Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Siyasal Bilgiler / Hukuk

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bilimlergündem, siyasal

Siyasal Bilimler-Gündem 21

Eski 10-09-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Siyasal Bilimler-Gündem 21



Gündem 21 Nedir?

Gündem 21, kalkınma ve çevre arasında denge kurulmasını hedefleyen “sürdürülebilir gelişme” kavramının yaşama geçirilmesine yönelik, küresel uzlaşmanın ve politik taahhütlerin en üst düzeydeki ifadesi olan bir eylem planıdır
Gelecek yüzyıla açılan yolda “sürdürülebilir gelişme” konulu Gündem 21'in çıkış noktası, Haziran 1992'de Rio de Janeiro'da yapılan ve “Yeryüzü Zirvesi” olarak adlandırılan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı'dır
Dünya çevre hareketi açısından bir dönüm noktası niteliğini taşıyan Rio Konferansı, yalnızca “sürdürülebilir gelişme” kavramını yaşantımıza sokmakla kalmayarak, katılımcı mekanizmaların ve süreçlerin önce Birleşmiş Milletler'ce, ardından da tüm hükümetler ve diğer kurum ve kuruluşlarca benimsenmesini (ya da en azından dikkate alınmasını) sağlamıştır
Konferans'ta, aralarında Gündem 21'in de bulunduğu beş uluslararası belge kabul edilmiştir
Kısa bir süre içinde Birleşmiş Milletler'in en tanınmış belgelerinden biri durumuna gelen Gündem 21:
 Kalkınma ve çevre arasında denge kurulmasını hedefleyen “sürdürülebilir gelişme” kavramının yaşama geçirilmesine yönelik bir eylem planı niteliğindedir

 İnsanlığın temel gereksinimlerinin karşılanmasını, yaşam standartlarının iyileştirilmesini, ekosistemlerin daha iyi korunmasını ve yönetilmesini amaçlamaktadır

 Bir yandan günümüzün ağırlıklı sorunlarının üstesinden gelmeyi, öte yandan da dünyamızı gelecek yüzyılın tehditlerine karşı hazırlamayı, bir başka ifadeyle, “21 yüzyılın gündemi”ni oluşturmayı hedeflemektedir

