Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
aytmatovun, cengiz, eserleri, hayatı, ismi, kırgızistanın, tanınmış

Kırgızistanın En Tanınmış İsmi Cengiz Aytmatovun Hayatı Ve Eserleri

Eski 10-09-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kırgızistanın En Tanınmış İsmi Cengiz Aytmatovun Hayatı Ve Eserleri



Cengiz Törekuloviç Aytmatov 12 Aralık 1928 tarihinde Kuzeybatı Kırgızistan'da Şeker adlı bir köyde doğduBabası Törekul Aytmatov at yetiştiricisiydi Kırgızistan'a,dağlık yörelere Ekim devrimi daha yeni ulaşıyordu Yazarın çocukluk yılları sistemin yeni yeni yerleşmeye başladığı yıllara rastlarGeçmişe bağlı yaşlı neslin yanında yeni düzene ayak uydurmuş genç kuşak da toplumdaki yerlerini alıyorlardı Yazar kolhoz tarlalarında çalıştıÇevresini,tabiatı,insanları o yıllarda tanımaya başladı İkinci Dünya Savaşı yıllarında bütün yetişkinler savaşta oldukları için gençlere çok iş düşüyordu Henüz on beş yaşındayken köyü sovyetinde sekreterlik yaptı,tarım makinalarının hesaplarını tuttu Daha sonra Kazakistan'daki Cambul veterinerlik teknik okulunda okudu Ardından Frunze(bugünkü Bişgek) tarım enstitüsünde okuduZooteknisyen olarak bütün ülkeyi ,Kazakistan'ı dolaştı Aynı zamanda da bir gazeteci sıfatıyla çalışıyor,sürekli gözlem yapıyordu Pek çok genç nesil mensubu gibi halkından uzaklaşmadı,insanına daha da yakınlaştı Kırgız gazetelerindeki yazıları,redaksiyon servislerinde aldığı görevler ,muhabirlik faaliyetleri onu yavaş yavaş edebi dünyaya hazırlıyorduYazarın akıcı uslubu,kurgudaki başarısı bu ön araştırmalarıyla yakından ilgilidir Ayrıca bu yıllar geçmiş ile geleceğin kesiştiği bir noktaydıHer iki dünyayı ve her iki insan tipini çok iyi tanıyordu Süpeyçi adlı hikayesinin kahramanı baraj mühendisi Beknazar ve Beyaz Yağmur'un kahramanı Zeynepapa alışılagelmiş hayatı temsil ederlerYeni ahlaki normlar ile eskiyi yaşamakta direnen insanların çatışması eserlere hakim konudur

Rakipler adlı eserin kahramanı Karatay,Baydamtal Irmağı'nın kahramanı Nurbek, yeni neslin uyanışını temsil eder Bugünle ve geçmişle, yaşlı kuşaklarla çatışmaları anlatılır Bu eserlerde yazar henüz heyecanıyla yazmakta ne ciddi bir edebi endişe ne de teknik görülmemektedirEserler genel çerçeveleri ile eski ile yeninin çatışması üzerine kurulduğu için estetikten çok didaktik bir endişeye rastlanmaktadır Ama daha sonraki eserlerinde gördüğümüz yapının ilk adımları olarak değerlendirebileceğimiz bu çalışmalar çark içinde yer alma çabasını göstermesi açısındanönemlidir Yazarın kendini ispat için zorlama düşüncelere saplandığını da söylemek mümkündür

