Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
mimar, sinan

Mimar Sinan,

Eski 06-19-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Mimar Sinan,



MİMAR SİNAN (1489-1588),




Osmanlı Devleti'nin en görkemli döneminde yetişmiş ve bu döneme yapıtlarıyla katkıda bulunmuş bir mimanmızdır Sinan'ın 360'ı aşan yapılan arasında camiler, mescitler, türbeler, medreseler, okullar, imaretler, darüşşifalar (sağlık yurdu), sukemerleri, köprüler, kervansaraylar, saraylar, hamamlar ve köşkler vardır Çoğu İstanbul ve Trakya'da olan bu yapılar Erzurum, Hatay, Halep, Hicaz, Hersek, Rusçuk, Budin (bugün Budapeşte) gibi Osmanlı Devleti'nin topraklarının dört bir köşesine dağılmıştı


Kayseri'nin Ağırnas köyünde doğan Sinan, Yavuz Sultan Selim'in padişahlığı döneminde bir çeşit asker toplama yöntemi olan devşirme yoluyla 1512'de İstanbul'a getirildi (bak OSMANLI İMPARATORLUĞU) Alındığı Acemi Oca-ğı'nda dülgerliği öğrenerek ordunun yapı gereksinimini karşılayan birimlerinde görev aldı İlk eğitimini de bu birimlerde geleneksel bir biçimde sürdürülen usta çırak ilişkisi içinde gerçekleştirdi Orduyla birlikte gittiği yerlerde değişik yapılar görme olanağı buldu Bu da eğitiminin bir parçası oldu Acemi Ocağı'ndayken 1514'te Çaldıran Savaşı'na, 1516-20'de ise Mısır seferlerine katıldı İstanbul'a dönüşünde Yeniçeri Ocağı'na alındı Kanuni Sultan Süleyman'ın birçok seferine katılarak subaylığa yükselen Sinan 1526'daki Mohaç seferinden sonra zemberekçibaşılığa (başteknisyen) yükseltildi Tebriz seferi sırasında Van Gölü'nü geçmek için üç tekne yaptı ve haseki unvanını aldı Sürekli olarak Osmanlı ordusuyla seferlere katılan Sinan 1538'de Boğdan (Moldavya) seferi sırasında Prut Irmağı üzerinde 13 günde kurduğu köprüyle dikkatleri üzerinde topladı Ertesi yıl mimar Acem Ali'nin ölümüyle boşalan saray başmimarlığına getirilen Sinan yaşamının sonuna kadar bu görevde kaldı


Çeşitli kaynaklar Sinan'ın 84 cami, 51 mescit, 57 medrese, 7 darülkurra (hafız yetiştiren okul), 22 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa, 7 suyolu ve sukemeri, 8 köprü, 18 kervansaray, 35 saray ve köşk, 8 mahzen, 46 hamam olmak üzere 360 dolayında yapının mimarı olduğunu yazmaktadır 50 yıla yakın Osmanlı Devleti' nin bayındırlık işlerinin yöneticisi durumundaki saray başmimarlığını yürüten Sinan mimarlardan, ustalardan oluşan büyük bir yardımcılar topluluğu ile çalışmıştır Bu yapıların bir bölümünü öğrencileri ya da ona bağlı mimarlar örgütünün yaptığı sanılmaktadır

Mimar Sinan'ın gelişme sürecinin aşamaları üç büyük yapı ile belirlenebilir Bunlardan ilk ikisi İstanbul'da bulunan ve kendi tanımıyla çıraklık yapıtı olan Şehzade Camisi, kalfalık yapıtı olan Süleymaniye Camisi ve ustalık yapıtı olan Edirne'deki Selimiye Camisi'dir
Sinan Şehzade Camisi'ni 1543-48 arasında yapmıştır Merkezi kubbe denemelerine yeni boyutlar kazandıran ve bu camide dört ayağa oturan kubbe yanlardan yanm kubbeler, köşelerden de küçük kubbelerle desteklenmiştir Dış görünüşlerin kütlesel etkisi azaltılmıştır İçerideyse daha aydınlık bir mekân oluşturulmuştur Şehzade Camisi Mimar Sinan'ın yarattığı büyük camilerin ilkidir Sinan'ın aynı yıl bitirdiği Üsküdar'daki İskele Camisi de denen Mihrimah Sultan Camisi ise üç yarım kubbe ile desteklenen ana kubbesiyle değişik bir tasarımdır Giriş kapısının önündeki yarım kubbeyi kaldırarak enine açılan geniş bir mekân kazanmıştır


Mimar Sinan 70 yaşına ulaştığında yoğun bir çalışma içindeydi Süleymaniye Camisi ve Külliyesi'nin tamamlanması da bu yıllara rastlar İstanbul'un Halic'e bakan tepelerinin birinin üzerinde Kanuni Sultan Süleyman adına gerçekleştirdiği bu yapıt döneminin simgesi olan anıtlardandır Kalfalık yapıtı saydığı Süleymaniye Camisi'nde ana mekânı örten merkez kubbe, Ayasofya'da olduğu gibi giriş ve mihrap yönlerinden iki yarım kubbe ile desteklenmiştir Yapıda, yükseltilmiş olan merkez kubbe ile yarım kubbeler daha ferah bir ortam sağlamıştır Anıtsal avlu ve yapıya bağlı minarelerle bir bütünlüğe ulaşılmıştır Darülkurrası, darüşşifası hamamı, imareti, altı medresesi, dükkânları ve Kanuni Sultan Süleyman ile Hürrem Sultan'ın türbeleriyle büyük bir alana yayılmış olan külliye Türkler' in dinsel yapılarla toplumsal hizmet veren yapıları iç içe düşünmelerinin örneklerindendir {bak SÜLEYMANİYE CAMİSİ)
Mimar Sinan Selimiye Camisi'ni 80 yaşında yaptı Bu caminin kubbesinin 31 metreyi geçen çapı Sinan'ın mimarlık açısından ulaştığı düzeyi gösteren en önemli örnektir Ayrıca bu caminin eşsiz mekânı o döneme kadar yarattığı yeniliklerin toplu bir sonucu olarak görülebilir Tasarımı, mimarlığı, çini bezemeleri, taş işçiliği ile Selimiye Camisi'nde Mimar Sinan sanatının doruğuna çıkmıştır {bak SELİMİYE CAMİSİ)
Sinan'ın özgün ürünler verdiği bir başka mimarlık alanı da türbelerdir Şehzade Külliyesi içinde yer alan Şehzade Mehmed Türbesi, cephesindeki süslemeler ve dilimli kubbesiyle dikkat çeker, Hüsrev Paşa Türbesi klasik üslupta çok güzel bir yapıdır İlginç denemelerinden birisi olan Kanuni Sultan Süleyman' in türbesi sekizgen gövdeli, basık kubbelidir Kare planlı II Selim Türbesi Türk türbe mimarlığının en güzel örneklerinden biridir Süleymaniye Külliyesi'nin kuzeydoğusunda yer alan kendi türbesi ise yalın bir yapıdır



Sinan'ın köprülerinde sanat ile işlevselliğin ustaca kaynaştırıldığı görülür Bu türdeki yapıtlarının en büyüğü yaklaşık 635 metre uzunluğundaki Büyükçekmece Köprüsü'dür Silivri Köprüsü, Lüleburgaz Çayı üzerindeki Lüleburgaz (Sokullu Mehmed Paşa) Köprüsü, Ergene Irmağı üzerindeki Sinanlı Köprüsü, Yugoslav yazar İvo Andriç'in ünlü romanına adını veren Drina Köprüsü bu türdeki önemli örneklerdir
Sinan İstanbul'a su getirme düzenini elden geçirirken kentin çeşitli yerlerinde sukemerle-ri yaptı Alibey Deresi üzerindeki 257 metre uzunluğunda, 35 metre yüksekliğinde, üst üste iki sıra gözlerden oluşan Mağlova Kemeri bu yapı türünün en güzel örneklerinden biridir



Osmanlı-Türk mimarlığı Sinan'dan önce Bursa'da Yıldırım Camisi, Edirne'de Üç Şe-refeli Cami, İstanbul'da Fatih ve Bayezid külliyeleri gibi anıtsal yapıları gerçekleştirmeyi başarabilecek düzeydeydi Ama mimarlık alanında evrensel ölçülerde örnekler verilebilmesi için o dönemde gücünün doruğunda bulunan Osmanlı Devleti'nin olanaklarıyla Sinan'ın dehasının bir araya gelmesi gerekmistir Kendinden önceki deneyimleri özümseyen ve bilinçli olarak kullanan Sinan, kubbeli yapı geleneğini en üst gelişme aşamasına ulaştırmıştır Sinan'ın mimarlığında kubbe, öteki mimarlık öğeleriyie üstün bir düzen anlayışı içinde birleştirilmiş, boyutları büyük ama doğal bir oluşum gibi ortaya çıkmıştır Kubbeler, yarım kubbeler, ağırlık kuleleri, revaklar, kemerler, pencere dizileri gibi mimarlık öğeleri yapının bütünlüğü içinde ustaca kullanılmıştır Böylece insanı etkileyen anıtsal yapılar ortaya çıkmıştır


__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Mimar Sinan,

Eski 06-19-2009   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Mimar Sinan,



Mimar Sinan
Mimar Sinan portresi
Doğum15 Nisan 1489(1489-04-15)
Kayseri, Osmanlı Devleti
Ölüm9 Nisan 1588 (98 yaşında)
İstanbul, Osmanlı Devleti



llan,
Mimar Sinan veya Koca Mi'mâr Sinân Âğâ ( Sinaneddin Yusuf - Abdulmennan oğlu Sinan [1]) (Osmanlı Türkçesi: قوجه معمار سنان آغا) (d 29 Mayıs 1489 Ağırnas Kayseri - ö 9 Nisan 1588, İstanbul)[2], Osmanlı baş mimarı ve inşaat mühendisi Osmanlı padişahları I Süleyman, II Selim ve III Murat dönemlerinde baş mimar olarak görev yapan Mimar Sinan, yapıtlarıyla geçmişte ve günümüzde dünyaca tanınmıştır En büyük başyapıtı, "ustalık eserim" dediği Selimiye Camisi'dir[3]



Hayatı


Sinan'ın inşa ettiği ilk büyük cami olan Şehzade Camii'nde mekan ortadaki tam kubbeyi çevreleyen dört yarım kubbe ile dört yöne doğru genişler




Ayasofya'nın büyük kubbesini destekleyen payandaların hantal görünümünün yeriniSüleymaniye Camisi'nde kubbeler şelalesi almıştırAğırlık en yukarıdan aşağıya kadar kademe kademe aktarılırken yapı bir piramit gibi öne çıkar




Sinan'ın inşa ettiği en büyük kubbe olanSelimiye Camisi kubbesi , sekiz dayanaklı cami tipolojisinin vardığı son nokta olarak değerlendirilir kubbeyi çevreleyen dört minare de kubbenin anıtsallığını destekler




Süleymanname'de yer alan ve Mimar Sinan'ı Kanuni'nin türbesinin inşaatının başında , elinde mimarların kullandığı ölçü aleti zira ile gösteren minyatürden alıntı




Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii 'sinin yarım kubbelerle desteklenmeyen kubbesini, duvarlarının içine gizlenmiş olan dört fil ayağı taşır ve bunların uzantısı olan ağırlık kuleleri kubbeyi çevreler Bu sayede duvarlar , içeriyi ışıkla doldurmak işçin açılmış çok sayıda pencereye kavuşur





Kökeni - Devşirilmesi

Sinaneddin Yusuf , Kayseri'nin Agrianos[4](bugün Ağırnas) köyünde hristiyan ( Ermeni[5][6][7][8] veya Rum[9][10][11][12])[13] olarak doğmuştur1511'de Yavuz Sultan Selim zamanında devşirme olarak İstanbul'a gelmiş yeniçeri ocağına alınmıştır[14]

"Bu değersiz kul , Sultan Selim Hanın saltanat bahçesinin devşirmesi olup , Kayseri sancağından oğlan devşirilmesine ilk defa o zaman başlanmıştı Acemi oğlanlar arasından sağlam karakterlilere uygulanan kurallara bağlı olarak kendi isteğimle dülgerliğe seçildim Ustamın eli altında , tıpkı bir pergel gibi ayağım sabit olarak merkez ve çevreyi gözledim Sonunda yine tıpkı bir pergel gibi yay çizerek , görgümü artırmak için diyarlar gezmeye istek duydum Bir zaman padişah hizmetinde Arap ve Acem ülkelerinde gezip tozdum Her saray kubbesinin tepesinden ve her harabe köşesinden bir şeyler kaparak bilgi, görgümü artırdım İstanbula dönerek zamanın ileri gelenlerinin hizmetinde çalıştım ve yeniçeri olarak kapıya çıktım "
Tezkiretü'l Bünyan ve Tezkiretü'l Ebniye [14]
Yeniçerilik Dönemi

