Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dede, hikayeleri, korkut

Dede Korkut Hikayeleri

Eski 06-24-2009   #1
TiFus
Varsayılan

Dede Korkut Hikayeleri



Deli Dumrul

Oğuz’da bir Deli Dumrul vardı Bir kuru çayın üzerine köp­rü yaptırmış, geçenden otuz üç akçe, geçmeyenden döve döve kırk akçe alır idi “Var mı benden güçlüsü” diyerek de meydan okur idi Bir gün köprünün yakınında bir genç öldü Sahipleri “Azra­il’in gencin canını aldığını” söylediler Deli Dumrul Azrail’e mey­dan okudu Bu Allah’ın gücüne gitti Azrail’i, Deli Dumrul’a gön­derdi Deli Dumrul, kırk arkadaşıyla yemekte iken, Azrail gelip kıstırdı Deli Dumrul şaşırdı Azrail olduğunu anlayınca, kılıcını çekip saldırdı Azrail bir güvercin oldu O da atla peşine düştü Bir iki güvercin öldürdü Dönerken, Azrail atını ürkütünce, yere kapaklandı Başı, gözü yarıldı Azrail gelip tepesine çöktü Deli Dumrul şimdi gürlemiyor, hırıldıyordu “Bre Azrail aman, Tan-rı’nın birliğine yoktur güman, canımı alma Azrail” diyerek af diledi Azrail de “Benden af dileyeceğine, Allah’tan dile” dedi Deli Dumrul da başladı “Allah’a yalvarmaya: “Yücelerden yücesin Kimse bilmez nicesin Güzel Tanrı Nice cahiller seni gökte arar, yerde ister Sen kendin müminlerin gÖnlündesin Ölümsüz güçlü Tanrı, Benim canımı alırsan sen al Azrail’in almasına izin verme Bu yalvarmalar Allah’a hoş geldi Azrail’e dedi ki: “Bu deli canı yerine can bulsun, hayatı bağışlansın” Azrail bunu Deli Dumrul’a iletti Deli Dumrul, önce yaşlı ana ve babasına gidip, kendi canı ye­rine, canlarını vermelerini istedi Kabul etmediler Vardı hanımı­nın yanma, hanımı “Canım sana feda olsun” deyince, Deli Dumrul, Allah’a yalvardı: “Yüce Tanrt Ulu yollar üzerine İmaretler yaptırayım senin için Çıplak görürsem giydireyim, senin için Alırsan ikimizin canım birlikte al, ‘ Bırakırsan ikimizin canım birlikte bırak İyiliği çok, güçlü Tanrı” Tanrı, Azrail’e Deli Dumrul’un anasının ve babasının canını almasını, Deli Dumrul ile eşine de yüz kırk yıl ömür verdiğini söyledi Dedem Korkut geldi, boy boyladı, soy soyladı, ne de güzel söyledi

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Dede Korkut Hikayeleri

Eski 06-24-2009   #2
TiFus
Varsayılan

Cevap : Dede Korkut Hikayeleri



Salur Kazanın Evinin Yağmalanması

Ulaş oğlu,…Bay indir Han’ın damadı, Salur Kazan ve adam­ları uzak yerlere ava gitmek için yurtlarından ayrılmışlardı Ca­suslar, azılı eşkıya Şökli Melik’e haber verdiler Şökli Melik Salur Kazan Han’ın otağına baskın yapıp oğlu ve adamlarını esir aldı­lar Kızları koynuna aldılar Ne varsa yediler, içtiler, yaktılar, yıktılar Salur Kazan Han’ın tüm bu olanlardan haberi yoktu Şökli Melik ve adamları yaptıkları tüm kötülüklerle yetin­meyip, Kazan Han’ın başında çobanlan olan sürüsünü de yok etmek için saldırdılar Lâkin çoban yiğit ve akıllı idi İki kardeşi ile bütün tertibi almış idi Sapanı ile bütün saldırganların çoğunu telef etti Bu arada kendi kardeşleri de şehit olmuştu… Salur Kazan Han, o gece rüyasında bir karabasan gördü Ka­ra kuduz kurtlar, kara kargalar hep hanesine saldırıyorlardı İçi rahat etmedi Adamlarını av yerinde bırakıp, atına atlayıp, üç gün yol sürüp, obasına vardı Durumu görünce, kanlı gözyaşları dök­tü Sonra da kâfirlerin peşine düştü Bu arada Şökli Melik, adamları ile yiyip içip, eğleniyordu “Salur Han’ın hanımı gelsin, bize içki sunsun” dediler Kırk esir kıza sordular: “Burla Hanım hanginiz?” Hepsi birden “benim” diye kar­şılık verince, bulamadılar Bu sefer oğlu Uruz’u kesip, etini kadın­lara yedirmeyi, kim yemezse onun anası olduğunu bulabilecekle­rini söyleyerek, işe giriştiler Burla Hanım, bunu duydu, gelip oğluna danıştı Oğlu, “Ne sen söyledin, ne ben duydum, babamın namusu, benim canımdan daha önemlidir,” dedi…Uruz’u öldürmeye geldiler Tam bu sırada, Salur Kazan ve Karaca Çoban, Şökli Melik’in otağına varmışlardı Salur Kazan Han, Şökli Melik’e seslenerek, “Bütün aldıkların senin olsun, bana anamı ver” deyince, Şökli Melik, “ananı kara papaza vereceğim” cevabını verdi Bu esnada, Salur Kazan Han’ın kardeşi Kara Göne, Deli Dündar, Kara Budak, Hemid, Şer Şemseddin, Boz Aygırlı Beyrek, Bay Yiğenek… ve nice yiğitler yetiştiler Yalın kılıç düşmana giriştiler On iki bin kâfir kılıçtan geçirildi Beş yüz Oğuz yiğidi şehit oldu Salur Kazan Han, bütün sevdiklerine kavuştu… Dedem Korkut geldi, görelim ne söyledi: “Hayır dua edeyim Han’ım Karlı kara dağların yıkılmasın, gölgeli kaba ağaçların kesilme­sin, güzel suyun kurumasın, her şeye gücü yeten Tanrı, seni mert olma­yana muhtaç etmesin, ak boz atım sendeletmesin, işlettiğinde kara çelik öz kılıcın körelmesin, dürtüşürken ala mızrağın kırılmasın, ak sakallı babanın yeri cennet olsun, ak saçlı ananın yeri cennet olsun, sonunda tertemiz imandan ayırmasın, âmin diyenler Tanrı’nın ak yüzünü gör­sün, ak alnında beş kelime dua kıldık, kabul olsun: Tanrı’nın verdiği umudun kırılmasın, derleyip toplasın, günahınızı adı güzel Muhammed Mustafa yüzü suyuna bağışlasın Han’ım hey!” Kam Püre’nin Oğlu Bamsı Beyrek Boyu: Hanlar, oğulları ile birlikte Bayındır Han’ın otağında top­lanmışlardı Bunu gören Kam Püre ağladı Niye ağladığı sorulun­ca da, “Bir oğlum yok ki soyumu devam ettirsin, Han’ıma hizmet etsin, bunun için ağlıyorum” Bütün Hanlar, Kam Püre için dua ettiler Kam Püre’nin bir oğlu oldu Bu sırada Bay Piçen’in de bir kızı oldu Oğlanı ve kızı beşik kertmesi yaptılar Kam Püre’nin oğlu, büyüdü on beş yaşın­da güzel bir delikanlı oldu Adını alma zamanı gelmişti Bezirganların kervanını çapulcular soymuş, bezirganbaşı ca­nını zor kurtarmıştı Bezirgan başı vara vara, Kam Püre oğlunun çadırının olduğu yere kadar geldi Durumu anlattı Oğlan, yanına Bezirganbaşını katıp, eşkiyalann peşine düştü Bir yerde onları eğlenirken yakaladı Daldı ortalarına Hepsini çil yavrusu gibi dağıttı Bütün mallan kurtardı Bezirganbaşı ondan ne isterse almasını isteyince bir boz aygır, bir gürz ve bir yay seçti Bezir­ganbaşı onları, Karn Püre Hanın oğluna getirdiklerini söyledi Oğlan sesini çıkarmadı vardı babasının yanma Bezirganbaşı ve adamları geldiler Oğlanı Kam Püre’nin ya­nında görünce çok şaşırdılar, varıp önce onun elini öptüler Kam Püre bu İşe çok kızdı Lakin, olanları anlayınca çok sevindi Oğlu­na ad koyma zamanı gelmişti Bütün beyler toplandılar Dedem Korkut geldi, boy boyladı, soy soyladı, “Adını Bamsı Beyrek koyalım” dedi Hep beraber dualar edildi Bütün Beyler ve Bamsı Beyrek, bir gün ava çıkmışlardı Bir Alageyiği kovalayan Bamsı Beyrek, bir kırmızı çadır gördü “Bu kimindir?” diye merak etti Banu Çiçek, “Ne arıyorsun?” diye sor­du “Beşik kertmem Banu Çiçek’i arıyorum” deyince, “Ben onun âadı-sıyım yarışta, ok atmada ve güreşte beni yenersen ancak onu görebilir­sin” dedi Kabul etti Bamsı Beyrek kızı yendi Kız dedi ki “Banu Çiçek benim” Oğlan parmağındaki yüzüğü çıkarıp, kızın parma­ğına takarak nişanı yaptı Sonra vardı babasının otağına olanları anlattı Lakin, kızın abisi Deli Karçar, kardeşini isteyeni öldürmekle ün yapmıştı Bu işe bir çare düşündüler Dedem Korkut’u bu işi çözmesi için görevlendirdiler Dedem Korkut yollara düştü Vara vara, Deli Karçar’m yol üstündeki otağına geldi Dileğini söyledi Deli Karçar çok kızdı Kılıcını çıkarıp Dedem Korkut’a vurmak için kaldırdı Dedem Korkut “Elin kurusun” diye beddua edince, eli kurudu Bu sefer Dedem Korkut’a yalvar yakar oldu Dedem Korkut, dua etti eli eski haline döndü…Bu sefer de Deli Karçar, kızı vermek için bin at, bin deve, bin koç, bin kulaksız köpek, bin pire istedi Dedem Korkut geldi, Kan Püre’ye söyledi Hepsini tamam ettiler Dedem Korkut bunları alıp, Deli Karçar’m yanma vardı Deli Karçar’a oyun edip, pirelerin içine koydu Deli Karçar, yalvar yakar olunca, onu saldı Uzatmayalım, düğün oldu Ancak, gece yarısı, Bamsı Beyrek uykuda iken, Banu Çiçek’te gözü olan Bayburt Hisarı Beyi saldı­rıp, Bamsı Beyrek ile otuz dokuz yoldaşını esir aldı Han Beyrek, Deli Dündar, bütün Oğuz Beyleri karalar bağ­ladılar Bunu işiten, bütün eş, dost, yaran hep karalar giydi­ler…Bamsı Beyrek’in izi bir türlü bulunamadı…Aradan on altı yıl geçti Yalancı Yartaçuk, Bamsı Beyrek’in kendisine hediye ettiği gömleği, kana bulayıp, babasına götürdü Onları, oğullarının öldüğüne İnandırdı Arkasından Banu Çiçek ile evlendi… Bir gün, Bamsı Beyrek’in babasından öğütlü olan bezirgan-;Iar, Bayburt Hisarı’na uğradılar Baktılar ki, şölen var Bamsı Beyrek’e de kopuz çaldırıyorlardı Bamsı Beyrek, bezirganları tanıdı Onlarla şair dilinde konuşarak, bütün sevdiklerinin sağ olduğunu, Banu Çiçek’in ise Yalancı Yartaçuk ile sözlendiğini Öğrendi Hem kendisi, hem de otuz dokuz yoldaşı ağlaya ağlaya bir hal oldular Bayburt Hisan’nın, Bamsı Beyrek’e aşık olan kızı olanları öğrenince, Bamsı Beyrek’in kaçmasına yardım etti Yolda atını bulup bindi Tam da, Banu Çiçek ile Yartaçuk’un düğün şöleni olurken, yurduna vardı Fakir bir aşık kılığında idi Kızlar, acıyıp karnını doyurdular Kılığı düzelsin diye verdikleri Bamsı Beyrek’in kaftanını, aşık giyince hemen tanır oldular Bamsı Beyrek, kaftanı giymekten vazgeçti Eski elbiselerle düğünün içine girdi Ok atışıyorlardı Aldı Yartaçuk’un yayını, bir çekmede par­ça parça etti Bamsı Beyrek’in yayı ile okunu getirdiler Bir atışta yüzüğü parçaladı Bütün Oğuz Beyleri buna sevinip, gülüştüler Oğuz Hanı “Dile benden ne dilersen” diye buyurdu “Karnımı do­yurmak isterim” dedi Han dedi ki: “Bir günlük beyliğim, onun ol? sun” Öyle oldu Bamsı Beyrek, yemek yedi, sonra sofraları, ka­zanları tekmeledi Ardından kızların yanına gitti Orda oyunlar oynandı en sonunda, Banu Çiçek Bamsı Beyrek’i tanıdı Babasına koşup müjdeyi verdiler Gözleri kör olmuştu “Parmağını kanatsın, gözüme sürsün, oğlum ise gözüm açılır” dedi Öyle yaptılar, gözleri açıldı Yartaçuk bunu haber alınca kaçtı Bamsı Beyrek peşine düştü, yakaladı Aman dileyince bıraktı Yiğitleri ile birlikte Bay­burt Hisarı’na yollandılar Cümle Oğuz Beyleri ardından devam ettiler Yaman savaş oldu Bayburt Hisarı zapt edildi… Beyrek, Bayburt Hisan’nın kızını aldı, gelin getirdi Kırk gün kırk gece düğün yaptılar Dedem Korkut geldi “Bu Oğuz Destanı Bamsı Beyrek’in olsun” dedi