Yazar bundan sonraki çalışmalarında 50'li yıllarda kaleme sarılan,Sovyet yazarları arasındadırDiğer pek çok yazardan farklı olarak yerel kültüre çok büyük önem ve değer verdiğini görürüzEleştirileri geçmişin hatalı olduğuna inandığı ögelerinedir Topyekün bir eleştiriye rastlamayızDaha önceki kuşağın yazarları milli bir edebiyatın temelini pek sağlam olmasa da atmışlardı Şimdi mesele yeni kuşağın, yeni düzenle barışık olarak eserler vermeleriydi Rus edebiyatının bütün dünyada da bilinen engin ufuklarından da yararlanılmalıydıUnutulmaması gereken bir diğer gerçek ise yazılı edebiyat ürünü olmamakla birlikte Kırgızların tarihinde, eşi benzeri görülmemiş bir destan,halk ansiklopedisi olan Manas Destanı duruyorduBu destanların dilden dile dolaşmaya başladığı yıllarda vahşi hayattan yeni yeni kurtulmaya çalışanbir Rus toplumu vardı Belki Kırgızlar yerleşik hayata yeni uyum sağlıyorlardı ama Er Manas bütün ihtişamıyla onların yanındaydı Kuşaktan kuşağa akıp gelen bu sınırsız mısralarla birlikte masal,efsane,türkü kültürü de ihmal edilemeyecek bir tabii hazine durumundaydı Ve bu değerler bütününden en iyi yararlanabilen yazar ise Cengiz Aytmatov'duAytmatov'un ilk eserleri bu tarihi ögelere, kendi yöresinin, Talas Vadisinin Kültürüne dayalıydıFolklorik unsurlar ,masal kahramanları, geleneğin taşıdığı tecrübe ,yeni oluşan edebiyat dünyasında Rus edebiyatının yeri kadar önemli zengin bir altyapı oluşturuyorduYazarın 1956'dan itibaren devam ettiği Moskova Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü, onun engin yerel kültürünü evrensel boyuta nasıl taşıyabileceğini öğrenmesine yardımcı oldu Bu arada Moskova'nın kültür dünyasını da tanıma fırsatı buldu Yazar bu yıllarını teorik çalışmalarla geçirdiBu yıllarda,edebi değerleri yükselmeye başlayan Yüz Yüze(1957),Cemile(1958),Selvi Boylum Al Yazmalım(1961),Deve gözü(1961) adlı eserlerin yazıldığını görüyoruz Yazar 1952'de yazdığı Gazeteci Cyudo,Aşim gibiKırgız dergilerinde yayınlanan hikayelerinden çok daha ötelere gelmişti artıkYüz Yüze,ve Cemile,Süpayçi ve Beyaz Yağmur,Rakipler ve Asma Köprü (Baydamtal Irmağı'nda), Selvi Boylum ve Deve Gözü gibi ikili hikaye grupları,benzer konu ve ilişkilerin anlatıldığı eserlerdir(1)Yüz Yüze'de asker kaçağı kocasını ihbar etmek zorunda kalan Seyde'nin trajedisini, I958'de yazılan Cemile'de farklı bir boyut ve ortamda görürüz Cemile'nin kocası askerdedir Onu sabırla bekler Am Danyar girer dünyasına Çok riskli ama "iyimser bir gelecek" ile karşılaşırız Yeni bir dünya görüşü de yansıtılır bu aradaAma yer yer eskiye yöneltilen eleştirilerin dozunun çok iyi ayarlandığını,geçmişin yok edilmeye çalışılmadığını dagörürüz

Selvi Boylum ve Deve Gözü'nün benzerlik arzeden yapısı,o dönemYazar ve dramturglarında da görülen bir durumdur (Axjanov, lipatov, Marcinkivicius, Arbusov,Rosov gibi) Güçlü,karşı durmayı bilen, haklarını korumaya çalışan kahramanlar göze çarparCemile ve Deve Gözü'nde felsefi boyutun gerçekçi bir şekilde eserlere yerleştirildiği görülürCiddi tesbitler vardır Burada Cengiz Aytmatov'un yeni bir yol denediğini söyleyebilirizFelsefi unsurların verilişinde Rus edebiyatı ve Sovyet edebiyatının etkilerinden söz edilebilir

Cemile'de geleneksel Kırgız edebiyatının tipleme anlayışı kullanılsaydı ,Kırgız efsanesi Olcabay ve Kisimcan'dan farklı bir şey göremezdikCemile ve Danyar'ın hiç istenmeden gelişen ilişkileri geleneksel yapıdan hayli uzak bir uslupla ele alınmıştıDanyar'ın görüşleri ,derin duyguları Cemile'yi etkilemiştirDanyar sadece düşünceli,savaşta sakatlanmış biri olarak değil,bir gücün temsilcisi olarak karşımızdadırDanyar'ın Cemile'nin aklına düşürdüğü şey yönlendirme şeklinde vasıflandırılamaz Onlar birbirleri içinkarar vermişlerdir

Aytmatov,1956'da Sovyet yaazarlar Birliği üyesi olurMoskova Edebiyat Enstitüsü'nde Maksim Gorki adlı incelemesini yazdıEnstitüdeki diploma çalışması olan Cemile onun ilk zirvesiydi !959'da Komunist Parti'ye üye olduTaşkent'te yapılan Asya-Afrika Yazarlar Konferansı'na katıldı Kırgızistan Edebiyatı adlı yayın organında redaktörlük yaptı Pravda'nın Kırgızistan masasında görev yaptıAytmatov, hikayelerinde(Uzun hikaye) okuyucusuyla doğrudan ilişki kurabileceği bir yapı peşindedirOkuyucunun eserden etkilenmesini değilkatılmasını hedefler İlk eserlerinden itibaren gelişen bu arayış her eserdeyeni bir formda karşımıza çıkarZamanla subjektif karakterlere de rastlarız

Kişileştirme önceki eserlerden farklı bir hal almaya başlar60'lı yıllardan itibaren Kırgız geleneklerine bağlılığı konusundaki bakışını netleştirirken ,bir yandan da Radlow'un 19Yüzyıldaki çalışmalarından etkilenerek Kırgız kültürünün, epik ögelerini inceliyordu Bu gücün kaynağına inmeye çalışıyorduManas ile ilgili çalışmalar yapıyor, yapılan çalışmaları izliyordu

