Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
atatürk, haklari, insan

Atatürk Ve İnsan Haklari

Eski 10-09-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atatürk Ve İnsan Haklari



TATÜRK VE İNSAN HAKLARI

İnsanlığın doğuşundan bugüne kadar sürekli bir mücadele içinde bulunuşu barışın değerini ve önemini artıran en önemli sebeplerden biridir Savaş insanlık için her zaman yıkım ve felaket olmuş, barış ise insanlığa mutluluk ve saadet getirmiştir İnsanın var oluşu ile birlikte verdiği savaş aslında özlemini duyduğu en ideal yaşam biçimini yakalamaya yönelik verdiği mücadeledir Aslında bu mücadele kişinin doğası gereği yaptığı savaştır Bilinmeyeni araştırma ve öğrenme içgüdüsü bu savaşın en ana noktasıdır Bu doğal olarak insanı araştırmaya, bulmaya, değerlendirmeye, öğrenmeye ve giderek ideale ulaşmaya itecektir

İnsanların ütopya olarak gördükleri ve bu uğurda savaştıkları barış ortamı, insanların özlediği, birlik ve beraberlik, huzur ve güven içinde yaşama arzusunu beraberinde getirmektedir Bu niteliği ile savaşların en mutlu olanı barış için savaştır Savaşı da barışı da başlatıp bitiren insandır, noktasından hareketle, savaş insanların fikrinde başlamaktadır Bu nedenle barışın savunmasında insanların fikrinde oluşturulmalıdır

Ulusal tarihimizin en büyük lideri ve önderi olan Atatürk ün en önemli vasıflarından biride insanlık idealine ve barışa olan yaklaşımı ve katkılarıdır O sadece bu idealini Türk dünyası için değil bütün insanlık için gerçekleştirmiş ve dünya barışının en büyük savunucusu ve koruyucusu olmuştur Atatürk’ün tüm dünya tarafından asker, siyasetçi ve reformist olarak tanınmış karizmatik ve pragmatik bir lider olarak tarihe yön veren yapısı ile insanlık sevgisine dayanan idealist görüşleri ile evrenselleşmiştir Olağanüstü bir inkılâpçı olan Atatürk Sömürgecilik ve emperyalizme karşı çıkmış ve dünya ulusları arasındaki karşılıklı anlayışın ve sürekli barışın öncülüğünü yapmış, bütün hayatı boyunca insanlar arasında hiçbir renk, din, ırk ayrımı gözetmeyen bir uyum ve işbirliği içinde insan haklarına saygılı bir lider olmuştur Gerçekten Atatürk, en yakın silah arkadaşı İsmet İnönü nün belirttiği gibi, İnsanlık idealinin âşık ve mümtaz siması olmuş ve bütün dünyaya verdiği barış mesajları ile bunu her zaman kanıtlamıştır

Atatürk’ün insanlık idealinde, özgürlük, bağımsızlık ve insan haklarına saygı ön planda gelir Onun özgürlük ve bağımsızlık tutkusu, bencil değil ulusaldır Hatta daha ileri giderek diyebiliriz ki evrenseldir, bütün insanlık dünyasına yöneliktir O, “Özgürlük olmayan ülkede ölüm, yıkılış vardır Her ilerlemenin, kurtuluşun anası özgürlüktür”,demektedir Onun insanlık idealini taçlandıran barış tutkusu gerçekten dikkate değer bir enginliktedir Bu büyük Türk her şeyden önce meslekten yetişmiş bir asker, dolayısıyla savaşı iyi bilen bir devlet adamıdır Ancak hiçbir zaman savaşı sevmemiş ve mecbur kalmadıkça ona başvurmamıştır

Atatürk bütün insanların eşit hak ve fırsatlara sahip olmasını istemektedir O, İnsanların, mensup olduğu milletin saadetini düşündüğü kadar diğer milletlerinde huzur ve refahının düşünülmesi gerektiğini her fırsatta ifade etmiştir Kaldı ki dünya milletlerinin saadetine çalışmak diğer bir yoldan kendi huzuruna çalışmaktır Bu düşünceden hareketle Atatürk; insanlığın tümünü bir beden ve bir ulusu da bunun bir organı sayar” Bedenin parmağının ucundaki acıdan öteki bütün organların etkileneceğini belirtir O, ”İnsan bağlı bulunduğu ulusun varlığını ve mutluluğunu düşündüğü kadar bütün ulusların dirlik ve gönencini de düşünmeli, kendi ulusunun mutluluğuna ne denli değer veriyorsa, bütün dünya uluslarının mutluluğuna da o denli değer vermelidir; Çünkü dünya uluslarının mutluluğuna çalışmak, başka yoldan kendi dirlik ve mutluluğunu sağlamaya çalışmak demektir” demiştir

