımızın bütün paragraflarında yapabiliriz: “Ortaoyunlarındaki ‘tekerlemelerin, Karagöz oyunlarındaki ‘muhavereler’ gibi oyunların konuları ile ilgisi yoktur; bunlar Kavuklu’nun söz ustalığını göstermeye yarayan bağımsız parçalardır Tekerlemelerin kesin sayısı belli değildir Ahmet Rasim, bir yazısında, Kavuklu Hamdi’de 19 tekerleme bulunduğunu; başka bir yazısında da bunların sayısının 20’yi, 30’u geçmediğini yazmıştır Musahipzade Celal ise, bunların ‘50’yi mütecaviz’ olduğunu bildirir Selim Nüzhet Gerçek, ‘ortaoyununda sık sık din¬lenilen tekerlemelerin’ 28 tanesinin adlarını vermiştir” Cevdet Kudret 5ANLATIMDA ANLATICININ TAVRI SABURLUK (KAKTÜS) Sahurluk (Kaktüs): Çöllerde yetişen, yaprakları etli ve dikenli bitki Ana yurdu Orta Amerika’dır Apuntia (Apuntiya), Cereus (Serus), Echinocactus (Eşinastus) gibi birçok cinsi vardır Frenk inciri denen Opuntia (Opuntiya) türleri, yenilebilir meyvelerinden ötürü Kuzey Afrika’da da yetiştirilmektedir Kaktüsün uçlarından birine eklenmiş, etli ve yassı raket biçimindeki dallarının üzerinde ince dikenler bulunur Kaktüsün;Ceraus, Echinicastus (Bektaşi kavuğu) cinsleri az yağış alan yerlerde çok iyi yetişir, sıcak ülkelerde süs bitkisi olarak yetiştirilir Bunlar yağmur yağdığı zaman suyu hızlı emer ve içlerindeki organik asitler yardımıyla depo ederler Gözenekleri (solunum delikleri) yalnız gece açılır, böylece bitki daha az su kaybeder Kaktüslerin bütün tür¬leri yavaş büyüyen bitkilerdir Bazı türleri çok güzel renkli çiçekler açtığından saksılarda süs bitkisi olarak yetiştirilir Larousse Ansiklopedisi MAVİ SÜRGÜN “Sahurluğun çiçeği, bir otomobil egzozunun ‘püf demesiyle beli kırılan çıtkırıldım bir menekşe çiçeği değildir Sapı on on beş metre boyunda dimdik bir direk¬tir Bu saplar devi ucuna doğru her yöne, sapla tam çeyrek açıda dümdüz dallar sallar, müzik notalarının do, re, mi’sini andıran bu dalların en aşağısındaki en uzunu, biraz yukarısındaki en kısası, onun üstündeki ise daha da kısa olarak yükselir Her dalın üst tarafında bir dizi sarı alev yanar İşte sahurluğun mavilere yükselttiği koca şamdan Sahurluk çiçeklerle on yıllarca hayattan topladığını yine hayata verir ve bütün canını bir çiçeğe verdiği için ölür Ama öldüğü hâlde adı üç bin yıldan beri ‘ölümsüz’dür: Athanato Çiçeğin sapını keserler, çardağa direk yaparlar” Halikarnas Balıkçısı Yukarıda aynı konuda yazılmış iki ayrı metin okudunuz Birinci metinde sahurluk (kaktüs) çiçeğinin yurdunu, hangi ülkelerde yetiştiğini, cinslerini, sevdiği iklimleri, yağmur suyunu depo ettiğini, yavaş büyüdüğünü ve çok güzel renkli çiçekler açtığı için süs bitkisi olarak saksılarda yetiştiğini öğrendiğimiz bir metin okuduk Bu metin bize saburluk çiçeği hakkında ayrıntılı bilgi veren bir yazıydı İkinci metin ise deniz üzerine yazdığı hikâye ve romanlarla ünlenmiş Halikarnas Balıkçısı'nın saburluk çiçeğinden söz ettiği Mavi Sürgün adlı kitabından aldığımız bir bölümdü İki metinde de aynı konu işlendiği hâlde anlatımda anlatıcıların farkı bakış açıları ve amaçları birbirinden değişiktir İşte bu farklılık ve yaklaşım anlatımı doğrudan etk¬iler Birinci metin olan Larousse Ansiklopedisi’nde bilimsel bir metinle, ikincisinde ise Halikarnas Balıkçısı’nın bütünüyle gözleme dayanan, çiçeği çok yakından tanıyan, özelliklerini bilen ve onu çok seven duygusal yazısını okuduk Amacımıza ulaşmak için en uygun anlatım biçimini seçmeliyiz Anlatımın başarısı, iletiyi aktaracak kişinin yaklaşımıyla, anlatım biçimiyle doğrudan ilişkilidir Anlatıcıya göre iki anlatım çeşidinden söz edebiliriz Bunlar doğrudan anlatım ve dolaylı anlatım biçimleridir Doğrudan anlatım: Kendi duygularımızı, düşüncelerimizi, izlenimlerimizi anlattığımız cümlelerle, başkalarının değiştirmeden aktardığımız sözlerinden oluşan anlatım şeklidir İşlediğimiz doğrudan anlatıma örnek olarak Ölü Canlar, Müfettiş gibi eserleriyle bütün dünyada tanınmış yazar Nikolay Gogol’ün “Bir Delinin Güncesi” adlı kitabından kısa bir bölüm okuyoruz: “Artık acılara dayanacak durumda değilim Tanrım, neler yapıyorlar bu adamlar bana? Kimse