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Dede Korkut Hikayeleri

Eski 06-24-2009   #3
TiFus
Varsayılan

Cevap : Dede Korkut Hikayeleri



Segrek Destanı

OĞUZ zamanında Usun Koca derler bir kişi var idi, ömründe iki oğlu var idi Büyük oğlunun adı Eğrek idi Cesur, deli, güzel yiğit idi Bayındır Han’ın sohbetine ne zaman istese getirdi Beyler beyi olan Kazan’ın divanında buna hiç kapı baca yoklu Beyleri çiğneyip Kazan’ın önünde otururdu Kimseye iltifat eylemezdi Meğer hanım gene bir gün beyleri çiğneyip oturunca Ters Uzamış derlerdi Oğuz’da bir yiğit var idi, der: Bre Usun Koca oğlu bu oturan beyler her biri oturduğu yeri kılıcı ile, ekmeği ile almıştır, bre sen baş mı kestin kan mı döktün, aç mı doyurdun, çıplak mı donattın dedi Egrek der: Bre Ters Uzamış baş kesip kan dökmek hüner midir dedi Der: Evet hünerdir ya! Ters Uzamış’ın sözü Egreğe tesir etti Kalktı Kazan Bey’den akın diledi Akın verdi İlan etti, akıncı toplandı Üç yüz mızraklı yiğit bunun yanına cem oldu Meyhanede beş gün yeme içme oldu Ondan sonra Şirögüven kenarından Gökçe Deniz’e kadar olan memleketleri yağmaladı Sayısız ganimet alındı Yolu Alınca Kalesine uğramıştı Kara Tekür orada bir koru yaptırmıştı Uçanlardan kaz, tavuk, yürüyenlerden geyik, tavşan bu avluya doldurup Oğuz yiğitlerine bunu tuzak yapmıştı Usun Koca oğlunun yolu bu koruya uğradı Korunun kapısını ufattılar Yabanî geyik, kaz, tavuk kestiler, yediler içtiler Atlarının eyerlerini aldılar, giyimlerini çıkardılar Meğer Kara Tekür’ün casusu var idi, bunları gördü, gelip der: Bre Oğuz’dan bir bölük atlı geldi, korunun kapısını ufattılar, atlarının eyerlerini alıp giyimlerini çıkardılar, bre ne duruyorsunuz dedi Altı yüz kara elbiseli kafir bunların üzerine saldırdılar Yiğitleri öldürdüler Eğreği tuttular Alınca Kalesinde zindana attılar Kara kara dağlardan haber aştı, kanlı kanlı sulardan haber geçti, kudretli Oğuz ellerine haber vardı Usun Koca‘nın ak otağı önünde feryat koptu Kaza benzer kızı gelini ak çıkarıp kara giydi Usun Koca oğul oğul diye akça yüzlü anası ile ağlaştılar sızlaştılar Her kemikli gelişir, kaburgalı büyür Meğer hanım, Usun Koca’nın küçük oğlu Segrek iyi, cesur, alp, deli yiğit oldu BilgicikCom, Türkçe, Edebiyat, Dede Korkut Destanları, Türkoloji, Dilimiz, Türk Destanları Bir gün yolu bir düğün derneğe uğradı Kondular, yemek içmek ettiler Segrek sarhoş oldu Dışarı ayak yoluna çıktı Gördü ki öksüz oğlan bir çocukla kavga ediyor Bre noldunuz diye bir tokat birine, bir tokat birine vurdu Eski dutun biti, öksüz oğlanın dili acı olur Biri der: Bre bizim öksüzlüğümüz yetmez mi, bize niye vuruyorsun, hünerin var ise kardeşin Alınca Kalesi’nde esirdir, var onu kurtar dedi Segrek dedi: Bre kardeşimin adı nedir? Dedi: Egrek’tir şimdi Egreğe Segrek yakışır, kardeşim sağ imiş kaygılanmam, kardeşsiz Oğuz’da durmam, karanlıklı gözümün aydını kardeş diye ağladı İçeri sohbete girdi müsaade istedi, beyler hoşça kalın dedi Atını çektiler bindi Koşturdu anasının evine geldi Alından indi anasının ağzını aradı Segrek burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş: Der: Kalkıp ana yerimden doğruldum Yelesi kara cins atıma sıçrayıp bindim Çapraz yatan Ala Dağ eteğine vardım Kudretli Oğuz ellerinde düğün dernek varmış oraya vardım Yemek içmek arasında Ak boz atlı bir haberci geldi Çok zamanmış Egrek derler bir yiğit esirmiş Kadir Tanrı yol vermiş çıkıp gelmiş Büyük Küçük kalmadı o yiğide karşı gitti Ana ben de varayım mı ne dersin dedi Anası burada söylemiş görelim hanım ne söylemiş : Der: Ağzın için öleyim oğul Dilin için öleyim oğul Karşı yatan kara dağın Yıkılmıştı yüceldi ahir Akıntılı güzel suyun Çekilmişti çağladı ahir Koca ağaçta dal budağın Kurumuştu filizlenip yeşerdi ahir Kudretli Oğuz beyleri izine varsa sen var O yiğide yetiştiğinde Ak boz atın üzerindin yere in El bağlayıp o yiğide selam ver Elini öpüp boynunu kucakla Kara dağımın yükseği kardeş de Ne duruyorsun oğul hoştur dedi Oğlan anasına söylemiş, görelim ne söylemiş: Der: Ana ağzın kurusun Ana dilin çürüsün Benim de kardeşim varmış kaygılansam olmaz Kardeşsiz Oğuzda dursam olmaz Ana hakkı Tanrı hakkı olmasaydı Kara çelik öz kılıcımı çekeydim Birdenbire güzel başını keseydim Alca kanını yer yüzüne dökeydim Ana zalim ana dedi Babası der: Yanlış haberdir oğul, kaçan giden senin ağabeyin değil, başkasıdır, ak sakallı ben babanı ağlatma, ihtiyarcık olmuş ananı sızlatma dedi Oğlan burada söylemiş : Der: Üç yüz altmış altı alp ava binse Kanlı geyik üzerine kavga kopsa Kardeşli yiğitler kalkar kopar olur Kardeşsiz zavallı yiğit ensesine yumruk dokunsa Ağlayarak dört yanına bakar olur Ela gözden acı yaşını döker olur Ela gözlü oğlunuzu görünceye kadar Bey baba hatun ana esen kalın dedi Baba ana yanlış haberdir, gitme oğul dediler Oğlan der: Beni yolumdan ayırmayın, ağabeyimin tutulduğu kaleye varmayınca, ağabeyimin ölüsünü dirisini bilmeyince, öldü ise kanını almayınca Oğuz eline gelmem yok dedi Baba ana ağlaşıp Kazan’a adam gönderdiler Oğlan kardeşini andı gider, bize ne öğüt verirsin dediler Kazan der: Ayağına at kösteğini vurun dedi Yavuklusu vardı, acele düğün dernek ettiler Attan aygır, deveden erkek deve, koyundan koç kestirdilerBilgicikCom, Türkçe, Edebiyat, Dede Korkut Destanları, Türkoloji, Dilimiz, Türk Destanları Oğlanı gelin odasına koydular Kız île ikisi bir döşeğe çıktılar Oğlan kılıcını çıkardı kız ile kendi arasına koydu Kız der: Kılıcını gider yiğit, murat ver murat al, sarılalım dedi Oğlan der: Bre kavat kızı, ben kılıcıma doğranayım, okuma sancılayım, oğlum doğmasın, doğarsa on yaşına varmasın, ağabeyimin yüzünü görmeyince, ölmüş ise kanını almayınca bu gelin odasına girersem dedi Ayağa kalktı Tavladan bir koç at çıkardı eyerledi Giyimini giydi Diz bağı, kol bağı bağladı Der: Kız sen beni bir yıl bekle, bir yılda gelmezsem iki yıl bekle, iki yılda gelmezsem üç yıl bekle, gelmezsem o vakit benim öldüğümü bilesin, aygır atımı boğazlayıp aşımı ver, gözün kimi tutarsa, gönlün kimi severse ona var dedi Kız burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş: Der: Yiğidim ben seni bir yıl bekleyeyim Bir yılda gelmezsen iki yıl bekleyeyim İki yılda gelmezsen üç dört yıl bekleyeyim Dört yılda gelmezsen beş yıl altı yıl bekleyeyim Altı yol ayrımına çadır dikeyim Gelenden gidenden haber sorayım Hayır haber getirene at elbise vereyim Kaftanlar giydireyim Şer haber getirenin başını keseyim Erkek sineği üzerime kondurmayayım Murat ver murat al öyle git yiğidim dedi Oğlan der: kavat kızı ağabeyimin başına and içmişim, dönmem yok dedi Kız der: Ayağı uğursuz gelin diyeceklerine hayasız gelin desinler, kayın babama, kayınanama söyleyeyim dedi Söylemiş : Babamdan daha iyi kayın baba Anamdan daha iyi kayın ana Develerinin erkeği ürktü gider Deveciler önünü kesti döndüremez Kara koç aygırın ürktü gider At çobanları önünü kesti döndüremez Ağıllarının koçları ürktü gider Çoban önünü kesti döndüremez Ela gözlü oğlun kardeşini andı gider Akça yüzlü gelinin döndüremez Size malum olsun dedi Baba ana ah ettiler Yerlerinden kalktılar oğul gitme diyerek, gördüler çare olmadı