Şengül Şirin
|
Cevap : Balıkçılık Nedir? Dünyada Ve Türkiye'de Ticari Balıkçılık Yöntemleri
BALIKÇILIK

1 Tekne ve ağ kullanarak ya da yalnız ağ kullanarak geniş çapta balık avlama eylemi
—2 Balık satmakla uğraşan esnafın yaptığı iş
—3 Deniz balıkçılığı, denizde ya da deniz kıyılarında yapılan balıkçılık || Tatlı su balıkçılığı, akarsularda ve göllerde yapılan balıkçılık
—4 Balık avcılığı sorunlarını içeren ve ele alan bilim ve tekniklerin tümü
—Balıkç Aşırı balıkçılık, bir balık alanının olanaklarının üstünde avlanılarak sömürülmesi (Eşanl OVERFİSHİNG )
—Huk Tatlı su ve göl balıkçılığı -
—ANSİKL Balıkç TATLI SULARDA BALIK ÇILIK
1 Olta balıkçılığı Birkaç türe ayrılır:
a) Yüzer oltayla balık avı Bir iğnenin ucuna takılı doğal ya da yapay bir yemi balığa ısırtarak onu tutmak amacıyla yapılır İğne elde tutulan kamışa bağlı bir ipin ucunda bulunur; olta ipinde yüzdürücü (mantar) olabilir de, olmayabilir de Yemin takılı olduğu iğnenin hangi düzeyde bulundurulacağı balıkçı tarafından önceden mantarla ayarlanır Tatlı sularda yaşayan bütün beyaz balıklar, eğer yırtıcı, yani etçil değillerse bu çeşit oltaya gelirler Yırtıcı balıklar (levrek, turnabalığı, sudak), ucuna canlı bir balık takılı sağlam bir yüzer oltayla avlanır Yüzer oltayla balık avı, dip oltasıyla balık avı gibi, "yığınak" denen bazı yerlerde yapılır, balıkları çekmek için buralara önceden yem ekilir
b) Dip oltasıyla balık avı Hareketsiz bir av yöntemidir, dipte, iki su arasında besin arayan beyaz balıkları avlamaya yarar Olta, kurşunlu ucu ya da herhangi bir yem takılı iğnesi suyun dibinde duracak biçimde yapılmıştır Bu yöntem iğneye herhangi bir yem takılarak basit bir biçimde yapılabileceği gibi bir balçık topağına saklı bir yem aracılığıyla da yapılabilir Bu türlüsüne topak yemle balık avı denir
c) Hareketli oltayla balık avı Olta ipinin ucuna oldukça ağır bir yalancı yem ya da ucuna yem takılı 5-10 g ağırlığında ve piramit biçiminde bir nikel parçası yardımıyla yapılır Tam öldürücü bir yöntemdir, özellikle ekim ayından nisan ayına kadar tatlı su levreği ve kızılkanat avlamak İçin uygulanır İlk hareketli oltalar basit bir iple, 0-50 cm aralıklı iki kurşun arasına yerleştirilmiş bir zeytin ve bir köke bağlı bir iğneden oluşurdu Bu düzenek sonra daha geliştirildi, küçük kurşunların yerini fır-döndülü bir çengel ve doğal kökün yerini de 8 ya da 9 numara çift uçlu iğne bağlı çelikten bir kök aldı Kullanılacak yemler sınırlıdır; küçük canlı bir yem, kırmızı bir yer solucanı, çalı karidesi ve yavru yılanbalığı bu işe elverişlidir Hareketli oltayla balık avı, balığın iğneden önce yemi yutması olayına dayanır
Avcılık eylemi yavaştır: olta dibe kadar salınır, sonra çekilir, gene salınır, gene çekilir Balık çoğu zaman olta yukarı çekilirken saldırır
d) Kamçı oltayla balık avı Oldukça kısa ve esnek bir kamışla yapılır Oltaya basit bir yapay yem ya da gerçek bir böcek takılır Oltanın ucundaki yem ya da yalancı yem, iple fırlatılır, suyun yüzünde yüzmeye bırakılır, yüzeye yakın yiyecek aranan balıklar onu yakalamaya gelirler, incibalı-ğı, kepenez ve alabalık bu yöntemle çok iyi tutulur
