Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Siyasal Bilgiler / Hukuk

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
fikirleri, jön, siyasi, türklerin

Jön Türklerin Siyasi Fikirleri

Eski 10-09-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Jön Türklerin Siyasi Fikirleri



FİKİRLERİJÖN TÜRKLER’İN SİYASİ FİKİRLERİ
(Şerif MARDİN)

Yazar Şerif MARDİN’in “Jön Türkler’in Siyasi Fikirleri” adlı bu eserinde Jön Türkler ve bunların sahip olduğu fikirler, düşünceler ve bunların kaynakları hakkında son derece güzel bilgiler elde etmek mümkün 1964 yılında ilk baskısı yapılan bu eseri bir dizinin parçası olarak görmek yapıtın anlamını en iyi şekilde değerlendirecek bir yaklaşım Şerif MARDİN’e göre
Yazar bu eserini hazırlarken iki büyük engelle karşılaşmış eserinden anladığıma görebu engellerden ilki; konu hakkındaki birikimin, bilginin, son derece cılız olması, diğeri ise var olan bu sınırlı bilgilerin oldukça sistemsiz olması Sistemsizlik Ayrıca yazar bu eseri yazmadan önce kaynak toplamak için okuduğu eserlerden sonuç çıkaramadığını belirtiyor
İşte tüm bu olumsuz şartlar çerçevesinde Şerif MARDİN “Jön Türkler’in Siyasi Fikirleri 1895-1908” adlı eserini yayınlamıştır
Şimdi bu eseri bölüm bölüm inceleyerek anlamaya çalışalım
I Bölüm
(Giriş):
Türk fikir tarihinin yazılması bakımından son zamanlarda memleketimizde büyük gelişmeler gerçekleşmesine rağmen Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ileri gelenlerinin fikir hayatlarıyla ilgili yapıtlarına veya fikri temelleri incelemeye çalışan eserlere hiç rastlanmamıştır denebilir
Gerçekten de uyarlı, monist bir “İttihat ve Terakki” siyasi veya sosyal düşüncesi olduğunu iddia etmek oldukça zordur diyebiliriz
Şunu ifade etmek gerekir ki; 1895-1908 yılları arasında söz konusu mücadeleyi yapmış kişilerin bugün oldukça belirsiz ve silik olmalarını bizzat fikirlerinin yalınkatlığında aramak doğru olur Jön Türkler’in hiçbiri derin ve ayrıntılı bir teori, özgün bir siyasi formül veya zihinlerinde devamlı uğraştıkları bir ideoloji ortaya koymamışlardır
Durum böyle olunca da Jön Türkler siyasi fikir boşluklarını iki şekilde kapatmaya çalışmışlardır
Bir taraftan o dönemde Avrupa’da tartışılan fikirlerin “popülarize” edilmiş şekillerinin etkisinde kalmışlar ve büyük teorisyenlerle halk arasında aracı rolünü oymayan ikinci derecede düşünürlerin görüşlerini kendi fikirlerine intikal ettirmişlerdir Diğer taraftan Jön Türkler Abdülhamit devrinde ihtilalci çevrelerin dışında geliştirilmiş bazı siyasi ve sosyal dünya görüşlerini kabul etmek zorunda kalmışlardır İşte Jön Türklerde rastladığımız Türkçülük başlangıçları buna verilebilecek en güzel örneği oluşturuyor Şerif MARDİN’e göre
Siyasi fikirlerini geliştirmemiş, aydınlatamamış veya yeterince ortaya çıkaramamış olan Jön Türkler’in fikri zaafı üzerinde durulmaya değer bir siyasi ve sosyolojik belirti niteliğini kazanmaktadır elbette Durum böyle olunca fikri değişimde rol oynayan bazı bağımsız değişkenlerin neler olabileceğinin araştırılması önem kazanmaktadır
Toplum ile siyasi ve sosyal fikir ilişkilerinin incelenmesi ve tahlili yani fikri tahlile iki büyük düşünür öncülük etmiş ve bu konuda önemli çalışmalarda bulunmuşlardır ilk kez İşte bu düşünürlerden ilki, Mannheim, diğeri Max Weber’dir Mannheim var olan düşüncelere yeni bir boyut vererek fikri ürünün sosyal sınıfın sonucu değil, toplumun bir bütün olarak sosyal yapının toplamı olduğu fikrini ortaya atmıştır Max Weber ise Mannheim’in Batılı endüstriyel toplum bakımından incelediği sorunu Hint ve Çin gibi Batı medeniyetleri dışında kalan diğer toplumlar bakımından ele almıştır
II Bölüm