sözümü dinlemiyor! Ne yaptım ben bu adamlara? Ne diye eziyet ediyorlar bana? Benim gibi bir zavallıdan ne isterler? Elimde avucumda bir şey yok ki; istediklerini vereyim Bittim artık, dayanamayacağım Beni kurtaracak adam yok mu? Alın beni bu adamların elinden! Üç katlı bir araba verin bana troykama yıldırım gibi atlar koşulsun! Hey yiğit arabacım, sür troykayı! Arabamın çıngırakları şıngır mıngır ötsün! Yiğit atlarım, şahlanın götürün beni bu cehennem dünyasından! Uçurun, çok uzaklara uçurun! Hiçbir şey görüp işitmeyeceğim yerlere götürün beni İşte gökte bulutlar yığılıp birikmeye başladı, uzakta bir yıldız parladı Ormanın koyu ağaçları, soluk renkli ay ayaklarımın altından geçip gidiyor” Dolaylı anlatım: Başkalarının görüşlerini kendi cümlelerimizle aktarmaya dolaylı anlatım diyoruz Jack London’dan bir örnek okuyacağız şimdi: “Yayıncılar ona kendi koşullarını bildirmesini söylemek için yazıyorlardı Martin yeni bir şey için söz vermekten azimle kaçınıyordu Tekrar kâğıdı kalemi eline almak düşüncesi onu çıldırtıyordu Yayıncılardan aşağıdaki mektuplar alıyordu: “Yaklaşık bir yıl kadar önce sizin aşk şiirleri koleksiyonunuzu geri çevirecek kadar şanssız olduk O zaman onlardan büyük ölçüde etkilenmiştik ama önceden girişilmiş belirli anlaşmalar bizim onları kabul etmemizi engelledi” Jack London, Martin Eden Kişiye Göre Anlatım Çeşitleri Kişiye göre iki çeşit anlatım vardır: 1 Birinci kişi anlatımı 2 Üçüncü kişi anlatımı 1 Birinci kişi anlatımı: Yazarın kendisinden söz ettiği “ben, biz” sözlerini kullandığı cümleler birinci kişi anlatımına örnektir: “Dün akşam gün batımı, hiç görmediğim bir güzellikteydi Pembe turuncu bir buğu vardı gökte Hele maunaların geçtiği Seine üzerinde gök öyle bir göründü ki, Grenelle Köprüsü’nde ürperdim Tramvayda baktım; kimse ama hiç kimse görmüyor bu güzelliği Farkında olan kendinden geçen, tedirgin olan bir yüz yok Ama diye düşündüm, güzelliği bulmak için, yolculuğa kalkar, uzaklara giderler” 2 Üçüncü kişi anlatımı: Yazarın başkalarından söz ettiği, “sen, siz, onlar” dediği cümleler üçüncü kişi anlatımına örnektir “Gamsız hastaydıÇocuklar derhâl bunu fark ettiler Yemek götürdüler O verilen yiyecekleri yemiyor, ara sıra titizleşiyor, yalnız bırakmaları için yalvarıyor gibi dişlerini çıkararak hafif hafif bağırıyordu Gamsız’ın ıstırabını ve bakışlarındaki perişanlığı öğretmenler de gördüler” 6ANLATIMIN ÖZELLİKLERİ Anlatımın özellikleri içinde en önemlilerinden biri de düşüncelerin, duyguların açık bir biçimde ifade edilmesidir Sözlü olsun, yazılı olsun ifadenin hiçbir engele takılmadan bir su gibi akıp gitmesi, ses akışının bozulmaması gerekir Bir Metinde Bulunması Gereken Dil ve Biçim Özellikleri: Sözcükler anlamca yerinde kullanılmalı: Bir sözcüğün anlamını bilmeden kullanmak sayısız yanlışlara neden olur: “Bu gömlek size çok yakıştı” cümlesindeki “çok” sözcüğünün yerine “doğru” sözcüğünü getiremeyiz Kültür dili sözcükleri kullanılmalı: Konuşmada ve yazmada yerel ağızların, söyleyişlerin yerine kültür dilini kullanmaya özen göstermeliyiz Çünkü yerel ağzın sözcüklerini herkes bilmez Ayrıca kültür dili her zaman yöresel kullanımların üstünde yer alır: “Bir daha istemem büle mamele Ferhatı dedi” Orhan Kemal, Murtaza Türkçe sözcük ve deyimlere yer verilmesi: Dilimizi güzelleştirmek, zenginleştirmek hepimizin görevidir Yazarken ve konuşurken Türkçe sözcükleri kullanmaya özen göstermeliyiz: Kompitur yerine bilgisayar, nazariye yerine ise kuram sözcüklerini tercih etmemiz gibi Argo sözcükler ve argo deyimler kullanılmaması: Argo sözcükler belli gruplar içinde özel anlamlar taşıdığı için anlatımda kullanmamalıyız: “Ethem denilen bu herifi de fasafisonun (önemsiz) biri” Osman Cemal Kaygılı, Çingeneler Kaba sözcük ve sövgü kullanılmamalı: Onur kırıcı söz ve sövgülerin konuşma ve yazmada kullanılmaması gerekir: “**** Bilal, gelsene” yerine “Bilal gelir misin?” cümlesi kullanılmalıdır Gereksiz sözcük kullanılmamalı: Cümlelerde aynı anlama gelen sözcüklerin yan yana kullanılması anlatımı bozar: “Bilimkurgu kitaplarını nadiren, ara sıra