Prof. Dr. Sinsi
|
Bitkilerde Su Gereksinimi
Bitkilerde su gereksinimi
Bitkilerin su ihtiyaçlarını belirlemede en basit ve en kestirme yol, bir tansiyometre kullanmaktır
Tansiyometre, topraktaki su durumunu ölçer Bize toprağımızın su düzeyi hakkında bir fikir verir Yani toprağımızın suya ihtiyacı var mı, yok mu, bunu anlamamıza imkân sağlar Fakat toprakta su seviyesinin düşmesi, her zaman bitkilerimizin gerçek su ihtiyacını göstermez Çünkü bir önceki sohbetimizden hatırlayacağınız gibi, toprakta su düzeyi düştüğü zaman, kökleri yüzlek gelişen bitkiler bundan çok etkilendikleri halde, kökleri derine giden bitkiler, daha derinlerdeki suları değerlendirebildiklerinden böyle bir durumdan çok fazla etkilenmezler
Şu halde ne yapmalı? En iyisi bitkilerimizin su ihtiyacını toprak esaslı olarak değil, bitki esaslı olarak tespit etmektir Ancak maalesef bunun için geliştirilmiş, basit, doğru, pratik önemi olan, kolay kullanılabilir yöntemler henüz yoktur En doğrusu ilk sohbetimizde de belirttiğimiz gibi bitkilerimizin hal dilini iyi öğrenip onların bu hal diliyle belirttikleri isteklerine göre ihtiyaçlarını gidermektir Tansiyometre gibi objektif bilgiler ortaya koyan araçları da yapacağımız yorumlar için bir veri kaynağı olarak kullanmaktır
Bitkilerimizin kendi hayat olaylarının akışı içinde suyu nerelerde kullandığını bilirsek, bir susuzluk halinde ne gibi belirtilerin ortaya çıkacağını daha kolay bir şekilde anlayabiliriz
Hayat olayları içinde suyun ilk kullanıldığı yer, şüphesiz hücrelerin şişmesi ve büzüşmesidir Çünkü hücrelerin ihtiyacı olan bir çok madde osmozis adı verdiğimiz bu olayla hücre içine alınır Eğer bu olay olmayacak olursa bitkide hayat tamamen durur
Bitki susuz kaldığı zaman ilk ortaya çıkan olgu, turgor kaybıdır Yani hücrelerin normal şişkinliklerini koruyamamalarıdır Bu da daha çok bitkinin tepe kısımlarından başlayarak gelişen bir pörsüme ve solma şeklinde ortaya çıkar Tepeler solar sarkar Hava nispi neminin daha yüksek olduğu gece saatlerinde, bu solma kaybolur O bakımdan kontrolleri sabah saatlerinde yapmalıdır Eğer solgunluk, bütün bitkileri kapsayacak şekilde, bu saatlerde de devam ediyorsa, bitkiler susuzluk yönünden kritik bir noktada bulunuyorlar demektir
Bitkilerde suyun kullanıldığı ikinci en önemli olay, fotosentezdir
Hatırlayacağınız gibi bitki topraktan suyu, havadan da karbondioksiti alarak bunları ışık muvacehesinde sentezleyip bunlardan karbonhidratları yapar Yapraklarda sentezlenen bu şekerli, nişastalı maddelerin bir kısmı topraktan alınan azot ile birleştirilip proteinler ve diğer azotlu maddeler yapılır Sentezlenen bu maddeler, kabuktaki floem boruları yoluyla bir yandan meyvelere gönderilerek meyvelerin büyümesi sağlanır, bir yandan bitki ucu, yaprak koltukları gibi büyüme noktalarına gönderilerek oralarda bitkinin sürgün gelişmesi, dal ve yaprakların oluşması sağlanır, bir yandan da köklere gönderilerek bitkinin kök gelişmesi sağlanır