e) Ağır otlayla balık avı Bir ya da iki elle kullanılan ağır bir oltayla yapılır Kamışın üstünde olta ipinin sağılmasını ve sarılmasını sağlayan bir halka ve bir döner kas-naklı makara düzeneği bulunur Balıkçı, balığı tutabilmek amacıyla uzaktan suya safralı bir yapay yem atar Bu yem bir kaşık, bir yapma balık ya da herhangi başka bir şey olabilir Bu nesne suyun içinde yol alırken, balığı andırdığından etçil balıklar onu kapmak için saldırıya geçer (turnabalığı, tatlı su levreği, alabalık, som-balığı)
f) Hatif oltayla balık avı Bunun tekniği de önceki gibidir Sabit kasnaklı makara takılı bir oltayla yapılır Bu oltayla 3 g'dan hafif yapay yemler kolayca uzak mesafeye atılabilir Alabalık, tatlı su levreği veturna-balığı bu çeşit oltaya gelen başlıca balıklardır Balıkçı yapay yem yerine yemli iğne takarak da bu yöntemi uygulayabilir
g) Sirıekli oltayla balık avı ipekten özel ipi, ucunda yapay bir sinek bulunan halkalı ve makaralı bir oltayla yapılır, ipek hafif olduğundan balıkçı, ucuna sinek bağlı iğneyi kamçı gibi fırlatabilir Yapay sinek suyun yüzünde akıp giderken alabalık kapmak için saldırır Sombalıkları da bu şekilde, ama iki elle kullanılan daha kuvvetli oltalarla avlanabilir
2 Ağla ve başka araçlarla balık avı Amatörlerden çok meslekten balıkçıların işidir
3 Özel yöntemlerle balık avı Sürütme yönteminde, etçil balıkların, özellikle tur-nabalığının iştahını kabartmak için atılan yapay yemli olta kıyıdan ya da gemiden çekilerek sürüklenir
Dip oltalarıyla balık avı, ucu yemli durgun oltalarla uygulanır, olta akarsuyun yatağına fırlatılarak beklenir Sargılı mantarla balık avı, turnabalığı, yılanbalığı ve uzun levrek avlamak için uygulanır Üstüne birkaç metre ip sarılı yuvarlak, dört köşe ya da silindirimsi bir şamandıraya bağlı olta ipinin ucunda canlı yem bulunur, balık saldırdığı zaman ip çözülerek uzayabilir
Zıpkınla balık avı, balık zıpkınla vurularak yapılır

Elle balık avı, daha çok alabalık tutmakta uygulanır Akarsuyun kenar oyuklarında ve bitki köklerinin arasında bulunan balıklar çıplak elle yakalanır Solucanlı oltayla balık avı için yünden bir ipin üzerine bir sürü solucan dizilip ip dibe atılır, yılanbalıkları solucanı ısırınca balıkçı ipi hızla çeker, balık dişleriyle yün ipe asılı kalır
Elektrikle balık avı, balıkların elektrik akımıyla sersemletildikten sonra yakalanmasıdır Bu yöntemlerin bir kısmı yasaktır, ama denetlenemeyen yerlerde kullanılmaktadır
DENİZDE BALIKÇILIK
Deniz balıkçılığı dörde ayrılır:
1 Yaya balıkçılık Bunu kumlu çakıllı kıyılarda amatör ya da profesyonel balıkçılar yapar Bu balıkçılar çeşitli yöntemler kullanarak kabukluları, kerevitleri, yengeçleri ve kum yılanbalıklarını tutarlar Ağ kullanılarak kumsalda ringa tutulması ya da sürütme ağıyla balık avlanması da bu çeşide girer Küçük ya da orta boy balıkların (işkine, vatoz, küçük camgözler vb ) oltayla yakalanması da yaya balıkçılık sayılır