İşte yazarın bu dönemdeki ilk eseri İlk Öğretmenim(Öğretmen Duyşen)(1962)'dirKahramanlar olgunlaşmış,sistemle uyumlu idealist kişiler olmuştur Ama Duyşen'in bir parça Er Manas tarafı olduğu da inkar edilemezİlkÖğretmen hem teknik hem işleniş açısından önemli bir aşamadırBu özellik Daha eserin girişinde kendini gösterir"Biz gülüşerek çığlıklar atarak tepeye tırmanırken iki yana sallanan kavaklar ,serin gölgesiyle,tatlı hışırtılarıyla sanki bizlere "Hoş geldiniz"derlerdi Biz baldırı çıplakların derdi kuş yuvalarıydı, birbirimizin omzuna basarak hemen kavaklara çıkardıkÜrken kuşlar sürü sürü tepemizde uçmaya başlarlardı Fakat bize ne kuşlardan,onlar ne halleri varsa görsünler !Biz yükseldikçe yükselirdik dallara basa basaKimin daha gözüpek,becerikli olduğu o zaman anlaşılırdıDerken kuş uçuşu yüksekliğinde ,büyülü bir değnekle dokunmuşçasına ,önümüzde şaşırtıcı bir Sesizlik ve ışık dünyası açılırdı"(2)

Bu satırlarda eserin sonuna ve kavak ağaçlarına bağlanan müthiş bir kurgu ustalığı görürüz Akıcılık ise başka bir değer60'lı yıllarla başlayan bu yeni bakış pek çok yazar,yönetmen ve dramaturga da örnek teşkil ediyorduAytmatov'un 1963 yılında yazdığı Toprak Ana adlı eseri ona Lenin Ödülü'nü kazandırdı1964 yılında Al Elma adlı hikayesini yazdı1965 yılında Kırgız Sinemacılar Birliği Başkanı oldu Aynı yıl Beyrut'taki, 1966'da Delhi'deki Asya Afrika Yazarlar Konferansı'na katıldı Aynı yıl bir diğer önemli eseri olan Gülsarı'yı,Rusça olarak yazdı

Gülsarı bir bakıma geçmişin muhasebesi gibidirYapılan hatalar,alınan mesafe bir bir sorgulanırGülsarı ile birlikte Tanabay'ın silinişi bir devri olanca hüznüyle gözler önüne serer O yılların sıkıntıları geride kalmıştırama bu arada heyecan da kaybolmuştur Eser o yıl çok sayıda eleştirmenin dikkatini çekti Nesir dalında en iyi çalışma olduğu konusunda herkes hemfikirdi (3) Fakat muhasebe yapılırken yazarın açık tavır olması pek çok çevreyi rahatsız etti Leonov, Belov gibi yazarların da eserlerinde geçmişe yönelik eleştirilerinde aynı keskin dili kullandıklarını görürüzAytmatov,zengin bir kültür geleneğinin,üretmeye elverişli yapısınınEdebiyat geleneğinin gelişmesinde çok önemli bir rolünün olduğunu eserleriyle ispat ettiÇünkü pek çok kişi geçmişin tamamiyle silinmesi gerektiğineinanıyordu Yazarın 60'lı yıllarda kaleme aldığı eserleri bu ön yargılı görüşleri yok etmiştiBu arada yazarın bu tavrı dolayısiyle sıkça takibata uğradığıda bilinmektedir

1967'de Sovyet Yazarlar Birliği İdare Heyeti Üyeliğine seçildi1968'deBüyük Sovyet Ödülünü aldı Aynı yıl Kırgız Halk Edipleri adlı çalışması yayınlandı 1970'te Beyaz Gemi,Askerin Oğlu,Oğulla Görüşme adlı eserleri Moskova'da yayınlandı

70'li yıllarla birlikte yazarın geleneksel motif, efsane ve masallara yaklaşımı çok özel renkler kazanmaya başlar "Efsane ve mitoslar üzerine düşünelim birOnlar halkın canlı hafızası,hayat tecrübesi, felsefesi, tarihidirMaslımsı fantastik dünyaları önemli değerler taşır Mesela Geyik Ana(Beyaz Gemi) bugünkü gerçeklerle bütünlük arzeder " (4)Yazar bu sözleriyle gerçekle masalın dünyasını nasıl birleştirdiğini ifade ederBeyaz Gemi'de Orazkul ve Seydahmet bir tarafı, Mümin Dede ve Çocuk diğer tarafı temsil eder Seydahmet ve Mümin Dede pasiflikleriyle birbirlerine yaklaşırlarken ,Çocuk ve Orazkul zıt kutupları temsil ederlerYazar çocuğa bir"ad" bile vermezÇünkü onu bütün çocukların temsilcisi olarak görür ve masal kahramanlarıyla özdeşleştirir O, capacanlı birmasal kahramanıdır Ama gerçektir deÖlümü de son derece destansıdırOnun ölümü bir kurtuluş gibidirPek çok Rus eleştirmenin görüşlerinin aksine bu ölümde ve ölüm şeklinde bir karamsarlık yokturOrazkul'un yalnız kaldığında çocuğu olmayışının acısını yaşaması ayrıca enteresandırO eserin kötüyü temsil edenlerindendirOnun bu iç muhasebesi onu bir kahraman olmaya doğru götürür Bu durumu Çocuk ve okuyucu bilirDiğer tip ve kahramanların haberi yoktur