okurum” Sözcükler yanlış yapıyla kullanılmamalı: Türemiş sözcükleri kullanırken dikkatli olmalı, yanlış yapmaktan kaçınmalıyız: “Sumru Hanım, annesine giderkene yolda Pınar’a rastlamış” Şiir defteri tutmak: İyi bir okuyucu okuduğu şiir kitaplarında beğendiği, kendine yakın bulduğu şiirleri bir defterde, bilgisayarda toplayabilir Böylece iyi bir birikim elde etmiş olur Zamanı geldiğinde elinin altındaki böyle duygu dolu bir kaynaktan yararlanabilir Özlü sözleri derlemek: Okumayı ve yazmayı seven birisi özlü sözleri, atasözlerini derleyip bir defterde topladığından önemli bir anlatım gücüne ulaşabilir Böylece kaleme alınan yazılar doyurucu ve zengin anlatımlı bir hâle dönüşebilir Kitaplarla ilgili bilgi defteri tutmak: Dikkatli bir okuyucu tespit ettiği kitap adlarını bir defterde toplayabilir Böylece değerli bir başvuru kitapları listesi her zaman elinin altındadır Bu eserler kaynaklık edeceğinden kişilerin yazıları da beğeni düzeyi yüksek ve etkileyici olacaktır Anı defteri tutmak: Hayatta karşılaştığımız pek çok şey merak etmeye, sorgulanmaya değerdir Herkesin hayatında mutlaka unutamadığı pek çok anısı vardır Eğer bu anılar yazılırsa olaylar unutulmaz, hep canlı alır Ayrıca anılar geçmişle ilgili verdikleri ayrıntılı bilgileri sayesinde gelecek kuşaklara yol gösterme işlevini de yerine getirirler Not defteri tutmak: Not defteri tutmak insan belleğine yardımcı olur Notların kısalığı yanında açık olması, sonradan kullanılması sırasında belirsizliğe düşülmesini önler Seçip kesilen yazılar dosyası tutmak: İyi ve dikkatli bir okuyucu gazete ve dergilerden kesip seçtiği yazılar ve resimleri dosyalar Yazma gereksinimi duyunca bu kesiklerden yararlanır Yazı yazarken bu tür birikimler çok yararlı ve önemlidir |
Lise 2 Dil Ve Anlatım Konuları |
10-09-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Lise 2 Dil Ve Anlatım Konuları7ANLATIMIN OLUŞUMU Anlatımın iki yolu vardırBunlar nazım ya da nesir (düz yazı)’dir Gerçekten nazım / nesir dışında anlatım yolu yok mudur? Aklımıza sanatsal, bilimsel, düşünsel ağırlığı olan konuşmalar yazılar gelir ki bunlar da bu iki anlatım yoluyla gerçekleşmektedir Ne var ki, bugün nazım eski kimi niteliklerini yitirmiş yalnız dizelerin sıralanmasıyla şiir adı altında tanınır olmuştur Yazar ya da konuşmacı iletmek istediğini okuyan ya da dinleyenin de paylaştığı bir iletiye (metne) dönüştürerek gönderir İleti, edebi metinlerde metnin dokusu içinde eritilmiştir Yazar söylemek istediklerini okuyucuya aktarmada araç olarak konuyu kullanır İleti, yazarı yazmaya yönlendiren temel nedendir Bu yüzden iletiyi içeren cümleye amaç cümlesi denir İyi düzenlenmiş bir metinde her paragraf bir düşünce birimidir Metinde ne kadar paragraf varsa o kadar da düşünce vardır Anlatılan olaylar ve düşünceler sıraya sokulmalı: Anlatımda plan konuya göre değişebilir Olayların anlatımında hareketli plan, düşüncelerin anlatımında düşünsel plan, şiirler için ise duygusal plan geçerlidir Anlatımda birlik olmalı: Sözlü ve yazılı anlatımda konu dışındaki hiçbir olaya, düşünceye yer verilmemelidir Anlatımda yer alan her ayrıntı konuyla ilgili, açıklayıcı ve tamamlayıcı özellikler taşımalıdır Buna anlatımda birlik denir Anlatımda duruluk ve akıcılık olmalı: Konuşma ve yazmada olayı düşünce ve duyguları olabildiğince az sözcükle anlatmaya çalışmalıyız Buna anlatımda duruluk denir Akıcılık ise okuyucunun anlamasını zorlaştıracak sözcükleri kullanmaktan kaçınılmasıdır Bilgilerde doğruluk, duygularda içtenlik olmalı: Anlatımda övünmekten, abartmaktan ve kavram karışıklığına neden olabilecek ifadelerden uzak durmalıyız Yazım (imla) kurallarına ve noktalama işaretlerine uyulmalı: Dildeki sözcüklerin nasıl yazılacağını belirleyen kuralların ve kullanımların tümüne yazım (imla) adı verilir Bir dilin yazılma biçimini belirleyen kurallara da yazım kuralları denir Türkçede her ses bir harfle gösterilir Bu tür yazıma fonetik (sesçil) yazım denir Noktalama işaretleri yazıda anlaşılmayı ve kolay okumayı sağladığı için çok önemli bir yer tutar Anlatım özgün olmalıdır: Anlatımda