|
|
Konu Araçları |
anka, geleneğinde, hüma, kültür, sözlü, türkülerde |
Türkülerde , Sözlü Kültür Geleneğinde Hüma Ve Anka |
10-07-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Türkülerde , Sözlü Kültür Geleneğinde Hüma Ve AnkaGerek edebiyatta, gerekse sözlü kültür geleneğinde kuşlarla ilgili tasvir, benzetme ve inanış motiflerinin önemli bir yer tuttuğu görülür Şiir, hangi edebiyat ekolü içinde olursa olsun kendine özgü benzetme ve hayaller taşır İster halk şiirinde olsun, ister divan şiirinde olsun bu benzetme ve hayaller içerisinde kuşlar önemli bir yer tutmaktadır Halk şiirinde en fazla rastladığımız kuşları önem sırasına göre şöyle sıralayabiliriz: Bülbül, turna, keklik, şahin, hüma ve ördek, kaz, kuğu gibi yüzücü kuşlar Görüldüğü gibi bu kuşlar içerisinde hüma geride yer almaktadır Ancak hüma kuşu ile ilgili benzetme ve ifadelere dikkat ettiğimiz zaman bu kuşun, başka hiçbir kuşa benzemeyen, sadece kendine özgü bir sembol ve mecaz olarak ele alındığını görürüz Bülbül, bütün edebiyatlarda her zaman baş köşeyi işgal etmiştir Şiirde iki kişi vardır; seven ve sevilen Bülbül, şairin kendisini, aşığı temsil eden sembol olduğundan en yaygın benzetme unsuru olmuştur Ancak bülbülün bu motifle yer alması daha ziyade Divan şiirine mahsus bir haldir Halk şiirinde zaman zaman şairi de temsil etmekle birlikte daha ziyade bir tabiat unsuru olarak karşımıza çıkar Halk şiirinde bülbülün, daha ziyade tabiat ortamında ve kendi özelliği ile yer alan bir kuş olduğunu söylemek yanlış olmaz Halk şairinin çevresinde gördüğü kuşlar tasvir edilen doğa tablolarında realitedeki özellikleriyle bulunurlar Bunlardan birisi de kekliktir “Keklik gibi sekişini sevdiğim” ya da “Ak elleri keklik gibi kınalı” gibi mısralarda gördüğümüz benzerlik özelliğini, kekliğin benzetme motifi olarak geçtiği bütün şiirlerde görebiliriz Kekliğin kendine özgü bir sekişi vardır, sevgilinin yürüyüşü sekerektir ve sanki keklik gibidir Elleri kınalı sevgili, ellerinin rengi ile de kekliğe benzemektedir Halk şiirinde kekliğe bir doğa unusuru olarak pek az rastlarız Doğrudan doğruya benzetme motifi olarak yer alır ve bu benzerlikte halk şiirinin kendine özgü doğallık ve gerçekliği muhafaza edilir Halk şiirinde en fazla yer alan kuşlardan birisi de turnadır Turna, hem benzetme motifi olarak yer alır, hem de özel görev ve anlamlar yüklenmiş bir kuş olarak karşımıza çıkar1 Turnanın halk şiirinde en yaygın özelliği haberci kuş olmasıdır: “Allı turnam bizim ele varırsan Şeker söyle kaymak söyle bal söyle” Bendi ile başlayan anonim halk türküsündeki ve diğer birçok şiir ve türkülerdeki bu haberci kuş fonksiyonu şüphesiz turnanın bir göçmen kuş oluşundan kaynaklanmaktadır Eski Türklerde de turnanın haberci kuş özelliği taşıdığını, hatta Tanrının elçisi gibi görüldüğünü öğreniyoruz2 Halk şiirinde turnanın haberci kuş özelliğinin yanı sıra sevgiliyle arasında benzerlik kurulduğunu görmekteyiz Ama daha da önemlisi sözlü geleneğimizde turnayı öldürmenin uğursuzluk getireceği, turna telinin uğur sayıldığı, turnanın akıllı ve uğurlu bir kuş sayılması gibi özellikleri dikkate alınınca turnanın doğada mevcut bir göçmen kuş olmasına rağmen tabiatüstü görevler verilmiş, yarı mitolojik bir kuş olduğunu söylemek yanlış olmaz Halk şiirinde konu edilen