Elbette o ağabeyimin tutulduğu kaleye varmayınca edemem dedi Babası anası sür oğul, uğurun açık olsun, sağ esen varıp gelesin geleceğin var ise dediler Babasının anasının elini öptü, kara koç atına sıçrayıp bindi Geceyi gündüze kattı, at sürdü Üç gün geceli gündüzlü at koşturdu Dereşam’ın kenarından geçti O kardeşinin tutulduğu koruya geldi Gördü kî at çobanı kafirler kısrak güdüyorlar Kılıç çekip altı kafir tepeledi Davul çalıp kısrakları ürküttü getirip o koruya soktu Geceyi gündüze katmış, üç gün geceli gündüzlü at koşturmuş yiğit, karanlıklı gözlerini uyku bürümüş yiğit atının yularını bileğine bağladı, yattı uyudu Meğer kafirin casusu var idi Gelip Tekür’e der: Oğuz’dan bir deli yiğit geldi, at çobanlarını öldürdü, kısrakları ürküttü getirip koruya soktu Tekür der: Silahlı altmış adam seçin, varsınlar, tutup getirsinler dedi Altmış silahlı adam seçtiler Vardılar ansızın altmış demir giyimli kafir oğlanın üzerine geldiler Giyim hışırtısından, at kıpırdamasından Meğer yiğit aygır binerdi Hanım at kulağı tetikte olur, çökerek oğlanı uyandırdı Oğlan gördü ki bir alay atlı geliyor Sıçradı Adı güzel Muhammed’e salavat getirdi Atına bindi, kara elbiseli kafire kılıç vurdu, bastı kaleye tıktı Yine uykusunu yenemeyip yerine varıp yattı uyudu Gene atının yularını bileğine geçirdi Kafirler, sağ olanları, kaçarak Tekür’e’ geldiler Tekür der: Tu yüz kerre : Altmış kişi bir oğlanı tutamadınız dedi Bu sefer yüz kafir oğlanın üzerine geldiler Aygır yine oğlanı uyandırdı Gördü kafirler saf bağlamış geliyorlar Oğlan kalktı atına bindi Adı güzel Muhammed’e salavat getirdi, kafire kılıç çaldı, bastı kaleye tıktı Atını döndürdü, gene konaklama yerine geldi Uykusunu yenemedi, tekrar yattı uyudu Atının yularını yine bileğine geçirdi Bu sefer at oğlanın bileğinden boşandı kaçtı, Kafirler yine Tekür’e geldiler Tekür der: Bu defa üç yüz varın dedi Kafirler der: Varmayız, kökümüzü keser, hepîmizi öldürür dediler Tekür der: Ya nasıl eylemek gerek, varın o esir yiğidi çıkarın getirin, tekmeleyenin karnını boynuzlayan yırtar, at verin giyini verin dedi Geldiler Egreğe dediler: Yiğit sana Tekür himmet eyledi, surda bir deli yiğit yolcunun yola gidenin, çobanın çoluğun ekmeğini alıyor, tut o deliyi oldur, seni bırakı verelim var git dediler Pekala dedi Egreği zindandan çıkardılar Saçını sakalını tıraş ettiler Bir at, bir kılıç verdiler Üç yüz kafiri ona arkadaşlığa verdiler Oğlanın üzerine geldiler Üç yüz kafir açıkta durdular Egrek der: Gelin varalım dedi, tutalım BilgicikCom, Türkçe, Edebiyat, Dede Korkut Destanları, Türkoloji, Dilimiz, Türk Destanları Kafirler der: Tekür’den buyruk sana oldu, sen var dediler Egrek der: İşte uyuyor, gelin varalım dedi Kafirler der: Ay ne uyumak, koltuğunun altından bakar, kalkar bize geniş ovayı dar gösterir dediler Der: Şimdi ben varayım, elini ayağını bağlayayım, sonra siz gelirsiniz dedi Sıçradı kafirler arasından çıktı At şurup bu yiğidin üzerine geldi Atından indi, yularını bir daha iliştirdi Baktı gördü ki ayın on dördüne benzer bir güzel ela gözlü genç yiğit boncuk boncuk terlemiş uyuyor, gelenden gidenden haberi yok Dolandı başı ucuna geldi Gördü ki belinde kopuzu var Çıkarıp eline aldı söylemiş, görelim hanım ne söylemiş: Der: Kalkıp yerinden doğrulan yiğit Yelesi kara cins atına sıçrayıp binen Arku Beli Ala Dağdan geceleyin aşan Akıntılı güzel suyu delip geçen Gurbete gelen yatar mı olur Benim gibi pazusundan ak ellerini bağlatarak Domuz damında yatar mı olur Ak sakallı babasını ak bürçekli anasını Ağlatarak sızlatır mı olur Niye yatırıyorsun yiğit Gafil olma güzel başını kaldır yiğit Ela gözünü aç yiğit Kadirin verdiği tatlı canını uyku bürümüş yiğit Pazusundan kollarını bağlatma Ak sakallı babanı ihtiyarcık ananı ağlatma Ne yiğitsin kudretli Oğuz dinden gelen yiğit Yaradan hakkı için kalkı ver Dört yanını kafir sardı belli bil dedi Oğlan sıçradı kalktı Kılıcının sapına yapıştı ki bunu vursun Gördü ki elinde kopuz var Der: Bre kafir Dedem Korkut kopuzu hürmetine çalmadım dedî, eğer elinde kopuz olmasaydı ağabeyimin başı için seni iki parça kılardım dedi Çekti kopuzu elinden aldı Oğlan burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş : Sabah erken yerimden kalktığım kardeş için Ak boz atlar yormuşum kardeş için Kalenizde esir var mıdır kafir söyle bana Kara başım kurban olsun kafir sana dedi Büyük kardeşi Egrek burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş : Ağzın için öleyim kardeş Dilin için öleyim kardeş Memleketini doğum yerini sorar olsam neresidir Karanlık gece içinde, yolu kaybetsen ümidin nedir Büyük sancak tutan hanınız kim Kavga günü önden at tepen alpınız kim Yiğit senin baban kim Alp erin erden adım saklaması ayıp olur Adın nedir yiğit dedi Bir daha söylemiş, der: Develerimi güdünce devecim misin Kara koçumu güdünce at çobanım mısın Ağıllarımı güdünce çobanım mısın Kulağımda çınlayan naibim misin Beşikte koyup gittiğim kardeşçiğim misin Yiğit söyle bana Kara başım kurban olsun bugün sana dedi Segrek burada büyük kardeşine söyledi, der: Karanlık gece içinde yolu kaybetsem ümidim Büyük sancak tutan hanımız Bayındır Han Savaş günü önden at tepen alpımız Salur Kazan Babamın adını sorarsan Uşun Koca Benim adımı sorar olsan Şegrek Kardeşim var imiş adı Egrek dedi Bir daha söyledi, der: Develerini güdünce devecinim Kara koçunu güdünce at çobanınım Beşikte koyup gittiğin kardeşinim dedi Büyük kardeşi Egrek burada söylemiş, görelim hanım nasıl söylemiş: Der: Ağzın için öleyim kardeş Dilin için öleyim kardeş Er mi oldun yiğit mi oldun kardeş Gurbete kardeşini aramağa sen mi geldin kardeş dedi İki kardeş kucaklaşa kucaklaşa görüştüler Egrek küçük kardeşinin boynunu öptü Segrek de ağabeyisinin elini öptü Karşı yakadan kafirler bakışıyorlar Derler: Güreştiler galiba, belki bizimki yener dediler Gördüler ki kucaklaştılar, görüştüler, cins atlara biniştiler Kara elbiseli kafire at sürdüler, kılıç yürüttüler Kafiri bastılar öldürdüler, kaleye döktüler Gelip yine o koruya girdiler kısrakları dışarı çıkardılar Davul çalıp kısrakları önlerine kattılar Dereşam suyunu at tepip geçtiler Geceyi gündüze kattılar, Oğuz’un hudut boyuna yetiştiler Kanlı kafir elinden kardeşçiğini çekip aldı Ak sakallı babasına müjdeci gönderde babam bana karşı gelsin dedi Uşun Koca’ya haberci geldi Müjde, gözün aydın, oğulların ikisi beraber sağ esen geldi dediler Koca işitip şad oldu Gümbür gümbür davullar çalındı Altın tunç borular öttürüldü O gün alaca büyük otağlar dikildi Artan aygır, deveden erkek deve, koyundan koç kesildi Koca Bey oğullarına karşı geldi Attan indi, oğlanları ile kucaklaşa kucaklaşa görüştü İyi misiniz, esen misiniz oğullar dedi Gölgeliği altınlıca odasına geldiler Eğlence, yemek içmek oldu Büyük oğlana da güzel gelin getirdi İki kardeş birbirine sağdıç oldular Gelin odalarına koşturup indiler, murada maksuda eriştiler Dedem Korkut gelip destan söyledi, deyiş dedi Evvel ahir uzun yaşın ucu ölüm Ölüm vakti geldiğinde arı imandan ayırmasın Günahınızı Muhammet Mustafa’nın yüzü suyuna bağışlasın Amin diyenler Tanrı’nın yüzünü görsün hanım hey!…

