Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
adayan, hizmetine, kuran, ömür

Kur'an Hizmetine Adayan Bir ömür

Eski 06-26-2009   #1
GöKKuŞaĞı
Varsayılan

Kur'an Hizmetine Adayan Bir ömür



SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN

İnsanların sel gibi cehenneme aktığı, fitne-fesadın kor gibi yükseldiği bir devirde "Bu selden kaç kütük kurtarırsak kârdır" diyen Süleyman Hilmi Tunahan, bunun yolunu da göstermektedir: İlim ve cihat
Kendisini Allah'a adayan, Kur'an ahlâkını yaşamak ve yaşatmak için büyük çabalar harcayan, Resûl-i Zîşan Efendimizin Sünnet-i Seniyyesinden ayrılmayan ve bunun dışında hiçbir düşüncesi olmayan Silistreli Süleyman Hilmi Tunahan Hazretlerini, Hakka rahmetle anıyoruz
Kendisinden feyz alan talebelerine ve sohbetlerine devam eden kimselere en büyük tavsiyesi, "Ehl-i sünnet ve'l-cemaat akidesine, ihlâs ve samimiyetle bağlı olun" idi
Süleyman Hilmi Tunahan, "Evlatlarım! Bugün insanların pek çokları vadilerden akan sel gibi cehenneme doğru hızla akmaktadırlar Nasıl ki bir afet olur ve dağda derede sel ne bulursa alıp götürürse, dinsizlik, ahlâksızlık ve cehalet de insanları böylesine cehenneme götürüyor İnsanlar bu selden kendilerine lâzım olanları kurtarmak için nasıl çırpınırlarsa, biz ve benim evlâtlarım, ilim ve cihatla, cehenneme gitmekte olan bu insanları elimizden geldiği kadar kurtarmaya çalışacağız" diyerek vazifelerinin ne olduğunu talebelerine hatırlatıyor ve bu vazifeyi ömür boyu kendisine düstur ediniyordu
İnsanların sel gibi cehenneme aktığı, fitne-fesadın kor gibi yükseldiği bir devirde "Bu selden kaç kütük kurtarırsak kârdır" diyen Süleyman Hilmi Tunahan, bunun yolunu da göstermektedir: İlim ve cihat İlim: Kur'an ilmi… Cihat: Peygamber Efendimizin (sav) Uhud Savaşından dönerken, "Küçük cihattan büyük cihada dönüyoruz" diyerek anlatmak istediği nefis ile olan cihat
Süleyman Efendi Hazretleri, hayatını Kur'an öğretimine vakfetmiş, Kur'an ahlâkını yaşayan ve İslâmı çok iyi tanıyan Müslümanlar yetiştirmiştir Dinden uzaklaşıldığı ve Allah'ın inkâr edildiği bir dönemde, insanları İslâm'a davet etmiş ve samimi gayreti neticesinde Allah birçok insanı onun etrafında toplamıştır

Necip Fazıl'ın kaleminden onun mânevi yönü

Süleyman Hilmi Tunahan'ın mânevî yönüyle ilgili olarak, Necip Fazıl Kısakürek'in notlarından şunları okuyoruz:
''Süleyman Efendinin bâtın ilmine, yani tasavvuftaki mânevî cephesine gelince… Şüphesiz bu husus ehline malûmdur Zâhirî akıl ve zeka ile idraki mümkün olamaz Öyle ki, bir insan Müslüman olabilir, tahsilli ve akıllı olabilir, hatta iç hayatı münkir olmaz da yine tasavvuf ve irşada ehil bir zat ile karşılaştığı hâlde, o zat İlâhî iradeyle kendisini ona bildirmezse, dünyalar bir araya gelse onun feyzinden haberdar olamaz Bizim ise, kendisinin mânevî cephesi üzerinde zerrece tereddüdümüz yoktur Biz bu noktayı ilmelyakîn değil hakkalyakîn, bilfiil yaşamış olarak biliyoruz Kendisinin tasarrufunu ve insan letaifi üzerindeki tesirini, öz ruhumuzda ve vücudumuzda hissetmiş; enfüsî ve kevnî kerametlerin üstünde irşad barikatlarını fiil hâlinde ve hakkıyla müşahede etmiş bulunuyoruz
"Allah'ın bu husustaki inayet ve lütfuna mazhar olduğumuza, kendilerinin kâmil ve mükemmil mürşid olduğuna, Silsile-i Saadât (Büyükler Zinciri, Altın Silsile) kolunun 32 halkası olan Salahuddin İbn-i Mevlana Siracüddin'in cismanî nispet, İmam-ı Rabbânî Hazretlerinin de ruhanî nispetle varisleri bulunduğuna imanımız tamdır Kendisinin bu cephesini anlamayanların, anlamakta acz gösterenlerin, hiç olmazsa aksini iddia etmemelerini ve kendisinde bir mürşid hâli görmediklerini söylemekten çekinmelerini, dünya ve âhiret yıkımına uğramamaları bakımından tavsiye ederiz"

