![]() |
Atatürk Dönemi Dış Politika Gelişmeleri |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Atatürk Dönemi Dış Politika Gelişmeleri1923-1932 Dönemi Millî Mücadele hareketinden başarıyla çıkan Türk devleti ,Lozan Antlaşması'nı Birinci Dünya Savaşı'nın galip devletleri ile eşit şartlarda imzalamış ve milletler arası alanda, bağımsız bir devlet olarak yerini almıştır ![]() ![]() Türkiye'nin bu dönemde barışçı bir siyaset takip etme gayretlerini çeşitli sebeplerle izah etmek mümkündür ![]() ![]() Mustafa Kemal Paşa bu gerçeği Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yaptığı bir konuşmada şu şekilde izah etmektedir;" ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Türkiye'nin Lozan sonrası dış politikasına Mustafa Kemal Paşa fikir ve düşünceleri ile yön vermiştir ![]() ![]() ![]() Türkiye'nin Lozan sonrası dış politikada gösterdiği barışçı politikaya rağmen zaman zaman bir takım engellemelerle karşılaşılmıştır ![]() ![]() 1923-1932 dönemi dış politikası, Türk millî siyaset anlayışına uygun olarak daha çok Lozan'dan arta kalan meselelerin halli ve Lozan esaslarının uygulanması yönünde bir seyir takip etmiştir ![]() a-Türk-İngiliz Münasebetleri ve Musul Meselesi: Musul,15 Kasım 1918'de İngilizler tarafından işgal edilmiş ve Millî Mücadele sırasında ise düşman işgalinden kurtarılamamıştır ![]() ![]() Lozan Konferası'nda Türk-Irak sınır meselesi görüşülürken Türk heyeti bölgenin Türkiye'ye terk edilmesi gerektiğini iddia etmiş, Irak'ı mandası altında bulunduran İngiltere ise Musul'un Irak sınırları içerisinde kalmasını ısrarla savunmuştur ![]() ![]() Uyuşmazlığı gidermek amacıyla 19 Mayıs 1924'te İstanbul'da İngiltere ile başlatılan görüşmelerde İngiltere'nin Irak lehine Hatay üzerinde de hak iddia etmesi üzerine konferanstan bir sonuç alınamamıştır ![]() Tarafların ikili görüşmelerinden sonuç alınamayınca, Musul Meselesi Lozan Antlaşması'nın ilgili maddesi gereği Milletler Cemiyeti'ne havale edilmiş; cemiyet, konuyu 20 Eylül 1924'te görüşmeye başlamıştır ![]() ![]() İngiltere, Musul konusundaki uzlaşmaz tavrını bölgede organize ettiği kışkırtma hareketleriyle desteklemeye çalışmıştır ![]() ![]() Milletler Cemiyeti'nde Musul Meselesi görüşülürken, Türk-İngiliz kuvvetleri arasında ufak çapta sınır çatışmaları meydana gelmiştir ![]() Milletler Cemiyeti'nin konuyu incelemek üzere bölgeye gönderdiği Tahkik Komisyonu'nun Eylül 1925'te Cemiyet Meclisi'ne sunduğu raporda Musul'un Irak'ta kalması yönünde görüş beyan etmesi, gerek Türk temsilcileri, gerekse Türk halkı tarafından büyük bir tepkiyle karşılanmıştır ![]() ![]() Türkiye, Misak-ı Millî sınırları içinde olmasına rağmen Cemiyet Meclisi'nin verdiği bu karara uymak zorunda kalarak,5 Haziran 1926'da yapılan bir anlaşmayla Musul'u Irak'a bırakmıştır ![]() ![]() ![]() Musul'un kaybedilmesinde bölgenin stratejik önemi,petrol kaynakları açısından zengin oluşu ve İngiltere'nin imparatorluk yolları üzerinde olması önemli sebeplerdendir ![]() ![]() İngiltere'nin