özgünlük; hiç kimseye benzemeden, öykünmeden biçim ve içerikte benzersiz olmaktır Özgün bir anlatım (üslup) sahibi ola¬bilmek için çok okumak, yazmayı sevmek ve çalışmak gerekir Anlam etkileyici olmalıdır: Anlatılan ya da kaleme alınan metnin okuyucu ve dinleyicide olumlu bir iz bırakması, beğenilmesi benimsenmesidir Bir metnin oluşabilmesi için iki öğenin bulunması şarttır Bunlar tutarlılık ve bağdaşıklıktır A Tutarlılık: Bir metni oluşturan söz ve söz öbekleri arasındaki anlam ve mantık bağıntısına tutarlılık adı verilir: “Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç sakladı” 1 2 Faruk Nafiz Çamlıbel Anlam bakımından söz öbeklerini özelleştirme diye adlandırdığımız tutarlılık öğesi bir araya getirmiştir Özelleştirme; yeni bir bilgi vererek açıklama, bilinir, tanınır, algılanır hâle getirme anlamına taşır Yukarıdaki örnekte şair Faruk Nafiz Çamlıbel bize atların kişnemesi ve kırbacın şaklaması ile arabanın yola çıktığını duyurmaktadır Söz öbekleri arasındaki neden sonuç ilişkisi tutarlılık öğesini oluşturur Böylece anlam bütünlüğü sağlanarak söz öbekleri metin hâline gelir: “Zişan havuza gitti, yüzme yarışlarına katılacak” 1 2 Yukarıda iki sözcük öbeği arasındaki tutarlılık öğesi hem özelleştirme hem de neden sonuç ilişkisidir Zişan’ın yüzme havuzuna gitmesi hakkında bilgi verilirken (özelleştirme); diğer yandan havuza gitme nedeni de vurgulanmaktadır BBağdaşıklık: Metinde bulunması gereken ikinci öge ise bağdaşıklıktır Metni oluşturan söz öbekleri arasındaki dil bilgisel öğeler göze ve kulağa seslenir Buna göre; adıllar, belirteçler, ön adlar, bağlaçlar gösterme durumu eki, cümle vurgusu vb gibi bağdaşıklık öğeleridir: “Bu işin bitmesinde senin de payın var Benim böyle bir düşüncem var” 1 2 İki söz öbeği arasında “böyle” belirteci bağdaşıklık görevini üstlenmektedir Okumaya ve konuşmaya konu olan basılı, yazılı anlam ve anlatım bütünlüğü taşıyan her şey geniş anlamda bir metindir Bir hikâyeden denemeye, bir cümleden paragrafa kadar yazılı ve basılı dil ürünlerinin hepsi metin terimiyle adlandırılır Bir metinde amacın yoğunlaştırılarak yargıya dönüştürülüp, bir önerme biçiminde belirmesine ileti (ana düşünce) denir ANLATIM BOZUKLUKLARI Bileşik cümlelerde eylemsiler farklı tümleçler alması gerekirken bunlardan birini almaması anlatım bozukluğuna neden olur: “Derslerine çalışmıyor, ihmal ediyor” Yukarıdaki cümlede nesne eksikliği vardır Cümleye “derslerini” nesnesi getiri¬lerek anlatım bozukluğu ortadan kaldırılabilir Cümlede adılların eksikliği de anlam belirsizliğine yol açar: “Yarışmada birinci olduğuna sevindim” (Kimin?, Onun mu? Senin mi? Bir başkasının mı?) Sözcükleri cümle içinde bulunmaları gereken yerden başka bir yerde bulunması, anlamın bulanık olmasına ya da iki türlü algılanmasına yol açar Sözcükler cümlede kullanılırken her sözcüğün uygun yerde kullanılmasına özen gösterilmelidir: “Bu karar 380’e karşı 140 oyla alınmıştır” Doğrusu “Bu karar 140’a karşı 380 oyla alınmıştır” olacaktı Gereksiz kullanılmış sözcükler: Cümlede gereksiz sözcüklere yer vermek anlatımı bozar Örneğin aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili sözcükler gereksizdir: “Altı saat süre ile konuşmuşlar” Cümlede birden fazla eylem varsa ve bu eylemler çatıları bakımından birbiri ile uyuşmuyorlarsa anlatım bozukluğu oluşur: “Tarladaki zararlı otlar yolarak bir yere yığılmalıdır” “Yolarak” geçişli “yığılmalıdır” geçişsiz edilgen çatıdır Doğrusu “Bahçedeki zararlı otlar yolunarak bir yere yığılmalıdır” olmalıydı Deyimleri oluşturan sözcüklerin yerleri değiştirilemez ve yerlerine başka sözcükler kullanılamaz: “Doğru oturup eğri konuşalım” (Yanlış) “Eğri oturup doğru konuşalım” (Doğru) Metinlerde görülen dil ve anlatım yanlışlıkları: Duygu ve düşüncelerin söz ve yazı yoluyla başkalarına aktarılmasına anlatım adı verilir Ancak yazılı ve sözlü anlatımda mutlaka bulunması gerekli bazı nitelikler vardır Bu nitelikler, sözcüklerin doğru seçilmesi, cümlelerin gereği gibi kurulması ve birbirine mantıksal bir ilgi ile bağlanması, konuda birliğin sağlanıp