kuşlar içerisinde doğrudan doğruya mitolojik olan kuş, hüma kuşudur Zira hüma gerçekte var olmayan ama var olduğuna inanılan bir kuştur Ansiklopedik tanıma göre “Hint Okyanusu adalarında bulunan, güvercin büyüklüğünde, zümrüt yeşil kanatlı, kemikle beslenen, üzerinden geçtiği kişilere zenginlik ve mutluluk getireceğine inanılan mitolojik kuş”3 Devlet kuşu, talih kuşu da denilen hüma kuşuna hem de bir masal kuşudur, desek yanlış olmaz Bir masal dağı olan Kaf Dağı'nda, Okyanus adalarında veya Çin'de yaşadığına inanılan hüma kuşu, serçeden biraz büyük, yeşil kanatlı, sarı gagalı, boz saksağanı andıran bir kuşmuş Bu kuşun ayaksız olduğu, dirisinin ele geçmediği, kemikle beslendiği ve hiçbir kuşu incitmediği belirtilir Hüma-yı bezya-yı din tamlaması Peygamberimiz için kullanılan bir deyimdir: Nice Tayyar o sebük-pay-ı cihan-peyma kim/Ana hem-per olamaz hiç ne Anka, ne Hüma4 Hüma kuşunun uçarken yumurtladığına, yavrusunun yumurta havada iken yumurtanın içinden çıkıp hemen uçmaya başladığına inanılır Müracaat ettiğimiz bazı kaynaklara göre hüma kuşunun gerçekte yaşayıp yaşamadığı ve eğer gerçekse de nerede yaşadığı bilinmeyen bir kuş olduğu anlaşılmaktadır Ancak bazı kaynaklar da mekan belirtmektedir: “Hüma kuşudur ki murg-i ma'ruftur Çin Cezayir'ine mahsustur Gıdası üstühandır”5 Hümanın gerek halk arasında, gerekse Osmanlı Türkçesinde özel terkiplerle de kullanıldığını 'başına devlet kuşu konmak' ifadesinde olduğu gibi kimi zaman deyimleştiğini görürüz Hüma ile ilgili bazı terkipler şu anlamlarla kullanılmıştır: Hüma-paye, çok yüksek dereceli anlamında kullanılan bir sıfat; hüma-pervaz, hüma gibi yükseklerden uçan, idealleri yüksek olan; hüma-saye, iyiliksever; hüma-yı ikbal, devlet kuşu, talih, uğur, şans Halk inanışları arasında hüma kuşu devlet kuşu olarak yer alır Halk inanışına göre hüma kuşu çok yüksekten uçar, bu kuşun gölgesi kimin başına düşerse o kişiye talih getireceği, kısmetinin açılacağı, bereket ve bolluğa kavuşacağı inanışı mevcutturAni ve önemli bir şans ve kısmet elde eden kişiye halk, başına devlet kuşu kondu, der Masallarda bir yerin padişahı ölünce yeni padişah seçiminin devlet kuşu uçurma aracılığı ile olduğunu, bu amaçla kuşun üç defa uçurulduğunu ve üçüncü defa da aynı kişinin başına konarsa o kişinin padişah yapıldığını görürüz “ O şehrin de padişahı ölmüş, umum dünya toplanmış, kuş uçurup padişah seçecekler Kuşu uçururlar, dolanıp gelir onun başına konar Kabul etmezler Kuşu bir daha uçururlar, yine bunun başına konar, yine kabul etmezler Üçüncü uçuruşta kuş yine bu adamın başına konar Bu sefer itiraz edenlere;'namussuzluk etmeyin, o ki kuşa itibarımız var, bunu padişah edeceğiz' Kalkıp onu vilayete padişah ederler”6 Yeni padişah seçimi devlet kuşu aracılığı ile oluyor Yeni padişah seçimi için kuş uçurulması işin tesadüfe bırakılması değildir Devlet kuşunun uğur getireceğine dair yukarıda bahsettiğim halk inanışı masala yansımış olduğundan uğurlu, mübarek bir kuş olduğuna inanılan devlet kuşu uçurulmakta ve padişah seçimi yapılmaktadır: “ O memleketin de padişahı ölmüş, ahali birikmiş kuş uçuruyorlar padişah seçimi için Kuş gelir Ahmet Bey'in başına konar 'Bu nerenin azıntısı, nerenin sızıntısı, hangi dağdan inme ' diyerek bunu azarlar atarlar Kuşu tekrar uçurrlar, kuş