Gündem 21 üç ana ve bir tamamlayıcı kısımdan oluşmakta ve toplam 40 bölümü içermektedir
Gündem 21, “İnsanlık, tarihsel bir dönüm noktasındadır”, cümlesiyle açılmaktadır Uluslar arasında ve ulusların kendi içindeki eşitsizliklere, giderek artan yoksulluk, açlık, hastalıklar ve cehalete, ekosistemlerdeki süregiden kötüleşmeye dikkat çekilmektedir
Çıkış yolu olarak ise Gündem 21, daha güvenli bir geleceğe giden yolun yapı taşlarının döşenmesini sağlayacak küresel ortaklık kavramını gündeme getirmektedir
Bu kavram ile birlikte, tüm dünyada geleneksel “yönetim” anlayışı, yerini “yönetişim” (governance) olarak ifade edilen, katılımcılığa ve ortaklıklara dayalı yeni bir yaklaşıma bırakmaya başlamıştır Bu yeni yaklaşım kapsamında yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve diğer yerel aktörler, uluslararası topluluk ve merkezi yönetimler tarafından “ortaklar” olarak görülmeye başlamıştır
1992 Rio “Yeryüzü Zirvesi”nden başlayarak, 1994 Kahire Nüfus ve Kalkınma Konferansı, 1995 Kopenhag Sosyal Gelişme Konferansı, 1995 Pekin Dördüncü Dünya Kadın Konferansı ve son olarak 1996 İstanbul Habitat II “Kent Zirvesi”ne uzanan küresel Birleşmiş Milletler konferansları ve diğer zirveler “küresel ortaklık” ilkelerinin tüm dünyada kabul görmesini sağlamıştır
Gündem 21’in temel yaklaşımı, tüm program alanlarına yönelik finansman politikalarının belirlenmesi, yeni kaynakların yaratılması, uygulanabilir teknik ve ekonomik araçların belirlenmesi, merkezi yönetim-yerel yönetim ilişkilerinin desantralizasyon anlayışı doğrultusunda güçlendirilmesi, hükümet ve hükümet dışı kuruluşlar arasında işbirliğinin geliştirilmesi ve halkın etkin katılımının sağlanması gibi öncelikler üzerine bina edilmiştir
Gündem 21’de yer alan tüm program alanlarının başarıyla uygulanabilmesinin gereği ve önkoşulu olarak, “çok-aktörlülük” ve “toplumsal uzlaşma” aranması getirilmektedir Bu bağlamda, Rio Deklarasyonu ve Gündem 21’in belirleyici özelliklerinin başında, “toplumsal uzlaşma olmadan sürdürülebilir kalkınma hedefine ulaşılamaz” görüşü gelmektedir
21 yüzyıla doğru…
Gündem 21’in çıkış noktası, bir yandan günümüzün ağırlıklı sorunlarının üstesinden gelmeye çalışırken, öte yandan da dünyamızı gelecek yüzyılın tehditlerine karşı hazırlamak, bir başka ifadeyle, “21 yüzyılın gündemi”ni oluşturmaktır
Çevre sorunlarının tüm dünyada gündemin üst sıralarında yer almaya başladığı 20 yüzyılın son çeyreği, insanlık için oldukça karamsar ve ürkütücü bir geleceğin resmedilmeye başlandığı bir dönemi nitelemektedir Giderek kirlenen, doğal kaynakları hesapsızca tüketilen bir dünyada sürekli artan çevresel bozulmaya ve bu bağlamda çölleşme, ormansızlaşma, asit yağmurları, küresel ısınma, ozon tabakasının aşınması gibi gelişmelere dikkat çekilmeye başlanmıştır
Aynı dönemde, çevre sorunlarının, dünyadaki nüfus patlamasını ve giderek artan yoksulluk ile uluslararası eşitsizliği de içerecek şekilde, geniş bir bakış açısı ile ele alınması zorunluluğu vurgulanmaya başlanmıştır
İnsanlığın çıkış yolu, çevresel gelişme ile ekonomik kalkınma arasındaki yaşamsal köprünün kurulmasına ve gelişmenin “sürdürülebilir” olmasına bağlanmıştır
Bu dönemde Dünya, “sürdürülebilirlik” kavramı ile tanışırken, bunun yaşama geçirilmesine yönelik süreçler de gözden geçirilmeye başlanmıştır
Çevrenin korunması ve kirliliğin önlenmesi ve “sürdürülebilir gelişme” ilkesinin yaşama geçirilmesinin ancak “yerinden” çözümlerle mümkün olacağı, giderek daha iyi anlaşılmaya başlanmıştır
“Çevre”nin en geniş katılımcılık gerektiren alan olduğu, genel bir kabul görmeye başlamıştır
Çevre korumanın doğasında toplumsallaşma olduğu ve doğrudan katılım ve demokratikleşme ile ilgili bir alan olduğu, bu bağlamda, özünde demokratikleşmeyi ve kentsel hakları savunmayı gerektirdiği, açıkça ifade edilmeye başlanmıştır
Bu gelişmelere paralel olarak, dünya ölçeğinde bir başka heyecan verici süreç yaşanmaya başlamıştır
Birleşmiş Milletler' in tek muhatap olarak merkezi yönetimleri görme politikasının iflas etmesi karşısında, uluslararası topluluk çözümü yerel yönetimlere ve hükümet-dışı kuruluşlara yönelmekte bulmuştur
Bu süreç, yerel yönetimlerin ve sivil toplum kuruluşlarının uluslararası düzeyde etkin ve vazgeçilmez “ortaklar” olarak kabul görmeye başlamasını sağlamıştır
Dünyada demokratikleşme sürecinin en güçlü araçlarından olan yerel yönetimlerde yeniden yapılanma önem kazanmış ve yerel düzeyde kurumsallaşma, uluslararası topluluğun ve ulusların dikkatini giderek daha çok çekmeye başlamıştır
Demokratik uygulamaların, çoğulcu ve katılımcı politikaların en somut biçimde gerçekleşme olanağını ve ortamını bulduğu yerel yönetimlerin, 2000’li yıllara yepyeni bir anlayışla hazırlanmalarının önemi giderek daha iyi anlaşılmaya başlanmıştır
Yeni bir yüzyıla girerken, özerk, katılımcı, saydam ve etkin yerel yönetimlere olan gereksinim giderek kendini göstermeye başlamıştır
Yerel yönetimlerin yeniden yapılanması ve yerel yönetimlerin demokratikleşme sürecine katkılarını arttırabilme mekanizmalarının oluşması için çalışmalar hızlanmıştır
“Sürdürülebilir gelişme” ilkesine ağırlık veren ülkelerde, kendilerine özgü ve toplumsal yapılarının gereklerine uygun bir “toplumsal uzlaşma” modeli tartışılmaya, şekillenmeye başlamıştır Toplumsal uzlaşmada çözümler “katılımcı” ve “çok-aktörlü” bir anlayışla ele alınmaya başlanmış, kısaca, “yönetsel katılım” ve “toplumsal katılım” büyük önem kazanmıştır
1992 Rio de Janeiro “Yeryüzü Zirvesi”nden başlayarak, 1994 Kahire Nüfus ve Kalkınma Konferansı, 1995 Kopenhag Sosyal Gelişme Konferansı, 1995 Pekin Dördüncü Dünya Kadın Konferansı ve son olarak 1996 İstanbul Habitat II “Kent Zirvesi”ne uzanan küresel Birleşmiş Milletler konferansları ve diğer zirveler “küresel ortaklık” ilkelerinin tüm dünyada kabul görmesini sağlamış ve hükümetler-arası kararların demokratikleşmesinin uluslararası dayanaklarını oluşturmuştur