"Bizim bu âlemde bir tek işimiz var"
Süleyman Hilmi Tunahan, eskiden 10-15 senede tahsil edilen ilimleri, iki sene gibi çok kısa bir zamana sığdırarak, ilmin ve âlimin yok olmak üzere olduğu bir zamanda yüzlerce, binlerce din âlimi yetiştirmiştir Talebelerin kalabileceği yurtlar açtırmış ve yüzlerce insanın maddî manevî eğitimine vesile olarak büyük bir hizmet yapmıştır Sık sık Müslümanların içinde bulunduğu zor duruma dikkat çekerek, tüm mü'minleri uyarmış ve İslâm ahlâkının insanlar arasında yayılması için büyük gayret sarf etmiştir
"Bizim bu âlemde bir tek işimiz var; o da yavrularımızın kalplerine Allah ve Peygamber sevgisiyle iman ve İslâm nurunu yerleştirmektir" diyerek son nefesine kadar bunun mücadelesini vermiştir
Necip Fazıl şöyle diyor: "Temaslarımın bende bıraktığı perçinli intiba olarak kaydedebilirim ki, onun İslâm vecd ve şevki dışında 71 senelik ömrüne nispetle 24 saatlik bir başıboşluk hayatı olabileceğine inanmam Kendini bir dâvâya vakfetmiş ve onun dışında hayat ve faaliyet kabul etmemiş olmanın tam misali… Böyle olduğu için de tesir ve sirayet kabiliyeti pek büyük…"
Tarih 16 Eylül 1959'u gösterdiğinde her insan gibi o da bu fânî hayata veda etmiş; fakat tasarrufları ve hizmetleri bir çığ gibi büyüyerek miras bıraktığı Kur'an ve Sünnet hizmetleri bugünlere kadar gelmiş ve Allah'ın izni ile kıyamet sabahına kadar da devam edecektir

"Canlı kitap yetiştirmek daha lüzumludur"
Süleyman Efendinin hayattayken yazıp bastırdığı tek eseri, "Yepyeni Usul ve Tertiple Kur'an Harf ve Harekeleri"dir Okuma yazma bilen herkesin tek başına Kur'an okuyup öğrenmesini sağlayan bu pratik eserin bugüne kadar milyonlarca baskısı yapılmıştır Efendi Hazretleri, niçin kitap yazmadığını soranlara şu cevabı vermiştir:
"Selefin mum ışığında yazdığı paha biçilmez hazine misali eserlerin toprağa gömülerek çürüdüğünü, bakkallara satılarak çöplüklerde çiğnendiğini, bir kısmının da kütüphane raflarında tozlanmış ve çürümeye terk edilmiş olduğunu gördüm
"Medreseleri kapanmış, yazısı değiştirilmiş, din ilimleri yok olmaya yüz tutmuş olan bir zamanda, kitap yazmaktansa, yazılan ilmî eserleri anlayarak anlatacak ve ilmi satırdan sadra intikal ettirip yaşatacak talebe yani canlı kitap yetiştirmeyi daha lüzumlu buldum"
Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri dine yakınlık duyan, din hizmeti veren herkese büyük bir muhabbet taşımaktadır Devrinde din davası adına bir şeyler sırtlayan herkesi takdir etmiştir Bediüzzaman Said Nursî, Ramazanoğlu Mahmud Sami Efendi, Abdülhakim Arvasî, Ali Haydar Efendi, Muzaffer Özok ve daha birçok tanınmış din adamlarıyla muhabbet etmiş, görüşmüştür