sürdürülmesi, bilgilerin doğruluğu duyguların içtenliğidir 8ANLATIM TÜRLERİNİN SINIFLANDIRILMASI Her anlatım bir bütündür Dil bilgisi kuralları ve anlam ilişkisi ile birbirine bağlanan cümle ve paragraf adlı birimlerden oluşur Cümle: Paragrafı bir düşünceyle ilgili cümleler topluluğu olarak da tanımlaya¬biliriz Bu yönüyle paragraftaki cümlelerin birbirleriyle anlamca bir ilişki kurması, bir bütünlük yaratması gerekir Bunu da cümle sağlar Her cümle kendinden önceki cümleye dil ve düşünce yönlerinden iyice bağlanmalıdır Cümleler arasında doğal geçişler kurulmalı, boşluklar bırakılmamalıdır Anlatımımızın etkisini artırmada da bağlantı büyük önem taşır Bu bağlantılardan yoksun paragraflarla kurulmuş bir yapı malzemesi eksik konulmuş bir inşaattan farksızdır Paragraf: Kimi paragraflar yazıdaki yerlerine ve görevlerine göre değişik özellikler taşırlar Giriş Paragrafı: Yazımızın ne ile ilgili olduğunu, yazımızda hangi sorunun ortaya atıldığını, bunu hangi görüş açısından ele alacağımızı giriş paragrafı gösterir Hikâyeci Kenan Hulusi’nin Miras Keçe adlı hikâyesinin giriş paragrafı şöyledir: “Biz insanlar, şu etrafımızdaki cansız şeyler için ne biliyoruz? Yatak odalarımızın bir tarafında yahut başucumuzda duran şu komodin, içinde yattığımız şu karyola, üzerinde yemek yediğimiz masalar, duvardaki bir çerçeve, hülasa evimizi teşkil eden bütün bu şeyler hakkında bilgilerimizin derecesi nedir? Galiba koca bir sıfır” Kenan Hulusi, bu hikâyesinde değeri bilinmeyen şeylerin aslında ne kadar değerli olabileceklerini anlatmaktadır Hikâyenin ana fikri daha birinci paragrafta ortaya konulmuştur Hangi konuyu açıklayacağım, neyi açıklayacağım sorusunun karşılığı konu / giriş cümlesinde belirtilir Gelişme Paragrafı: Girişten sonra gelen ve onu açıklayan, örneklendiren cümlelerin yer aldığı paragraftır Açıklama, benzerliklerden, örneklerden, karşıtlıklardan, çelişkilerden, atasözleri ve özdeyişlerden, fıkra, anı, fabl gibi kısa yazı türlerinden yararlanılarak yapılır Konu somutlaştırılır Uzun paragraflardan olabildiğince kaçınılmalıdır Cümlelerin ve paragrafın kısa olmasına özen gösterilmelidir: Eski terimler olarak nazım ve nesir; şimdi bunların yerini tutan ve yaklaşık aynı anlamlarda kullanılan şiir ve düz yazı anlatımın iki yoludur Düz yazıda yazarın cümleler, paragraflar, düzen, açıklık, akıcılık, duruluk, yalınlık gibi nitelikler önem vermesi gereken konulardır Anlatım biçimi bir yazının içindeki bir ya da birçok değişik anlatıştan her birine verilen addır Bu bildiklerimizi bildirme / açıklama / yorumlama (yansıtma);iki kişinin karşılıklı konuşması; bir olayın öykülenmesi; bir yerin, tabiatın, kişinin betimlenmesi; herhangi bir konunun tartışılması ya da iyi / kötü, doğru / yanlış yanlarının değerlendirilmesi demek olan eleştirme yapılması biçiminde olabilir Eserler, yazıldıkları türler belirlenirken bu yönlerden biriyle de nitelenebilirler: Lirik, epik şiir, töresel hikâye, romantik oyun gibi Yazılı anlatımda yapılan en büyük yanlışlıklardan birisi konuyu sınırlamamaktır Konu yazılmadan önce mutlaka sınırlandırılmalıdır Yazmaya başlamadan önce konuyu netleştirmemiz, söyleyeceklerimizi tespit etmemiz, güçlü bir omurga oluşturmamız, bir soruyla giriş yapmamız, betimlemelerden yararlanmamız, küçük bir hikâyeye değinmemiz, paragraf konusunda dikkatli olmamız, tanık göstermemiz konularında özenli olmalıyız İletişimde anlatıcıyla anlatım arasındaki ilişki her zaman etkileyicidir Anlatımın özellikleri içinde en başta gelenlerden biri de düşüncelerin, duyguların açık bir biçimde ifade edilmesidir İyi düzenlenmiş bir metinde her paragraf bir düşünce birimidir Metinde ne kadar paragraf varsa o kadar da düşünce var demektir Her paragraf giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinden oluşur Kullandığımız anlatım biçimleri yazı içinde karışık bir hâlde bulunur Yazar bu süreçte yeri geldikçe bunlardan birini ya da birkaçına başvurur |
Lise 2 Dil Ve Anlatım Konuları |
