Tarih 16 Haziran 1950

Yani tam 57 yıl öncesi

Yer Sultanahmet Meydanı

Bir dönem Diyanet İşleri Başkan Vekilliği de yapan, 2006 yılı mayıs ayında kaybettiğimiz Yaşar Tunagür Hoca verdiği bir röportajda o günü şöyle anlatıyor: “Ezanın Türkçe okunduğu günlerdi

Cuma namazlarını Sultanahmet Camisinde kılmayı kendime adet edinmiştim

Cuma namazlarını meşhur Hafız Saadettin Kaynak kıldırırdı

Yani ilk defa Türkçe ezanı okumuş olan Hafız

Yine böyle bir Cuma günüydü ve Sultanahmet camisine namaz kılmaya gidiyordum

Fakat her zamankinden farklı olarak caminin avlusunda büyük bir kalabalık ve telaş vardı

Ben ve yanımdaki arkadaşım, merakla cami avlusuna doğru ilerledik

Baktık ki caminin içinden çok, avluda insan var

Onlar bir şeyler duymuşlar ama biz henüz bilmiyoruz

Girdik içeri

Avluda baktık ki herkes yukarı bakıyor

Camiye giren falan yok

Herkes yukarı bakıyor

Birden cami minarelerinin bütün şerefelerinden, “Allahu Ekber! Allahu Ekber!” diye Arapça Ezan okunmaya başladı

Meğer caminin imamı olan Saadettin Kaynak, her bir şerefeye bir müezzin yerleştirmiş, birbiri ardına nasıl ezan okuyacaklarını da onlara güzelce tembihlemişti

Durumdan haberi olmayan caminin içindeki cemaat da Arapça Ezanı duyar duymaz kendilerini dışarı attı

Avlu hıncahınç doluydu

Herkes İstanbul semalarını inleten Arapça Ezanı dinliyordu

14 müezzin 6 minarenin 14 şerefesinden biri başlıyor, öbürü bitiriyor, yarım saate yakın sürdü ezan

Bunu, İstanbul’un diğer camileri takip etti… İstanbul’un bütün minarelerinden, yıllardır özlemini çektiğimiz ezan sedaları yükseliyordu göklere… Bir an için rüyada olduğumu sandım

Fakat bu bir rüya değil, gerçekti

Minarelerden Arapça Ezan okunuyordu

(Duygulandı ve gözlerinden akan yaşları sildikten sonra devam etti): Arapça Ezan sesini duyan herkes olduğu yerde durmuştu

Sanki yere çivilenmiştik; ben ve Sultanahmet Meydanı’nı dolduran bütün insanlar… Sokakta oynayan çocuklar bile oyunlarına ara verip, Allahu Ekber, Allahu Ekber’leri dinler oldular… O an anlatılmaz, yaşanır ancak… Büyük bir daüssıladan sonra, öz vatanımıza kavuşmuş gibiydik… Allah bir daha göstermesin o günleri…”