Bitki yeterli su alamadığı zaman ne olur? Yapraklarda yeterli asimilatlar yapılamaz Dolayısıyla meyve büyümesi yavaşlar veya durur Bitkinin koltuklarındaki ve uçlarındaki sürgün gelişmesi yavaşlar veya durur Kök uçlarındaki gelişme durur Bunlar hep gözle izlenebilir olaylardır Bunlardan kök uçlarındaki gelişmenin durması aşırı susuzluk halinde ortaya çıkan bir durumdur Çünkü susuzluğun ekstrem noktaya ulaşmadığı durumlarda bitki kök sisteminin geliştirerek su aramaya koyulur Bu da üst aksamda bir durgunluk yaşanırken köklerde gelişmenin hızlanması anlamına gelir
Suyun bir başka fonksiyonu, toprak azotunun bitkiye intikali ve bunlardan proteinlerin yapımıdır
Bitki yeterli su alamadığı zaman, bitkideki karbonhidrat / protein dengesi, proteinler aleyhine bozulduğundan, bitkide gevrekleşmeler başlar
Bitkide suyun kullanıldığı bir başka olay, yapraklarda yapılan asimilatların, bitkinin diğer kısımlarına taşınmasıdır Gündüz ışıklı saatlerde yapılan asimilatlar, gece karanlık saatlerde bitkinin diğer kısımlarına taşınır Onun için bitki suyu gündüz, asimilatların imalatında kullandığı halde, gece bu imal ettiği asimilatların yapraklardan bitkinin diğer kısımlarına taşınmasında ve enerji oluşumunda kullanır
İşte bitki yeterli su bulamadığı zaman bu asimilat naklinde problemler ortaya çıkar Oluşan karbonhidratlar yapraklarda birikmeye başlar Bunun gözlenebilir sonucu ise, yaprak damar aralarında kabarıklıklar, yaprak ayasının kabalaşması ve gevrekleşmesi, yaprakların kıvrılmasıdır Bu kıvrılmalar, yaprak alt ve üst dokularında farklı asimilat birikimden kaynaklanır Böyle yapraklar elinize alıp sıktığınız zaman çıt diye kırılır
Bazı virus hastalıklarında da, damarlar tıkanarak asimilatların taşınması aksadığından benzer görüntülerle karşılaşılır
Bitkide suyun kullanıldığı önemli bir başka olay solunumdur Fotosentez ışıklı saatlerde ve yalnız yapraklarla bitkinin diğer yeşil kısımlarında yapılır Halbuki solunum, gece ve gündüz her an, bitkinin kökler dahil bütün organlarında olur Solunum sırasında bünyede bulunan şeker, nişasta gibi maddeler parçalanarak onlardan enerji hasıl olur Bu enerji bitki hücrelerindeki biyosentez olaylarında ve diğer hayat aktivitelerinde kullanılır
Şeker ve nişasta gibi maddelerin parçalanmaları, bünyelerine su alarak olur Onun için bu olaya, hidroliz adı verilir Bizler yağlı bir yemek yediğimizin zaman, çok su içmek durumunda kalırız Bunun sebebi yağlı maddelerin hidrolizi için çok suya ihtiyaç olmasıdır Bitki bünyesindeki şekerli, nişastalı, yağlı maddelerin solunumla parçalanması sırasında da aynı şekilde suya ihtiyaç olur
Eğer bitki yeterli suyu alamazsa, bu hidroliz olayı olmaz Dolayısıyla bu maddelerin bünyelerinde birikmiş halde bulunan enerji de açığa çıkamaz Enerji, bütün canlıların her türlü hayat etkinlikleri için gerekli bir unsurdur Enerjimiz olmadığı zaman bizler nasıl elimizi oynatmaktan aciz hale geliyorsak, bitki bünyesinde de enerji olmadığı zaman hiçbir olay olmaz Enerji; biyosentez, sorumlama, madde geçişimi, madde taşınımı gibi bütün hayat olaylarında gereklidir Enerji tıpkı su gibi hayatın vazgeçilmezlerinden biridir Enerji olmadığı zaman büyüme, üreme, hastalıklara karşı koyma gibi hayat olayları durur ve bitki ölüme kadar varan sonuçlarla karşılaşır Enerjinin oluşumu, depolanması ve taşınmasında da fosfor elementinin içinde bulunduğu ATP (Adenozin Tri Fosfat) rol oynar