“Sürdürülebilir Gelişme” Nedir?

Gündem 21'in dayanağı olan “sürdürülebilir gelişme” kavramının temelleri, Rio'dan 20 yıl önce, Haziran 1972'de Stockholm'de yapılan “İnsan Çevresi” Konferansı sırasında atılmıştır Stockholm Bildirgesi'nde, çevrenin “taşıma kapasitesi”ne dikkat çeken, kaynak kullanımında kuşaklar-arası hakkaniyeti gözeten, ekonomik ve sosyal gelişmenin çevre ile bağlantısını kuran ve kalkınma ile çevrenin birlikteliğini vurgulayan ilkeler, “sürdürülebilir gelişme” kavramının temel dayanaklarını ortaya koymuştur
1987 yılında Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu tarafından yayınlanan “Ortak Geleceğimiz” başlıklı, Komisyon Başkanı’nın adıyla, “Brundtland Raporu” olarak bilinen ünlü raporda, giderek ağırlaşan çevresel sorunlar karşısında, insanlığın çıkış yolu olarak, çevresel gelişme ile ekonomik kalkınma arasındaki yaşamsal köprünün kurulması ve gelişmenin “sürdürülebilir” olması gösterilmektedir
“Sürdürülebilir gelişme, bugünün gereksinim ve beklentilerini, gelecek kuşakların gereksinim ve beklentilerini karşılama olanaklarından ödün vermeksizin karşılamaktır” (Brundtland Raporu)
Brundtland Raporu’nda getirilen “sürdürülebilirlik” tanımı, bugün için de geçerliliğini büyük ölçüde korumaktadır
“Sürdürülebilir gelişme olgusunun merkezinde insanlar yer almaktadır İnsanlar, doğa ile uyum içerisinde, sağlıklı ve üretken bir yaşam sürdürmek hakkına sahiptir” (Rio Bildirgesi)
Rio Konferansı’ndan bu yana, Gündem 21'in dayanağı olan “sürdürülebilir gelişme” kavramı üzerinde yoğun tartışmalar yaşanmaktadır Bugünkü gelişmişlik düzeylerine erişebilmek için doğal kaynaklarını hesapsızca kullanmış olan ve günümüzdeki çevre sorunlarının çok büyük bir bölümüne yol açan ülkeler ile gelişmekte olan, hızlı bir kentleşme sürecinin ağırlığı altında ezilen ve gelişmek için doğal kaynaklarını hızla tüketen ülkeler arasında “sürdürülebilir gelişme” konusunda keskin görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştır
“Sürdürülebilir gelişmenin amacı, insanlığın temel gereksinimlerinin karşılanması, herkes için yaşam standardının iyileştirilmesi ve güvenli bir geleceğin sağlanmasıdır” (Yeryüzü Konseyi, taslak “ Yeryüzü Şartı”)
Bugün gelinen noktada, çevrenin korunması, ekonomik gelişme ve sosyal hakkaniyetin, sürdürülebilir gelişmenin sacayağını oluşturduğu yönünde bir görüş birliği oluştuğu söylenebilir
“Günümüzde ve gelecekte bütün insanların eşit paylaşacakları refahı sağlayacak bir araç olan sürdürülebilir gelişme, nüfus, kaynaklar, çevre ve kalkınma arasındaki karşılıklı ilişkilerin tam olarak bilinmesini, uygun şekilde düzenlenmesini ve bunlar arasında uyumlu, dinamik bir denge kurulmasını gerektirmektedir” (Kahire Eylem Planı, Bölüm II)
“İnsan-merkezli sürdürülebilir gelişmenin önkoşulu, kadın-erkek arasında eşitliğe dayalı yeni bir ortaklık oluşturulmasıdır” (Pekin Eylem Planı, Bölüm I)
“Demokratik, insan haklarına saygılı, saydam, katılımcı ve halka hesap veren yönetimler ile sivil toplumun etkin katılımı, sürdürülebilir gelişmenin gerçekleşebilmesinin vazgeçilmez temelleridir” (Habitat Gündemi, Bölüm I)
Rio’yu izleyen Kahire, Kopenhag, Pekin ve İstanbul Birleşmiş Milletler konferanslarının tümünde, “Ekonomik gelişme, sosyal gelişme ve çevrenin korunmasının, sürdürülebilir gelişmenin birbirine bağlı ve karşılıklı olarak birbirlerini destekleyen bölümleri olduğu” inancı vurgulanmaktadır
“Sürdürülebilir gelişme, temel çevresel, sosyal ve ekonomik hizmetlerin, bu hizmetlerin dayandığı ekolojik ve toplumsal sistemlerin varlığını tehdit etmeksizin, herkese sunulabildiği gelişme olarak tanımlanabilir Sürdürülebilir gelişme, yaşayan ve gelecekte yaşayacak olan tüm insanların, mevcut çevresel sınırlar dahilinde, sosyal ve ekonomik gelişmeye adil olarak katılmalarını sağlayabilmek için gerekli olan üretim ve tüketim tarzlarındaki değişimlerle ilgilidir” (ICLEI)
Rio’dan İstanbul’a
