Şengül Şirin
|
ANDERSEN, Hans Christian (1805-75)
ANDERSEN, Hans Christian (1805-75)
Bütün dünyada masallarıyla tanınan Andersen, Baltık Denizi'ndeki Fyen Adası'nda, eski bir Danimarka kenti olan Odense'deki tek odalı bir evde doğdu Babası bir ayakkabı tamircisiydi ve ailesi çok yoksuldu Ailenin tek çocuğu olan Hans, kendi yarattığı parlak düşler ve fantezilerle dolu bir hayal dünyasında yaşıyordu
11 yaşındayken babası öldükten sonra okulu bıraktı Annesi evin geçimini çamaşır yıkayarak sağlıyordu Bu arada Hans zamanının büyük bölümünü oyuncak tiyatrolar ve kuklalar yaparak geçiriyor, bulabildiği bütün kitapları okuyordu Annesi onun kitaplara duyduğu bu sınırsız açlığı anlayamıyor, çocuğun bir terzinin yanında çırak olmasını istiyordu Ama Hans'ın amacı bu değildi O bir opera şarkıcısı olmak istiyordu Bu nedenle 14 yaşındayken evinden ayrılıp Kopenhag'a gitti
Orada, Danimarka'nın en tanınmış dansçısı olan Bayan Schall'ı buldu Ona tiyatroyu ne kadar çok sevdiğini ve oyunculuk yapıp şarkı söylemeye nasıl özlem duyduğunu anlattı Silindir şapkasını bir tef gibi kullanarak dans edip şarkı söylemeye başladı Odanın içinde çılgın gibi dönüyor, "tefine vururken ortalığı toza boğuyordu "Tımarhaneden kaçmış bir deli olmalı" diye düşünen Bayan Schall ona durumunun umutsuz olduğunu söyleyince Hans ağlayarak oradan ayrıldı Başvurduğu herkes aynı şeyleri söyledi Koca bir burnu, kocaman elleri ve ayakları, çatallaşmış çirkin sesiyle, sırık gibi ve çok biçimsiz görünümüyle Hans'ı herkes komik buluyordu
Hans Andersen bale, müzik ve tiyatro oyunculuğunda başarılı olamayacağını anlayınca yazar olmaya karar verdi Bir süre sonra Kral VI Frederik okula gitmesini sağladı Ama öğretmenini sevmeyen Hans okulda mutlu olamadı Daha sonra da üniversiteye gönderildi
Andersen'in 1829'da sahneye konan mizahi oyunu büyük başarı kazandı O sıralarda burs kazanarak Avrupa'yı gezmesini sağlayacak parayı elde etti Bu gezisinde Türkiye'ye de gelen Andersen gezi anılarını yazmaya başladı İlk romanı Improvisatoren'den (1835; "Doğaçtan Söyleyenler") hemen sonra ülkesinde çok ünlendi
1835'te yayımladığı ilk masal kitabı başlangıçta pek ilgi görmedi Romanları ve gezi yazıları ise iyi satıyordu 1838'de yeniden masallar yazmaya başlayan Andersen'in masal kitapları bu kez çok beğenildi 1872'ye kadar masallar yazmayı sürdüren Andersen artık bütün Avrupa'da tanınıyordu 1872'de kazayla yatağından düşerek sakatlandı Bir daha da eski sağlığına kavuşamadı ve üç yıl sonra öldü
Hans Andersen, en çok bilinen masallarından birinde anlattığı Çirkin Ördek Yavrusu' na benzerdi Ördek yavrusu yumurtadan çıktığında o kadar çirkindir ki bütün kardeşleri ondan nefret eder, çiftlikteki bütün kuşlar ona güler O da kaçar, gittiği her yerde yalnız ve mutsuzdur Uzun ve soğuk bir kışın ardından, kendisine doğru gelen üç güzel beyaz kuğu görür Onların karşısında başını eğdiğinde duru suda kendisinin yansısını görür ve şaşırır Artık çirkin ve tiksindirici, kirli gri, hantal bir kuş değildir; o, bir kuğu olmuştur! Çiftlikteki ördek yavrularından neden o kadar farklı olduğunu şimdi anlamıştır; artık onu gören herkes sevip övmektedir Yüreğinin derinliklerinden şöyle haykırır: "Çirkin Ördek Yavrusu'yken, böylesine büyük bir mutluluğun olabileceğini hiç hayal etmemiştim!"
Andersen'in masalları bütün Avrupa dilleri yanında Türkçe, Çince ve Japonca'ya da çevrilmiştir Bu kadar yaygın bir üne sahip oluşlarının nedeni, belki de onları okumanın, bütün dünyayı gösteren olağanüstü bir resme bakmaya benzemesidir Bu masallarda yalnızca tuğladan evleri, ormanları ve bataklıkları ile Danimarka'yı görmekle kalmıyoruz Kuzey ülkelerinin donmuş çöllerini, göz kamaştıran gün ışığı ile İspanya'yı, Mısır'ı, İran'ı, Çin'i ve denizkızlarının yaşadığı deniz diplerini de görüyoruz
Andersen'in masalları büyüyle ilgilidir; ama aynı zamanda bilgece yazılmış öykülerdir Andersen bazen dünyayı keder dolu bir yer olarak ele alır Bazen de, Karlar Kraliçesi öyküsünde olduğu gibi, sevginin ve iyiliğin dünyadaki bütün kötülükleri ve mutsuzlukları yenip kötü büyüleri bozacağını gösterir Bu öyküde Karlar Kraliçesi, Kay adındaki oğlan çocuğunu soğuk kuzeydeki sarayına götürür Kay orada evini ve kendisini seven
Gerda'yı unutur; çünkü yüreğinde bir cinin kötülük aynasından alınmış bir cam parçası vardır Küçük Gerda onu her yerde arar; sonunda Karlar Kraliçesi'nin sarayının korkunç salonlarına gelir Orada, yüreği bir buz parçasına dönüşmüş olan Kay'i bulur Ama koşup onu öpünce sevgisi buzu eritir Kay'in yüreği yeniden ısınır ve birlikte evlerine dönerler Karlar Kraliçesi'nin sarayının bütün kötülüğü ve soğuğu, kötü bir düş gibi kaybolur; çünkü sevgi büyüyü bozmuştur
Andersen'in masallarından yapılan çeşitli derlemeler Andersen Masalları, Masallar, Seçme Masallar, Karlar Kraliçesi, Çoban Prens, Parmak Kız gibi adlarla Türkiye'de yayımlanmıştır
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|