2 Kıyı balıkçılığı Kıyıya yakın yerlerde yapılır ve kıyı halkına taze balık ve deniz ürünleri sağlar Kıyı balıkçıları esnaf olarak çalışır Duruma göre İğneli olta (uskumru, pollak, bakalyaro) parakete (camgözler, yassı balıklar), sabit ya da çekmeli ağ: üçlü ağ, trol, sürütme ağ (dilbalığı, kalkan, vatoz, ringa, sardalya), çöten ve yengeç fanyası (ıstakoz, langust, denizörüm-ceği), algarna (denizkestanesi, istiridye, midye ve çeşitli yumuşakçalar), ışıkla birlikte kullanırlar (Akdeniz'de uygulanan atadan kalma bu yönteme göre suyun yüzündeki herhangi bir ışık kaynağı balıkları kendine çeker) [hamsi, sardalya, uskumru],
3 Açık deniz balıkçılığı Balıkçılar en çok İki hafta süren seferlere çıkar (İstanbul balıkçılarının Karadeniz'e açılmaları, kalkan avı için sovyef karasuları yakınına gitmeleri), hamsi, kalkan gibi balıkları avlarlar Bu avcılıkta balığın soğutucularda ya da buzda saklanması gerekir Karadeniz ile Akdeniz arasında göç eden balıklar da bu yöntemle avlanır Bu avcılıkta orta ve büyük boy motorlu tekneler kullanılır
4 Uzak deniz balıkçılığı Genellikle kıyılardan çok uzaklarda ve okyanus sularında yapılır Tutulan balıklar dondurulur ya da tuzlanır Uzak deniz balıkçılığında kullanılan modern gemiler, haftalarca, hatta aylarca denizde kalabilecek şekilde donatılmış büyük balıkçı gemileridir Tutulan balıkları konserve yaparak ya da dondurarak depo edebilecek donanımları vardır Dondurucusu olan büyük gemiler çok büyük trollar (dikey ağız açıklığı 40 m) kullanırlar

—Coğ Geniş anlamda balıkçılık, balık tutmaktan başka, çeşitli su ürünlerini, hatta suyosunlarını toplamayı ve suda yaşayan memeli hayvanları avlamayı da içerir Denizde, gölde ya da akarsuda, hatta havuzlarda balık ve birtakım su ürünleri üretimi de geniş anlamda balıkçılığın kapsamına girer Suyosunları ve memeli hayvanlar bir yana bırakılacak olursa, dünyada bir yılda tutulan su organizmalarının toplamı yaklaşık olarak 72 Mt'u bulur (bunun 7,6 Mt'u tatlı sulardan, 64,5 Mt'u denizden sağlanır) Denizlerin büyüklüğü ve içindeki biyokütlenln hacmi göz önüne alınırsa, tutulan bu miktar çok önemsiz kalır Üstelik, bu toplamın üçte biri evcil hayvanlara yem olur (balık unu ve balık yağı); insanların tükettiği yiyeceklerin yalnız % 1-2'sl bu kaynaktan sağlanır (hayvansal proteinlerin % 20'si) Bununla birlikte, teknik gelişmeler ve ticari açıdan kullanılabilir türlerin değerlendirilmesi, 1948-1970 arasında balıkçılık üretimini hızla artırma olanağı sağlamış, toplam üretim 19 Mt'dan 69 Mt'a yükselmiştir 1971-1980 arasındaysa üretim 70-72 Mt arasında duraklamıştır
•Tutulan büyük balık türleri Tutulan ürünlerin en büyük bölümü balıktır (1980'de 56 Mt), onu sırasıyla yumuşakçalar (4,9 Mt), kabuklular (3,1 Mt), suyosunları ve memeliler izler Balıkçıların tuttuğu balıklar çok az sayıda familyayı ilgilendirir: ilke olarak en bol olan, en kolay ulaşılan ve en çok beğenilen balıklar tutulur Avlanan balıkların üçte ikisi 13-15 familyadan ve yarısı sadece 4 familyadandır: mezgitgiller (morina, Melanogrammus aeglefinus, pollak, berlam, vb ), sardalyaglller (ringa, sardalya, vb ), hamsigiller (hamsi) ve Osmeridae (özellikle kapelan)