“Gündem 21’in başarıyla uygulanmasından öncelikle ve esas olarak hükümetler sorumludur Ulusal stratejiler, planlar, politikalar ve işlemler bu hedefe ulaşmada yaşamsal bir öneme sahiptir Uluslararası işbirliği, bu türden ulusal çabaları desteklemeli ve katkıda bulunmalıdır Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler sistemi temel bir role sahiptir Diğer uluslararası, bölgesel ve alt-bölgesel kuruluşlar da bu çabaları desteklemeye davet edilmektedirler Bu sürece, geniş anlamıyla halkın katılımı ve hükümet-dışı kuruluşlar ile diğer grupların etkin bir biçimde dahil olmaları sağlanmalıdır” (Gündem 21, Giriş)
--------------------------------------------------------------------------------
“Hükümetler, yaşlıların kendi hür iradeleriyle, sağlıklı ve üretken bir yaşam sürmelerini sağlamaya ve yaşamları boyunca toplumun çıkarları doğrultusunda kazanmış oldukları beceri ve yetenekleri tam olarak kullanmaya yönelik koşulları güvence altına almalıdırlar” (Kahire, Bölüm VI)
--------------------------------------------------------------------------------
“Sürdürülebilir ekonomik büyüme, sosyal gelişme, çevrenin korunması ve sosyal adalet temelinde yoksulluğun ortadan kaldırılmasını, kadınların ekonomik ve sosyal gelişme sürecinde yer almalarını, fırsat eşitliğini ve kadınların ve erkeklerin, insan-merkezli sürdürülebilir gelişmenin hem uygulayıcıları hem de yararlanıcıları olarak, tam ve eşit katılımını gerektirir” (Pekin Bildirgesi)
--------------------------------------------------------------------------------
“Gençlik, günlük yaşamları üzerinde doğrudan etkisi olan kalkınma faaliyetlerinin planlanması, uygulanması ve değerlendirilmesi sürecine aktif olarak katılmalıdır” (Kahire, Bölüm VI)
--------------------------------------------------------------------------------
“Uygulamanın her düzeyinde… hükümetler, yerel yönetimler, hükümet-dışı kuruluşlar ve özellikle gönüllü kuruluşlar ve Gündem 21’de belirtilen diğer kuruluşlar, medya, aileler ve bireyleri kapsayan ortaklık kurulması vazgeçilmez bir zorunluluktur” (Kopenhag Eylem Planı, Bölüm V)
--------------------------------------------------------------------------------
“Küresel eylem planının, özel bölgesel koşulları ve öncelikleri gözönüne alarak, ulusal planlar ve yerel gündemler arasında bağlantı ve ilişki kurması sağlanmalıdır Bu bağlantı ve ilişkilerin tanımı ve düzenlenmesinde, Çevre ve Gelişme konulu Rio de Janeiro Konferansı'nda kabul edilen küresel Gündem 21 çerçevesindeki Yerel Gündem 21 programlarının uygulanmasında yerel yönetimlerin kazandığı deneyim gözönüne alınmalıdır” (WACLA – Dünya Kentler ve Yerel Yönetimler Kurultayı Bildirgesi)
--------------------------------------------------------------------------------
“Yapabilir kılma stratejisi ve ortaklık ve katılım ilkelerini, taahhütlerimizi gerçekleştirmek için en demokratik ve etkin yaklaşım olarak kabul ediyoruz Yerel yönetimleri Habitat Gündemi’nin uygulanmasında en yakın ve temel ortaklarımız olarak görerek, her ülkenin yasal çerçevesi dahilinde, demokratik yerel yönetimler yoluyla desantralizasyonu teşvik etmeli, yerel yönetimlerin mali ve kurumsal kapasitelerini geliştirmeli, bir yandan da, her düzeydeki yönetimden beklenen saydam, hesap veren ve halkın gereksinimlerine duyarlı olan bir yapıda olmalarını sağlamalıyız” (Habitat II İstanbul Bildirgesi)
--------------------------------------------------------------------------------
“Bizler, kentler ve kasabalar olarak, görüyoruz ki, sürdürülebilir gelişme kavramı yaşam standardımızı doğanın taşıma kapasitesine bağlı olarak oluşturabilmemiz konusunda yardımcı olmaktadır Amacımız, sosyal adalete, sürdürülebilir ekonomilere ve çevresel sürdürülebilirliğe ulaşmaktır Sosyal adalet ise, çevresel sürdürülebilirliği gerektiren ekonomik sürdürülebilirlik ve eşitlik üzerine bina edilmek zorundadır” (Aalborg Şartı)