10-09-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Lise 2 Dil Ve Anlatım KonularıIIIÜNİTE 1-ÖYKÜLEYİCİ ANLATIM ÖZELLİKLERİ: 1Olay, kişi, mekân ve zaman ortak öğeleridir 2Olaylar birinci şahsın ağzından anlatılabilir(Anlatıcı olay kahramanlarından biridir) 3Sanat metinleri öyküleyici anlatımla yazılır 4Olaylar ilahi bakış açısıyla anlatılabilir 5Olaylar 3şahsın ağzından anlatılabilir(Olan biten bir kamera sessizliğiyle izlenip anlatılır 6 Kişi, mekân ve zaman olay ve olay örgüsünü oluşturmak için kullanılan ögelerdir 7Öyküleyici anlatım hikâye, roman, anı, söyleşi, görüşme(mülakat) gibi metin türlerinde kullanılır 8Öyküleyici anlatımda bir olayın olması şarttır 9Yaşanmış olaylarda olay zincir, kurgulanmış olaylarda olay zinciri vardır 10 3Şahıs anlatımda anlatıcı her şeyi bilir 11 Öyküleyici anlatım sanat metinlerinde ve öğretici metinlerde kullanılır 12Sanat metinlerinde anlatıcı kurmaca kişi öyküleyici metinlerde ise gerçek bir kişidir 13Kelimeler daha çok mecaz ve yan anlamda kullanılır Örnek metinler için bakınız Dil ve anlatım kitabında sayfa 73 (Kefil), 75 (Kıbrıs’ın Fethi)76,(Cemile),77(On İkiye Bir Var),78(Biz İnsanlar),81(Ayı ve İki Ahbap),82(İstanbul’un Fethi),83 (Başını Vermeyen Şehit)adlı metinler 2-BETİMLEYİCİ ANLATIM ÖZELLİKLERİ: 1Betimlemeler açıklayıcı ve sanatsal betimleme olmak üzere ikiye ayrılır 2kişinin iç dünyasını anlatan betimlemelere tahlil(ruhsal portre) denir 3Kişinin dış görünüşünü anlatan betimlemelere simgesel betimleme denir 4Roman, hikâye, tiyatro, gezi yazısı, Şiir gibi türlerde kullanılır 5Kelimenin yan ve mecaz anlamlarına yer verilebilir Sanatsal Betimleme: 1İzlenim kazandırmak amacıyla yazılır 2Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulur 3Ayrıntılar sübjektif olarak verilir 4Amaç sanat yapmaktır Örnek metinler:s91-92”İnce Memed” ve “Çarşı” Açıklayıcı Betimleme: 1Bilgi vermek amacıyla yazılır 2Genel ayrıntılar üzerinde durulur 3 Ayrıntılar objektif (olduğu gibi)olarak verilir 4Amaç sanat yapmak için değil, bir konu hakkında bilgi vermektir 5 Değişik duyulara seslenen özel ayrıntılar üzerinde durulmaz 6Betimlenecek varlığa kişisel duygu ve düşünceler katılmaz Örnek metinler: s92”Akdeniz Bölgesi” 3-COŞKU VE HEYECANA BAĞLI (LİRİK) ANLATIM Özellikleri: 1Lirik anlatımda dil “heyecana bağlı işlev”de kullanılır 2Coşku ve heyecana bağlı anlatım daha çok şiir, roman, hikâye, tiyatro türlerinde kullanılır 3Öyküleyici anlatımda bir olay ve durumun anlatılması; betimleyici anlatımda kişi, durum ve varlıkların betimlenmesi; lirik anlatımda ise duyguların ifade edilmesi esastır 4 Coşku ve heyecana bağlı anlatımlarda kelimeler daha çok mecaz ve yan anlamda kullanılır 5Öyküleyici anlatımlarda olay ve durumlar anlatılırken duygusal düşünceler katılmaz Coşku ve heyecana bağlı anlatımda duygular ve içinde bulunulan ruh hali yansıtılır 4-DESTANSI(EPİK)ANLATIM Özellikleri: 1Olağanüstü olaylar ve kişiler anlatılır 2Destan türünün yiğitçe havası vardır 3Yapıp etmeler yani fiiller ön plandadır 4Tarihi konular ve kahramanlıklar işlenir 5Etkileyici bir özellik taşır 6Sürekli hareket vardır 7Kelimeler mecaz ve yan anlamlarda kullanılabilirler 8 Şiir, destan roman, hikâye, tiyatro, destansı anlatımın kullanıldığı türlerdir 9Anlatımda abartıya yer verilebilir 10Sanatlı bir dil kullanılır Örnek metin: s124 Çanakkale Şehitlerine, s 125Sivastopol,Osmancık, Kanije Kalesi’nin Fethi, Genç Osman 5-EMREDİCİ ANLATIM Özellikleri: 1Dil alıcıyı harekete geçirme işlevinde kullanılır 2Emir, telkin, öneri anlamı taşıyan ifadeler yer verilir 3Öğretici ve açıklayıcı yönleri vardır 4Cümlelerde fiiller hakimdir 5Uyulması beklenen bir üslubu vardır(Zorlama anlamı vardır) 6Sosyal hayatın düzenlenmesinde emredici anlatım kullanılır 7Trafik kuralları, bazı eşyaların kullanma kılavuzları, ilaçların kullanma kılavuzları emredici anlatıma örnek verilebilir 6-ÖĞRETİCİ ANLATIM 1Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır 2Söz sanatlarına, kelimelerin mecaz anlamlarına yer verilmez 3Verilen bilgiler örneklerle ve tanımlarla pekiştirilir 4Daha çok nesnel cümleler kullanılır 5Açıklama, aydınlatma, bilgi verme amaçlarıyla yazılır 6Öğretici