Bu sonuncular arasında en çok avlanan türlerin miktarı milyonlarca tonu bulur: Alaska berlamı, (Kuzey Büyük okyanus'ta, yaşayan mezgitgiller ailesinin bir üyesi) 4 Mt; Kuzey Atlas okyanusu morinası 2,1 Mt; Kuzey Atlas okyanusu kapelanı 2,5 Mt; Şili sardalyası 3,2 Mt; özellikle Batı Büyük okyanus'ta tutulan, sıcak ve ılık sularda yaşayan ispanyol uskumrusu 2,2 Mt Kabuklular ve yumuşakçalar arasında, kerevit (1,6 Mt), kabuklular (3,2 Mt) ve kafadanbacaklılar (1,5 Mt) başta gelir Derin su ve yüzey balıklarının oranı aşağı yukarı yarı yarıyadır
• Balıkçılık bölgelerinin dağılımı İç sularda tutulan balıkların miktarı su alanlarının genişliğine, ekonomik, kültürel ve toplumsal etmenlere bağlıdır Asya'daki nüfusça kalabalık ülkeler (Çin, Hindistan) iç sulardan en çok yararlanan ülkelerdir, ama SSCB de göllerini, göletlerini ve akarsu-larını, özellikle de değerli türlerin bulunduğu Hazar denizi'ni bu bakımdan çok iyi değerlendirmektedir Afrika'daki büyük göller ve ırmaklar birkaç ayrıcalıklı ülkeye oldukça büyük miktarda balık sağlar: Uganda, Tanzanlya, Nijerya, Çad ve Zaire yılda birer milyon ton
Okyanuslarda balıkçılık bölgelerinin yeri, hem kaynakların bolluğu ve niteliği gibi doğal etmenlere hem de teknik ve ekonomik zorunluluklara bağlıdır; çünkü hem 1 500 m'den derinlerde balık tutma olanağı yoktur, hem de bu işi en az masrafla yapmak gerekir Bu nedenlerle balıkçılık bölgelerinin dağılımı, derinlik, kıyıya uzaklık ve enlem gibi üç etkene bağlıdır
Biyolojik koşulların ve derinlik koşullarının gereği olarak balıkçılık çoğunlukla karaların yakınlarında yapılmaktadır; kıta sahanlığı denen bu bölgeler dünyada avlanan balığın % 90'ını sağlar Kıyı suları ve onlara bitişik sulardan toplam avcılık üretiminin % 65'i elde edilir Bu alanlar okyanus yüzeyinin ancak % 7,5'i dolayındadır; bu nedenle km2 başına verim 1-1,2 t gibi yüksek bir düzeydedir, oysa enginlerin, yani okyanus kesiminin verimi km2 başına ancak 9 kg dolayındadır
Balıkçılığı sıcak bölgeye (toplam üretimdeki payı % 21) ve Güney yarıküre'deki ılıman ve soğuk bölgelere (% 12) kaydırma eğilimine rağmen, dünya balıkçılık üretiminin % 67'sini sağlamakta olan Kuzey yarıküre'deki soğuk ve ılıman alanları kapsayan bölge, anakaralar çevresindeki bu dağılımla çakışmaktadır Yüksek kuzey enlemlerinde hep daha çok balık avlanması, bu suların verimli ve yararlanılabilecek diplerin geniş (buralar özellikle Doğu Asya ve Batı Avrupa kıyı sularıdır) ve sık nüfuslu ve sanayileşmiş ülkelere yakın olmasının sonucudur İki büyük okyanusun doğu cephesinde, dört yerde, yüzey sularına bol balık gelmesine ve böylece engin deniz balıklarının kütle halinde tutulmasına olanak sağlayan sürekli dikey akıntılar ve soğuk suların yukarı çıkışı (up-wellings) gibi özel avantajları bulunmasına karşın, tropikal kuşak ve güney suları genellikle yukarıda anlatılan kozlardan yoksundur Her enlem kuşağı üretim hacmiyle olduğu kadar balıkçılık biyocoğraf-yasının oluşturduğu ticari balık türlerinin çeşitliliğiyle de birbirinden ayrılır Her bölgesel bütünün fauna çeşitliliği yüksek enlemden sıcak kuşağa doğru gittikçe artar