“Yönetim”den “Yönetişim”e…

Dünya’da Gündem 21’e giden yolun yapı taşları döşenirken, geleneksel “yönetim” anlayışının yerini, katılımcılığa ve ortaklıklara dayalı “çok aktörlü yönetim” olarak tanımlanan yeni bir yönetim anlayışının almaya başladığı görülmektedir Bu yeni yaklaşım kapsamında, çok-aktörlü yönetimi niteleyen “yönetişim” (governance) kavramına içerik kazandırılmaya çalışılmaktadır
Yönetimden “yönetişim”e geçiş süreci, hiyerarşik, tepedenci, emredici, “ben bilirim”ci, köstekleyici yapılanma yerine, yönlendirici, destekleyici, “yapabilir kılıcı”, yatay, saydam, hesap vermeye ve demokratik denetime açık, tabana dayalı, gücünü halktan alan, desantralize ve katılımcı politikalar, kurumlar ve hareketler üstüne oturan yeni bir ilişkiler sisteminin geliştirilmesini gerekli kılmaktadır
Bu yeni ilişkiler sistemi, uygulamada, birbirini etkileyen ve kesişen, birbirini desteklediği ve güçlendirdiği kadar birbiriyle çelişen ve çatışan, çapraşık ve çok yönlü bağlantıları olan bir ilişkiler “yumağını” nitelemektedir Bununla birlikte, yeni “yönetişim” ilişkilerinin, yatay ve düşey olarak içiçe geçen başlıca üç düzeyde yoğunlaştığı görülmektedir