Abdulmennan oğlu Sinan , Mimar olarak Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferine katıldı 1521 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın Belgrad Seferine Yeniçeri olarak katıldı 1522’de Rodos Seferine ve Belgrad Seferine Atlı Sekban olarak katılıp, 1526 Mohaç Meydan Muharebesi'nden sonra, gösterdiği yararlıklar sebebiyle takdir edilerek Acemi Oğlanlar Yayabaşılığına (Bölük Komutanı) terfi ettirildiSonraları Zemberekçibaşı ve Başteknisyen oldu
1533 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın İran Seferi sırasında Van Gölü'nde karşı sahile gitmek için Mimar Sinan iki haftada üç adet kadırga yapıp donatarak büyük itibar kazandı İran Seferinden dönüşte, Yeniçeri Ocağında itibarı yüksek olan Hasekilik rütbesi verildi Bu rütbeyle, 1537 Korfu, Pulya ve 1538 Moldavya seferlerine katıldı 1538 yılındaki Karaboğdan Seferinde ordunun Prut Nehri'ni geçmesi için köprü gerekmiş bataklık alanda günlerce uğraşılmasına karşın köprü kurulamamış görev Kanuni'nin veziri Damat Çelebi Lütfi Paşa'nın emriyle Abdulmennan oğlu Sinan'a verilmiştir
" Hemen adı geçen suyun üstüne bir güzel köprünün yapımına başladım 10 günde yüksek bir köprü yaptım İslam ordusu ile bütün canlıların şahı , sevinçle geçtiler "Tezkiretü'l Bünyan ve Tezkiretü'l Ebniye [14]Köprünün yapımından sonra Abdulmennan oğlu Sinan 17 yıllık yeniçerilik hayatından sonra 40 yaşında Başmimarlık görevine atanır
" Yeniçeri ocağındaki yolumdan ayrılacak olma düşüncesi elem verse de sonunda yine mimarlığın camiler inşa edip birçok dünya ve ahret muradına vesile olacağını düşünüp kabul ettim "Tezkiretü'l Bünyan ve Tezkiretü'l Ebniye [14]
Başmimarlık Dönemi

1538 yılında Hassa başmimarı olan Sinan , baş mimarlık görevini I Süleyman,II Selim ve III Murat zamanında 40 yıl süre ile yapmıştır
Mimar Sinan’ın, Mimarbaşılığa getirilmeden evvel yaptığı üç eser dikkat çekicidir Bunlar: Halep’te Husreviye Külliyesi, Gebze’de Çoban Mustafa Külliyesi ve İstanbul’da Hürrem Sultan için yapılan Haseki Külliyesidir Halep’teki Hüsreviye Külliyesinde, tek kubbeli cami tarzı ile, bu kubbenin köşelerine birer kubbe ilave edilerek yan mekanlı cami tarzı birleştirilmiş ve böylece Osmanlı mimarlarının İznik ve Bursa’daki eserlerine uyulmuştur Külliyede ayrıca, avlu, medrese, hamam, imaret ve misafirhane gibi kısımlar bulunmaktadır


Gebze’deki Çoban Mustafa Paşa Külliyesinde renkli taş kakmalar ve süslemeler görülür Külliyede cami, türbe ve diğer unsurlar ahenkli bir tarzda yerleştirilmiştir Mimar Sinan’ın İstanbul’daki ilk eseri olan Haseki Külliyesi, devrindeki bütün mimari unsurları taşımaktadır Cami, medrese, sübyan mektebi, imaret, darüşşifa ve çeşmeden oluşan külliyede cami, diğer kısımlardan tamamen ayrıdır


Mimar Sinan’ın Mimarbaşı olduktan sonra verdiği üç büyük eser, onun sanatının gelişmesini gösteren basamaklardır Bunların ilki İstanbul'daki Şehzade Camii ve külliyesidir Dört yarım kubbenin ortasında merkezi bir kubbe tarzında inşa edilen Şehzade Camii, daha sonra yapılan bütün camilere örnek teşkil etmiştir



Süleymaniye Camii, Mimar Sinan’ın İstanbul’daki en muhteşem eseridir Kendi tabiriyle kalfalık döneminde, 1550-1557 yılları arasında yapılmıştır
Mimar Sinan’ın en büyük eseri ise, seksen yaşında yaptığı ve "ustalık eserim" diye takdim ettiği, Edirne’deki Selimiye Camiidir (1575)
Mimar Sinan, Mimarbaşı olduğu sürece birbirinden çok değişik konularla uğraştı Zaman zaman eskileri restore etti Bu konudaki en büyük çabalarını Ayasofya için harcadı 1573’te Ayasofya’nın kubbesini onararak çevresine, takviyeli duvarlar yaptı ve eserin bu günlere sağlam olarak gelmesini sağladı Eski eserlerle abidelerin yakınına yapılan ve onların görünümlerini bozan yapıların yıkılması da onun görevleri arasındaydı Bu sebeplerle Zeyrek Camii ve Rumeli Hisarı civarına yapılan bazı ev ve dükkânların yıkımını sağladı


İstanbul caddelerinin genişliği, evlerin yapımı ve lağımların bağlanmasıyla uğraştı Sokakların darlığı sebebiyle ortaya çıkan yangın tehlikesine dikkat çekip bu hususta ferman yayınlattı Günümüzde bile bir problem olan İstanbul’un kaldırımlarıyla bizzat ilgilenmesi çok ilgi çekicidir
Büyükçekmece Köprüsü üzerinde kazılı olan mührü, onun aynı zamanda mütevazı kişiliğini de yansıtmaktadır Mühür şöyledir:
" El-fakiru l-Hakir Ser Mimaranı Hassa "
(Değersiz ve muhtac kul, Saray özel mimarlarının başkanı)
Eserlerinin bir kısmı İstanbul’dadır 1588'de İstanbul'da vefat eden Mimar Sinan, Süleymaniye Camii'nin yanında kendi yaptığı sade türbeye gömüldü
" Giçdi bu demde cihandan pir-i mimaran Sinan "Türbesindeki dua penceresinden
Mimar Sinan Türbesi, İstanbul Müftülüğü'nün sütunlu kapısından çıkınca hemen solda, iki caddenin kesiştiği noktada Fetva Yokuşu sonunda solda, Süleymaniye Camii'nin Haliç duvarının önünde, beyaz taşlı sade bir türbedir



Eserleri

Mimar Sinan 92 camii, 52 mescit, 57 medrese, 7 darül-kurra, 22 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa (hastane), 5 su yolu, 8 köprü, 20 kervansaray, 36 saray, 8 mahzen ve 48 de hamam olmak üzere 375 eser vermiştir [15]

Camiler
  1. İstanbul Süleymâniye Câmii,
  2. İstanbul Şehzâdebaşı Câmii,
  3. Haseki Camii,
  4. Mihrimah Sultan Camii - Edirnekapı
  5. Mihrimah Sultan Câmii - Üsküdar’da, iskelede
  6. Rüstem Paşa Câmii (Tahtakale’de),
  7. Sokullu Mehmed Paşa Câmii (Kadırga Limanında),
  8. Sokullu Mehmed Paşa Câmii (Azapkapısı’nda),
  9. Sokullu Mehmed Paşa Câmii (Büyükçekmece)
  10. Odabaşı Câmii (Yenikapı yakınında),
  11. Hamâmî Hâtun Câmii (Sulumanastır’da),
  12. Ferruh Kethüdâ Câmii (Balat Kapısı içinde),
  13. Kara Camii - Sofya
  14. Kazasker İvaz Efendi Camii
  15. Kılıç Ali Paşa Camii (Tophane’de),
  16. Ahî Çelebi Câmii (İzmir İskelesi yakınında),
  17. Ebü’l-Fazl Câmii (Tophâne üstünde),
  18. Sinan Paşa Camii (Beşiktaş’ta),
  19. Eski Vâlide Câmii (Üsküdar’da),
  20. Ferhad Paşa Câmii (Çatalca’da),
  21. Drağman Yunus Camii
  22. Gazi Ahmet Paşa Camii
  23. Hadım İbrahim Paşa Camii
  24. Abdurrahman Paşa Camii (Kastamonu, Tosya'da)
  25. Molla Çelebi Camii
  26. Nişancı Paşa Çelebi Câmii (Kiremitlik’te),
  27. Piyale Paşa Camii
  28. Rüstem Paşa Câmii - Tahtakale
  29. Selimiye Camii - Edirne
  30. Zâl Mahmûd Paşa Câmii - Eyüp
  31. Çavuşbaşı Camii - Sütlüce
  32. İskender Paşa Câmii (Kanlıca’da),
  33. Şah Sultan Camii - Eyüp
  34. Şehzade Camii - Şehzadebaşı
  35. Şehzâde Cihangir Câmii (Tophâne’de),
  36. Şemsi Ahmed Paşa Câmii (Üsküdar’da),
  37. Osman Şah Vâlidesi Câmii (Aksaray’da),
  38. Sultan Bâyezîd Kızı Câmii (Yenibahçe’de),
  39. Ahmed Paşa Câmii (Topkapı’da),
  40. Sokullu Mehmed Paşa Câmii (Hafsa’da, Trakya),
  41. Sokullu MehmedPaşa Câmii (Burgaz’da),
  42. İbrâhim Paşa Câmii (Silivrikapı’da),
  43. Bâli Paşa Câmii (Hüsrev Paşa Türbesi yakınında,
  44. Hacı Evhad Câmii (Yedikule yakınında),
  45. Kazasker Abdurrahmân Çelebi Câmii (Molla Gürânî’de),
  46. Mahmûd Ağa Câmii (Ahırkapı yakınında),
  47. Hoca Hüsrev Câmii (Kocamustafapaşa’da),
  48. Defterdar Süleymân Çelebi Câmii (Üsküplü Çeşmesi yakınında),
  49. Yunus Bey Câmii (Balat’ta),
  50. Hürrem Çavuş Câmii (Yenibahçe yakınında),
  51. Sinan Ağa Câmii (Kâdı Çeşmesi yakınında),
  52. Süleymân Subaşı Câmii (Unkapanı’nda),
  53. Kasım Paşa Câmii (Tersâne yakınında),
  54. Muhiddin Çelebi Câmii (Tophâne’de),
  55. Molla Çelebi Câmii (Tophâne Beşiktaş arasında),
  56. Çoban Mustafa Paşa Câmii (Gebze’de),
  57. Pertev Paşa Câmii (İzmit’te),
  58. Rüstem Paşa Câmii (Sapanca’da),
  59. Rüstem Paşa Câmii (Samanlı’da),
  60. Rüstem Paşa Câmii (Bolvadin’de),
  61. Rüstem Paşa Câmii (Rodoscuk’ta),
  62. Mustafa Paşa Câmii (Bolu’da),
  63. Ferhad Paşa Câmii (Bolu’da),
  64. Mehmed Bey Câmii (İzmit’te),
  65. Osman Paşa Câmii (Kayseri’de),
  66. Hacı Paşa Câmii (Kayseri’de),
  67. Cenâbî Ahmed Paşa Câmii (Ankara’da),
  68. Lala Mustafa Paşa Câmii (Erzurum’da),
  69. Sultan Alâeddin Selçûkî Câmiinin (Çorum’da) yenilenmesi,
  70. Abdüsselâm Câmiinin (İzmit’te)yenilenmesi,
  71. Kiliseden dönme Eski Câminin (İznik’te)Sultan Süleymân tarafından yeniden yaptırılması,
  72. Hüsreviye (Hüsrev Paşa)Câmii (Haleb’de),
  73. Sultan Murâd Câmii (Manisa’da),
  74. Orhan Câmiinin (Kütahya’da)yenilenmesi,
  75. Kâbe-i şerîfin kubbelerinin tâmiri,
  76. Hüseyin Paşa Câmii (Kütahya’da),
  77. Sultan Selim Câmii (Karapınar’da),
  78. Sultan Süleymân Câmii (Şam, Gök Meydanda),
  79. Taşlık Câmii (Mahmûd Paşa için, Edirne’de),
  80. Defterdar Mustafa Çelebi Câmii (Edirne’de),
  81. Haseki Sultan Câmii (Edirne, Mustafa Paşa Köprüsü başında),
  82. Cedid Ali Paşa Câmii (Babaeski’de),
  83. Semiz Ali Paşa Câmii (Ereğli’de),
  84. Bosnalı MehmedPaşa Câmii (Sofya’da),
  85. Sofu MehmedPaşa Câmii (Hersek’te),
  86. Maktul Mustafa Paşa Câmii (Budin’de),
  87. Firdevs Bey Câmii (Isparta’da),
  88. Memi Kethudâ Câmii (Ulaşlı’da),
  89. Tatar Han Câmii (Kırım, Gözleve’de),
  90. Vezir Osman Paşa Câmii (Tırhala’da),
  91. Rüstem Kethüdâsı Mehmed Bey Câmii (Tırhala’da),
  92. Mesih Mehmed Paşa Câmii (Yenibahçe’de)
  93. Yeni Cuma Camii (İzmit)