metnin anlaşılması ve yorumlanması için okuyucunun verilen bilgiyi kavrayabilecek birikime sahip olması gerekir 7İfade hiçbir engele uğramadan akıp gider 8Gereksiz söz tekrarı yapılmaz 9Ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimeler yoktur 10Dil ve ifade sade, gösterişsiz ve pürüzsüzdür 11Düşünce ve duygular kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir 12Bu anlatım türü daha çok ansiklopedilerde ve ders kitaplarında kullanılır 13Tarihi metinler, Felsefi metinler, Bilimsel metinler gibi bölümleri vardır Örnek metinler için bakınız Dil ve anlatım kitabı sayfa 147–148 “Meridyenler” ,”Klasizm”, Maddenin Üç Hali” 7-AÇIKLAYICI ANLATIM Özellikleri: 1Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır 2İfadeler kesin ve açıktır 3Kelimeler genelde gerçek(temel)anlamlarıyla kullanılırlar 4”Tanımlama, açıklayıcı betimleme, sınıflandırma ,örneklendirme, karşılaştırma, tanık gösterme, sayısal verilerden yararlanma “ gibi düşünceyi geliştirme yollarından faydalanılır 5 Yazarın amacı okuyucuyu bilgilendirmektir 6İfade hiçbir engele uğramadan akıp gider 7Gereksiz söz tekrarı yapılmaz 8Ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimeler yoktur 9Dil ve ifade sade, gösterişsiz ve pürüzsüzdür 10Düşünce ve duygular kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir Örnek metinler için bakınız Dil ve anlatım kitabında sayfa 155–156–157–158 ‘deki metinler 8-TARTIŞMACI ANLATIM Özellikleri: 1Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır 2Düşünce ve duygular kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir 3Dil ve ifade sade, gösterişsiz ve pürüzsüzdür 4Gereksiz ifadelere yer verilmez 5Karmaşık ve anlaşılması güç cümleler kullanılmaz 6Ses akışını bozan, söylenmesi güç sesler ve kelimeler yoktur 7Savunulan ve karşı çıkılan görüşlere yer verilir 8İki farklı bakış açısının olduğu konular bu türde işlenmeye daha elverişlidir 9Fıkra, deneme, makale, röportaj gibi türlerde kullanılır 10Yeteneğe, bilgi ve deneyime göre yöntem belirlenir 11Eleştirici bir bakış açısıyla yazılırlar Anlatım tarzı sohbete varabilir 12İhtimal bildirmeyen, kesin, kanıtlanmış bilgiler kullanılır Örnek metinler için bakınız Dil ve anlatım kitabında sayfa 160–161–162’deki metinler 9-KANITLAYICI ANLATIM Özellikleri: 1İnandırma, aydınlatma, kendi görüşünü kabul ettirme amaç edinilir 2Kavramları tanımlama ve açıklama önemlidir 3Okuyucu ve dinleyiciyi ikna etmek, düşündürmek ve üzerinde durulan konudan uzaklaşmamak için bazı kelime, kelime grupları ve cümleler tekrar edilir 4 Konuşmacı ve yazar üzerinde durduğu konuyu aydınlatmak ve düşüncelerini kabul ettirmek için örneklere başvurur 5Konuşmacı ve yazar konuyu aydınlatmak maksadıyla farklı kişilerin düşüncelerine müracaat eder 6Kelimeler ve kelime grupları gerçek anlamında kullanılır 7Dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır 8 ”Tanımlama, açıklayıcı betimleme, sınıflandırma örneklendirme, karşılaştırma, tanık gösterme, sayısal verilerden yararlanma “ gibi düşünceyi geliştirme yollarından faydalanılır 9Kanıtlayıcı anlatımda hitap edilen toplumun kültür düzeyi ve beklentileri önemlidir Örnek metinler için bakınız Dil ve anlatım kitabında sayfa 165–166–167–169 ‘daki metinler ÖĞRETİCİ METİNLER, AÇIKLAYICI METİNLER, TARTIŞMACI METİNLER, KANITLAYICI METİNLER’İN BENZER VE FARKLI YÖNLERİ Anlatım türleri Ortak özellikleri Farklı özellikleri Öğretici metinler —Dil göndergesel işlevde kullanılır —Kelimeler gerçek anlamda kullanılır —Amaç bilgi, vermektir —Tanımlama, açıklama ve örneklendirmeden yararlanılır —Kesin, açık ve anlaşılır ifadelere yer verilir —Sade, gösterişsiz bir dil kullanılır Öğretici metinlerde okuyucunun gerekli bilgi birikimine sahip olması gerekir Açıklayıcı metinler Tartışmacı metinler Tartışmacı anlatımda iki farklı bakış açısının olduğu konular işlenir Kanıtlayıcı metinler Kanıtlayıcı anlatımda kendi görüşünü kabul ettirme amaçlanır 10-DÜŞSEL (FANTASTİK) ANLATIM Düşsel Anlatımın Özellikleri: 1DAda konu; olağanüstü ve fantastik özelliklere sahip, hayal ürünüdür 2Zaman belirli