Balıkçılığın üç büyük okyanus arasında dağılımı da eşit değildir: Hint okyanusu % 6 (3,7 Mt), Büyük okyanus ile Atlas okyanusu sırasıyla % 55 ve 39 (35,4 Mt ve 25,3 Mt) Yüzölçümü farkları dikkate alındığı zaman bile, balıkçılığı çoğunlukla tropikal olan Hint okyanusu'nun, öbür ikisi ne göre ortalama üç-dört kat az ürün sağladığı görülür
•Büyük balıkçı ülkeler Sekiz ülkp- Japonya (10,4 Mt), SSCB (9,4 Mt), Çin (4,2 Mt), ABD (3,6 Mt), Şili (2,8 Mt), Perü (2,7 Mt), Hindistan (2,4 Mt), Norveç (2,3 Mt) dünyada tutulan balıkların yarıdan çoğunu avlar ve dünya nüfusunun üçte ikisinden azını kapsayan on beş devlet toplam su ürünleri üretiminin dörtte üçünden fazlasını elde eder Türkiye'nin yıllık üretimi bu devletlerin yanında önemsiz kalır (0,5 Mt) Japonya ile Sovyetler Birliği, dünyanın her yanında yaptıkları balıkçılık sayesinde toplam üretimin % 30'unu elde ederler
Japonya, bol balıklı sularla çevrili bir takımada üzerinde bulunmanın sağladığı avantaja, tekniklerindeki yaratıcılığa, yüksek verime, karma şirketlerle yabancı acentelere dayalı tam bir balıkçılık imparatorluğu kurmuş olmasına bağlı olarak 1955-1960 yıllarından beri güçlü ve etkili bir balıkçılık sanayisi geliştirmişti Japonlar bütün okyanuslarda tonbalığı avcılığında başta geldikleri gibi, tuttukları balıkların büyük bir bölümü de Batı Büyük ok-yanus'tan gelir (sardalya, uskumru, Alaska berlamı)
En büyük balıkçı limanları ülkenin kuzeyindedir: Kuşlro (Hokkaido) ve Haçinohe (Honşu), ama değer olarak, güney limanları da önemlidir
SSCB (9,4 Mt, bunun 0,74'ü iç sulardan) bir kara devleti olmasına ve Kuzey Buz denizi kıyısında yer almasına karşın, dünyanın en güçlü balıkçı filosunu kurarak ikinci sıraya yükseldi Büyük tonajlı gemileri hangi okyanusta olursa olsun balıkçılık yapabilirler; ne var ki soyvet balıkçıları gelenek ve deneyimlerine dayanarak daha çok soğuk ve ılıman suları tercih etmektedir Büyük Vladivostok -Nahodka ye Murmansk limanları yılda birer milyon ton balık aktarmaktadır
• Dar anlamda balıkçılığın yan ürünleri Kıyı şeridinde ya da yakınında yapılan çeşitli etkinlikler arasında, deniz ürünlerini yetiştirme ve üretme işlerinin yanı sıra, su-yosunu da toplanır; bunların birincisinden yılda 3 Mt, ikincisinden 4 Mt ürün elde edilmektedir ve her ikisi de genişleme ve gelişme eğilimindedir
Denizde yaşayan memeli hayvanların avlanması balıkçılıkta önemli yer tutar (kuş avcılığı önemsizdir), yüzgeçayaklılar (fok, deniz aslanı, deniz ayısı) denizden çok karada avlanır; balina ve benzerleriyse denizde tutulur Balina ve benzerleri, ya kıyıdaki istasyonlarda (Norveç, izlanda, Güney Afrika, Şili) ya da avcı gemilerin ortasında iş gören fabrika-gemilerde işlenir Şimdi balina avını yalnızca Japonya ile Sovyetler Birliği yapmaktadır; bu ülkeler, sözkonusu hayvanları Antarktika çevresinde ve Kuzey Büyük okyanus bölgesinde avlarlar; ancak balinaların korunmaya alınması nedeniyle avlanan hayvan sayısı giderek azalmaktadır Yılda yaklaşik olarak 10 000 baş hayvan avlanır, bunun üçte biri Güney Buz denizi'nden gelir ve bunun da % 80'ini yalnızca kaşalot oluşturur