Atatürk ‘ün insanlık ideali geleceğe yönelik ve umut doludur 1923 yılında söylediği şu sözler bunu açıkça ortaya koymaktadır “ Doğudan şimdi doğacak olan güneşe bakınız Bugün günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan bütün doğu milletlerinin de uyanışını öyle görüyorum Bağımsızlık ve hürriyetine kavuşacak, daha çok kardeş millet vardır Onların yeniden doğuşları şüphesiz ki ilerlemeye ve refaha yönelmiş olarak vuku bulacaktır Bu milletler bütün güçlüklere ve bütün engellere rağmen engelleri yenecekler ve kendilerini bekleyen geleceğe ulaşacaklardır Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünde yok olacak yerlerini milletlerarasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı olacaktır

Atatürk insanlık idealini sonuna kadar savunan ve bu ideali korumaya çalışan bir lider olarak her zaman dünyaya barış mesajları vermiştir O;” Biz kimsenin düşmanı değiliz! Yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız ifadesi ile bunu kanıtlamıştır Onun insanlık ideali asil ruhundaki insanlık sevgisinden kaynaklanır Hiçbir faninin erişemeyeceği kadar üstün ve yüce bir insan sevgisine sahip olan Atatürk, bu sevgisini tüm dünyaya yayma çabasını sonuna kadar sürdürmüştür

Atatürk’ün gerçekleştirdiği üstün başarıları, kendisindeki insanlık duygusu ile birleşince evrensel bir nitelik kazanmıştır Bu nitelikler batı ülkelerini etkilediği kadar özgürlüğe muhtaç Asya ve Avrupa ülkelerini de etkilemiş ve onlara yön vermiştir Bugün özgürlük, bağımsızlık ve demokrasi arayışı içinde olan ve bu yolda mücadele veren bu ülkeler Atatürk’ün çizdiği ve uyguladığı politikaları takip etmekte buna yanaşmayanlar ise sömürge ve bağımlı yaşamaya devam etmektedirler

Alman Devlet adamı Bismarck’a göre gerçek büyük adamı şu üç nitelik belirler; tasarımda soyluluk, uygulamada insanlık, başarıda ılımlılık Atatürk’ün kişisel yapısına baktığımız zaman bu üç niteliği aynen görmekteyiz

O, önce milletinin bağımsızlığını sağladı sonra milletini çağdaş uygarlık düzeyine eriştirerek tasarımda ne kadar usta olduğunu kanıtladı
Kurtuluş savaşında savaş esirlerine ve yerde sürünen Yunan bayrağına karşı takındığı tavır ve bu bayrağı yerden kaldırtması ile uygulamadaki insanlığını gösterdi
Kazandığı zaferlerden sonra başka milletlerin topraklarına ve bağımsızlıklarına göz koymamakla da ne kadar ılımlı olduğunu ortaya koydu

İnsanlar arasındaki ilişkiler ya çarpışma, zorlama veya uyumdur Menfaat çarpışmalarının tabii sonucu mücadeledir, savaştır Menfaatlerin uyuşması ise barıştır Barış ve savaş birbirine taban tabana zıt iki ayrı kavramdır
Barış kısaca sosyal düzendir, güvenliktir, hukuk ve kazanılmış haklara saygıdır Toplum hayatında dengenin sağlanmasıdır

Mücadele, en vahim olanı savaş ise anarşidir, karışıklıktır, kararsızlık ve dengesizliktir
Teknik anlamda savaş, bir devletin kendi idaresini zorla kabul ettirmek amacı ile başka bir devlete karşı zor kullanarak yaptığı silahlı mücadeledir Savaş her zaman ve her devirde tehlikeli olmuş insanların ölümüne, sefaletin artmasına ızdırapların çoğalmasına sebep olmuştur

Atatürk hayatının büyük bölümünü asker kişiliği ile savaş meydanlarında geçirmiş, ancak hiçbir zaman savaş taraftarı olmamıştır “Savaş Zaruri Olmalıdır, Zaruri Olmayan Savaş Cinayettir” ifadesi ile bütün yaşamı boyunca barışa bağlı kalmıştır
Atatürk neden barış adamıdır? Atatürk bir kere Türkiye’nin ve dünyanın en büyük çağdaşlaşma lideridir Çağdaşlaşma lideri olan bir kimsenin ülkesinde barışa, sükûna, huzura ihtiyaç vardır Ancak barışın hem içeride hem de dışarıda sağlanması zorunludur
1931’de “ Yurtta Barış Cihanda Barış” ilkesini dile getiren Mustafa Kemal bunu her alanda uygulamıştır