Medreseler
  1. Sultan Süleymân Medresesi (Mekke’de),
  2. Süleymâniye Medreseleri (İstanbul’da),
  3. Yavuz Sultan Selim Medresesi (Halıcılar Köşkünde),
  4. Sultan Selim Medresesi (Edirne’de),
  5. Sultan Süleymân Medresesi (Çorlu’da),
  6. Şehzâde Sultan Mehmed Medresesi (İstanbul’da),
  7. Haseki Sultan Medresesi (Avratpazarı’nda),
  8. Vâlide Sultan Medresesi (Üsküdar’da),
  9. Kahriye Medresesi (Sultan Selim yakınında),
  10. Mihrimah Sultan Medresesi (Üsküdar’da),
  11. Mihrimah Sultan Medresesi (Edirnekapı’da),
  12. MehmedPaşa Medresesi (Kadırga’da),
  13. MehmedPaşa Medresesi (Eyüp’te),
  14. Osman Şah Vâlidesi Medresesi (Aksaray yakınında),
  15. Rüstem Paşa Medresesi (İstanbul’da),
  16. Ali Paşa Medresesi (İstanbul’da), 17ilşiplşmlçmö)AhmedPaşa Medresesi (Topkapı’da),
  17. Sofu MehmedPaşa Medresesi (İstanbul’da),
  18. İbrâhim Paşa Medresesi (İstanbul’da),
  19. Sinân Paşa Medresesi (Beşiktaş’ta),
  20. İskender Paşa Medresesi (Kanlıca’da),
  21. Kasım Paşa Medresesi,
  22. Ali Paşa Medresesi (Babaeski’de),
  23. Mısırlı Mustafa Paşa Medresesi (Gebze’de),
  24. Ahmed Paşa Medresesi (İzmit’te),
  25. İbrâhim Paşa Medresesi (Îsâ Kapısında),
  26. Şemsi Ahmed Paşa Medresesi (Üsküdar’da),
  27. Kapı Ağası Mahmûd Ağa Medresesi (Ahırkapı’da),
  28. Kapıağası Câfer Ağa Medresesi (Soğukkuyu’da),
  29. Ahmed Ağa Medresesi (Çapa’da),
  30. Hâmid Efendi Medresesi (Filyokuşu’nda),
  31. Mâlûl Emir Efendi Medresesi (Karagümrük’te),
  32. Ümm-i Veled Medresesi (Karagümrük’te),
  33. Üçbaş Medresesi (Karagümrük’te),
  34. Kazasker Perviz Efendi Medresesi (Fâtih’te),
  35. Hâcegizâde Medresesi (Fâtih’te),
  36. Ağazâde Medresesi (İstanbul’da),
  37. Yahya Efendi Medresesi (Beşiktaş’ta),
  38. Defterdar Abdüsselâm Bey Medresesi (Küçükçekmece’de),
  39. Tûtî Kâdı Medresesi (Fâtih’te),
  40. Hakîm Mehmed Çelebi Medresesi (Küçükkaraman’da),
  41. Hüseyin Çelebi Medresesi (Çarşamba’da),
  42. Şahkulu Medresesi (İstanbul’da),
  43. Emin Sinân Efendi Medresesi (Küçükpazar’da),
  44. Yunus Bey Medresesi (Draman’da),
  45. Karcı Süleyman Bey Medresesi,
  46. Hâcce Hâtun Medresesi (Üsküdür’da),
  47. Defterdar Şerifezâde Medresesi (Kâdıçeşmesi’nde),
  48. Kâdı Hakîm Çelebi Medresesi (Küçükkaraman’da),
  49. Kirmasti Medresesi,
  50. Sekban Ali Bey Medresesi (Karagümrük’te),
  51. Nişancı MehmedBey Medresesi (Altımermer’de),
  52. Kethüdâ Hüseyin Çelebi Medresesi (SultanSelim’de),
  53. Gülfem Hâtun Medresesi (Üsküdar’da),
  54. Hüsrev Kethüdâ Medresesi (Ankara’da),
  55. Mehmed Ağa Medresesi (Çatalçeşme’de)
Külliyeler
  1. Haseki Külliyesi
  2. Sokollu Mehmed Paşa Külliyesi

Dârülkurrâlar

SultanSüleymanHanDârülkurrâası (İstanbul’da),
  1. Vâlide Sultan Dârülkurrâsı (Üsküdar’da),
  2. Hüsrev Kethüdâ Dârülkurrâsı (İstanbul’da),
  3. Mehmed Paşa Dârülkurrâsı (Eyüp’te),
  4. Müftü Sa’di Çelebi Dârülkurrâsı (Küçükkaraman’da),
  5. Sokullu MehmedPaşa Dârülkurrâsı (Eyüp’te),
  6. Kâdızâde Efendi Dârülkurrâsı (Fâtih’te)

Türbeler
  1. Yahya Efendi Türbesi (Beşiktaş’ta),
  2. Barbaros Hayreddin Paşa Türbesi (Beşiktaş’ta),
  3. Arap AhmedPaşa Türbesi (Fındıklı’da),
  4. Sultan Süleymân Türbesi (Süleymaniye’de),
  5. Şehzâde Sultan MehmedTürbesi (Şehzâdebaşı’nda),
  6. SultanSelim Türbesi (Ayasofya civârında),
  7. Hüsrev Paşa Türbesi (Yenibahçe’de),
  8. ŞehzâdelerTürbesi (Ayasofya’da),
  9. Vezir-i âzam RüstemPaşa Türbesi (Şehzâde Türbesi yakınında),
  10. Ahmed Paşa Türbesi (Eyüp’te),
  11. MehmedPaşa Türbesi (Topkapı’da),
  12. Çocukları için inşâ ettiği türbe,
  13. Siyavuş Paşa Türbesi (Eyüp’te),
  14. Siyavuş Paşanın çocukları için yapılan türbe (Eyüp’te),
  15. Zâl Mahmûd Paşa Türbesi (Eyüp’te),
  16. Şemsi Ahmed Paşa Türbesi (Üsküdar’da),
  17. Kılıç Ali Paşa Türbesi (Tophâne’de),
  18. Pertev Paşa Türbesi (Eyüp’te),
  19. Şâh-ı Hûban Türbesi (Üsküdar’da,
  20. Haseki Hürrem Sultan Türbesi (Süleymaniye’de)

İmâretler
  1. SultanSüleymân İmâreti (Süleymaniye’de),
  2. Haseki Sultan İmâreti (Mekke’de),
  3. Haseki Sultan İmâreti (Medîne’de),
  4. Mustafa Paşa Köprüsü başında bir imâret (Edirne’de),
  5. SultanSelim İmâreti (Karapınar’da),
  6. SultanSüleymân İmâreti (Şam’da),
  7. Şehzâde Sultan Mehmed İmâreti (İstanbul’da),
  8. SultanSüleymân İmâreti (Çorlu’da),
  9. Vâlide Sultan İmâreti (Üsküdar’da),
  10. Mihrimah Sultan İmâreti (Üsküdar’da),
  11. Sultan Murâd İmâreti (Manisa’da),
  12. Rüstem Paşa İmâreti (Rodoscuk’ta),
  13. Rüstem Paşa İmâreti (Sapanca’da),
  14. MehmedPaşa İmâreti (Burgaz’da),
  15. MehmedPaşa İmâreti (Hafsa’da),
  16. Mustafa Paşa İmâreti (Gebze’de),
  17. MehmedPaşa İmâreti (Bosna’da)

Dârüşşifâlar
  1. SultanSüleymân Dârüşşifâsı (Süleymaniye’de),
  2. Haseki Sultan Dârüşşifâsı (Haseki’de),
  3. Vâlide Sultan Dârüşşifâsı (Üsküdar’da)

Su Yolları Kemerleri
  1. Bend Kemeri (Kağıthâne’de),
  2. Uzun Kemer (Kemerburgaz’da),
  3. Mağlova Kemeri(Kemerburgaz’da),
  4. Gözlüce Kemer (Cebeciköy’de),
  5. Müderris köyü yakınındaki kemer (Kemerburgaz’da)
  6. Kırık Kemer

Köprüler
  1. Büyük çekmece Köprüsü,
  2. Silivri Köprüsü,
  3. Mustafa Paşa Köprüsü (Meriç üzerinde),
  4. Sokullu Mehmed Paşa Köprüsü (Tekirdağ’da),
  5. Odabaşı Köprüsü (Halkalıpınar’da),
  6. Kapıağası Köprüsü (Harâmidere’de),
  7. MehmedPaşa Köprüsü (Sinanlı’da),
  8. Vezir-i âzam Mehmed Paşa (Mostar) Köprüsü (Bosna’da, Vişigrad kasabasında)
  9. Drina Köprüsü
  10. Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü

Kervansaraylar
  1. Kervansaray (Sultan Süleymân İmâreti yakınında),
  2. Kervansaray (Büyükçekmece’de),
  3. RüstemPaşa Kervansarayı (Rodosçuk’ta),
  4. KebecilerKervansarayı (Bitpazarı’nda),
  5. Rüstem Paşa Kervansarayı (Galata’da),
  6. Ali Paşa Kervansarayı (Bursa’da),
  7. Ali Paşa Kervansarayı (Bitpazarı’nda),
  8. Pertev Paşa Kervansarayı (Vefâ’da),
  9. Mustafa Paşa Kervansarayı (Ilgın’da),
  10. Rüstem Paşa Kervansarayı (Sapanca’da),
  11. Rüstem Paşa Kervansarayı (Samanlı’da),
  12. Rüstem Paşa Kervansarayı (Karışdıran’da),
  13. RüstemPaşa Kervansarayı (Akbıyık’ta),
  14. Rüstem Paşa Kervansarayı (Karaman Ereğlisi’nde),
  15. Hüsrev Kethüdâ Kervansarayı (İpsala’da)
  16. MehmedPaşa Kervansarayı (Hafsa’da),
  17. Mehmed Paşa Kervansarayı (Burgaz’da),
  18. RüstemPaşa Kervansarayı (Edirne’de),
  19. Ali Paşa Çarşısı ve Kervansarayı (Edirne’de),
  20. İbrâhim Paşa Kervansarayı (İstanbul’da)

Saraylar
  1. Saray-ı atîk tâmiri (Beyazıt’ta),
  2. Saray-ı cedîd-i hümâyûn tâmiri (Topkapı’da),
  3. Üsküdar Sarayının tâmiri (Üsküdar’da),
  4. Galatasarayın eski yerine yeniden inşâsı (Galatasaray’da),
  5. Atmeydanı Sarayının yeniden inşâsı (Atmeydanı’nda),
  6. İbrâhim Paşa Sarayı (Atmeydanı’nda),
  7. Yenikapı Sarayının yeniden inşâsı (Silivrikapı’da),
  8. Kandilli Sarayının yeniden inşâsı (Kandilli’de),
  9. Fenerbahçe Sarayının yeniden inşâsı (Fenerbahçe’de),
  10. İskender Çelebi Bahçesi Sarayının yeniden inşâsı (İstanbul şehir dışında),
  11. Halkalı Pınar Sarayının yeniden inşâsı (Halkalı’da),
  12. Rüstem Paşa Sarayı (Kadırga’da),
  13. MehmedPaşa Sarayı (Kadırga’da),
  14. Mehmed Paşa Sarayı (Ayasofya yakınında),
  15. MehmedPaşa Sarayı (Üsküdar’da),
  16. Rüstem Paşa Sarayı (Üsküdür’da),
  17. Siyavuş Paşa Sarayı (İstanbul’da),
  18. Siyavuş Paşa Sarayı (Üsküdar’da),
  19. Siyavuş Paşa Sarayı (yine Üsküdar’da),
  20. Ali Paşa Sarayı (İstanbul’da),
  21. AhmedPaşa Sarayı (Atmeydanı’nda),
  22. Ferhad Paşa Sarayı (Bâyezîd civârında),
  23. Pertev Paşa Sarayı (Vefâ Meydanında),
  24. SinânPaşa Sarayı (Atmeydanı’nda),
  25. Sofu MehmedPaşa Sarayı (Hocapaşa’da),
  26. Mahmûd Ağa Sarayı (Yenibahçe’de),
  27. MehmedPaşa Sarayı (Halkalı yakınında Yergöğ’de),
  28. Şâh-ı Hûbân Kadın Sarayı (Kasımpaşa Çeşmesi yakınında),
  29. Pertev Paşa Sarayı (şehrin dışında),
  30. AhmedPaşa Sarayı (şehrin dışında),
  31. AhmedPaşa Sarayı (Taşra Çiftlik’te),
  32. AhmedPaşa Sarayı (Eyüp’te),
  33. Ali Paşa Sarayı (Eyüp’te),
  34. MehmedPaşa Sarayı (şehrin dışında, Rüstem Çelebi Çiftliğinde),
  35. Mehmed Paşa Sarayı (Bosna’da),
  36. Rüstem Paşa Sarayı (İskender Çelebi Çiftliğinde)

