Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürk’Ün Türk Milliyetçiliği Üzerine Söylemiş Olduğu Sözlerinden Bir Demet
"Bu dünyadan göçerek Türk milletine veda edeceklerin çocuklarına, kendinden sonra yaşayacaklara, son sözü bu olmalıdır: Benim Türk milletine, Türk Cumhuriyetine, Türklüğün geleceğine ait ödevlerim bitmemiştir, siz onları tamamlayacaksınız Siz de sizden sonrakilere benim sözümü tekrar ediniz Bu sözler bir ferdin değil, bir Türk ulusu duygusunun ifadesidir Bunu, her Türk bir parola gibi kendinden sonrakilere artsız arasız tekrar etmekle son nefesini verecektir Her Türk ferdinin son nefesi, Türk ulusunun nefesinin sönmeyeceğini, onun ebedi olduğunu göstermelidir Yüksek Türk, senin için yüksekliğin hududu yoktur İşte parola budur " (Atatürk'ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri, s 275)
Bir millet varlığı ve hakları için bütün kuvvetiyle, bütün maddi ve fikri kuvvetleriyle ilgilenmezse, bir millet kendi kuvvetine dayanarak varlığını ve bağımsızlığını sağlayamazsa şunun bunun oyuncağı olmaktan kurtulamaz (Nutuk, III, s 1185)
"Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri öğrenimin sınırı ne olursa olsun, ilk önce ve herşeyden önce Türkiye'nin bağımsızlığına, kendi benliğine, milli geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir Dünyada, uluslararası duruma göre böyle bir mücadelenin gerektirdiği manevi unsurlara sahip olmayan kişiler ve bu nitelikte kişilerden oluşan toplumlara hayat ve bağımsızlık yoktur Çocuklarımızı aynı eğitim derecesinden geçirerek yetiştireceğiz Kesinlikle bilmeliyiz ki iki parça halinde yaşayan milletler zayıftır, hastadır Çocuklarımıza vereceğimiz öğrenim sınırı ne olursa olsun onlara esas olarak şunları öğreteceğiz; Milletine, Türkiye Devleti'ne, TBMM'ne, düşman olanlarla mücadele; bu mücadelenin sebep ve vasıtaları ile donatılmayan millet için yaşama hakkı yoktur " (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Cilt 2, 1952, Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Yayınları)
Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu Bu sahne 7 bin senelik, en aşağı, bir Türk beşiğidir Beşik, tabiatın rüzgârlarıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk, tabiatın yağmurlarıyla yıkandı; o çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvelâ korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı; onların oğlu oldu Bir gün o tabiat çocuğu, tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu Türk budur: Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir (Hikmet Bayur’un verdiği vesika),Millet Dergisi, Sayı: 116, 1948, s 10-11)
Türk’ün tabiatında, beyzadelik an’anesi yerleşmemiştir Türk, Türk olduğu için asildir Bu Anadolu’nun en ücra köyündeki Mehmetçik, vaktiyle dünyanın yarısını titretmiş bir sınır beyinin nesli olabilir; ama, bundan dolayı hiçbir iddiası yoktur Çoğumuz, büyük babamızın babasını hatırlayamayız Bütün soy gururumuzu, Türk olmanın içinde buluruz İşte onun içindir ki, cumhuriyet Türk’ün en tabiî idare şeklidir (Atatürk’ten B H , s 69)
Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz; cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur Bu topluluğun fertleri ne kadar Türk kültürüyle dolu olursa, o topluluğa dayanan cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur
1926 (Atatürk’ün S D V, s 114)
Biz, milliyet fikirlerini tatbikte çok gecikmiş ve çok ilgisizlik göstermiş bir milletiz Bunun zararlarını fazla faaliyetle telâfiye çalışmalıyız Bilirsiniz ki, milliyet kuramını, milliyet ülküsünü çözüp dağıtmaya çalışan kuramların dünya üzerinde tatbik kabiliyeti bulunamamıştır Çünkü tarih, olaylar, hâdiseler ve gözlemler insanlar ve milletler arasında, hep milliyetin hâkim olduğunu göstermiştir ve milliyet ilkesi aleyhindeki büyük ölçüde fiilî tecrübelere rağmen yine milliyet hissinin öldürülemediği ve yine kuvvetle yaşadığı görülmektedir 1923 (Atatürk’ün S D II, 142-43)
Türkiye Cumhuriyetinin, özellikle bugünkü gençliğine ve yetişmekte olan çocuklarına hitap ediyorum: Batı senden, Türk’ten çok geriydi Mânada, fikirde, tarihte bu, böyleydi Eğer bugün, Batı nihayet teknikte bir yükselme gösteriyorsa, ey Türk çocuğu, o kabahat de senin değil, senden evvelkilerin affolunmaz ihmalinin bir neticesidir Şunu da söyleyeyim ki, çok zekisin, malûm! Fakat zekânı unut, daima çalışkan ol!
1936 (Cevat Abbas Gürer, Cum-
huriyet gazetesi, 10 11 1941)
|