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Dede Korkut Hikayeleri

Eski 06-24-2009   #4
TiFus
Varsayılan

Cevap : Dede Korkut Hikayeleri



Boğaç HAN

Hanlar Hanı Bayındır Han, yılda bir kez şenlik düzenleyip, bütün Oğuz beylerini konuk ederdi Yine bir şenlik zamanı idi Şenlikte, Han’ın emri gereğince, oğlu ve kızı olmayanlar kara çadırda kalacak, altına kara keçe döşenecek, kara koyun eti verile­cekti Oğuz Hanlarından Dirse Han’ın hiç çocuğu yoktu Bu yüz­den onu kara çadıra yerleştirdiler Sebebini sordu “Çocuğun olma­dığı için” cevabını alınca, yanında getirdiği kırk yiğidi ile şölen yerini terk etti O kızgınlıkla gelip hanımına acı sözler etti Hanı­mı, “Ona büyük bir şölen tertip etmesini, açları doyurmasını, çıplakları giydirmesini, hayır dualar almasını, bu dualar içerisinden birisinin kabul olabileceğini” söyledi Dirse Han, hanımının dediği gibi yaptı Dualar kabul oldu Hanımı gebe kaldı Zamanı gelince bir erkek çocuğu doğurdu Çocuk büyüdü, gürbüz bir delikanlı oldu On beş yaşına gelince, Bayındır Han’ın yiğitleri arasına karıştı Bir gün arkadaşları ile otururken, Bayındır Han’ın üç kişinin sağ yanından, üç kişinin de sol yanından, demir kazıklarla zor zaptettiği boğası, bunların elinden kurtulup sağa sola saldırmaya başlayınca, herkes kaçmış, Dirse Han oğlu ortada yapayalnız kalmıştı Boğa üzerine hücum edince, yumruğu ile alnının ortası­na bir tane yerleştirdi, boğa kıç üstü yere devrildi Kalkıp hücum etti, akıbeti aynı oldu Sonunda, oğlan boğayı yendi Bıçağı ile kafasını kesti Böyle bir yiğitlik görülmemişti Dedem Korkut geldi, oğlanla beraber babasının yanına gitti, boy boyladı, soy soyladı, oğlanın adı “Boğaç” olsun dedi Dirse Han, oğluna Beylik verdi, taht verdi Ancak, Dirse Han’ın kırk yiğidi bu durumu hazmedemediler Baba ile oğlun arasını açmak için yalanlar, dedikodular, asılsız haberler ürettiler Sonunda, Dirse Han’ı oğluna düşman ettiler Bir av sırasında, Dirse Han, oku ile oğlunu iki kürek kemiği arasından vurdu İçi kan ağlaya ağlaya çadırına döndü Hanımı, oğlum nerede diye sorunca, cevap veremedi O kırk hain, “Oğlun iyidir, sağdır, avda­dır” deyince, annesi yanına kırk ince belli kız alarak, oğlunu ara­maya çıktı Bu arada, Hızır gelmiş, oğlanın yarasını sıvazlamış, “Korkma oğul, dağ çiçeği ile ananın sütü sana ilaç olacak, iyileşeceksin” demişti Anası, oğlunun yanına varır, al kanlar içinde görünce, ağıta durur Oğlan sese uyanır ve Hızır’ın söylediklerini anlatır Kızlar dağ çiçeği topladılar, anası memesini üçüncü sıkmada sütü geti­rebildi Süt ile çiçekleri, yarasına sürdüler Gizlice beyin otağının yakınlarına getirdiler Aradan kırk gün geçti Oğlan iyileşti, yine aynı yiğit oldu Kırk hain, oğlandan korktular Dirse Han’ı kaçırıp, gâvur el­lerine götürdüler Anası, bütün bu olanları oğluna anlattı Oğlan, kırk yiğidini yanına alıp, namert kırk kişinin elinden savaşarak babasını kurtardı Baba-oğul sarmaş dolaş oldular Sonra yurtları­na döndüler Bayındır Han, olanları duydu Oğlana Beylik verdi, taht ver­di Dedem Korkut da geldi, tahtının tacının ulu, ömrünün uzun, kılıcının keskin olması için dualar etti…

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Dede Korkut Hikayeleri

Eski 06-24-2009   #5
TiFus
Varsayılan

Cevap : Dede Korkut Hikayeleri



Altın Madeni

Güney Afrika Cumhuriyeti Afrika Kıtası’nın en güneyinde yer alıyormuş Burada altın madeni yatakları varmış Dünya altınının büyük kısmı buradan çıkıyormuş Burada çıkan altın kiloyla değil, tonla hesap edilirmiş Başkent Johannesburg ile güney batıda Welkom şehirleri arasında pek çok altın madeni varmış Bu madenlerden birinde yüz elli işçi çalışıyormuş Yüz kırk dokuzu zenci, biri beyaz Zenciler madenin çıkışında hırsızlık olmasın diye elbise değiştirip evlerine giderlermiş Yılardır hiçbir zenci bir gram altın çalmamış, çünkü arama var O bir beyaz depolardan çıkışta külçe altın saklarmış elbisesine, bilezik, yüzük doldururmuş ceplerine nedense çıkıştaki bekçiler beyaz, şef beyaz, müdür beyaz; o beyaz işçiyi hiç aramazlarmış Müdür her ay sonu eksik altının, bileziğin parasını zenci işçilerin maaşından kesermiş Zenciler durumu defalarca şefe, müdüre söylemişler Ama onlar oralı değil, biz gerekli önlemi alırız deyip başlarından savarlarmış Cesur bir zenci işçi akşamüstü çıkışta tutmuş beyaz adamı ve ceplerinden tam on tane bilezik çıkarmış Bekçilere göstermiş ve hırsızı yakalayın demiş İki bekçiden biri beş bileziği, diğeri öteki beş bileziği alıp ceplerine koymuşlar Hırsız işçiye yala avucunu demişler, o da yalamış ve evine gitmiş Ertesi gün yine çalışmaya madene gitmiş Ne soruşturma ne bir şey Cesur zenci de kovulmamış, ertesi gün işbaşı yapmış

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Dede Korkut Hikayeleri

Eski 06-25-2009   #6
TiFus
Varsayılan

Cevap : Dede Korkut Hikayeleri



Kadılık Koca Oğlu Yegenek

Kam Gön oğlu Han Bayındır yerinden kalkmıştı Kara yerin üzerine ak otağını dikmişti Alaca gölgeliği gök yüzüne yükselmişti Bin yerde ipek halıcığı döşenmişti İç Oğuz, Dış Oğuz beyleri sohbete toplanmıştı Yeme içme idi
Kazılık Koca derlerdi bir kişi var idi Bayındır Han’ın veziri idi Şarabın keskini başına çıktı Kaba dizi üzerine çöktü Bayındır Han’dan akın diledi Bayındır Han izin verdi Nereye istersen git dedi Kazılık Koca iş görmüş, işe yarar odamdı İşe yarar yaşlılarını yanına topladı, teçhizat ve levazımı île yola girdi Çok dağlar, dere tepe geçti Günlerden bir gün Düzmürd Kalesi’ne geldi Karadeniz kenarında idi
Ona erişip kondular O kalenin bir tekürü var idi Adına Arşın oğlu Direk Tekür derlerdi O kafirin altmış arşın boyu var idi Altmış batman gürz vururdu, çok kuvvetli yay çekerdi Kazılık Koca kaleye yetişir yetişmez cenge başladı Sonra o tekür kaleden dışarı çıktı, meydana girdi, er diledi Kazılık Koca onu görür görmez yel gibi yetişti, tutkal gibi yapıştı Kafirin ensesine bir kılıç vurdu, zerre kadar kestiremedi Sıra kafire geldi O altmış batman gürz ile Kazılık Koca’ya tepeden aşağı tutup çaldı Yalan dünya başına dar oldu düdük gibi kan fışkırdı Kazılık Koca’yı yakolayıp tutup kaleye koydular
Yiğitleri durmayıp kaçtılar Kazılık Koca tam on altı yıl kalede esir oldu Sonra Emen derlerdi bir kişi altı kerre varıp kaleyi alamadı Meğer hanım, Kazılık Koca esir olduğu vakit bir oğlancığı var idi Bir yaşında idi On beş yaşına girdi, yiğit oldu Babasını öldü biliyordu Yasak eylemişlerdi, esir olduğunu oğlandan saklıyorlardı O oğlanın adına Yigenek derlerdi Günlerden bir gün Yigenek oturup beyler ile sohbet ederken, Kara Göne oğlu Budak ile uyuşamadı Birbirine söz atıştılar
Budak der: Burada boş laf edip ne yapıyorsun, mademki er diliyorsun, varıp babanı kurtarsana, on altı yıldır esirdir dedi Yigenek bu haberi işitince yüreği oynadı, kara bağrı sarsıldı Kalktı
Bayındır Han’ın huzuruna vardı, yere yüz koydu, der:
Sabah erken sapa yerde dikilince ak otağa
Atlas ile yapılınca mavi gölgelikli
Tavla tavla çekilince yiğit atlı
Çağınp yardım isteyince bol çavuşla
Çalkandığında yağ dökülen bol nimetli
Darda kalmış yiğidin arkası
Zavallının biçarenin ümidi
Türkistanın direği
Yırtıcı kuşun yavrusu
Amıt suyunun aslanı
Karacuğun kaplanı
Devletli han medet
Bana asker ver, beni babamın esir olduğu kaleye gönder dedi
Bayındır Han buyurdu, yirmi dört sancak beyi gelsin dedi Önce Demirpakı Derbendinde bey olan, kargı mızrak ucunda er böğürten, hasıma yetiştiğinde kimsin diye sormayan Kıyan Selçuk oğlu Deli Dündar seninle beraber varsın dedi Aygır Gözler Suyu’ndan at yüzdüren, elli yedi kalenin kilidini alan Eylik Koca oğlu Dülek Evren beraber varsın dedi Çift burçtan kayın oku durmadan geçen Yağrıncı oğlu Kalmış seninle beraber varsın Üç kerre düşman görmese kan ağlayan Toğsun oğlu Rüstem beraber varsın dedi Ejderhalar ağzından adam alan Deli Evren beraber varsın Yer yüzünün bir uçundan bir ucuna yetişeyim diyen Soğan Sarı beraber varsın Sayılmakla Oğuz erenleri tükense olmaz