Eserde iyiler ve kötüler masalsı bir işleyişle birbirinden ayrılırken edebi anlamda birer karakter olduklarını görürüz Müthiş bir kurgulama ile Okuyucu masal ve gerçek arasında dolaştırılır Ve okuyucu aynı zamanda katılımcı olduğu için gerçeğin veya masalın hangisi olduğunu ayırmakta güçlük çeker

Yazar geçmişte,din,felsefe,ilim adına insanların birbirine düşürüldüğünü ,bunun bugün de yarın da böyle olacağı görüşünü savunuyorEdebiyatın bu noktadaki görevinin büyük olduğunu,insanlar arasında ortak dünyalar oluşmasına yardım ettiğini, edebiyatın öneminin her geçen gün daha da artğını vurgulamaktadır(5) "Nesrin iki tarzı var bugün Biri spekulasyonlara açık olan,diğeri ise gerçek nesirdirKalıcı bir eser için bilinen edebi kaidelerin yanında sanatçı ruhu ve dürüst bir kişiliğe ihtiyaç vardır"(6)

Yazarın bu sınıflaması ,yazarın yazdığına inanmasının gerekliliğini en açık şekliyle ifade etmektedirSanat dünyasındaki dejenerasyona yazar şu sözleriyle tepki gösterMektedir: "Okuyucunun beklentisi,ilgisi de nesrin başka bir yönlendiri-cisi Okuyucunun seviyesi yükseldikçe,sanatçı da kendini yenilemek,bir üst basamağa geçmek durumundadır Bugün batıda ekonomideki rekabete benzeyen sanat rekabeti, pornografiyi bile sanat sınıfına sokacak kadar tuhaflaşmıştır" ( 7) Aytmatov, yeni nesirle ilgili bir diğer gelişmeyi ,nesrin drama havasına bürünmesini, seviyenin yükselmesi olarak değerlendiriyor Yazarın sıkça bir senarist veya yönetmen gibi davranması gerektiğini savunur Bunun da yaşamakla, uzun yaşamakla ilgili olduğunu, Ernest Hemingway'in "Büyük bir yazar olabilmek için uzun yaşamak gerekir"(8)şeklindeki sözlerini hatırlatarak savunmaktadır Tabii ki burada uzun yaşamaktan, insanın değişmesinin takibi, karşılıklı etkileşimin önemi kastedilmektedir

Cengiz Aytmatov'un babası 1937 yılında Milli Kırgız Partisi sekreteriydi Yazar,o günleri anlatan,babasının kuşağını işleyen , otobiyografik birçalışma yapmak istediğini bir kaç konuşmasında ifade etmiştir (9)Yazarkendi şeceresini şöyle dile getiriyor:"Baba adı Törekul, dede Aytmat, onun babası Kimbildi,onun babası Kuncuyok " (10)Gelenek ve göreneklerine gösterdiği sadakatın bir diğer belirtisi de kendi geçmişi ile ilgili bilgi sahibi olmasıdırAtalarının mezarlarına,uzak akrabalarına,onların mesleklerine ve detaylı hayat hikayelerine kadar herşeyi bilmektedirBaba Törekul Aytmatov,daha sonra mevcut partinin lağvedilmesiyle birlikte Komunist Parti'ye üye olur Parti görevlisi olarak gönderildiği Moskova'da ihanet suçundan tutuklanır,ardından ölüme mahkum edilirÖlümünden sonra yapılan araştırmada suçlu olmadığı kanaatine varılırAncak bu iadei itibar hadisesinden sonra aile tekrar Kırgızistan'a dönebilir Orada yazar ve annesi halaları Karagözapa'nın evinde kalırlar Bu yıllar aile için son derece zorlu geçerAytmatov ailenin büyük çocuğuydu,pek çok sorumluluğu vardıGüçlü bir kadın olan annesi onun yetişmesinde,edebiyatla tanışmasında çok etkili olduOna hem Rus edebiyatını hem de Kırgız kültürünü öğretmeye çalıştıBirkaç yıl burada kalındıktan sonra annesinin işi dolayısıyle Kirovskaya adlı bir Rus köyüne taşındılarYazar orada Rus okulun asinin de katkılarıyla hareketli bir gençlik yaşadı,gerek gittiği okullarda, gerekse kendi çabasıyla ciddi bir yetişme süreci geçirdiAytmatov,bilinen eserlerini kaleme almadan önce işe tercümeler yaparak başladı Valentin Kateev'den (1897-1986)Alay'ın Oğlu,Mikhail Bubenkov'dan (1909-1983) Huş Ağacı adlı eserleri Rusça'dan Kırgızca'ya çevirdiBu çalışmaların o dönem için önemi çok büyüktü(11)