Yurtta barış cihanda barış ilkesi bir taraftan yurt içinde huzur ve sükûnu güven içinde yaşamayı diğer taraftan da milletlerarası barış ve güvenliği hedef tutar
Yurtta barış toplum hayatındaki düzeni, vatandaşın devlete güvenini, devletin de ülkede kanun hâkimiyeti ve hukuk hükümranlığı yurtta barış ilkesinin en tabii sonucudur
Yurtta barış, devletin, vatandaşına karşı huzur ve güven içinde yaşama imkânına kavuşma için yükümlülükler de yükler
Cihanda barış ise milletlerarası barış ve güvenliğin korunmasını ve sağlanmasını amaç bilir
Yurtta barış cihanda barış, en geniş ve yaygın anlamı ile teknik bir deyim olan kolektif güvenliği, milletlerarası barışın korunmasını ve devamlılığını ifade eder

Bu ilke yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin bir devlet politikası olarak kuruluşundan itibaren izlenmeye başlanmıştır Ancak burada dikkatimizi çeken önemli nokta, milli mücadele yıllarında esas hedef ilk hedef, Misak-ı Milli sınırları ile belirlenen vatan topraklarını işgalden kurtarmak, milli bağımsızlığı sağlamak, Türk milletinin menfaatlerine uygun adil bir barış yapmak öncelikle izlenmesi gereken bir politik tutum olmuştur Zaferden sonra ise Misak-ı Milli sınırları içindeki Türkiye Cumhuriyetinin tam bağımsızlığı cihanda barışın ilk şartı olmuştur

Alıntı Yaparak Cevapla

Atatürk Ve İnsan Haklari

Eski 10-09-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atatürk Ve İnsan Haklari



Atatürk, milliyetçiliğe önem veren bir devlet adamı olarak, bütün başka milletleri hor gören, aşağılayan saldırgan bir tutumda asla olmamıştır O, bu konuda;
“Baylar dış politikamızda dost bir devletin hukukuna saldırı yoktur Ancak hakkımızı, hayatımızı, memleketimizi, namusumuzu müdafaa ediyoruz, edeceğiz
Türkler bütün medeni milletlerin dostudur demiştir

Atatürkçü düşünce sistemi, Türk Milleti’nin iç kavgalara sürüklenmeden, milli ve sosyal dayanışma içinde kalkınmasını amaçlar Milli beraberlik, milli bütünlük, milli dayanışma, Atatürkçü düşünce sisteminde önemli bir yer tutar
Atatürk her toplumda olduğu gibi, Türk toplumunda da işbölümünün zorunlu şekilde mevcut olduğunu kabul ediyor, ancak çeşitli işlerde çalışan yurttaşlar arasında sınıf kavgasının bilerek körüklenmesine karşı çıkıyor ve bunun iç barışı tehdit ettiğini belirtiyordu

Türk milletini oluşturan bireylerin doğum yerleri ayrı da olsa, vatanları birdir Meslekleri, mezhepleri ayrı da olsa, mensup oldukları millet birdir
Atatürk’ün ısrarla belirttiği gibi ortak bir tarihin, ortak sevinçlerin, ortak kederlerin ve ortak bir kaderin aralarında sayısız bağlar ördüğü yurttaşlar, ırk, mezhe** sınıf kavgalarıyla bölünüp parçalanmamalıdır Yurtta barış ancak böyle sağlanabilir
Atatürk’ün barışçılık anlayışında, teslimiyetçi, boyun eğmeye hazır, hayalci, pasifist bir tutum asla yoktur Bir milletin barış içinde yaşaması için kendinin savunacak güce ve iradeye sahip olması gerektiğini ifade etmiştir Pek çok savaş, felaketi geçirmiş olan Türkiye’nin barış ihtiyacının büyük olduğunu belirtirken, barışın ancak güçlü olmakla korunabileceğini söylemiştir

Sömürgeciliğin yeryüzünden er geç silineceğini belirten, “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesiyle geleceğe ışık tutan Atatürk, çağının ilerisinde bir liderdi Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı (UNESCO) doğumunun 100 Yıldönümünde Atatürk’ü anma kararı alırken şöyle diyordu:

“Kemal Atatürk, dünya milletleri arasında devamlı barış ülküsünün ve karşılıklı anlayış ruhunun olağanüstü bir öncüsüdür Bütün hayatı boyunca insanlar arasında hiçbir renk, dil ve ırk ayrımı tanımayan bir ahenk ve işbirliği çağının açılması uğrunda çalışmıştır
1938 yılında Milletler cemiyeti Atatürk hakkında;

“Barışın Dahi Hizmetçisi” deyimini kullanarak uluslararası barışa yaptığı hizmetleri anlatmıştır
Atatürk uluslararası barışın devamlı ve kalıcı olmasını istemiş ve şu sözleri söylemiştir
“Eğer devamlı barış isteniyorsa insanların, insan kütlelerinin durumlarını iyileştirecek uluslararası önlemler alınmalıdır İnsanlığın bütününün refahı açık ve baskının yerine geçmelidir Dünya vatandaşları haset, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak biçimde eğitilmelidirler

Türk Milleti Atatürk’ten bu yana tarihinde en uzun barış dönemini yaşadı Kalkınmasını barış içinde sürdürmeye çalıştı 1923 ile 1937 yılları arasında tam 26 dostluk anlaşması imzaladı Bunlarla karşılıklı ilişkiler dostluk üzerine kuruldu Barış için atılan bu adımlar Türkiye Cumhuriyeti Devletinin çağdaşlaşmasında etkili olmuş ve Türkiye’ye huzur ortamını sağlamıştır

Atatürk’e göre barış, toplumun bağımsızlık ve özgürlük ortamında yaşadığı durumlarda gerçekten vardır; özgürlük ve barıştan yoksun bir toplum için barış bir erdem olmaktan çıkar Bu gibi durumlarda ulusun kendisini savunması, ülkesinin bütünlüğünü korumak uğruna savaşması bir insanlık görevidir ve barışseverliğe ters düşmez Kısacası bağımsızlığı ve özgürlüğü korumak için savaşmak bir haktır

O bu konuda “ Bizim için barış demek, gerçek ve özgür yaşayışımızı sağlayabilecek nedenleri elde ediş demektir Bu nedenleri sağlayamadan barış yapmaya yanaşmak, barış oldu demek, kendi kendimizi aldatmak olur” Demiştir İç işlerimizde belirleyici faktör olan Misak-ı Millinin aynı zamanda dış ilişkilerimizin de belirleyici temel ilke olduğunu ifade ederek “Özgürlüğünü ve bağımsızlığını korumak yolunda savaş vermeyi bilmeyen uluslar için yaşama hakkı yoktur Bu uğurda savaş gereklidir” demiştir Başka bir değişle Atatürk’ün barış anlayışı, tarihte birçok örneği görüldüğü gibi, düşçü bir barış anlayışı değil, gerçekçi bir barış anlayışıdır Her zaman kardeşlik ilişkilerimizin pekiştirilmesini dış politikamızın temeli olduğunu vurgulayan Atatürk, kesinlikle başka ulusların toprağında ve egemenliğinde gözümüzün olmadığını ve barışında temel noktasının bu olması gerektiğini söylemiştir

Atatürk’ün barış anlayışı, gerçekçi, akılcı, insancı ve uygarlıkçıdır Hem ulusumuzun, hem de tüm insanlığın esenlik ve mutluluğu bu anlayışın odak noktasıdır Dünya çapında, uluslar arası yazgı ortaklığının başka anlatımı olamaz Öte yandan, ulusçuluk da bu bağlamda yepyeni bir anlam, özgün bir içerik kazanır, barışçı ve uygarlıkçı bir yörüngeye oturur Tüm bencillikten uzak, başka uluslarında hakkını tanıyan bir anlayıştadır Ulu önder, başka alanlarda olduğu gibi barış konusunda da yalnız kuramsal düşüncelerle yetinmemiş daha öncede belirtildiği gibi bunları uygulamaya koyarak düşünce eylem işbirliğini uygulamıştır

Bağımsızlık savaşının kazanılmasıyla varlığını, şerefini, yaşama hakkını kazanan yüce Türk milleti, Cumhuriyetten bu yana milli tarihinin en uzun barış dönemini yaşamıştır Kalkınmasını barış içinde sürdürmeğe çalışmıştır Bunu da ulu önder Atatürk’ün başlattığı ve en iyi uygulattığı “Yurtta barış cihanda barış” ilkesi çerçevesinde gerçekleştirmiştir

