02-16-2007
|
#1
|
mate
|
Sanki 17 Bin Kişi Hiç Ölmemiş Gibi...
Sanki 17 bin kişi hiç ölmemiş gibi 

Yedi yaşındaydı Yasemin Koparal Annesi Mesude'yle birlikte Yalova'da Yüksel Sitesi'ndeki evlerinde kalıyordu Babası Erdoğan Koparal, bir gün önce iş nedeniyle İstanbul'a gitmişti
Yasemin, çizgi film CD'si getirmesini istemişti babasından, heyecanla dönmesini bekliyordu 
17 Ağustos 1999 günü, sabaha karşı saat 03 02'de ancak yaşayanların anlayabileceği bir gürültüyle geldi deprem Gölcük merkezliydi ama tüm Marmara'yı sallamıştı Büyüklüğü 7 4'tü Türkiye artık ne bu tarihi, ne bu saati unutabilecekti
Resmi rakamlara göre ölü sayısı 17 bin 510'du, 24 bin 286 kişi yaralanmış, 16 bin 649 bina yıkılmıştı Ama yaşananlar istatistiklerden daha dramatikti Babasıyla bir daha asla buluşamadı Yasemin 
Kızına çizgi film CD'sini veremeyen Erdoğan Koparal içinse hayat bundan sonra 'mücadele' demekti Başta hukuk, her alanda 'hayat çalan' müteahhitlerin karşısına çıkacaktı www 17agustos net adlı İnternet sitesinde hem mücadelesini duyurdu hem de hukuk savaşını 
Davalar başladı ama 
Kocaeli Barosu Başkanı Ersayın Işık'ın araştırmasına göre depremden sonra Kocaeli, Yalova ve Sakarya'da açılan yaklaşık 2 bin 200 davadan biri de 316 kişinin yaşamını yitirdiği Yüksel Sitesi'nin sahipleri ve sitenin müteahhitleri hakkında olandı Diğerleri gibi bu davanın da akıbeti daha depremin birinci yılında belli olmuştu Radikal gazetesi 25 Temmuz 2000 tarihinde 'Adalet enkaz altında' başlığıyla çıktı
Bir yılda yaklaşık 3 bin soruşturmadan sadece 350'si dava aşamasına gelebilmişti Hâkim, savcı ve adliye çalışanları iş yükünden ve eksiklerden bunalmış, "Daktiloda şerit bile yok" diyorlardı Bir savcının odasında üst üste yığılı duran pembe dosyalar adalet arayanların umudunu söndürecek haldeydi Savcı da
umutsuzdu: "Ne sanık var ortada ne tanık, nasıl bitecek bu dosyalar   "
Böyle başlamıştı deprem davalarının zamana yenik düşen hikâyesi Ve adalete sığınanların yıllar süren bekleyişi 
Yasemin'in babası Koparal için de zorlu bir sürecin ilk işaretleriydi bunlar Bir yandan ceza davasını takip ederken bir yandan da tazminat davası açtı Yüksel Sitesi aleyhine 31 trilyon 630 milyar 217 milyon 81 bin 999 lira, devlet aleyhine de 50 trilyon liralık tazminat davası açtı Bunlar depremle ilgili o güne kadar açılan en büyük tazminat davalarıydı
Davalar zamanla yarıştı
Bir yandan deprem davalarındaki umutsuz seyir de devam ediyordu Yanlış mahkemelerde açılan ve yanlış hesapla zamanaşımına sokulan davalar Yargıtay'dan dönüyordu Eksik soruşturma nedeniyle sanıklar bir bir beraat ederken, birbirleriyle tamamen zıt hazırlanan bilirkişi raporları yargıyı içinden çıkılmaz hale getiriyordu Adalete kilitlenen umutlar her geçen gün ertelenirken, zaman da daralıyordu Yargıtay, deprem davası sanıklarının Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 'dikkatsizlik ve tedbirsizlikten birden fazla kişinin ölümüne neden olmak' suçunu düzenleyen ve beş yıla kadar hapis öngören 383 maddeden yargılanmasına karar vermişti
Bu maddenin zamanaşımı süresi de 7 5 yıldı Ve zaman hızlı ilerliyordu Zaten davalardan 1850'si 4616 sayılı Şartlı Salıverme ve Cezaların Ertelenmesi Yasası, yani af kapsamında ertelenmişti Geri kalanlarından 30- 40 kişinin cezası Yargıtay'ca onanmıştı Diğerleri zamanla yarışıyordu Zamanaşımı 17 Şubat 2007'de dolacak, bu süreye kadar karar verilmeyen davaların sanıkları kurtulacaktı
Yüksel Sitesi davası da yıllarca sürüncemede kaldı Defalarca bilirkişiye gitti Yargıtay'dan döndü Sonunda Yalova Ağır Ceza Mahkemesi sanıklar Güven Sazak, Mehmet Sert, Ahmet Göncer Ayalp'i 1 yıl 8 ay, İrfan Tufan ve Niyazi Çavuşoğlu'nu da 2 yıl 11 ay hapis ve 50 YTL para cezasına çarptırdı, ancak bu cezaları erteledi Zamanaşımına 20 gün kala Yargıtay, dört sanıkla ilgili 'erteleme' kararını onarken, bir sanığın cezasını bozdu Böylece sembol davalardan biri dört sanığın ceza almaması, bir sanığın da zamanaşımından faydalanmasıyla sonuçlanmış oldu Şu an deprem bölgesindeki adliyelerde ve Yargıtay'da bulunan deprem davaları da bu akşam mesai bitiminde ortadan kalkmış olacak
'Olmayan hukukun zamanaşımı'
Telefonda sesi durgun geliyor baba Erdoğan Koparal'ın Deprem davalarının zamanaşımından düşeceğini hatırlatınca, "Olmayan hukukun zamanaşımı mı olur?" diyor "Ben çok uğraştım ve yine uğraşacağım" dedikten sonra bir süre sessiz kalıyor Sonra gücünü toplayıp devam ediyor: "Bu ayın 17'si kızım Yasemin'in doğum günüydü Ona doğum günü hediyesi oldu bu  Kızıma 'çok güzel' bir doğum günü hediyesi verdiler  "
Zamanaşımına tepki gösteren sadece baba Koparal değil Gölcük'te 19 yaşındaki oğlu Serkan'ı yitiren ve yıllarca oğlunun mezarını bulmak için mücadele eden, bu süreçte Gölcük Engelliler Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği'nu kuran Emine Cebeci de bu sona isyan ediyor:
"Veryansın ediyorum Çok tepkiliyim Sanki ölen bu kadar insan can değildi, ölen evladım evlat değildi Komşum öldü, çocuğu annesiz kaldı Depremde sakat kalan 27 yaşındaki bir kız var dernekte Hâlâ iyileşemedi Ölen onca insanın, bu genç kızın suçu neydi ki? Birkaç kişiyi tutukluyorlar, diğer davalar düşüyor Ellerini kollarını sallayıp dolaşıyorlar Çok büyük adaletsizlik "
'Olan, gidene oldu '
Adapazarı'nda kız kardeşini, eniştesini ve iki aylık yeğenini enkaz altında bırakan Nesrin Bayraktar'sa çok umutsuz: "Artık ne yorum yapılabilir ki Olan gidene oldu  "
|
|
|