görüşmelerdeki bu uzlaşmaz tavrının bir diğer sebebi de 1926'lı yıllarda hâlâ Türk milletinin hayat hakkını tanımak istememesinden kaynaklanmaktadır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca, Türkiye Musul Meselesi'nden dolayı yeni bir savaşı göze almak istemeyerek dönemin Dış İşleri Bakanı Tevfik Rüşdü Aras'ın 7 Haziran 1926 tarihli Meclis konuşmasında da belirttiği gibi "fedakârlık" yapmıştır ![]() b-Türk-Yunan Münasebetleri ve "établi" Anlaşmazlığı: Lozan Antlaşması sırasında 30 Ocak 1923'te Türkiye ile Yunanistan arasında azınlıklar konusunda bir anlaşma yapılmıştı ![]() ![]() ![]() Mübadeleden İstanbul'da yaşayan Rumları hariç tutmak isteyen Yunanistan'ın bu tutumu iki ülke arasında uzun süren bir gerginlik yaratmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1930 yılında İtalya Doğu Akdeniz'de bir dostluk ve güvenlik sistemi kurma çabası içine girmişti ![]() ![]() ![]() Venizelos'un, 27-31 Ekim 1930'da Ankara'yı ziyareti sırasında imzalanan üç vesikadan oluşan 30 Ekim 1930 tarihli dostluk, tarafsızlık, uzlaşma ve hakem anlaşması Türk-Yunan münasebetlerinin süratle gelişmesini sağlamış ve ileride yapılacak Balkan Antantı'nın imzalanmasına yol açmıştır ![]() 1930 tarihli Türk-Yunan dostluk anlaşması 1830'da bağımsızlığını kazanan Yunanistan'ın bu tarihten itibaren ortaya çıkan Türkiye üzerindeki emperyalist macera hareketlerine son vermiş olması bakımından önemlidir ![]() ![]() c-Türk-Sovyet Münasebetleri : Millî Mücadele döneminde, gerek Sovyet hükûmetinin, gerekse TBMM hükûmetinin batılı devletlere karşı savaş hâlinde olması 1921 Moskova Antlaşması'nın imzalanmasına sebep olmuştu ![]() ![]() Birinci Dünya Savaşı'nın galipleri Almanya'yı saflarına alarak 1925'te Locarno sistemini kurmaları Sovyetler Birliği'ni rahatsız etmişti ![]() ![]() ![]() ![]() Amerika Birleşik Devletleri ile Fransa'nın girişimleriyle 28 Ağustos 1928'de Paris'te 9 batılı devlet tarafından Briand-Kellogg Paktı oluşturulmuştu ![]() ![]() ![]() ![]() Türkiye'nin Sovyetler Birliği ile 1925 Antlaşmasını teyit eden ve iki yıl daha uzatan 17 Aralık 1928 tarihli bir dostluk antlaşmasını imzalaması Türkiye'nin batılı devletlere yaklaşmasındaki Sovyet endişesinden kaynaklanmıştır ![]() ![]() ![]() d-Türk-İtalyan Münasebetleri Millî Mücadele döneminde batılı devletler arasında Türkiye'yi işgal hareketinden ilk vazgeçen devlet İtalya olmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() Türkiye'nin, Musul Meselesi'ni halletmesinden sonra batılı devletlerle olan ilişkilerinin düzelmeye başladığı görülür ![]() ![]() ![]() ![]() Gerek Türkiye'nin batılı devletlerle münasebetini geliştirme arzusu, gerekse İtalya'nın Doğu Akdeniz'de kuvvetli bir ittifak oluşturma çabaları iki devlet arasında 30 Mayıs 1928 tarihli tarafsızlık uzlaşma ve adli tasfiye antlaşmasının imzalanması ile sonuçlanmıştır ![]() 1930 Türk-İtalya Antlaşması iki ülke arasında mevcut olan huzursuzluğu kaldırmış olmasına rağmen daha sonraki dönemlerde münasebetlerin