• Balıkçılık tipleri Esnaflık ve sanayi ola7 rak İki çeşit balıkçılık yapılır Kıyılarda ve iç sularda balıkçı esnafı avlanır Batılı ül-telerde bunu patronla tayfanın ortaklaşa sahip oldukları büyücek motorlar ya da küçük balıkçı gemileri yapar: elde edilen ürün patronla tayfa arasında yarı yarıya pay edilir Seferler genellikle bir haftadan fazla sürmez Türkiye'de balıkçı motorları patronundur, tayfa ücretle çalışır Ama Ba-tı'da da sanayi donanımını gerektiren büyük tekneler bir patronun ya da şirketlerindir; bunlar daha uzağa gidebilir ve haf talarca kalabilir, tayfaları da ücretle çalışır Bu gibi seferlerde balığın buz içinde ya da dondurularak, hatta konserve ya da başka mamul haline konarak korunması gerekir Bu ekonomik farKİılığa bir de balıkçılığın yapıldığı alanla teknenin bağlı bulunduğu liman arasındaki uzaklığa dayanan yönetim çeşitliliği eklenir (kıyı balıkçılığı, açık deniz balıkçılığı, uzak deniz balıkçılığı)
Yakalama yöntemleri bakımından yüzey balıkçılığı dip balıkçılığından çok farklıdır Yüzey balıkçılığı, denizin neresinde olursa olsun, yüzen araçlarla, hareketli olarak ve belli mevsimlerde yapılır (Çünkü balıkların göçlerine bağlı kalınarak yapılmak zorundadır ) Oysa dip balıkçılığı düzenli, ama şansa bağlıdır ve ancak kıta ve ada sahanlıklarında yapılabilir
Bu farklılığa, balıkların kullanım yerine bağlı bir başka fark daha eklenir Gerçekten de, ton ve hamsi avcılığı gibi birkaç istisna dışında, yüzey balıkçılığında tutulan balıklar daha çok sanayide kullanılan (kapelan vb ) ya da karma amaçla kullanılan balıklardır (ringa, uskumru, sardalya vb ), oysa dip balıkçılığı genellikle insanların yiyeceği balıkları tutmak amacıyla yapılır Sanayi balığının artışı bir bakıma 1956-1970 arasında dünyada balıkçılık alanında elde edilen ilerlemelerin ürünüdür Ayrıca tropikal büyük upvvellling' lerde tutulan balıkların artması da bunda rol oynamıştır
•Günümüzde balıkçılık Sanayi balığı is-temindeki yüksekliğe ve balıklavaların ve yeni balık türlerinin değerlendirilmesine dayanan hızlı bir genişleme evresinden sonra balıkçılıktaki büyük gelişme, 1970'li yılların başlangıcında iki büyük güçlükle karşılaştı: bazı balık rezervlerinin erimesi ve buna bağlı olarak getirilen yasal düzenlemeler Balığın azalması olayı her zaman görülebilir: örneğin Perü hamsisinde üretim 1970'te 12 Mt iken (Perü bu bakımdan bir süre dünya birincisi oldu) 1980'de 1 Mt'a düştü; aynı şekilde Atlas okyanusu'nda ringa bunalımı oldu, tutulan ringa miktarı 1960'ta, 3,5 Mt iken, 1980'de 0,6 Mt'a düştü, ister doğal olaylardan, ister aşırı avlanmadan kaynaklansın bu azalma iki sonuç doğurdu Birincisi, hemen hemen bütün devletler balık avcılığı bakımından karasularının sınırını 12 milden 200 mile çıkardılar, böylece zengin kaynakları mülkiyetlerine aldılar; ikincisi, uluslararası örgütler, birtakım sınırlayıcı önlemler getirerek (balıkçılık izni, avlanma yasağı dönemleri, belli yerlerde avlanma ve kotalar), balık topluluğu dinamiğinin matematik modellerine uygun olarak rezervlerin verimli bir şekilde işletilmesi için bir düzen kurmaya yöneldiler