Yazar,bir konuya son derece eğlenceli bir şekilde yaklaşılabileceği gibi,çok ciddi bir gerçekçilikle de aynı konunun ele alınabileceği görüşündedirBu arada esas olanın alt yapı ve uzun süren bir ön araştırma olduğunuda vurgular(12) Kendisinin savaşı, ilk gençlik yıllarında ve cephe gerisindede olsa yaşadığını,o yıllarda insanların heyecanla, bütün güçleriyle çalıştıklarını,hayatın insanlar üzerinde en zor şartları tecrübe ettiğini, yazarken hep bu hususları göz önünde bulundurduğunu söylemektedir(13) Pek çok eleştirmen de yazarın bu özelliğini vurgulamaktadır (14) Eserler gözden geçirildiğnde bu husus çok açık olarak da belli olmaktadır

Mit ve efsanelerin eserin genel kurgusuyla başa baş, aynı özenle işlenmesi yazarın bir diğer üstünlüğüdür Onları halkın hafızası, yazılmamış tarihi olarak görür Felsefi yapıları kadar fiktif yapılarından da etkilendiği açıktırKırgız topraklarında sözlü edebiyat ürünleri derin bir geçmişe sahip olmasına rağmen ilk basılı edebi ürün Moldogazi Tokobayev'in Sessiz Kakay adlı tiyatro eseridirBunu Kasımali Bayalinov,Tugalbeg Sadıkbekov ve Mukay Elebayev'in eserleri izler

Modern edebiyatta mitolojik öge ve efsanelerin kullanılışı çok yeni değildirThomas Mann,James Joyce,JPSartre,Albert Camus'da da görürüzAma Aytmatov'un bu ögelerin toplumsal gerçekçi yaklaşımdaki en başarılıkullanıcısı olduğunu söyleyebiliriz(15)Yazar Türkçe ve onun tarihte kullanıldığı en hacimli eser olan Manas Destanı'na çok büyük önem vermektedir "Bundan bir süre önce uzun yıllar Rusya'da sürdürülen bir çalışma tamamlandı Bu çok hacimli bir Türkçe sözlüktür Yüzyıl önce Petersburg'da hazırlanmaya başlanan bu sözlük benim el kitabımdırSürekli ondan yararlanırımBu sözlük sayesinde Türk atalarımla konuşabiliyorum " (16) "Kırgız destanları beni çok etkilediHala da etkiliyorHer eserim bir ucundan bu destanlara dayanırManas Destanı bir milyon mısradan oluşur Dört ciltlik bu destan yirmi yılda bir arayatoplanabilmiştirBu destanın özü insan duygularıdır Tekrarlıyorum her ese-rim bu Kırgız destanlarına dayanır" (17) Yazar Kırgız edebiyatının kaynağını da eski sözlü gelenek,halk hikayeleri,özellikle de Manas Destanı olarak gösterir İkinci kaynak olarak isemodern Sovyet edebiyatından söz ederBu sayede iki kaynaklı,geçmişle bugünü bir arada sürdüren bir edebiyata sahip olduklarını belirtir (18)Aytmatov,pek çok edebi sima üzerine çalışmalar yapmış,dikkate değer edebi araştırmalara imza atmıştır Türk dili ve edebiyatı, halkbilimi,sosyoloji sahalarında eserler vermiştir(19)

1973 yılında ilk ve tek tiyatro eseri olan Fujiyama'yı Kazak dramaturg Kaltay Muhammedcanov ile birlikte yazdı Yazarı da şaşırtan bir ilgigören eser pek çok dile çevrildi,bazı ülkelerde sahnelendiAyrıca Kırgız filmtarafından sinemaya da uyarlandı

1980'de yazarın hayatında eserleri açısından büyük bir birikim sonucu ortaya çıktığı anlaşılan Gün Uzar Yüzyıl Olur yayınlanırHikaye ve uzun hikayelerin ardından gelen bu roman başta Sovyetler olmak üzere bütün dünyada heyecanla karşılandı Bu eserde aşağı yukarı on yıl öncesinden bugün olanlara dair ipuçları görürüz O ana kadar rejime yapılan en yoğun eleştirilere burada rastlarızAma edebi tavizler olmadan bunun yapılabilmesi de ayrıca önemlidir

Yazarın bu eserinin ardından uzunca bir süre için edebi çalışmalarına ara verdiğini,politik konumuyla ilgili çalışmalar yöneldiğini görüyoruzSovyetler Birliği'ni ve Kırgızistan'ı ülke içi ve dışında defalarca temsil etti1986 yılında yazarın öncülüğünde Kırgızistan'da gerçekleştirilen ve olumlu(20) olumsuz(21) pek çok eleştiri alan Isık Göl Forumu düzenlendi