dostane bir seyir takip ettiği söylenemez ![]() ![]() e-Türk-Fransız Münasebetleri 20 Ekim 1921 tarihli Ankara İtilâfnamesi ,Türk-Fransız münasebetlerinde bir yakınlaşma doğurmuştu ![]() ![]() Lozan sonrasında Türkiye-Suriye Sınır Meselesi, Osmanlı borçları, yabancı okullar, Adana-Mersin Demiryolu Meselesi ve Bozkurt-Lotus davası ,Türkiye ile Fransa arasındaki uyuşmazlık konularıdır ![]() 1921 tarihli Ankara İtilâfnamesi'nin sekizinci maddesinde antlaşmadan sonraki bir aylık dönemde Türkiye-Suriye sınırının, kurulacak karma komisyon tarafından tespit edileceği öngörülmüştür ![]() ![]() ![]() Lozan Konferansı'nda görüşüldüğü halde çözümlenemeyen konulardan birisi de Osmanlı borçlarıdır ![]() ![]() ![]() ![]() Fakat 1929 dünya iktisadî bunalımı Türkiye'nin ödeme güçlükleriyle karşılaşmasına sebep olmuştu ![]() ![]() ![]() Türk-Fransız münasebetlerinde sıkıntı yaratan bir diğer konu da Türkiye'deki Fransız misyoner okulları meselesidir ![]() ![]() ![]() Yine Türkiye'nin Adana-Mersin demir yolunu satın almak istemesi ve Türk bayrağı taşıyan Bozkurt adlı gemi ile Fransız bayrağı taşıyan Lotus adlı geminin Midilli açıklarında Ağustos 1926'da çarpışmasıyla ortaya çıkan hukukî sorunlar iki ülke arasında sürtüşme yaratmıştı ![]() ![]() Türkiye ile Fransa arasındaki bu meseleler çözüldükten sonra iki ülke arasında gelişme gösteren münasebetler 1936-1939 yılları arasında ortaya çıkan Hatay Meselesi yüzünden tekrar bir gerginlik dönemi yaşanmasına yol açacaktır ![]() f-Türkiye'nin İslâm Ülkeleri ile Münasebetleri: Türkiye, İslâm ülkeleri içinde ilk ve yakın münasebetler kurduğu devlet Afganistan olmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Daha sonra 25 Mayıs 1928'de Ankara'da imzalanan Türk-Afgan Dostluk Antlaşması esas itibarıyla 1921 Antlaşmasını teyit eder nitelikte olup iki ülke arasında "ebedî" bir dostluk ilişkisi sağlanmıştır ![]() ![]() Cumhuriyet'in ilânından sonra Türk-İran münasebetlerinin iki ülke arasındaki sınır meseleleri yüzünden gelişme gösterdiği söylenemez ![]() ![]() Diplomatik münasebetlerin kesilme noktasına geldiği bir dönemde 15 Haziran 1928'de Tahran'da imzalanan antlaşma ile 1926 Antlaşması daha etkili hâle getirilmiştir ![]() ![]() ![]() Türkiye'nin Arap ülkeleri ile olan münasebetleri dinî meseleler yüzünden uzun süre gelişme gösterememiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu tür anlaşmazlıklara rağmen Türkiye'yi emperyalizme karşı savaşan ve kazanan bir ülke olarak gören Arap ülkeleri diğer İslâm ülkeleri ile birlikte Türkiye'ye dost olarak kalmayı tercih etmişlerdir ![]() Görüldüğü gibi Lozan sonrasındaki on yıllık devrede Türkiye batılı devletlerle olduğu gibi İslâm ülkeleri ile de dostane münasebetler kurmuş oluyordu ![]() 1932-1938 Dönemi a-Türkiye'nin Milletler Cemiyeti'ne Katılması 1932 yılına gelindiğinde Türkiye komşularıyla münasebetlerini büyük ölçüde hallederek milletler arası münasebetlerde oldukça güçlü bir konuma gelmiştir ![]() ![]() ![]() 1932-1938 