Talebelerine verdiği son nasihat

Yıl 1959, Efendi Hazretleri dünya hayatındaki son günlerini yaşamakta, fakat hâlâ koşuşturmaktadır Sohbetler, vaazlar, dersler, talebelerin ihtiyaçları vs… Şeker hastalığına ve o yaşına rağmen hizmetten ve talebelerinden bir an olsun ayrılmıyor Her gün dört vasıtayla Çamlıca'dan Topçular'a Tekâmül Talebelerini okutmaya gidiyor
Küçük Çamlıca neresi, Eyüp Topçular neresi! O zamanlar bu ulaşım imkânları da yok Tramvayla Kısıklı'dan Üsküdar'a iniyor, Üsküdar'dan vapurla karşıya Eminönü'ne geçiyor, oradan da başka bir vasıtayla Edirnekapı'ya, oradan da Topçular'a…
İşte o son günlerinde ve yine Tekâmül Talebelerinin yanında, onlarla birlikte Kur'an hatmi yaptıktan sonra sohbet etmekte:
"Evlatlarım! Buraya kadar getirdiğimiz din hizmetleri, bundan sonra sizlerin omuzlarındadır Şu anda ümmet-i Muhammed'in evlâtları sizlerin imdadını bekliyor Bu işin ihmâl edilecek tarafı yoktur Bu hakikati anladıktan sonra hizmet etmeyen iyi bilsin ki, kıyamet gününde on parmağım onun yakasında olacaktır Kıyamet günü değil huzur-u İlâhîye, değil huzur-u Resûlullah'a, benim huzuruma bile çıkamayacaktır" dedikten sonra gözyaşları içerisinde dua edip:
"Evlatlarım! Tekrar geleceğim, ama ders için değil Artık o iş tamamdır Lâkin bir defa daha gelip size bir hadis-i kutsî, bir de hadis-i şerif yazdıracağım İnşallah âlem-i berzahta ve Livâü'l-Hamd sancağı altında yine böyle birlikte olacağız" der
Ertesi gün yine o yorgun ve hasta haline rağmen Kısıklı'dan Topçular'a kadar gelir ve talebeleriyle tek tek vedalaştıktan sonra, o mezkûr hadisleri yazmalarını ister:
1 Hadis-i Şerif:
"Yâ Ebû Rafi! Allah'a yemin ederim ki, senin iki elinle (yani maddî ve mânevî gayretin ve çalışman neticesinde), bir şahsa Cenab-ı Hakkın hidayet nasip etmesi, güneşin üzerinde doğduğu ve battığı her şeyden daha hayırlıdır"
2 Hadis-i Kudsi:
Cenab-ı Hak, Davud Aleyhisselâma hitâben: "Ey Davud! Benden kaçan bir kulumu, tekrar bana getirmen tüm insanların ve cinlerin ibadetinden bana daha sevimli gelir"
Bu talebeleriyle dünya hayatındaki son görüşmesidir ve son nasihatleridir Çıkarken tekrar, "Evlâtlarımı bir kere daha görmüş olayım" diyerek onlara bakar ve oradan ayrılır Bu hâdiseden kısa bir müddet sonra da ebedî âleme irtihal etmişlerdir Tarih: 16 Eylül 1959




Vehbi Vakkasoğlu

__________________
Bıçak soksan gölgeme, Sıcacık kanım damlar
Girde bak bir ülkeme: Başsız başsız adamlar
NFK





GaLiBa Bu GeCe YaĞMuRDa GöKKuŞaĞı MiSali
GüLeRKeN aĞLaMaNıN ZaMaNı
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.