Eskiden serbestçe girilen balıklavaların milliyetçilik gayretiyle bölüşülmesi ve kıran kırana bir avcılığın hüküm sürdüğü balıkçılığın sıkı kurallara bağlanması devletleri kendi sularına dönmek zorunda bıraktı ve böylece denizlerde çeşitli deniz ürünlerinin üretilmesine ve iç suların kullanılmasına karşı ilgiyi artırdı Nitekim 1983'te, on Ortak Pazar ülkesi arasında bir Mavi Avrupa yaratmak için sözleşme imzalandı; bu sözleşmeyle balıkçılık bölgelerine giriş, balık rezervlerinin işletilmesi, tutulacak balık miktarının kotalara ve pazarların düzene bağlanması, balıkçı filolarının modernleştirilmesi, üçüncü ülkelerle ilişkiler kesin kurallarla belirlendi
•Türkiye'de balıkçılık
Türkiye, 8 000 km'yi aşan kıyı kuşağı, zengin akarsu, göl ve göletleri ile doğal koşulları bakımından olduğu kadar, miktar ve çeşit bakımından da zengin bir su ürünleri potansiyeline sahiptir Türkiye denizlerindeki balık türlerinin sayısı Karadeniz'de 149, Marmara' da 203, Ege'de 300, Akdeniz'de 471 olarak bilinmekte, ancak, balık stokları Karadeniz'den Akdeniz'e doğru azalmaktadır Deniz ürünleri üretimindeki en yüksek payı Karadeniz (°/o 75-85), en düşük payı Akdeniz (°/o 3 dolayında) almaktadır Türkiye'de avlanan deniz balıkları yerli ve göçmen balıklar olarak ikiye ayrılır: bütün bir yıl boyunca ülke karasularında kalan yerli balıkların başlıcaları barbunya, kırlangıç, mezgit, tekir, mercandır Göçmen balıklar ise, Karadeniz-Ege arasında göç eden ve mevsimine göre Türk karasularına giren balıklardır Bunlardan hamsi, istavrit, palamut, lüfer, orkinos ve kılıç ekonomik bakımdan önem taşır Balık göçleri, ilkbaharda Boğazlar yoluyla Ege'den Karadeniz'e, sonbaharda ise tersine bir yol izler Sürüler halinde olan göç dönemlerinde balık avı yoğunlaşır, üretim artar Balık üretimi planlı döneme geçişten sonra artmaya başlamakla birlikte, asıl gelişme 1970'lerde görülmüş, 1980'den sonra hız kazanmıştır
1950'li yıllarda 110-115 bin ton olan Türkiye balık üretimi, 1960'lı yılların sonlarında 200 bin tona yaklaşmış 1980'de 392 bin tona, 1984'te yaklaşık 509 bin tona ulaşmıştır Ancak, üretim artarken balık türlerinin toplam üretim içindeki paylarında önemli değişiklikler olmuştur Lüfer, palamut, orki-noz, uskumru, torik gibi löp etli ve ekonomik bakımdan daha değerli balık stoklarının azalmasıyla bunların üretimleri gerilemiş ve toplam üretim içindeki payları düşmüş, buna karşılık hamsi ve istavrit gibi daha az değerli balık türlerinin payı ise önemli artış göstermiştir (1977'de % 69,9; 1980'de % 77,9; 1984'te % 83,9)
Türkiye'de açık deniz balıkçılığına geçilememiş olması, kıyılardaki balık stoklarının azalmasına yol açmakta, kıyı balıkçılığında üretimin sınırları zorlanmaktadır Öte yandan, avlanma tekniği ve donanı-mındaki yetersizlikler, pazarlamada görülen darboğazlar, balıkçı liman ve barınaklarının yeterli sayıda olmayışı gibi altyapı eksiklikleri, çevre kirliliği, halkın balık tüketimi alışkanlığının yaygın olmayışı gibi nedenler de balıkçılığın gelişmesini sınırlamaktadır