devresi milletler arası münasebetlerin siyasî ve iktisadî olmak üzere iki yönü vardır ![]() ![]() ![]() Birinci Dünya Savaşı galip devletleri Versailles, Saint Germain, Trianon, Nevilley Antlaşmaları ile sağlanan durumun (Status Quo) korunmasına çalışarak antirevizyonist grubu meydana getirmişlerdi ![]() ![]() Türkiye, Lozan'da Misak-ı Millî ilkelerini tam manasıyla gerçekleştiremediği hâlde antirevizyonist devletlerin yanında yer almayı tercih etmiştir ![]() Bu politik kararda iki sebep etkilidir ![]() ![]() ![]() ![]() Milletler Cemiyeti, I ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Teşkilatın 6 Temmuz 1932 tarihli genel kurulunda İspanya temsilcisinin teklifi ve Yunan temsilcisinin desteği ile daveti öngören bir tasarı kabul edilmiştir ![]() ![]() b-Türkiye'nin Balkan Devletleri ile Münasebetleri Ve Balkan Antantı: Türkiye, Balkan Antantı öncesinde Balkan Devletleri ile ikili dostluk antlaşmaları yapmıştı ![]() ![]() ![]() ![]() Diğer yandan Locarno Antlaşmaları, Kellog Paktı ve Litvinov Protokolü gibi barışçı teşebbüslerle küçük antant gibi statükocu ittifakların ortaya çıkması da Balkanlardaki iş birliğinde teşvik edici etkenler olmuştur ![]() ![]() İlk Balkan Konferansı 1930'da Atina'da Arnavutluk ,Bulgaristan, Romanya, Yunanistan ve Türkiye temsilcilerinin katılmalarıyla toplanmıştır ![]() ![]() ![]() Türkiye'nin kurulmasında ve başarılı olmasında öncü rolü oynadığı Balkan Antantı Atina'da 9 Şubat 1934'te Yunanistan, Bulgaristan, Türkiye ve Romanya dış işleri bakanları tarafından imzalanmıştır ![]() Balkan Antantı, tarafların Balkanlardaki sınırlarının bölgedeki revizyonist devletlere karşı korumak için alınmış bir tedbir olduğu gibi Balkanlarda barışın kuvvetlendirilmesine yardımı öngörülmüştür ![]() ![]() Türkiye, İtalya'nın yayılma politikasının oluşturduğu tehlikeye karşı bir engel olarak gördüğü Balkan Antantı'nı yaşatmak için büyük çaba sarf etmiştir ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Atatürk Dönemi Dış Politika Gelişmeleri |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Atatürk Dönemi Dış Politika Gelişmeleric-Sa'dabat Paktı : Türkiye, 1930'lardan sonra İslâm ülkeleri ile çok taraflı bir iş birliğine gitmiştir ![]() ![]() ![]() Irak'la ayrıca 1932'de suçluların geri verilmesi ve ticaret antlaşması imzalanmıştır ![]() ![]() Ayrıca, Türkiye Orta Doğu'da bölgesel bir iş birliği faaliyeti başlatarak 2 Ekim 1935'te Cenevre'de İran ve Irak'la üçlü bir antlaşma parafe etmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() Balkan Antantı'nda olduğu gibi Sa'dabat Paktı'nın oluşmasında Türkiye'nin önemli rolü vardır ![]() ![]() ![]() Türkiye, Balkan Antantı ve Sa'dabat Paktı ile batıda ve doğuda bir güvenlik sistemi kurarak kendisi için önemli olan bu iki bölgede barış politikasını kuvvetlendirmiş oluyordu ![]() d-Türk-Sovyet Münasebetleri: 1933 yılının sonuna kadar zaman zaman görüş ayrılıkları ortaya çıkmasına rağmen sıkılaşarak devam eden Türk-Rus ilişkileri 1934 yılından