Mahzenler
  1. Buğday mahzeni (Galata Köşesinde),
  2. Zift Mahzeni (Tersâne-i Âmirede),
  3. Anbar (sarayda),
  4. Anbar (Has Bahçe Yalısında),
  5. Mutbak ve kiler (sarayda),
  6. Mahzen (Unkapanı’nda),
  7. İki adet anbar (Cebehâne yakınında),
  8. Kurşunlu Mahzen (Tophâne’de)

Hamamlar
  1. SultanSüleymân Hamamı (İstanbul’da),
  2. Sultan Süleymân Hamamı (Kefe’de),
  3. Üç Kapılı Hamam (Topkapısarayında),
  4. Üç Kapılı Hamam (Üsküdar Sarayında),
  5. Haseki Sultan Hamamı (Ayasofya yakınında),
  6. Haseki Sultan Hamamı (Bahçekapı’da),
  7. Haseki Sultan Hamamı (Yahudiler içinde),
  8. Vâlide SultanHamamı (Üsküdar’da),
  9. Vâlide SultanHamamı (Karapınar’da),
  10. Vâlide SultanHamamı (Cibâli Kapısında),
  11. Mihrimah SultanHamamı (Edirnekapı’da),
  12. Lütfi Paşa Hamamı (Yenibahçe’de),
  13. MehmedPaşa Hamamı (Galata’da),
  14. MehmedPaşa Hamamı (Edirne’de),
  15. Kocamustafapaşa Hamamı (Yenibahçe’de),
  16. İbrâhim Paşa Hamamı (Silivrikapı’da),
  17. Kapıağası Yâkub Ağa Hamamı (Sulumanastır’da),
  18. Sinân Paşa Hamamı (Beşiktaş’ta),
  19. Molla Çelebi Hamamı (Fındıklı’da),
  20. Kaptan Ali Paşa Hamamı (Tophâne’de),
  21. Kaptan Ali Paşa Hamamı (Fenerkapı’da),
  22. Müfti Ebüssü’ûd Efendi Hamamı (Mâcuncu Çarşısında),
  23. Mîrmirân Kasımpaşa Hamamı (Hafsa’da),
  24. Merkez Efendi Hamamı (Yenikapı dışında),
  25. Nişancı Paşa Hamamı (Eyüp’te),
  26. Hüsrev Kethüdâ Hamamı (Ortaköy’de),
  27. Hüsrev Kethüdâ Hamamı (İzmit’te),
  28. Hamam (Çatalca’da),
  29. RüstemPaşa Hamamı (Sapanca’da),
  30. Hüseyin Bey Hamamı (Kayseri’de),
  31. Sarı Kürz Hamamı (İstanbul’da),
  32. Hayreddin Paşa Hamamı (Zeyrek’te),
  33. Hayreddin Paşa Hamamı (Karagümrük’te),
  34. Yâkub Ağa Hamamı (Tophâne’de),
  35. Haydar Paşa Hamamı (Zeyrek’te),
  36. İskender Paşa Hamamı,
  37. Odabaşı Behruzağa Hamamı (Şehremini’de),
  38. Kethüdâ Kadın Hamamı (Akbaba’da),
  39. Beykoz Hamamı,
  40. Emir Buhârî Hamamı (Edirnekapı dışında),
  41. Hamam (Eyüp’te),
  42. Dere Hamamı (Eyüp’te),
  43. Sâlih Paşazâde Hamamı (Yeniköy’de),
  44. Sultan Süleymân Hamamı (Mekke’de),
  45. HayreddinPaşa Hamamı (Tophâne’de),
  46. Hayreddin Paşa Hamamı (Kemeraltı’nda),
  47. Rüstem Paşa Hamamı (Cibâli’de),
  48. Vâlide SultanHamamı (Üsküdar’da)

Not
  1. ^ Baba adı Abdulmennan değildirOsmanlı döneminde devşirmeler ve din değiştirip müslümanlığa geçenler baba adı olarak "Allah'ın kulu" anlamında Abdullah , Abdurrahman , Abdulmennan isimlerinden birini alırdı ^ Diriöz, Haydar Ali (1980,) 'Sinan', (Türkçe dilinde) ^ Selimiye Camisi Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı 18 Nisan 2008 tarihinde erişilmiştir^ 1573 yılında Kıbrıs fethedilince Kayseri halkı Kıbrısa sürülmesi ferman olunmuş fakat II Selim Akdağ kadısına Agrianos ve diğer köylerde oturan mimarlarımın başı'nın akrabalarını Kıbrısa sürülmek için deftere yazılmış olsalar dahi defterden çıkarınız hükmünü yollamıştır Bu hüküm Sinan'ın bu köyde doğduğunun en büyük kanıtıdır ^ "Sinan, an Armenian architect": Chisholm, Hugh The Encyclopaedia Britannica; A Dictionary of Arts, Sciences, Literature and General Information 1910, page 426 ^ "Sinan, born an Armenian Christian": Peters, Ralph Beyond Baghdad 2005, page 82 ^ "Although Turks today bridle at the suggestion, Sinan was probably an Armenian": Muller, Herbert The Loom of History 1958, page 305 <^ "the son of Greek or Armenian Christian parents": Ayliffe, Rosie The Rough Guide to Turkey 2003, page 145 ^ Encyclopædia Britannica "Sinan" maddesi ^ Byzantium and the Magyars, Gyula Moravcsik, Samuel R Rosenbaum p 28^ Talbot Hamlin, Architecture Through the Ages, University of Michigan, p 208 ^ Mimar Sinan 16th ^ Sinan'ın kökeni İbrahim Hakkı Konyalı'ya göre Rumdur Konyalı Rumların Agrianosu bırakmadan önce Taşçıoğlu isimli bir Rum ailesinin Sinan'ın kendi ailesinden geldiğini söylediğini anlatır Sinan'ın köyüne ilişkin belgeler içinde 1584'te yapılan tahrirde köydeki 189 vergi mükellefinin sadece beşinin müslüman olduğunu Sinan'ın Kıbrısa sürülmesini engellediği Düvenci adını taşıyan 9 hristiyan adının bu tahrirde olduğunu saptar^ a b c d Tezkiretü'l Bünyan ve Tezkiretü'l Ebniye (Yapılar Kitabı)(Mimar Sinan'ın Anıları) -Sinan'ın kendi anlatımıyla Sai Mustafa Çelebi yazmıştır TBMM kütüphanesi Bibliografik kayıt (no: 269170)
  2. ^ Haydar Ali Diriöz, age, s 59-65

Kaynakça
  • Turgut Cansever, Mimar Sinan, Albaraka Türk Y, İstanbul 2005
  • Gülru Necipoğlu, The Age of Sinan, Princeton University Press, 2005

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Mimar Sinan ve sanatı

Eski 02-23-2010   #3
Şengül Şirin
Varsayılan

Mimar Sinan ve sanatı



Mimar Sinan ve Sanatı

Mimar Sinan (1490 - 1588)



Türk, mimar Dünyanın en büyük yapı sanatçılarından biridir Kayseri'nin Ağırnas köyünde doğdu, 17 Temmuz 1588'de İstanbul'da
öldü Doğum tarihi kesin değildir Ailesine ve yaşamına ilişkin
kimi zaman yetersiz ve çelişkili bilgiler, çağdaşı Sâi Mustafa
Çelebi'nin onun ağzından yazdıklarına, mimarbaşı olduğu dönemden
kalan yazışmalara, kendi vakfiyesine ve yazarı bilinmeyen belge ve
kitaplara dayanmaktadır Kaynaklara göre Sinan, I Selim (Yavuz)
padişah olduktan sonra başlatılan ve Rumeli'de olduğu gibi
Anadolu'dan da asker devşirmeyi öngören yeni bir uygulama uyarınca
1512'de devşirilerek İstanbul'a getirildi Orduya asker yetiştiren
Acemi Oğlanlar Ocağı'na verildi, 1514'te Çaldıran Savaşı'nda
1516-1520 arasında da Mısır seferlerinde bulundu İstanbul'a
dönünce Yeniçeri Ocağı'na alındı I Süleyman (Kanuni) döneminde
1521'de Belgrad, 1522'de Rodos seferlerine katıldı, subaylığa
yükseldi 1526'da katıldığı Mohaç seferinden sonra zemberekçibaşı
(baş teknisyen) oldu 1529'da Viyana, 1529-1532 arasında Alman,
1532-1535 arasında da Irak, Bağdat ve Tebriz seferlerine katıldı
Bu son sefer sırasında Van Gölü'nün üstünden geçecek üç geminin
yapımını başarıyla tamamlaması üzerine kendisine haseki unvanı
verildi 1536'da Pulya (Puglia) seferlerine katıldı 1538'de yer
aldığı Karabuğdan (Moldovya) seferi sırasında Prut Irmağı üstünde
yaptığı bir köprüyle dikkatleri üstüne çekti Bir yıl sonra mimar
Acem Ali'nin ölümü üzerine onun yerine sermimaran-ı hassa (saray
baş mimarı) oldu Günümüzdeki bayındırlık bakanlığına eş düşen bu
görevi ölümüne değin sürdürdü

Mimar Sinan, Osmanlı İmparatorluğu'nun en güçlü olduğu çağda
yaşamıştır I Süleyman (Kanuni), II Selim ve III Murat olmak
üzere üç padişah döneminde mimarbaşılık etmiş, imparatorluğun
gücünü simgeleyen mimarlık başyapıtlarının tasarlanıp
uygulanmasında birinci derecede rol oynamıştır Etkisi ölümünden
sonra da sürmüş, her dönemde saygınlığını korumuştur Atatürk ona
ilişkin bilimsel araştırmaların başlatılmasını, onun bir
heykelinin yapılmasını istemiştir 1982'de İstanbul'daki Devlet
Güzel Sanatlar Akademisi çekirdek olmak üzere oluşturulan yeni
üniversiteye onun adı verilmiştir

Sinan'ın yetişmesine ilişkin doyurucu bilgi yoksa da, dülgerliği
Acemi Oğlanlar Ocağı'nda öğrendiği sanılmaktadır Acemi Oğlanlar,
başka işlerin yanı sıra yapı işlerinde de görevlendirilirlerdi
Sinan daha sonra ordunun yapı gereksinimini karşılayan
birimlerinde görev almış, buradaki çalışmalarıyla öne çıkmıştır
Gerek ordunun bu birimleri tarafından usta-çırak ilişkisi içinde
gerçekleştirilen yapım ve onarım çalışmaları, gerek orduyla
birlikte gittiği yerlerde görme olanağı bulduğu yapılar, Mimar
Sinan'ın eğitiminin parçası olmuştur

Çeşitli kaynaklara göre Sinan 84 cami, 52 mescit, 57 medrese, 7
okul ve darülkurra, 22 türbe, 17 imaret 3 darüşşifa, 7 su yolu
kemeri, 8 köprü, 20 kervansaray, 35 köşk ve saray, 6 ambar ve
mahzen, 48 hamam olmak üzere sayılamayanlarla birlikte üç yüz
elliyi aşkın yapı gerçekleştirmiştir Elli yıla yakın bir süre
Osmanlı İmparatorluğu'nun mimarbaşılığını yapmış olmasına karşın,
bunların hepsini onun tasarlayıp uygulamış olduğunu söylemek
güçtür Çoğunluğu İstanbul'da olmak üzere imparatorluğun her
yanına dağılmış bulunan bu yapıların bir bölümünü öğrencileri ya
da ona bağlı mimarlar örgütü yapmış olmalıdır Bunların arasında
onarımlar da vardır Bu tür sayılar Sinan'a gösterilen saygıyı
ortaya koyar Onun asıl önemi, yapılarında gerçekleştirdiği
deneyler ve getirdiği yeniliklerle Osmanlı-Türk mimarlığını
"klasik " olarak adlandırılan doruğuna ulaştırmasındadır
Sinan mimarbaşılığından önce de askeri amaçlı olmayan yapılar
tasarlamış ve uygulamış olmalıdır Ama ilk önemli yapıtı
İstanbul'da ki Şehzade (Mehmed) Camii'dir Kendisinin çıraklık
dönemi yapıtı olarak nitelendirdiği bu cami, dört ayağın taşıdığı
ve dört yarım kubbenin desteklediği bir kubbe ile örtülüdür Dış
görünüşlerin kitlesel etkisi azaltılmış, içerde ise daha aydınlık
bir mekân oluşturma yoluna gidilmiştir Onu izleyen Üsküdar'daki
Mihrimah Sultan Camii'nde ise yarım kubbelerin sayısı üçe
indirilerek daha rahat bir iç mekân araştırılmıştır