tekrar gelir Ahmet Bey'in başına konar Bunu alıp kapısız, taasız bir yere koyarlar Kuş yine geliyor, taşları çekip bunun başına konuyor Allah gönderdi, vardır bunda bir hikmet, diyorlar”7 Devlet kuşu inancı mevcut olmakla birlikte masallarda gördüğümüz devlet kuşu uçurma motifine eski halk anlatmalarında ve inanışları arasında rastlamamaktayız Ancak eski Türk kültüründe hüma kuşu mevcuttu Şecere-i Terakime'de belirtilen Oğuz Han'ın yirmi dört torununun damgaları ve kuşları arasında devlet kuşu hüma da mevcuttur, bu kuşun Çepni boyunun sembolü olduğu belirtilmektedir: “ Çepni'nin manası cesur demek olur Damgasının şekli budur: Y, Kuşu devlet kuşu (hümay)”8 Bahaeddin Ögel, Çepni boyunun ongunu humay (kumay) kuşunun efsanevi bir ad olmakla birlikte bugün yaşayan kuşlara da verildiğini söylemektedir: “Huma veya hüma, Kırım'da en iyi cins kartallardan birine verilen bir addır Bu kuşun adı, Kırgız lehçesinde kumay olmuştur Kırgızlar, (Vulturidae) türünün en büyük cinsine kumay derler Bu, akbaba cinsinden, kar-kuşu da denilen büyük bir kartaldır”9 Hüma kuşu, her ne kadar başvurduğumuz kaynaklardaki tanımlarında mitolojik bir kuş olarak karşımıza çıktıysa da bizim kanaatimiz hümanın aynı zamanda vaktiyle yaşayan, belki şimdi de yaşıyor- bir kartal türüne de verilen bir ad olduğudur Buradan şu sonuca varabiliriz; Anadolu'da halk inanışları arasında ve masallarda yaşayan hüma kuşu ile ilgili inanışın kökeninde eski Türk kültürü ve inanışı mevcuttur Eğer hüma, Ögel'de kayıtlı olduğu gibi Kırım'da yaşayan bir kartal türü ise biz kartalın şamanist kültürde kutsal sayılan ya da ongun olarak kabul edilen hayvanlar içerisinde en önemli kuş olduğunu biliyoruz Eski şaman elbiseleri içerisinde kartalı temsil edenler bir hayli fazladır, şamanın ayin sırasında kıyafetine bürünmeye çalıştığı hayvanlardan birisi de kartaldır Bunun yanı sıra Yakut şamanlarının inancına göre ilk şaman kartaldan doğmuştur Kartal, Tanrının insanlara göndermiş olduğu kutsal kuş olup onlara ayin yapmayı, Tanrıya kurban sunmayı öğretmiştir Kartalın türeyiş mitlerinde önemli bir yere sahip olması Türklerin et yiyen kuşlara büyük saygı gösterdiklerine bir kanıt olabilir Bu nedenledir ki hem Altaylar, hem de Oğuzlar arasında kartal veya bu türe yakın kuşların çeşitli mevkilerde yer aldığını görürüz Oğuz'un soyundan türeyen yirmi dört boyun ongun kuşlarına baktığımız zaman bunların doğada mevcut olan kuşlar olduklarını görmekteyiz Oğuz boyunun Şecere-i Terakime'de geçen hüma haricindeki diğer ongun kuşları şunlardır: Şunkar(şahin), Ügi (baykuş türü), Köykenek, Çaylak, Torumtay, Atmaca, Kızıl Kartal, Beyaz Doğan, Sarıca, karga(?), Sürbükti, Şahin, Anka, Kartal, Ancarı, Yağılbay, Beyaz Şahin Şecere-i Terakime'de Çavuldur'un sembolünün Anka olduğu belirtilmekte ve Anka için devlet kuşu, buğdayık ifadeleri de kullanılmaktadır”10 Kimi zaman Anka(Simurg) ile karıştırılsa da, hüma kuşu farklıdır Bazı rivayetlere göre anka da hüma da Kaf dağı'nda yaşamaktadır ve asla yere konmayıp daima yüksekten uçar Ancak anka kendine özgü özellikler taşıyan bir kuştur Kendisinde otuz kuştan alamet bulunduğu, boynunun uzun olduğu, aslında dişi bir kuş olduğu, Allah'ın bu kuş için bir erkek yarattığı ve bu şekilde çoğaldığı, Necid ve Hicaz taraflarına