itibaren erişilen doruk noktasından aşağıya inmeye başlayacaktır ![]() Türkiye, batılı devletlerle iş birliğine gittikçe Sovyetler Birliği'nden belirli bir ölçüde uzaklaşmaya başlamıştır ![]() ![]() Türkiye'nin Milletler Cemiyeti'ne girmesinden sonra Sovyetler Birliği'nin de 1934'te cemiyete üye olması iki ülke arasındaki doğabilecek muhtemel çatışmayı da önlemiştir ![]() ![]() Türkiye'nin Sovyetler Birliği ile münasebetlerinin dostane bir şekilde devam etmesi yönündeki çabalarına rağmen,Sovyetler Biriliği'nin tutumu Montreux Boğazlar Sözleşmesi'nden sonra 1939 yılına gelindiğinde değişmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() e-Türk-İtalyan Münasebetleri: İtalya ile imzalanan 1928 Antlaşmasının iki ülke münasebetlerinde meydana getirdiği dostluk bir müddet devam etmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() İtalya'nın 3 Ekim 1935'te Etopya'ya saldırması, Türkiye'nin İngiltere ile sıkı bir iş birliği yapmasına neden olmuştur ![]() ![]() ![]() İtalya ile yaşanan gerginlik bu devletin ; Temmuz 1936'da Türkiye'ye 1928 Antlaşması'na bağlı olduğunu bildirmesi ve İngiltere ile 2 Ocak 1937'de Akdeniz konusunda yaptığı bir antlaşma yeni bir yakınlaşmaya sebep olmuştur ![]() ![]() Türk-İtalyan münasebetlerinde meydana gelen bu düzelme Hatay Meselesi yüzünden Fransa ile arası açılan Türkiye'nin de işine gelmiştir ![]() 2-3 Şubat 1937'de Tevfik Rüştü Aras ile Kont Ciano arasında yapılan Milano görüşmeleri yeni bir iş birliği havası yaratmakla birlikte İtalya ortamdan istifade etmek yoluna gitmiş ve Türkiye'yi İtalya-Almanya safına çekmeye çalışmıştır ![]() 10-11 Eylül 1937'de Avrupa devletlerinin katılması ile Nyon'da gerçekleşen konferansa Almanya ,İtalya ve Arnavutluk katılmamışlardı ![]() ![]() ![]() ![]() Türkiye'nin bu devrede yavaţ yavaţ statükocu gruba kayması İtalya'nın Türk ülkesi üzerindeki emellerinden kaynaklanmıştır ![]() ![]() f-Türk-Alman Münasebetleri Birinci Dünya Savaşı sonrasında Almanya'ya zorla kabul ettirilen Versailles (Versay) Antlaşması, bir müddet Almanya'nın Avrupa diplomasisinden uzak kalmasına sebep olmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Almanya stratejik önemi haiz Boğazların kendisi tarafından uygun görülmeyen bir statüye bağlanacağı endişesiyle, Montreux (Montrö) Sözleşmesine katılmadığı gibi tasvip etmediğini de açıklamıştır ![]() Bu tip olumsuzlukların yanı sıra Türkiye, Almanya ile olan iktisadî iş birliğinden vazgeçmeyecektir ![]() ![]() ![]() Almanya, iktisadî gücünü kullanarak Türkiye'ye karşı gerçekleştirmek istediği politikada başarılı olamamıştır ![]() ![]() g-Türk-İngiliz Münasebetleri: Lozan görüţmelerinde İngiltere'nin olumsuz tutumu ve 1926'da Musul Meselesi'nin Türkiye aleyhine neticelenmesi,iki ülke arasındaki münasebetlerin bir müddet dostane olmayan bir seyir takip etmesine sebep olmuştu ![]() ![]() Almanya ve İtalya'nın Doğu ve Akdeniz politikası 1934'den itibaren Türkiye'nin İngiltere'ye daha da yakınlaşmasını sağlayacaktır ![]() ![]() ![]() 1938 yılına gelindiğinde Türkiye ve İngiltere arasındaki iktisadî münasebetlerin gelişme gösterdiği görülmektedir ![]() ![]() 1937 tarihli Nyon Konferansı'nda Türkiye İngiltere'yi desteklemiş, 19 Ekim 1939'da ise Türkiye,İngiltere ve Fransa arasında imzalanan karşılıklı yardım antlaşması ile de Türkiye-İngiltere iş birliği kesinlik kazanmıştır ![]() h-Montreux (Montrö) Boğazlar Sözleşmesi: Misak-ı Millî'de, Boğazlar konusu " ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Lozan'da Boğazlar Sözleşmesi üç esası ortaya çıkarmıştır: 1-Boğazlar asker ve silâhtan arındırılmıştır ![]() 2- Boğazlardan geçişi kontrol etmek ve Milletler Cemiyeti'ne geçişle ilgili bilgiler vermekle yetkili bir Boğazlar Komisyonu kurulmuştur ![]() 3-Boğazların asker ve silâhtan arındırılmasıyla, ileride Türkiye için herhangi bir tehlike teşkil edecek duruma karşı Milletler Cemiyeti'nin özellikle de İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya'nın garantisi sağlanmıştır ![]() Ancak, Milletler Cemiyeti güvenlik sistemi başarı ile uygulanamamıştır ![]() ![]() ![]() Türkiye, Boğazlar Sözleşmesi'nin değiştirilmesini ilk olarak 23 Mayıs 1923'te talep etmişti, ancak Sovyetler Birliği'nin dışında diğer batılı devletler tarafından olumlu karşılanmamıştı ![]() ![]() ![]() Türk hükûmeti 11 Nisan 1936'da Lausanne (Lozan) Boğazlar Sözleşmesi'ne taraf olan devletlere birer nota göndererek sözleşmenin değiştirilmesi teklifini tekrarlamış, bunun üzerine 22 Haziran 1936'da İsviçre'nin Montreux kentine bir konferans düzenlenmiştir ![]() Montreux Boğazlar Sözleşmesi (175) , 20 Temmuz 1936'da Türkiye, İngiltere, Fransa, Sovyetler Birliği, Japonya, Romanya, Bulgaristan, Yunanistan ve Yugoslavya arasında imzalanmıştır ![]() ![]() Montreux Sözleţmesi ile;Boğazlar Komisyonu kaldırılmıştır ![]() ![]() ![]() Ayrıca Boğazlardan geçiş ve seyrü sefer, Türkiye'nin ve Karadeniz'e sahili olan devletlerin güvenliği sağlanacak şekilde düzenlenmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() Karadeniz'e sahili olmayan devletlerin, Karadeniz'e geçebilecek savaş gemileri cinsi, büyüklüğü ve tonajı sınırlandırılmıştır ![]() ![]() Sözleşmenin süresi 20 yılla sınırlandırılmakla birlikte taraf devletlerden hiçbirisi süre sonunda sözleşmenin feshi yönünde bir talepte bulunmadıklarından, sözleşme hala yürürlüktedir ![]() Türkiye'nin Montreux Sözleşmesi'yle, Boğazlar üzerinde hâkimiyetini tesis etmesi, milletlerarası münasebetlerde prestijini artırmıştır ![]() ![]() Sözleşmeyle oluşan Türk-İngiliz yakınlaşması Sovyetleri rahatsız etmiş ve Türk-Sovyet münasebetlerinde soğukluk meydana gelmiştir ![]() ı-Türk-Fransız Münasebetleri ve Hatay Meselesi : Lozan'dan arta kalan Osmanlı Borçları Meselesi'nin 1933'te yapılan bir antlaşma ile halledilmesi, Türk-Fransız münasebetlerinin dostane bir mahiyet kazanmasına sebep olmuştu ![]() ![]() İskenderun Sancak'ı, ekseriyetinin Türk olması nedeniyle Misak-ı Millî sınırları içinde idi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Fransa'nın, 