Osmanlı-Türk mimarlığının en önemli yapılarından biri Süleymaniye
Camii ve Külliyesi'dir Sinan kalfalık dönemi yapıtı olarak
adlandırdığı bu yapıda İstanbul'daki Bayezid Camii'nde kullanılan
taşıyıcı sistemi yinelenmiş, dört ayak üstüne oturan kubbeyi
giriş-mihrap yönündeki yarım kubbelerle desteklenmiştir Bu,
Ayasofya ile ortaya atılan strüktür sorunun, onun tarafından bir
kez daha ele alınışıdır Süleymaniye, darülkurrası, darüşşifası,
hamamı, imareti, altı medresesi, dükkânları ve Kanunî Süleyman ile
Hürrem Sultan'ın türbeleriyle büyük bir alana yayılmış kentsel bir
düzenlemedir ve Türkler'in dinsel yapılara toplumsal hizmet yapısı
içeriği katmalarının en önemli örneğidir Kubbe ve yarım kubbeler,
yüklerini, uyumlu geçişlerle bir sonrakine iletirler Yapı bu
düzenden gelen bir dinginlikle, İstanbul'un Haliç'e bakan
tepelerinden birinde yer alır Dönemin önde gelen tüm
sanatçılarının katkıda bulunduğu Süleymaniye, her ayrıntısıyla bir
bütün olarak ele alınmıştır Yedi yıl gibi kısa bir sürede
bitirilmiş olması Sinan'ın mimarlıkta olduğu kadar örgütleme
alanındaki dehasını da ortaya koyar Yapının yapıldığı döneme ışık
tutan muhasebe defterleri de günümüze kalmıştır
Sinan yapı ile çatı örtüsü için en yetkin taşıyıcı sistemi, en
yetkin biçimi bulmak yolunda deneyler yapmış, hatta zaman zaman
geçmişte kullanıp sonra terkedilen yöntemleri yineleyerek bunların
nasıl ileri götürülebileceğini araştırmıştır Kimi zaman bu tür
deneyleri birbirine koşut olarak sürdüğü de görülür İstanbul'daki
Sinan Paşa Camii gibi kimi yapıları, kubbeyi altıgen bir plana
oturtmayı denemesiyle Edirne'deki Üç Şerefeli Cami'yi anımsatır
Edirnekapı'daki Mihrimah Sultan Camii'nde olduğu gibi ana mekânı
tek bir kubbeyle örten camileri, erken Osmanlı dönemi camilerini
düşündürür Denemelerinin en ilginçlerinden biri gene
İstanbul'daki Piyale Paşa Camii'dir Burada kökenleri erken
Osmanlı döneminden de önceye giden ve yapıyı çok sayıda küçük
kubbe ile örten çok ayaklı cami şemasını ele almıştır
Bütün bu deneyler onu başyapıtlarından birine, Edirne'deki
Selimiye Camii'ne götürdükleri için önemlidir Sinan ustalık
dönemi yapıtı olarak nitelendirdiği bu camide daha önce
İstanbul'daki Rüstem Paşa Camii'nde çözmeye çalıştığı bir sorunu,
yani kubbeyi sekizgen bir plan üstüne oturtma düşüncesini
uygulamıştır Böylece, taşıyıcı ayaklar incelmekte, yükleri ileten
öğelerin küçülmesiyle de kubbe, yapıdaki en önemli mekân
belirleyici öğe durumuna gelmektedir Sinan burada 31 m'yi geçen
çapıyla en büyük kubbesini gerçekleştirmiştir Külliye'nin öteki
yapıları camiye göre arka planda tutulmuştur Selimiye,
strüktüründen mekân oluşumuna, oranlarından süslemelerine kadar
Klasik dönem Osmanlı-Türk mimarlık bireşiminin dilini ortaya
koyan, kurallarını belirleyen çok önemli bir başyapıttır

Sinan öteki yapıtlarında da araştırıcılığını sürdürmüştür
Türbeleri buna örnektir Şehzade Mehmet Türbesi'nde dilimli kubbe
kullanmış, alışılmadık ölçüde süslü bir yüz düzenlemesine
gitmiştir Kanuni Süleyman Türbesi'nde de iç mekân ile dış görünüş
arasında bir denge kurmak amacıyla örtü olarak, Osmanlı-Türk
mimarlık geleneğinde çok sık kullanılmayan çift yüzlü kubbeyi
seçmiş, iç kubbeyi yapının içindeki ayaklara, dış kubbeyi de dış
duvarlara taşıtmıştır II Selim Türbesi'nde ise geleneksel altı
ya da sekizgen plan yerine, yapı öğeleri arasında karşıtlık
yaratan, köşelerin kesik kare planını seçmiştir Sinan'ın,
denemeci tutumunu öteki işlevlerde de sürdürdüğü gözlenir Her
zaman işleve, taşıyıcı sisteme, yapının bulunduğu yere göre en
uygun olacak biçimi araştırmıştır Yola çıkış noktası geleneksel
biçim ve plan şemaları olmasına karşın, bunlara katı bir biçimde
bağlı kalmamış, koşulların gerektirdiği yerlerde yeni biçimlere
yönelmiş, böylece eski ile yeni arasında bir bağ
oluşturabilmiştir

Sinan'ın yapıları mimarlık bakımından olduğu kadar mühendislik
bakımından da önem taşır Bu nedenle "ser mimârân-ı cihan ve
mühendisân-ı devran dünyadaki mimarların ve zaman içindeki
mühendislerin başı" diye anılmıştır Yapılarının çoğunun 400 yıl
sonra bile ayakta duruyor, hatta kullanılıyor olması, onların
taşıyıcı sistemlerine olduğu kadar temellerine de özen gösterilmiş
olmasındandır Sinan'ın mühendis yanı su yollarıyla köprülerinde
ortaya çıkar Bunlarda zamanının sahip olduğu tüm mühendislik
bilgilerini uygulamış, hatta kimi zaman onları aşan, ileri götüren
tasarımlar gerçekleştirmiştir İstanbul'un su sorununu çözmekle
görevlendirilmiş, bentleriyle, tünelleriyle, su yolları ve su yolu
kemerleriyle, biriktirme ve dağıtma yapılarıyla uzunluğu 50 km'yi
aşan ve Kırkçeşme adıyla bilinen su yapılarını gerçekleştirmiştir
Süleymaniye Külliye'sine 53 milyon akçe harcanırken Kıkçeşme
yapılarına 43 milyon akçe harcanmış olması da zamanında bunlara
verilen önemin bir başka göstergesi olmaktadır Sinan, köprülerini
de en az öteki yapıtları kadar önemsemiş, toplam uzunluğu 635,5
m'yi bulan Büyükçekmece Köprüsü ile sağlam olduğu kadar güzel de
olan bir yapıt diye övünmüştür En geniş açıklığı örtecek kubbeyi,
en ince ve uzun minareyi araştırmak, böyle bir minaredeki
şerefelere birbirleriyle kesişmeyen üç merdivenle çıkmayı denemek,
bu mühendislik dehasının yaratıcılığını ortaya koyan örneklerdir
Mimarlık, kimi zaman, içinden çıktığı toplumun genel yapısıyla
uyum içinde olan bir bütünlüğe erişir Bu, kendi gününün
gereksinmelerini kendi olanaklarıyla karşılayan, ama geçmişin
deneyim ve anılarını da içeren bir bireşimdir Yapı gereçleri,
yapım yöntemleri, elde edilen biçimlerle ve onlar da
yerel-iklimsel koşullarla uyum içindedirler Bunları
birbirlerinden ve içinde bulundukları toplumsal koşullardan
soyutlamak olanaksızdır Ortaya çıkan biçimler toplumun büyük bir
çoğunluğunca benimsenen simgelere dönüşür Toplumu neredeyse
yapılarıyla özdeşleştirmek olasıdır Bu yalnız belli bir yere ve
çağa özgü, başka bir benzeri olmayan bir mimarlık demektir İşte
Mimar Sinan böyle bir süreç içinde yer almaktadır Tek tek
yapıtlarından çok, mimarlığı uyumlu ve kendi içinde tutarlı bir
bireşime götürme yolundaki çalışmalarıyla önem taşır Osmanlı-Türk
mimarlığı onunla birlikte bireşim sürecini tamamlamış, arayış
aşamasından klasik dönemine geçmiştir Bu geçiş, biçim olarak
kubbeyi, düzenleme ilkesi olarak da merkezi planlı yapıyı anıtsal
bir mimarlığın en önemli öğesi olan kubbeyi ve ona bağlı
taşıyıcılar sistemini en yalın ve açık biçimde kullanıp onu
anıtsal mimarlık düzenlemelerinin çekirdeği durumuna getirmek
Osmanlı-Türk mimarlığının dünya mimarlığına bir katkısıdır
Böylece hem Doğu, hem Batı ile ilişki içinde olan, Anadolu ve
Akdeniz kültürlerine sahip çıkan bir Osmanlı-Türk İslam mimarlık
bileşimi ortaya çıkmıştır Bu, yapıya katkıda bulunan öteki
sanatları da etkilemiş, imparatorluğun her yerinde ki yapı
eylemleri için yol gösterici olmuştur

YAPITLAR (başlıca): Şehzade (Mehmed) Külliyesi, 1543-1548,
İstanbul; Rüstem Paşa Külliyesi, 1544-1555, Tahtakale/İstanbul;
Barbaros Hayrettin Paşa Türbesi, 1546, İstanbul; Hayrettin Paşa
Hamamı (Çinili Hamam) 1546, Zeyrek/İstanbul; Mihrimah Sultan
Külliyesi, 1547-1548, Üsküdar/İstanbul; Rüstem Paşa Medresesi,
1550, Cağaloğlu/İstanbul; Süleymaniye Külliyesi, 1550-1557,
İstanbul; Zal Mahmut Paşa Külliyesi, 1551-1566, Eyüp/İstanbul;
Sinan Paşa Külliyesi, 1553-1555, Beşiktaş/İstanbul; Kırkçeşme Su
Yapıları, 1555-1563, Alibey Köyü/İstanbul; Haseki Hürrem Sultan
(Çifte) Hamamı, 1556, Sultanahmet/İstanbul; Rüstem Paşa
Kervansarayı, 1560, Edirne; Mihrimah Sultan Külliyesi, 1562-1565,
Edirnekapı/İstanbul; Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi, 1564-1569,
Lüleburgaz; Büyükçekmece Köprüsü, 1566-1568, İstanbul; Sultan
Süleyman Kervansarayı, 1566-1567, Büyükçekmece/İstanbul; Selimiye
Külliyesi, 1567-1575, Edirne; Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi,
1571-1572, Kadırga/İstanbul; Piyale Paşa Camisi, 1573-1577,
Kasımpaşa/İstanbul; Sultan II Selim Türbesi 1574-1577,
Ayasofya/İstanbul; Sokullu Mehmet Paşa Camii, 1577-1578,
Azapkapı/İstanbul; Valide Sultan Külliyesi, 1577-1583,
Üsküdar/İstanbul; III Murat Köşkü, 1578, Topkapı Sarayı,
İstanbul; Kılıç Ali Paşa Camisi, 1580, Tophane/İstanbul; Şemsi
Ahmet Paşa Camisi, 1580, Üsküdar/İstanbul

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Taşa Şekil Veren Adam

Eski 02-23-2010   #4
Şengül Şirin
Varsayılan

Taşa Şekil Veren Adam



Taşa Şekil Veren Adam



Taşla, sanatla uğraşan şimdiki gençlerimizi bilirsiniz Mermeri bulunca ya heykele çevirirler ya da kendinden geçirirler Onlara sorsanız dışa vurumcu bir çizgidedirler belki ama, dedelerimiz taşı dikmeye bakar, ya han yaparlar ya da hamama göz kırparlar Heykelin soğuk yüzüne bir türlü ısınamayan ecdad, bunun için hat, tezhip ve ebrunun yanında mimariye de büyük önem verir İmparatorluğun önemli isimlerinin, "Be, bi, bü" diyerek başlayan tahsil hayatlarında ne olacakları konusundaki karar mercii diploma notları değil, yıllarca kendilerini takip eden hocaları ve yetenekleridir Kimsede sonuçtan rahatsız olmaz, bilgisayar okumak isteyen adam muhasebeyle uğraşmaz Sinan da bunlardan biridir işte Kayseri'de akranları çelik çomak oynarken; o, taşlarla hayal kurar, üst üste dizdiği irili ufaklı parçacıklarla kısa donlulara hava atar