Bayındır Han yirmi dört kahraman sancak beyini Yigeneğe arkadaşlığa verdi Beyler toplanıp hazırlıklarını yaptılar Meğer o gece Yigenek rüya gördü Rüyasını arkadaşlarına söyledi, görelim hanım ne söyledi:
Der: Beyler birdenbire kara başım, gözüm uykuda iken rüya gördü Ela gözümü açıp dünya gördüm

Ak boz atlar koşturan alplar gördüm Ak miğferli alpları yanıma aldım Ak sakallı Dede Korkut’tan öğüt aldım Ataca yatan kara dağları aştım İleri yatan Karadeniz’e girdim Gemi yapıp gömleğimi çıkardım yelken kurdum İleri yatan denizi deldim geçtim Öteki kara dağın bir yanında alnı başı parlayan bir er gördüm Kalkıp yerimden doğruldum Kargı dilli öz mızrağımı kaptım Karşılayıp o ere vardım Karşısından o eri mızraklayacağım zaman denedim Göz ucu île o ere baktım Dayırn Emen imiş onu bildim Döndüm o ere selam verdim Oğuz ellerinden kimsin dedim Gözkapaklarını kaldırıp yüzüme baktı Oğul Yıgenek nereye gidiyorsun dedî, söyledi Ben dedim: Düzmürd kalesine gidiyorum, babam orada esir imiş dedim Burada dayım bana söyledi:
Der:
Yetiştiğinde yel yetişmezdi yedi vurgunum
Yedi bayırın kurduna benzerdi yiğitlerim
Yedi kimiyle kurulurdu benim yayım
Kayın dalı tüylerinden som altınlı benim okum
Yel esti yağmur yağdı yükü koptu
Yedi defa vardım o kaleyi alamadım geri döndüm
Benden daha er çıkmayasın Yigeneğim dön

dedi Yigenek rüyasında dayısına söylemiş:
Der:

Kalkıp yerinden doğrulduğunda
Ela gözlü bey yiğitleri yanına almadın
Adı belli beylerle sen at koşturmadın
Beş akçeli süvarileri arkadaş ettin
Onun için o kaleyi sen alamadın

demiş Yigenek yine der:
Kese kese yemeğe yahni güzel
Kesme gününde kumandan hızlı güzel
Daim geldiğince dursa devlet güzel
Bildiğini unutmasa akıl güzel
Hasmından dönmese kaçmasa erlik güzel

dedi

Bu rüyayı Yigenek arkadaşlarına hikaye eyledi Meğer dayısı Emen orada yakın idi Cümle beylerle arkadaş olup gittiler Düzmürd Kalesine yetişince etrafını çevirip gittiler kondular Kafirler bunları görünce Arşın oğlu Direk Tekür’e haber verdiler

O mel’un da kaleden dışarı çıkıp bunların karşısına geçti, er diledi Kıyan Selçuk oğlu Deli Dündar yerinden kalkı verdi, altmış tutam sivri mızrağını koltuğa kısıp o kafiri karşısından mızraklayayım dedi, mızraklayamadı Kafir Tekür yakalayıp zorladı, mızrağını çekti elinden aldı O altmış batman gürz ile Dündar’ı tepeden aşağı tutup çaldı Geniş dünya başına dar oldu Cins atını çevirdi, çekilip döndü Ondan sonra Dönebilmez Dülek Evren altı kanatlı çomağı ile at tepip gelip yukarıdan aşağı kafire şiddetle vurdu, yenemedi
Tekür yakalayıp elinden çomağını aldı, ona da gürz ile vurdu O da cins atını çevirdi döndü Hanım, yirmi dört sancak beyi Tekür’ün elinde perişan oldu Sonra Kazılık Koca oğlu Yigenek, taze yiğitcik yaradan Allah’a sığındı, ölümsüz mabudu övdü, der:

Yücelerden yücesin
Kimse bilmez nicesin
Aziz Tanrı
Sen anadan doğmadın
Sen babadan olmadın
Kimsenin rızkını yemedin
Kimseye güç etmedin61
Bütün yerlerde birsin
Sen daim ve baki olan Allahsın
Ademe sen taç giydirdin
Şeytana lanet kıldın
Bir suçtan ötürü huzurundan sürdün
Nemrud göğe ok attı
Karnı yarık balığı karşı tuttun
Ululuğuna haddin yok
Senin boyun kaddin62 yok
Veya cism ile ceddin yok
Vurduğunu ulutmayan Ulu Tanrı
Bastığını belirtmeyen belli Tanrı
Kaldırdığını göğe yetiştiren güzel Tanrı
Kızdığını kahreden kahhar Tanrı
Birliğine sığındım Rabbim kadir Tanrı
Medet senden
Kara elbiseli kafire at tepiyorum
İşimi sen yoluna koy

dedi Hemen at sürdü Yel gibi yetişti, tutkal gibi yapıştı Kafirin omuzuna bir kılıç vurdu Giyimini kuşamını doğradı, altı parmak derinliğinde yara açtı Kara kanı fışkırdı, kara kalçası, çizmesi dolu kan oldu Kara başı bunaldı darda kaldı Hemen döndü kaleye kaçtı Yigenek ardından yetişti Kale kapısına girmişken kara çelik öz kılıcı ile ensesine öyle çaldı ki başı top gibi yere düştü Ondan sonra Yigenek atını döndürdü askerin yanma geldi

Esir olan Kazılık Koca’yı bırakı vermişler, çıkıp geldi Hay bey yiğitler kafiri kim öldürdü diyerek söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:

Der:

Develerin dişisini gebe koydum
Erkek midir dişi midir onu bilsem
Kara elimin koyununu gebe koydum
Koç mudur koyun mudur onu bilsem
Ela gözlü güzel helalimi hamile koydum
Erkek midir kız mıdır onu bilsem
Bre bey yiğitler haber bana Yaradanın aşkına

dedi Yigenek burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:

Der:

Develerin dişisini gebe koydun erkek oldu
Kara elde koyununu gebe koydun koç oldu
Ela gözlü güzel helalin! hamile koydun aslan oldu

dedi Yigenek babası île görüştü Ondan sonra gerikalan beyler görüştü Sonra hep birden beyler kaleye yürüyüş ettiler, yağmaladılar Babası ile Yigenek gizli yaka tutarak koklaştılar, iki hasret birbiriyle
buluştular, ıssız yerin kurdu gibi uluştular Tanrı’ya şükürler kıldılar

Kalenin kilisesini yıkıp yerine mescit yaptılar Aziz Tanrı adına hutbe okuttular Kuşun alaca kanım, kumaşın arısını, kızın güzelini, dokuz katlı içlenmiş süslü elbise, cübbe Bayındır Han’a hisse çıkardılar Geri kalanını gazilere bağışladılar Döndüler, evlerine geldiler

Dedem Korkut gelip destan söyledi, deyiş dedi Bu Oğuzname Yigeneğin olsun dedi

Dua edeyim hanım : Yerli kara dağların yıkılmasın Gölgeli koca ağacın kesilmesin Ak sakallı babanın yeri cennet olsun Ak bürçekli ananın yeri cennet olsun Ahir sonu an imandan ayırmasın Ak olnında beş kelime dua kıldık kabul olsun Günahınız adıı güzel Muhammed Mustafa’nın yüzü suyuna bağışlasın hanım hey!…