Gördüğünüz gibi su, bitki bünyesinde, hem madde bileşeni, hem çözücü, hem taşıyıcı, hem de enerji oluşum faktörü olarak rol oynar Onun için bitki yeterli suyu temin edemeyecek olursa, önce ihtiyacı olan bu suyu, yaşlı yapraklar gibi görevini tamamlamış kısımlarından sağlamaya çalışır Onun için sık sık susuzlukla karşılaşan bitkilerde, önce yaşlı yapraklarda kenar sararmaları, damarlar arası sararmalar, kenar kurumaları gibi olaylar görülür Aslında bu, bitkimizin bize bir uyarısıdır "Suyumu yeterli ve düzenli vermiyorsun, aman suyumu aksatma" demek istemektedir bitkimiz
Bunlar olurken bir yandan da bitkimiz susuzluğa karşı kendi önlemlerini almaya devam eder: Kök sistemini geliştirir Bu da yetmezse, çiçeklerini, hatta küçük meyvelerini atar O da kâfi gelmezse meyvelerinin büyümesini durdurur Sürgün gelişmesini durdurur Hâlâ susuzluk devam ediyorsa bu defa da sürgün uçlarında hayat faaliyetlerini tatil ederek (ki bu durumda yaprak ve sürgün uçlarında kurumalar olur) hayat olaylarını ana gövdeye çekmeye çalışır
onun için toprak taban suyunun çekildiği dönemlerde, bitkilerimizin, aksatılmadan ve düzenli bir şekilde sulanması gerekir
Bitkilerde su dengesini sağlayan pek önemli iki element: Kalsiyum (Ca) ve Potasyum (K)
Bitkilerde birçok hayat olaylarının en iyi şekilde gerçekleşebilmesi için, kökler tarafından bitkiye sağlanan su ile (su tedariki ile), bitkinin yeşil aksamından atmosfere verilen ve bitki tarafından kullanılan toplam su miktarı (su sarfiyatı) arasında bir dengenin olması gerekir Bu dengenin herhangi bir sebeple onarılamaz derecede bozulması halinde bitkide önemli sıkıntılar başlar
Bitkilerde köklerden suyun alınması osmozis (geçişim) denilen bir fizyolojik olaya dayanır Bu olayın özü, az yoğun ortamdan çok yoğun ortama doğru sıvı hareketidir Halbuki yapraklardan suyun uzaklaşması, gözeneklerden suyun buharlaşması şeklinde olur ki bu, ihtiyaca göre gözeneklerin açılıp kapanmasını sağlayan biyomekanik bir mekanizma tarafından düzenlenir Havada su yoğunluğunun çok yüksek olduğu zamanlarda da, su, hidatod denilen damar ucu açıklıklarından damlalar halinde uzaklaşır
Yapraklardaki gözeneklerin açılıp kapanmasını sağlayan olay, gözenek hücrelerinin şişmesi ve büzüşmesidir Hücrelerin şişmesi K iyonu, büzüşmesi Ca iyonu tarafından sağlanır Dolayısıyla bitkilerde alınan ve sarf edilen su miktarları arasındaki eşitliği sağlayan biomekanik mekanizma, çok büyük bir hayati önem taşıyan bu iki element, yani Kalsiyum ve Potasyum tarafından kontrol edilir Eğer bu kontrol mekanizması olmasaydı bitki her an ya aşırı su kaybı sonucu solgunluk, ya da aşırı su birikimi sonucu şişme, çatlama ve yarılmalarla yüz yüze gelirdi Bitkide su hareketini kontrol eden bu iki elementin toprakta belli bir oranda bulunmaları gerekir Birindeki aşırı fazlalık ve eksiklik, diğerini de etkiler