1876-1895 yılları arasında Türkiye’de beliren hürriyetçi akımların sosyal ve fikri kökleri yazara göre; Türk tarihinin aydınlanmamış evrelerini bulmak için fazla geriye gitmeye ihtiyaç yoktur 1889’da karşımıza çıkan Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin oluşu, “Devr-i Hamidî’den ulaşan yüzeysel ve görünüşte olaysız betimlemelerinde saklıdır Şerif MARDİN’e göre Jön Türk hareketlerinin fikri temellerinin incelenmesine girişmenin en doğru yolu, üstünde durulması gereken olay silsilesini Abdülhamit devrinde değil, fakat Abdülhamit’in gölgesinin kaynakları bulandırmaya başladığı yıllardan önce gelen devirden başlatmaktadır
Şimdi Yeni Osmanlılara kısaca değinmek istiyorum İttihat ve Terakki Cemiyeti Osmanlı İmparatorluğu’nda İstibdat’a karşı yönelen ilk siyasi örgüt olmamıştır Bu cemiyetin tarihteki kökeni Yeni Osmanlılar hareketine dayanıyordu
Yeni Osmanlıların amacı; Osmanlı İmparatorluğu’ndan bir “Meclis-i Meşveret”in kurulmasını sağlayarak siyasi iktidarın paylaştırılmasını kurumlaştırmak, bir kuvvetler ayırımı sağlamaktı Yeni Osmanlıların bu fikirlerini uygulayacak kesim ise devlet adamları, askeri liderler ve ulemadan oluşuyordu Yeni Osmanlılar 1877’den sonra Abdülhamit tarafından dağıtıldılar
Scaliere hareketi Jön Türkler bakımından oldukça önemlidir Çünkü, Jön Türkler arasında özellikle 1906’dan sonra rastlanan “Siyasi Masonluk” teması ilk kez, açık bir şeklide burada karşılaşılan bir olgu Scaliere İstanbul’daki Prodos Locası’nın üstatlarındandı Bu komitenin üyelerinden Ali Şefkati Bey hem Namık Kemal’in bir arkadaşıydı hem de Avrupa’da ilk Jön Türk yayınlarını çıkaracak kişiydi
Jön Türkler’in yandaşlarından bir diğer isim ise Georgiades’tir Yazarın Türklerin “ruse et fourbe de nature” olmalarından söz etmesi ve Osmanlı boyunduruğundan kurtulma çabalarını işlemesi çok özel bir “reform” anlayışı güttüğünü gösteriyor Şerif MARDİN’e göre
Öte yandan Jön Türkler’in fikirlerinin siyasi bir yönü olduğu gibi sosyal bir yönü de vardı Onlar, yarı aristokratik bir bürokratik zümreyi denetim altına almak için, parlamenter kurumların memlekete yerleşmesine çalışmışlardı
Georgiades’in Paris’te yayına başladığı sıralarda İzmirli bir gazeteci Tevfik Nevzat Avrupa’ya kaçma geleneğini devam ettiriyordu
Tevfik Nevzat’tan sonra Türkiye’den ayrılan ilk önemli aydın Selim Faris’tir Faris’de 1894’de Londra’da tıpkı Namık Kemal gibi “Hürriyet” adında bir gazeteyle karşımıza çıkıyor Faris’in Jön Türkler tarihindeki rolü daha çok İttihat ve Terakki ile işbirliği yapmaması ve Paris’te 1895’ten sonra harekete geçecek olan Jön Türkler’in kendisine karşı uzak kalmaları yönünden önem taşımaktadır 1895 yılında Jön Türk çevrelerinde yeni Osmanlılarla Jön Türkleri birbirine bağlayan zincirde son halka Halil Ganem’dir Ganem I Meclis-i Mebusan’ında Suriye Mebusu olarak bulunmuş, Mebusan dağılınca da Fransa’ya kaçmış ve gazetecilikle ilgilenmiştir 1893 yılında ve Le Croissant isimli hürriyetçi dergiyi yayımlamasından itibaren Ganem Türkiye’de var olan düzeni değiştirmek isteyen bir demokrat olarak gösteriyor kendisini
Yeni Osmanlıların faaliyetleri Osmanlı İmparatorluğunun dışında da hızla yankılarını duyuruyordu Yeni Osmanlı’dan sonra hürriyetçi akımların dallanıp budaklandığı yerlerden biri de Bulgaristan olmuştur İşte tüm olaylarda bir kilit noktası da Mülkiye mektebiydi Mülkiye mektebi 1859’dan beri faaliyetteydi Abdülhamit’in tahta çıkışıyla beraber mektebe daha da önem verildi Mekteb, Murat Bey, Recaizade gibi ünlü kişilerle mektep son derece gelişti ve modernleşti Mülkiyenin getirdiği yeni dünya görüşünde iki nokta göze çarpıyordu Pozitivizm (yeni bir dünya anlayışı) ve Realizm (iktisadi unsurları ve emeği kabul eden bir yaklaşım)
İşte Mülkiyede kendisini gösteren bu kıpırdamalar, yenilikler Padişahın hoşuna gitmedi Padişah bu tepkisinin bir sonucu olarak dersleri ve hocaları değiştirdi
Ayrıca Ahmet Mithat Efendi de çıkardığı Tercüman-ı Ahval gazetesi ve yayınladığı eserlerle ilgi toplayan kişilerden 1880’lerin entelektüel havasını en çok etkileyen insanlar Ahmet Mithat Efendi ve Beşir Fuat olmuştur Jön Türkler’in Avrupa yayınlarındaki ana temalarından birinin “vatanın elden gitmesi” olmasını ve bu temaya anayasa tahlillerinden daha fazla önem verilmiş olması vatanperverlik adıyla gerçekleştirdikleri etkiyi ifade eder Bu temayla da askeri okul öğrencilerini etkilemişlerdir