Türkiye'de göl, akarsu ve sayıları giderek artan göletlerde avlanan tatlı su ürünleri üretimi, dışsatım olanaklarının gelişmesiyle düzenli bir artış göstermiş, 1970'te 13 249 ton iken, 1980'de 32 255 tona, 1984'te 46 497 tona yükselmiştir Bu ürünler sazan, yayın, kefal, alabalık gibi balıklarla, kerevit (tatlı su ıstakozu) gibi su ürünlerinden oluşur Tatlı su ürünleri üretiminde ilk sırayı °/o 40 payla sazan alır (1984)
Balıkçılık konusunda bilimsel araştırmalar Türkiye'de denizlerin ve göllerin biyolojik ortam olarak özellikleri, balık biyolojisi, türleri, zenginliği ve balıkçılık konusunda yapılan ilk sistemli bilimsel araştırmalar, İstanbul Üniversitesi fen fakültesi' ne bağlı olarak uzun yıllar hizmet veren Hidrobiyoloji enstitüsü tarafından yürütülen çalışmalardır Sözkonusu enstitüce Et ve balık kurumu'ndan devralınan gemilerle bir yandan denizlerin fiziksel, kimyasal ve biyolojik oşinografya koşulları araştırılırken, bir yandan da çalışmalar iç sulara kaydırılmış ve göllerin biyolojik özellikleri, balıklandırması ve balık üretilmesi gibi konularda çalışmalar yapılmıştır Gene aynı dönemde, İzmir Üniversitesi deniz biyolojisi laboratuvarı da benzer konularda araştırmalar yapmakta idi
1982'de YÖK yasası'nın yürürlüğe girmesi, üniversiteler düzeyinde deniz ve balıkçılıkla ilgili kuruluşlar bakımından yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur YÖK teşkilat kanunu ile Hidrobiyoloji enstitüsü kaldırılırken, üniversitelerde deniz bilimleri ve balıkçılık konularında öğretim ve araştırma yapmakla görevli birçok yeni kuruluş açılmıştır Günümüzde bunlardan enstitü düzeyinde örgütlenmiş olanlar ODTÜ'ye bağlı Erdemli deniz bilimleri enstitüsü (araştırma gemisi: Bilim), istanbul Üniversitesi deniz bilimleri ve coğrafya enstitüsü (araştırma gemisi: Arar), Dokuz eylül üniversitesi deniz bilimleri ve teknoloji enstitüsü (araştırma gemisi: Piri Reis), Karadeniz üniversitesi Sürmene deniz bilimleri ve teknoloji enstitüsü'dür Yüksekokul olarak kurulanlar ise istanbul, Ege, Çukurova ve Fırat üniversitelerine bağlı su ürünleri yüksekokullarıdır Adı geçen yüksekokullar deniz biyolojisi, balıkçılık ve su ürünlerini değerlendirme gibi konularda uzmanlaşmış meslek adamı yetiştirmeye yönelik dört yıllık lisans öğretimi yapmaktadır
Ayrıca bunlardan Ege üni-versitesi'nin Urla'da, istanbul Üniversite-si'nin Sapanca gölü ve Gökçeada'da çeşitli projeler yürütebilecek biçimde donatılmış birer araştırma merkezi vardır Deniz bilimleri enstitülerinin çalışmaları daha kapsamlıdır: yüksek lisans ve doktora öğretimi yanında, ilk aşamada denizlerin kirlenme sorunları da içinde olmak üzere, tüm oşinografik koşulları belirlemeyi amaçlayan bir "ulusal deniz araştırma programı" çerçevesinde yürütülen çeşitli ölçüm ve incelemeleri de kapsamaktadır İlgili birçok kuruluşun katılmasıyla belirlenen bu araştırma programının koordinatörlüğü 1738 sayılı yasayla Seyir, hidrografi ve oşinografi dairesi başkanlığı' na verilmiştir (araştırma gemisi: Çubuklu) Bu çalışmalara sözkonusu bakanlıktan başka, özellikle Tarım, orman ve köy işleri bakanlığı'nın üç genel müdürlüğü de (koruma ve kontrol, proje ve uygulama; teşkilatlanma ve destekleme genel müdürlükleri) gerek doğrudan, gerek projeler vermek ve desteklemek suretiyle katılmaktadır
|