06-28-2009
|
#1
|
[KAPLAN]
|
Sinema Öyküyü Seviyor!..
Olası bir öykü ve sinema buluşmasının önemli anlarına tanıklık etmeye ne dersiniz? Bilirsiniz, uyarlama denince nedense akla hep romanlar gelmiştir Başarılı uyarlanan öykülerin sinemaya kazandırdığı bir devinim, bir heyecan vardır Öte yandan, öyküleri görselleştirerek seyirciye ulaştıran sinemanın, yazına kendi alanı ötesinde bir saygınlık kazandırdığı görmezden gelinemez
Sinema uyarlamaları açısından bakıldığında, öyküye roman-light olarak bakanların sayısı bir hayli fazladır Oysa öykü uyarlamaları, senaristi romana göre daha zorlu bir çabaya sürükler Cortazar’ın yaklaşımıyla, öyküden işini tek raunda sığdırması beklenir Bu, tek raundluk öyküden bir filmlik materyal çıkarması konusunda senaristten beklenene yakın bir zorluk taşır Zaman ve öykü boşlukları konusunda yeniden bir yapılandırmaya gereksinim duyan senarist için belki de beklediği bir fırsattır bu Öykü, senarist yönetmenine bireysel seçimleri konusunda daha fazla şans tanır
Öykü ile roman arasındaki ilişki, zaman zaman kısa film ile uzun film arasındaki ilişki benzerliği çerçevesinde tartışılmıştır Sinemayı zengin bir sanat kılan ölçütler ve değerler açısından düşündüğümde, öykünün anlatımsal yoğunluk, olay örgüsünün sıkılığı, betimlemeler, durum analizleri ve ritm açısından yüzünü kısa filme döndüğünü söyleyebilirim
Rotamızı değiştirip yönümüzü öykü yazarına çevirdiğimizde, karşımızda sıkıntılı birilerini bulmamız, işin doğasından kaynaklanıyor olsa gerek Öyküsünün uyarlanması, yazarı için önce bir gurur, sonrasında ise ama az ama çok bir üzüntü kaynağı olsa gerek Hani şu öykülerimizdeki yakın köye gittiği için açtığı yaralar her dem taze kalan gelin gibi Senaristin öyküyü sinematografiye yatkın hale getirme uğraşısının gerekliliği, sayfa sayfa aktarılarak görsel bir masal kitabı haline sokulmuş uyarlamalarla karşılaşılınca daha rahat anlaşılmakta Öykü yapısı gereği, senaristin elinde yazarının onu terkettiği yerden uzaklara sürüklenecektir Belki de en doğrusu, yazarın senaryoya bulaşmasıdır
Sözün özü, Türk sinemasında öykülerimizden uyarlanan filmler arasında kalıcı başyapıtların çıkması doğaldır Kaynağın gücü sinemaya yansımaktadır Bekir Yıldız’dan Bedrana (Süreyya Duru, 1974), Refik Halid Karay’dan Yatık Emine (Ömer Kavur, 1974), Ferit Edgü’den Hakkari’de Bir Mevsim (Erden Kıral, 1983), Osman Şahin’den Derman (Şerif Gören, 1983) ve Ayna (Erden Kıral, 1984) ve Yusuf Atılgan’dan Anayurt Oteli (Ömer Kavur, 1986) gibi hemen aklıma gelenler, öykü ve sinema buluşmalarının doğurduğu sağlam yapıtlar Başarılı uyarlamaların penceresinden bakınca, öykünün sinemada kendine yeni bir yaşam alanı bulmaktan mutlu olduğu açık Sinemanın keyfine ise diyecek yok Filmlerdeki öykü son kavramını tanımıyor, çünkü sinema öyküyü seviyo!  
Sinema Öyküyü Seviyor! 
gökhan erkılıç
|
|
|