yayıldığı, yöredeki hayvanları ve çocukları birer birer alıp götürdüğü ve nihayet gazaba uğrayıp nesliyle birlikte yok olduğu Anka hakkında anlatılan mitolojik rivayetlerdendir Ankanın, halk arasında devlet kuşu olarak bilinen hüma ve musiki kuşu olan kaknüs ile karıştırılmış olduğu, hatta bu yüzden el sanatları ürünlerinde ve halılarda, çok eski dönemden beri ankanın devlet kuşu olarak stilize edildiği öğrenilmektedir11 Anka ile ilgili mitolojik rivayetlere eski sözlüklerde de işaret vardır: “ Anka, simurg kuşudur ki mevcudu'l-ism ve mefhudu'l-cismdir Lugat-ı mezbure Arabi'dir Tavilu'l-unk olmakla Anka dediler İhtitaf eylediği nesneleri igrap ve idam elyediği için mağrip ile tavsif elyeyip Anka-yı muğrip dediler”12 Hüma ve anka kuşları mitolojik vasıflara sahip olmakla beraber diğer kuş türlerine benzetilmesi ile de dikkati çekmektedirler Nitekim doğada yaşayan kuşlar da ister Oğuzların ongunlarında olsun, ister şaman inancında olsun daha çok mitolojik yönleri ile bilinmektedirler Mesela kartalın konuşması, turnanın haber getirmesi gibi Anka kuşu masallarda çok geçer, onun yaşadığı yer de bir masal dağı olan Kaf dağı'dır Ancak devlet kuşu uçurma motifindeki kuş değildir Masallarda anka ile hümanın görevleri ayrıdır Ögel'de Çavuldur boyunun ongunu Bugdayık kuşunun büyük yırtıcı kuş anlamına geldiği kayıtlıdır13 Böylece Ögel'de Anka'dan bahis yoktur Anka kuşunu da ihtilaflı sayarak Oğuz soyunun ongunları dışında olduğunu düşünürsek sadece hümanın bir mitolojik kuş olarak bu ongunlar arasında yer alma-yacağını, bu mitolojik kuş ile doğada yaşayan bir kuşun özdeş kabul edilmiş olduğunu düşünüyoruz Şunu dikkate almalıyız, o dönemde insanlar tarafından tabiat varlıklarına doğal özellikleri dışında anlamlar yükleniyor, kimi zaman kutsal sayılıyor, bir boy, ongun kabul ettiği kuşun etini yemiyor, ormanda bu kuşun ölüsünü bile görse ona dokunmayı yasak sayıyordu Bunların derilerini ise yalnızca şaman kullanabiliyordu Mitolojik bir kuş olan Anka kuşu sözlü kültür geleneğimizde bir masal kuşu olarak mevcuttur, mekanı Kaf Dağıdır Masallardaki görevi kahramanın yardımcı unsuru olmasıdır, kahramanı zor durumdan kurtaır, bir yerden bir yere taşır: “Oğlan dışarı çıkana kadar, Zümrüdüanka ayağını dakıp haydi bakalım götürüyor, Zümrüdüanka guşu oğlanı getiriyor, guşlar padişahına teslim ediyor”14 “Bu arada zümrüdünka guşu, oğlanın yanına iniyor, bakıyor ki oğlan uyumuş, güneş de yüzüne geliyor Guş, bu oğlan uyanana gadar ganatlarını yüzüne gölge edi-yor, öylece bekliyor Oğlan uyanınca zümrüdüanka guşu; dile dilanı, diyor Eğere bana iyilik yapacaksan, beni yeryüzüne çıkar, diyor Zümrüdüanka guşu, düşünüyor, daşınıyor, yeryüzüne çıkartması zor amma, madem ki benim yavrularımı kurtardın Ben de bir iyilik yapim, diyor”15 Bu masalın devamında Anka kuşu et istediği zaman kahramanın, bacağından bir parça et verdiğini, kuşun bu eti yemediğini, böylece bu kuşun insan eti yemediğini görürüz Anka kuşunun masallardaki rolü aşağı yukarı bu örneklerdeki ile aynıdır Göründüğü gibi hüma kuşuna ait edilen bazı özellikler aynıyla anka kuşunu da mal edilmiştir (devlet kuşu olması, Kaf Dağında yaşaması veya onunla bağlantılı olması vs) Ancak anka, Hint- İran mitolojisinin de etkisiyle öteki dünyada yaşayan veya öteki dünyadan