İlk Türkçülük Hareketleri:
Jön Türkler zamanında başlangıcı görülen Türkçülük hareketi 1880’de “İkdam” gazetesinin “Türk gazetesidir” başlığıyla çıkması, Türkçülüğün kültürel bir hareket olarak gelişeceğinin bir işaretiydi İkdam gazetesi muhafazakar bir gazeteydi Fakat gene de “milliyet” fikrinin Türkiye’deki önemini göz önünde tutarsak bir önderlik görevi gördüğü açıktı
Jön Türk hareketinin Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde verdiği ilk meyve “Erzurum isyanı” olmasının Abdülhamit Devri Türkiye’siyle yakın bir bağlantısı vardır O da taşranın bu devirde yeni bir uyanıklığa kavuşmasıdır Jön Türk hareketinin önemli haberleşme ağının İstanbul’dan taşraya yayılmasıyla taşra taşralığını kaybetmeye başlıyordu Osmanlı İttihat ve Terakki’nin kuruluşuyla ilgili İran etkilerinden söz edilir
Bu etkilere Yeni Osmanlılarda rastlamak mümkün değildir 1880’lerde durum değişti Babîlerin Türkiye’ye gelmeleri etkisini göstermeye başladı
Jön Türkler’in siyasi fikirlerinin oluşmasında büyük önem taşıyan isimlerden birinin Murat Bey olduğunu belirtmiştik Tüm Jön Türkler Sultan Abdülhamit’e babalık görevini yerine getirmekte kusuru olan bir baba olarak bakıyorlardı Yani padişahtan memnuniyetsizlik vardı Murat Bey “hürriyet” fikrine önem veriyor ve ülkenin içinde bulunduğu durumu eleştirmekten çekinmiyor Fakat Murat Bey padişaha tam anlamıyla karşı koyamıyordu Nedeni ise hem “saltanat” simgesinin yıpranmaması hem de padişaha yönelik hareketinin başarısız olabileceğini düşünmesinden dolayıydı
Yeni Osmanlılar Murat Beyle farklılık gösteriyordu Yeni Osmanlılar kuvvetlerini kısmen dini inanışlarından alıyordu Jön Türkler’in fikirlerinin 1895-1908 arasında gelişmesi realpolitik yöntemleri giderek benimsemesinden kaynaklanıyordu Murat Bey’in fikirleri Jön Türkler’in fikirlerinden önemli noktalarda ayrılıyordu Uzun süre sonra Paris Jön Türkleri Murat Bey’e başkanlık teklif ettiler Murat Bey kabul etti Murat Bey’in “Meşveret”de yazılarından anlaşıldığına göre 2 temaya önem veriyor Vatanı kurtarma çağrısı ve 1876 Anayasasının savunuculuğunu yapmak Genel olarak da padişahla birlikte memur kesiminin birleşerek ülkeyi sömürmesine engel olmak Türk köylüsü Murat’ın yazılarına büyük ilgi gösterdi
Murat Bey’in siyasi fikirleri göz önüne getirildiği zaman en göze çarpan yenilik bir siyasi elit yetiştirme çabasıdır Bu özellik Jön Türkler’inin çoğunun yazısından belirgin bir şekilde anlaşılmaktadır
Jön Türkler Abdülhamit’in “Panislamizm” girişimlerini gülünç saymışlar ve uzun zaman “Osmanlılık” politikasını tercih etmişlerdir
Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kuruluş tarihi Mayıs 1889’a rastlamaktadır
Sultan Abdülhamit devrinde yaşayıp 1908’de bulanan aydınların çoğu Türkiye’de Abdülhamit rejimine karşı etkili bir şekilde harekete geçilebileceğine dair ilk umutların Murat Bey’in kişiliği çevresinde toplandığı görüşünde birleşir Bu fikri savunan aydınları böyle bir düşüncede haklı olduklarını ve bu durumu Murat Bey’in Mülkiyedeki hocalığı sırasında anladıkları hürriyetçi kişiliğe bağlamaktadırlar
Ayrıca bazı aydınlar basında sansürün olduğu dönemlerde bile Murat Bey’in haftalık “Mizan” dergisinde bağımsız fikirlerinden ve hükümeti eleştiren yazılarından bu fikre vardıklarını belirtiyor İşte tüm bunlar bize Murat Bey’in bu konudaki önemini gösteriyor
Murat Bey’in önemi Yeni Osmanlıları Jön Türklere bağlayan bir düşünsel halka sağlamasından gelmektedir Mizancı murat Bey zamanla Mülkiyedeki hocalığına döndü Murat Bey siyasi fikirlerini yaymakta becerikli değildi Çünkü politikacı becerisi yoktu Mülkiyede öğrencisi olup onu tanımayan kişiler murat Bey’i anlamakta zorluk çekiyordu
Murat Bey’in Mizan’daki politikası şöyleydi: Bir yandan padişahı diğer tüm gazeteler kadar hatta daha fazla övmek, diğer taraftan da hükümeti, padişahın sağladığı mükemmel devlet adamlılığı örneklerine uymadığı için eleştirmekti Yani iki taraflı ve akıllıca hareket ediyordu
III Bölüm:

Sonuç
Şerif MARDİN’in “Jön Türkler’in Siyasi Fikirleri 1895-1908” adlı bu eserinin dili oldukça ağır diyebiliriz Fakat bu eseri genel hatlarıyla ve sade bir şekilde sonuçlandırmak son derece kolay:
Jön Türkler’in en önemli isteklerinin “hürriyet” olduğu doğru değildir Jön Türkler’in en önemli ve temel isteği, Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasını durdurmaktı “Hürriyet” dolaylı olarak onları ilgilendiriyordu Çünkü hürriyet ve adaletin egemen olduğu bir toplumda imparatorluktan kopmak isteyenlerin sayısı azalacak ve dağılma zaten olmayacaktı Bunun yanı sıra Sultan Abdülhamit’in baskısına karşı koyanlar ve bu nedenle harekete geçenlerin sayısı da fazlaydı Ancak hürriyet aşıkları hiçbir zaman yüzeysel bir hürriyetçilikten ileri gidememişlerdir Daha önce belirttiğim gibi 1889’a kadar Avrupa’ya kaçan aydınlar çok fazlaydı ve bunların temelinde Yeni Osmanlıları taklit etmek isteği egemendi Yeni Osmanlıların daha önce bazı yankılar uyandırmasının nedeni, Tanzimat’tan sonra oluşan Bâb-ı âli bürokrasisine ve beraberinde getirdikleri aşırı ve onlarca yüzeysel Batılılaşmaya karşı yönelmelerinden kaynaklanıyordu
Zamanla Jön Türkler halka hitap etmek yerine Osmanlı İmparatorluğu içinde büyük etki yaratacaklarına inandıkları bir unsura yani subaylara propagandalarını yöneltmeye başladılar İsteklerini gerçekleştirmeyen halka karşı güvenmiyordu artık Jön Türkler Ahmet Rıza Bey’de bu güvensizlik baştan beri mevcuttu Ahmet Bey’in hürriyetle ilgisi olmayan “uzmanlık” teorileriyle Jön Türk askeri erkanının vatanperverliği birleşerek oldukça otoriter bir teori meydana getirmiştir
“Elit” yaratma sorunu yalnız askerlerde değil, Murat Bey’den Sabahattin Bey’e kadar tüm önemli Jön Türk düşünürlerinde görülür Bu zümre “siyasi elit” yaratma çabasındaydı Oysa Prens Sabahattin ve Abdullah Cevdet’in diğer Jön Türklerden ayrıldıkları nokta buydu Bunlar siyasi olmayacak bir “elit” yaratma çabasındaydılar “Siyasi elit” yaratma çabasında olanların Batıdan ne kadar ayrıldıklarını, farklı düşündüklerini buradan anlayabiliriz “Siyasi elit”in başlıca işi, halka görevlerini anlatmak olacaktı
Jön Türkler’in oluşturduğu siyasi fikirlerde devirlerinde Avrupa’da tartışılan fikirlerin izlerini görmek mümkündür
Hemen hemen tüm Jön Türklerde Sosyal Darvinizm belirtilerine rastlanır Genel olarak Jön Türkler’in sertliğinin artışı Batının siyasi sinizmine bağlanabilir
Jön Türkler’in en belirgin özelliklerinden biri Karl Mannhelm’in “ütopya” adını verdiği fikri yapıtlar ortaya çıkarmamış olmalarıdır Abdullah Cevdet Bey istisna olmak üzere Jön Türklerde “ideoloji” ve “ütopya” ortaya çıkmamıştır Bu itibarla Jön Türkler’in düşüncesi “radikal” değil, “muhafazakar”dır Padişahı yok etmek ve yerine başkasını koymakla ulaşılamayacağı fikri yalnız Abdullah Cevdet’te hakimdir Bu radikal eksikliği genel olarak modernleşme akımına katılan tüm İslam toplumlarında görülür Jön Türklerde “radikal” olamamaya bir tepki olarak romantizm de ancak zaman zaman ortaya çıkmıştır Jön Türkler’in “Türklük” üzerinde durmaları bir mitos yaratmak isteğinin bir sonucu değil, siyasi zorlamaların sonucudur Jön Türkler’in en çok etkisi altında kaldıkları kavramlardan biri “devlet” kavramıdır Burada yine Osmanlı etkisini görmek mümkündür