Dünyanın doğusu ile batısını birleştirmeyi amaçlayan bu forum çok büyük bir uluslararası katılımla gerçekleştirildi Yapılmak istenen şey tabii ki çok önemliydi ama dünyanın gidişatına çok uygun değildi Sonraki yıl bu forum Peter Ustinov'un desteğiyle İsviçre'de yapıldı ama gereken ilgiyi görmedi

Isık Göl Forumu'nda Cengiz Aytmatov'un Gün Uzar YüzyılOlur'dan daha hacimli bir eser olan Dişi Kurdun Rüyaları'nın ilk haberlerinin duyulduğunu görüyoruzBu eser yazarın Deniz Kıyısında Koşan Alaköpek'ten sonra Kırgız -Kazak dünyasından ikinci çıkışıdır Romanın kahramanı yeni bir Hristiyanlık anlayışının peşinde olan Abdias adlı bir Rus misyonerdirTabiatın geleneğin temsilcisi ise dişi kurt Akbar'dır Abdias'ın trajedisi ,esrar mafyası,çevre düşmanlığı,Akbar'ın sabır yüklü yolculuğu müthiş bir kurgu ile anlatılırBütün dünyada çok büyük ilgi gören eser,ülkemizde ilginin dağılmaya başladığı 1990 yılında Ötüken Yayınevi tarafından yayınlandı(22)I990 yılında Sovyetler Birliği'nin Lüksemburg büyükelçiliği görevinde bulunan yazar bir süre sonra birliğin dağılmasından sonra bütün yurtdışı temsilciliklerin Rusya'ya devriyle bir süre Rusya büyükelçisi sıfatıyla görev yapmak durumunda kalmıştırYazar 90'lı yıllarda edebi anlamda birkaç küçük ama önemli esere imza atmıştırCengiz Han'a Küsen Bulut ve Yıldırım Sesli Manasçı bunlar arasında sayılabilir 90'lı yıllarda İlesam tarafından kendisine verilen ödülü almak ve İstanbul Sinema Günleri'nde adına düzenlenen günlere katılmak için ülkemizi ziyaret eden yazar çok büyük ilgi görmüştür1970'lerdekiilk ziyaretinde ona ilgi gösterenler ile bu gelişlerinde yoğun ilgi gösterenlerin farklı olması da dünyada değişen bir şeyler olduğunun göstergesidir60'lı yıllarda yazara yöneltilen eleştirilerin yorumu da ayrı bir çalışmaolabilecek niteliktedir(23)Bize göre her şeyi kendi dönemi, norm ve değerleri çerçevesinde değerlendirmek doğru olacaktırŞu anda,21Yüzyıldan geriye dönüp bakıldığında değişime uğramayan hiç bir şeyin kalmadığını görüyoruz Bu anlamda geçmiş, birkaç söz ve olayla anlaşılamayacak yoğunluktadır Lüksemburg'daki görevinin ardından Kırgızistan'a dönen yazar bir sessizlik dönemi geçirdikten sonra tekrar aktif politik hayata dönmüş,halen Fransa'da Kırgızistan'ın Paris büyükelçisi olarak görev yapmaktadır

Alıntı Yaparak Cevapla

Kırgızistanın En Tanınmış İsmi Cengiz Aytmatovun Hayatı Ve Eserleri

Eski 10-09-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kırgızistanın En Tanınmış İsmi Cengiz Aytmatovun Hayatı Ve Eserleri



HAKKINDA YAZILANLAR

Yüzyılın yazarı: Cengiz Aytmatov

OLCAY YAZICI

Ünü ülkesinin sınırlarını aşan ve kitapları büyük bir beğeni ile okunan Cengiz Aytmatov, doğup büyüdüğü Kırgızistan coğrafyasının kültür damarından ve binlerce yıllık geçmişi olan gelenek ırmağından beslenerek, özgünlüğü, otantikliği, insanı yüreğinden yakalayan olağanüstü/büyüleyici üslup güzelliği ve entellektüel birikimi ile yaşadığımız yüzyılın müstesna yazarı sayılmayı fazlasıyla hak etmiş bir isim

Aytmatov’u bütün derinliği ve yoğunluğu ile analiz etmek, eserlerini bir münekkid idraki ile irdelemek, tespit ve teşhis operasyonuna tabi tutmak, yorucu çalışmalar gerektirir

Biz bu özgün ve farklı yazarın fikir dünyasına, ana başlıklarla ışık düşürmeye çalışacağız Aytmatov’un eserlerine edebî ve estetik yaklaşım denemesi olacak bu

Aytmatov en başta sıra dışı, özgün ve farklı bir yazar Çünkü o sadece bir edebiyatçı, romancı değil; aynı zamanda ve özellikle de insanın, dünyanın gidişatı üzerine kafa yoran; daha erdemli bir dünya arzulayan; anti insanî yönelişleri onurlu bir karşı çıkışla sorgulayan, bunun için kaygılanan ve uyarıcı eserler üreten bir aydın

