06-22-2009
|
#1
|
Şengül Şirin
|
Ayasofya
İstanbul'da Bizans İmparatorluğu zamanında kilise olarak yaptırılan, Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u almasıyla camiye dönüştürülen, günümüzde ise müze olarak kullanılan tarihsel yapıdır Sultanahmet semtinde bugünkü Ayasofya'nm bulunduğu yerde İmparator Constantinus zamanında yapımına
başlandığı sanılmaktadır Yapım oğlu II Constantius döneminde 360'ta tamamlandı Kentteki öbür kiliselerden büyük olduğu için "Büyük Kilise" adı verilmişti 5 yüzyıldan sonra Hagia Sophia (Kutsal Bilgelik) adını aldı Bu ad Türkler'in İstanbul'u almalarından sonra dilimizde Ayasofya'ya dönüştü
Yapılan ilk kilise 404'te bir ayaklanma sırasında, dinsel baskılara başkaldıran halk tarafından yakıldı II Theodosios'un 415'te yaptırdığı ikinci kilise ise 532'de çıkan başka bir ayaklanmada kentin büyük bir bölümünün ateşe verilmesi sonucu tümüyle yandı İlk iki yapı ahşap beşik çatılıydı İmparator i Jüstinyen tarafından büyük boyutlarda yaptırılan ve beş yılda tamamlanan bugünkü Ayasofya 537'de açıldı Mimarları Tralles'li (Aydın) Anthemios ile Miletli İsidoros'tur
Ayasofya'nm yapımında, Marmara ve Eğriboz adaları ile Akdeniz ülkelerinden özenle seçilerek getirilen çeşitli renklerde mermer kullanılmıştır İmparator i Jüstinyen yeni tapınağın görkemli bir yapı olmasını istediği kadar depreme ve yangına da dayanıklı olmasını istemişti Bu nedenle hiç ahşap kullanılmamış, kemer ve kubbelerle örtülen yapıda yalnızca tuğla, taş ve mermer gibi yapı malzemelerinden yararlanılmıştır 558'deki depremde ana kubbesinin yıkılması üzerine daha büyük bir kubbe eski mimar İsidoros'un yeğeni Genç İsidoros tarafından yapıldı ve kilise 562'de açıldı Daha sonra gene depremlerden sonra onarım gören Ayasofya'daki değerli eşyalar 1204'te İstanbul'u işgal eden Haçlı ordusunca yağmalandı
Yapı 70 x 100 metrelik geniş bir alana kurulmuştur Fil ayağı denen dört büyük ve kalın sütunun taşıdığı kubbenin çapı yaklaşık 31 metredir Kubbenin iç yüksekliği ise 55,6 metredir Zaman zaman yıkılan kubbe birçok kereler onarılmıştır Yapının çökme tehlikesi göstermesi üzerine de dayanak duvarları yapılmıştır
Ayasofya'nın içi Bizans sanatının bütün güzelliğini ve görkemini yansıtır Kilisenin bezenmesinde mozaikler, renkli mermerler, fildişi levhalar, gümüş ve altın eşyalar kullanılmıştır Duvarlarda çeşitli dinsel konulan işleyen resimler bulunur
Bugün Ayasofya'ya giriş kapısı olarak kullanılan güney kapısının üzerinde, kucağında Isa ile tahtta oturan Meryem'in mozaiki görülür Meryem'in bir yanında İmparator Jüstinyen, öbür yanında kiliseyi yeniden yaptıran Constantius vardır Bu mozaikin zemininde altın yaldız, giysilerde renkli camlar, ellerde ve yüzlerde renkli taşlar kullanılmıştır
Ayasofya, mimarlık yönünden olduğu kadar mozaikleriyle de önemlidir İmparator kapısının üstündeki Yakarış adlı mozaik Ayasofya'dakilerin en ünlüsüdür Bu mozaikte İsa'nın bir yanında Meryem, öteki yanında ise Vaftizci Yahya resmedilmiştir Kişilerin yüzlerindeki anlatım ve ayrıntılardaki özeniyle ince bir işçilik ürünü olan bu mozaik resmin bir bölümü zamanla yıpranmıştır Mihrabın üzerindeki mozaikte ise kucağında İsa ile Meryem yer alır Yapının birçok yerinde de imparatorluk ailesinden kişilerin mozaik portreleri vardır
Fatih Sultan Mehmed döneminde yapıya bir minare ve yeni bir mihrap eklendi II Beyazıd döneminde bir, II Selim döneminde iki minare daha eklenmiştir III Murad döneminde Mimar Sinan eski dayanak duvarlarını yeniden ördürüp, yeni duvarlar ekleterek Ayasofya'yı çökme tehlikesinden kurtardı Bu sırada imparator kapısının iki yanına Bergama'dan getirilen, Eski Yunan'dan kalma iki küp yerleştirildi
Mihrabın iki yanındaki büyük şamdanlar Kanuni Sultan Süleyman tarafından Budin'den getirilmiştir
Camiye dönüştürüldükten sonra Ayasofya'da, asıl yapısı korunarak bazı değişiklikler yapılmıştır İnsan figürlü mozaiklere uzun süre dokunulmamış; daha sonra İslam dinince yasak olması nedeniyle Kanuni Sultan Süleyman döneminde görünmeyecek biçimde badanayla örtülmüştür IV Murad döneminde de ince bir işçilikle mermer minber ve büyük kubbenin altında vaiz kürsüsü yapılmıştır
Kubbe yazısını ve her biri 7,5 metre çapındaki dört büyük levhayı ise 19 yüzyılın ünlü hattatı Mustafa İzzet Efendi yazmıştır
Ayasofya en önemli onarımını Sultan Abdülmecid döneminde gördü 184749 yılları arasında büyük kubbe demir çemberlerle sağlamlaştırıldı; mihrap ve minber onarıldı
Kanuni döneminde üstü badanayla, Abdülmecid döneminde ise alçıyla örtülmüş olan mozaikler, 193138 yılları arasında temizlenerek yeniden ortaya çıkarıldı Çevresindeki bahçede Osmanlı padişah ve şehzadelerinin bazılarının türbeleri bulunan Ayasofya 1935'te müze olarak düzenlendi
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|
|