Çoğu kere bitkiler bu iki elementi kolayca tedarik edebildiklerinden beslenme faktörü olarak bunların eksikliği çok nadir görülür ve bu sebeple bu iki elementin önemini yetiştiricilerimiz ve hatta bir çok meslektaşımız yeterince kavrayamamışlardır Halbuki bu iki elementten birisi eksik olsa, bitkide su fizyolojisi tamamen felç olur
Şimdi olayın önemini daha iyi anlatabilmek için size bir klinik olayı nakletmek istiyorum
Geçmiş yıllarda kliniğimize (Tomurcuk Bitki Hastalıkları Kliniğine) bazı Gerbera örnekleri intikal etti Bu örneklerde çiçeklerde ve çiçek saplarında kuru bir çürüklük vardı Bunlara Çürüklük yerine Kuruma demek belki daha doğru bir anlatım olur Bu kurumalar, bitkinin sürgün, yaprak gibi diğer bazı kısımlarında da görülüyordu Bitkilerde bariz bir gelişme geriliği dikkati çekiyordu
Bitkileri görünce insan, sanki kökleri zararlanmış ve bu sebeple bitkiler susuz kalmış gibi bir izlenim ediniyordu ama, bitkilerin yapılan makroskopik ve mikroskopik muayenesinde hiçbir bulguya rastlanmadı Kökler gayet normal, iletim demetleri sağlamdı Saatlerce süren mikroskopik incelemelere rağmen bitkiler üzerinde herhangi bir böcek, akar, toksisite emaresi, virus belirtisi gibi şeylere rastlanmadı Bitkinin çeşitli kısımlarından yapılan izolasyonlarda herhangi bir bakteriyel ya da fungal etmen tespit edilemedi Ve bu tür örneklerde muhtemelen beslenme fizyolojisiyle ilgili bir sıkıntı olduğu düşünülerek bu yönden analizler yaptırılması tavsiye edildi
Nihayet gene bir gün böyle bir gerbera örneği geldi Onda da benzer durumlar vardı Örneğin sahibi, yaptığı her işi bilerek yapan bir kişi idi Ve bu güçsüze güvenmesi sebebiyle ısrarla yerinde görmemi istiyordu Gittim Taa başında bu yana yaptığı bütün işlemleri gözden geçirdim Gerçekten de her şey kusursuz yapılmıştı Toprak haricen sorunsuz görünüyordu Sulama, çok düzenli yapılıyor, bitkinin ihtiyacı olan bütün makro ve mikro elementler sağlanıyordu Bitkinin gelişmesini sağlayan ışık, sıcaklık, nem gibi bütün faktörler kontrol altında idi ve en uygun düzeyde idi Ama gene de bitkilerde benzer gelişme gerilikleri ve kurumalar vardı Bitkilerin tüm kısımlarında yapılan makroskopik ve mikroskopik incelemelerde ve yapılan izolasyonlarda öncekilerde olduğu gibi herhangi bir bulgu elde edilemedi Kendisinden ayrıntılı bir toprak, yaprak ve su analizi yaptırmasını ve sonuç raporlarını bana getirmesini söyledim
Bu analiz raporları geldiğinde gördüm ki gerçekten de her şey tamamen normal sınırlar içinde idi Tek bir şey çok anormal idi, o da Kalsiyum Tabi ona bağlı olarak da Potasyum da bazı sapmalar vardı
Gerçekten de bu iki element, yani Ca ve K, bitkilerin su fizyolojisi açısından öylesine büyük bir önem taşırlar ki, yukarıdaki örnekte olduğu gibi, büyük masraflar yapılarak bitkilerin bütün ihtiyaçları karşılandığı halde, sadece bunları kontrol edemememiz yüzünden bitkilerin hayatı altüst olur Çünkü su, bütün canlılar için çok büyük önem taşıyan bir yaşama faktörüdür Dolayısıyla su düzenini bozan her şey canlılarda büyük problemler yaratır
|