AŞKIN LİRİK DESTANI

Ön planda, aşkın ve hüznün lirik destanının yazıyor gibi görünse de, onun usta bir sembolizmle bezediği ve âdeta şiir cümlesi gibi yoğun bir psikoloji, yoğun bir sosyal gönderme/çağrışım, soyutlama, ve telmih yüklü anlatışının arka planını sezebilenler, ondaki insanı ezen sosyal baskılara karşı çıkışı, insanın tarafını tutuşu kolaylıkla görebilirler

Aşk ve lirizm Aytmatov’da, insanı derinden yakalamak, düşüncesini sarsmak ve duygusallığa açılan pencereden ufuk ötesine açılarak; kültürel kimlik şuurlanışına uzanmak için bir vasıtadır

Evet, Aytmatov aşkın yazarıdır belki, fakat aşkın ötesinde daha aşkın misyonlar, sosyal realiteler, psikolojik bilenmeler besler ana kaynak olarak

Aytmatov’un romanlarındaki bu derin damarı- müthiş bir üslup ustalığı ile gizlenen sosyal göndermeleri/ kültürel ve siyasî misyonu yakalayabilmek için, onu yetiştiren fizikî coğrafyayı, büyük dalgalanmaların hüküm sürdüğü bu coğrafyanın sosyal, siyasal ve kültürel dokusunu, o toprakların geçirdiği korkunç değişim serüvenini, kültür erozyonunu; insanın özüne yöneltilen her türlü şiddeti çok iyi bilmek ve çok iyi analiz etmek gerekir

Bu eserleri, Andre Gide’in “sanat baskıdan doğar” sözü ışığında değerlendirmek doğru olur Bütün klasik Rus edebiyatında olduğu gibi yasak ve sansürden/hürriyetsizlikten ötürü ortaya çıkan dolaylı ve sembolik söyleme mecburiyeti, beraberinde edebiyat ustalığını ve bir sanat-yoğun üslubu getiriyor

Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki, yasakların kalkması, hürriyetlerin zoraki de olsa verilmesinin ardından o coğrafyanın edebî ürünlerinde “düşüş” belirtileri başlamıştır Bu da, yine Gide’nin ikinci cümlesiyle alâkalı: “Sanat hürriyet içinde ölür!”

SEMBOLLERİN DİLİ

Cengiz Aytmatov, bütün usta yazarlar gibi düz cümlelerle değil, sosyal ve ironik çağrışımları olan cümlelerle konuşuyor Adeta insanın ve yaşadığı atmosferin röntgenini çekiyor Bu güçlü ve özgün üslubuyla tabiata ve hayvanlara bile bir insan karakteri yüklüyor, onları kişileştiriyor Bu yönü ile de, edebiyat dünyasında eşsiz ve tektir

Cengiz Aytmatov yüzyılın tartışmasız en güçlü yazarıdır En güçlülerden biri değil, biriciği Tek olanıdır Öyle ki, dünya edebiyatının devi diye nitelendirilen Dostoyevski bile, eğer yaşıyor olsaydı, Aytmatov’un insanı derinden sarsan büyüleyici üslubu karşısında hasedinden ölürdü

Özellikle, “Gün Uzar Yüzyıl Olur” ya da özgün adı ile “Asra Bedel Gün”, romanın 20 Yüzyıldaki tartışmasız zirvesidir Bu hüküm asla sübjektif ve hissi değildir Romanı, edebiyatın evrensel kriterleri ile titiz bir şekilde kıyaslayarak söylüyorum bunu Yani yazarımızı, tipleme, somutun olduğu kadar, soyutun da ince duyarlıklarla tasvir ve tahlilini yapma gücü, sağlam ve sarsılmaz karakterler oluşturma becerisi, etkileyici, şiirsel üslup üstünlüğü; insan denen meçhulü entellektüel mercek altında irdeleme kudreti, sosyal ve psikolojik ruh çözümlemeleri maharetiyle, âdil bir şekilde değerlendirerek bu hükme varıyorum

MANKURTİZM KAVRAMI

Cengiz Aytmatov’un, bir Kırgız efsanesinden esinlenerek dünya edebiyat literatürüne kazandırdığı “mankurt” ve “mankurtizm” kavramı bütün dillerde aynen kullanılmaktadır

Sistemin baskısı ya da insanın kendi özüne yabancılaşması neticesinde şahsiyetini ve sosyal/kültürel hafızasını kaybetmesini; zihnî yönden köleleşmesini çarpıcı bir şekilde izah eden mankurtizm, Beyaz Gemi’de, Gün Uzar Yüzyıl Olur’da, Cengiz Han’a Küsen Bulut’ta, Dişi Kurdun Rüyaları’nda ve diğer romanlarda da kullanılır Şüphesiz bu kavramı doğuran, o coğrafyanın sert ve acımasız sosyal yapısıdır

Efsane ve mitik unsurlara da romanlarında sıkça yer veren Cengiz Aytmatov, son romanı “Kassandra Damgası”nda bir Yunan efsanesinden yola çıkarak, dizginsiz teknoloji ile azgın genetik mühendisliğine ağır eleştiriler yöneltiyor Uzayda insan embriyonu üzerinde araştırmalar yapan bir bilim adamı aracılığıyla, kötülükler yüzyılını yergili bir dille tahlil ediyor