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Dede Korkut Hikayeleri

Eski 06-25-2009   #7
TiFus
Varsayılan

Cevap : Dede Korkut Hikayeleri



Basatın Tepegöz'ü Öldürmesi

Meğer hanım bir gün Oğuz otururken üstüne düşman geldi Gece içinde ürktü göçtü Kaçıp giderken Aruz Koca’nın oğlancığı düşmüş Bir aslan bulup götürmüş, beslemiş Oğuz yine zamanla gelip yurduna kondu
Oğuz Han’ın at çobanı gelip haber getirdi, der: Hanım sazdan bir aslan çıkıyor, at vuruyor, sallana sallana yürüyüşü adam gibi, at basarak kan sömürüyor Aruz der: Hanım, ürktüğümüz zaman düşen benim oğlancığımdır belki dedi Beyler bindiler, aslan yatağı üzerine geldiler Aslanı kaldırıp oğlanı tuttular Aruz oğlanı alıp evine getirdi Şenlik yaptılar, yeme içme oldu Amma oğlanı ne kadar getirdilerse durmadı, geri aslan yatağına vardı Tekrar tutup getirdiler
Dedem Korkut geldi, der: Oğlanım sen insansın, hayvanla arkadaş olma, gel güzel ata bin, güzel yiğitlerle at sür, at koştur dedi Büyük kardeşinin adı Kıyan Selçuk’tur, senin adın Başat olsun, adını ben verdim, yaşını Allah versin dedi Oğuz bir gün yaylaya göçtü Aruz’un bir çobanı var idi Adına Konur Koca Sarı Çoban derlerdî Oğuz’un önünce bundan evvel kimse göçmezdi Uzun Pınar denmekle meşhur bir pınar var idi O pınara periler konmuştu Ansızın koyun ürktü Çoban erkeçe kızdı, ileri vardı Gördü ki peri kızları kanat kanada bağlamışlar, uçuyorlar Çoban, keçesini üzerine attı, peri kızının birini tuttu Tamah edip derhal temasta bulundu Koyun ürkmeğe başladı Çoban koyunun önüne koştu Peri kızı kanat vurup uçtu, der: Çoban yıl tamam olunca, bende emanetin var, gel al dedi Amma Oğuz’un başına felaket getirdin dedi
Çobanın içine korku düştü Amma, kızın derdinden, benzi sarardı Zamanla Oğuz yine yaylaya göçtü Çoban gene bu pınara geldi Gene koyun ürktü Çoban ileri vardı Gördü ki bir kütle yatıyor, parıl parıl parlıyor Peri kızı geldi, der: Çoban emanetini gel al, amma Oğuz’un başına felaket getirdin dedi Çoban bu kütleyi görünce dehşete düştü Geri döndü, sapan taşına tuttu Vurdukça büyüdü Çoban kütleyi bıraktı kaçtı Koyun ardına düştü Meğer o sırada Bayındır Han beylerle gezinti için ata binmişlerdi Bu pınarın üzerine geldiler Gördüler ki bir alamet şey yatıyor, başı kıçı belirsiz Etrafına toplandılar İndi bir yiğit bunu tepti Teptikçe büyüdü Bir kaç yiğit daha indiler teptiler Teptiklerince büyüdü Aruz Koca da inip tekmeledi Mahmuzu dokundu, bu kütle yarıldı İçinden bir oğlan çıktı, gövdesi adam, tepesinde bir gözü var Aruz aldı bu oğlanı eteğine sardı
Der: Hanım bunu bana verin, oğlum Başat ile besleyeyim dedi Bayındır Han senin olsun dedi Aruz Tepegözü aldı evine getirdi Buyurdu, bir dadı geldi Memesini ağzına verdi Bîr emdi, olanca sütünü aldı İki emdi kanını aldı, üç emdi canını aldı Bir kaç dadı getirdiler, helak etti Gördüler olmuyor, sütle besleyelim dediler Günde bir kazan süt yetmiyordu Beslediler büyüdü, gezer oldu, oğlancıklar ile oynar oldu Oğlancıkların kiminin burnunu, kiminin kulağını yemeğe başladı Hasılı, halkın bunun yüzünden çok canı yandı, aciz kaldılar Aruza şikayet edip ağlaştılar Aruz Tepegözü dövdü, sövdü, men etti, o dinlemedi Nihayet evinden kovdu Tepegözsün peri anası gelip oğlunun parmağına bir yüzük geçirdi, oğul sana ok batmasın, tenini kılıç kesmesin dedi
Tepegöz Oğuz’dan çıktı, bir yüce dağ vardı Yol kesti, adam aldı, büyük harami oldu Üzerine bir kaç adam gönderdiler, ok attılar batmadı, kılıç vurdular kesmedi, mızrak sapladılar işlemedi Çoban çoluk kalmadı hep yedi Oğuz’dan dahi adam yemeğe başladı Oğuz toplanıp üzerine vardı Tepegöz görüp kızdı, bir ağacı yerinden kopardı, atıp elli altmış adam helak eyledi Alplar başı Kazan’a darbe vurdu dünya basma dar oldu Kazan’ın kardeşi Karo Göne Tepegöz’ün elinde perişan oldu Düzen oğlu Alp Rüstem şehit oldu Uşun Koca oğlu gibi pehlivan elinde şehit oldu Zayıf canından iki kardeşi Tepegöz’ün elinde helak oldu Demir giyimli Mamak elinde helak oldu Bıyığı kanlı Bügdüz Emen, elinde perişan oldu Ak sakallı Aruz Koca’ya kan kusturdu Oğlu Kıyan Selçuk’un ödü patladı Oğuz Tepegöz’e kar etmedi, ürktü kaçtı Tepegöz çevirip önünü kesti Oğuz’u bırakmadı, geri yerine kondurdu
Velhasıl Oğuz yedi kerre ürktü, Tepegöz önünü kesip yedi kerre yerine getirdi Oğuz Tepegöz’ün elinde tam perişan oldu Vardılar Dede Korkut’u çağırdılar, onunla konuştular, gelin kesim keselim dediler Dedem Korkut’u Tepegöz’e gönderdiler Geldi selam verdi, der: Oğul Tepegöz, Oğuz elinde perişan oldu, bunaldı, ayağının toprağına beni attılar, sana haraç verelim, derler dedi Tepegöz der: Günde altmış adam verin yemeğe dedi Dede Korkut der: Bu şekilde sen adam bırakmaz tüketirsin dedi, amma günde iki adam île beş yüz koyun verelim dedi Dede Korkut böyle söyleyince Tepegöz der: Pekala öyle olsun, evet hem bana iki adam verin yemeğimi benim pişirsin, ben yiyeyim dedi
Dede Korkut döndü, Oğuz’a geldi Der: Yünlü Koca ile Yapağılı Koca’yı Tepegöz’e verin yemeğini pişirsin dedi ve hem günde iki adam ile beş yüz koyun istedi dedi Bunlar da razı oldu
Dört oğlu olan birini verdi, üçü kaldı Üç olan birini verip ikisi kaldı Kapak Kan derler bir adam var idi İki oğlu var idi Bir oğlunu verip biri kalmıştı Tekrar sıra dönüp dolaşıp ona gelmişti Anası feryat edip ağladı, figan etti Meğer hanım, Aruz oğlu Basat gazaya gitmişti, o sırada geldi Yaşlı kadıncağız der: Basat şimdi akından geldi, varayım, belki bana bir esir verir, oğlancığımı kurtarırım dedi
Basat altınlı gölgeliğini dikip otururken gördüler ki bir hatun kişi geliyor Geldi içeri Basat‘a girdi selam verdi, ağladı, der:
Avucuna sığmayan karaçalı oğlu
İri teke boynuzundan katı yaylı
İç Oğuzda Dış Oğuzda adı belli
Aruz oğlu hanım Başat bana medet
dedi Basat der: Ne istiyorsun? Yaşlı kadıncağız der: Yalancı dünya yüzünde bir er ortaya çıktı, otlağında Oğuz elini kondurmadı, kara çelik öz kılıçlar kesilecek kılını kesmedi, kargı mızrak oynatanlar saplayamadı, kayın oku atanlar kar etmedi, alplar başı Kazan’a bir darbe vurdu, kardeşi Kara Cöne elinde perişan oldu, bıyığı kanlı Bügdüz Emen elinde perişan oldu, ak sakallı baban Aruz’a kan kusturdu, meydan üzerinde kardeşin Kıyan Selçuk ödü patladı can verdi, kudretli Oğuz beylerinin de kimisini perişan edip kimisini şehit eyledi, yedi defa Oğuz’u yerinden sürdü, haraç dedi kesti, günde iki adam beş yüz koyun istedi Yünlü Koca ile Yapağılı Koca’yı ona hizmetkar verdiler, dört oğlu olan birini verdi, üçü olan birini verdi, ikisi olan birini verdi, iki oğlancığım var idi, birini verdim biri kaldı, döndü sıra tekrar bana geldi, onu da istiyorlar, hanım bana medet dedi Basanın karanlıklı gözleri yaşla doldu Kardeşi için söylemiş, görelim hanım ne söylemiş :