ya da belirsizdir; olağanüstü özelliklere sahip olabilir 3Mekân, olağanüstü, düşsel öğelerden oluşmuş olabilir Mekân günlük yaşamda karşılaşamayacağımız niteliktedir 4Kişiler çoğu zaman gerçekten uzak kişilerdir Olağanüstü nitelikte olabilirler 5Düşsel anlatımda hayal, varsayım, abartma, kişileştirme gibi unsurlar çok kullanılır 6Daha çok di’ li veya miş’li geçmiş zaman kipi kullanılır Örnekler: Harry Potter, Yüzüklerin Efendisi, Gora, ET,Yıldız Savaşları Düşsel Anlatımla; Düşsel Olmayan Metinlerin Benzer Ve Farklı Yönleri: Benzerlikleri: Her iki anlatımda da yapıyı meydana getiren ögeler (kişi,zaman,mekan,ve olay örgüsü)aynıdır Farklılıkları: 1Düşsel anlatımda: DAda konu; olağanüstü ve fantastik özelliklere sahip,hayal ürünüdür Düşsel Olmayan Anlatımda: Konu yaşanmış ya da yaşanabilir olmalıdır Günlük yaşama ait unsurlar konu olabilir 2 Düşsel anlatımda: Tema hayali unsurlardan oluşur Düşsel Olmayan Anlatımda: Tema konuyla ilgili olarak günlük yaşama ait, yaşanabilir özelliktedir 3 Düşsel anlatımda: Zaman belirli ya da belirsizdir Bazen zaman ötesi nitelikler taşır Düşsel Olmayan Anlatımda: Zaman belirli ya da belirsizdir İçinde bulunduğumuz zamanın özelliklerine sahiptir 4 Düşsel anlatımda: Mekân olağanüstü, düşsel ögelerden oluşmuş olabilir Mekân günlük yaşamda karşılaşamayacağımız niteliktedir Düşsel Olmayan Anlatımda: Mekân, olağanüstü düşsel ögelerden uzak sıradan, günlük yaşamda karşılaşacağımız mekânlardır 5 Düşsel anlatımda: Kişiler çoğu zaman gerçekten uzak kişilerdir Olağanüstü nitelikte olabilirler Düşsel Olmayan Anlatımda: Kişiler gerçekte olabilecek, sıradan, günlük yaşamda karşılaşabileceğimiz kişilerdir Örnek metinler için bakınız Dil ve anlatım kitabında sayfa 176(“Bitmeyecek Öykü” ,”Ağrı Dağı”), 177 (Dünyalar Savaşı) adlı metinler 11-GELECEKTEN SÖZ EDEN ANLATIM Gelecekten söz eden anlatımın kullanıldığı metin türleri: roman, hikâye, tiyatro, şiir, deneme Gelecekten söz eden metinlerin ortak özellikleri: Gelecekten söz eden metinler varsayım ile oluşmuştur Gelecekten söz eder Verilerden yola çıkılarak geleceğe ait tahmin yapılabilir Olandan çok olması istenilen anlatılır Gerçekleşmesi mümkün olmayan tasarı ve düşünceler(ÜTOPYA) anlatılır Genellikle gelecek zaman ifadesi kullanılır “Gelecekten söz eden anlatım” ile “Düşsel anlatım” arasındaki benzerlik ve farklılıklar: Gelecekten söz eden anlatımda ve düşsel anlatımda kişinin kendi hayal dünyasındakiler dile getirilir ve buna göre bir anlatım yolu seçilir Düşsel anlatımda gerçeklikle ilgisi olmayan tamamen çağrışımlara dayalı olaylar, kişiler, zamanlar anlatılır ve bu yapı unsuruyla konu ve tema oluşturulur Gelecekten söz eden anlatımda ise gerçeklerden yola çıkılarak tahmine dayalı bir anlatım yolu benimsenir Yani gelecekten söz eden anlatım gerçeğe daha yakındır (Bakınız dil ve anlatım kitabı sayfa 183 “Ütopya” ve “İklim Değişikliği” başlıklı metinler) 12-SÖYLEŞMEYE BAĞLI ANLATIMLA OLUŞTURULMUŞ METİNLERİN ÖZELLİKLERİ 1Jest ve mimikler anlatımın gücünü arttırır 2Sohbet, mülakat ve diyalog, monolog metinleri söyleşmeye bağlıdır 3Karşılıklı konuşmalar, bağlama ve konuşulan kişiye göre değişebilir 4Görme ve işitmeyle kurulan iletişim önemlidir 5Vurgu ve tonlama önemlidir 6Hikâye Roman Tiyatro, Mülakat, Röportaj, Monolog söyleşmeye bağlı anlatımın kullanıldığı metin türleridir 7Roman, hikâye ve tiyatrolardaki karşılıklı konuşmalara diyalog, iç konuşmalara ise monolog denir 8Tekrarlar söyleşmeye bağlı anlatımlarda ifadeyi kuvvetlendirir 9Söyleşmeye bağlı metinlerde anlatımın süresi sınırlandırılmalıdır 13-MİZAHİ ANLATIM Özellikleri: 1Okuyucuda uyandırılmak istenen etkiye göre düzenlenir 2Ses, taklit, hareket ve konuşma önemlidir 3Mizahi unsurlarda gerçekten sapma vardır 4Mizahi unsurları oluşturmada karşılaştırmalar, durumlar, hareketler, kelime ve kelime gruplarından yararlanılabilir 5Amaç okuyucuyu düşündürmek ve eğlendirmektir 6 Roman, hikâye, tiyatro, şiir, deneme gibi türlerde kullanılır 7Mizahi anlatımlarda dil bir olayı anlatmak için kullanılır(sanatsal, edebi işlevlerde kull) |
|