1 Merkez-yerel ilişkileri

Günümüzde bu ilişkiler, geleneksel desantralizasyon anlayışı kapsamındaki merkezden yerele yetki ve kaynakların aktarılması anlayışından farklılık göstermektedir Yerel yönetimlerin “yönetişim” anlayışına göre yeniden yapılanması bağlamında, görev, yetki ve kaynak paylaşımında yeni bir dengenin sağlanması gerekmektedir Bundan böyle, bir “yetki devri” değil, kurumlar-arası bir “yetki paylaşımı” söz konusu olmalıdır Sorumluluğun, dengeli bir biçimde, her iki yönetim kademesince de üstlenilmesi gerekmektedir
Bu yeni yaklaşım kapsamında, başta yerel yönetimler olmak üzere, yerel aktörlerin, merkezi yönetim tarafından “ortaklar” olarak görülmesi, demokratik katılım ve sorumluluk paylaşımı açısından yaşamsal bir önem taşımaktadır
Bu ilişkilerin geliştirilmesi açısından, merkezi yönetimden, özellikle, kapsamlı bir yerel yönetim reformunun altyapısını oluşturacak yasal ve kurumsal çerçevenin geliştirilmesine öncülük etmesi ve desantralize bir yönetim anlayışının gereği olan yetkilendirici, olanaklı kılıcı, yönlendirici ve destekleyici bir rol üstlenmesi beklenmektedir
2 Yerel-yerel ilişkiler

Yeni “yönetişim” yaklaşımı, yerel düzeydeki ilişkilerin niteliğini de değiştirmiş ve “birlikte yönetim” anlayışına doğru bir süreç başlatmıştır
Bu süreç, yerel yönetimler ile sivil toplum kuruluşları ve diğer yerel ortaklar arasında yatay ve demokratik bir biçimde örgütlenmiş, hiyerarşik olmayan (ya da, “dikey hiyerarşi” yerine “yatay hiyerarşi” niteliğini taşıyan) ilişkiler kurulmasını sağlamaktadır
Bu ilişkiler, geniş anlamda sivil toplum kuruluşları olarak ifade edilen ve dernekler, vakıflar, özel sektör kuruluşları, sendikalar, meslek kuruluşları, akademik kuruluşlar, basın-yayın kuruluşları ve diğer hükümet-dışı kurum ve kuruluşları ve yurttaş girişimlerini kapsayacak şekilde, geniş bir yelpazeye yayılmaktadır Böylelikle, belde halkının gücüne dayalı, yerel aktörler ile işbirliğine ve “eşit ortaklıklar”a açık, demokratik ve katılımcı bir yönetim anlayışının gelişmesi ve yerleşmesi yönünde kalıcı adımlar atılabilmektedir

3 Uluslararası ilişkiler

Uluslararası ilişkilerin niteliği, yakın bir geçmişin yalnızca ulusal hükümetler düzeyinde kurulan geleneksel ilişkilerinden oldukça farklılaşmıştır Günümüzde uluslararası düzeydeki ilişkiler, Birleşmiş Milletler belgelerinde yer almaya başladığı şekliyle, “ulusal hükümetler, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve uluslararası topluluk” arasında bir “küresel ortaklık” kurulması yönünde gelişmeye başlamıştır
Yerel yönetimler, giderek artan bir şekilde, uluslararası yerel yönetim kuruluşları aracılığıyla ya da doğrudan, uluslararası işbirliği ve dayanışma faaliyetlerini yürütmektedirler Bu yönde yerel yönetimlerin kendi başlarına ya da belediye birlikleri aracılığıyla gösterdikleri çabalar, küresel ölçekte, Uluslararası Yerel Yönetimler Birliği (IULA) ve Uluslararası Yerel Çevre Girişimleri Konseyi (ICLEI) gibi kuruluşlarca desteklenmektedir