9 Eylül 1936'da Suriye'ye bağımsızlığının verilmesi yönünde bir antlaşma yapması, Suriye sınırları içinde yer alan sancak meselesinin tekrar gündeme gelmesine yol açmıştır ![]() ![]() ![]() Türkiye, 9 Ekim 1936'da Fransa'ya verdiği bir notada Suriye'ye yapıldığı gibi İskenderun Sancağına da bağımsızlık verilmesini talep etti ![]() ![]() ![]() Türkiye, Sancak Meselesi'ne büyük önem vermiştir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 14-16 Aralık 1936'da toplanan Milletler Cemiyeti, Sancak Meselesi için üç kişilik gözlemci heyeti tayin etti ![]() ![]() Bu yeni statüye göre;İskenderun ve Antakya iç işlerinde tam bağımsız, fakat dışişlerinde Suriye'ye bağlı kalacak, ayrı bir anayasası olacak, resmî dili ise Türkçe olacaktı ![]() ![]() ![]() ![]() 1937 yılında, yeni sistem Sancak Meselesi'ni tamamen halledememiş, birtakım sıkıntıların meydana gelmesine neden olmuştu ![]() ![]() Fransızlar ise Sancak'taki Arapları ve diğer azınlıkları kışkırtma yoluna gitti ![]() ![]() ![]() ![]() Avrupa'nın içinde bulunduğu gerginliğin artması ve İkinci Dünya Savaşının eşiğine gelinmesi, Fransa'yı Hatay Meselesi'nde Türkiye'ye karşı daha yumuşak bir politika takip etmesine sebep olmuştur ![]() ![]() ![]() ![]() Sancak'ta Ağustos 1938'de yapılan seçimlerde,Türk topluluğu 40 milletvekilliğinden 22'sini kazanmıştır ![]() 2 Eylül 1938'de toplanan Sancak Meclisi, İskenderun Sancak'ına Türkçe adıyla "Hatay Devleti" ismini vermiştir ![]() Hatay Meselesi'nin halledilmesinden sonra Türk-Fransız münasebetleri hızlı bir şekilde gelişme göstermiştir ![]() ![]() Nihayet, 29 Haziran 1939'da son toplantısını yapan Hatay Meclisi oy birliği ile ana vatana katılmaya karar vermiştir ![]() Hatay'ın kazanılmasında, Avrupa'nın içinde bulunduğu buhranlı dönemin etkisi, İngiltere'nin Türkiye'yi destekler mahiyette tavır alması önemli faktörler olarak gösterilebilir ![]() ![]() 6-Türk İnkılâbının Dayandığı İlkeler: Atatürk, devlet adamı, başkumandan ve fikir adamı olarak temayüz etmiştir ![]() ![]() ![]() Tarihî gelişmelerin meydana getirdiği Türk inkılâbı, bir fikir ve idealin başarıya ulaşmış hâlidir ![]() ![]() ![]() Atatürkçülüğün temel ilkeleri olarak değerlendirilen altı ilkenin doğup gelişmesi Türk İnkılâbının başlangıç safhasında olmamıştır ![]() ![]() ![]() ![]() Türk inkılâbının amacı; Millî modernleşmeyi sağlamak Türk, toplumuna yeni bir şekil ve anlayış kazandırmaktır ![]() ![]() ![]() ![]() Altı Atatürk İlkesi'nin yanı sıra bu ilkeleri tamamlayıcı nitelikteki "Millî hâkimiyet", "Millî bağımsızlık" ve "Millî birlik" ilkeleri Türkiye Cumhuriyeti'nin temelinde varolan unsurlardandır ![]() ![]() a-Millî Hâkimiyet: Millî hâkimiyet, milletin kendi kendini idare etmesi, kendine hükmedecek heyeti seçmesidir ![]() ![]() ![]() Batı menşeli olan "millî hâkimiyet" kavramı siyasî hayatımıza Millî Mücadele ile birlikte girmiştir ![]() ![]() ![]() Mustafa Kemal Paşanın Samsun'dan sadarete gönderdiği 22 Mayıs 1919 tarihli