Der:
Kenar yerde dikilmiş otağlarını
O zalim yıktırdı demek kardeş
Koşucu olan atlarını tavlasından
O zalim seçtirdi demek kardeş
Cins cins develerini katarından
O zalim ayırdı demek kardeş
Şöleninde kestiğin koyununu
O zalim kesti demek kardeş
Güvencimle getirdiğim gelinciğini
O zalim senden ayırdı demek kardeş
Ak sakallı babamı oğul diye ağlattın demek kardeş
Akçe yüzlü anamı sızlattın demek kardeş
Karşı yatan kara dağımın yükseği kardeş
Akıntılı güzel suyumun taşkını kardeş
Güçlü belimin kuvveti kardeş
Karanlıklı gözlerimin aydını kardeş
Kardeşimden ayrıldım
diye çok ağladı, feryat figan kıldı
O hatun kişiye bir esir verdi, var oğlunu kurtar dedi Hatun aldı, oğlunun yerine verdi Hem oğlun geldi diye Aruz’a müjdeledi Aruz sevindi, kudretli Oğuz beyleri ile Basata karşı geldi Basat babasının elini öptü, ağlaştılar bağrıştılar Anasının evine geldi Anası karşı geldi, oğlancığını bağrına bastı Basat anasının elini öptü, görüştüler ağlaştılar Oğuz beyleri toplandı Yemeler içmeler oldu
Basat der: Beyler kardeş uğruna Tepegöz île buluşacağım, ne buyurursunuz dedi Kazan Bey burada söylemiş, görelim hanım nasıl söylemiş:
Kara ejderha oldu Tepegöz
Gök yüzünde çevirdim yenemedim Basat
Kara kaplan oldu Tepegöz
Kara kara dağlarda çevirdim yenemedim Basat
Kükremiş aslan oldu Tepegöz
Kalın sazlarda çevirdim yenemedim Basat
Er olsan bey olsan da bre
Ben Kazan gibi olmayasın Basat
dedi
Ak sakallı babam ağlatma
Ak bürçekli ananı sızlatma
Basat der: Elbette varırım Kazan der: Sen bilirsin Babası ağladı, der: Oğul ocağımı sahipsiz koyma, kerem eyle, varma dedi Baaat der: Yok ak sakallı aziz baba varırım dedi, dinlemedi Okluğundan bir tutam ok çıkardı beline soktu, kılıcını omzundan çaprazlama kuşandı, yayını koluna taktı, eteklerini kıvırdı, babasının anasının elini öptü, helalleşti, hoşça kalın dedi
Tepegözün bulunduğu Salahana Koyasına geldi Gördü Tepegöz güneşe karşı yatıyor Çekti belinden bir oç çıkardı Tepegöz’ün sırtına bir ok vurdu Ok geçmedi, parçalandı Bir daha attı O da parça parça oldu Tepegöz ihtiyarlara dedi: Bu yerin sineği bizi usandırdı dedi Basat bir daha attı O da parçalandı Bir parçası Tepegöz’ün önüne düştü Tepegöz sıçradı baktı Basat’ı gördü, elini yarıldı, yedi yerden kapı açıldı Birinden dışarı çıktı Tepegöz künbede elini soktu, öyle kaçtı ki künbet altüst oldu Tepegöz der: Oğlan kurtuldun mu? Basat der: Tanrım kurtardı dedi Tepegöz der: Sana ölüm yokmuş, şu mağarayı gördün mü?
Basat der: Gördüm Der: Orda iki kılıç var, biri kınlı biri kınsız, o kınsız keser benim basımı, var getir, benim basımı keş dedi Basat mağara kapısına vardı Gördü bir kınsız kılıç durmaz iner çıkar Basat der: Ben buna hemen tedbirsizce yapışmayayım deyip kendi kılıcını çıkardı tuttu, iki parçaya böldü Vardı bir ağaç getirdi kılıca tuttu, onu da iki parça eyledi Sonra yayını eline aldı, ok ile o kılıcın asıldığı zinciri vurdu Kılıç yere düştü gömüldü Kendi kılıcını kınına soktu Sapından o kılıcı sımsıkı tuttu Geldi, der: Bre Tepegöz nicesin dedi Tepegöz der: Bre oğlan daha ölmedin mi? Basat der: Tanrım kurtardı Tepegöz der: Sana ölüm yokmuş dedi Çağırıp Tepegöz söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:
Gözüm gözüm yalnız gözüm
Sen yalnız göz ile
Ben Oğuzu kırıp geçirmiştim
Ela gözden ayırdın yiğit beni
Tatlı candan ayırsın Kadir seni
Öyle ki ben çekerim göz acısını
Hiç bir yiğide vermesin kadir Tanrı göz acısını
dedi Tepegöz gene der:
Memleketten doğum yerinden yiğit yerin neresidir
Karanlık gece içinde yolu kaybetsen ümidin nedir
Büyük sancak tutan hanınız kim
Savaş günü önden at tepen alpınız kim
Ak sakallı babanın adı nedir
Alp erenin erden adını saklaması ayıp olur
Adın nedir yiğit söyle bana
dedi Basat Tepegözce söylemiş, görelim hanım ne söylemiş :
Memleketten doğum yerinden yerim güney
Karanlık gece içinde yolu kaybetsem ümidim Allah Tek
Büyük sancak tutan hanımız Bayındır Han
Savaş günü önden at tepen alpımız Ulaş oğlu Salur Kazan
Babamın adını sorar olsan koca ağaç
Anamın adını dersen kükremiş aslan
Benim adımı sorarsan Aruz oğlu Basattır
dedi Tepegöz der: Şimdi kardeşiz, kıyma bana dedi
Basat der:
Bre kavat ak sakallı babamı ağlatmışsın
İhtiyarcık ak bürçekli anamı sızlatmışsın
Kardeşim Kıyanı öldürmüşsün
Akça yüzlü yengemi dul eylemişsin
Ela gözlü bebeklerini öksüz koymuşsun
Bırakır mıyım seni
Kara çelik öz kılıcımı çekmeyince
Tepeli börklü başını kesmeyince
Alca kanını yer yüzüne dökmeyince
Kardeşim Kayanın kanını almayınca
Bırakmam
dedi Tepegöz de burada söylemiş, der:
Kalkıp yerimden doğrulayım derdim
Kudretli Oğuz beyleriyle ahdimi bozayım derdim
Yeniden doğanını öldüreyim derdim
Bir defa adam etine doyayım derdim
Kudretli Oğuz beyleri üzerime toplanıp gelsin derdim
Kaçıp Salahana Kayasına gireyim derdim
Ağır mancınığı taşla atayım derdim
İnip taş başıma düşerek öleyim derdim
Ela gözden ayırdın yiğit beni
Tatlı candan ayırsın Kadir seni
dedi Tepegöz bir daha söylemiş der:
Ak sakallı yaşlıları çok ağlatmışım
Ak sakalının bedduası tutmuş olacak gözüm seni
Ak bürçekli ihtiyarcıkları çok ağlatmışım
Gözünün yaşı tutmuş olacak gözüm seni
Bıyıcığı kararmış yiğitcikleri çok yemişim
Yiğitlikleri tutmuş olacak gözüm seni
Elceğizi kınalı kızcağızları çok yemişim
Bedduaları tutmuş olacak gözüm seni
Öyle ki çekerim ben göz acısını
Hiç bir yiğide vermesin kadir Tanrı göz acısını
Gözüm gözüm ey gözüm yalnız gözüm
dedi Basat kızıp yerinden kalkıverdi Erkek deve gibi Tepegöz’ü dizi üzerine çökertti Tepegöz’ün kendi kılıcı ile boynunu vurdu Deldi, yay kirişini taktı Sürüye sürüye mağara kapısına geldi Yünlü Koca ile Yapağılı Koca’yı Oğuz’a müjdeci gönderdi
Ak boz atlara binerek koşturdular Kudretli Oğuz ellerine haber geldi At ağızlı Aruz Koca evine dört nala geldi, anasına Basat’ın sevinç haberini verdi,müjde, oğlun Tepegöz’ü tepeledi dedi
Kudretli Oğuz beyleri yetiştiler Salahana Kayasına geldiler Tepegöz’ün başını ortaya getirdiler Dedem Korkut gelip neşeli havalar çaldı, gazi erenlerin başına ne geldiğini söyleyi verdi Hem Basat’a dua verdi:
Kara dağa seslendiğinde cevap versin
Kanlı kanlı sulardan geçit versin
dedi Erlikle kardeşinin kanını aldın, kudretli Oğuz beylerini yükten kurtardın, kadir Allah yüzünü ak etsin Basat dedi Ölürn vakti geldiğinde arı imandan ayırmasın

Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Dede Korkut Hikayeleri

Eski 06-25-2009   #8
TiFus
Varsayılan

Cevap : Dede Korkut Hikayeleri



Dış Oğuz'un iç Oguz'a İsyanı

Üç Ok, Boz Ok bir araya gelse Kazan evini yağmalatırdı Kazan tekrar evini yağmalattı Amma Dış Oğuz beraber bulunmadı Sadece İç Oğuz yağmaladı Ne zaman Kazan evini yağmalatsa helallisinin elini tutar, dışarı çıkardı, ondan sonra yağma ederlerdi Dış Oğuz beylerinden Aruz, Emen ve diğer beyler bunu işittiler, dediler ki bak bak, şimdiye kadar Kazan’ın evini beraber yağma ederdik, şimdi niçin beraber olmayalım dediler Söz birliği ile bütün Dış Oğuz beyleri Kazan’a gelmediler, düşmanlık eylediler Kılbaş derler bir kişi var idi
Kazan der: Bre Kılbaş bu Dış Oğuz beyleri daima beraber gelirlerdi, şimdi niçin gelmediler dedi Kılbaş der: Bilmez misin niçin gelmediler Evini yağmalattığın zaman Dış Oğuz beraber bulunmadı, sebep odur dedi Kazan der: Düşmanlık beslediler Öyle mi dedi Kılbaş der: Hanım ben varayım, onların dostluğunu düşmanlığını öğreneyim dedi Kazan der: Sen bilirsin, var dedi
Kılbaş bir kaç adamla ata binip Kazan’ın dayısı Aruz’un evine geldi Aruz da altın gölgeliğini dikmişti, oğlanlarıyla oturmuştu Kılbaş gelip Aruz’a selam verdi Der: Kazan darda kaldı, mutlaka dayım Aruz bana gelsin dedi kara başım bunaldı, üzerime düşman geldi, develerimi bağırttılar, kara koçta cins atlarımı kişnettiler, kaza benzer kızımız gelinimiz darda kaldı, benim kara başıma gör neler geldi, dayım Aruz gelsin dedi Aruz der: Bre Kılbaş o vakit ki Üç Ok, Boz Ok bir araya gelse o vakit Kazan evini yağmalatırdı, suçumuz neydi ki yağmada beraber olmadık dedi Daima Kazan’ın başına sıkıntılar gelsin, dayısı Aruz’u daim ana dursun, biz Kazan’a düşmanız belli bilsin dedi Kılbaş burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş :
Der:
Bre kavat
Kalkıp Kazan Han yerinden doğrulu verdi
Ala Dağda çadırını otağını dikti
Üç yüz altmış altı alp erenler yanına toplandı
Yemek içmek arasında beyler seni andı
Üstümüze düşman falan gelmedi
Ben senin dostluğunu düşmanlığını denemeğe geldim
Kazana düşman imişsin bildim
dedi Kalkıp hoşça kol diyip gitti
Aruz müteessir oldu Dış Oğuz beylerine adam gönderdi: Emen gelsin Alp Rüstem gelsin, Dönebilmez Dülek Evren gelsin, geri kalan beyler hep gelsin dedi Dış Oğuz beyleri hep toplandı Alaca büyük otağlarını düzlüğe dikti Attan aygır, deveden erkek deve, koyundan koç kestirdi Dış Oğuz beylerini ağırlayıp ziyafet verdi Der: Beyler ben sizi niye çağırdım biliyor musunuz? Dediler: Bilmiyoruz Aruz der: Kazan bize Kırbaş’ ı göndermiş, elim günüm yağmalandı, kara başım bunaldı, dayım Aruz bana gelsin demiş Emen der: Ya sen ne cevap verdin? Aruz der ki: Kılbaş’a dedim ki ne zaman ki Kazan evini yağmalatırdı Dış Oğuz beyleri beraber yağmalardı beyler gelir Kazan’ı selamlar giderdi, şimdi suçumuz ne oldu ki beraber bulunmadık, bre kavat biz Kazan’a düşmanız dedim
Emen der: İyi demişsin Aruz der: Beyler ya siz ne dersiniz Beyler der: Ne diyelim, mademki sen Kazan‘a düşman oldun, biz de düşmanız dediler Aruz ortaya Kur’an getirdi, hep beyler el basıp and içtiler, senin dostuna dost ve düşmanına düşmanız dediler Aruz bütün beylere kaftan verdi Döndü der: Beyler Beyrek bizden kız almıştır, güveyimizdir, amma Kazan’ın inançlısıdır, gelsin bizi Kazan ile banştırsın, diyelim getirelim, bize itaatkar olursa ne ala, olmazsa ben sakalını tutayım siz kılıç üşüştürün parçalayın, aradan Beyreği kaldıralım, ondan sonra Kazan ile işimiz hayır ola dedi Beyreğe mektup gönderdiler
Beyrek odasında yiğitleri ile yiyip içiyordu Aruzdan adam geldi, selam verdi Beyrek selam aldı Dedi: Hanım, Aruz size selam ediyor, kerem etsin Beyrek gelsin bizi Kazan ile barıştırsın diyor Beyrek pekala dedi Atını çektiler, bindi Kırk yiğitle Aruz’un evine geldi Dış Oğuz beyleri otururken girip selam verdi Beyreğe Aruz der: Biliyor musun seni niye çağırdık? Beyrek der: Niye çağırdınız? Aruz der: Hep şu oturan beyler Kazan’a asi olduk, and içtik Kur’an getirdiler, sen de and iç dediler Kazan’a ben asi olmam diye and içti, söyledi:
Der :
Ben Kazanın nimetini çok yemişim
Bilmez isem gözüme dursun
Kara koçta cins atına çok binmişim
Bilmez isem bana tabut olsun
Güzel kaftanlarını çok giymişim
Bilmez isem kefenim olsun
Alaca büyük otağına çok girmişim
Bilmez isem bana zindan olsun
Ben Kazandan dönmem belli bil
dedi Aruz öfkelendi, kavrayıp Beyreğin sakalını tuttu Beyler Seyreğe kıyamadı Beyrek Aruz’un öfkelendiğini burada bildi Söylemiş :
Der:
Aruz bana bu işi edeceğini bilseydim
Kara koçta cins atıma binerdim
Yapısı sağlam demir giyimimi giyerdim
Kara çelik öz kılıcımı belime bağlardım
Alın başa sağlam miğferimi geçirirdim
Kargı dalı altmış tutam mızrağımı elime alırdım
Ela gözlü beyleri yanıma katardım
Kavat ben bu işi duysam sana böyle gelir miydim
Aldatarak er tutmak karı işidir
Karından mı öğrendin sen bu işi kavat
dedi Aruz der: Bre herze merze söyleme, kanına susama, gel and iç dedi Beyrek der: Vallah ben Kazan uğruna başımı koymuşum, Kazan’dan dönmem, ister yüz parça eyle dedi Aruz gene öfkelendi Beyreğin sakalını sımsıkı tuttu Beylere baktı, gördü kimse gelmiyor Aruz kara çelik öz kılıcını çekip Beyreğin sağ oyluğunu kesti Kara kana bulandı Beyreğin başı bunaldı Beyler hep dağıldı, herkes atlı atına bindi Beyreği de bindirdiler, ardına adam bindirip kucakladılar Kaçtılar Beyreği otağına yetiştirdiler Cübbesini üzerine Örttüler Beyrek burada söyledi:
Der:
Yiğitlerim yerinizden halkın
Ak boz atımın kuyruğunu kesin
Arku Beli Ala Dağdan geceleyin aşın
Akıntılı güzel suyu delip geçin
Kazanın divanına koşup varın,
Ak çıkarıp kara giyin
Sen sağ ol Beyrek öldü diyin
Söyleyiniz : Namer Aruz dayından adam geldi Seyreği istemiş, o da varmış, hep Dış Oğuz beyleri toplanmış, bilmedik, yeme içme arasında Kur’an getirdiler, Kazan’a biz asi olduk and içtik, gel sen de and iç dediler, içmedi ben Kazan’dan dönmem dedi, namert dayın hiddetlendi, beyreği kılıçladı, kara kana bulandı darda kaldı, yarın kıyamet gününde benim elim Kazan Han’ın yakasında olsun benim kanımı Aruz’a koyarsa dedi Bir daha söylemiş
Der:
Yiğitlerim Aruz oğlu Başat gelmeden
Elim günüm yağmalanmadan
Develerde develerimi bağırtmadan
Kara koçta cins atımı kışnetmeden
Akça koyunlarım meleşmeden
Akça yüzlü kızım gelinim ağlaşmadan
Akça yüzlü güzelimi Aruz oğlu Başat gelip almadan
Elimi günümü yağmalamadan
Kazan bana yetişsin
Benim kanımı Aruza koymasın
Akça yüzlü sevgilimi oğluna alı versin
Ahiret hakkını helal etsin
Beyrek padişahlar padişahı hakka vasıl oldu
Belli bilsin
dedi
Beyreğin babasına anasına haber oldu Ak evinin eşiğinde feryat koptu Kaza benzer kızı gelini ak çıkardı kara giydi Ak boz otının kuyruğunu kestiler Kırk elli yiğit kara giyip mavi sorındılar Kazan Bey’e geldiler Sarıklarını yere vurdulor, Beyrek diye çok ağladılar Kazon’ın elini öptüler, sen sağ ol Beyrek öldü dediler Namert dayın hile yapmış, çağırarak bizi aldılar, vardık Dış Oğuz beyleri size asi olmuşlar, bilmedik Kur’an getirdiler, biz Kazan’a asi olduk, sen de bize itaat et dediler, and içtiler Beyrek ekmeğini çiğnemedi, onlara itaat etmedi, dayın namert Aruz öfkelendi Beyreği oturduğu yerde kılıçladı, bir oyluğunu düşürdü, sen sağ ol hanım, Beyrek Hakka vasıl oldu, benim kanımı Aruz’a koymasın dedi dediler Kazan bu haberi işitti, mendilini eline alıp hüngür hüngür ağladı, divanda feryat figan kıldı Hep orada olan beyler ağlaştılar Kazan vardı odasına girdi, yedi gün divana çıkmadı, ağladı oturdu
Beyler toplandı divana geldi Kazan’ın kardeşi Kara Göne der: Kılbaş var söyle ağam Kazan gelsin çıksın, bir yiğit senin yüzünden aramızdan eksildi, hem vasiyet eylemiş, benim kanımı koymayasın, alasın demiş, varalım düşmanı haklayalım de, dedi Kılbaş der: Sen kardeşisin, sen var dedi Velhasıl ikisi beraber vardılar Kazan’ın odasına girdiler Selam verdiler, sen sağ ol hanım dediler Bir yiğit aramızdan eksildi, senin yolunda baş verdi, hayatının kanını alalım size ısmarlamış, benim kanımı alsın demiş ağlamakla bir şey mi olur, kalkıp gel yukarı dediler Kazan der: Uygundur, acele cephaneyi yükletsinler beyler hep binsinler dedi
Bütün beyler bindi Kozan’ın yağız al atını çektiler, bindi Boru çalındı, davul vuruldu Gece gündüz demediler, koşturma oldu Aruz’a ve bütün Dış Oğuz beylerine haber oldu, işte Kazan geldi dediler Onlar da asker toplayıp boru çaldırıp Kazan’a karşı geldiler Üç Ok, Boz Ok karşılaştılar
Aruz der; Benim İç Oğuz’dan hasmım Kazan olsun Emen der: Benim hasmım Ters Uzamış olsun Alp Rüstem der: Benim hasmım Ense Koca oğlu Okçu olsun dedi Her biri bir hasım gözetti
Alaylar bağlandı, ordular dizildi, borular çalındı, davullar dövüldü Aruz Koca meydana at tepti Kazan’a seslenip bre kavat sen benim hasmımsın, sen gel beri dedi Kazan kalkan tuttu, mızrağını eline aldı, başının üzerinde çevirdi Der: Bre kavat namertlikle er öldürmek nasıl olur ben sana göstereyim dedi Aruz Kazan’ın üzerine at sürdü Kazan’ı kılıcladı, zerre kadar kestirmedi öteye geçti Sıra Kazan’a geldi Altmış tutam alaca mızrağını koltuğa kıstı Aruz’a bir mızrak vurdu Göğsünden şimşek gibi öteye geçti At üzerinden yere yıktı Kardeşi Kara Göne’ye işaret etti başını kes dedi Kara Göne attan indi, Aruz’un
başını kesti Dış Oğuz beyleri bunu görüp hep attan indiler, Kazan’ın ayağına kapandılar,suçlarının affını dilediler, elini öptüler Kazan suçlarını bağışladı Seyreğin kanını dayısından aldı Aruz’un evini talan ettirdi, elini gününü yağmalattı Yiğit beyler ganimet aldı Kazan yeşil düzlüğe, güzel çimene çadır diktirdi, otağını kurdu Dedem Korkut gelip neşeli havalar çaldı gazi erenlerin başına ne geldiğini söyleyiverdi
Hani dediğim bey erenler
Dünya benim diyenler
Ecel aldı yer gizledi
Fani dünya kime kaldı
Gelimli gidimli dünya
Son ucu ölümlü dünya
Akibet, uzun yaşın ucu ölüm, sonu ayrılık
Dua edeyim hanım : ölüm vakti geldiğinde arı imandan ayırmasın Ak sakallı babanın yeri cennet olsun Ak bürcekli ananın yeri cennet olsun Kadir Mevla seni namerde muhtaç etmesin Ak alnında beş kelime dua kıldık, kabul olsun Amin amin diyenler Tanrı’nın yüzünü görsün Derlesin toplasın günahınızı Muhammed Mustafa “ya bağışlasın hanım hey!

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.