kahramanı aydınlık dünyaya götüren çok büyük kuş olarak geçmektedir Bilhassa İran edebiyatında ve kültüründe Ankanın önemli bir yeri olduğunu görürüz Masallarda yer alan bu mitolojik kuşun Anadolu masallarına Önasya kültürünün etkisiyle girmiş olduğunu söylemek yerinde olur Anka kuşuna hem halk şiirimizde, hem de klasik şiirimizde rastlanır, halk şari Ankayı Kaf dağı ile birlikte ve masallardaki özelliği ile tanır: Anka yaradılıp Kafa gitmezden Binbir Kaf bekliyor toyumuz bizim (Seyrani)16 Anonim türkülerimizde ve aşık tarzı ürünlerimizde hüma kuşu ile ilgili çeşitli benzetme ve hayaller görmekteyiz Halk şiirimizde hüma her zaman gökte uçar ve çok yükseklerdedir: Karacaoğlan der ki işim doğrusu Gökte melek yerde hüma yavrusu17 Hüma kuşu gibi yüksek uçucak Bölük bölük kanatların açacak18 Hüma kuşu yükseklerden seslenir (türkü) Anonim türkülerimizde zaman zaman hüma kuşunun göklerde yaşaması vurgulanmıştır Gökte uçan hüma kuşunun yerle bir ilgisi yoktur, yeryüzünü tanımaz: Gökte uçan hüma kuşu Ne bilir dalın kıymatın (türkü) Göğde uçan hüma kuşu Bilmeyenler atar taşı Enginlik gönülün işi Engin ol gönül engin ol (türkü) Halk şairinin düşüncesine göre hayatta olmayacak şey yoktur Göğe mahsus hüma kuşu da yere düşebilir, ama şu anonim türkü hüma kuşunun ölümsüz olduğuna dair bir ima taşımaktadır: Hüma kuşu yere düştü ölmedi Dünya Sultan Süleyman'a kalmadı Dedim yare gidem nasib olmadı Ağlama gözlerim Mevla kerimdir(türkü) Hüma kuşu hakkında yukarıda verdiğimiz bilgiler arasında asla yere inmediğini, uçarken yumurtladığını belirtmiştik Böylece kuluçkaya yatma ihtimali olmayan hüma kuşunun nasıl yumurtladığına dair bilgiyi herhangi bir kaynakta bulamadık Ama şu manzum bilmece bize hümanın boğazından yumurtladığını söylemektedir: Baba der ki bu yurtlar Issız kalmış bu yurtlar Kuşlardan hangi kuştur Boğazından yumurtlar Baba der ki bu yurtlar Issız kalmış bu yurtlar Kuşlardan hüma kuşu Boğazından yumurtlar Halk inanışları arasında gördüğümüz devlet kuşu inanışının halk türkülerine de geçtiğini görmekteyiz Şair, sevgilinin gelişini devlet kuşunun konması olarak tasvir eder, devlet kuşu uçtuktan sonra bir daha gelip konmaz: Başındaki poşu mudur Diyarbekir işi midir Bugün yarim bize gelmiş Acep devlet kuşu mudur(türkü) Uçtu devlet kuşu konmaz Kirvem uyumuş, uyanmaz (türkü) Sevgilinin iltifat etmesinin hüma konması olarak değerlendirilmesi ve sevgilinin ulaşılmazlığı sebebiyle hümaya benzetilmesini klasik edebiyatta sıklıkla görürüz Kalem şairi Gevheri de sevgilinin hüma gibi yüksekten uçucu olduğunu söyler: Dilerim ki dame giriftar olasın Hüma gibi yükseklerden uçan yar19 Başına devlet kuşunun konması elbette her kula nasip olmaz Halk inanışı arasındaki devlet kuşunun bazen türküye de aynı şekilde yansıdığını görürüz: Yüksek kahvelerde lambalar yanar Her kulun başına devlet mi konar20 Şair bazen hüma kuşunu görmüş gibi tasvir eder: Hüma kuşu gibi boynun uzadır / Yarim gelir deyü yollar gözedir Bu türküde hümanın boynunun uzunluğuna dair bir ifade ile karşılaşıyoruz Halbuki hüma ile ilgili bilgilerimiz arasında böyle bir özelliği görmedik Uzun boyunlu olma hususiyeti Anka kuşuna özgüdür Zaman zaman sözlü kültür geleneğimizde bu iki mitolojik kuşun birbirine karıştırıldığını yukarıda da belirtmiştik |
|