Söz konusu efsaneye göre, bazı embriyonlar (minicik insan taslakları-cenin) yeryüzündeki kötülükleri önceden sezerek, doğmak, bu felaketler dünyasında yaşamak istemiyor Bunun belirtisi olarak annenin alnında bir ter taneciği oluşuyor Buna da Kassandra Damgası deniyor Aytmatov böylece etik kaygılar taşıyan evrensel bir eleştiriyi dünyanın ve insanlığın gündemine getiriyor

Eserin kahramanı vasıtasıyla şu tespitleri yapıyor Aytmatov:

“Yeryüzünde silah durmadan artıyor Her yerde herkes silahlanmak istiyor Hamile kadınların yüzündeki Kassandra Damgası, yeryüzünde doğan her kişi için en az yüz tane dom dom kurşunu üretildiğinin, şimdiden onların kaderine ölmek ve öldürmek yazıldığının işareti değil mi? Ana rahmindeki Kassandra embriyonları da sessizce bunu haykırmıyor mu?”

Böylece yeni yüzyılın, yeni bin yılın en korkunç yönünü oluşturan “genetik tehlikeye” dikkat çekiliyor İnsanın, fizik çevresi ve metafiziği ile hiç bu kadar şiddete maruz kalmadığı vurgulanıyor Kurtuluş için çıkış yolları öneriliyor

Aytmatov’un bütün bu özgün ve üstün yönlerini vurgulamakla birlikte, gerek ona, gerekse meslektaşı Takavi Aktanov’a (Aytmatov’un romanlarıyla benzerlikler taşıyan “Boran”ın yazarı) yöneltilen bir eleştiri var O da, merkezî hükümetin yazarlar için biçtiği, “görünüşte milliyetçi, muhtevada sosyalist” gömleğini giymiş olmalarıdır

UYANIŞ VE DİRİLME

Ancak Aytmatov’un yakın arkadaşı Prof Dr Tevfik İsmail’in de belirttiği gibi, Aytmatov’u dünya çapında şöhret yapan faktörlerin başında, kitaplarını çok büyük bir coğrafyada konuşulan ve dönemin edebî mahfillerinde etki uyandıran Rusça ile yazmış olmasıdır Eğer romanlarını Kırgız Türkçesi ile yazsaydı, bugünkü Aytmatov olmaya bilirdi

Bir yanı ile sisteme eklemliymiş gibi görünse de, Aytmatov’un hemen bütün romanlarında kimlik arayışının/köklerle yeniden buluşmanın, satır aralarına gizlenmiş edebî, estetik çığlığını duymak mümkündür

Olanı anlatır Aytmatov Cemiyete tutulan ayna gibi gerçeği yansıtır Mankurtlaştırmaya karşı çıktığı kadar, kendiliğinden/gönüllü olarak mankurtlaşmaya (güdülmeye müsait mizaca, pasifliğe) de karşı çıkar Dirilmeye, uyanmaya, aktif olmaya çağırır insanı Töresine, örfüne, geleneğine ve geleceğine sahip çıkmasını ister

Yazar, kendi eserinden beyazperdeye aktarılan “Selvi Boylum Al Yazmalım” filminde başrol oyuncusunun ulu dağlara karşı öyle bir “Asyaaaa!” diye höykürmesi var ki Bu çığlık bütün o coğrafyanın/o yaslı diyarın yüreğinden; yüzyıllık, bin yıllık yaşantısından fışkıran bir sestir Şark’ı sarsan bu sayha, filmin Asya isimli kadın oyuncusu vasıtasıyla, bütün bir “Asya”ya/Avrasya’ya sesleniştir Uyanma ve dirilme çağrısıdır Bir aşkın yoğun lirizmi içinde, koca bir kıtayı özdeşleştirmek, ancak Aytmatov’a yakışan bir ustalıktır

Aytmatov, aslında “Gün Uzar Yüzyıl Olur”a ait bir bölüm iken, yasak olduğu için kullanılamayan ve daha sonra “Oğuz Han’ a Küsen Bulut” ismi ile yayınlanan kitabında hürriyetsiz ve kuşatılmış insan trajedilerinin en bâkir fotoğrafını çizer İstasyondan bir tren geçimi sürede, eşini ve çocuğunu görebilmeyi çılgınca arzulayan adamın destanlık hikayesidir bu Bir Aytmatov klasiği

Özetlersek, kitapları bütün dünyada hayranlık duyularak okunan Cengiz Aytmatov, lirik, mitolojik ve kozmik unsurlar taşıyan seçkin, çarpıcı eserleriyle olağanüstü bir yazar, bir fikir adamı ve çağdaş bir bilgedir Fikir ve edebiyat dünyasının, önünde saygıyla eğileceği bir yazar Yüzyılın tartışmasız en güçlü yazarı

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.