Devşirme sistemini bilen bilir, Osmanlı gözüne kestirdiği vatan evlatlarını kürkünün içine alır, Laz, Kürt, Rum, Ermeni demez eğitir, yetiştirir, gözetir, kollar Ailelerinden koparmaz vatana, millete hayırlı insan olmaları için çırpınır Ama devşirme sistemi içerisinde kendi vatandaşlarını da unutmaz Sinan da unutulmayanlardan biridir Kahramanımız, taşlarla oynarken, ağır abilerin dikkati o cihete kayar ve ailesiyle yapılan görüşmelerden sonra sırtını sıvazlayıp Dersaadet'e gönderirler Eğitim-öğretim hayatı, tam da kanının deli gibi çağladığı dönemlere denk geldiği için kendini ilk önce asker ocağında bulur, orduyla Çaldıran ovalarından Mısır seferine kadar at sürer Gittiği her yerde amaç önce düşmanı haklamaktır ama, Sinan boş vakitlerinde ayakta kalan yapıları inceler geçtiği köprüleri not eder Gel zaman git zaman Sinan'ın içindeki Sinan, mimariye göz kırpamaya başlar Hele bir sefer sırasında ordu Van Gölü etrafında sıkışınca "Fırsat bu fırsat" der, orduyu karşıya geçirebileceğini sesli düşünür, yemi orta yere atar İstişare heyeti toplanır, karar verilir Teklif, Sinan'ın ellerinden öper Kısa zaman sonra bir de ne görsünler; Van Gölü'nün üzerinde ufak bir donanma bulurlar Sinan dikkatleri çekmiş, Kanuni de adını bir tarafa not etmiştir Derken, sıra Karabuğdan seferine gelir Ordu bu sefer Prut nehri civarında kala kalmıştır Ordu-yu Hûmayun'un onlarca mimarı, binlerce askeri karşı kıyıya geçirmek için çabalar ama olmaz İçerideki Sinan tekrar baş gösterir ve dışarıdakini tekrar Sadrazam'ın huzuruna ittirir Sadrazamımız, "De get tüysüz" diyecektir ama "Dur bakalım, hele bir denesin" der İzin kopartıldıktan sonra -çok değil 12-13 gün- bir de bakarlarki kuğu gibi bir köprü "Hadi" diye bağırır Kanuni Sultan Süleyman ise daha önce not ettiği Tüysüz Sinan'ı huzuruna çağırır ve yeni unvanını söyler: "Reis-i Mimaran-i Dergâh-ı Âli" yani Mimarbaşı

Sinan artık Mimar Sinan'dır Vakti zamanında taşla konuşurken, şimdi hasbihal etmektedir Ülkeyi bir uçtan bir uca eserleriyle donatırken, yaptığı eserler hanesine 477 tane şaheser sıkıştırırki, en göze batanlarından Süleymaniye kalfalık eseridir Hıristiyan dünyasının övünmekle bitiremediği Ayasofya'dan daha yüksek ve kubbesi daha geniş Selimiye'yi de taşa oturtur ve Ayasofya'ya fark atar Yaptıklarıyla yükselmektedir Mimar Sinan Bilhassa, yaptığı camiler özellikleriyle parmak ısırtır Eserlerinin yapılmış olması değil, asırlara meydan okuması hayallerini süsler Düşlediği gibi de olur

Duymuşsunuzdur, Süleymaniye Camii'nin 1950'li yıllarda Haliç'e doğru kaydığı tespit edilir Bunun için taa Japonya'dan uzmanlar gelirler, gerekli çalışmalar yapılır ve tam 18 noktaya destek yapılmasına karar verirler Başlarlar kazmaya ama ne görsünler toprak altında zaten bir tane destek vardır İkinci noktaya vururlar kazmayı bir destek de oradan çıkar Üç-dört-beş derken tam 19 tane destek görürler ve gözlerine inanamazlar Mimarımız, "Bu da benden olsun" diye yapmamıştır herhalde ama, çekik gözlü dostlarımızı fena faka bastırır Hele Selimiye için yaptıkları insana küçük dilini yutturur lakin, işin dini boyutu olduğu için her yerde yazılmaz Bir de akustik konusu vardırki, inceden anlatılsa bir kütüphane dolusu seri ortaya çıkar Mihrap önündeki konuşmalar avluya taşar Bu arada denizin ortasına karayla bağlantısı olmayan tek camiyi yine Sinan yapar Neresi derseniz, Tophane'deki Kılıç Ali Paşa Camii'dir, artık en büyük özelliğinin esamesi okunmaz

Bir ara ortalardan kaybolan nam-ı diğer Koca Sinan'a Kanuni fena bozulur Süleymaniye'nin temelleri atıldıktan sonra Sinan'ı gören olmaz İki sene sonra çıkıp geldiğinde soluğu doğrudan sarayda alır "Sultanım" der, "Biliyorum bana çok kızgınsınız Temelleri atalı iki yıl geçti ama artık tamam oldu Temel iki tane kışı devirdi, iki tane yaz geçti Taş kendine geldi Şimdi inşaata başlayabiliriz"

Süleymaniye'nin açılış arefesidir Kalabalık bir topluluk külliyeyi incelerken, tiz bir çocuk sesi "Bu minare yamuk" diye çığırır Mimar Sinan'ın da bakışları herkes gibi çocuğa kayar İşaret eder, yanına çağırır, "İyiki gösterdin" der Koca minareye halatları attırır, "Çekin" der Çocuk ne zaman okey verir, o zaman ameleler, ırgatlar rahat bir nefes alır Her ne kadar kalfalık bir eser olsa da Süleymaniye'nin minaresi falan yamuk değildir Sırf çocuğun gönlü olsun diye böyle bir iş eder ve insanlıktan da dersler verir Mimar Sinan'ın kendi yazdığı nüshalardaki ibareler de dikkat çeker "Mûr-u Nâtuvan" (Güçsüz Karınca) diye başlayan yazılar, "El Fakir Sinan Sermimaran-ı Hassa" imzasıyla sona erer Biraz daha detaylılarında ise, "Sermimaran-ı hassa müstemend / Bende-i miskin kemine dermend" ( Fakir, aciz, hassa sermimaranı / dertli değersiz miskin bendeleri) diyerek mütevazilikte de zirve yapar

İstanbul, bir dönem neredeyse sadece Sinan'ın eserleriyle göze çarpar ama, mimari katili Fransız mimar Prost'a kimse dur diyemez; yıkılan eserlerden üzerimize lanet yağar

Mimar Sinan, inşaat mühendisliği okuyan öğrencilere ders olarak gösterilmektedir Batılılar, hayranlıklarını gizleyemez, adını biri dünya olmak üzere iki gezegende yaşatmaya bakar, Merkür'deki bir kratere adını verirler Koca Sinan'ı yedi düvel anlar ama sonradan görme gotiklerimiz, gotik edebiyata sığınıp gotik mimariyi savunurlar Belki o dönem Fransızların Legion de Haneur nişanı, Osmanlı İmparatorluğu'nda beş paralık kıymet bulmaz, Sinan da göğsüne takmaz ama, o takacağını çoktan takmıştır zaten

Devşirme dedik ya başta İmparatorluk, Yavuz Sultan Selim zamanında Anadolu'dan da asker çıkartır Sinan'ın dedesi neccarlık yapan Doğan Yusuf Ağa'dır Belki de bu dehaya ilk tohumunu o atar

1588 senesinde kendi yaptırdığı Süleymaniye Camii'deki kabrine defnolunan Mimar Sinan'ın mezar taşına ise "Geçdi bu demde cihandan pir-i mimaran Sinan " kazınırki, ebcet hesabında vefat tarihi çıkar İşte bugün o Mimar'ın vefat yıldönümüdür Övünsek mi azdır yoksa kıymet bilmediğimiz için dövünsek mi?

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Üsküdar Mihrimah Sultan Camii Şadırvan Köşkü

Eski 02-23-2010   #5
Şengül Şirin
Varsayılan

Üsküdar Mihrimah Sultan Camii Şadırvan Köşkü



Üsküdar Mihrimah Sultan Camii Şadırvan Köşkü




Mimar Sinan'ın mimarimize kattığı bir yenilik ve zenginlikte, camilerde son cemaat yerini geniş bir saçak ve revaklarla genişletmesi, böylece cuma ve bayram namazları gibi kalabalığın çok olduğu zamanlarda dışarıda kalan cemaatı hava şartlarından koruması olmuştur Eminönü Rüstem Paşa Camii, Üsküdar Atik Valide Camii ve aşağıda görünen Üsküdar Mihrimah Sultan Camii buna güzel örneklerdir


Türk Tarih Vakfı'nın yayınladığı İstanbul Ansiklopedisi'nde Üsküdar Mihrimah Sultan Camii şadırvan köşkünden şöyle söz ediliyor;

Mihrimah Sultan Camii’nin en etkili öğesi klasik son cemaat mahallini çevreleyen geniş ikinci sıra revak ve denize doğru çıkan şadırvanlı köşküdür Denize uzanan bir köşk altındaki bu mermer şadırvanın planı 20 köşeli bir poligondur Geometrik desenli şebekeleri vardır ve konumu itibariyle İstanbul’un en güzel abdest alma yerlerinden biridir (Köşkün altındaki çeşme 17 yüzyılda eklenmiştir) Vaktiyle hemen kıyıdan yükselen istinat duvarı üzerinden bu kompozisyon Sinan’ın arsanın konumuna ve çevreye duyarlı mimari tasarımının güzel tanıklarından biridir

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Kapı Kemerleri

Eski 02-23-2010   #6
Şengül Şirin
Varsayılan

Kapı Kemerleri



Kapı Kemerleri

Kapı kemerlerinde birbirine geçmeli iki renk taş kullanılması, Mimar Sinan'dan daha eski devirlerde de yapılmış bir uygulama

Bildiğim kadarıyla bu taşlar, taş ustaları tarafından birbirine geçmeli olarak işleniyor, harç ve demir gibi herhangi bir birleştirme malzemesi kullanılmadan kemer oluşturuluyor Zaten fotoğraflardan da görüleceği gibi taşlar girinti ve çıkıntılarıyla o kadar iç içe geçiyor ki harca gerek bile kalmıyor

Mimar Sinan; eserlerinde kullanacağı malzemeyi seçerken yapının bulunduğu yerde bol bulunan cinsini tercih etmiş, beyaz, yeşil, kırmızı mermeri, siyah, sarı ve kahverengi taşları bu nispette kullanmıştır

Aydınoğlu İsa Bey Camii -Selçuk/İZMİR (1375)



Kasım Paşa Camii - Bozüyük/BİLECİK (Mimar Sinan)


Muradiye Camii - MANİSA (Mimar Sinan)


erdemivrizli'nin izniyle


Süleymaniye Camii - ŞAM (Mimar Sinan)

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Mimar Sinan'ın mührü

Eski 02-23-2010   #7
Şengül Şirin
Varsayılan

Mimar Sinan'ın mührü



Mimar Sinan'ın mührü

Mimar Sinan, tarihin gördüğü en büyük mimar ve mühendislerden biri olmanın yanında mütevazi bir kişiliğe de sahipti Bunu kendi mühründen anlıyoruz



"fakir, hâkir, miskin hassa başmimarı sinan"

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Rüstem Paşa Camii Çinileri

Eski 02-23-2010   #8
Şengül Şirin
Varsayılan

Rüstem Paşa Camii Çinileri



Rüstem Paşa Camii Çinileri



Rüstem Paşa Camii Çinileri

Rüstem Paşa Camii Mimar Sinan'ın camileri arasında ayrı bir öneme sahiptir, çünkü Sinan; hiçbir eserinde olmadığı kadar çok miktarda ve çeşitte çiniyi bu camide kullanmıştır Tarih Vakfı İstanbul Ansiklopedisinde bu konu hakkında şu açıklayıcı bilgiler bulunmaktadır

Alıntı: Rüstem Paşa Camii Osmanlı mimari tarihinde olağanüstü çini kaplamasıyla ün kazanmıştır Çatı örtüsüne kadar yükselen bu çini kaplama İznik duvar çinileri imalatının teknik ve desen açısından en mükemmel aşamasına ulaştığı dönemin ürünleridir Çini kaplama özellikle çiniyi bir cami inşaatı sırasında bütün yapının içini kaplayacak kadar çok kullanma, ancak Rüstem Paşa'nın ikinci sadrazamlık döneminde ve kendisinin isteğiyle ve büyük para sarfıyla kabil olabilirdi Nitekim İznik atölyelerinin yeteri kadar çini üretememeleri nedeniyle Rüstem Paşa'nın Kütahya'da bir özel çini ötölyesi açtırdığını ŞYetkin belirtir
Sinan, karar kendisine kaldığı zaman, çiniyi ancak belli noktaları vurgulamak için kullanmıştır Bu nedenle böylesine bir kaplama kararı doğrudan patrondan gelebilirdi Çini kaplamanın tümüyle gerçekleşmiş olduğu da düşünülecek olursa, caminin Rüstem Paşa ölmeden büyük ölçüde bitmiş olması gerekir Bu da caminin bitimini Rüstem Paşa'nın ölüm tarihi ile birleştiren yorumu haklı çıkaran bir gözlemdir

Tarih Vakfı İstanbul Ansiklopedisi












Çinilerden detaylar




__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Mimar Sinan,

Eski 11-05-2010   #9
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Mimar Sinan,