Atatürkün insan hakları ve hürriyete verdiği önem

Atatürk'ün bu konuda bazı sözlerine yer verelim:

- Bence bir millette şerefin, haysiyetin,namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milleti hürriyet ve istiklâline sahip olmasıyla kaimdir

- Heyet-i içtimaimizde, devletimizde hürriyet bipayandır ancak onun hududu, onu bipayan yapan esasın mahfuziyetiyle kaim ve mahduttur

- Hudud-u milliyemiz dahilinde mücdahele-i ecnebiyyeden azade olarak her medeni millet gibi hür yaşamaktan başka bir gayesi olmayan türk milletinin hakk-ı meşruu nihayet alem-i insaniyet ve medeniyet tarafından teslim olunacaktır

- Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve izmihlâl vardır her terakkinin ve kurtuluşun anası hürriyettir

- Hürriyet ve istiklal benim karakterimdir ben milletimin ve büyük ecdadımın en kıymetli mevrusatından olan aşk-ı istiklâl ile meftur bir adamım

- Kemal-i azim ve ısrar ile idame ve müdafaa edilen istiklal, hak ve hürriyet davalarının muvaffakiyetini külliyen menedecek hiçbir kuvvet mutasever değildir

- Kendi hükümetimizin idaresi altında bedbath ve fakir yaşamak ecnebi esareti pahasına nail olduğumuz huzur ve saadete bin kere müraccahtır

- Medeni eser vücuda getirmek kabiliyetinden mahrum olan kavimler hürriyet ve istiklallerinden tecrid olunmaya mahkumdurlar

- Milletimiz hayatını ve hukuk ve vezaif-i insaniyesini müdrik ve vatanına tamamen sahip ve hürriyet ve istiklâline aşk ve sadakatle merbuttur

- Millî istiklâl bence bir hayat meselesidir millet ve memleketin menfii icap ettirdiği taktirde beşeriyeti teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet muktezasından olan dostluk ve siyaset münasebatını büyük bir hasassiyetle takdir ederim

- Nihayetsiz bir hürriye kabil-i tasavvur değildir, hakların en büyüğü olan hakk-ı hayat bile mutlak değildir; intahara karar veren bir zatın netice-i cümrü, hududu yalnız şahsına maksur olduğu halde zabıta ona men’ ile mükelleftir

- Türkiye devleti ve türkiye’de yaşayan halk bilâkaydüşart müstakilidir ve bilâkaydüşart istilâlini muhafaza etmek için mücadele eder

Alıntı Yaparak Cevapla

Atatürk Ve İnsan Haklari

Eski 10-09-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atatürk Ve İnsan Haklari



Demokrasi

Atatürkçü düsünce sistemi, temel araç olarak, Türkiye'de milli, laik,güçlü ve çagdas bir devlet kurmaya yönelmistirDemokrasi ilkesi, Atatürkçü düsünce sisteminin, Cumhuriyetçilik,milli egemenlik ve halkçilik gibi diger temel ilkeleriyle de çok yakindan iliski içindedirGerçekten, halkçilik ilkesi çogu zaman siyasal demokrasi ile anlamdas olarak kullanilmistirBununla birlikte Atatürkçü siyasal rejimin gelisme süreci içinde halkçiligin egemen anlami, siyasal demokrasi olmustur

Atatürk, Medeni Bilgiler kitabina esas olan notlarinda da halkçilikla "demokrasi prensibi"ni ayni anlamda kullanmistir Bu prensibe göre: "Irade ve hakimiyet, milletin tümüne aittir ve ait olmalidirDemokrasi prensibi, milli hakimiyet sekline dönüsmüstür Demokrasi esasina dayanan hükümetlerde hakimiyet, halka, halkin çogunluguna aittirDemokrasi prensibi,hakimiyetin millette oldugunu , baska yerde olmayacagini gerektirirBu suretle demokrasi prensibi, siyasi kuvvetin, hakimiyetin kaynagina ve mesrutiyetine temas etmektedir"

Halkçilik (veya demokrasi) ilkesi ile milli egemenlik arasinda çok yakin iliski olduguna süphe yokturDaha dogrusu, halkçilik, milli egemenlik ilkesinin tabii ve zorunlu bir sonucudurEgemenligin millette oldugu bir devlette hükümet sisteminin de elbette halkin kendi kendini yönetmesi, yani demokrasi olmasi gerekirAtatürkçülük, sadece hükümdarin kisisel egemenligini yikmayi degil, onun yerine halk yönetimini yani demokrasiyi geçirmeyi amaçlamistirAtatürkçü düsünce sisteminde milli egemenligin halkçilik ilkesiyle tamamlanmasi, ona demokratik içerigini kazandirmistir