Yusuf Akçura Scienes’in yazdığı bir tez bize şunları anlatıyor: Jön Türkler “milliyet” konusunda çok ilkel fikirlere sahiptiler Türkler için en önemli siyasi yaratıcılık belirtisi “devlet kurma” olduğu için devletin korunması en önemli siyasi faaliyet sayılmıştır
Jön Türkler’in Batıdan aldıkları fikirler bile Osmanlı İmparatorluğunda zaten olan bir “ümmetçi” yapıya uygun gelecek biçimde seçilmişti Ziya Gökalp’in sonraları, Fouille’den yüz çevirip Durkheim’a önem vermesi bir rastlantı eseri değildir Diyebiliriz ki; reformcu Osmanlı aydınlarının Batıyla temasları sonucunda Batı fikirleri onlarda iz bıraksa bile, bu etkilere şekil veren Osmanlı İmparatorluğu’nun bazı sosyal, yapısal özellikleri olmuştur
Jön Türkler’in “batılı” saydığı fikirleriyle sosyal yapıları arasındaki ilişkileri açmak, incelemek ilerisi için büyük ölçüde ilgi çeken araştırmalar arasına girecektir
Siyasi düşünce tarihimiz konusunda bir klasik sayılan Şerif MARDİN’in “Jön Türkler’in Siyasi Fikirleri 1895-1908” adlı bu eserinde Jön Türkler’in günümüzün siyasi akımlarında da görebildiğimiz fikirlerinin ortaya çıkışını ve şekillenmesini görüyoruz Yazar Şerif MARDİN bu eserinde; Beşir Fuat, Mizancı Murat, Ahmet Rıza, Abdullah Cevdet ve Prens Sabahattin gibi ünlü fikir ve siyaset adamlarının fikirlerini ve düşüncelerini ele alarak bunlar hakkında bilgi veriyor bize

TC
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI

KİTAP ÖZETİ
JÖN TÜRKLER’İN SİYASİ FİKİRLERİ
1895-1908
(ŞERİF MARDİN)

HAZIRLAYAN
Havva DEMİREL
0030203040
ISPARTA – 2002

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.