Türk’e şeref, cihâna ise yüzlerce medenî eser veren bir sanatkâr olarak târihe geçen büyük Osmanlı mîmarı Koca Sinân diye de anılır Tahminen 1490 senesinde Kayseri’nin Ağırnas köyünde doğdu Babası Abdülmennân olup, bu ismi sonradan almıştı Yavuz Sultan Selim Han zamânında devşirme olarak İstanbul’a geldi
Burada iyi bir eğitim ve öğretim gördükten sonra, Acemi Oğlanlar kışlasına verildi Acemi Oğlanlar ocağındaki gençler çok sıkı bir askerlik eğitiminin yanında, genellikle büyük inşaatlarda veya gemilerde hizmet ederlerdi Böylece, Acemi Oğlanları, askerliğin yanısıra bir de meslek öğrenirlerdi Mîmar Sinân da neccârlık (marangozluk) mesleğini öğrendi



Acemi Oğlanlık devresini dokuz yılda tamamlayan Sinân, 1521 yılında Kânûnî Sultan Süleymân’ın Belgrad Seferine Yeniçeri olarak katıldı Büyük kâbiliyeti sebebiyle Yeniçerilikte sık sık terfi etmeye başladı 1522’de Rodos Seferine Atlı Sekban olarak katılıp, 1526 Mohaç Meydan Muhârebesinden sonra, gösterdiği yararlıklar sebebiyle takdir edilerek Acemi Oğlanlar Yayabaşılığına (Bölük Komutanı) terfî ettirildi Daha sonra Kapıyayabaşı olup, 1534 Alman ve Bağdat seferlerine Zemberekçibaşı olarak katıldı
1533 yılında Kânûnî Sultan Süleymân’ın İran Seferi sırasında Van Gölüne geldiklerinde, Sadrâzam Lütfi Paşa karşı sâhile gitmek ve düşmanın ahvâlini gözetlemek istedi Bu maksatla Sinân’a kadırga yapması emredildi Sinân’ın iki hafta gibi kısa bir sürede üç adet kadırga yapıp donatmasına, çok memnun olan Lütfi Paşa, gemilerin idâresini ona verdi Bu başarısı ile büyük itibâr kazandı İran Seferinden dönüşte,Yeniçeri Ocağında îtibârı yüksek olan Hasekilik rütbesi verildi Bu rütbeyle, 1537 Korfu, Pulya ve 1538 Kara Boğdan (Moldavya) seferlerine katıldı


Son katıldığı seferinden olan Kara Boğdan Seferinde, ordunun Prut Nehrini geçmesi için bir köprü yapılması gerekiyordu Zemin kaygan olduğundan bu işi kimse başaramadı Bu iş Lütfi Paşanın teklifiyle Sinân’a verildi Sinân, ordudaki bütün mîmâr ve neccârları toplayarak on üç gün gibi kısa bir sürede köprüyü yapıp ordunun karşıya geçmesini sağladı Bu olaydan bir müddet sonra, Hassa Başmîmarı Acem Ali ve Vezîriâzam Ayas Paşa vefât ettiler Ayas Paşanın türbesini yapmak için yeni bir başmîmar tâyin edilmesi gerekiyordu Lütfi Paşa bu sefer de Sultan’a gidip, bu iş için en uygun kimsenin Sinân olduğunu söyledi Böylece 1538 yılında Hassa Başmîmarı oldu


Katıldığı her seferde gördüğü binâ ve harâbelerden bir ders alan Mîmar Sinân, Batının ve Doğunun mîmârî tarzını tetkik imkânını buldu Bu iki üslubu birleştirerek orijinal eserler verdi


Mîmar Sinân’ın, Mîmarbaşılığa getirilmeden evvel yaptığı üç eser dikkat çekicidir Bunlar: Haleb’de Husreviye Külliyesi, Gebze’de Çoban Mustafa Külliyesi ve İstanbul’da Hürrem Sultan için yapılan Haseki Külliyesidir Haleb’deki Hüsreviye Külliyesinde, tek kubbeli câmi tarzı ile, bu kubbenin köşelerine birer kubbe ilâve edilerek yan mekânlı câmi tarzı birleştirilmiş ve böylece Osmanlı mîmarlarının İznik ve Bursa’daki eserlerine uyulmuştur Külliyede ayrıca, avlu, medrese, hamam, imâret ve misâfirhâne gibi kısımlar bulunmaktadır Gebze’deki Çoban Mustafa Paşa Külliyesindeyse renkli taş kakmalar ve süslemeler görülür Külliyede câmi, türbe ve diğer unsurlar gâyet âhenkli bir tarzda yerleştirilmiştir Mîmar Sinân’ın İstanbul’daki ilk eseri olan Haseki Külliyesi, devrindeki bütün mîmârî unsurları taşımaktadır Câmi, medrese, sıbyan mektebi, imâret, dârüşşifâ ve çeşmeden teşekkül eden külliyede câmi, diğer kısımlardan tamâmen ayrıdır
Mîmar Sinân’ın Mimarbaşı olduktan sonra verdiği üç büyük eser, onun sanatının gelişmesini gösteren basamaklardır Bunların ilki İstanbul Şehzâdebaşı Câmii ve külliyesidir Dört yarım kubbenin ortasında merkezî bir kubbe tarzında inşâ edilen Şehzâdebâşı Câmii, daha sonra yapılan bütün câmilere örnek teşkil etmiştir
Süleymâniye Câmii, Mîmar Sinân’ın İstanbul’daki en muhteşem eseridir Kendi tâbiriyle kalfalık döneminde yapılmıştır


Mîmar Sinân’ın en güzel eseri, seksen yaşında yaptığı ve “ustalık eserim” diye takdim ettiği, Edirne’deki Selimiye Câmiidir


Mîmar Sinân, Mîmarbaşı olduğu sürece birbirinden çok değişik konularla uğraştı Zaman zaman eskileri restore etti Bu konudaki en kesif çabalarını Ayasofya için harcadı 1573’te Ayasofya’nın kubbesini onararak çevresine, takviyeli duvarlar yaptı ve eserin bu günlere sağlam olarak gelmesini sağladı Eski eserlerle âbidelerin yakınına yapılan ve onların görünümlerini bozan yapıların yıkılması da onun görevleri arasındaydı Bu sebeplerle Zeyrek Câmii ve İstanbul Hisarı civârına yapılan bâzı ev ve dükkanların yıkımını sağladı


İstanbul caddelerinin genişliği, evlerin yapımı ve lağımların bağlanmasıyla uğraştı Sokakların darlığı sebebiyle ortaya çıkan yangın tehlikesine dikkat çekip bu hususta ferman yayınlattı Günümüzde bile bir problem olan İstanbul’un kaldırımlarıyla bizzat ilgilenmesi çok ilgi çekicidir Bu konuya ne kadar önem verdiği, vakfiyesinde İstanbul’un kaldırımları için para bırakmasından anlaşılmaktadır


Aynı anda birçok eseri plân hâline getirip yapımlarını sürdüren Mîmar Sinân, en geniş çaptaki yapım işlerinin en ufak detaylarıyla bile kendisi ilgilenirdi Fakat bu işler altında ezilmezdi Bütün bu başarılarıyla berâber, İslâm ahlâkıyla ahlâklanmış mütevâzı bir insandı Mühründe bulunan; “El-hakîr-ül-fakîr Mîmar Sinân” yazısı, bunu en iyi şekilde ispat eder


Türk mîmârisinin yetiştirdiği, İslâm âleminin bu büyük mîmar ve mühendisi doksan yaşın üzerinde, faal bir hayat sürdü Sâî Mustafa Çelebi’nin Tezkiret-ül-Ebniye’de belirttiği gibi; Mîmar Sinân seksen dört câmi, elli iki mescit, elli yedi medrese yedi dârül-kurrâ, yirmi türbe, on yedi imâret, üç dârüşşifâ, beş su yolu, sekiz köprü, yirmi kervansaray, otuz altı saray, sekiz mahzen ve kırk sekiz de hamam olmak üzere üç yüz altmış dört eser vermiştir


Eserlerinin bir kısmı İstanbul’dadır Osmanlı ülkesinde damgasını vurmadığı bir köşe yok gibidir 1588’de İstanbul’da vefât eden Mîmar Sinân, Süleymâniye Câmiinin yanında kendi yaptığı mütevâzı ve sâde türbeye defnedildi


Mîmar Sinân’ın Başmîmarlığa getirildiği dönemde Osmanlı Cihân Devleti, bir Türk-İslâm devleti olarak ekonomisi, müesseseleri, adâleti ve sosyal yapı bakımından dünyânın en güçlü devletiydi Böyle kudretli bir devletin güçlü bir sanatçısı olan Sinân da, yaklaşık elli senelik mîmârlık döneminde kendisine düşen vazifeyi hakkıyla yerine getirdi Mîmârî dehâsı yanında güçlü organizasyon ve disiplin kâbiliyetiyle o günlerde dünyânın hiçbir yerinde görülmeyen bir hassa mîmarları teşkilâtı geliştirildi Bu teşkilât, Sinân’dan îtibâren, devletin her tarafına İstanbul’un mîmârî kâidelerini götürdü Sarayda, mîmârînin her alanında atölyeler kurdu Bu atölyeleri Mîmarbaşı, Hattâtbaşı, Doğancıbaşı gibi büyük devlet memurları yönetti Bu atölyelerde Sultanahmed Câmiini yapan Sedefkâr Ahmed Ağa ve Dâvûd Ağa gibi mîmarlar yetişti


Sinân, Selçuklu dönemi yapılarını, dekoratif anlamdaki taş işçiliğini çok yakından bilmesine rağmen, eskiyi körü körüne taklit etmekten çok, kendi sentezlerine değer verip uyguladı Bu sebeple eserlerindeki süsleme, yalnızca mukarnaslar ve kapı kenar motifleri üzerinde yoğunluk kazandı Kullandığı malzeme yeknesak, ağır başlı ve sâde bir anlatım içinde kaldı Yine Selçuklu dönemiyle İran ve Arap mîmârîlerinde çok rastlanan dekoratif seramik malzemelerine özellikle dış cephelerde hiç yer vermedi
Konstrüksiyon araştırmalarının üzerinde durup her eserinde ayrı bir sistem analizine yöneldi Kare prizma üzerine yarım kürenin çeşitli varyantlarını tek tek denedi Statik endişeden kaynaklanan kalın taşıyıcı duvarların kesitlerini inceltip, yapıda modül sistemini kullandı Farklı renk ve dokuda çeşitli malzemeler kullanmak yerine, aynı malzemeyle ışık gölge oyunlarına tâbi tutarak çeşitli zenginlikler ortaya koydu Bu amaçla düzlemden eğri yüzeylere geçerken uygulamaya koyduğu mukarnaslar, kapı çevrelerinde yer verdiği sâde taş bordürleri sık sık kullanırdı Mekân içinde özellikle konstrüksiyona yönelik yapı elemanlarını belirleyici bir malzeme kullanımına gidip, sâdece dekoratif bir görüntü elde etme gâyesine yönelik malzeme kullanımına ihtiyaç duymadı


Kubbenin beden duvarına oturuşunda veya cephe kuruluşunda eskinin masîf ve boşluksuz anlayışını tamâmen değiştirdi Geliştirdiği teknik çözümlerle bu noktalarda birbirini tâkip eden diziler hâlinde pencere boşlukları meydana getirip, iç mekânın ferah, aydınlık olmasına îtinâ gösterdi Kullanılan pencerelerde işin önemine göre alçı çerçeve içinde renkli cam uygulamalarına yer verdi Hiçbir zaman fonksiyon dışında bir malzeme kullanımına gitmedi Bu özelliğiyle yapı elemanları binâ bütününde birbirlerini tamamlayarak gelişti ve yapı, onu taçlandıran, âdetâ boşlukta yüzer görünümündeki bir kubbe ile noktalandı


Sinân, her mîmârî eseri kendine has bir biçimle ele almak, yapıda form ve konstrüksiyon berâberliğini kurmak, dış mekân ve kuruluşunun iç mekâna bütünlük kazanmasını sağlamak, mevcut teknolojik imkân ve malzeme denemelerinin üstünde, onları kendi istekleri doğrultusunda kullanmayı bilmek, akılcı ve sâde bir malzeme kullanma anlayışına sâhip olmak gibi günümüzde de geçerli mîmarlık prensiplerini bundan dört asır önce eserleriyle ortaya koydu Bu sebeple dâimâ sanatı ile asırlar ötesi bir mîmârî dehâ olarak anıldı ve anılacaktır


Her bakımdan parlak bir devirde yetişen Mîmar Sinân, Osmanlı mîmârîsinin zirvesini temsil eder Mustafa Sâ’i’nin hazırladığı Tezkiret-ül-Ebniye kitabında yazılı üç yüz altmış dört eseri şöyle bildirilmektedir:



Câmiler:

1) İstanbul Süleymâniye Câmii,
2) İstanbul Şehzâdebaşı Câmii,
3) Haseki Hürrem Câmii,
4) Mihrimah Sultan Câmii (Edirnekapı’da),
5) Osman Şah Vâlidesi Câmii (Aksaray’da),
6) Sultan Bâyezîd Kızı Câmii (Yenibahçe’de),
7) Ahmed Paşa Câmii (Topkapı’da),
Rüstem Paşa Câmii (Tahtakale’de),
9) Mehmed Paşa (Sokullu) Câmii (Kadırga Limanında),
10) İbrâhim Paşa Câmii (Silivrikapı’da),
11) Bâli Paşa Câmii (Hüsrev Paşa Türbesi yakınında,
12) Hacı Evhad Câmii (Yedikule yakınında),
13) Kazasker Abdurrahmân Çelebi Câmii (Molla Gürânî’de),
14) Mahmûd Ağa Câmii (Ahırkapı yakınında),
15) Odabaşı Câmii (Yenikapı yakınında),
16) Hoca Hüsrev Câmii (Kocamustafapaşa’da),
17) Hamâmî Hâtun Câmii (Sulumanastır’da),
18) Defterdar Süleymân Çelebi Câmii (Üsküplü Çeşmesi yakınında),
19) Ferruh Kethüdâ Câmii (Balat Kapısı içinde),
20) Yunus Bey Câmii (Balat’ta),
21) Hürrem Çavuş Câmii (Yenibahçe yakınında),
22) Sinan Ağa Câmii (Kâdı Çeşmesi yakınında),
23) Ahî Çelebi Câmii (İzmir İskelesi yakınında),
24) Süleymân Subaşı Câmii (Unkapanı’nda),
25) Zâl Mahmûd Paşa Câmii (Eyüp’te),
26) Nişancı Paşa Câmii (Eyüp’te),
27) Şah Sultan Câmii (Eyüp’te),
28) Emir Buhârî Câmii (Edirnekapı dışında),
29) Merkez Efendi Câmii (Yenikapı dışında),
30) Çavuşbaşı Câmii (Sütlüce’de),
31) Turşucuzâde Hüseyin Çelebi Câmii (Kiremitlik’te),
32) Kasım Paşa Câmii (Tersâne yakınında),
33) Sokullu Mehmed Paşa Câmii (Azapkapısı’nda),
34) Kılıç Ali Paşa Câmii (Tophane’de),
35) Muhiddin Çelebi Câmii (Tophâne’de),
36) Molla Çelebi Câmii (Tophâne Beşiktaş arasında),
37) Ebü’l-Fazl Câmii (Tophâne üstünde),
38) Şehzâde Cihangir Câmii (Tophâne’de),
39) Sinân Paşa Câmii (Beşiktaş’ta),
40) Mihrimah Sultan Câmii (Üsküdar’da, iskelede),
41) Eski Vâlide Câmii (Üsküdar’da),
42) Şemsi Ahmed Paşa Câmii (Üsküdar’da),
43) İskender Paşa Câmii (Kanlıca’da),
44) Çoban Mustafa Paşa Câmii (Geğbüze’de),
45) Pertev Paşa Câmii (İzmit’te),
46) Rüstem Paşa Câmii (Sapanca’da),
47) Rüstem Paşa Câmii (Samanlı’da),
48) Mustafa Paşa Câmii (Bolu’da),
49) Ferhad Paşa Câmii (Bolu’da),
50) Mehmed Bey Câmii (İzmit’te),
51) Osman Paşa Câmii (Kayseri’de),
52) Hacı Paşa Câmii (Kayseri’de),
53) Cenâbî Ahmed Paşa Câmii (Ankara’da),
54) Lala Mustafa Paşa Câmii (Erzurum’da),
55) Sultan Alâeddin Selçûkî Câmiinin (Çorum’da) yenilenmesi,
56) Abdüsselâm Câmiinin (İzmit’te)yenilenmesi,
57) Kiliseden dönme Eski Câminin (İznik’te)Sultan Süleymân tarafından yeniden yaptırılması,
58) Hüsreviye (Hüsrev Paşa)Câmii (Haleb’de),
59) Sultan Murâd Câmii (Manisa’da),
60) Orhan Câmiinin (Kütahya’da)yenilenmesi,
61) Kâbe-i şerîfin kubbelerinin tâmiri,
62) Hüseyin Paşa Câmii (Kütahya’da),
63) Rüstem Paşa Câmii (Bolvadin’de),
64) Sultan Selim Câmii (Karapınar’da),
65) Sultan Süleymân Câmii (Şam, Gök Meydanda),
66) Sultan Selim Câmii (Edirne’de),
67) Taşlık Câmii (Mahmûd Paşa için, Edirne’de),
68) Defterdar Mustafa Çelebi Câmii (Edirne’de),
69) Haseki Sultan Câmii (Edirne, Mustafa Paşa Köprüsü başında),
70) Semiz Ali Paşa Câmii (Babaeski’de),
71) Sokullu Mehmed Paşa Câmii (Hafsa’da, Trakya),
72) Sokullu Mehmed Paşa Câmii (Burgaz’da),
73) Semiz Ali Paşa Câmii (Ereğli’de),
74) Bosnalı Mehmed Paşa Câmii (Sofya’da),
75) Sofu Mehmed Paşa Câmii (Hersek’te),
76) Ferhad Paşa Câmii (Çatalca’da),
77) Maktul Mustafa Paşa Câmii (Budin’de),
78) Firdevs Bey Câmii (Isparta’da)
79)Memi Kethudâ Câmii (Ulaşlı’da),
80) Tatar Han Câmii (Kırım, Gözleve’de),
81) Rüstem Paşa Câmii (Rodoscuk’ta),
82) Vezir Osman Paşa Câmii (Tırhala’da),
83) Rüstem Kethüdâsı Mehmed Bey Câmii (Tırhala’da),
84) Mesih Mehmed Paşa Câmii (Yenibahçe’de)
Mescitler:
1) İbrâhim Paşa Mescidi (Îsâ Kapısında),
2) Sinân Paşa Mescidi (Yenibahçe’de),
3) Rüstem Paşa Mescidi (Yenibahçe’de),
4) Mîmar Sinân Mescidi (Yenibahçe’de),
5) Hâfız Mustafa Çelebi Mescidi (Yenibahçe’de),
6) Müftü Çivizâde Efendi Mescidi (Topkapı yakınında),
7) Emir Ali Çelebi Mescidi (Karagümrük çevresindee),
Üçbaş Mescidi (Karagümrük yakınında),
9) Defterdar Şerifezâde Efendi Mescidi (Fâtih Çarşamba’da),
10) Defterdar Mahmûd Çelebi Efendi Mescidi (Defterdar’da),
11) Simkeşbaşı Mescidi (Lütfi Paşa Çarşısının yakınında),
12) Hâcegizâde Mescidi (Fâtih Câmii yakınında),
13) Çavuş Mescidi (Silivrikapı yakınında),
14) Civizâde Kızı Mescidi (Davutpaşa yakınında),
15) Takyeci Ahmed Çelebi Mescidi (Silivrikapı civârında),
16) Hacı Nasuh Mescidi (Sarıgez yakınında)
17) Kasap Hacı İvan Mescidi (Sarıgüzel’de),
18) Hacı Hamza Mescidi (Ağa Çayırında),
19) Tok Hacı Hasan Mescidi (Zeyrek’te),
20) İbrâhim Paşa Zevcesi Mescidi (Kumkapı yakınında),
21) Bayram Çelebi Mescidi (Langakapısı yakınında),
22) Kemhacılar Mescidi (Çakmakçılar’da),
23) Kuyumcular Mescidi (Çakmakçılar’da),
24) Hersek Bodrumu üzerinde olan mescit (Ayasofya yakınında),
25) Yayabaşı Mescidi (Fenerkapısı içinde),
26) Abdî Subaşı Mescidi (Sultan Selim yakınında),
27) Hüseyin Çelebi Mescidi (Sultan Selim Câmii yakınında),
28) Hacı İlyas Mescidi (Ali Paşa Hamamı yakınında),
29) Duhanîzâde Mescidi (Kocamustafapaşa yakınında),
30) Kâdızâde Mescidi (Çukurhamam yakınında),
31) Müftü Hâmit Efendi Mescidi (Azaplar Hamamı yakınında),
32) Tüfenkhâne Mescidi (Unkapanı’nda),
33) Saray Ağası Dâvûd Ağa Mescidi (Edirnekapı dışında),
34) Dökmecibaşı Mescidi (Eyüp’te),
35) Arpacıbaşı Mescidi (Eyüp’te),
36) Hekimbaşı Kaysûnîzâde Mescidi (İstanbul’da),
37) Kaysûnîzâde Mescidi (Sütlüce’de),
38) Karcı Subaşı Süleymân Mescidi (Eyüp’te),
39) İki Mescid (İstanbul’da),
40) Ahmed Çelebi Mescidi (Kiremitlik’te),
41) Yahya Kethüdâ Mescidi (Kasımpaşa’da),
42) Şehremini Hasan Çelebi Mescidi (Kasımpaşa’da),
43) Süheyl Bey Mescidi (Tophâne’de),
44) İlyaszâde Mescidi (Topkapı’nın dışında)
45) Sarrafbaşı Mescidi (Topkapı’nın dışında),
46) Pazarbaşı Nemu Kethüdâ Mescidi (Kasımpaşa’da),
47) Mehmed Paşa Mescidi (Büyükçekmecede),
48) Hacı Paşa Mescidi (Üsküdar’da),
49) Saraçhâne Mescidi (Hasköy’de),
50) Ruznâmeci Abdi Çelebi Mescidi (Sulumanastır’da),
51) Kürkçübaşı Mescidi (Kumkapı hâricinde),
52) Şeyh Ferhad Mescidi (Langakapısı yakınında)


Mimar Sinan’ın Mektubu


Bir Mimar Sinan eseri olan
Şehzadebaşı Cami’nin 1990′li yıllarda
devam eden restorasyonunu yapan firma yetkililerinden bir inşaat
mühendisi, caminin restorasyonu sırasında yasadıkları bir olayı tv’de
şöyle anlatmıştı


Cami bahçesini çevreleyen havale duvarında bulunan kapıların
üzerindeki kemerleri oluşturan taslarda yer yer çürümeler vardı
Restorasyon programında bu kemerlerin yenilenmesi de yer alıyordu Biz
inşaat fakültesinde teorik olarak kemerlerin nasıl inşaat edildiğini
öğrenmiştik fakat tas kemer inşası ile ilgili pratiğimiz yoktu
Kemerleri nasıl restore edeceğimiz konusunda ustalarla toplantı yaptık
sonuç olarak kemeri alttan yalayan bir tahta kalıp çakacaktık Daha
sonra kemeri yavaş yavaş sokup yapım teknikleri ile ilgili notlar
alacaktık ve yeniden yaparken bu notlardan faydalanacaktık
Kalıbı soktuk
Sökmeye kemerin kilit taşından başladık Taşı yerinden
çıkardığımızda hayretle iki taşın birleşme noktasında olan silindirik
bir boşluğa yerleştirilmiş bir cam şişeye rastladık Şişenin içinde
durulmuş beyaz bir kağıt vardı Şişeyi açıp kağıda baktık Osmanlıca bir
şeyler yazıyordu Hemen bir uzman bulup okuttuk Bu bir mektup idi ve
Mimar Sinan tarafından yazılmıştı Şunları soyluyordu:
”Bu kemeri oluşturan taşların ömrü yaklaşık 400 senedir Bu müddet
zarfında bu taslar çürümüş olacağından siz bu kemeri yenilemek
isteyeceksiniz Büyük bir ihtimalle yapı teknikleri de değişeceğinden bu
kemeri nasıl yeniden inşa edeceğinizi bilemeyeceksiniz İşte bu mektubu
ben size, bu kemeri nasıl inşa edeceğinizi anlatmak için yazıyorum
Koca Sinan mektubunda böyle başladıktan sonra o kemeri inşa ettikleri
taşları Anadolu’nun neresinden getirttiklerini söyleyerek izahlarına devam
ediyor ve ayrıntılı bir bicimde kemerin inşasını anlatıyordu
Bu mektup bir insanin, yaptığı işin kalıcı olması için
gösterebileceği çabanın insanüstü bir örneğidir Bu mektubun ihtişamı,
modern cağın insanlarının bile zorlanacağı taşın ömrünü bilmesi, yapı
tekniğinin değişeceğini bilmesi, 400 sene dayanacak kağıt ve mürekkep
kullanması gibi yüksek bilgi seviyesinden gelmektedir Şüphesiz bu yüksek
bilgiler de o koca mimarin erişilmez özelliklerindendir Ancak
erişilmesi gerçekten zor olan bu bilgilerden çok daha muhteşem olan 400
sene sonraya çözüm üreten sorumluluk duygusudur

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.