Atatürk, "demokrasi" deyimini, asil anlamindan saptirarak veya ona degisik içerikler yükleyerek degil, tam tersine, gerçek ve geleneksel anlaminda, yani hürriyetçi siyasi demokrasiyi ifade etmek üzere kullanmistirAtatürk, bu konuda söyle demektedir: "Demokrasi esas itibariyle siyasi mahiyettedirDemokrasi bir sosyal yardim veya bir iktisadi teskilat sistemi degildirDemokrasi maddi refah meselesi de degildirBizim bildigimiz demokrasi, bilhassa siyasidir; onun hedefi, milletin idare edenler üzerindeki murakabesi sayesinde, siyasi hürriyeti temin etmektir"

Atatürk'ün halkçiliktan kastettigi seyin, geleneksel anlamda " hürriyetçi siyasi demokrasi" oldugu, kendisinin hürriyetin önemine iliskin su görüslerinden de açikça anlasilmaktadir Atatürk'e göre: "ferdin birinci hakki, tabii yeteneklerini serbestçe gelistirebilmesidirBu gelismeyi temin için ise, en iyi vasita, ferde, baskalarinin benzer haklarina zarar vermeksizin, tehlike ve zarar kendine ait olmak üzere, ona kendi kendini istedigi gibi sevk ve idare etmeye müsaade etmektirKisi ve toplum hayatinda büyük önem tasiyan hürriyet, mutlak anlamiyla anlasilmazSöz konusu olan hürriyet insan hürriyetidirBu sebeple, ferdi hürriyeti düsünürken, her ferdin ve nihayet bütün milletin ortak menfaatinin ve devlet varliginin göz önünde bulundurulmasi gerekirAnlasiliyor ki ferdi hürriyet mutlak olamazBaskalarinin hak ve hürriyeti ve milletin ortak menfaati ferdi hürriyeti sinirlarFerdi hürriyeti sinirlama, devletin de adeta temeli ve görevidirÇünkü devlet ferdi hürriyeti saglayan bir teskilat olmakla beraber, ayni zamanda, bütün özel faaliyetleri, genel ve milli amaçlar için birlestirmekle mükelleftir Devletsiz bir cemiyet ya da zayif bir devlet hayatinin neticesi, herkesin herkese karsi mücadelesidir Bu mücadele, çogunlugun hürriyetini bogmayacak sekilde baskalastirilmalidir" Böylece devlet ve toplum hayati, kisi hürriyetlerinin sinirlandirilmasini zorunlu kilmakla beraber, bu sinirlama, "ferdin sorumluluguna, tesebbüsüne ve gelismesine zarar verecek dereceye götürülmemelidir Vatandaslarin tesebbüs ve sorumluluk hisleri ne kadar gelisirse, devlet için o kadar iyidir"

Atatürkçü düsünce sistemi içinde demokrasi ile es anlamli olarak kullanilan halkçilik, milli mücadele yillarinin ve özellikle TBMM nin demokratik atmosferi içinde gelismistir Milli Mücadelemizin en dikkate deger yönlerinden birisi, bu ölüm -kalim savasinin, hukuk açisindan her seye yetkili, uygulamada da denetim yetkilerini titizlik ve kiskançlikla kullanan demokratik bir meclis eliyle yürütülmüs olmasidir Prof Feyzioglu'nun belirttigi gibi, "Bagimsizlik Savasi milli egemenlik ilkesinden güç alinarak, her konuda hesap soran, kiyasiya elestiren, milletin haklarina titizlikle sahip çikan bir meclisle kazanilmistirBüyük bir savasin, millet adina, bir parlemento tarafindan yönetilip yürütülmesi , dünya tarihi açisindan da üzerinde durulmaya deger bir olaydir" Ayni konuda Ismet Inönü d sunlari söylemistir: " Milli Mücadelenin askeri safha da idaresi kadar siyasi idaresi de naziktiHatta daha nazikti denilebilir Atatürk , siyasi safhanin idaresinde de ayni derecede maharetli, daha maharetli olmustur Mesela, benim kanaatimce Milli Mücadelenin, bir millet meclisi kurularak onunla beraber yürütülmesi son derece güç, fakat harikulade isabetli bir karar olmustur Askeri sahada, idari sahada , iç ve dis siyaset sahasinda bu, harikulade bir bulustur Emsali de hemen hemen yok gibidir"