Gündem 21’in Bölüm Başlıkları

KISIM I: SOSYAL VE EKONOMİK BOYUTLAR

Bölüm 1: Giriş
Bölüm 2: Gelişmekte olan ülkelerde sürdürülebilir gelişmenin hızlandırılması için uluslararası işbirliği
Bölüm 3: Yoksullukla mücadele
Bölüm 4: Tüketim alışkanlıklarının değiştirilmesi
Bölüm 5: Demografik dinamikler ve sürdürülebilirlik
Bölüm 6: İnsan sağlığının korunması ve kollanması
Bölüm 7: Sürdürülebilir insan yerleşimleri gelişmesinin desteklenmesi
Bölüm 8: Karar alma sürecinde çevre ve kalkınmanın bütünleştirilmesi

KISIM II: KALKINMA İÇİN KAYNAKLARIN KORUNMASI VE YÖNETİMİ

Bölüm 9: Atmosferin korunması
Bölüm 10: Toprak kaynaklarının planlanması ve yönetimine bütünleşik yaklaşım
Bölüm 11: Ormansızlaşma ile mücadele
Bölüm 12: Hassas ekosistemlerin yönetimi: çölleşme ve kuraklık ile mücadele
Bölüm 13: Hassas ekosistemlerin yönetimi: dağların sürdürülebilir gelişmesi
Bölüm 14: Sürdürülebilir tarımın ve kırsal kalkınmanın desteklenmesi
Bölüm 15: Biyolojik çeşitliliğin korunması
Bölüm 16: Biyoteknolojinin çevresel açıdan sağlıklı bir şekilde yönetimi
Bölüm 17: Okyanusların, kapalı ve yarı-kapalı denizler de dahil olmak üzere her türlü denizin ve kıyı alanların korunması ve bunların canlı kaynaklarının korunması, rasyonel kullanımı ve geliştirilmesi
Bölüm 18: Tatlısu kaynaklarının temini ve kalitesinin korunması: Su kaynaklarının geliştirilmesi, yönetimi ve kullanımında bütünleşik yaklaşımların uygulanması
Bölüm 19: Zehirli ve tehlikeli ürünlerin yasadışı uluslararası dolaşımı dahil olmak üzere, zehirli kimyasal maddelerin çevresel açıdan sağlıklı bir şekilde yönetimi
Bölüm 20: Tehlikeli atıkların yasadışı uluslararası dolaşımı dahil olmak üzere, tehlikeli atıkların çevresel açıdan sağlıklı bir şekilde yönetimi
Bölüm 21: Katı atıkların ve atıksuların çevresel açıdan sağlıklı bir şekilde yönetimi
Bölüm 22: Radyoaktif atıkların güvenli ve çevresel açıdan sağlıklı bir şekilde yönetimi

KISIM III: TEMEL GRUPLARIN ROLLERİNİN GELİŞTİRİLMESİ

Bölüm 23: Başlangıç
Bölüm 24: Sürdürülebilir ve hakkaniyetli gelişme yönünde kadınlar için küresel eylem
Bölüm 25: Sürdürülebilir gelişmede çocuklar ve gençlik
Bölüm 26: Yerli halkların ve toplulukların rollerinin tanınması ve güçlendirilmesi
Bölüm 27: Hükümet-dışı kuruluşların rolünün güçlendirilmesi
Bölüm 28: Gündem 21'in desteklenmesinde yerel yönetimlerin girişimleri
Bölüm 29: İşçilerin ve işçi sendikalarının rolünün güçlendirilmesi
Bölüm 30: İş çevrelerinin ve sanayinin rolünün güçlendirilmesi
Bölüm 31: Bilimsel ve teknolojik topluluk
Bölüm 32: Çiftçilerin rolünün güçlendirilmesi

KISIM IV: UYGULAMA ARAÇLARI

Bölüm 33: Mali kaynaklar ve mekanizmalar
Bölüm 34: Çevresel açıdan sağlıklı teknolojinin transferi, işbirliği ve kapasite geliştirilmesi
Bölüm 35: Sürdürülebilir gelişme için bilim
Bölüm 36: Öğretimin, kamu duyarlılığının ve eğitimin özendirilmesi
Bölüm 37: Kapasite geliştirmeye yönelik ulusal mekanizmalar ve uluslararası işbirliği
Bölüm 38: Uluslararası kurumsal düzenlemeler
Bölüm 39: Uluslararası hukuki araçlar ve mekanizmalar
Bölüm 40: Karar alma sürecinde bilgi

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.