07-01-2009
|
#1
|
Şengül Şirin
|
Çallı Ibrahim (1882-1960)
Çallı ibrahim (1882-1960)
Türk ressamlarının en ünlülerinden olan ve birçok büyük ressamımızın yetişmesine katkısı bulunan İbrahim Çallı'nın doğum yeri Denizli'nin Çal j ilçesidir; bu nedenle Çallı İbrahim diye de tanınır Çal'da başladığı ortaöğrenimini İzmir'de tamamladı Çocuk yaşta resme duyduğu ilgiyi, bu yıllarda resim defterlerine karalamalar, resimler çizerek sürdürdü Ama İzmir'ir de resim eğitimi için gerekli ortamı bulamayacağını düşünerek 17 yaşındayken babasından kalma tarlayı sattı ve İstanbul'a okumaya gitti İstanbul'a
gelişinin ilk gününde kaldığı in otelde bütün parası çalınınca zor durumda ta kalan Çallı, İzmir'e geri dönmektense bir kahvede çalışmayı yeğlemişti Çok geçmeden ilk bulduğu adliye kâtipliği görevi sırasında ünlü ressam Şeker Ahmed Paşa'nın oğlu ile tanışması yaşamını etkileyen iyi bir rastlantı oldu Arkadaş olduğu oğlunun aracılığıyla resimlerini Şeker Ahmed Paşa'ya gösterebildi Şeker Ahmed Paşa Çallı'daki yeteneği görünce, o zamanki adı Sanayii Nefise Mektebi olan Güzel Sanatlar Akademisi'ne (bugün Mimar
Sinan Üniversitesi) girmesine yardımcı oldu Kâtipliğin yanı sıra resim öğrenimini de sürdüren Çallı, 1906'da başladığı okulunu 1909'da bitirdi 1910'da devletçe açılan bir burs sınavını Çıplak Adam ve Harekât Ordsu'nun Muhafız Alayı'ndan Maksud Çavuş adlı tablolarıyla kazandı, Daha sonra Paris'e giden Çallı'nın burada ki resim öğretmeni Fernand Cormon'du Bu öğretmeninden çok şey öğrendi, ama daha çok İzlenimci ressamlara yakınlık duydu İzlenimin ciler'in etkisinde kalmasına karşın, bu akıma da, daha sonra başka bir resim akımına da tam olarak bağlanmadı Resimdeki her yenilikten bir şeyler öğrenmek, esinlenmek için Paris'te bolca sergi izledi I Dünya Savaşı başladığında İstanbul'a dönen Çallı, bitirdiği okula öğretmen olarak atandı Emekli olduğu 1947'ye kadar bu görevde kaldı
Çallı öğretmenliği sırasında da Avrupa'dan dönen ressamlardan bilgi alıyor, resim alanında batıdaki gelişmeleri yakından izlemeye çalışıyordu Atölyesi öğrencilerin sık sık uğradığı, her tür resmin denendiği, resim konularının tartışıldığı bir okul gibiydi Çallı özgür bir anlayışla, coşkulu kişiliğini dışa vuran renklerle resim yapıyordu Resimlerinde desene pek önem vermese de renk uyumunu önde tutuyordu Parlak renkler kullanarak rahat ve serbest fırça vuruşlarıyla görünümler, portreler, çıplaklar (nü), çiçekler ve meyveler çizdi İstanbul'daki Adalar'da çamlar arasında gezinen kadınlar, İstanbul
Boğazı görünümleri, kadın portreleri, Türk resminde ilk kez görülen çıplak kadın resimleri başlıca konuları arasındaydı Çallı, yaptığı bu resimlerde Türk resmine yepyeni ve canlı bir hava kazandırdı İstanbul'a göçmen olarak gelenünlü Rus ressamı Aleksis Griçenko ile arkadaş olan Çallı ondan çok etkilendi ve İzlenimcilik yerine soyutlama tekniği kullanarak "Mevleviler" adlı bir dizi resim yaptı Bu resimlerinde deseni öne
çıkaran belirgin renkler kullandı (1923), İstiklal Savaşı'nda Zeybekler (1923), Mevleviler (1927), Boğaz adlı tabloları ile Atatürk (1935), İnönü portreleri çok ünlüdür Ressamlığının yanı sıra sevimli ve şakacı kişiliğiyle birçok fıkra ve anıya konu olan Çallı, Şeref Akdik, Refik Epikman, Saim Özeren, Elif Naci, Mahmut Cüda, Muhittin Sebati, Ali Çelebi, Zeki Kocamemi gibi bir ressamlar kuşağının yetişmesini sağlamıştır
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|
|