Birinci TBMM (1920-23) tarihi görevini tamamlayip, seçimlerin yenilenmesiyle Ikinci Dönem TBMM olustuktan sonra da, yeni Türk Devleti'nin siyasi rejiminin demokratik bir rejim olmasi karari devam etmistirAtatürk, bu dönemdeki çesitli beyanlarinda demokratik rejime olan inancini tekrarlamistir Nitekim bu ortam içinde, 1924 Kasiminda Halk Firkasi'ndan ayrilan bir gurup milletvekili, Terakkiperver Cumhuriyet Firkasi adi altinda bir muhalefet partisi kurmuslardirNe yazik ki bu çok partili hayat denemesi fazla uzun sürmemis, 1925 Subatinda, dogu illerinde çikan Seyh Sait isyaninin çok ciddi boyutlara ulasmasi üzerine olaganüstü tedbirler alma geregi duyulmus; 4 Mart 1925 tarihli "Takrir-i Sükun Kanunu" hükümete genis yetkiler vermis; Kurtulus Savasi sirasinda çalistirilmis, fakat daha sonra kaldirilmis olan olaganüstü Istiklal Mahkemeleri yeniden kurulmusturBu tedbirler arasinda, Terakkiperver Cumhuriyet Firkasi da 3 Haziran 1925 tarihinde Bakanlar Kurulu karariyla kapatilmistir

Atatürk, 1930 yilinda çok-partili hayata geçmeyi tekrar denemis, bu amaçla eski Basbakanlardan Paris Büyükelçisi ve kendi yakin arkadasi Fethi(Okyar) Bey'e bir muhalefet partisi kurmayi telkin etmistirSerbest Cumhuriyet Firkasi adi altinda 12 Agustos 1930 tarihinde kurulan bu parti, Atatürk'ten tesvik ve yardim görmüstür Partinin kurulusu üzerine Atatürk'ün Fethi Bey'e yazdigi su mektup onun demokrasi hakkindaki görüslerini belirtmesi bakimindan önemlidir: "Büyük Millet Meclisi'nde ve millet önünde, millet islerinin serbest münakasasi ve iyi niyet sahibi zatlarin ve firkalarin düsüncelerini ortaya koyarak milletin yüksek menfaatlerini aramalari, benim gençligimden beri asik ve taraftar oldugum bir sistemdir Memnuniyetle tekrar görüyorum ki laiklik esasinda beraberiz Zaten benim siyasi hayatta bir tarafli olarak daima aradigim ve arayacagim temel budurCumhurbaskani bulundugum müddetçe, Cumhurbaskanliginin bana verdigi yüksek ve kanuni vazifeleri, hükümette olan ve olmayan firkalara karsi adilane ve tarafsiz ifa edecegime ve laik cumhuriyet esasi dahilinde firkanizin her nevi siyasi faaliyet ve cereyanlarinin bir engele ugramayacagina emniyet edebilirsiniz efendim"

Ancak bu derece iyi niyetlerle girisilen Serbest Cumhuriyet Firkasi denemesi de sadece üç ay sürebilmistir Serbest Firka liderlerinin Atatürk'e ve inkilaplarina tartismasiz bagliliklarina ragmen, inkilaplarin toplumca benimsenip yerlesmesi için gerekli zamanin henüz geçmemis olmasi sebebiyle, inkilaplara karsi olan bazi unsurlarin Serbest Firka'ya sizmaya çalistiklari görülmüstürBunun dogurdugu siyasi sertlesme ortami içinde Serbest Cumhuriyet Firkasi, sartlarin kendilerini Atatürk ile karsi karsiya getirme ihtimali tasidigini görerek, kendisini feshetmeye karar vermistir

Gerçekten, üç aylik Serbest Firka denemesi bir yana birakilirsa Türkiye 1925 yilinda Terakkiperver Cumhuriyet Firkasi'nin kapatilmasindan,1945 sonlarinda çok-partili rejime geçene kadar, bir tek-parti rejimi ile yönetilmistirAncak bu rejim, totaliter ve dogmatik ideolojilere dayanan Fasist ve Komünist tek-parti sistemlerinden temelde farklidirTürkiye'de bir tek-parti olgusu mevcut olmus,fakat tek-parti ideolojisi veya doktrini mevcut olmamistirDiger bir deyimle Türkiye'de tek-parti, sürekli ve arzulanir bir model olarak mesrulastirilmamis; aksine, zorunluluklar sebebiyle basvurulan ve zamani geldiginde yerini çogulcu demokrasiye birakacak olan bir geçici bir rejim olarak görülmüstür Çok-partili siyasi demokrasi, bu alanda yapilan denemelerin de gösterdigi gibi, erisilmesi gerekli bir ideal olarak muhafaza edilmistir