raporda yer alan "Millet, Millî hâkimiyet esasını ve Türk milliyetçiliğini kabul etmiştir ![]() ![]() Amasya Tamimi ile Erzurum ve Sivas Kongrelerinde ortaya çıkan ana fikir ise "Hâkimiyet-i Millîye'ye müstenid bilâ kaydü şart müstakil yeni bir Türk devleti tesis etmek" şekliyle tespit edilmiş ve bu ideal ilk BMM'nin açılmasıyla yeni devletin temelini oluşturmuştur ![]() ![]() Toplumda en yüksek hürriyetin,en büyük eşitlik ve adaletin sağlanması, istikrarı ve korunması ancak ve ancak tam ve kesin anlamıyla Millî hâkimiyeti sağlamış bulunmasıyla devamlılık kazanır ![]() ![]() Mustafa Kemal Paţa'ya göre "Toplumda en yüksek hürriyetin, en yüksek eţitlik ve adaletin devamlı şekilde sağlanması ve korunması ancak ve ancak tam ve kat'i manasıyla Millî hâkimiyetin kurulmuş olmasına bağlıdır ![]() ![]() b-Millî Bağımsızlık(İstiklâl-i tam) : Siyasî anlamda bağımsızlık, bir başka devlete veya milletler arası herhangi bir kuruluşa bağlı bulunmamak demektir ![]() ![]() ![]() Mustafa Kemal Paşa'nın bağımsızlık anlayışı kayıtsız ve şartsız bir şekilde bağımsızlıktır: "İstiklal-i tam, denildiği zaman, bittabi siyasî, malî, iktisadî, adlî, askerî, harsî ve ilah her hususta İstiklâl-i tam ve serbest-i tam demektir ![]() ![]() "İstiklâl-i tam, bizim bugün tercih ettiğimiz vazifenin ruh-ı aslisidir ![]() ![]() Batının emperyalist devletlerine karşı girişilen Millî Mücadele Hareketi'nin temelinde Türk milletinin bağımsızlığını kazanma arzusu yatar ![]() ![]() ![]() Misak-ı Millî'nin öngördüğü tam bağımsızlık fikrinin askerî ve siyasî başarılar neticesinde elde edilmesiyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti,bağımsızlık anlayışımızın korunması ile ilelebet yaşayacaktır ![]() c-Millî Birlik: "Millî birlik ve beraberlik, milletçe, bir arada yaşamayı ve bütünlüğü ifade eder ![]() ![]() Millî birlik ve beraberlik, milliyetçilik ilkesinin doğal bir sonucu, milliyetçilik ilkesinin öngördüğü ortak amaçların bir görünümüdür ![]() ![]() Mustafa Kemal Paşa, millî birliğin taşıdığı anlamı şu şekilde ifade etmiştir: "Bir yurdun en değerli varlığı, yurttaşlar arasında ulusal birlik, iyi geçinme ve çalışkanlık duygusu ve kabiliyetlerinin olgunluğudur ![]() ![]() ![]() "Seneler geçtikçe, millî ideal verimleri güvenli çalışmada, ilerleme hevesinde millî birlik ve millî irade şeklinde daha iyi gözlere çarpmaktadır ![]() ![]() Görüldüğü gibi Mustafa Kemal Paşa, yeni kurduğu devletin de ancak bütün fertleri ile birlikte modernleşmenin gerçekleştirilebileceğini daima vurgulamıştır ![]() Bunun yanında millet bilincinin ve millet olma duygusunun kuvvetlenmesi ise ancak Türk kültürünün, Türk tarihinin millî bir zemine oturtulmasının gerçekleştirilmesi ile başarıya ulaşacağına inanmaktadır ![]() ![]() Millî birliğin gerçekleşmesi için Türkiye Cumhuriyeti Devleti çatısı altında toplanan insanların önce ne oldukları bilincine varmaları, hangi ortak kültürden geldiklerini bilmeleri lazımdır ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|