Atatürk'ün tek-parti sistemini Türkiye için sürekli bir ideal olarak degil, Türkiye'nin belli bir asamasinda, zorunluluklarin ortaya çikardigi geçici bir dönem olarak gördügü ,Terakkiperver Cumhuriyet Firkasi'nin kurulus hazirliklarinin yapildigi günlerde söyledigi su sözlerden çok iyi anlasilmaktadir: "Cumhuriyet Halk Firkasi'nin esas prensibi, memleket ve milletin gerçek selamet ve saadetini temine çalismaktir ve amaca götüren yol bence budur ve bellidir O da Cumhuriyet'i güçlendirme ve saglamlastirma ile beraber fikri ve sosyal inkilapta ve medeniyet ve yenilesme yolunda milletin azimle ve basariyla yürümesini saglamaya yol göstermektir Bu belli olan ve fakat süphesiz yorucu ve uzun olan yolun yolculari baslangiçtan sona kadar bir hizada ve ayni zamanda ayni yorgunluk derecesinde yürümeyebilir ve bu takdirde düsünce ve tedbirleri arasinda fark olabilir Fakat yoldan sapmamalari, genel hedeften gözlerini ayirmamalari, esas amaci ihlal etmemeleri lazim gelirBugün belli olan yolun basinda bulunuyoruzHenüz düsünceleri etkileyecek kadar yol alinmis degildirGörüsler gerekli ölçüde açiklik kazanmalidirOndan evvel tefrika fikri alelade firkaciliktir ki, memleket ve milletin huzur ve güven sartlari henüz böyle bir tefrikaya yol açmaya elverisli degildir, efendiler" Yine Atatürk Serbest Cumhuriyet Firkasi'nin kendisini feshetmesini takip eden aylarda, ayni yönde olarak, sunlari söylemistir: "Milletin tarihinde bazi devirler vardir ki, muayyen maksatlara erebilmek için maddi ve manevi ne kadar kuvvet varsa hepsini bir araya toplamak ve ayni istikamete sevk etmek lazim gelir Yakin senelerde milletimiz böyle bir toplanma ve birlesme hareketinin mühim neticelerini idrak etmistirMemleketin ve inkilabin içeriden ve disaridan gelebilecek tehlikelere karsi masuniyeti için bütün milliyetçi ve cumhuriyetçi kuvvetlerin bir yerde toplanmasi lazimdir Ayni cinsten olan kuvvetler müsterek gaye yolunda birlesmelidir"

Serbest Firka denemesinin basarisizlikla sonuçlanmasindan sonra da demokrasi yolunda bazi girisimlerde bulunulmusturMesela 1931 ve 1935 milletvekili seçimlerinde, bazi milletvekilleri için Cumhuriyet Halk Firkasi tarafindan aday gösterilmeyerek, bu sandalyeler bagimsiz adaylara birakilmistirCumhuriyet Halk Firkasi'nin gerek 1927 Kongresi'nde kabul edilen program beyannamesinde, gerek 1931 Kongresi'nde kabul edilen programinda, tek dereceli seçime geçilmesi bir hedef olarak belirtilmistir1931 programi bu konuda aynen söyle demektedir: "Bir dereceli intihabi tatbik etmek yüksek emellerimizdendirAncak vatandasi, seçecegini taniyabilecek vasiflar, sartlar ve vasitalarla donatmak gerekirBunun saglanmasi hususundaki çalismalarin istenen sonucu verecegi güne kadar vatandasi, yakindan tanidigi ve güvendigi insanlari seçmekte serbest birakmayi demokrasinin hakiki icaplarina daha uygun buluruz"

Türkiye, bir tek-parti sisteminin, savas, isgal, ihtilal, darbe vs gibi zora dayanan bir kesinti olmaksizin, kendi evrim kanunlari uyarinca çogulcu bir demokrasiye dönüstügü pek az örnekten biridir Bunun temel sebebi de, Atatürkçü dünya görüsünün demokratik karakteridir

Kaynaklar
1- Atatürkçü Düsünce ,Atatürk Arastirma Merkezi
2- Kemal Atatürk , Nutuk
3- A Afetinan, Medeni Bilgiler

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.